+1
Hayatım boyunca en yakın arkadaşlarıma bile anlatmadıklarımı anlatıcam beyler, hepsi tek part. Sadece içimi dökmek istiyorum.
Senesi önemli değil, 43 Yaşında bir anne ve 47 yaşında bir babanın ilk çocuğu olarak doğmuşum. Benden önce annem 2 düşük yapmış. Tabi herkes sevinmiştir bunca yıl sonra ben doğdum diye. Neyse, 3 Yaşımda hatırladığım ilk anılarım şekillenmeye başladı. Dedemle, babamla oynadığım sahneler aklıma hep kare kare gelir. 4 Yaşımdayım, maddi durumumuz o zamanlar iyi olduğundan atariler ilk çıktığında babam beni sevindirmek için atari almıştı. Tabi ben oynamayı bilmiyorum, kuzenlerime yaramıştı. Bende onları izliyordum. 5 Yaşımdayım, ilk izlediğim maç, gol olmasa bile çocuk halime "baba goool" diye bağırdığım zamanlar. Bi' anım var ki anlatamayacak kadar kötü oluyorum aklıma geldiğinde. Neyse devam edelim. 6 Yaşımdayım, hayatın başladığı seneler. Anaokuluna gidememiştim. Babam Bursa'nın en büyük iş hanlarından birinin sahibiyken, aptallık edip birilerine kefil olmuş. Adamlar da 200.000 tl civarı borcu takıp gitmişler. Annem eve gelen hacizle öğreniyor bunu. Bütün herşeyi, Hugo ve Tolga Abi'yi seyrettiğim televizyonumuzu yükleyip zütürüyorlar. Üzülüyorum biraz, babam halleder diyorum. O güçlüdür diyorum. Evimiz gidiyor, dükkanımız gidiyor, arabamız gidiyor, tüm mallarımız gidiyor. Ama mühim değil, babam güçlüdür, vardır bi' bildiği diyorum. Ama ne oluyor biliyor musunuz? 2 Gün sonra babamda gidiyor. Annemle yapayalnız kalkıyoruz. Evden çıkmak zorundayız. Dedemin yanına gidiyoruz, suratı asık. Anneme kızgın, annemin ne suçu vardı ki? O da olaylar geliştikten sonra öğrenmedi mi? Ama anlamıyorlar. Anneannem yıllar önce ölmüş, babaannem ve dedem daha babam çocukken ölmüş. Yaşayan akrabamız sadece dedem ve dayımlar var. Dayımlarla kavga ediyoruz. Yaklaşık 2-3 yıl sürecek bu böyle. Dedemin yanında kalmaya başlıyoruz, dedemi baba yerine koyuyorum öyle geçip gidiyor. Okula da 1 yıl geç başlıyorum. 8 Yaşımda falanım, annem merdiven silmeye gidiyor, okulda sınıfımı temizliyor. Sadece pazar parasını çıkarabilsin diye. Burada bölmüş olucam ama, cidden şuan ağlayarak yazıyorum beyler. Sadece içimi dökmek istiyorum. Saçmalarsam hatalarımı mazur görün lütfen. Devam edeyim, dedem maddi olarak bi katkı yapmıyor bize. Evinde kalmamız yeterde artarda zaten. Alt katımızda ki dedemin kahvehanesine gidiyoruz her sabah, yaşlı yaşlı amcalarla konuşuyorum beni seviyorlar. Mutluyum o zamanlarda, habersizim hayattan. Çocukluk işte. 9 Yaşımdayım, dedem 76 yaşına, gibtiğimin kanserine yakalanıyor. Ameliyat oluyor, dahada ilerliyor. Bi kurban bayramında dayımlar ben ve dedem, dedemin iyi olduğunu hatırladığım son anıdır. Saatlerce konuşuyoruz. Kavurmadan nefret etsemde dedem iyi diye o mutlulukla yiyorum. Sırtımı okşuyor, seviyor beni... Bundan 1.5 ay sonra, bi' cumartesi kalkıp okula kursa gidiyorum. Matematiği ilk ve son kez sevdiğim gündür, "öretmenimin" sorduğu tüm soruları cevaplamıştım. Sevinmiştim, yanlış yapmışım. Çıkışta