1. 26.
    0
    ertesi gün günlerden cumartesiydi.o gün herhangi bir işim de yoktu. öğleden sonra saat 2.00 ye doğru i̇pek beni aradı. beklediği paketler gelmiş, kargo şirketinin şubesine gidiyormuş. hemen hazırlandım ve o şubeye gittim. oraya vardığımda i̇pek paketleri teslim almış beni bekliyordu.bir büyük sayılabilecek kutu, birkaç tane de çanta vardı. aramızda yardımlaşarak eşyaları yüklendik.ben bir taksi çevirmek istedim,i̇pek yine mani oldu. taksi parasını verebileceğimi söyledim ama bütün ısrarlarıma rağmen kabul etmedi.eh,bizde bir dolmuşa bindik. paketler küçük gibi görünmesine rağmen bayağı ağırdı.eve vardığımızda ikimizde bayağı yorulmuştuk. kızın evine çıktık.i̇pek:
    -çok sağol mahmutçuğum. sanada çok zahmet oldu ama sen olmasaydın hayatta taşıyamazdım herhalde. hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum.
    -lafını bile etmeye değmez i̇pekçiğim.ben ne yaptım ki?neyse ben gideyim artık.
    -nereye yaa?i̇şin yoksa gel içeri oturalım biraz. sende yoruldun.bir çay demleyeyim içeriz beraber.
    -şey… bilmem ki.
    -gel hadi gel, çekinmene gerek yok.ben adam yemem korkma *
    eh,davet edildiğin yere erinme, edilmediğin yere görünme demişler.i̇çeri girdim. güzel bir evi vardı.bir öğrenci evi için oldukça tertipli ve düzenliydi.i̇pek bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları da kendisi gibi çok iyi kızlardı.o gün evde kimse yoktu. salona geçtim, oturdum.i̇çeride bir koltuk takımı,bir-iki kanepe,bir masa,bir-iki halı,bir t.v. birde ayakla çalıştırılan bir dikiş makinesi vardı. etrafta kesilmiş kumaş parçaları, daha tamamlanmamış bir elbise vardı.az sonra i̇pek içeri girdi.o gün pandoranın kutusu açılmış ve ilk defa i̇pek’in ayaklarını görmüştüm.36-37 numara büyüklüğünde efsaneninki kadar düzgün şekilli, güzel ve bakımlı ayakları vardı. parmakları aynı onunki gibi birbirine orantılıydı. tırnakları ojesizdi ama doğal bir güzelliği vardı ayaklarının. üzerinde yine bir kot pantolon ve sade bir tişört vardı. zaten bu kızın doğal güzelliği bana çok çekici geliyordu.i̇pek yanıma oturdu.
    -nasıl evimizi beğendin mi?
    -hı hı oldukça güzel ve geniş.bir bekar evi için oldukça tertipli, düzenli.i̇htiyacınızı karşılayacak her türlü eşya da var. üstelik kaloriferli de.daha ne istenir ki?
    -evet, kışın sobayla falan uğraşamam.o yüzden kaloriferli istedik.
    -şu makine kimin?
    -benim, bende bir elbise dikiyordum.i̇zin verirsen biraz çalışayım,hem de konuşuruz. elbiseyi yarına yetiştirmem lazımda.
    -tabi tabi işine bak sen.hmm böyle marifetlerinin olduğunu bilmiyordum *
    -liseyi kız meslek lisesinde, terzilik bölümünde okumuştum. şimdi iyi işime yarıyor. arkadaşlardan, komşulardan isteyenlere bir şeyler dikiyorum.bu sayede 3-5 kuruş kazanıyorum. ayrıca diktiğim elbiselerde bayağı beğeniliyor.
    -ne güzel yaa. böylece harçlığın çıkıyor.
    makinenin başına geçip çalışmaya başladı. benimde beklediğimde buydu. gözlerim aynen ayaklarına kilitlenmişti.o güzel ayaklar makinenin pedalını salladıkça benim gözlerim bayram ediyordu. makinenin pedalı dikdörtgen biçiminde olup, kısa kenarlarından makineye bağlanmıştı.bir tahterevalliyi andırıyordu.bir tarafı biraz uzun bir tahterevalli.i̇pek iki ayağını da bu tahterevallinin ortasına koymuştu. parmaklar yukarıda-topuklar aşağıda, parmaklar aşağıda-topuklar yukarıda.bu bir periyot saniyede en az beş kere tekrarlanıyordu. pedal hemen yan tarafındaki büyük bir kasnağa bir mille bağlıydı. pedalın bu hareketi büyük kasnağı döndürüyordu. büyük kasnakta bir kayışla biraz yukarısındaki küçük kasnağı çeviriyordu. böylece küçük kasnak asıl dikiş işlemini yapan mekanizmayı harekete geçiriyordu.i̇pek ilk önce yavaştan çalıştırmaya başlıyordu, daha sonra yapacağı dikişin uzunluğuna göre hızlanıyordu. bacakları makine çalıştıkça aşağı yukarı doğru hareket ediyordu. ayaklarına çaktırmadan bakmaya çalışıyordum ama her defasında gözlerim yakalanıyordu.i̇pek bir ara yan gözlerle bana bakarak gülümsedi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster