emma,
bugün senin için house bunny'i bir kez daha izledim. "we could... we could... we could" dediğin sahneyi dört kez başa aldım, tatlılığın ve mizah duygun o filmin o sahnesinde çok güzel hissediliyordu çünkü. inek, kimsenin arzulamadığı bir kızı oynuyordun orada, kaşların makyajla birleştirilse de, benim gözüme hala dünyanın en güzel kadını gibi göründün.
sonra seni ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha kelimelere dökebilmek adına sözlüğe girdim. bir de ne göreyim,
goben breslav kod adlı, nickini yazmak için tuşlara basmaya bile tenezzül etmediğim zat, tüm ruhumu ve kalbimi dolduran sevgimin mümessiline, sana olan sevgimi yine aşağılamaya kalkışmış. zaten ikonik güzelliğine bir kez olsun değinmeden, adeta içindeki arzuyla kendini kavuran ergenler gibi lafı hemen cima etmeye getiren bu kişinin o entrysinden sonra, aşka ve sana olan bakış açısını iyi kötü kavramıştım. yalnız son yazdığı cümleler şu gerçeği yüzüme vurdu bir kez daha; senin olduğun programı doksan dokuzuncu kez de izlesem, buraya onun çetelesini çıkarmazsam başkalarını bildiğime veya izlediğime inandıramam. içinde adın geçiyor diye izlediğim onca programı, dizi bölümünü belirtmek, tek tek liste haline getirmek zorundayım, sanki imdb hepsini yazmıyor gibi. neyse, sen kalbimi dolduran sevgiyi bana ilk bakışında hissedeceksin ve o zaman goben breslav gibilerini daha adını duymadan silmek için haklı bir sebebin daha olacak, bundan eminim canım.
yavuz ve midilli arkadaşımız sana benzeyen (!) sevgilisinden bahsetmiş. hiçbir şeyi kanıtlama çabası içinde olmasam da ve benim seni ondan daha derin sevdiğim nerden baksan anlaşılsa da, bende de benzer bir hadisenin vuku bulduğunu itiraf etmeliyim. londra'dayken, şehrin soğuğu ve yapay ortamı içinde ispanyol bir kızla tanıştım. adını burada belirtmeyeceğim bu kız, kocaman mavi gözleri ve kızıl saçlarıyla seni fazlasıyla andırıyordu, çilli suratın getirdiği karakteristik ve karizmatik ses tonu da yerli yerindeydi. kızla düzeyli bir ilişki kurmaya çabalasam da, tüm çabalarımıza rağmen onun bana sunabildiği tek şey, sana ulaşamamamın verdiği derin üzüntü oldu. ben the help'i onunla birlikte odeon'da bir sinema salonunda izlemiştim. kız tipinin seni hafiften andırdığını görünce bana dönüp durumu söyledi, ben de evet dedim, senin daha güzel olduğunu hissettirmemeye çalışarak. fakat yok, yürümedi. hakikaten taklitler aslını yaşatıyor derlerdi, yaşattı. sana olan sevgim, o kız beni bırakınca depreşti. zaten hiçbir zaman o o değildi, senin kağıttan bir taklitindi benim için. ilişkinin yıkılış süreci ise, tıpkı zavallı bir ergen gibi seni masaüstü resmi yaptığımı görünce başladı.
http://images2.fanpop.com...one-11816059-767-1222.jpg şu pozun masaüstümü süslüyordu, hala da durur. o dakikadan sonra kız da şaşkın bakışlarında tanıdık bir huzur aradığımın farkına vardı. devamlı bildik bir söz bekliyordum, eskiden kalma, öylesine. konuşurdu, bir şeyler söylerdi, beklediğim sözler bunlar değildi. anladım ki hiç kimse sen değildi emma, istese de olamazdı.
şimdi duydum ki, colorado'daki elim sinema saldırısı neticesinde başlıca rollerden birini üstlendiğin
gangster squad filmi ocak 2013'e ertelenmiş. seni perdede bir kez daha görmem için beş ay daha beklemek zorunda olacağım anldıbına geliyor bu. ama olsun, beklemeye değer. zaten perdeyi falan aşmamıza az kaldı. geliyorum emma, little white corvette adını verdiğim senaryomla geliyorum. seni seviyorum ve hep seveceğim.