1. 1626.
    +4 -3
    elinde siyah bir poşet, kapının çerçevesine başını yaslamış yere bakıyordu…

    elimdeki bomontiyi kafama dikerek salona doğru yürüdüm, kapıyı açık bırakmam onu içeriye davet etmemle eşdeğerdi…

    pencere kenarındaki koltuğuma geçtim, kapı eşiğinden de takır tukur sesler geliyordu, girmişti içeriye… içeriye girdiğine seviniyor muydum? aslında evet, kırgın olsam da onun evime kadar gelmesi hoşuma gitmişti…

    elindeki poşeti masaya bırakarak bilgisayarın başına geçti… müziği kapatmasa bari…

    bir taraftan onu görmezden geliyordum ama bir gözüm de ondaydı…

    müziği kapattı, bilgisayarda birkaç dakika oyalandıktan sonra bilgisayar sandalyesini pencere kenarındaki koltuğumun karşına koydu, masaya bıraktığı poşetten efes birasını alarak tekrar bilgisayarın başına geçti… birkaç saniye oyalandıktan sonra tam karşıma koyduğu sandalyeye oturdu…

    oturmasıyla birlikte haluk bilginer’in sesi odada yankılanmaya başladı…

    http://tinyurl.com/6b5znyy

    bira şişesini bacak arasına koyarak cebinden sigarasını ve çakmağını çıkardı, sigarasını dudaklarının arasına koydu… bana niye uzatmadı ki? sanki sigaram yok, pencere çerçevesine bıraktığım sigara paketimden sigaramı aldım, sigaramı yaktım, dumanını da ağzımı yamultarak pencereye doğru püfürdettim… kırgın olmasaydım yüzüne hatta gözlerine doğru püfürdetirdim ama şu an sigaramın zehrini dahi hak etmiyordu… o, sigarasını yakmadan önce çakmağıyla bacak arasına sıkıştırdığı şişenin kapağını “tılllank fisss” sesiyle açtı, sigarasını yaktı…

    bacak arasına sıkıştırdığı şişeyi eline alarak bana doğru uzattı? karşılık versem mi? evime kadar gelmiş ayıp olmasın... yüzüne bakmadan şişemi uzattım, elindeki şişenin dibini, bomonti şişemin ortasına vurarak “sevda’ya” dedi…

    ikimizde şişeleri kafamızda diktik…

    yayıldığım koltukta doğrularak, yüzüne baktım…

    + neden sakladın?

    sigarasından bir fırt, birasından da bir yudum daha aldı…

    —saygıdan
    +arif’e mi?

    dudaklarını aralama ihtiyacı bile hissetmeden güldü…

    —aşk’a

    + arif'in aşkına yani, vay be... eyvallah kardeş, eyvallah ne diyim... o da güzelmiş…

    sigaramdan öyle bir fırt aldım ki yarıladım desem yeridir, dumanı daha ağzımdayken bomontiyi kafama diktim…

    +saygıdan ha, vallahi güzel...

    kollarımı iki yana açarak...

    +muhsin, arifin aşkına saygı duyuyor vay dıbına koyayım…

    Muhsin suskun, orta ve işaret parmağının arasında sigarası olan eli yanağında, bana bakıyor...

    +ne diyim...
    +iyi bari, hadi arif'in aşkına içelim...

    sağ elimdeki şişeyi uzattım… muhsin oralı bile olmadı, elinde sigarası, bacak arasında birası, gözlerimin içine bakıyordu… o uzatmayınca ben yerimden kalkarak bacak arasındaki şişesine tokuşturdum...

    +arif'in merve'ye olan aşkına içiyoruz...

    bomonti şişesini kafama diktim, arif şişe daha ağzımdayken otur şuraya diyerek beni koltuğuma doğru itekledi...