beni komşumuz karşılıyor. Caspian bugün bize gidicez annenin işi var diyor. Gidiyoruz neyse, ben işkilleniyorum. Her dediğimi yapıyorlar falan. Ben gidicem diyorum kaçıyorum evden. Eve geliyorum, her taraf karınca gibi insan dolu. Kesin birşey var diyorum. En üst kata, oturduğumuz yere çıkıp gördüğüm birisine annemi soruyorum. O sırada annem geliyor. Anne ne oldu diyorum, ağlamış ama belli etmiyor. Gülüyor. Deden diyor, kalıyor öyle. Devam edemiyor. Ben hemen "yoksa iyileşti mi?, artık iyi mi? ondan mı geldi bu kadar insan?" diye atlıyorum. Biliyorum kötü birşey olduğunu aslında. Ama aklıma getirmek istemiyorum, gerçeklerden böyle kaçabileceğimi sanıyorum. Öldü diyor annem, ağlamaya başlıyor. Ben ağlayamıyorum beyler, donup kalıyorum, belki de en sevdiğim erkek ölmüş, ben sadece boş boş bakıyorum. Anneme sarılıyorum ağlama anne diyorum. Yaşım 9-10, anneme ilk tesellim. Yaşım 10-11, anneme aşırı bağlanıyorum, hastalık seviyesinde, 2 sene kadar pgiboloğa gidiyorum. Annem hala çalışıyor, çocuk bakıyor. Bu sırada annemde bel fıtığı, kireçlenme gibi hastalıklar ortaya çıkıyor. Her hastaneye gittiğinde "anne ameliyat mı olucaksın yoksa?" diye soruyorum. O kadar korkuyorum ki ameliyattan, anneme o kadar bağlıyım ki, birşey olduğunu düşündüğümde bile ağlamaya başlıyorum. O seneleri de bir şekilde atlatıyoruz, 3 tane dost ediniyorum. Başka da arkadaşım olmuyor. 14 yaşımdayım. ilkokulun son senesi, 1 sene zar zor ödenilen parayla dershaneye gidiyorum. SBS'den hatrı sayılır bi' puan alıp anadolu lisesi kazanıyorum. Dayımlarla aramız azda olsa iyileşmeye başlamış, konuşuyoruz. O sırada annemin çocuk baktığı zamanlarda evde düşmesinin acısı çıkıyor. Ayağında uyluk kısmında bi' kitle oluşuyor. Hastaneye gidiyoruz, şimdilik izleyelim diyor. 6 Ay sonra tekrar gidiyoruz, biz birşey yapamayız, xxx hastanesine gidin diyorlar. Gidiyoruz. Ameliyat olmalısın diyorlar ve kesin birşey söyleyemiyorlar. Çocukluğumdan beri en büyük korkum. Başıma geliyor. ilkokulun sonunda 6 yaşımdan beri tanıdığım ve dost dediğim insanlardan birtanesi ortada benim bildiğim hiçbir sebep yokken bana saldırıyor ve ağzımı burnumu kırıyor. Nedenini gerçekten bilmiyorum, hayretle onu izliyorum. 9. Sınıfı da sahte arkadaşlıklarla atlatıyorum. Kızlarla aram hiç iyi olmuyor.. 10. Sınıfa geçiyoruz, okul değiştirip evimin yakınındaki ve daha başarılı bi' okula geliyorum. Bi' kızı görüyorum, hoşlanıyorum. Aylarca platonik takılıyorum. Sonra sene sonunda cesaretimi toplayıp açılıyorum, reddediliyorum. Annemde 11 ay ameliyat sırası beklemesinin ardından ameliyat oluyor. Bu zamana kadar babamla tek bir kez konuşmuyorum, yurtdışına çıkıyor ve hiç aramıyor. Ne olduğu belli değil, ne yaptığı da öyle. Annemden başka kimseden sevgi görmeden büyüyorum. Ameliyattan sonra onkoloji ve radyasyon onkolojisine sevkediyorlar. Radyasyon onkolojisi ışın tedavisi alması gerektiğini söylüyor. Gerekli işlemleri yapıyorlar. Annemi güldürmeye çalışıyorum. Kolundan tutarak