1. 1.
    +1
    sana biraz zor sorular soracağım
    cevaplamak istemezsen saygı duyarım
    her madde için yorumlarını almak isterim

    1.yurtdışında okul açmak için o ülkelerden izinleri cia in aldığı
    2.hizmet projesinin cia tarafından kullanıldığı ve bazı öğretmenlerin ajan olduğu bu yüzden rusyada yasaklandığı
    3.türkiyede nihai amacın başkanlık ile birlikte eyalet sistemine geçiş
    4.çözüm sürecinin çözülme süreci olduğu ve bölünmeye doğru gidildiği
    5.yapılan devlet ihalelerinden yandaş firmalara verilen işlerde büyük yolsuzluklar olduğu
    6.başbakan ölünce yerine geçecek insanın cia tarafından belirlendiği ve hocaefendiden bu konuda onay alındığı

    doğru mu?
    ···
  2. 2.
    +1
    cemaatte para meselesi aslinda karmagib gozuksede basit bir iktisat teorisine dayaniyor.
    soyle ozetleyeyim.

    1) degirmenin suyu nerden geliyor.
    a-cemaate ait kurumlarda calisanlar maaslarinin ortalama yuzde 10 unu bagis olarak verirler. bu zorunlu degildir kimisi yuzde 5 verir kimisi yuzde 15 cok nadir de olsa kimiside hic vermez.
    b-sohbet halkalarina dahil olan, kucuk orta ve buyuk esnaflarin yillik toplam bagislari vardir. bu rakam 1000 TL den, 10000000 TL kadar cikar.
    c-diger kaynaklar yukaridaki kaynaklara nazaran cok kucuk kaldigi icin detaya ihtiyac yoktur.

    2) her bolge kucuk projelerden ve maasli calisan cemmat mensuplarindan ve okuyan talebe burslarindan ve ev masraflarindan tumuyle kendisi sorumludur. mesela istanbulun zengin semtlerinde bulagib makinasinin en iyisi varken, fakir semtinde ogrencilerin belki camasir makinasi bile yoktur. not: bununla ilgili detay isteyene mantigini aciklayabilirim.

    3) yurdisinida ki okullari ise sehirler ustlenmistir. yani soz konusu esnaflar hem kucuk bolgelerinden hem yurt disinda kendilerine tahsis edilmis olan ulkelerden, yani o ulkede calisan maasili cemaat mensuplarindan ve okul vb. masraflarindan sorumludur.

    4)kesinlikle merkezi bir havuz yoktur. her bolge kendi yaginda kavrulur.

    detaya luzum varsa ileride aktarabilirim...
    ···
  3. 3.
    +1
    fikrini soylemen icin olurum
    yemişinci nesil inci sözlük yazarı

    (online)
    genel ulan
    Bugün: 1
    Bu hafta: 1
    toplam entry: 1
    toplam başlık: 0

    ajan beyler dikkat..
    ···
  4. 4.
    0
    @22 kendisinin boyle bir iddiasi kesinlikle yoktur. cemaatte bazilari boyle husnu zan etmisler belki haklidirlar belki yanilmislardir. en dogrusunu allah bilir.

    soz konusu iddia ile ilgili biraz daha arastirmanizi tavsiye ediyorum.
    ···
  5. 5.
    0
    @23 mesele genel manalariyla biraz uzun, biraz daha spesifik soru sorabilir misiniz.
    ···
  6. 6.
    0
    @18 boyle bir seyi ilk defa senden duyuyorum.
    ···
  7. 7.
    0
    Sadece senin görüşünü Merak ettim panpa cematte bağnazlık yokmu amk? hocanin Papa'ya gönderdiği mektubun sonundaki hizmetlerinizin Bi parçasıyın ne demek bunu kimse sormuyomu?
    ···
  8. 8.
    0
    @33 http://tr.fgulen.com/content/view/1459/137/