    —bak oğlum, yanlış yapıyorsun… bana da kendine de…
    +ya bırak muhsin ya, kim yanlış yapıyor… yanlışı da sen yaptın, ben değil.
    - ben yanlış falan yapmadım, sadece saygı duydum hem arif’e de değil, sevgisine.
    +sıçtırtma şimdi arifine de sevgisine de muhsin.

    ben bağırınca muhsin sustu, ben de sustum...

    birkaç dakika sessizlikten sonra muhsin tekar söze girdi..

    - bak arif umurumda bile değil, tamam yaptığı iyi bir şey de değil ama sevgide özgürlük, saygıda mecburiyet vardır cass... isteyen istediğini sevebilir.

    +merve’yi sevemez

    muhsin benim bu kararlı ve sert tonlamamdan hoşnut olmadı ki o da artık kızgınlıkla konuşmaya başlamıştı...

    — sadece sen sevebilirsin yani, sen merve’yi sevdin ya artık kimse sevmesin, sevmeye cüret bile etmesin diyorsun ama öyle değil işte…

    +ben öyle demiyorum, arkadaş, arkadaşının sevdiği kızı sevmez, sevebilemez diyorum.

    —o parmağını indir.

    +sen de arif’i koruma.

    -açtırma ağzımı cass

    +ya bit git muhsin ya

    susuştuk bir süre daha, biram bitmişti, bira almaya kalkarken muhsin’in açtığı sayfayı kapatarak tekrar kendi müziklerimi açtım… mutfağa gittim, kırmızı turborgumu aldım, koltuğuma geçtim ki normalde turborgları en son içerdim ama muhsin’in saçma sapan sözleri yüzünden erkenden içmek istedim…

    muhsin birkaç saat daha yanımda kaldı, ne o konuştu ne de ben… sadece içtik, akşamüzeri dükkanından kırgın olarak aysılsam da yanıma gelip birama eşlik etmesi kırgınlığımı az da olsa hafifletmişti ama arif'i koruması canımı fazlasıyla yakmıştı.

    muhsin birasından son yudumu aldıktan sonra kalktı, burada kal diye de bir teklifte bulunmadım ki bulunmama da gerek yoktu, istediği zaman bende kalıyordu ben de onda kalıyordum…

    Muhsin kalkınca ben istifimi bozmadan onu izliyordum, içtiği bira şişelerinin boşlarını getirdiği siyah poşete koydu... tam kapıdan çıkacakken tekrar geri döndü, gözlerimin içine bakarak...

    —arif değil de merve teklifi yapsaydı ne yapacaktın çok merak ediyorum?

    muhsin’e gibtir git bakışı attıktan sonra ucu sivri dibi kalın şişeye yumuldum… dış kapı açılmış, muhsin ayakkabılarını giyiyordu ya da giymiş tam çıkıyordu… içeriden bağırdım…

    +merve yapmaz öyle bir şey…

    muhsin gitti, ben de mutfağa gidip kalan son tuborgumu aldım, içtikçe muhsin’in sorduğu soruyu düşünüyordum…

    merve teklif etseydi ne tak yiyecektim? merve’yi mi dövecektim, arif’i mi? ya da hangisini öldürecektim?

    gibtir git muhsin deyip salondaki çekyatta zıbarmaya koyuldum…

    sabah 11 gibi uyandım, mutfağa gidip birkaç zeytini mideme zulaladım… sigaramı yakıp bilgisayarın başına geçtim…

    inbox’um mavi yanıyordu…

    …..

    günaydın tatlım *
    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 10:06

    …..

