
- 0 / 2 / 43 entry
- 35 başlık
- 459.01 incipuan
tuts2yanjack oybirinci nesil normal
-
-6
ögretmenlik zamanlarında bir anım
öğretmenliğimin ilk zamanlarında yaşandı. Okulum taşımalı olarak köylerden gelen çocuklara eğitim veriyor. 1. sınıflara dersim vardı. Çocukların neredeyse hepsi ilk kez bilgisayarı yakından görüyorlardı ve bunun heyecanıyla bilgisayarlara yapışmış durumdaydılar. Nasıl açacaklarını öğrendiler. Açtılar, tabi ne yapacaklarını bilemiyorlar. O sırada yerinde beklemeyi başaramayan heyecanlı bir çocuk paçama yapıştı ve çekiştirmeye başladı. Bir yandan da şöyle bağırıyordu: "Yiiiinnngeeeeee, bi bakıveeerrr". -
-1
kızaa rezil oldumm
yeni tanıştığım kız arkadaşımla çıkmaya başlayalı 1 hafta olmuştu..bu kız aşırı derecede kültürlü.. gerek müzik olsun, gerek sanat, siyaset kitaplar vs üzerine konuşamayacağı konu yok..
ben de daha önceki sorularımdan da hatırlayacağınız üzere bildiğiniz ülkücü bir adamım. hayatımda bir kez 9 ışık doktrinini okudum o da babamın zoruyla sayfaları atlaya atlaya..her 3 sayfada babam kafamı soğuk suyun suyun altına tutuyordu o derece sığırım.
sizin anlayacağınız kızla benim aramda inanılmaz bir kültürel uçurum vardı..
neyse.. kızla ilk buluşmamızda bunu "yıldız cafe" ye nargile içmeye zütürdüm. sürekli kafamın etini yedi yok zeki demirkubuz sineması şöylemiş yok mozartın stlini yok kollektivist anarşiye bakış açısı vs anlatıyor da anlatıyor vay arkadaş ya..tabi benim hiç bir şey anladığım yok..
kız anlatırken ben de kafamı sallayıp onay veriyormuş gibi görünüyorum aynı zamanda nargile dumanından çember yapmaya çalışıyorum.. içimden de "ulan aceba nasıl öperim bunu" diye düşünüyorum..
benim iyice canım sıkıldı dedim gel bir tavla atak. senle..
" yaa ben tavla hiç sevmiyorum eğer biliyorsan satranç oynayalım senle" dedi..
satranç hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmamama rağmen daha fazla fazla ezilmemek içn bir anda ağzımdan "biliyorum tabi bilmez olurmuyum" sözleri döküldü..
bir şekilde kıza baka baka oynarım yaptıklarını yaparım oyunun yarısnda da "yaa canım sıkıldı" diyip bırakırım diye düşündüm..
neyse ben garsondan bir satranç takımı istedim... çektim 4 şeker attığım oraletimi masanın kenarına adam getirdi koydu satrancı masanın ortasına..
tam gidiyodu "hooop şefimm" diye bağırdım arkasından.."buyur abi" dedi..
"ya şefim zahmet oluyor sana da ama bu satrancın zarları yok kaybolmuş heralde, bir zahmet getirsen çok iyi olur valla" dedim..
garson gözümün içine baka baka güldü.. yanımdaki kızın yüzünün şekli değişmeye başladı..
kız daha sonra" neyse yaa geş oldu daha sonra oynarız" diyip apar topar toparlanıp gitti..
