-
1.
0O gün Salıydı herhalde. Sıcak,
bunaltıcı, sıkıcı. Herzamanki aynı
işler: Elini yüzünü yıka, yemeğini ye,
üstünü değiştir, işe git. Bugünün
dünden hiçbir farkı yoktu.
Ayakkabımı bağladım,
merdivenlerden asağı ikişer üçer
adım atarak iniyordum, bu
çocukluğumdan kalma bir alışkanlık.
Posta kutusuna baktım herzamanki
gibi boş. Derin bir nefes aldım.
Etrafı süzdüm, ağaçlar çıplak, hava
solgun. Bigibletime doğru yol aldım.
Şifre 1010, "Akla gelmeyecek kadar
kolay * " Çantamı arkaya koydum,
bigibletime atladım, Gitmeye hazırız
artık. Yavaş yavaş pedalları
çevirmeye başladım, vitesi artırdıkça
hızlanıyordum, kendimi ölüme at
süren Akıncı gibi hissediyordum.
Elimi göğe kaldırdım Allah Allah
nidalariyla dört nala ilerliyordum.
Korna sesiyle irkildim. Adamın teki:
"Yolun ortasinda ne bekliyon la
züt." diye bağırdı. Arabaya baktım
bir yığın adam ,Hepsi bana bakıyor.
En iyi ihtimal levyeyle grup
yaparlardı. Bu riski göze alamazdım
ve kenara çekildim. "Şu Dünya'da
adam akıllı hayalde kurulmuyor... "
-
2.
0Çıplak ağaçların altında yavaşça
ilerliyordum. Ama çevremdekileri bir
telaş almış. Herkes bir hız bir
beklenti içinde. Bunun nedeni:
Dünyanın yarış pistine dönmesi ve
insanların yarış atı gibi
eğitilmesiydi...
Yolda sakince ilerlerken ani bir fren
sesi geldi. Ardından büyük bir
gürültü. Sesin kaynağını arıyordum,
etrafıma bakındım. kazanın olduğu
yöne doğru insanların koştuğunu
gördüm. Hızlıca kalabalığa doğru
sürdüm. Gördügüm manzara hiçte iç
açıcı değildi. Araba, bigiblete
vurmuş. Bigibleti bir tarafa, adamı
da başka bir tarafa fırlatmıştı. Adam
hareketsiz bir şekide yerde
yatıyordu. "Yardım edin, yardım
edin." diye bağırıyordu. Hissettiği
acıyı yüzünden anlamak çok ta zor
değildi. Tanıdık birine benziyordu.
Büyük ihtimalle bigibletliyle ters
istikamette gidiyordu ve önündeki
arabayı görmedi. Bir insan neden
ters yönden giderki. Umarım bişe
olmamıştır. Ambulansta hemen
gelmişti. Sanırım hastane yakındı
buralara. Yaralıyı ambulansa
zütürdüler.
Olayları izlerken zamanın farkında
değildim, saate baktığımda işe geç
kaldığımı anladım... -
3.
0işe doğru hızlıca pedal çevirdim.
Geç kalmıştım. Aslında hayallerim
vardı: iyi bir eş, iş, hakikatli dostlar.
Malesef şu Dünyada bedava olan
sadece:"Hayaller" vardı.
"Hayal ediyorduk olması için. Ama
olmuyordu hayal ettiğimiz için. " Bu
söz aslında büyük bir çelişkiydi. ve
herşeyi anlatıyordu.
işe geldim ve Alpereni gördüm. Ne
büyük şanssızlık
- Büyük Patronun oğlu, Alperen:
Yirmilerinde, uzun boylu, baba
parası yiyen, egosu kendisinden
daha büyük klagib zengin Şımarık
çocuk tiplemesi.
Tabikide kapıda beni bekliyordu.
Belki de bugün beni kovardı. Kızgın
bir şekilde:
"Saat kaç oldu. çalişmak
istemiyorsun galiba." dedi. Tabiki
çalışmak istemiyordum. Muhasebe
okuyup pompacı olmayı hiçte hayal
etmemiştim fakat
zorundaydım.
"Cevap bile vermiyor, oooh keyfe
bak.", "Ben sana vereceğim şeyi
biliyorum da." gönlüm bunu
söylemeyi istiyordu fakat beyin
hemen araya girdi: "Özür dilerim bir
daha olmaz."
Konuşuyordu, konuşuyordu, hâlâ
konuşuyordu. Aslında şuna elimin
tersiyle okkalı bir tane geçir sonra
"Sokarım işinede sanada." de gibtir
olup git.
" Olmuyordu işte. Sistemin köpeği
olmuşuz bir kere. Hem de
üniversitede eğitilmiş bir köpek... " -
4.
