Var böyle bir şey. Bazıları için isim şansı olarak nitelendirilebilir. Örnek vermek gerekirse sallıyorum bi adam var ismi Marlon Brando bi adam var ismi Ömer Faruk. Şimdi bu Ömer Faruk kardeşimizden dünya ne bekleyebilir ki aq. Adam dünyanın efendisi olsa ismi yine Ömer Faruk her şey boşa gitmiş gibi.

Örnekler:
Steve McManaman(okunuşa bak sitiv mekmenımın yahu)
Klaas Jan Huntelaar(yuh lan ismi geçtim dünyada böyle güzel nick yok aq)
Bastian Schwainsteiger(böyle mi yazılıyor emin olamadım ama okunuşunu biliyorsunuz bi kadın spiker vardı ya kırmızı şeytanlar derken coşuyordu okunuşu onun kırmızı şeytanlar diyişi gibi değil mi la)

Elimde ilk 10binin listesi var seni bulur yüzüne domates sürerim tetikte ol.

Kupaların görünüşleri olarak UEFA kupasının ağır giberteceği versus. Şl kupasına göre çok daha karizmatiktir.

...

4- Türkiyedeki taraftar futbolda da aynı baskette de ha başka ülkelere bakalım diyorsan git bi almanyada ya da ingilterede maç izle anlatmama gerek kalmaz. Ayrıca futboldaki seyirci fazlalığı heyecanı doruk noktaya ulaştırır. dolu dolu 50bin kişilik bir tribündeki atmosferi basketbol tribününde bulamazsın.

5- Futbola tüm dünyada Basketbola sadece amerikada bakarsan tabiki bi kültürü var dersin. Senin baktığın basketbolun kültürü değil ki futbolla neyini karşılaştırıcaz. Futbol da hollanda da bir kültürdür mesela.

6- Sakatlanma olayında nerden bu kanıya vardın anlamadım. koca sezonda Galatasaray takımında 1 oyuncu bir iki ay, 1-2 oyuncu ise bir iki maç sahalardan uzak kaldı hiç sakatlanma yaşanmasın diyorsan spora aykırı gelmiş olursun. Gerginlikler ise tamamen heyecanın ve atmosferin basketbola göre çok daha zirvede olmasından kaynaklı, insan bedeninin o adrenaline dayanamadığı oluyor(onaylamasam da).

Nerden baksan taraflı nerden baksan aradan ufak tefek seçilmeye çalışılmış argümanlar.

Öncelikle her sporda olduğu gibi futbolda da üst düzey, kaliteli maçlar haricindeki maçlar beklenen zevki pek karşılamaz, ama burdaki zevk sadece oynan oyunla alakalı değil, insanların beklentileri ve maçın amaçları ile alakalıdır. Örnek vermek gerekirse derbilerin her türlü ülke çapında heyecan yaratması veya gündemin atmosferini değiştirmesi denebilir.

Şimdi arkadaşın sunduğu argümanlara karşılık vermek gerekirse (bunları üst düzey, kaliteli futbol maçlarıyla karşılaştırıcam çünkü basketbol da kalitesiz olunca dikkat çekmez, zevk vermez)

1- Futbolda odaklandığımız tek şey gol tehlikesi olursa isterseniz 10 dakika oynayıp haldur huldur gol bulunmaya çalışılsa dahi zevk vermez, veremez. Futbolda gollerden başka zevk veren heyecanı arttıran bir çok unsur vardır. Örnek vermek gerekirse tek-toplarla ardarda yapılan üçgenler, hızlı bir kanat oyuncusunun attığı depar, takımca yapılan sert aralıksız bir pres, çalım vs. Bakın bunlar daha gol pozisyonu ile alakası olmayan şeyler.

2- iddaacılar da bilirki basketbolda sonucun futbola göre tahmin edilmesi çok daha kolaydır. Basketbolda beraberlik olmadığı için iki taraf da kazanmaya çıkar ve zayıf takım genelde hezimete uğrar. Futbolda ise beraberlik denen bir şey vardır. Zayıf olan takımın öncelikli amacı beraberlik olabilir ve güçlü olan takım kazanma zorunluluğu ile tavizler verir. Sonuç yine genel itibariyle güçlü takım lehinedir ama basketbola göre zayıf takımın daha çok kozu vardır.

3- Stadına göre değişen bir durum olmakla birlikte futbolda seyirciler sahadan zevklerini etkileyecek kadar uzakta değillerdir. 70binlik bir statta maçı en arkadan izleyen kişiyseniz de yapacak bir şey yok 70bin kişiyi de sahanın kenarına dizemezsiniz sonuçta.

Böyle de çok ponçik durdular yine de merhamet göstermemek lazım.

