0
kayboluş
dovhakiin - gün 17
saat 06.00...
sabah olmuştu ve biz bir ordu kadar çok zombinin homurdanmasıyla uyanmıştık. nöbet tutmam gereken yerde jasminle çırılçıplak yatakta uyuyakalmıştım, bu arada gece kokumuzu alan zombiler yerimizi bulmuş ve bize yaklaşmışlardı. bina zombiler tarafından resmen kuşatılmıştı. arada zombi bağırışları duyuyordum, bunun ne demek olduğunu biliyordum, diğerlerini çağırıyorlardı. ama zaten binlerce zombi altımızdayken daha ne kadar gelebilirdi ki. yanılmışım... istanbul gibi 20 milyon insanın yaşadığı bu şehir zombiler için bir kuluçka gibiydi adeta, hatta bir üs. pencereden yeni doğan güneşin ışıklarıyla aydınlattığı caddeye baktığımda nerdeyse metrekare başına 3 zombi düşecek kadar çok zombi vardı. buradan çıkamayacağız gibi sesler duymaya başladım diğerlerinden . bir an umutsuzluğa kapıldım. sonra birden aklıma bir fikir geldi. üsten arakladığım el bombaları... hemen diğerlerini de alıp apartmanın zemin katına indim. apartmana girerken bir balyoz görmüştüm onu da alıp kazan dairesine indim. herkese jip'e koşmaya hazır olmalarını söyledim. başta anlamadılar ama sonra beni durdurmaya çalıştılar aklımı kaçırdığımı düşünmüşlerdi, belki de kaçırmıştım ama bu canlı çıkabilmemiz için tek şansımızdı. ikna olmasalar da bana güvenmek zorunda kaldılar. balyozlarla apartmanın ana kolonlarından caddeye bakan taraftakileri epeyce zayıflattıktan sonra koşmaya halim kalmamıştı ama devam etmeliydim zombiler içeri girmeye başlamıştı bile. kolonların ortaya çıkan demirlerine 3 el bombasını da koydum. albayın evinden bulduğum sonuncu bombayı da yakıt kazanına bağladım. 3 el bombasını tek bir ipe baplayıp uzaklaştıktan sonra "koşun!" diye bağırdım. yollarına çıkan zombileri öldürerek binadan dışarı çıkan 4 kişiyi seyrederken bu yaptığımın ne kadar mantıklı olduğunu düşünmeye başladım. ama bunu denemek zorundaydım caddedeki onbinlerce zombinin arasından geçmemizin tek yolu buydu. işe yaramasa bile denemeden ölmeyecektim çünkü denemezsem zaten ölecektik... nefesimi tuttum, her şey o anda yavaşlamış gibiydi zaman çok yavaş ilerliyordu. o anda önce kolonlardaki bombaların pimini 5 saniye sonra da kazandaki bombanın ipini çektim ve koşmaya başladım. bombalar patladığında giriş kapısına ulaşmayı başarmıştım ve kendimi diğerlerinin yanına doğru attım. yerde birkaç takla attıktan sonra binanın yavaş ve gürültülü bir şekilde tam da istediğim gibi caddeye doğru eğilmaye başladığını gördüm, görmediğim şey ise diğerlerinin onlarca zombi tarafından ısırılmasıydı. 12 katlı bina caddeye devrildiğinde altında kalan zombilerin sayısını bilmiyorum ama fışkıran kanlar caddeyi kıpkırmızı yapmıştı. koskoca caddedeki belkide 10.000den fazla zombinin yarısı ezilmiş yarısıda çıkan toz bulutunun içinde kalmıştı. her şekilde bu bize kaçmamız için gereken yeterli zamanı vermişti. tam o sırada arkamı döndüğümde jasminin çığlıklar içinde ısırıldığını gördüm. bombaların patlaması kulaklarını sağır etmiş onların yardım çığlıklarını duyamamıştım. elime aldığım can yoldaşım m4a1 imle etrafımızdaki 17-18 zombinin beyinlerini tek tek patlatsam da artık onlar için çok geçti. tekrar tek başıma kalmıştım, yine yalnızdım. uzun zamandır değer verdiğim tek insan da artık yok olmuştu. ama aklıma birşey geldi belkide çok aptalcaydı ama yine de içimde bunu yapmam gerektiğini hissettim. jasmine onu sevdiğimi söyleyip zombiye dönüşmeden önce kafasına sertçe vurup bayılttım, daha sonra diğerısırılanlar zombiye dönüşmeden kafalarına sıkıp katana kılıcımla ısırıldıkları yerlerini kesip parça parça ayrıdıktan sonra (dexter stayla) hepsini jasminle beraber jipe yükleyip yan apartymanın bodrum katına sürükledim. jasmini içeri kapatıp diğerlerinin cesetlerini içerde bıraktım. böylece jasmin zombi olduğunda onları yiyecek ve belkide ben tedaviyi bulana kadar hayatta kalacaktı. bu hayatımda yaptığım en iğrenç şeydi. kapıyı kitleyip jipe doğru giderken 3 kere kustum. kendimi ve kim olduğumu unutmuştum. bu cehennemde hayatta kalmak adına insanlığımı kaybetmiştim...
Tümünü Göster