1. 1.
    0
    tartışmalı kavga beyler. her taraf kendi durumunu savunacak. bende çetele tutacağım. (taktan taktan şeyler girmeyin) mantıklı, liseli olmayan, bu konuyla alakadar olan panpalarımı bekliyorum. umarım güzel bir münazara olur. kolay gelsin

    Müminler mantıklı cevap bulamadı. Ateistler bir puan aldı
    Müminler cevap veremiyor. bir puan daha aldı ateistler

    --spoiler--
    Ateistler~~ xxx

    Müminler~~
    --spoiler-
    ···
  2. 2.
    0
    Müminlere gelsin bu soru.

    Eğer allah bizim ne yapacağımızı biliyorsa neden test ediyor.
    ···
  3. 3.
    0
    @6 lan ne taka yaratıyor ssırf acı çektirmek icinmi
    ···
  4. 4.
    0
    @5
    ben dedim de inanmadin
    bebişinci nesil inci sözlük yazarı

    (online)
    genel ulan
    bugün: 2
    bu hafta: 2
    toplam entry: 18
    toplam başlık: 0
    son şukulunan entryleri
    son çükülenen entryleri
    en çok şukulanmış entry'leri
    son girdiği entry'ler
    ilk entry'leri
    ···
  5. 5.
    0
    @13 liseliler gelmesin dedim dıbına kodumun cocugu
    ···
  6. 6.
    0
    hala şu kaderi açıklayamadınız müminler. sanırım ateistler allah'ı sizden iyi tanıyor
    ···
  7. 7.
    0
    müminler sıçtı amk gerçi aklımı gibeyim bu sözlükteki herkes ferre arıyor

    %92 liseli
    %2 modlar
    &1 reyizler
    %1 ekşi kullanıcıları
    %1 yan hesap
    %3 gerçek inci kullanıcısı
    ···
  8. 8.
    0
    kaderi açıklıyorum amk cahil abazaları

    Kaderin anlamı Allah'ın geçmişten geleceğe kadar, yaşanmış ve yaşanacak olan tüm olayları tek bir an olarak bilmesidir. Bu, Allah'ın her varlık ve olay üzerindeki mutlak hakimiyetini ifade eder. insanlar yaşamlarındaki olayları ancak yaşadıkları zaman öğrenebilirler. Ama Allah tüm bunları, insanlar henüz karşılaşmadan önce de bilendir. Allah için geçmiş, şu an ve gelecek zaman birdir. Hepsi de Allah'ın ilmi ve kuşatması altındadır. Çünkü bunların hepsini yaratan O'dur.

    "Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" ayetiyle de bildirildiği gibi dünyadaki her varlığın bir kaderi vardır. (Kamer Suresi, 49) Evinizdeki eşyadan yolda gördüğünüz bir taş parçasına, kuru bir ota ya da meyva veren bir daldan tutun da bakkalda rafta duran kavanoza kadar evrendeki canlı cansız tüm varlıkların Allah katında belirlenmiş bir kaderleri vardır. Ve her eşya ya da her canlı varlık için yaratılan kader, sonsuz akıl sahibi Allah tarafından belirlenmiştir.

