-
176.
0Godoş iş adamıyla mekana beraber girdik, kaşarla da tanıştırdı. huurnun tekiydi, yanılmamıştım.bildiğin para peşinde koşan,ama zütünden gibtirmeyen huurlardandı, gazozun asiti kaçmıştı bir kere, zütü kollama peşindeydi. bekaretini ilk aşkına sunduktan ve ilk aşkı ağzını silip zütünü dönüp yattığında, kısacası ona gibtirgit dediğinde kendini bu yola vurmuştu.bu godoş gibi para yönünden zengin gurur ve şeref yönünden hint fukarası muallaklerin gönlünü ederek rahat koltuklu arabalarda sürtüyordu.iyi yataklarda uyuyordu, anasının babasının evinde gibsen göremeyeceği deri koltuklarda uzanıp şekerleme yapıyordu.
iyi parfümler,iyi televizyonlar,iyi telefonlar...
ama arada hakan gibiler aklını çeliyordu küçük huurnun. daha çok godoş iş adamı bulurdu,bu pekekent bana lazımdı.
Biraz oradan biraz buradan konuştuk. godoşla ikimizin kafasında da daha fazla kafa yapacak şeyler vardı,o bu huurnun onun yanında olma nedenlerini unutmak istiyordu,ben de her insan gibi daha fazla rahat edebileceğim ve sıkıntısız yaşayıp kahpemle yaşlanıp gideceğim bir hayat istiyordum.
Aklıma kahpem gelmişti, yanlarında aradım. nasıl olsa mekan sessizdi, herkes dağılıyordu yavaş yavaş. adamın beni güvenilir bulması için evli olduğumu düşünmesi yeterliydi. evli bir adamın her ne tak yerse yesin çocuğuna karısına dönmek için başını belaya sokmayacağını bilirdi.
Uyuyup uyumadığını sordum, uykudan uyandırmıştım çakma sarışınımı.o uykunun verdiği mallık gerçek bir tatlılığa dönüşüyordu ses tonunda.her şeyin yolunda olduğuna emin olunca kapattım, adam evli misin ya sen, bırak şimdi falan dedi.
Dedim öyle ya.kuzenlerle çıkalım dedik. tatsız şeyler çıktı tekrar kusura bakma falan...
yavaş yavaş kaçma zamanıydı, adamın bana kartını uzatmasını bekliyordum. aldı telefonumu elinden, ağzında sigarasıyla (ki külü telefonumun ekranına düşmüştü ağzını yüzünü gibesim geldi huur çocuğunun “ bir şeyler yaptı. bana gösterdi.
“ al kaydettim numaramı.en kısa zamanda tekrar görüşelim “ dedi. istanbulun dağ başı semtlerinin birinde şirketinin merkezi varmış. oraya davet etti.bir çayını içebileceğimi söyledi.
Tabi içecektim. bunu haketmiştim.
Onu haketmiştim, işte kılsız çöpsüz bir kobay. -
177.
0aradan bir kaç gün geçti, ertesi gün direkt olarak kereme gittim, bileşim nanesinin tamamlanıp tamamlanmadığını sordum " uğraşıyor işte çocuk " dedi. tamam dedim.
emin olmadan hareket edecek bir bin değildi bu kimyager. yoksa zütüne kalp çizip içine gorilin baş harfini ve kimyagerin adının baş harfini yazıp bir ok geçireceğimi biliyordu.
kereme denememesini tembihledim. kobay meselesini anlattım.bu kadar büyütmemem gerektiğini söyledi, ancak bir şeyler olacağını biliyordum. yani kimse o bileşimden kafasını kaldırıp" hadi beyler saat geç oldu ben kaçayım artık " diyemez.
adamı maymun eder o şey.
ki sadece bir tanesiyle zütü başı kaybedip ortamın keyfini kaçıran insanları hepimiz az buçuk biliriz.
keremlerden çıktım, arabaya atlayıp caddeye indim, caddeye yakın bir parkta birisi takıldı gözüme. işte yeniden aslı bu kez de sırtıyla karşımdaydı. kızını tatteravalliye bindiriyordu. biraz durdum caddenin ortasında, arkamda korna sesleri.
kendime geldim. bastım gaza gibtirolup gittim caddeden ve trafiği nispeten rahatlattım.
kafamda çok şey dönüyordu yine de,gidip aslıyı tutup çekmek istiyordum. küçük kızı tatteravalliden bir anda yere çarpıp ağlayacaktı, tüm park dönüp bana ve aslıya bakacaktı. aslının vereceği tepkiyi bir türlü tahayyül edemiyordum.