    burayi detayli okursan cevabini alirsin. usenip okumaz isen kisacasi diyalog hizmetlerinin bir parcasiyim diyor.
    ···
  9. 9.
    0
    @35 diyalog zaten kilisenin çıkardığı vede hristiyanlığı yaymak için Bi proje adam buna hizmet eder olmuş
    Müslüman kızın hristiyan Bi elemanla evlenisini adamlar manşetten verdi
    ···
  10. 10.
    0
    fethullah gulen cemaati risale i nurdan prim yapan ortalıkta biz nurcuyuz diyerek dolanan fakat nurculukla yakından uzaktan alakası olmayan bi cemaattir. tek yaptıkları, yaptıkları icraatlerle milleti sıkboğaz edip kendilerini de nur cemaati olarak gösterip, dışarıdan bakan gözlere karşı nurcuları antipatik bir görünüme sokmalarıdır.

    şu an gelipde bana fethullah gülen cemaati nur cemaati diyemezsin. riseleleri tamamen göstermelik evlerinizde bulunduruyorsunuz said nursiyi de resmen tanımamazlıktan geliyorsunuz.
    ···
  11. 11.
    0
    @37 diyalog zaten kilisenin çıkardığı vede hristiyanlığı yaymak için bi proje, bu iddia icin kaynak lazim. ama dialog tan kastin, hak dinler arasi dialogsa, tek din islamdir diyerek karsi tarafla nasil dialog kuracaksin. dialog icin muhattabi kabul gerekir. digeri vaazi nasihat olur.
    ···
  12. 12.
    0
    polis mülakatlarrında cemaatin sözü ve torpili geçiyor değil mi ?
    ···
  13. 13.
    0
    @38 risaleler evlerde gostermelik duruyor diyerek, seninde risaleleri gostermelik okudugunu yaptigin binler sui zanla gostermis oldun.
    ···
  14. 14.
    0
    lan devletten size para geliyor mu
    ···
  15. 15.
    0
    @41 ben risale okuyorum yada nurcuyum diye bi tabir kullanmadım.

    @48 panpa sen kendine adam gibi bi nurcu bul soru soracak bence.

    @1 sende cevap verebiliyosan @48 e cevap ver yoksa nurculukla alakalı hiçbişey bilmeden gelip burda yazarsan adamı züt ederler.
    ···
  16. 16.
    0
    din tüccarları cevaplayamadığı sorulara genelde, onlar mecaz ve o tarihte öyleydi gibi klagib cevaplar verirler!...
    ···
  17. 17.
    0
    Emirdağ Lahikası, Yirmi Yedinci Mektup, c. II, s. 1723. de geçen:

    “ bîçare Ceylan yanıma geldi, dedi: "Biz yanıyoruz, mahvolduk." Ben de iki gün evvel mağazalarında bulunan Âyet-ül Kübra'nın bir kısım matbu' nüshalarını yanıma getirmek için söyledim, fakat getirmedi. Demek o ateşi söndürmek için orada kalmıştı. Ben de Risale-i Nur'u ve Âyet-ül Kübra'yı şefaatçı yapıp: "Ya Rabbi kurtar" dedim. Üç saat o dehşetli yangın hücumunda bütün o büyük daireyi mahvetti. Altında ve bitişiğindeki dükkânları bütün yaktı, yıktırdı. Risale-i Nur'un ve Âyet-ül Kübra'nın hıfzında (korumasında) olan mağazaya kat'iyyen ilişmedi ve altındaki şakirdin dükkânı da müstesna olarak sağlam kaldı.” Sözleriyle Said Nursi Risalelerin yangına engel olduğunu, mağazayı koruduğunu iddia ederek şirk işlemiyor mu?

    Risale-i Nur’daki uydurma Hadisler ve Said-i Nursi’nin Hadis Uydurmacılığı
    Yirmisekizinci Lem'a’da geçen; "Ben ilmin şehriyim Ali’de onun kapısıdır.”
    Nur Risaleleri’nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan zırvaların temel dayanağı, işte bu hadistir.

