almanyada kaçak çalıştım anlatıyorum

herkese merhabalar. size hayatımın kısa ama dopdolu bir kesidinden bahsedicem. bu kesidin teması bir yolculuk. sıradan bir yolculukmuş gibi gözükse de hayatımın en güzel ve en zor anlarını yaşadığım bir yolculuk. dinleyen varsa başlarım. yoksa siz sağ ben selamet.

sadece benim yazdıklarımı okumak aradaki spam lere karışmamak için http://inci.sozlukspot.co...1yorum/@annoying-cucumber

edit: hikaye sonuna kadar dinlenirse yalanına sokuyumcular için pasaportumun capslerini koyucam

dinleyen 5-10 kişi bulsam kafi. anlatmaya başlarım. dinlediklerini bileyim yeter.

@4 var kardeş. birkaç bölümde var.

ufak ufak başlayalım.

olay 2011 yazında gerçekleşmiştir.
not: almancam yok, temel birkaç kelimecen başka. zaten almanya demek yarı türkiye demek. sıkıntı çekmedim bu yüzden.

part 1: yolculuk
gidişimde herhangi bir anormallik yoktu. liseden çok yakın bir arkadaşım (babası türkiyede yaşıyor, annesi türk ama alman vatandaşı, zamanında almanyada yaşamış türkiyede evlenmiş. annesi memlekete izine geldiğinde tanışıp evlenmişler.) annesi ve babası boşandıktan sonra, annesiyle birlikte anneannesinin dedesinin teyzelerin falan yanına almanyaya dönüyor. (çocuk çifte vatandaş) benim almanyaya gelmeme sebep de o bin kurusu. adını direk olarak söylemiycem takma ad olarak erdem diyelim. (onun teyze kızıyla da aramızda birşeyler geçecek ileriki partlarda açıklıycam.) bileti ayarladı oradan, hem de lufthansa. orada havayolu çalışanları kendi bedava biletlerini ucuza satıyolar. alenen satmıyolar ama reisenbüro denilen turizm acentelerine bildirip sattırıyorlar. illegal denebilir. sunexpress ile bilet alamayacağım fiyatta economy plus ile uçtum.

uçuştan ufak ufak bahsedeyim: lufthansa ile uçacaksanız atatürk havalimanına gitmeniz gerekiyo. anadolu yakasında oturuyorum ve benim için zor bir durum. uçak sabah saat 6:15 de hareket ediyor. saat 4 e kadar check-in yaptırmak gerekli. bu yüzden havaalanına geceden gittim. bileti bastırdım, check in yaptırdım pasaport kontrolü geçtim başladım free shop u gezmeye. çocuk sigara istedi gittim 1 karton marlboro aldım. neden 1 karton diyenler için, almanyaya gümrüksüz sigara soka hakkı, kişi başı bir karton.

harika bir karşılama ile uçağa bindim. economy olduğunuzu hissettirmediler bile. uçak boş zaten. binerken ufak bir portakal suyu ve gazete/dergi standıyla karşıladılar. bu yolculuktan keyif almaya başlamıştım. her koltukta ekran falan var. şimdiki şehirlerarası otobüsler gibi ama daha taşaklı aletler. uydu ekranı tv sinema kanalları falan.
içki servisi ufak bir kahvaltı falan derken, uçuş bitti. ilk kötü an da uçuş bittiğinde geldi

uçuşu tamamladık, uçakla vedalaştık. pasaport kontrole geldik. herkes şakır şakır geçiyo. bende de yeşil pasaport var anne baba memur. dedim ben de rahat geçerim heralde. ta ki sıra bana gelene kadar. bana almanca birşeyler sordu, haliyle anlamadım. sordu sordu ben de almanca bildiğim tek cümle kalıbı olan "ih vays niht" (bilmiyorum) dedim. kaynar sular dökülmeye başlamıştı başımdan. o an aklıma telefon etmek geldi. bizim erdemi aradım. dedim ne yapayım. dedi orda almanca bilen türkler vardır illa ki. dediği gibi oldu. bir kadın yardım etti sağolsun. tipinden de belliydi zengin biriydi. kocasıyla falan geziyolar dünyalığı dizmişler. sağolsunlar bana çok yardım ettiler. kadının kocası kartını verdi, eğer bir sorunla karşılaşırsan ara diye. anlamadım aslında daha adımı bile bilmeyen bir adamın bana niye kartını verdiğini ama, iyi ki vermiş. sağolsun.