O kadın aslıydı,ama görünüşüne bakılırsa herhangi bir ev kedisinden farkı kalmamıştı.
gibtirettim her zamanki gibi içime attım, içimde boşluk vardı, hiç bir şeyle dolmuyordu. kimseyle dolmazdı. dolmasına da gerek yoktu. kendi kuruntumdu hepsi. salak salak yaşıyordum işte “ insanın inanması gereken bir şeyler olmalı “ mottosuyla. halbuki Hiçbir şeye inanmadan yaşayıp mezara giren milyarlarca insanla aynı dünyada yaşamıştım. yaşıyor ve yaşayacaktım. yaşatacaktım da belki.
Hiç hesapta olmamasına rağmen aradım godoş iş addıbını, dedim geliyorum kardeşim. müsait misin. oradaki en müsait insanın kendisi olduğunu söyledi. içimden küfür edip dışımdan “ doğru ya “ diyebildim sadece.
Kendisiyle övünmeyi iş haline getirmişti. -
178.
0şirkete gittim, fazlaca kat vardı binada, etrafın dağlık olmasına aldırış etmeden dikivermişti 9 katı.
ne gerek vardı bu kadar şaşaya. gereksiz departmanlar vasıfsız insanlar ve kazanılan paralar.
güvenlik kim olduğumu sordu, adımı söyledim. godoşu aradı ve alelacele bana bir kibarlıkla eşlik etti asansöre kadar. sanırım godoş kızmıştı biraz güvenliğe beni o gibik kulubede tuttu diye.
çıktım en üst kata, camlarla çevrili mükemmel bir intiharla süslenmesi gereken bir kattı.her an bir duygu değişimiyle bu godoşu odadan cama yapıştırıp aşağı atabilirdim, bira göbeğinin şekli camda çıkardı çizgi filmlerdeki gibi.
sohbet güzel gidiyordu. rahat rahat konuşabiliyorduk.ona kısmen anlattım hikayemi. biraz gerçekler serperek.
kısa geçiyorum, gazellaya kereme haber verdim. zamanımız azdı, hemen bu taku deneyip piyasaya salmalıydık.
Partinin Birkaç gün sonra tertip olacağını söyledim.o zamana kadar kimyager işini bitirirdi.
Gazella tanıdığı en güzel karıları getirdi, fazla erkek çağırmadık. kerem de en kendine has otlarını çıkarttı. Benim yapabileceğim pek bir şey yoktu. herşey düzenliydi, goril iki günde bir yıkanıyordu artık.ps kafenin sahibi kotunun altına jartiyer giyip geziyordu, kerem arada sırada zütünü kaldırıp botanik bahçesini suluyordu, kimyager çalışıyordu.her şey güzeldi.
Bu güzelliği bir kobayla taçlandırmalıydık.onu da ben bulmuştum.her şey tamamdı. bileşim tamamlanmıştı. alıp sarılmış halini kokladım.bir taka benzemiyordu, kireç gibi bir şeydi.
Ama kimyagere güveniyordum, ancak adama bir şey olursa en baş şüpheli ben olurdum.
Parti günü geldi çattı. -
179.