o günden sonra kız ne telefonlarıma çıkıyor ne de attığım mesajlara cevap veriyor.. uzun ilişkiyi geçtim en azından bir kere öpseydim ya
ben nerde yanlış yaptım arkadaşlar ne oldu bu kıza birden böyle -
-1
bir çocuklukk anım
Ben anaokuluna 2 sene gittim. ilk sene doğum günümü okulda kutlamamıştım ama kutlayan arkadaşlara manyak hediyelerin geldiğini görürdüm. 2. sene ben de anaokulunda kutlayayım dedim. Çünkü çocuktum ve gelecek oyuncakların farkındaydım. Doğum günüm geldiğinde sınıfın merkezinde pastanın başında böyle mal mal bakıyodum acep hediyeler nerde diye. Sonra ne mi oldu? Benim MAL öğretmenim geldi ve şunu söyledi: "Hakan ben senin doğum gününü arkadaşlarına söylemeyi unutmuşum. Al bu benim hediyem" hocanın aldığı beyaz çoraplar benim aldığım tek hediye oldu. O anki dumurla boğazım düğümlendi gözlerim fln yaşardı inceden. O yüzden doğum günlerim hep travmatik geçer benim. Hediye işine önem veririm. VE kaç zaman geçti halâ o kadından nefret ediyorum. ÇOCUKLUĞUMU YAKTIN LAAAAAAAAAAAN! Halâ içimdedir lan o günkü üzülüşüm -
+3 -5
beyler ikisinden birini tercih edicem hangisi
instagram diyenler şukulasın Twitter diyenler çügülesin. -
+1 -3
ders almanız gereken bir hikaye
Adam yeni aldığı kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle, kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve elindeki çekici alarak oğlunun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye zütürmüş. Doktor çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da, elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp, gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle, "Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm," demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş: "Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak baba?" Babası eve dönmüş ve intihar etmiş... Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü anımsayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; Genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz. insan hata yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Durun ve düşünün. Harekete geçmeden önce düşünün. Sabırlı olun, anlayış gösterin ve sevin... -
-1
imkaansız aşkk
ne gariptir insanlar bazılarını aileler bazılarını mesafeler bazılarınıda birbirlerini görmemezlikten gelerek ayrılanlar var
. işte bende bunlardan biriyim ben mesafe kurbanıyım biz bir sene önce tanışmıştık msn de hiç tanımadıgım biriydi önceleride hiç konuşmazdık. Sonradan ne olduysa konuşmaya başladık ama hiç anlaşamıyoduk yani ben kız olmama ramen hep ona iyi davrandım oysa o buna karşılık bana hep ters cevaplar veriyodu ama sebebini bilmedigim bişy o beni ne kadar terslese ben ona daha çok yakın oluyodum bunun sebebinide bilmiodum ama daha sonra bunun aşk ın tarifi oldugunu ögrendim bir gün o msn de yokken ona ileti yazdım sana karşı bişeyler hissediyorum die ve çıktım ertesi günü iple çekiyodum iletinin cevabı gelmiş şöle yazıyodu bende seni çok seviyorum ama... msn de yürümez yani bu imkansız o günden sonra anladım ki ne kadar birbirlerinizi severseniz sevin aşklar bi şekilde imkansızlaşıyo. -
0
taam olaraak bu
Merhaba arkadaslar ben tuts2yanjack ben cok yalniz biriyim hic kimsem yok benim hayali bir dunyam var bu dunyada her kes cok mutlu her yer yesilik hic ormanlar kesilmiyor nehirler kurumuyor hic kimse aglamiyor her kes bir birine iyi davraniyor hic kotuler yok hic kimse kavga etmiyor cocuklar dovulmuyor hic kimse asalanmiyor bizim yasadigimiz dunya ise bakdigimizda cok kotu bir dunya gozukuyor cogu adam kavga ediyor cogu adam baskalarini asaliyor cinayetler isleniyor ormanlar kesiliyor cocuklar dovuluyor kadinlar dovuluyor kendi yasadigim dunyaya bakiyorumda kendi kendime diyorum ki boyle olmak zorundamiydi neden boyle oldu baska cur ola bilerdi ben henuz 7 yasindayken ailemle birlikde sabaha umudla uyaniyor ve dunyanin guzel bir yere donuseceyini umut ediyordum ama buyuduyum zaman bu umud azaldi ve simdi bu umuddan hic bir iz kalmadi ben 18 yasindayim ve dunyanin guzel bir yere donuseceyine inanmiyorum. -
0
enteresann bir bilgii 3
Randy Gardner 1965 yılında 17 yaşındayken 264 saat uyumayarak (11 gün 24 dakika) Guinnes Rekorlar Kitabına girdi... -
+1 -1
enteresann bir bilgii 2
Türkiye'de Twitter'a erişimin yasaklandığı gün, ülkemiz en fazla tweet atılan gün olarak tarihe geçti... -
+4
enteresann bir bilgii
Astral seyehat sırasında televizyon açık olursa, Astralden geri dönemez ve boşlukda kalırsınız. Biri sizi uyandırana dek bu durum devam eder... -
+2
korkunç bir olayy istiyorsan oku basımdan geçti
Gözleri, siyahla kan kırmızısı şeklinde değişip duruyordu.
