+2
ertesi gün buluşmaya hafıza kartıyla gittim. ayçın yine dikkat çekici giyinmesine rağmen beni pek fazla etkilemedi. içimde aşk kadar kuvvetli bir duygu daha vardı artık: nefret! bütün vücudu kirlenmiş gibi geliyordu. o kırmızı dudakları kaç erkeğin ağzına ve cinsel organına değmişti acaba, peki ya o gözleri kaç erkeğe bakarken ışıldamıştı, o saçlarını kaç erkek okşamıştı, koklamıştı! vücudunun özel yerlerini kaç erkek ile paylaşmıştı! tanrım kafayı yiyorum herhalde diye düşünmeye başlamıştım, son günlerde davranışlarım epey değişmişti. pek işlek olmayan bir cafe'nin arka taraflarına oturduk. o böyle bir mekana oturmamızın sebebini başka türlü anlamış olacak ki kur yapmaya başlamıştı bile. elimle iteleyerek ayçın dur dedim. ne var gibisinden bakıyordu. hafıza kartını ve telefonu çıkartarak;
+faruk meselesini hallettim, faruk’tan bak bu hafıza kartını aldım dedim.
-o hafıza kartı neymiş diye sordu? (sesinde ki titremeyi hissetmiştim)
+bilmiyorum göreceğiz bakalım iddaa ettiği gibi çıplak görüntülerin ve banyo videoların var mı acaba.
gözleri dehşetle açılmıştı!