0" bırakın da yaşayalım. "Tümünü Göster
birsürü kadın topladı gazella keremin evine. hepsini kobayımıza adadık.
grup ciksin dibini görmüştü o gece. dikkat çekmemek için bir kaç hatun da bizim yanımızdaydı. hepimiz köpek gibi korkuyorduk, gece sonunda evde bir cesetle başbaşa kalmak işten bile değildi. olağan bir şeydi. hatta olma ihtimali yüksekti.
adam topun ağzındaydı şaka maka, belki de hayatında ilk ve son grup ciksini yapıyordu keremin odasında. çarşafına kadar ben düzenledim. ödeşmek için sigaramın tüm küllerini döktüm çarşafın çeşitli yerlerine.
adam gevşemiş bir şekilde çıktı odadan hafifte alkolun etkisiyle zoom olduğu belliydi. yüzünü yıkadı vs.geldi salona. ortam gevşemişti. şarkılar yavaşlamıştı.
salondaki ışıkları kapatıp keremin ses sistemindeki mavi ışıklara kalakaldık.her zaman pgibolojik bir etkisi olduğunu düşündüğüm,bir orhan gencebay şarkısı açtım. bırakın da yaşayalım.
yoldan geçene demek istiyordum bu lafı " bırak da yaşayalım güzel kardeşim. bırak beni yaşayayım."
şarkı yavaş yavaş beynimize girmeye başlamıştı. ayılmaya çalışan godoş iş addıbına cebimden çıkartıp uzattım bu adsız yeni bileşeni.
bak dedim.
bu gördüğünü dünya üzerinde ilk sen deneyeceksin. içinde her kafadan bir ses,her dumandan bir trip var.ne kadar duman o kadar randuman dedi ağzını yayarak gazella.
aynen öyle. bunu denemek senin hakkın kardeşim,bu sana benden bir özür hediyesi.
ilk dumanı aldı. öyle bir koku vardı ki kırk tane adamı bir odaya koyup otuzbir çektirseniz bu kadar ağır kokamazdı. yani cidden berbat bir kokuydu.
ki zaten kireç gibi sertti gibtiğimin nanesi.
ilk dumanı verdiğinde herşey olağandı. ikinci duman üçüncü duman... sigara içer gibi içiyordu elimizdeki bileşimi.ben ise ani düşüşünü bekliyordum.
birden kolu düşecekti ya da başını öne eğecekti.ya da kalkıp kafasını arkadaki sahte bobby sands eserine gömecekti.
bilemem.
adam zevkle içiyordu.bir an duraksadı.
godoş kitlenmişti.
işte şimdi bu bileşenin nasıl bir trip yaratacağını hepimiz görecektik. gazella bakıyordu goril bakıyordu. kerem bile ayağa kalkmış adamı izliyordu. kimyager kendinden emin olmamakla birlikte kuşkuluydu.
godoşun kitlendiği yerde hiç bir şey yoktu. klagib bir hayal görme seansına tutulmasını istemiyordum. kendini dinozorlar dünyasında ya da bir mamutun sırtında görmesini istemiyordum.bu bileşenden çok şey bekledik hepimiz. ancak iki dudağının arasından çıkanlar bizi züt gibi ortada bırakmıştı.
" fazla vergi var bizde,kdv yi düş herkes zengin."
ne ? bu muydu lan.
herkes hayal kırıklığına uğradı. kerem susun lan dedi. konuşsun adam.
hafif pgibolojiden anlayan bir çocuktu.bu klagib bir trip değil dedi. çünkü adam bir dizini sürekli titretiyor diğer ayağının topuğuyla dizini durdurmaya çalışıyordu.
bütün bünyesine yavaş yavaş yayıldı. bonz ayaklarını yerden kesti, maryjane kalbini gümbürdetti ve nihai darbeyi salvia vurdu. salvia tüm beyninde bir boşluk yaratmıştı. yavaş yavaş ilk aklına gelenleri söyleyerek kendini yeniden yaratıyordu.
ve büyük ihtimalle yeniden doğmuş gibi hissedecekti.
bekledik ve gördük. artık ender insanlara yeniden doğma imkanı tanıyacak ve tüm dogmaların dıbına koyacaktık. -
180.
0beyler kusura bakmayın. zamanım buna yetiyor, çıkmam gerek. yarın gündüz de zaman bulursam yazacağım.en olmadı yine bu saatlerde yazarım.
çünkü anca bu saatlerde ayık durabiliyorum. hepinize eyvallah. -
181.
