1. 51.
    +1
    @65 panpa işte ben de oraya takıldım. dünyevi zevkler yok. tutkular, dürtüler, duygular yok. takıntılar yok. bu dünyaya ait hiçbir şey yok. fiziksel, maddesel hiçbir şey...

    ama bağ var, bahçe var, yeme içme gibi fizyolojik olaylar var. hiçbir şeyden zevk alınmayacaksa, neden zevk verici ödüllerden bahsediliyor. yani ortada bir ekgiblik var. tam olarak anlaşılmayan birşeyler var. kadeh var! herşeyin enerjiden oluştuğu yerde, bildiğin metalden, topraktan falan yapılmış alet edevat var ulan?!

    şu yukarıdaki ayet çevirilerine bakınca yapılacak çıkarım şu ki ölenlere direkt matrix kafası yaşatılacak gibi. fiziksel olarak hiçbir şey yaşanmayacağı ve herşeyin -cennet'te iyi ve güzel, cehennem'de kötü ve acı verici- bir görüntüden daha doğrusu bir hologramdan ibaret olacağı geliyor aklıma. ancak bu şekilde olabilir çünkü. rüya görmek gibi. rüyada dokunduğun birşeyi uyuyan bedenin hissetmez, ama rüyadaki sen hisseder... bunun gibi...

    böylece işte isteyen yiyecek, içecek; isteyen hurilerle takılacak. ama aslında uyuyan kısmın bunlara hiçbir ihtiyacı olmayacak, falan filan.

    bir diğer merak ettiğim soru şu: dinlerdeki ortak inanç, adem'in balçıktan yaratıldığı ve yaratıcının ona kendinden bir parça kattığı (ruh) yönündedir. yani insan ruhu, aslında allah'ın (ya da her ne diyorsanız ismine) kendisine ait çok çok ufak bir parçadır. ve bu parça, cehennem ateşinde yakılabilmektedir. acı çekmektedir. e buradan çıkan sonuç nedir? ruh zarar görebiliyorsa, tanrı da görebilir. o halde söylendiği kadar güçlü, kudretli, zarar verilemez değildir. değil mi?

    belki de gerçekten böyledir. tanrı mükemmel büyüklükte bir enerji, bir yapıdır. herşeye gücü yeter. herşeyi yapabilir. ama aynı zamanda bizim çok büyük ebatlı bir kopyamızdır. yanlış kararlar alabilir, acı çekebilir. bu haliyle pek çok ateiste de daha inandırıcı gelecektir. onun inandırıcılığını kaybetmesinin sebebi ise, kuş kadar beynini rahatlatmak isteyen insanlar tarafından uydurulmuş dinlerdir. kim bilir?
    ···
   tümünü göster