Sonra yatağı sallanmaya başladı. Odadaki gardrop kapakları açılıp kapanıyordu. Mutfaktan tabak kırılma sesleri geliyordu. Lambalar açılıp kapanırken, bizim bulundugumuz odadaki lamba ise patladı. Sonra ani bi sessizlik oldu. Kardeşim, bayılmıştı. "Bitti mi?" dedim, hoca olarak getirdiğim şahısa dönerek. "Hayır, burada kaldığınız sürece hiç bitmez." dedi.
"Sizden önce, burda bir aile yaşardı. Çok güzel bir aileydi. Sonra küçük oğullarında paranormal bir durum meydana geldi. Başlangıcında, oğulları gece su içmeye kalkmış. Koridorda yürürken, şu an bulunduğumuz odanın kapısı acılmış. O zaman, bu odayı sadece misafirler için kullanırlarmış. Çocuk, kim açtı diye içeri girdiğinde, kapı birden kapanmış ve çocuğun içerden çığlığı yükselmiş." "Ve sonra?" dedigimde, "Tamam, bu kadar. Sonrası sondu zaten." dedi.
Bana, "Sen, Kur'an bilir misin?" "Hayır!" dedim. "Ya sen teyze?" dedi. Annem, "Biraz... " dedi. Bana dönerek, "Niye öğrenmedin?" dedi. Cevap veremedim. "Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğini biliyor musun?" dedi. "Evet." dedim. "Babanın inancı nasıl?" diye sorunca yine cevap veremedim. Bana, "işte, sizin zayıf halkanız bu!" dedi. "Burdan üç gün içinde taşının, yoksa ailenizden biri zarar görecek." dedi. "Ne! Taşınmak mı! Babama bunu nasıl kabul ettiririm?" diyince, "Bu, beni ilgilendirmez." dedi. Kapıya doğru yöneldi. Gidiyordu. Sonra bana dış kapıdan bakarak, "Hani su içmeye giden çoçuk vardı ya... " Hiçbir şey diyemedim. Sadece, "Evet?" şeklinde kafamı salladım. "O, bendim." deyip hızla uzaklaştı. Hızlıca ayağa kalktım. Kapıya koştum. Daha sorularım bitmemişti. Ama o çoktan gitmişti.
O gün hoca öyle diyince, annemle, "Artık bu evde kalamayız." diye konuştuk. Kardeşim de kendine gelmişti babamı zor bela ikna ettik. Hem de tam da üçüncü günde. (burda, babamın başına bişey geldi ve şimdi dini bütün bir insan oldu) Ve o evden taşındık.
Aradan üç yıl geçmişti. Birgün, o mahalleye işim düşmüştü. gittiğimde, -
+3
korkunç bir olayy istiyorsan oku basımdan geçti
Annem, bizim geldiğimizi gördüğü için kapıyı açık bırakmıştı. Biz kapıya yanaşınca, kapı birden kapandı. Annem, kapıyı tekrar açtı. Ben, içeri girdim; hoca ise girmedi. Bana bakarak, "Ben, ilk etapta giremem." dedi. "Neden?" diye sordugumda, "Bu ev, hiç hayırlı değil. Size burayı kim ve ne zaman sattı?" "Ne alakası var!" dedim. "Size burayı satan kişinin başına da aynı olaylar gelmişti." "Peki sen nerden biliyorsun?" dedim. "Satan şahıs, çok ucuza sattı." ve hiç bir şey demedi.
Bana, "Beni sana kim önerdi?" dedi. "Arkadaşım Dursun." dedim. "O zaman ara Dursun'u!" "Niye ki?" dedim. "Sen, ara Dursun'u!" Aradım. "Ya Dursun, bugün yanına ugradım ya," "Alo, evet dinliyorum seni... " "Bana bir hoca bul diye." Dursun, birden telefonda gülmeye başladı. Bana, "Sen içtin mi?" diye sordu. "Hayır, ne alakası var! Şimdi dedim ya!" "Arkadaşım, beni geçen sen memleketime ugurlamadın mı?" deyince şok geçirdim yani. "Sen hala gelmedin mi? Evet, o zaman ben kimle konuştum?" derken, "Ooooo, hadi işim var. Bitince ararım." deyip suratıma kapattı telefonu.