    Sözler, 269, Yirmiikinci Söz’de geçen;
    “Büyük bir nur lâmbası, Güneştir ki; arzın şarktan geri dönmesiyle yeniden güneşin görünmesi, kucağında Peygamberin (A.S.M.) yatmasiyle ikindi namazını kılmayan imam-ı Ali (R.A.) o mu’cizeye binaen ikindi namazını edâen kılmış.” (Dünya tersine dönmüşşşşşşş!)

    Mu’cizat-ı Ahmediyye/Onüçüncü işaret’te geçen;
    Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk, namazını kat'edip geçtiğinden, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ﻩﺮﺜﺍ ﻊﻁﻗﺍ ﻢﻬﻟﻟﺍ demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.” (Peygamberimize atılan iftira)

    Kastamonu Lâhikası, 35, Yirmiyedinci Mektubda geçen;
    “Ben namaz tesbîhatının âhirinde otuzüç def'a kelime-i tevhîd zikrederken birden kalbime geldi ki: Hadîs-i Şerîf’te "Bâzen bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer." Risalet-ün-Nur’da o saat var, çalış o saati bul, ihtar edildi.” (işi gücü bırak Risale-i Nur’la uğraşşşşş!)

    Mektubat, 410, Yirmidokuzuncu Mektup’ta geçen;
    "Bir rivayette, lisanı ehli cennetten sayılan Farisi lisanı….” (Eyvah Farsça bilmeyenler yandı!)

    Mektubat, 381-382, Yirmidokuzuncu Mektub’ta geçen;
    “ Hadîsin rivayetlerinde var ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin" Azab vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE". Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş. Yâni aç bırakmış. Yine sormuş: "MEN ENE VEMA ENTE" Nefis demiş: "Sen benim Rabb-ı Rahîmimsin, ben senin âciz bir abdinim... "( Said-in Allah’a ve peygambere attığı iftira!!)

    Şuâlar, 48, Üçüncü Şua’da geçen;
    “Kur'an’dan ve münâcât-ı nebeviye olan Cevşen-ül-Kebîr’den aldığım bu dersimi,..
    ( Said; peygambere ait dediği bu cevşen hakkında maalesef hiçbir kaynak gösterememiştir.)

    Şuâlar, 484, Onbeşinci Şua’da geçen;
    “Binbir Esma-i ilâhiyyeye sarîhan ve işareten bakan ve bir cihetle Kur'an’dan çıkan bir hârika münâcât olan ve mârifetullahda terakki eden bütün âriflerin münâcâtlarının fevkınde bulunan ve bir gazvede "Zırhını çıkar onun yerine bu Cevşeni oku" diye Cebrail vahy getiren "Cevşen-ül-Kebîr" münâcâtı içindeki hakikatlar ve tam tdıbına Rabbine karşı tavsifler,”(Ey Said! nerde bu vahiy dediğin iftiranın kaynağı)
    Kastamonu Lâhikası, 130, Yirmiyedinci Mektubda’da geçen şu sözdür:

    Birden bu gelen Hadîs-i Şerif ihtar edildi: "Ahir zamanda, ihtiyâre kadınların samimî dinlerine ve kuvvetli itikadlarına tâbi olunuz.” (Kur’ana değilde ihtiyar kadınların dinlerine!!!)

    Mektubat, 165, Ondokuzuncu Mektub’da geçen;
    “Mi’rac gecesinin sabahında (... ) Hem Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Kureyş’e demiş ki: "Yolda giderken, sizin bir kafilenizi gördüm; kafileniz yarın filân vakite gelecek. Sonra o vakit kafileye muntazır kaldılar. Kafile bir saat teehhür etmiş. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ihbarı doğru çıkmak için, ehl-i tahkikın tasdikıyla, Güneş bir saat tevakkuf etmiş. Yâni Arz, O’nun sözünü doğru çıkarmak için; vazifesini, seyahatını bir saat tâtil etmiştir ve o tâtili, Güneş’in sükûnetiyle göstermiştir.” (Said attığı iftirayla güneşi durdurduuuu!)