    insanın dolaylı ya da direk olarak muhatap olduğu herşey, gördüğü her olay, duyduğu her ses tümüyle kişinin dünya hayatındaki "blok" halindeki yaşdıbının bir parçasıdır. Evrende meydana gelen büyük ya da küçük hiçbir olay asla tesadüfi olarak gelişmez. Hiçbir çiçek tesadüfi olarak açmaz, ya da tesadüfi olarak solmaz. Ya da hiçbir insan tesadüfen doğup, tesadüfen ölmez. Hiçbir insan yanlışlıkla ya da kontrolsüz olarak hastalanmaz. Eğer bir iyilikle ya da bir kötülükle karşılaşıyorsa, bu hiçbir zaman için tesadüfi ya da şans eseri gerçekleşmez. Her biri de insanın yaratılışı ile birlikte Allah tarafından özel olarak belirlenmiş ve insanın hayatındaki yerini almıştır.
    ···
  9. 9.
    0
    peki bir başkasının yaaptığı yüzünden başımıza gelen kader yüzünden midir?
    ···
  10. 10.
    0
    cevap: insanın olumsuzluklarla karşılaştığında başına gelen olayın Allah tarafından yaratılmadığını, bir başkasının buna sebep olduğunu sanması ise kişinin kaderi anlayamamış olmasındandır. Çünkü olumsuz gibi görünen her olay aslında birer "kader dersi"dir. Mutlaka hikmet ve hayır gözüyle değerlendirmek gerekir. Büyük, orta derecede önemli ya da önemsiz gibi görünen her olay kaderde hikmet ve hayırla yaratılmıştır. insanlar sık karşılaştıkları, istemedikleri şekilde gelişen olaylara aksilik derler. Oysaki aksilikte de hayır ve hikmet vardır. insan aksi zanneder halbuki en doğrusu kaderde o olayın o şekilde gerçekleşmesidir.
    ···
  11. 11.
    0
    şimdi çook önemli bir soru soracağım. Allah bütün evreni hz. muhafazid için yaratmış. ve çoğu ateist bu islam dininin muhafazid'in oyunu olduğunu ileri sürmekte. Müminler bu konuda ne diyecekler?
    ···
  12. 12.
    0
    peki ya kuran'ı kerim'deki çelişkilere ne diyeceksiniz?
    ···
  13. 13.
    0
    Çelişki vol 1

    Günah Çıkartma mı?

    Tevbe-102. ( Münafık Araplardan) Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
    103. Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.
    104. Bilmezler mi ki, Allah’tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve Allâh, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

    Günahlarını itiraf edip tevbe edenlerden, günahlarından arınması için sadaka alınmasının, Hristiyanlıktaki günah çıkartmaktan ne farkı var?
    Hacca gitmekle dahi günahların affedildiğinin söylendiği islam’ı göz önüne aldığımızda;
    Bu durumda hangisi doğru?
    Sadece Hristiyanlıkta günah çıkartma olduğu mu? Yoksa;
    Hristiyanlıkta da, islam’da da günah çıkartma olduğu mu?
    ···
  14. 14.
    0
    çelişki vol 2

    iblis melek mi, cin mi?

    Bakara-34. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, ebâ vestekbere vekâne minel kâfirîn.

    Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik. iblis hariç hepsi secde ettiler. O direndi, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

    Ayeti ilk kez duyan birisinin, iblis’in meleklerden biri olduğunu düşünmesi gayet doğaldır.
    Ama aşağıdaki ayette iblis’in cinlerden olduğu yazılıdır.

    Kehf-50. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih, e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv, bi’se liz zâlimîne bedelâ.

    Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik; iblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. iblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!

    Kur’an’da “Kane” sözcüğü “.idi, oldu” anlamında kullanılır. Bakara-34’de “ kane minel kafin” ifadesi “kafirlerden oldu” diye çevrilirken, Kehf-50’de “kane minel cinni” ifadesi“cinlerdendi” diye çevrilir.
    Halbuki “cinlerden oldu” şeklinde çevrilmiş olsaydı; iblis’in daha önce melek olduğu ama Allah’ın emrine karşı gelince meleklikten düşürülüp cinlere katıldığı anlamı çıkacaktı. Nitekim Hristiyanlıkta şeytanların düşmüş melekler olduğuna ve iblis’in de bunların en büyüğü olduğuna inanılır.

    Bu durumda hangisi doğrudur? Kur’an’a göre, iblis melek miydi, cin miydi?
    ···
  15. 15.
    0
    çelişki vol 3

    Meleklerden peygamber olur mu?

    muhafazid’e inanmayanlar ” Elçi olarak bize bir melek gelmesi gerekmez miydi” derler. Buna ayetle şu yanıt verilir:

    isra-95. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”

    Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.
    Meğer öyle değilmiş. isra-95′de melekten peygamber olamayacağı söylenirken bakın aşağıdaki ayette ne diyor:

    Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.

    Bir ayette melekten peygamber olmadığı, diğer ayette ise olduğu anlaşılıyor. Hangisi doğru acaba?
    ···
  16. 16.
    0
    Allah yardıma muhtaç mıdır?

    ihlas-2. Allah ekgibsiz, sameddir. (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.)