"Neler oluyor?" diye düşünürken, hoca hızla kardeşimin bulundugu odaya girdi. Ben, donakalmıştım. "Sen... Sen kimsin o zaman!" diyebilmişim sadece. Hoca girince kardeşim, "Sen, sen! Seni tanıyorum!" diye korkunç bir çığlık attı. Hoca, kardeşime, "Yaradan Rabb'in adına! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Seni zavallı!" dedi ve sureler okumaya başladı.
Ben, hâlâ neler olduğunu çözememiştim. Bu şahıs, kimdi? Sonra kardeşimle konuşmaya başladı. "Bu insanları rahat bırak!" dedi. Kardeşim, "Abi, abi! Çıkar onu odadan!" diye ağlamaya başladı. Ben, hala telefonun şokunu yaşıyordum. Sonra bu şahıs, bana, "Hadi kardeşini sıkı tut!" dedi. Annemi de çağırdı; ama tutmadan önce abdest almamızı istedi. Aldık. Yani annemin bana gösterdiği şekilde. Sonra kardeşimin yanına gittik. Hoca, baş ucunda Kur'an okumaya başladı. Bize, "Hadi, şimdi tutun!" deyince, annemle ben hemen tuttuk. Kardeşim, çığlık atıyordu. Gözleri, siyahla kan kırmızısı şekli -
0
korkunç bir olayy istiyorsan oku basımdan geçti
Arkama bakmadan dönüp gittim ve bir daha o mahalleye, hatta o evin kapısından bile geçmedim. -
0
korkunç bir olayy istiyorsan oku basımdan geçti
Gözleri, siyahla kan kırmızısı oğulları gece su içmeye kalkmış. Koridorda yürürken, şu an bulunduğumuz odanın kapısı acılmış. O zaman, bu odayı sadece misafirler için kullanırlarmış. Çocuk, kim açtı diye içeri girdiğinde, kapı birden kapanmış ve çocuğun içerden çığlığı yükselmiş." "Ve sonra?" dedigimde, "Tamam, bu kadar. Sonrası sondu zaten." dedi.
Bana, "Sen, Kur'an bilir misin?" "Hayır!" dedim. "Ya sen teyze?" dedi. Annem, "Biraz... " dedi. Bana dönerek, "Niye öğrenmedin?" dedi. Cevap veremedim. "Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğini biliyor musun?" dedi. "Evet." dedim. "Babanın inancı nasıl?" diye sorunca yine cevap veremedim. Bana, "işte, sizin zayıf halkanız bu!" dedi. "Burdan üç gün içinde taşının, yoksa ailenizden biri zarar görecek." dedi. "Ne! Taşınmak mı! Babama bunu nasıl kabul ettiririm?" diyince, "Bu, beni ilgilendirmez." dedi. Kapıya doğru yöneldi. Gidiyordu. Sonra bana dış kapıdan bakarak, "Hani su içmeye giden çoçuk vardı ya... " Hiçbir şey diyemedim. Sadece, "Evet?" şeklinde kafamı salladım. "O, bendim." deyip hızla uzaklaştı. Hızlıca ayağa kalktım. Kapıya koştum. Daha sorularım bitmemişti. Ama o çoktan gitmişti.
O gün hoca öyle diyince, annemle, "Artık bu evde kalamayız." diye konuştuk. Kardeşim de kendine gelmişti babamı zor bela ikna ettik. Hem de tam da üçüncü günde. (burda, babamın başına bişey geldi ve şimdi dini bütün bir insan oldu) Ve o evden taşındık.
Aradan üç yıl geçmişti. Birgün, o mahalleye işim düşmüştü. gittiğimde, "Eve de bakayım." dedim. Kocaman bir bahçesi vardı. Ev, üç katlıydı. Babam, orayı bir mütahite vermişti. Yıkılsın, evler yapılsın diye; ama mütahitin yıkım işlerinde hep aksilikler olmuş. işcilerden biri, aklını kaçırmış, biri de ağır yaralanmıştı. Mütahit de yıkamıyacagını anlayınca, o ev öylece kaderine terk edilmişti.