telefon türk operatörü ama yurtdışı dolaşıma açıktı beyler (roaming) hata avcılarına duyurulur.

neyse onun yardımıyla geçtik pasaport kontrolü. normalde davet isterler gelenlerden. ben pasaporttan dolayı ne davet aldım ne sağlık sigortası. atladım geldim cengaver gibi.

erdem karşıladı beni. evine doğru yola çıktık. büyük bir yerde yaşamıyorlardı zaten. annesi belediyede çalışıyodu bu da mc donalds da çalışıyordu geceleri. oralarda mc donalds lar 24 saat açıktır ve 24 saat hızlıdır. bizim gibko mc donaldslar gibi değil.

edit: @30 panpam haklı gözden kaçmış. 24 değil 23 saat açık.

gittik mc donalds a kahvaltı ettik. hamburger kola falan. kolada sadece bardağa para ödersin. o yüzden türkler 4 kişi gider 1 bardak alır doldurur doldurur içerler ve şak diye anlarsın türk olduğunu. ben de kola sınırsız olunca abandım amk, türklük var serde.

okuyan panpalar kusura bakmayın yarın final var yatmam lazım. normalde ikinci öğretimimsabah 5e kadar oturur yazarm da finali 10 a koyan huur çocuğu rektörlüğe selam ederim.

hadin iyi geceler. rezerve alanlara teşekkürler.

neyse biz başlayalım gelen okur.

part 2: alışma süreci

oralara ilk gittiğimde sefalet çekeceğimi çalışacağımı falan hiç düşünmemiştim. gezicek eğlenicek gibicek geri dönücektim. ama papaz pilav yemedi işte.

ilk gittiğim 3 gün mc donalds da çalıştım. akadaşın çalıştığı şubede temizlik elemanı işi bırakmış. 3 gün falan orda çalıştım. elemanlar soğuk tiplerdi. kasada duran bir andrea vardı aman allahım. polonya asıllıymış. sarışın uzun saçlı beyaz tenli yeşil gözlü tam bir afet. 7 gün 24 saat kapalı gişe gib. sordum ettim kız sahipsiz değil. sevgilisi var pisliğin teki. sigara uyuşturucu kaçak içki parfüm işi falan yapan muallaknin teki. bmw m5 i ile gelir otoparkta milletle pazarlık ederdi.

işte 3 gün falan bununla takıldık. gece çalıştığımız için mekan kalabalık değildi. oturur sohbet ederdik. erdem bana almanyayı anlatırdı ben türkiyeyi anlatırdım ona. anlatıcak da bişey yoktu amk herif gideli çok olmamıştı ama, bunun türkiyede takıldığı bi kız vardı yeliz diye. bizimki almanyaya gider gitmez kız evlendi. bunu duyunca cengaver yaktı bi sigara.

almanyaya gelir gelmez almış arabayı, ehliyeti falan var zaten. atladık bunun arabaya gittik frankfurt kaiserstrasse ye. türkiyenin zürafa sokağı gibidir kerhane street. karılar size laf atar gibilir gibi ses çıkarırlardı falan. girdik bir odaya. kızın tekiyle anlaştık 2 kişi 120 euro verdik girdik. bana gelenin adı anastasia idi. hafif esmer kumral tenli bulgar bi kız. ilk başta bu bişeyler sordu anlamadım. sonra dedi sen türk diye. evet dedim. bulgar karısı üj bej kelime türkçe bilir çıktı. sonra işte malum. buralarda ön sevişme kısa sürer. olayı bitirip parasını alma derdinde karı zevk derdinde değil.