0tüm hikayeyi okudum tek seferde eline ağzına sağlık süper olmuş.ben dalga falan takılmam fakat aslı olayında 1 paket sigarayı bitirdim ve hıçkırıkla karışık göz yaşlarıma engel olamadım. içimde büyük bir sıkıntı belirdi. keşke okumasaydım kardeşim şu hikayeni ama başladık artık bitirmek gerek hızlı yazarsan seviinirm. allaha emanetsin.
-
182.
0helal blader be özellikle vercem şukularını nick6 nı
-
183.
0okuyorum panpa devam
-
184.
0selam olsun bütün müptezel kardeşlere. reserved.
-
185.
0bir bardak çay doldurup devam ediyorum.
-
186.
0godoş iş adamı aradan on dakika geçmemesine rağmen ayaklandı. hiç beklemediğim bir durumdu, gevşeyip kendi kendine kafasını bir o yana bir bu yana yatırmasını bekliyordum.
kalktı, etrafına baktı fazlaca kısık gözlerle halının ortasına acemi bir budist gibi oturdu, yanındaki boş bira şişelerini toparladı. halıya uzandı.
istediğim olmuştu işte. zararsızdı.
kimyager bin yanına yaklaştı, eserini yakından görmek istiyordu. adamı çenesinden tuttu kendi gözlerinin hizasına getirdi.
adını sordu.
dediğim gibi, kimyager için aşırı derecede ilginç bir dünyamız vardı.o da bu dünyaya ayak uydurmaya çalışıyordu.ama en taktan otu içip sarıldığı battaniyeyi kefen sanan adamları görmemişti daha. yarattığı şeyin krizini en küçük aşamadan başlayarak ölçmek istiyordu.
adam adını söyledi, daha sonra annesi emre adını koymak istemiş, fakat babası dedesinin isimini koymakta diretmiş, göbek isim olarak bile koymamış emre adını.
ancak adamda çok ilginç bir şey vardı.
cümlede kullandığı her kelimeyi başka cümlelerinde bir bir ölçüp tartıyordu. göbek mi dedi bira dan giriyordu, emre mi dedi kuzeninden bahsediyordu.
kısacası kobayımız beyninin iki bölümünü birleştiren kısma vurmuştu tüm dumanı. adam kendi kendini analiz ediyordu,bir pgiboloji doktoruna ihtiyaç duymadan kendi altbenliğini dile getiriyordu.
beynindeki işletim sisteminin temelini oluşturan şeyler düşüyordu. muhtemelen kdv den vergilerden bahsetmesi de bu nedenleydi.
bileşimimiz bu godoşun bilinçaltını sundu bize ve 2 saat boyunca hakkında herşeyi anlattı.bu adamın hakkında merak edilen her şeyi o kafadayken bir kelimeyle çözebilirsiniz.
ona bir kelime söylediğiniz an direkt o kelimenin bilinçaltındaki yansıması geliyordu dilinin ucuna.
bu enteresan olduğu kadar bizim gibi insanlar için müthiş bir şeydi, ancak herkeste aynı eğilim görüp göremeyeceğimizi bilmiyordum.
keyiflendim, gazella nın sırtına vurdum." iyiyiz kardeşim, süperiz " dedim. -
187.
0herkes dağıldı, sabah oldu. godoşla aramızdaki karşılıklı minnet duygusu için onun uyanmasını beklemeliydim, telefonu defalarca çaldı california dream adlı efsane hippi marşının dalyarak bir dj tarafından dönemin en meşhur mixiyle birlikte.. hayvan gibi uyuyordu. ölmemişti tabi ki ölmek ne kelime. adeta kırmızı görmüş boğa gibi horluyordu.
gözümün önünde telefonlarına cevap vermeyip osurmakla meşgul olduğu için müşteri kaybediyor,iş yemeklerine yetişemiyor, şirketteki herkesin rahatça takılmasını sağlıyordu.
gözlerini açtı etrafa baktı korkuyla dolu. beni ağzımda sigara elimde telefonla görünce rahatladı.bu iyiye işaret. adamımız beni tanıyordu, hafızasındaki herşey bilinçaltındaki çöplük arabasının arkasına takılmamıştı demek ki.
