/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 101.
    +27
    26 Mart 2003

    Kerkükte, Atlas mahallesinde bir evde saklanıyorduk. Amerika fiilen Irak'ı dağıtıyordu. "Ertuğrul Ağabey, Bağdat ne durumda düştü mü?" diye sordum. "Henüz düşmedi." dedi. "Türkiye'de durumlar nasıl?" diye sordum.

    Cevap vermedi bir süre. "iyiyiz sorun yok." dedi. Konuşurken arkadan kürtçe bir ses duydum. Büyük ihtimal doğudalardı. Ne işleri vardı doğuda? Sorsam söylemeyecekti. Zaten en net konuşabildiğimiz sayının alınması, benim Irakta olmamdı. Onun dışında yerini belli etmiyordu.

    Serdar bıçağını biliyordu. "Musul ve Kerkükte ki Türk sayısını aldıktan sonra Bağdata gidip düşmemesi için savaşmalıyız bence." dedi. "iki kişi bu halkla bir şey yapılmaz. Erteleriz, bir işe yaramaz." dedim. "Dibimize Amerika kurulacak." dedi. "Amerika toprak olarak almayacak Irağı, zaten bu durumda bile çok tepki çekiyorlar. Topraklarına katarsalar neler olur düşündün mü?" diye sordum. "Yönetimini ellerinde tuttukları sürece onlar kazanır." dedi.

    Hak vermiştim. Bundan sonra yönetimini Amerika'nın elinde tutması büyük ihtimaldi. Dibimize küçük(!) amerika kurulmuştu.
    ···
    1. 1.
      +1
      burada kaldım ..
      ···
  2. 102.
    +21
    27 Mart 2003

    17 yaşında bir çocukla tanıştım Kerkükte, Kerküğe Bağdattan göçmüşlerdi savaşın ortasında kalıp, çocuk elinde silahla geziyordu. Şok geçirdiği belliydi ama dik durmaya çalışıyordu. "Durum nedir?" diye sordum.

    "Türkiye destekli Amerika bizi vatanımızdan edecek, Saddam yıkılmayacak." dedi. Serdar atılacakken Serdar'ı tuttum. Bizim Türk olduğumuzu bilmelerine gerek yoktu. "Haklısın." dedim sadece. "Siz Iraklı değilsiniz nerden geliyorsunuz?" diye sordu. "Biz arabız, savaşmak için geldik." diye cevap verdim. Yüzü gülümsedi. "Nasıl hazırlıklar yapılıyor Bağdatta biliyor musun?" diye sordum. "Canlı bomba eylemleri planlanıyor." dedi.
    ···
  3. 103.
    +23
    27 Mart 2003

    Kadın savaşçılarda vardı. Kaçıp kaçıp dağılıyorlardı. "Amerika Bağdatı düşürür de buralarda iyi savunma olur." diye söylendim. Serdar güldü. "Bunlar gerçekten savaşacak olsa Bağdat'ı bırakmazlar ağabey." dedi. Haklıydı, Bağdat düştüğü zaman savaş bitecekti.

    Kadın savaşçılardan bir tanesine durumu sordum. "Saddam ortalıkta yok, Amerikan askerleri geliyor." dedi. Farkındaydım o kadarının Irağa yayılıyorlardı. Akşam olmuştu. Bize büyük bir saygı vardı. Sonuçta arap kardeşliği için savaşmaya gelmiştik Irağa.

    Evde ağırlıyor, saklıyorlardı bizi. "Ağabey sence nasıl bir yol izleyecekler?" diye sordu. "Savaşçılar kıyıya köşeye çekiliyor. Bağdatı düşürdükten sonra barış naraları atarlar, sesleri çıkanları susturdukan sonra halka istediklerini yaparlar." dedim.

    "Bunlar adam olmaz." dedi. "Araplar mı?" diye sordum. "Evet, Amerika çok basit işgal edecek burayı. Tam arap coğrafyasında arapların kanını akıtacaklar." dedi. Haklıydı, önce Irakta barış naraları atacaklardı sonra başlayacaklardı istediklerini yapmaya.
    ···
    1. 1.
      +2
      Devam panpa bayağı sardı bu hikaye
      ···
  4. 104.
    +25
    2 Nisan 2003

    Bir tane bilge ile konuşuyordum ölmeye yakındı"Amerika Irağa 2002'nin yazında girdi evladım." dedi. "Türkiye'den gelen bazı insanlar bizi uyardı. Ayaklanın diye ama hiçbirimiz ciddiye almadık. Bize 2002 yılında Amerikan ajanlarının girdiğini söylediler. ihtimal vermedik. 2002den beri buralarda planlar yapıp insanları kandırmışlar, Kürtleri kobay olarak kullanıyorlar. Irak çok dayanamayacak evladım. Sizin konuşma tarzınızdan anladım. Sizde Türksünüz. Onlarda böyle konuşuyorlardı. Ben bilirim benden saklamayın. Biz sizinle din kardeşi sayılırız. Kardeşinizin kanını akıtmayın." dedi.