    Lem'alar, 272, Yirmisekizinci Lem'a’da geçen;
    Said Nursî, Hacc suresinin 73. ayetinin tefsirinde, ayetin metninden sonra şöyle diyor:
    “….Nemrud’u mağlub eden ve Hazret-i Musâ (A.S.) onların ta’cizlerine karşı müştekiyâne: "Ya Rab, bu muacciz mahlukları ne için bu kadar çoğaltmışsın?" deyince ilhamen cevap gelmiş ki: Sen bir def'a sineklere itiraz ettin, bu sinekler çok defa sual ediyorlar ki: "Ya Rab, bu koca kafalı beşer seni yalnız bir lisan ile zikr ediyor. Bazı da gaflet ediyor. Eğer yalnız kafasından bizleri halk etse idin, binler lisan ile sana zikredecek bizim gibi mahluklar olurlardı," diye …” (Bu da Hz. Musa’ya attığı iftira)

    Şuâlar, 228, Onbirinci Şua’da geçen şu;
    “Hem meselâ küre-i arzın nevileri adedince başlar ve o nevilerin fertleri sayısınca diller ve o ferdlerin âzâ ve yaprak ve meyveleri mikdarınca tesbihatlar yaptığı için elbette o haşmetli ve şuursuz ubûdiyet-i fıtriyeyi bilerek, şuurdarâne temsil edip dergâh-ı ilâhiyeye takdim etmek için kırkbin başlı ve her başı kırkbin dil ile herbir dil ile kırkbin tesbihat yapan bir melek-i müekkeli bulunacak ki, ayn-i hakikat olarak muhbir-i sâdık haber vermiş.” (Said’in Melekler hakkında ki iftirası)

    Hz. Peygambere isnat edilen bütün bu rivayetlerin kaynağı nedir? Bu haberler, hangi hadis kitabında geçmektedir? işkembeyi kübradan atmak kolay!!

    Sözler, 233, Yirminci Söz’de geçen;
    (... ) Nil-i mübârek, Dicle ve Fırat gibi ırmaklar, (... ) hadiste rivayet ediliyor ki: "O üç nehrin herbirine Cennetten birer katre her vakit damlıyor ve ondan bereketlidirler." Hem bir rivayette denilmiş ki: "Şu üç nehrin menbaları, cennettendir."(Sait Dicle’yi hadise eklemiş)

    Mektubat, 104, Ondokuzuncu Mektub’da geçen;
    “Sonra ehl-i keşfin tasdikıyla; yetmiş def'a Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm temessül edip, yakaza hâlinde O’nun sohbetiyle müşerref olan Celâleddin-i Suyutî gibi allâmeler ve muhakkikler ehâdis-i sahîhanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik ettiler.”

    (Keşif yolunu kabul edince , bu durumda; bazı mülhitlerin, fikirsizlerin, hıfzsızların, bilgisizlerin karıştırdıkları uydurma hadisleri o büyük muhaddislerin ayırmalarının ne kıymeti kalır?! Onlar ayırsınlar, siz Resule sorup (!) onların ayırdıklarını tekrar sokuşturun... Bundan daha kötü ne olabilir ki! )

    Şuâlar, 433; Müdâfaalar’da Peygamberimize şöyle iftira atmaktadır:
    “Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, bazı hâdislerle Ümmet-i muhafazidiyenin ömrünün binbeşyüz seneyi pek geçmiyeceğini söylüyor.”
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    gibke-i Tasdik-i Gaybî s.2102 de geçen bir şiirde:
    “Cürmümüzle külhan gibi pürnârız, Dert elinden hem her gün zâr u zârız. Affet bizi madem sana hep yârız, Ey nur-u rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur! Çevrildi ateşle bu koca dünya, Bir cehennem gibi kaynadı derya. Yetiş imdada ey şâh-ı evliya! Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!”