o zaman bir an önce çakı gibi ölüp gibtirolupgitmesini de hatırlayacaktı. kalktı başını ovuşturdu uykulu gözlerle telefonuna baktı. bolca küfür etti, hasgibtirlerin,tüh dıbına koyımların bini bir paraydı.
bana cigarayı kül tablasına bastıktan sonra bir gibim hatırlamadığını söyledi. olanları söylemedim. zütümden saçma tripler uydurdum.bir ara pencereden atlamaya çalıştığını anlattım.
güldük eğlendik, tiksindim.böyle dünyaya karşı parasıyla acizleşip rezilleşen huur çocuğuyla aynı yerde kalmak istemiyordum,ps kafenin sahibinin bile bir hayat felsefesi ve amacı vardı.bu adamın tek derdi yükselmek ve çıtır diye tabir ettiği basit harcanan hatunları gibertip evine bırakmaktı.
ama her gönlün bir köşesinde yaralanmış bir yer vardı.onu da öğrendik bu harika bileşim sayesinde.
bu adam da benim dünyamın bir köşesinde bombalanmış eski bir hoteldi. istediğim zaman girip kalıntıları çıkartabilirdim.
godoşu yolcu ettim, mutfağa yöneldim. ancak tost yapabilecek malzemem vardı. hazırladık bir şeyler kimyagerle. kerem bini de yaz günü kış uykusundan bunalmış olacak ki " ne bu ya çat çut " dedi, onca sese uyanmamış kimyagerin tosta sıktığı ketçapın yarattığı cızırtılara uyanmıştı.
züt korkusu işte,ev yanıyor sanmıştır kesin.
keremin evini yakmasak da istanbulun narin ve zengin insanların dünyasını yakacaktık ve bilinçaltlarını bir çocuğu oyuncak ördeğe işetir gibi boşaltacaktık. -
188.
0ancak önümüzde ciddi bir problem vardı
bu taku kime satacaktık ? mekanlara pazarlayamazdık. sonuçta 70lerde yaşamıyoruz, mekanların otoparkında çiçekli vosvos minibüsleri değil, zevk için alınan classic chevrolet impalalar,son model spor arabalar vardı.
almanlar italyanlar fransızlar bu iki dıptısa kafa sallayıp tav olan huurlar ve huur çocuklarına çalışıyordu.
maliyeti yüksekti aslında birimden hesaplayınca, istediğimiz fiyattan herhangi bir insana da satamazdık.bu taku tanıtmamız gerekiyordu, ancak keremin evinde olacak iş değildi.
site geldi aklıma. gibindirik bir konseptle fazla masrafa girmeden güzelce bir taka benzetebilirdik, site zaten harabeydi, terası da dümdüzdü zaten, merdivenlere bağlanan küçük baraka dışında etken yoktu...
gavurun barbekü partisi varsa bizim de yelleyeceğimiz mangallar vardı. gazellaya durumu açtım, keremin de çevresi genişti ben de çok insanla tanışmıştım.
istanbuldaki geleceğin godoman adaylarını, babalarının imparatorluğunda tahta geçmeyi bekleyen orta yaşlardaki servet yiyicileri ve tabi ki kollarındaki kokona karılarını..
sitenin onların devamı olarak düşünüldüğü diğer orta ekonomik sınıfa hitap eden sitelerinin güvenlik görevlisiyle anlaştım, yüklü bir miktar karşılığında otoparkta bize de yer açacaktı, çeşitli ve muzip yönlendirmelerle o güzel sitelerden bizim harabeye yönlendirecektik gelenleri.
istanbulun gerçek manzarası bu terasta züt gibi belliydi. işler yolunda gidiyordu, cadde üzerinde olmasıyla birlikte dikkat çekmemişti eylemimiz gelen muallakler tarafından. çünkü en başta bahsettiğim gibi yakındı şehire bu site. koşarak kaçmayı kurtulursanız ilk otobüse atlar, otobüs şöförüne bir buçuk lira verir akbili basar ve kaçabilirdiniz.
tabi ki 5 dakika içinde hayatta kalırsanız, çünkü otobüs 5 dakikada bir geçerdi. -
189.