karıya çatır çutur giriştikten sonra gittik türklerin takıldığı biyere. kahve tarzı bir yer ama cafe yazıyo. işleten kadın türk. 45-50 yaşlarında milletin abla dediği bir kadın. sigara makinası, slot machine, rakı bira ne ararsan var bir kahve. türkler takılır genelde ama yugoslavlar falan geliyo. vardı bi tane yugoslav. buna küfür öğretmişler ananı gibiyim ananı gibiyim der dururdu papağan gibi. boynunda altın zinciri, elinde iphone 4ü altında bmw 520 station uyla gezerdi gavat.

neyse gittik birer bira birer redbull içtik, iki tane kırıkkaleli abiyle 101 falan oynadık kalktık geldik bu adamın evine. annesi anneannesine gitmiş evde ikimiz varız işte takıldık biraz. ps3 vardı iki pes attık herif gibti attı beni. almanyadaki pes çiler öküz gibi oynuyolar amk. 3 gün sonra bu adam izine çıktı 5-6 gün. ben zaten kadrolu değildim saatlik çalışıyodum. pazar günlerii flohmarkt denen sıfır-ikinci el her türlü eşyanın satıldığı yerler olur. alışveriş merkezlerinin otoparklarına kurulur hınca hınç doludur. gittik oralardan birkaç ufak eşya aldım.

devam edelim.

bu flohmarkt dedikleri yerden bilgisayar oyunu kıyafet falan aldım. örneğin 50 euroluk model araba 2. el 10 euro. fiyatlar bu derecede oynuyo. yiyecek falan da var. bi tane türk kasa ile üzüm satıyodu almadım. keşke alsaymışım.

işte alışverişi falan tamamladık bu itle gezmeye başladık frankfurtta. arabayı büyük bi otoparka bıraktık yemeğe gittik dönercilerin çok olduğu bir caddede. o kokuyu ve o simaları görünce bir an rahat hissettim, memlekette hissettim kendimi. girdik birine, adam kırşehirliymiş. selahattin usta. selamun aleyküm dedik oturduk. adam türkiyeden geldiğimi anladı hemen. memleket muhabbetine girdik. adam kırşehirliyim deyince hemen nuri şahinden konuşmaya başladı. selahattin ustayla da vedalaşıp çıktık bunların kasabanın yoluna.

kasabaya gittik. kasaba girişinde benzin istasyonu, arkasında da casino var. girdik casinoya adam pokere oturdu. ben de türkler bj oynuyodu onların masaya geçtim. 15 euroyla başlayıp 190 euroyla kalktım. erdem 50 euroyla girdi boş çıktı. attım 50 euro herife. gittik mc donalds a bişeyler yedik

bu andrea nın pislik yine otoparktaydı. herifin tekiyle pazarlık ediyodu. orda ne oldu bilemem ama birkaç dakika sonra gürültü patırtılar çıkmaya başladı. bu herif almış birinin ağzını burnunu kırıyo arkadaşları atlamış arabaya kaçıyodu. hemen polisi aradı çalışanlar. 2 dakika içinde 3-4 ekip polis geldi. herkese kimlik sordular. veeeeeee sıra bana geldi...

pasaportum yoktu. bastık gittik karakola. erdem ben de geleyim dedi, zütürmediler. arkamızdan atlamış arabaya eve gitmiş benim pasaportu aldı geldi ama, ben o gece karakolda yattım. o andreanın yanındaki pislik herif falan hep aynı yerdeydik. almanca bağıra çağıra bişeyler söylüyodu ama anlamayana sivrisinek saz.

birkaç şuku gelmiş, dinleyen vardır herhalde. başlıyorum