    Bu şiir Kuran’a göre şirktir. Çünkü af istenecek, sığınılacak, yardım istenecek Risale değil Allah’tır; alemlerin rahmet nuru Risaleler değil Kur'an-ı Kerim’dir.

    Risale-i Nur'un manevî kişiliği (her kimse artık!!), ve talebelerinin manevi kişiliği Gavs-ı Âzam mıdır?

    islama göre “Gavs” (kendisine sığınanlara yardım eden) sadece Allah ‘tır. Aksi inanç ise şirktir. Fakat Kastamonu Lâhikası 121.Mektup ta geçen cümlede Said-i Nursi yardım için şöyle diyor:

    “Ben, eskide, Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birisini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki, Gavs-ı Âzam'da, kutbiyet ve gavsiyetle beraber, "Ferdiyet" dahi bulunduğundan, âhirzamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o Ferdiyet makdıbının mazharıdır” (Bu inanç düpedüz şirktir.)

    Risaleler itfayeciler gibi yangına engel olabilirler mi?
    ···
  19. 19.
    0
    Said-i Nursi; 3 aylık kısa bir ilim tahsiliyle nasıl “Allame-i cihan” olup ulaşılmaz bir makama çıkmıştır?

    Şuâlar, 542, Onbeşinci Şua’da geçen; “Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve hakaik-ı eşyaya ve esrar-ı kâinata ve hikmet-i ilâhiyeye vâris kılınmıştır ki, şimdiye kadar böyle mazhariyet-i ulyâya kimse nail olmamıştır. ”

    Kur'an-ı Kerim’e göre peygamberler bile böyle bir bilgiye ve makama ulaşmamışken, bu iddia için Allah (c.c)’tan korkmak gerekmez mi? ;

    Said Nursi; ne olursa olsun her zaman her şeyi bilen birisi midir?

    Tarihçe-i Hayat, c. II, s. 2123-2124 de geçen
    “.. daha çocukken asrın bilgini olarak tanınmış ve kimseye soru sormamış, ama sorulan bütün sorulara mutlaka cevap vermiştir”

    ictimâi Reçeteler I, 11, Tarihçe-i Hayat/Rü'ya’da geçen
    “ Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi.”

    ictimâi Reçeteler I, 14, Tarihçe-i Hayat’ta geçen
    “Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat etti.”

    Her zaman her şeyi bilen sadece Allah değil midir? Böyle bir inanç şirk, küfür değil midir?

    Risale-i Nur denen kitaplar kutsal mıdır, değil midir? Ya da Kur'an-ı Kerim’in taklidi midir?

    Şualar, Birinci Şua, c. I, s. 833.de geçen;
    “Resailin Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur'an'ın, şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir.”

    gibke-i Tasdîk-ı Gaybî, 92,; “Risale-i Nur müminlere şifa ve rahmettir.”

    Zülfikar Mecmuası, 436 da geçen;
    “EY RiSALE-i NUR! (... ) Sen, "Ben, Rabbânî ve Kur'anîyim. Öyle kuru kavak değilim. Şevkli ve şa’şaalı ve nûrâniyim. Bir Hayy-ı Lâyemût’un eserinden fışkıran, lâyemût san'atlı ve kerâmetli bir nurum. Cansızlara can ve canlılara taze can üflüyorum. Bin, dertlere derman ve âlemlere rahmet-i Rahmânım. inat ve ısrarı bırak. Beni oku ve beni dinle. Karanlığa ve hiçe giden, hesapsız ve hedefsiz yolundan seni kurtarıp, kokocaman bir saadet ve sermediyet âlemi kazandırayım." diye nidâ ediyorsun”.

    gibke-i Tasdîk-ı Gaybî, 89-90’da geçen;
    “o semavî bürhan-ı kudsînin yerde bir bürhanı Resâil-in-Nur’dur
    Sözler, 645-646’da geçen; “Nur Risaleleri de 23 senede tamamlandı.”

    gibke-i Tasdîk-ı Gaybî, 199’da geçen; &nbs p;
    "ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubînin" sırrıyla, Kur'anda elbette bu istikametli tefsirinin istikametine işaret var. Evet var. Kur'an o tefsirine hususî bakıyor.”