Bahçe kapısına kilit vurmuşlardı ve "içeri girmek tehlikeli ve yasaktır!" diye bir tabela asılıydı. Evin bahcesine bakarak geçerken, evin kapısının aralandıgını gördüm. Ev, sanki beni cagırıyordu. Arkama -
+1
korkunç bir olayy istiyorsan oku basımdan geçti
Kardeşimi o gece yanlız bırakmamam gerektiğini anlamıştım. Ne yapmam gerektiğini düşünürken uyuya kalmışım. Çok ilginçti. Rüyamda, uzun karanlık bir koridorda yürüyorumdum. Sonra önümde Ahmet'in olduğunu fark ettim. Ona doğru koştukça, o uzaklasıyordu. "Ahmet, dur! Ahmet, dur kardeşim!" diye bagırıyordum. O, "Abi, yardım et abiiiiiiiiiiiii!" diye birden kayboldu. Ben, daha hızlı koşmaya basladım. Yetişemiyecegimi anlayınca durdum. içimden bir şey, "Geriye dön!" diyordu. "Geriye dön... " Nefes nefese idim. Dönünce Ahmet birden boğazıma sarıldı. Sıkıyordu. Resmen boğuluyordum.
Gözlerimi açtığımda Ahmet'in beni boğuyor olduğunu ve annemin beni hıçkırıklar içinde kurtarmaya çalıştığını fark edince, Ahmet'i üstümden attım. Bana bakarak gülüyordu. "Seni boğacağımı söyledim, seni boğacağımı söyledim!" diye gülüyordu.
Duvara doğru dönerek duvarı tırnakları ile kazımaya başladı. Bunu görünce üstüne atladım. Anneme, "Onu yatağa bağlayalım." dedim. Annem'le kardeşimi yatağa bağladık. Kardeşim, iyice çıldırdı. Bana, "Pis homo, pis homo! Sakın hocayı getirme, sakın! Yoksa seni bec... im!" diyordu. Nerden anlamıştı hocayı?
Babam, sabah erken gitmişti işe. Saat 7:00 gibi ameliyata girecekti. Gitmeden anneme, "Ahmet'i hastaneye getir. Onu pgiboloğa gösterelim." demiş. Anneme, "Ben şimdi geliyorum." diye evden çıktım. Bir hoca bulacaktım. Arkadaşımın tavsiyesi ile bir hoca buldum. Ona her şeyi anlattım ve bizim eve getirdim. Beraber merdivenleri cıkarken, hoca dua okumaya basladı. -
+2
korkunç bir olayy istiyorsan oku basımdan geçti
Oda sessizdi. Gözümü kapadım. Sonra kapının açıldığını hissettim. Yine dikkat kesildim. Kapı yönüne baktım. Kapı, gercekten açıktı. Sonra yine dua okumaya basladım. Korkmuyacaktım; çünkü gücü kudreti sonsuz olana (Allah'a) sıgınmıştım. inancım, o gece doruk noktasındaydı. içimden bir şey, "Sakın korkma!" diyordu.
Sonra gözümü yumdum. Ayak tarafımda bir ağırlık hissettim. Sanki yatağa biri çıkmıştı. Yavaş yavaş göğsüme doğru çıkıyordu.Ama korkmuyacaktım. Sonra bedenimi sıkıştırdığını hissettim. Gözümü açtım ama kafamı çeviremiyordum.
Birden, "Senden değil, seni Yaratan'dan korkarım." dedim. Bunu deyince ağırlık sanki iyice arttı. içimden, "Lütfen anne gel, lütfen anne gel!" diye ağlamaya basladım. Evet, içimden ağlıyordum. Sonra kapı açıldı. Ağırlık kayboldu. Kafamı kaldırdım ki annem. "Anne, anne! iyi ki geldin." dedim. Annemde ise hiç ses yok. "Anne," dedim. "Oğlum, sen istersen odana geç. Ben, kardeşinle kalırım." dedi. "Yok, ben kalırım." dedim. "Oglum," dedi. "Hemen kalk!" Şöyle bir anneme baktım; ama aman Allah'ım! "Annem olamazsın sen! Nesin sen? Kimsin sen?" Ses çıkarmadı. Öylece bakıyordu. Ayakları tersti. Dua okumaya başladım. Sonra nasıl oldu anlamadım, bir şekilde kayboldu. -
+3 -1
korkunç bir olayy istiyorsan oku basımdan geçti
Birgün, işten eve geldiğimde annemi ağlarken gördüm. "Hayırdır anne, ne oldu?" dedim. Bana, "Kardeşin... Kardeşine bak, delirdi sanki... " diye korku dolu gözlerle bakınca yerimden fırlayıp kardeşimin bulundugu odaya girdim. Bana tuhaf gelen hiçbir şey fark etmedim. "Ahmet, birşey mi var kardeşim?" dedim. Bana, "Hayır abi, gayet iyiyim." dedi. Ben de fazla üstüne gitmek istemedim.