    Ayette geçen “samed” sözcüğünün çevirisi doğruysa eğer, “Melekler bir ihtiyaç sebebiyle yaratılmış değiller midir? Allah’a yardımcı olmazlar mı?” sorusu da yerinde olur. Ama aşağıdaki ayet bu soruya da gerek bırakmamaktadır:

    muhafazid-7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

    Sadece melekler değil, insanlar da Allah’a yardım edebilirmiş.

    Öyleyse hangisi doğru? Yardıma ihtiyacı olduğu mu, olmadığı mı?
    ···
  17. 17.
    0
    çelişki vol bilmem kaç

    Peygamberler arasında üstünlük farkı var mı, yok mu?

    Bakara-253. işte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. içlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir.

    Ayet çok açık. Peygamberlerin bir kısmı diğerlerine üstün kılınmış. Bir de şu ayete bakalım:

    Bakara-285. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. işittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler.

    ilk ayette ayrım var ama sonrakinde “ayrım yapmayız” deniyor. Hangisi doğru?
    Yoksa Allah “Ben ayrım yaptım ama siz yapmayın.” mı demek istemiş?
    ···
  18. 18.
    0
    Dinde zorlama var mı, yok mu?

    Mekke döneminde, putperestlerin egemenliği altında iken “dinde zorlama olamaz” denir. (Bakara-256)
    Kafirun suresinde de “Sizin dininiz size, benim dinim bana” denilir.
    Bu ayetler din özgürlüğü, inanç hoşgörüsü olarak yorumlanır. Bir başka ayet:

    Gasiye-22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
    Ama Medine döneminde, putperest egemenliğinden kurtulunca emirler de değişir:

    Bakara-193. (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.

    Nisa-84. Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.

    Tevbe-29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din islâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

    Son ayette görüldüğü gibi kendisine inanmayanlarla boyun eğene ve cizye verecek kadar alçalana kadar savaşılması emrediliyor.
    Bu durumda hangisi doğru? Dinde zorlama olmadığı mı, yoksa yeryüzünde islam egemen olana kadar zorlanması, savaşılması gerektiği mi?
    ···
  19. 19.
    0
    SONUÇ:

    Apaçık olduğu yazılan Kur’an’da aynı konuya değinen birçok ayette insanları çelişkiye düşürecek, birbirinden farklı mesajlar vardır. Hangisinin doğru olduğuna islam alimleri dahi karar verememiş, kendi aralarında ihtilafa düşmüştür. O nedenle, islamcı yazarların, ilahiyatçıların, meal ve tefsircilerin farklı yorum ve iddialarla çekiştiklerine tanık oluruz.
    Bu günümüze özel bir durum da değildir, ta başından itibaren ayetlerin yorumlanmasında ayrılıklara düşüldüğü görülür. Bu ayrılıklar birçok islam aliminin kafir olarak nitelenmesine ve öldürülmesine kadar varmıştır ki bunun en iyi örneği Hanefi mezhebinin kurucusu imam-ı azam Ebu Hanife’dir.
    Allah’tan geldiği öne sürülen diğer kitaplarla arasında varolan muazzam çelişkiler, diğer kitapların tahrif edildiği iddiasıyla bertaraf edilmeye çalışılır. Fakat kendi içindeki çelişki ve tutarsızlıklara böyle bir iddiada bulunulamayacağından; ya çelişkiler kabul edilmez ya da çelişki gibi görülen ifadelerin böyle görülmesinin çeşitli sebepleri olduğu iddia edilir. Öne sürülen sebeplerin başında ayetleri herkesin anlayamayacağı, inanmayanlara ayetlerin farklı görüleceği, ayetleri anlamada dil yetersizliği olduğu ve eski Kureyş dilinin bilinmesi gerektiği gelir.
    Diğer taraftan da ayetlerin evrensel olduğu ve her çağda geçerli olduğuna inanılır. Bir yandan Allah’ın gönderdiği öne sürülen kitabın anlaşılmasındaki yetersizliklerden, zorluklardan söz edilirken, diğer yandan hükümlerinin evrensel olduğunu iddia etmek de bir çelişki değil midir?