    ( Söz konusu ayet madem Nur Risaleleri’ne işaret etmektedir, başka risalelere, başka kitaplara... da işaret etmektedir. islâm fukahası, söz gelimi beş vakit namazın kaçar rekât olduğunu bile Kur'an’da bulamamışlarken; Said Nursî kendi adını, doğum tarihini, risalelerinin isim ve yazılış tarihlerini onda bulabilmiştir!... Demek fakihler aramayı bilememişler!... )

    Zülfikar Mecmuası, 433’de geçen;
    “islâmiyet güneşinin doğuşundan tam öndört asır sonra, senin gibi ulvî ve ilâhî ve arşî bir nurun tekrar ve yeniden, bahusus bu son asırda, hem Türk elinde ve hem de Türk dilinde doğması, acaba kimin hatır ve hayalinden geçerdi? Bu ne büyük bir ni’met bizlere ve bu asır halkı için ne bahtiyarlık Yârabbi!.

    Türkçemiz seninle iftihar edip dolmakta, kabarıp şişmekte ve her lisan üstüne bağdaş kurup oturmaktadır.”

    Şuâlar, 241’de geçen;
    “(... ) Risale-i Nur’a hücum edilmez. O doğrudan doğruya Kur'an’a bağlanmış ve Kur'an dahi arş-ı a’zamla bağlıdır. Kimin haddi var, elini oraya uzatsın ve o kuvvetli ipleri çözsün.”

    Müdâfaalar, 104’te geçen;
    “Risale-i Nur’un arkasında otuzüç âyât-ı Kur'aniye işârâtı ve Hazret-i imam-ı Ali Radıyallahu Anh’in üç kerâmât-ı gaybiye ile ihbârâtı ve Gavs-ı A’zâm’ın sarahate yakın şehâdeti var. Ona hücûm, bunlara hücûmdur.”

    Alıntı yaptığımız bu cümlelerde anlatılmak istenenler düpedüz Kuran-ı kullanarak Risaleleri kutsallaştırmak değil midir? Bu iddia yeni bir din, yeni bir ilahi kitap ve yeni bir peygamber demek değil midir? Bu islam’a göre küfür değil midir?

    Kur’an’da Hz.muhafazid’e açıklanmadığı halde Said Nursi’ye açıklanmış gizli gerçekler var mıdır? Risalei Nur; Kur’an’nın gizli gerçeklerinin arştan inen kesin delili midir?

    Şualar, Birinci Şua, Yirmi dördüncü Ayette geçen; “Kur’an’ın gizli hakikatleri Risale-i Nur ile birlikte bize iniyor!!... ”

    Kastamonu Lâhikası, 231, Yirmiyedinci Mektubda geçen; “Risale-i Nur, yüze yakın din tılsımlarını ve hakâik-ı Kur'aniyenin muammalarını keşfetmiştir ki; her bir tılsımın bilinmemesinden çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp, tereddüdlerden kurtulmayıp, bazan îmanını kaybederdi. Şimdi, bütün denizler toplansalar, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler.”

    Şualar, Birinci Şua, Yirmi ikinci Ayet ve Ayetler, c. I, s. 841’de geçen;

    “Resailin Nur denilen otuz üç aded Söz ve otuz üç aded Mektub ve otuz bir aded Lem'alar, bu zamanda, Kitabı Mübin'deki âyetlerin âyetleridir”.

    Bu iddiaları ileri sürenlere göre; Said Nursi yeni bir peygamber, Risaleler ise yeni bir ilahi kitap, Kur’an sırlarla dolu açıklanmamış gizli bir kitap, Risale-i Nur’lar imanı kurtaran kitap, Hz.muhafazid ise Kur’an’ın sırlarından habersiz veya haberi varsa bunları ümmetten saklamış bir peygamber olur ki böyle bir iddia küfürdür.