Ertesi gün yine eve geldiğimde, merdivenleri çıkarken sanki bizim evin kapısı uzaklaşıyormuş gibi tuaf bir korkuya kapıldım. Tam ne oluyor diye düşünürken, annemin çığlığını duydum. Hızlı adımlarla evin kapısına ulaştım. Elimi cebime atıp anahtarlarımı bulmaya çalıştım.
Birden içerden annemin hıçkırığının dışında, hırıltılı ama insana ait olamayacak bir ses duydum. Bunu duyunca, evde biri acaba anneme mi saldırıyor diye düşünüp eve hışınla girdim. Annem ve küçük kardeşim, holde bana bakıyorlardı. "Anne, ne oldu?" dedim. "Yine Ahmet çıldırdı. Küçük kardeşin Füsun'la bana saldırdı." Çok sinirlenmiştim. Ya annem bana yalan söylüyor, yada kardeşim delirdi diye düşünmeye başladım. Annemin suratına tekrar baktığımda, korku dolu gözlerle yine karşılaştım. Füsun da çok korkmuştu; ama hala şaka yapılıyor sanmıştı. (Füsun 5 yaşında)
Sinirlenmiştim. Tam hızla Ahmet'in bulundugu odaya girecekken, Ahmet birden kapıda belirdi. (inanırmısınız, ufak kardeşimden ilk defa ürkmüştüm.) Bana bakıyordu sanki düşmanca. Sonra arkasını dönüp odasına girdi. Peşinden gidip "Ahmet!" dediğimde tekrar bana bakıp, "Beni rahat bırak abiiiiiiii!" diye bağırdı. Sinirlenmiştim. "Seni öldürürüm oğlum! Babam, az sonra gelecek. Ya anlatırsın herşeyi yada çok fena olacak. Babama anneme saldırdığını söylerim." "Tamam abi ama bana biraz zaman ver. Sana herşeyi anlatacağım." dedi. ilk defa kardeşimin bana yalan söyledigini hissettim.
O gece, herkes yatmıştı. Ben de kardeşimi izlemeye başladım. Odasına gittim, baktım uyuyordu. Tam arkamı dönmüştüm ki, sanki içimden bir ses, "Kardeşin sana bakıyor!" dedi ve aniden döndüm; ama bakmıyordu. Sonra, "Lan oglum, manyak mısın!" dedim kendi kendime. O gece yattım ama ne yatış! Sabaha kadar uyuyamadım. Sanki gözümü kapatınca Ahmet yanımda... Acıyorum. "Yok arkadaş, bu böyle olmuyacak." dedim. "En iyisi mi, yarın tüm günümü kardeşime ayırayım, onu sesizce takip edeyim." dedim.
Sabah olmustu. Ben, erken kalktığım için, anneme, "Ben, saat 10 gibi dönerim." deyip çıktım. Ahmet de uyanmıştı. Bana candan yakın olan kardeşim, şimdi çok uzaktı. Yanıma bile gelmedi. Tam çıkarken, "Gece iyi uyudun mu?" dedi. irkilmiştim. Ona bakmadan hemen çıktım ve kahveye gittim.
Saat 10'a gelince eve hızlı adımlarla vardım. Sessizce mutfağa girdim; çünkü ordan kardeşimin odası gözüküyordu. Beni görmesin diye, daha önceden mutfağın perdelerini sıkı sıkı örtmüştüm. Sadece minik bir delik kalacak şekilde bırakıp, odayı tamamen görür bir haldeydi. Kardeşim, odadaydı ve tek başına kanepeye oturmuş, dizlerini ovuyordu. Sonra birden durdu. Benim de kanım sanki cekiliyor gibi hissetmeye başladım. Sonra birden göz göze geldik. Aman Allah'ım! Minicik delikten baktığımı hissetmişti.
Çıldıracak gibi oldum. Hızlıca odasına girdim. Gözüm dönmüştü. "Lan noluyor!" dedim, hiç tepkime yok! Ona dokununca, kaskatı oldugunu hissettim. Anneme, "Anne, koş!" dediğim anda, elimi öyle bir tuttu ki kırılıyor sandım. Sonra hırıltılı bir sesle, "Seni öldüreceğim!" dedi ve yere düştü. Sallanıyordu yada titreme gibi birşeydi. Sesi değişmişti. Çıglık mıydı yoksa hırıltı mı, anlayamamıştım.