Sözlükte kişi başına 2 pixel kız düşüyor.

Fermi paradoksunu araştırmanı tavsiye ederim kardeş

Zıplaya zıplaya sansür koyan alişan gibi hissediyorum kendimi

metrobüsleri ne için bıraktı beyler? Cevapları alalım.

Rejim konvoyu olmadığından olabilir

Motogiblete motorbigiblet derdim aq bence hala motorbigiblet daha mantıklı

Kardeşlerim, abilerim, arkadaşlar... Ne zaman bu kadar nefret dolu insanlar oldunuz? Size, çevrenize, dünyaya, bildiğiniz kadarıyla hiç bir zararı olmamış bir insana nasıl bu denli kötülük besleyebiliyorsunuz? Hiç vicdanınızı dinliyor musunuz? Yoksa vicdansız insanlar mı oldunuz artık?

Bu adamla ilgili entrylerinizi okurken tüylerim diken diken oldu be. Kendi dünyanızda yarattığınız, sizin bile inanmadığınız sebeplerden dolayı bu adama kötülük yapıp kendinizi haklı çıkarmaya çalışmanıza tüylerim diken diken oldu.

Bu adamın yazdığı son başlığı okudum ve şuana kadar bu adama linç girişiminde bulunan, yanlış yolda olan arkadaşlarımıza söyleyeceklerim var.

Bazı arkadaşlar demiş ki; burası kendini ifşalama platformu değil. Yani madem ki ifşalıyor bu yorumlar ona müstehak demeye getirmiş. Evet burası kendini ifşalama platformu değil arkadaşım, ama sırf kendini ifşaladı diye bu adamla dalga geçme zorunluluğu hissediyorsanız, bu hareketlerinizi cidden bu adam sadece kendini ifşaladı diye yapıyorsanız, gerçekten pgibolojik sorunlarınız var veya bunalımdasınız demektir. Dalga geçmek, kötü davranmak özgürlüğüne sahip olduğunuz için bunları yapıyorsanız, duyarlılık konusunda olgunluğa erişmemiş insanlarsınız. Bunun gibi sebepleri yazan entryleri görünce aklıma stanford hapishane deneyi geldi. Ordaki gardiyan rolü verilmiş kişilerle o kadar paralel ki davranışlarınız...

Bazı arkadaşlar demiş ki; sözlükte böyle şeylere yer yok, sözlüğü bilmem neye çeviriyormuş bu adam. Şu olaya gösterdiğiniz tepkiyi sözlüğe zarar veren diğer olaylarda da gösterdiğiniz an bu sözlerinizin altına ben de imzamı atacağım. Sanki sırf ilk entryleri girmek için başlıktan bağımsız şeyler yazanlarla, anancılarla, kısaca sözlüğün ağzına sıçmış kişilerle mücadele etmiş ve başarıya ulaşmışız gibi kimseye zararı olmayan, sözlüğe zararı olsa bile diğer zarar veren kişilerin yanında toz zerresi kadar zararı olmamış bu adama bu denli bi linç girişiminde bulunmanız, aptal feministlerin her şey hallolmuş, artık sadece bayan kelimesinin kullanımı sorunmuş gibi davranmalarına benziyor.

Hepsini geçtim bu adam son yazısında ne kadar kötü bir ruh halinde olduğunu anlatmaya çalışmış. intihar etmekten bahsediyor. Belki doğrudur belki yalandır belki prim yapmaya çalışıyordur, eğer prim içinse ona da yazıklar olsun ama gerçek olma ihtimalini düşündünüz mü hiç? Belki de bu adam sizlerin iyi niyetine güvenip kendini ifşaladı belki de sevileceğini düşündü. Sevmek zorunda değildiniz ama empati yapmaya da çalışın be. Bu adamın cidden iyi niyetle kendini ifşaladığını ve şuan fotoğrafının kendisiyle dalga geçecek koca bir topluluğun elinde olduğunu düşünün.

Bu adam hatalı davrandı kendini ifşalayarak. Ama cezası bu değil veya cezasını verecek olan biz olmayalım. Görmezden gelirsek incilerimiz dökülmez. Zaten silinmiş hesabı unutulsun gitsin.

Hepinize iyi akşamlar.

Bu da otuz biiiir şimdilik bu kadar

Bu otuuuuz

Bu yirmi dokuuuuuz

Bu yirmi sekiiiiiz

Bu yirmi yediiiii

Bu yirmi altııııı

Bu yirmi beeeeş

Bu yirmi dööööört

Bu yirmi üüüüüç

Bu yirmi ikiiiii

Bu yirmi biiiiir

Bu yirmiiiiiii