    özledim ki seni ben *

    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 10:18

    …..

    al işte senin yüzünden mosmor oldu beyaz tenim dövdüm kendimi hiç acımadım valla (döverken dövüş kulübünde sandım kendimi bi an bodrumda sabunlar beni bekliyor gitmem lazım tyler la yeni planlar üzerinde çalışıyoruz çok gizli kimseye söleme oke *
    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 10:32

    …..

    lanet olsun ya lanet olsun hiç hayatında geri dönemeyeceğin kararlar aldınmı sen hiç yaşdıbını sadece çevrendeki bikaç kişi için yaşamak zorunda kaldınmı haa yaşam doluyken için kafeslendinmi ha hiç kafeslere kondun mu haaaaa ???...
    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 10:52

    …..

    gelmiceksin dimi : (

    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 10:58

    hiçbirine cevap yazmadım, sözlükteki saçma sapan konulara cevap yazdım, başlıklar açtım, en çok da onun nefret ettiği başlıklardan…

    birkaç saat sözlükte takıldıktan sonra yunus amcanın yanına gittim, merve’nin geliş saatine kadar orada bekleyip sohbet ettik… elif’ten hiç söz etmedim bilmesini de istemedim bilseydi azarlardı ki yaşım yirmidokuz olmasına rağmen yunus amcaya hiçbir zaman saygısızlık yapmazdım…

    akşam yedi gibi merve’nin geldiğini görünce çekirdek raflarının arkasına koyduğum poşetimi aldım, yunus amcaya gidiyorum deyip dükkanın önünde beklemeye başladım…

    krem rengi beresi, kahve rengi uzun topuklu ayakkabıları (topukları krem), krem pantolonu, kaherengi montu ve krem rengindeki çantasıyla melaikem karşıdan geliyordu...

    yunus amcanın dükkanına yaklaşınca ben de kaldırımdan yola inerek yanına yaklaştım…

    +ne haber

    ağzı kulaklarında, gülümsüyor…
    — iyiyim senden

    +ben de iyiyim,
    -saatler olsun (sıhhatler olsun)
    +teşekkür ederim
    +bu ne şıklık
    teşekkür yerine gülümsemeyi seçti.
    +seval'le konuştun mu?
    -neyi
    +hafta sonu çıkacak mısınız dışarı
    -bilmem daha konuşmadık
    +kahve içmeye gidelim mi?

    sustu... yüzündeki gülümseme yerini ciddiyete bıraktı

    +büzme o dudakları hemen... tamam seval de gelsin, ben de muhsin'i çağırırım. okey oynarız işte.

    -tamam bakarız
    +bakarız deme, tamam mı?

    elimdeki poşete bakınca ben arkama saklamaya çalıştım...

    -söz vermiyim yine de ama gelmeye çalışırım
    +niye böyle yapıyorsun merve anlamıyorum
    -başlama yine cass
    +ömrümü yedin merve, ömrümü yedin.

    gülümsedi, bu iyiye işaretti.
    keşke akşam muhsin'e söyleseydim, seval merve'yi ikna ederdi... muhsin gitsin arif'i korusun... saygıymış...

    -tamam hadi sen git.
    +pazar günü görüşürüz o zaman...
    -görüşürüz...

    merve ayrılınca sigaramı yaktım, muhsin'e mi uğrasam, ne diyeceğim ki... eve gideyim ben iyisi mi...

    eve gidip, nevalemi dolaba yerleştirdim... bilgisayarın başına geçtim, sözlüğe giriş yaptım... inbox'um mavi...

    …..

    bira almaya gidiyorum, düşüp sızana kadar içicem. senin benden uzakta çoook uzakta atan o kalbinin her çarpırtısına bir yudum alıcam ve şunu da bil ki bugün hasretinden çok şişeler devirecem.

    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 18:52

    …..

    beni severdin ya eskiden, artık değil di mi? böyle olacanı biliyordum:(

    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 15:18

    …..

    orda mısın?

    cevap yaz | sil | 05 şubat 2010, cuma 13:05

    eve geldiğimde saat yirmiye çeyrek vardı, elif sözlükte değildi... sızmıştır bu kesin deyip ben de sözlükten çıktım... kendime tost yaptıktan sonra koltuğuma geçerek müzik eşliğinde içmeye başladım...

    o gece kaçta uyuduğumu hatırlamıyorum, sabah telefonun sesiyle uyandım...

    arayan 0 543 'lü bir numaraydı...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      şukun benden... evet yıllar sonra canlandırdım burayı
      ···
   tümünü göster