Annem, koşa koşa içeri girdi. "Ahmet, oglum! Ahmet'im!" Ben, donmuş gibiydim. Sanki ayakta öylece kalmıştım. Annem bana, "Oğlum, tut! Kendine zarar verecek!" diye bağırdıgında kendime geldim. Annemle bile tutamıyorduk sanki kardeşimi. Sonra birden kaskatı durdu. Sanki kilitlenmiş gibiydi. Kafası geriye düşmüş, gözü simsiyaha dönüşmüş gibiydi. Sanki, parmakları dönmüş, kırılmış gibi duruyorlardı. Bir noktaya bakıyordu.
Annem, "Dokunma!" dedi ve dua okumaya başladı. O arada bir defter fark ettim. Elime aldım. içini açınca değişik bir yazı stili ile birşeyler yazılı olduğunu gördüm. Sonra, insana ait olamayacak bir sesle Ahmet bana birden, "Sakın dokunma!" diye bağırdı. Defter, elimden düştü. Korkmuştum. Bana saldıracak sandım. Nefes alıp verişi değişmişti. Bana bakıyordu. Gözlerinin beyazlığını fark edemiyordum.
Sonra kafasını sağa sola savurmaya ve garip ses yada cığlıkla, "Abi niye baktın, abi niye baktın!" diye habire birşeyler söylüyordu. Birden kaskatı kesildi. Kolunu yavaşca kaldırdı. işaret parmagı ile pencereyi gösterdi. Sonra bana bakarak, "Geliyor, geliyor!" diye ağlamaya başladı. "Ne geliyor, neeeeeeeeeee!" diye bağırdım.
Annem, durmadan sureler okuyordu. Birden, "Allahu ekber, Allahu ekber!" diye hoca ezan okuyunca, kardeşim iyice çıldırdı. Sara kırizine benzer gibi yere düşdü. Sarsılıyordu. Hoca, her "Allahu ekber!"deyişinde kardeşim cığlık atıyordu. Ve bayıldı.
Annemle ben, şok içindeydik. "Ne yapabiliriz, ne!" diye düşünmeye başladık. "Babama söyliyelim." dedim. Annem, "Onun inancı yok ki, inanmaz!" "Anne, inanmıyor da bu ne! Hadi göstersin doktorluğunu!" dedim. Çıldıracağım!
Sonra kardeşim, "Abi, abi... " demeye başladı. "Ahmet'im, canım kardeşim! Ne oluyor sana? Ne olur söyle!" "Abi, ben yatakta değil miydim? Ne işim var burda? Bana ne olmuş ki???" dedi. "Hatırlamıyor musun?" dedim, "Hayır." dedi. "Abi, annem niye ağlıyor, niye abi?" dedi. O sırada kapı sesi duyuldu. Babam gelmişti.
"Anne, babama herşeyi anlatalım. Saklama!" O gece babamla konuşmaya karar verdik. Tuhaf olan şey, Ahmet hiçbir zaman babamın yanında garip olmuyordu. Gayet normaldi. O gece, babam viskisini yudumluyor, hasta raporlarını inceliyordu. Kapıya vurdum, yanına girdim. "Ne oldu Murat?" dedi. Babama, "Ahmet... " dedim. Ama bir kere nefes alıp verdim. (Babamla sakin konuşmak istiyordum. Yaşım 25 olmasına rağmen, hala ondan çekiniyordum.)
Babama, "Seninle birşey konuşmak istiyorum." dedim. O, "Şimdi olmaz. Önemli bir ameliyatım var ertesi gün. Raporları incelemem gerek!" dedi; ama ben anlatmaya kararlıydım. "Ahmet... " dedim.
"Lütfen baba, sadece dinle. Çok önemli... " deyince, "Tamam, ama kısa tut!" dedi. Babam, sakindi. Bugünki tüm olanı biteni anlattım. Beni sakince dinledi. Sonra birden, "Hadi ordan, ben öyle şeylere inanmam! Tamam, bu kadar yeter! Çık dışarı, çalışmam gerek!" dedi.
