2001: BiR OTOBÜS DESTANI

O sabah oldukça gergin kalktım. Aldığım karara göre, sevdiğim kıza bugün içinde açılacaktım. Bu oldukça zor olacaktı, şayet planlarımda en ufak bir aksilik çıksa bile ayvayı yiyecektim, bilmem ne yapıp sıvayacaktım. Bu tür gerilimli düşünceler içerisinde hazırlandım ve birden bire kendimi otobüste buldum. Yaşlı bir amcanın koltuk altı terini soluyacak bir pozisyondaydım. Tam arkamda da her tarafı sarkmış, fazla kilolu, sıktığı on kilo parfüm yüzünden cama yakın olan başka bir amcanın "Cık cık cık." diyerek camı sonuna kadar açmasına sebebiyet veren yaşlımsı bir teyze vardı. Kendini güzel sanıyordu galiba. Ona acınası bakışlar attım. Bu arada otobüs fren yaptı ve yaşlımsı teyze, olduğu gibi üzerime uçtu. Üzerine parfüm sıkılmış kilolarca etin altında tango yapmış gibi hissetmiştim. Terli amca, durumu fark etmiş olsa gerek, "Hanımefendiciğim, sizinle şöyle yer değiştirelim isterseniz?" dedi. Yüzü kızarmıştı. Yaşlımsı teyzeye yazdığı her türlü belli oluyordu. Yaşlımsı, kabul etmedi. "Sağ olun beyefendi, ben yerimden memnunum." diyerek terlinin daha fazla utanmasına neden oldu. O an bağırarak "Ulan neden kimse benim fikirlerimi sormuyor? Belki ben yerimden memnun değilim? Belki koltuk altı teri ve yoğun güllü parfüm kokusunu aynı anda soluya soluya zehirleneceğim? Ötekileştirmeyin lan beni!" diye entelimsi bir isyanda bulunasım geldi. Ama kendimi tuttum. Zira otobüste, yaşlılarla ağız kavgası yapılmaz. Herkes yaşlıya hak verir. Günah keçisi siz olursunuz.

Otobüsten inmeme yarım saat kadar bir süre vardı. Artık ne kadar şanssız bir adamsam, otobüsten bir kişi bile inmemişti. Tam tersi, her durakta üç-dört kişi biniyordu. Arkadaki boşlukları dolduralı çok olmuştu. Ama önlerden hala "Arğadahi bojluğları dolduralım." diye patavatsızca uyarılar geliyordu. Sinirden stresten geberecektim. içimdeki öfkeyi kusmama gerek kalmadan bu görevi cama yakın olan amca üstlenmiş ve "Daha nereye ilerleyelim lan? Yer mi kaldı? Asabımı bozmayın lan benim!" diyerek ön taraflara bağırmıştı. içeride o kadar çok insan vardı ki, ön taraflarda ne olup bitiyor, görmek imkansızdı. Öndekiler de, arka tarafı göremiyorlardı. Buna rağmen, önlerden yanıt geldi, "Asağbın bozulursa n'oooolur la?" Cama Yakın, iyice dellenmişti. "Kimsin lan sen? Suratını göster!" diye ön taraflara tehditimsi bir cümle yolladı. Uzaklardan bir el kalktı. "Ahan da bu benim elim. ..tün yiyorsa gel la ğarşıma!" dedi el. Cama Yakın, "in lan bu durakta! in lan! Aşağıda kozlarımızı paylaşalım!" diyerek ağzından fırlayan tükürüklerin, terli amcanın koltuk altına ulaşmasına istemsizce neden oldu. Bu sırada, Terli Bey Amca da kavgaya müdahale etti. "Yahu durun etmeyin. Kavga kötü bir şeydir yahu." diyerek yaşlımsı teyzeyi etkilemeye falan çalıştı ama nafile. Yaşlımsı teyze, terliye bakmıyordu bile. Terlinin boynu büküktü. Terli, toplumun dışladığı bir alt tabakaydı. Terli üzgündü. Ama yaşlımsı teyzenin boynu dikti. O, orta tabakaya mensuptu. Terliye bakacak kadar yükselmemişti henüz.