0terası müthiş bir hale getirmiştik, güntekin ve karısının o eşsiz anılarının yerinde yeller esiyordu.Tümünü Göster
terasın herhangi bir köşesinden etrafa baktığınızda herhangi bir varoş semtin içine yapılması planlanan avmlerin inşaatlarının temeli görülebiliyordu.
aşağıda ki hayat alafranga tuvaletteyken gözünüzün önünden geçip giden karıncalar gibi gidiyordu. sanki su döksek suyun akımına kapılıp deliğe düşecek gibiydiler.ama delik hangi noktadaydı onu bilmiyorum. düşeceğimiz yeri önceden kestirebilirsek la haine filmindeki " buraya kadar her şey iyi gitti " yalanına inanır ve daha güvenli bir şekilde varabilirdik kuytuya.
her neyse, ortam güzeldi dediğim gibi, kokona karıların kılıbık kocaları. yeni patlamış türkücülerin akrabaları sadece kulak misafiri olup gelen godomanlar... birsürü insan vardı.ve teras bu elit insanlar için fazlaydı bile, terasın alt katında olanlar bilinseydi eğer şu an güntekinle beraber tanrının dedikodusunu yapardık," cehennemden çıkanlar cennete alınlara damgayla giriyorlarmış " geyiğine girerdik.
uzun lafın kısası herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşündüm, insanların daha rahat gevşeyip birbirleriyle tanışabilmesi için zamanın müzik piyasasına ağır gelecek derecede müthiş bir setlistle ortalığa bir huşu salgılayacak dj bile ayarlamıştım.
ben elimdekilerin tanıtımını yapabilmek için terasın alt, sitenin en üst katını özenle bir vintage konseptine sokup düzenledim. zaten bu harabede ya retro ya vintage ekolü giderdi.
ikinci el satıcılardan aldığım yırtık pırtık koltuklarla süslemiştim her yeri, sanırım herkes fransız koleksiyonundan sanıyordu bu taktan şeyleri.kim bilir kaç kişi üstünde vcdden ferre izleyip otuzbir çekmişti. kaç kişinin züt teri gizliydi.
her neyse. partinin sonlarına doğru sözde aile reisi görünümlü kılıbıklarla bu kata girdik. hepsiyle teker teker tanıştım. godoş iş adamıyla olan samimiyetim hepsine bir referanstı benim için. cebimdeki tabakadan biraz bonz çıkarttım. gorilin bulduğu yöntemle kova bong arası bir şekilde bir pet şişe tasarımının üstündeki alüminyum folyoyu özenle deldim, kamışını taktım. herkes beni izliyordu.bir duman aldım kamıştan. bildiğin nargile gibiydi, diğer kamışa taktığım cigaralıkta dumanın tadına tat katıyordu.
elden ele dolaştı pet, kapılar kapandı. asıl muhabbete geldik. godoş iş adamı denediği ilk ürünü övdü de övdü. sabah uyandığında yeni bir insan olarak kalktığını anlattı.bu pekekentlerin merakını üzerime çekmeliydim.iyi giyimim ve kahpemin zerafetiyle onların gözünde ulaşılması zor elit bir insan görünümü sağlamıştı benim için.
kimyagerin hazırladığı paketlerce karışımdan birini çektim.
evet beyler dedim, bilinçaltını sobelemek isteyenler kalsın sadece odada.
tek bir kişi bile çıkmadı. -
190.