Çok sinirlenmiştim. Tam kapıya yönelmiştim ki, Ahmet'in odasından korkunç bir çığlık yükseldi. Evin ışıkları gidip gidip geliyordu. Ürkünçtü. Ev, sanki kolonlardan çatırdıyordu. Dönüp babama baktım. "Buyur baba, hadi açıkla bu olayı." dedim. "Kötü bir rüya görmüştür." dedi. Sonra Ahmet'in odasına yöneldik. Babama, "Peki ışıklar niye gidip geldi?" dedim. Bana,"Bu kadar salak olma. 21. yüzyılda yaşıyoruz." dedi.
Ahmet'in odasına yaklaştıgımızda, acık olan kapı birden kapandı ve içerden kilitlendi. Babam, "Neler oluyor böyle!" dedi. Sonra kardeşimin çığlıkları odadan yükselmeye başladı. Babamı ilk defa paniklemiş gördüm. Bana, "Kapıyı kır!" dedi. "Kır şu kapıyı, ne bakıyorsun!" Kapıyı kırdım.
içeri girdiğimizde, Ahmet duvarın köşesine geçmiş, sırtı bize dönük oturuyordu. Hırltılı hırıltılı, "Sizi öldürecem, sizi öldürecem!" diyordu. Annem de gelmişti. Kadıncağız, sesli olarak sureler okumaya başladı. Babam, "Ne yapıyorsun sen!" dedi. Ahmet, sureleri duydukça cığlık atıyordu. Sonra sırtının üstüne yere düştü. Ağzından köpükler geliyordu. Babam, "Sara krizi geçiriyor." diye yanına gitti. Ben, Ahmet'i tutmaya çalışıyordum. Krizi geçmişti. Uyandı. "Baba, abi... Ne oluyor? Ne işim var benim yerde!" diye ağlamaya başladı. Babam bana, "Sen, bu gece kardeşinle yat. Yarın, bie pgiboloğa gösteririz." dedi. Babama, "Baba, bu piskoloktan öte!" dedim. Bana, "Konuşma, ne o zaman söyle!" dedi. Onunla tartışmaya giremezdim.
Herkes odadan cıktı. "Ahmetim, canım kardeşim. Ne oluyor sana!" "Abi, bana birşey mi oluyor?" dedi. Unutmuş gibiydi. "Tamam, birşey yok." dedim; ama unuttugunu sanmıyordum. "Hadi gel, yatalım." dedim. Kardeşimi koynuma alarak yattık ve konuşmaya başladık. Ben, ona, "Hani bana herşeyi anlatacaktın." deyince, "Abi, sana herşeyi söylemek isterim; ama söylersem beni öldüreceklerini söylediler." "Kim onlar, kim?" dedim. "Lütfen abi, beni zorlama!" dedi. Yatmadan önce okulda ögrendigim duayı okudum. "Ah!" dedim. "Neden daha önce annemi dinleyip Kur'an ögrenmedim ki!" diye içimden geçirdim.
Kardeşim, uyumuştu; bense hala düşünüyordum. Bir ara gözümü kapattım. Odada sanki hafif bir rüzgâr estiğini hissettim. Korkuya kapılıp hemen sağa sola dikkat kesildim. Kardeşimin yere düştügünde işaret etigi pencere tarafına baktım. "Acaba açık mıydı?" diye. Açık değildi.
Odada sağı solu inceleye inceleye, aklıma güzel şeyler getirmeye calışarak ve yine sağa sola bakarak tam uyuyacaktım ki bir şey dikkatimi çekti. Kardeşimin duvarda bir resmi vardı. Güzel bir resim... Hep bir noktaya bakıyor gibi durur, yani yatarken gözlerine bakıyor gibi gözükmez; ama sanki beni izliyor gibiydi. Rahatsız olmuştum. Kalktım, resmi kaldırdım. Tekrar kardeşimin yanına yatarak bildigim duayı daha çok tekrar tekrar okudum. -
+1
başımdan geçenn korkutucu olayy
Birgün, işten eve geldiğimde annemi ağlarken gördüm. "Hayırdır anne, ne oldu?" dedim. Bana, "Kardeşin... Kardeşine bak, delirdi sanki... " diye korku dolu gözlerle bakınca yerimden fırlayıp kardeşimin bulundugu odaya girdim. Bana tuhaf gelen hiçbir şey fark etmedim. "Ahmet, birşey mi var kardeşim?" dedim. Bana, "Hayır abi, gayet iyiyim." dedi. Ben de fazla üstüne gitmek istemedim. +5 e devamı gelecek. - daha çok