Bir süre sonra cama yakın amca ve konuşan el, aşağıya indiler ve hunharca bir dövüş sergilediler. Otobüsçek seyrettik. Cama yakın amca, yaşına göre oldukça güçlüydü. Dolayısıyla konuşan elin ağzını yüzünü birkaç hamlede kırdı. Ardından bir sigara yaktı, birkaç nefes aldıktan sonra atıp üzerine bastı ve otobüse orta kapıdan tekrar bindi. O kadar karizmatik davranıyordu ki, yaşlımsı teyzeyi etkilemişti. Kesişmeye başladılar. Terli, sinirinden ölecek gibiydi. Tuttuğu demiri o kadar sıkıyordu ki, demire acıdım. Ama yapacak bir şey yoktu. insanlar hayvanlardan farksızdı. Güçlü olan, rakibini yenen erkekler, dişileri etkiliyordu. Aslanlardaki sistemin aynısıydı bu. Yani buradan şuna varabiliriz: insanlar aslında aslandır.

Şanssız olduğumu bir kere daha vurgulamak istiyorum, çünkü aniden bir trafik oluşmuştu. On dakikada on santim ilerliyorduk. Bütün otobüs, burnundan soluyordu. O an üçüncü dünya savaşı çıkması için tek bir kıvılcım yeterdi. Ben de oldukça sinirlenmiştim. Ve kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Sakinleşeyim diye Beethoven dinliyordum. Fakat Beethoven bile fayda etmiyordu artık...

içeride biriken ter kokusuyla koca bir orduyu birkaç saniye içinde alt etmenin ihtimali çok yüksekti. Kadınlar bile ismail Türüt gibi terliyorlardı. Yaşlımsı teyzenin makyajı, ter yüzünden akmaya başladı. On dakika içerisinde aslında ne kadar çirkin bir surata sahip olduğunu fark etmiştik. Terli Bey Amca da ona yazmaktan vazgeçmişti herhalde. Çünkü ön taraflardaki ... tü güzel bir bayan ile kesişmeye başlamıştı. ... tü Güzel, Terli'ye pas veriyor gibiydi. Çünkü arada dönüp bakıyor ve ... tünü daha da belli edecek pozisyonlara giriyordu. Artık iç çamaşırıın rengini bile anlamıştık. Derken ilginç bir olay oldu. ... tü Güzel, yanımıza gelmeye başladı. Terli, heyecandan daha da terlemiş ve vücunun çürümesine sebebiyet vermişti. Artık o bir mumyaydı. Fakat ... tü Güzel, buna aldırış etmedi ve terlinin dudaklarına aniden yapıştı. Görüş alanındaki herkes bu öpücüğü görmüştü ve muhafazakar olanlar, "Cık cık cık, terbiyesiz mahluklar." demeye başlamışlardı. Ve beklenen oldu, Her taka Kızan, kendini belli etmişti. Yaşlıydı ve pis kokuyordu. 1.75 boyunda bir erkekti o. Yavuzdu. Çetindi. Hakkını bulutların üzerinde arıyordu. Ve balgamlı balgamlı bağırmaya başladı, "Ula kafirler! Ula münafık pezemekler! Gidin başga yerde sevişin ula hayvan oğulları!" ... tü Güzel ile Terli, ilk durakta indiler ve öpüşmelerine iner inmez devam ettiler. Sonradan öğrendim ki, evlenip çoluk çocuğa karışmışlar. Şaka lan şaka, nerden bileyim.

Ve birden bire kendimi kampüste buldum. Sevdiğim kız, karşımdaydı. Gidip açılayım derken aşırı derecede terli bir otobüsten henüz indiğimi fark ettim. Üstüm başım ter kokuyordu. Sırılsıklamdım. Karnım da acıkmıştı ve ağzım kokuyordu. Burnumda da bir şey varmış gibi hissediyordum. Düşüncelere dalmışken, kız yanımdan yürüdü geçti ve bir erkeğin yanına oturdu. Hemen akabinde de erkek bunu öptü. Oracığa yığılıvermiştim. Bu, bardağı taşıran son damlaydı.

Daha sonra öğrendim ki, sevdiğim kız, Yaşlımsı'nın kızıymış. Erkek ise Terli Bey Amca'nın torunuymuş. Şaka lan şaka yok öyle bir şey. Ehehhehhe kaka tak çiş, ehe.