    Şok olmuştum. Aslında din kardeşliğine hiçbir zaman ihtimal vermemiştim. Hala da vermiyorum. Her zaman kan, ırk kardeşliğini savundum fakat bilgenin söyledikleri dokunmuştu. Türk olduğumuzu da biliyordu.

    2 saat kadar bölgede keşif yaptık Serdar ile evden çıkıp, nasıl bir savunma yolu izlenebilir tarzında, döndüğümüzde bilge ölmüştü ama söyledikleri kulaklarımda çınlıyordu.
    ···
  5. 105.
    +28
    7 Nisan 2003

    Amerika her yeri işgal etmişti bir Bağdat kalmıştı neredeyse, telsizden Ertuğrul Ağabey ile konuşmaya başladım. "Ağabey nasılsınız, durumlar nasıl?" diye sordum. "iyi değil." diye anında cevap verdi. "Ne oldu" diye sordum. "Askere karşı bir operasyon hazırlığı yapılıyor." dedi.

    Şaşırdım. "Ne operasyonu ağabey?" dedim. "Herkesi yaptıklarından dolayı cezalandıracaklar." dedi. "Biz?" dedim. "Bizde." dedi. Uzunca bir süre sessizlik oldu. "Irak ne durumda?" diye sordu. "Düşüyor Ağabey, 10 gün daha dayanmaz." dedim.

    "Şaşırmadım, yılan kod adlı askere dikkat et." dedi. "Nereden öğrendin ağabey?" diye sordum. "Orasına karışma, adamın 1.95 boylarında, iri yapılı. Askeri deha olarak geçiyor Amerika için, esir düşme. Kafana sık." dedi. Anlamıştım, hiç tekin normal birisi değildi. "Eğitimli o zaman." dedim. "Eğitimli." dedi. "Öldürülmesi gerekiyor." dedi. "Neden onu seçtiniz ağabey? Bilgileri kimden alıyorsunuz?" dedim. "Sorgulama." dedi.

    Yılanın başını küçükken ezmek lazımdı da, Amerika Irağı dağıtıyorken nasıl olacaktı da ben bu adamı bulup öldürecektim. Büyük ihtimal Türk ajanları konuşturmasından çekiniyorlardı. iyi de Amerikada bir tane yılan yoktu ki, binlerce yılan vardı.
    ···
    1. 1.
      +11
      Kardeş bu nasıl bi telsiz aq ıraktan türkiyeyle konuşuyon
      ···
    2. 2.
      +1
      Helal panpa efso yazıyon.
      ···
    3. 3.
      +3
      bunlar hep amerikanın oyunu
      ···
    4. diğerleri 1
  6. 106.
    +29 -2
    Herkese iyi geceler, Allah rahatlık versin.
    ···
    1. 1.
      +7
      Lan yazaydin iyi gidiyodu boyle
      ···
    2. 2.
      +2
      hocam tam ısınıyoz gidiyon aq. neyse eyvallah
      ···
    3. 3.
      0
      Baya sardı hikâye kanka
      ···
    4. 4.
      0
      Sanada reyiz
      ···
    5. diğerleri 2
  7. 107.
    +8
    iyi geceler beyler, evdeyim devam.
    ···
    1. 1.
      0
      devam panpa yeni geldim burdayım güzel gidiyo eline sağlık
      ···
  8. 108.
    +32
    25 Nisan 2003

    Amerika Bağdat'a girmişti. Yani savaş tamamen sonlanmıştı. Amerikanın kesin zaferi vardı Irak-Amerika savaşı için. Tabii ki bir gerilla savaşı olacaktı. Hazırlananlar vardı ama Amerika bunları çok geçmeden bastırırdı.