    Risalei Nur denen kitaplar kusursuz, ekgibsiz, izaha ihtiyacı olmayan ve mükemmel bir kitap mıdır?

    Barla Lahikası, Yirmi Yedinci Mektub ve Zeyilleri, c. II, 1415. de geçen;
    “Mübarek Sözler şübhesiz Kitabı Mübin'in nurlu lemeatıdır. içinde izaha muhtaç yerler ekgib olmamakla beraber küll halinde kusursuz ve noksansızdır”.

    Barla Lâhikası, 56’da geçen;

    “Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. (... ) Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyorum telâkki ediyorum.”

    Barla Lâhikası, 194’de geçen;
    “Kimin haddi var ki, risâlelerin birisine el uzatsın veyahut bir sahifesine dil uzatsın, veyahut bir cümlesini tenkid etsin, veyahut bir kelimesine, hatta bir harfine ve belki bir noktasına itirazda bulunsun.” (Malumdur ki, Kur'an’ın bazı harflerinde, hatta kelimelerinde ve vakıf (duraklama) yerlerinde, dolayısıyla noktalamasında çeşitli ihtilâflar vardır. Buna karşın Nur Risaleleri’nin noktasına bile itiraz edilemez, bir harfine bile dokunmak büyük bir günahtır)

    Rehberler, 194, Hanımlar Rehberi’inde geçen;
    “ Risale-i Nur, yer yüzünde emsaline rastlanmıyan ve bundan sonra dahi rastlanmasına imkân olmıyan bir derya-yı îmân ve bir tevhid hazinesidir.”

    gibke-i Tasdîk-ı Gaybî, 199’da geçen;
    “Ey Risale-i Nur! (... ) Bütün eller ve dillerde kemâl-i iştiha ve iştiyakla dinlenip okunacak ve yazılıp yayılacak en tatlı ve en halâvetli, en câzibedar ve en revnekdar yegâne eser-i metin ve nûr-u mübîn ancak sensin!

    Bu iddialar hangi cesaretle söylenmektedir. Kur'an-ı Kerim’e iman etmiş bir Müslüman için; Kur’an dışında kusursuz, tam ve mükemmel bir kitap olabilir mi? Bu iddia insan eliyle yazılmış bir kitap için fuhşiyat/ aşırı gitmek değil midir? Bu görüşler kişiyi şirke, küfre zütürmez mi?

    Bu devirde; “Urvet-ül vüska”, yani çok sağlam, kopmaz bir zincir ve bir “hablullah” (Allah’ın ipi) olan kitap Kuran mıdır yoksa Risalei Nur mudur?

    Şualar, On Birinci Şua, c. I, s. 985.de geçen;
    “Risale-i Nur bu asırda, bu tarihte bir “urvet-ül vüska”dır. Yani çok sağlam, kopmaz bir zincir ve bir “hablullah” yani Allah’ın ipidir.”

    Âsâ-yı Mûsa, 82’de geçen;
    “Buna rağmen bizzat Kur'an-ı Kerim, Risaletu’n-Nur’un çok muhkem, kopmaz bir zincir ve bir "Hablullah" olduğunu "Ona (Nur Risaleleri’ne) elini atıp yapışanın necat bulacağını" mana-yı ***yle haber verir.” cümlelerine ne demeli? Yorumu siz yapın!!

    Müslümanların şeriat, dua, ve ibadet kitabı Kuran mıdır, yoksa Risaleler midir?
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    0
    Panpa uzun uzadiya anlatırım diyalog olayini lakin işe gidecem ama hocanın eski arkadaşı su sıralar ise dava ettigi Kadir misiroglunun tahrif hareketleri 3 kitabını okumanı tavsiye ediyorum
    Hadi hayirli sabahlar
    ···