+1
bak birader, kahraman kelimesi de hain kelimesi de sübjektiftir. Yani mevzuyu bize anlatan o adama ne rol biçmişse onu söyler. Tarih kitaplarımız kantarın topuzunu da kaçırmadan vahdettine vasıfsız der. Zaten imparatorluğun batışını da 20 sayfa önce vasıfsız padişahların tahta çıkmasını gösterdiğinden vahdettin otomatikman en vasıfsız padişah olur. Tüm parsa atatürkündür. Tek adam kafası.
Şimdi bak etraftan sesler çıkmaya başlıyor işte kazım karabekirin hatıratları, diğerlerinin yazıları falan, hani kurtuluş savaşı veya gel konuyu daha geriden alalım 30 ekim 1918 le başlayıp 24 temmuz 1923'te biten süreçte kimin ne katkısı olmuş olabilir ona bakmalıyız. Bu süreç vahdettine ne getirdi, atatürke ne getirdi, diğer yaşayanlara ve halka neler getirdi şeklinde bir soru sorabiliriz.
tabii vahdettinin konumu için halkın kendini yönetmesi hakkı çok da hoş değil, onun pek de durumu (en azından ülke kurtarıldıktan sonra) destekleyeceğini düşünemeyiz.
Bir de kurulan yeni düzen eski düzeni tamamen silme odaklı olduğundan önce somut olarak (sürgün) sonra da insanların akıllarından bu olguyu silmek gerekti. O noktada da tarihsel olarak cezalandırılmıştır vahdettin. Cezalandırılması için suçlu olması gerekmez, yani o kadar suçlu olmasına gerek yok, nihayetinde devrik bir saltanatın son varisidir. Kim olsaydı orada o hain gösterilirdi diyebiliriz. Ama işte süreci değişik olabilirdi, sürgün edilmeyip öldürülebilirdi, hastalandı da öldü denilebilirdi, bunlar değişebilirdi, ama suçlu (şimdiki konumuzda hain) olarak adlandırılacağı değişmezdi.
not: bu silme işlemi vahdettinin ölümü için de geçerlidir, cenazesi türkiye sınırlarında değil şamda gömülmüştür. Hani mezarıyla bile otoriteye karşı gelinme ihtimali engellenmiştir.