0devami aksam gelecek...
-
5.
0okuyanlar kendini belli etsin sukuya gerek yok
-
6.
0Bigibletimden çantamı aldım yavaşça
içeri girdim, selamladım arkadaşları
üstümü değiştirdim, dışarı çıktım
benimle ayni işi yapan Muratı
gördüm.
Murat: Beyaz tenli,.sari saçlı, tipik
Arnavut göçmeni, kafa dengi bir
insan evladıydı. Beni gördü ve "Ooo
Nerelerdesin pompacı" dedi. "iyidir
Pompaci" dedim. Burda herkes
birbirine lakabıyla beraber hitap
ederdi. Fatih usta, Mete bakkal,
Pompacı Murat, Richie Alperen.
Murata döndüm "bugün işler
iyimi?" dedim. Yüzünde derin bir
bakış yollara bakarak: "Eninde
sonunda gelecekler sen merak
etme." dedi. Filozof oldu başımıza
pezemenk.
Ufukta bir araç gördüm. Alman
malı, siyah, makam arabası gibi
heybetli yenilerden hani şu amblemi
Greenpeace'e benzeyen. Hızlıca
benim yere geldi. Camı açtı. Kel,
Güneş gözlüklü, biraz kilolu bir
adam "100 liralık doldur evlat."
dedi. Kapağı açtım, doldurmaya
başladım. Zengin birine benziyordu.
Telefonu çaldı, biraz bekledikten
sonra açtı ve konuşmaya başladı.
Büyuk ihtimalle Gurbetçiydi
konuşurken arada Almanca kelimeler
sarf ediyordu.
Depoyu doldurdum, kapağı
kapattım. Ama adam konuşmasını
bitirmemiş ve sesi değişmişti. Daha
hiddetli konuşmaya başladı. Eller
kollar bir acayip hareket ediyordu.
Konuştuğu kişi karşısında olsa. Kafa,
göz dalardı.
"Beyfendi tamamdır." dedim.
hemen arabaya atladı. Bastı gitti.
Eee bişe ekgib! Noluyo lan! Parayı
vermedi. 100 metre sporcusu
edasıyla arkasından depara kalktım,
can havliyle koşuyordum. "Dur, dur!
gitme lan gitme" diye bağırdım.
Durmadı basıp gitti. O sinirle
şapkayı arkasına fırlattım. Geriye
döndüm, yürümeye başladım. Artık
yiyeceğim pompayı düşünüyordum... -
7.
0Çok sinirliydim. Herkes şaşkın,
bana bakıyor ne oldu diye. Fatih
usta telaşla yanıma geldi:"Ne oldu
pompacı?" dedi.
Fatih usta : Otuzlarında, biraz
göbekli, babacan tavırlı, yurdumun
Temiz kalpli insanlarından biriydi.
Fatih ustaya "Usta adamın biri geldi,
doldur dedi. Tamamdir dediğim
anda uçup gitti." Fatih usta: "Bre
Pompacı evladım parayı almadan
neden dolduruyorsun. Neyse olan
olmuş. Üzme kendini." dedi.
Konuşmaya Pompacı Muratta
katıldı. Murat: " Plakayı aldım ben,
buluruz sakin ol! " dedi. Plakayı
almak, o anda hiç aklıma gelmemişti.
Richie Alperen bana bakıyordu
yüzündeki ifade hiçte iyi değildi,
btüün olanları izlemiş gibiydi.
Yanına çağırdı. Yavaş yavaş kapıya
doğru yürümeye başladım. Acaba
neler olacaktı.
Kendimi, şıkları olmayan Test
sınavında gibi hissediyordum.
Yapacagim bişe yoktu. Akışına
bırakacaktım. Bu sefer kesin
kovacaktı. Acaba benden ne olur
diye düşuiünmeye başladım.
Simitçilik bu aralar yaygın ya da en
azından sulu sulu hıyar satardım.
Saçma düşünceleri bıraktım, derin
bir nefes alıp kapıya tıkladım ve
"gir." demesini beklemeden açtım
kapıyı.
- Evet beni çağırdınız.
- Olanlari gördüm pompacı.
"Bu sefer kesin kovacaktı. " beş on
saniyelik sessizlikten sonra
- Bu seferlik kovmuyorum bir daha
olmasın ama giden parayı
maaşından keseceğim.
O an iki duyguyu aynı anda
yaşıyordum. Saşkındım, kovulmadım
ama "Seni Affettim, ben senden
üstünüm tavrı." daha çok koymuştu.
" Tahtadaki hiyerarşiyi hiç
sevmedim. Bir piyondum herkesin
önünde, vazgeçilecek ilk taş. Şu
tahtadaki tek umudum ise Vezir
terfi... " -
-
1.
