edit: bunu ona yazıp , kitap şeklinde bastırdığım bi yazıdan aldım panpalar
Bir köre gökkuşağını anlatmak ne kadar zorsa , sana bunları yazmakta o kadar zor oduncuk..Çünkü artık hangi kelimeleri seçeceğimi ya da hislerimi nasıl dile getireceğimi bilmiyorum..
Hangi dilde söylersem söyleyeyim , ne kadar uzun yazarsam yazayım , yaptıklarım , söylediklerim , yazdıklarım hep boşa gidecek.. Ama bundan daha iyisi de gelmiyor elimden , sana ancak bir şeyler yazarak açabiliyorum kendimi.. Elimde bir kalbim ve kelimelerim var sadece.. Ve ancak kelimelere anlatabiliyorum kendimi..
Hatta bundan bile şüphe duyuyorum bazen biliyo musun ? Çünkü ne kadar uğraşırsa uğraşsın insanoğlu , hislerimi tam anlamıyla tarif edebilecek bir kelime , bir dil bulamayacak..
Gün geçtikçe büyüyen ve ger geçen gün bendeki tanımını da değiştiren bir his taşıyorum içimde..
Öyle ki ; bazen sadece adını duymak bile yetiyo günümün güzel geçmesine..
Ya da bir anlık hayalin bile mutluluğumun sebebi olabiliyo.. Farklı bakmamı sağlıyo etrafımdaki her şeye , bakış açımı değiştiriyo.. Beni değiştiriyo.. Ve hatta artık Ben kalmadığını düşünüyorum bende.. iliklerime kadar sensin ben.. Nereye gitsem yanımda , aklımda , kalbimde , içimdesin.. Hatta 26 aralıktaki sesin hala kulağımda biliyo musun ?
*
Bazen zifiri bir karanlığa düşüyorum ve çıkmak için yine senden alıyorum gücümü.. Senin için nefes alıyorum , senin için uyuyorum , senin için yaşıyorum.. Söylediğim her kelime , her cümle ve her şiir aslında sadece içimdekilerim bir yansıması kelimelere..
Ne zaman sıkıntıya düşsem senin sayende kurtuluyorum , seni buluyorum yanımda , aklımda..
Ne zaman korksam bir şeyden , senden cesaret alıyorum..
Ne zaman sensizlikten üşüsem , yine senin hayaline sarılıyorum..
Ve aslında sonunu hem bildiğim hem de bilmediğim bir yolda gözlerim kapalı bir şekilde , içimdeki bir sesin bana dediği istikamette yürümekten başka bir şey değil sana karşı olan duygularımın benim üzerimdeki etkisi..
Çünkü artık o kadar yol aldık ki ; başlangıçta ki benden ve senden eser yok..
Hani büyüdüğünü anlamazsın , ama eski fotoğraflara bakınca şaşırırsın ya ? Heh işte buda tam onun gibi bişe..
Çünkü buda büyümek gibi, bir süreç..
Ve biz bu süreci iyisiyle kötüsüyle , bir dargın bir barışık beraber geçirdik ve geçiriyoruz..
Ve inşallah da heep beraber olacağız..
*
Dikkat ettiysen seninle kavgalarımız bile güzel oduncuk yaa
* Tamam tam kavga esnasında hiiç de güzel gelmiyo ama , sonradan fark ediyoruz ki ; çook küçük şeylerden kavga etmeyi yine başarmışız ve yok yere kırmışız birbirimizi..
Ve sonra birbirimizin değerini tekrar tekrar anlıyoruz..
Ve her kavga da yeni bir şey öğreniyoruz , yeni bir ders çıkarıyoruz hatalarımızdan.. Daha da büyüyoruz..
Belki 80-90 yaşına geldiğimizde kavga etmeyi bırakırız işte
* O zamana kadar büyüklü küçüklü -küçük olması tercihimdir- kavgalar edeceğiz ve her defasında hatamızı anlayacağız.. Hatta belki “Kış uykusu” dönemimizi hatırlayıp güleceğiz..
* Ki pekte unutulacak cinsten bir dönem değil
*
Benim sana oduncuk dememdeki sebep çok farklı biliyo musun oduncuk ? Mesela ben sana oduncuk diyerek aslında oduncuktan başka bir çok şey diyorum , ama bunu sadece ben biliyo oluyorum
*
Mesela ben oduncuk diyerek sana ; hayatımın içine doğan bir güneşin en karanlık köşeleri bile nasıl aydınlattığını , etrafında ki her şeye , herkese nasıl hayat verdiğini , nasıl içimi sönmez bir ateşle ısıttığını anlatıyorum..
Mesela ben oduncuk diyerek sana ; küçük bir çocuğun annesine duyduğu sevgi gibi saf ve temiz olan sen sevgimin , benim üzerimdeki tarifi olmayan etkilerini anlatıyorum..
Mesela ben oduncuk diyerek sana ; En mutsuz anda bile imdadıma yetişmeni , mutluluğuma sebep olmanı , yüzümü güldürmeni , içimi sevindirmeni , seni gördüğüm an başlayan mutluluk ve aşk sarhoşluğunu anlatıyorum..
Mesela ben oduncuk diyerek sana ; yaz sıcağında çöllere düşmüş bir bedevinin suya , kutuplardaki bir insanın ise güneşin sıcaklığına olan ihtiyacı gibi , varlığına duyduğum ihtiyacı anlatıyorum..
Mesela ben oduncuk diyerek sana ; Hiçbir aşk sözcüğünün tanımlayamayacağı , hiçbir sıfatın niteleyemeyeceği , bizden başka kimsenin hissedemeyeceği bir aşk anlatıyorum..
Mesela ben oduncuk diyerek sana ; Sonu başından belli olan , her bir zerresinde sen olan , güneşin sen doğduğu , kuşların sen cıvıldadığı , çiçeklerin sen koktuğu bir diyarda geçen ve başrollerini paylaştığımız bir masal anlatıyorum..
Mesela ben oduncuk diyerek sana ; kimsesiz bir çocuğun içindeki anne özlemi gibi büyük olan sevgimi , özlemimi , yer yüzündeki en merhametli annenin sakınma duygusunu ve pervanenin ateşe olan sadakati misali bağlılığımı anlatıyorum..
Ve ben oduncuk diyerek sana; kelimelerin hislerimi tarif konusunda nasıl çaresiz kaldığını, senin karşında nasıl çaresiz kaldığımı, nasıl teslim ettiğimi varlığımı varlığına , mutluluğumu mutluluğuna nasıl bağladığımı, nasıl yazıldığını kaderimizin , ellerimle ömrümü ömrüne nasıl bağladığımı anlatıyorum.. Bizi anlatıyorum..
Hatırlıyo musun bilmiyorum ama , bana bir keresinde “beni bu kadar çok sevme ne olur..” demiştin ; bunu deme sebebini az çok anlıyorum.. Çünkü çok iyi tanıyorum seni..
Neden korktuğunu da anlıyorum ve aslında bende korkuyorum.. Ama benim korkma sebebim farklı.. Ben seni bir an bile olsun daha az sevmekten korkuyorum.. Sana benim tek duamsın demiştim , hatırlıyosundur.. Ben dua ederken hep daha çok sevmek için dua ederim.. O sevginin ikimizide doğru olan aşk’a zütürmesi için.. O yüzdendir benim daha az sevmekten korkmam.. O yüzdendir her saniye içimdeki aşkın büyümesi..