dolaştırıyorum. Onkolojiye gidiyoruz, 1-2 ay oyalamanın ardından kemoterapi almasına gerek olmadığını söylüyorlar. O kadar rahatlıyorum ki, anlatamam. Işın tedavisine başlıyoruz, bittikten sonra PET filmi denilen birşey çekiniyoruz. Hastalığın durumunu belirten bi tahlil. Sonuçları çıkıyor, bakıyorum temiz, temiz, temiz.. ama dur bi' dakika. Midede patolojik tutulum. Bu ne demek diyorum. Araştırıyorum. Hastalığın mideye sıçramış olabileceğini ve annemin mide kanseri olabileceğini öğreniyorum. Saat gece 1, hayatımda geçirdiğim en kötü gece. Sabah 6'ya kadar karşımda uyuyan anneme bakarak, ellerimle ağzımı kapatarak ağlıyorum. 1 Hafta geçiyor, doktora gidiyoruz. Ultrason istiyor. Şükür ki birşey çıkmıyor, hayatım boyunca en mutlu olduğum gün bu haberi aldığım gündür. Işın tedavisi bitiyor, ama yan etkileri geçmiyor. Hala daha zar zor yürüyor annem. Baktıkça içim parçalanıyor. Babamdan ilk haberi 10. Sınıfın sonunda alıyorum, telefonla konuşuyorum. Baba diyemiyorum, ağzımdan çıkmıyor o sözcük. 2-3 Cümle birşey konuşup anneme veriyorum, sonra da çıkıyorum odadan. Bu arada 10. sınıftaki kız mevzusundaki hezimeti atlatıyorum, 11. sınıfta birazda olsa yakışıklı olduğumu farkediyorum. Ama neye yarar ki, şu yaşıma kadar sevgilim olmamış. Özgüven desen yerlerde. 2-3 Arkadaşım var, başkasıyla muhattap bile olmam. Neyse başlıyoruz okula, bi' kızı görüyorum. Oğlum Caspian bu kız sana bakmaz ki diyorum, ama eriyorum resmen karşısında. Kendini durdur, yine kör kütük bağlanma diyorum. Ki birazda olsa işe yarıyor. 4-5 Ay idare ediyorum, hala arkadaş çevresi yapmamışım sessiz sakin duruyorum sınıfta. Tam anlamıyla kapalı kutuyum. Derken dershaneye gitmeye başlıyorum. Aynı sınıfa düşüyoruz. Baya bi' konuşuyoruz ve yakın olmaya başlıyorum ona. Sene başından beri durdurmaya çalıştığım duygular patlak veriyor tabii. Yine aşık oluyorum. Aslında bi' süre baya iyi gidiyor herşey, okulda pek konuşamasakta çıkışlarda, dershanede, sonra da whatsapptan bi' süre yazışıyoruz. Daha sonra soğuk davranmaya başlıyor. Bende üzerine gitmiyorum. Sıra arkadaşımla samimi oluyor, köpek gibi kıskanıyorum. Bi' gün gidiyorum yanına, beraber çıkıyoruz okuldan. Durağına kadar gidiyorum ve otobüsünü onunla bekliyorum. Ama sadece bekliyorum, ve çaktırmadan onu seyrediyorum. O da fazla konuşmuyor. Derken otobüsü gelmeden 3-4 dakika önce birisi geliyor. Erkek, ona selam veriyor önce. Sonra konuşmaya başlıyorlar. Ben tamamen kopuyorum muhabbetten. Sadece seyrediyorum. Sürekli konuşuyorlar, otobüs geliyor. Otobüse binmeden önce bana kuru bi görüşürüz diyor. Düzgünce yüzüme bile bakmadan. Ondan sonra otobüse biniyorlar, yan yana oturup gülerek konuşmaya başlıyorlar. Onlar gittikten sonra yarım saat kadar yerimde kalıyorum. 1 Saat boş boş dolanıp eve geliyorum. Annemin o gün gittiği kontrolde hastalığının tekrarlamış olabiliceğini öğreniyorum. Çıkıyorum dışarı, elimde telefon. Şarjımın yarısından çoğuyla size bunları yazıyorum. gibeyim böyle hayatı beyler, gerçekten gibeyim.