0karışımı çeşitli yöntemlerle hazırlamıştık. çok kişi denedi, bunlar numunelikti.ve tadı alıp kafayı yaşadıktan sonra ayılıp etraflarına baktığında bu taku yeniden keşfedeceklerdi.
esrar bağımlılığı diye bir şey yoktur, kafaya bağımlı olmak vardır. eğer bir bağımlı diye bahsediyorsak birisinden bilin ki bu taku uyanmak, ayılmak yüzünü yıkamak için içiyordur, kendisi olabilmek için.
uyuşturucusuz kalan insanların olayı trajedi değil bizzat başka bir kafa daha doğrusu gerçek uyuşturucu kafasıdır. esrar ihtiyacı insanda heyecan yapar, gereksiz karıncalaşmalar oluşur vucutta. anlamsız ısı yükselmeleri oluşur.
bunların hepsi bir krizi oluşturan şeylerdir.
dj e biraz dinlenmesini söyledim, geçtim arşive göz attım parti artık bitiyordu, istediğimi elde etmiştim. tanınıyordum ve ulaşılabilir bir insandım artık. godoş iş adamıyla lafarasında bu taktan bahsedeceklerdi ben de paragraf aralarından sızacaktım dünyalarına.
gözüme rolling stones adlı grubun en bilindik şarkısı çarptı.
paint it black.
böyle bir son için yeterliydi. -
191.
0karılarının anlamsız sorularına aslında çok anlamlı ama karıları için anlamsız cevaplar veren insanlar gördüm elimi bir dürümcü samimiyetsizliğiyle sallarken.
yine görüşelim diyorlardı.
olur diyordum huur çocuklarına, görüşeceğiz.
yine de bünyesiz zayıf bir insanın eline geçmesinden korkuyordum bu takun, yeni başlayanlar tarafından denenmesinden çekiniyordum.
benim için bir problem yoktu, adalet,devlet, polis bu işlerin kalbindedir, eğer onlar istemezse tüm tarlalar yanar türkiyede.
ama bu yeşil şeyler onlara büyük gelir sağlıyor. muhafazakar da olsa sosyalist de olsa ve hatta anarşistte olsalar insanların bu keyfine ve kendileri çıkarına olan bu gelir kapısına dur diyemezlerdi.
bizim vandalizmimizin sökemeyeceği kurum yoktu. isterlerse vergi de veririz, ancak lojistiğinden sulamasına kadar her şeyin vergisi alınıyor ve üstelik memur maaşıyla çalışan torbacılar yaratmaya çalışıyorlardı kendilerine ki bilakis devlet adına bu işi yapanlar en üsttekilerdi. terör örgütüyle bir rekabette buradaydı. artık kaçak çay ı kaçak sigarayı ve keyif verici şeyleri istanbulda da rahatça buluyorduk.
genellikle doğu avrupa ve olağanüstü hallerde batı avrupadan alınıp bizim memleketimize sunmaktaydı devlet bu taku. insanların kendini " müslümanız biz " deyip kandırdıkları,5 vakit değil,bir vakit dahi insan olamadıkları şu ülkede amsterdamdaki keyif verici madde dükkanlarının açılmamasına şaşmıyor değildim, gün gelecek rahatça arkadaşlarımla oturup iki cigara tokuşturabileceğimi düşünüyordum.
cigaranın yanında kekle, baklavayla gelmesini diliyordum. kendim sarıp kendim içmenin zevki de başka. ancak bana asgari ücretle çalışan birinin cigara servis etmesi için elimdeki tüm bileşimi verebilirdim devlet büyüklerine. -
192.
0rezervuar
-
193.
0Gece okurum belki
-
194.
0mna koduğumun yerinde gri ekran taku mani oluyor sürekli. yazdıklarım boşa gidiyor.
-
195.
0reserved.
-
bakircanda kişiliksizlik hastalığı var
-
40 yasında abınız olarak sozlugu bırakıyorum
-
iffeti olan kadın
-
dindar degilim yanlis anlasilmasib
-
1 ekimden itibaren yazarların zamlı maaşı
-
güzel yazmış herif
-
ultra zengin olsam münzevi olurdum
-
darwinizm materyalizm
-
keske turkiye gelseydin
-
aceyip iti hangi ilde okuyacan
-
vajinam olduğuna inanmayanlar var
-
beeyler gelin re cep tayyibe neden oy verdiklerini
-
23 yasinda genc bi ukreynali kiz
-
aşkın bende
-
charlie kirk denilen adi herif
-
incici cuck aile ziyareti
-
beyler bir kızın sevdiğini nasıl anlarım
- / 1