    Gönderilme amacı insanları doğru yola çağırmak ve öğüt vermek olarak yazılan kitapta, insanların bir kısmının bu kitabı anlamaması için kalplerinin mühürlendiğini yazması ne derece tanrısaldır?
    ···
  20. 20.
    0
    Tanrının tanımı

    Her şeyden önce, tanrının varlığını veya yokluğunu tartışabilmek için, tanrı kavrdıbının tanımını yapmak gerekmektedir. Şaşırtıcı nokta, herkesin bu kadar sözünü ettiği bir kavramın çok kesin, net, herkesin anlayıp üzerinde birleştiği, kabul edilir ve anlaşılır bir tanımının bulunmamasıdır. Pek çok ateist-teist tartışmasının asıl noktalara gelinemeden, tanrının tanımı noktasında düğümlenip kaldığı, çünkü tanrının doğru dürüst bir tanımının yapılamadığına felsefi alanda çok tanık olunmuştur.

    Bunun bir sebebi pek çok teist'in tanrıdan ne kastettigi ve tanrıyı nasıl tanımladığı konusunda fazla kafa yormamış olması, bir diğer sebebi de ortada yaygın birden fazla tanrı tanımının bulunmasıdır.

    Genellikle tanrıdan ne kastedildiği tam anlaşılmadan tanrının varlığı veya yokluğunun kanıtlarına geçilir. Örneğin su diyaloga dikkat ediniz ve konuyla olan bağlantısını kurmaya gayret ediniz:

    A: Masanın üzerinde küçük bir peri var.

    B: Ama ben bir şey görmüyorum.

    A: Elbette, çünkü bu görünmez bir peri.

    B: Ama dokunamıyorum da.

    A: Elbette, bu peri görünmez, dokunulmaz ve hakkında hiçbir somut veri edinilemez bir peri.

    B: Peki o zaman var olduğunu nereden biliyorsun?

    A: çünkü bu perinin varlığının kanıtları var.

    B: Nedir bu kanıtlar?

    A: Mesela yağmurun yağması bu perinin varlığının kanıtıdır. Bu peri yağmur perisi. Ne zaman yağmur yağsa bu perinin varolduğunu anlıyorum.

    B: Peki yağmurun sebebinin bu peri olduğunu nereden biliyorsun?

    A: çünkü başka birsek olamaz. Sen söyle o zaman yağmurun neden yağdığını?

    B: yağmurun neden yağdığını bilmiyorum. Ama yağmurun sebebinin elindeki peri olduğuna inanmam için başka deliller gerekli.

    (Dikkat ediniz, artık bu noktada, B dahi perinin varolup olmadığını veya niteliklerini sorgulamaktan çıkıp, varlığının delillerini tartışmaya başlamıştır).

    A: Bu perinin varlığını kanıtlamaya aslında gerek bile yok. Herkes beyninin derinliklerinde bu perinin varlığına inanır. Sadece kişinin gönül gözünü açması gerekir. Bu peri kendi kendinin kanıtıdır. Ayrıca kendi varlığına dair inancı hepimizin beynine koymuştur. Hem sonra, başka turlu yağmurun nasıl yağdığını açıklamanın yolu olmadığından, bu perinin varlığına inanmak zorundasın.

    B: Peki bu perinin nitelikleri neler? Neye benzer? nasıl bir şeydir?

    (Dikkat edildiği gibi perinin nitelikleri, varlığının kanıtlarının tartışılmaya başlanmasından sonra gündeme gelmiştir).

    A: Bu peri 15 cm boyunda, kanatlı, zayıf, ince bir varlıktır. Akillidir, konuşkandır ve neşelidir. Devamlı kanat çırpar. Ne zaman yağmurun yağmasını isterse bunu diler ve yağmur yağar.

    B: Bilmiyorum, bana yine de inanması biraz zor geliyor.

    A: Ama inanmazsan, bu peri kızar ve evini sel bastırır. inanırsan ve dediklerini yaparsan ise bahçendeki bitkileri yeşertir, evine bolluk getirir.

    (Dikkat ediniz, burada da insan motivasyonunun temel ilkeleri olan "ödül" ve "ceza" prensipleri kullanılmaktadır).

    B: Ben yine de inanmıyorum.

    A: inanmıyorsan, olmadığını kanıtla o zaman?

    B: ???
    Tümünü Göster
    ···