0Fatih ustaaaa :ddd
-
2.
0supreme adlarimiz cok benziyo
-
1.
-
8.
0Aşağı indim, etrafa bakındım. Herkes işinin başındaydı. Dışarı çıktım, sert bir rüzgar esiyordu. Bulutlar gökyüzünü kapatmiş, yağmur için hazırlık yapıyorlardı. Aklım hala yaptığım salaklıktaydı. "Önce bi parayı al sonra işini yap." Neden bu olaylar benim başıma geliyordu o da ayrı bir meseleydi. Rüzgar biraz daha hiddetlendi. Sanki uyarıyordu bizi.
Aniden, gök gürledi ve yağmur başladı. Bizimkilerin, yanına koşarcasına gidiyordum, malzemeleri toplamaya başladık, yağmur şiddetini dahada arttirdi...
Mesai saati bitmişti. Üstümü değiştirdim. Dışarı çıktığımda yağmur kesilmişti. Çantayı bigibletin arkasına attim, bir jokey edasıyla bigiblete atladım. Yollar islaktı. Pedalları yavaş yavaş çevirmeye başladım. Değirmen gibi sakin, kararlı. Kafam rahattı beni bekleyen veya arayan birisi yoktu.
ilerde siyah bi araç hani şu amblemi Greenpeace benzeyen bi dakika bi dakika!. Bu o araba olmalıydı. Eğer adam kelse benden hakikatli bi sopa yiyecekti. Takipe başladım. Şehir içi olduğundan fazla hizlı gidemiyordu. eski sanayi sitesine doğru sürdü. Hava kararıyordu, içimdeki sesler gitme desede parami kimsede birakmazdim. Yok öyle yağma. 30 metre ileride durdu. Arabadan biri indi. Hobaa bu bizim kel; elinde büyğk, siyah bi çanta. Hafiften Tırsmaya başladım acaba takip etmelimiydim... -
9.
0Bigibletten hızlıca indim, yavaş yavaş yaklaşıyordum. Bu yaptığım şeyler hiç te iyi değildi. Bizim kel pek tekin birine benzemiyordu. Karanlık çökmüştü. iyice yaklaştım, her adımımda kalbim daha hızlı atıyordu, bir an için goğüs kafesimi parçalayabilirdi. Kel, ikide bir saatine bakıyordu, anlaşılan o ki birini bekliyordu. Geldiğim tarafta bi hareketlenme var. Bir araba geliyordu, arabanın işıgı gözümü aldı. Görünmemek için hemen yere yattım. Araba içeri girdi, kelin yanında durdu, arabanın içinden 3 kisi indi. 2 tanesi Pehlivan gibi diğeriyse onlara nazaran daha cılızdı. Bizim kelle tokalaştılar. Hemen konuşmaya başladılar, cılız olan pehlivana bagajı göstrererek bişeyler söyledi. Pehlivan bagaji açti ve çantaya benzer birşey çıkardı. Cılıza çantayı uzattı. Çantaları değiştirdiler fakat ters giden bi şeyler vardı. Cılız anında hiddetlendi. elini beline attı. Nasıl bi olaya girmiştim böyle, kalbim sanki motor gibiydi. Cılız silahi kele doğrulttu. Kel ağlıyor, yalvarıyordu. Cılız, atel ettiği anda kelin kafasi etrafa dağıldı, korkudan nefes alamıyordum. Bi anda tuhaf bir ses geldi, hasgibtirrr. anahtarlik yere düştü. Kafalar bi anda benim olduğum tarafa çevrildi, nutkum tutuldu "Beni gördüler mi acaba." anahtarlığı yerden aldım, hemen gölgeye saklandım. Ayakkabı sesi geliyordu. Çok korkuyordum. Gölgesine bakıyordum, temkinli bir şekilde. geliyordu. Ne yapacağımı düşünüyordum. Herhangi bir yakın mücadele halinde pehlivan beni yerden yere vururdu. Bunları düşünürken ayakkabı sesi iyice artmaya başladı. Çaresizce bekliyordum, bişe lazım sopa, taş ne olursa, etrafa bakındım. arkada kalınca bir tahta gördüm hemen aldım. Aramızdakı mesafe en fazla bi metreydi. beni görmüyordu. Biraz Daha yaklaştı. Kalbim dayanamıyor. Sırılsıklam terlemişim. Son bi adim atmasıyla göz göze geldik. bir iki saniye harketsiz kaldm Ne yapacağımı bilemeden Tahtayi aninda yüzüne patlattım, yere yığıldı. Ölümüne koşmaya başladım...