    Zaten yediğimiz yemek, içtiğimiz su bile hayırlı değildi Irakta, Körfez sonrası dağılmıştı tamamen bunlar. Bir tane ıraklı büyük bir lider vardı. Sünni olduğunu düşündüğüm. Onunla sohbete daldım.

    "Neden böyle oldu? Basitce düştü?" diye sordum. Aldığım cevap "Amerika satın alarak kazandı." oldu. Yani derine inince şöyleydi. Bilgenin dediği gibi Amerika Irağa 2002 yılında girmiş, halkı içten içe saddama karşı ayaklandırmıştı. Bazı grupları, mezhepleri satın almıştı bu yüzden direniş olmadı. Kuzey Irakta da kürtlere silah verilip asker gibi kullanılmıştı. Denk gelmiştim bazen ama bize karşı bir saldırı halinde değillerdi. (Henüz.) Herkes kararsız ne yapacağını şaşırmış haldeydi çünkü. Bağdatında düşmesiyle birlikte çok şey değişti.
    ···
    1. 1.
      +1
      Kesnizani tarikatı. Sattılar ülkelerini kahpeler
      ···
  9. 109.
    +32
    27 Nisan 2003

    "Türk ajanları Iraktan çıkana kadar siz Iraktan çıkmayacaksınız." dedi Ertuğrul Ağabey. Sinirlenmiştim. Boşuna bekliyorduk. En fazla keşif yapıp Amerikan askeri saldırısını bekliyorduk. "Ağabey o zaman söyle gidelim alalım getirelim Türkiyeye adamları boşuna bekliyoruz." dedim.

    "Sen ne zamandır bu kadar emir sorgular oldun?" diye sordu. "Ağabey... " dedim. "Senin gidip alalım dediğin adamlar senden benden daha eğitimli adamlar ki bu vatan için ülkesini bırakıp başka toplumların arasına karışmış kişiler. Acil bir durum olursa gideceksiniz." dedi.

    "Yılanı ne yapayım?" diye sordum. "iddiaya göre onun elinde Türk ajanlarının isimleri var. Onu bir şekilde sor, soruştur öldür." dedi. "Adama neden yılan diyorlar?" diye sordum cevap gelmedi. "Serdar." dedim. "Efendim Ağabey?" diye baktı. "Aslanım işimiz çok sürecek gibi burada. istersen seni göndereyim Türkiyeye, haberi olmaz Ertuğrul Ağabeyin alışık değilsin." dedim. Yüzü gözü değişmişti çocuğun. "Aman ağabey, ben bu günler için eğitim aldım. Bu günlerde vatanıma hizmet veremeyeceksem neden buradayım." dedi. Bir şey diyemedim.
    ···
    1. 1.
      +17 -1
      Serdar'a şuku
      ···
  10. 110.
    +29
    4 Mayıs 2003

    Uzun süredir Ertuğrul Ağabeye ulaşamıyordum. Neredeyse 3 gün olacaktı hayra alamet değildi. Ayrıca Bağdattan gelen birisiyle konuştum. "Yılan kod adlı bir asker var mı?" diye. "Bir tane deli var, bir ıraklı generalin ağzından yılan sokmuş." dedi. Yalan, uydurma olduğunu anladım. Çünkü O sıralar generaller çok önemliydi. Özellikle Saddamın yerinin bulunması için hepsi sorgulanıyordu.

    Ama olabilme ihtimali vardı. Belki de bu yüzden yılan demişlerdi. Çok sinsi olduğu içinde olabilir. Ertuğrul Ağabeye bir kez daha anons geçmeye çalıştım. Yine çıkmadı kimse, sinirim iyiden iyiye bozuluyordu.

    Amerikan askerlerinin Irak'a yayılması kesinleşmişti. Bize doğru da geliyorlardı. O akşam yüksek gürüldü ile geldiler. Silahlıydık. Karşılık vermesek alıp zütürürlerdi, karşılık versek çok güçlülerdi. Mecburen sıcak temasa girdik.
    ···
  11. 111.
    +25
    4 Mayıs 2003

    Aslında Amerikan askerleri devriye olarak geziniyordu ama bu sefer durum farklıydı. Tamamen bölgede güvenliği sağlamak için geliyorlardı. Karşılık verdik tabii ki, tüm halk tarafından gelen bu karşılık benle Serdara zaman kazandırmıştı. Dağlara doğru izimizi kaybettirdik biz. Serdar savaşmak istese bile esir düşmemek için mecburduk. illa ki sağlanacaktı güvenlik çünkü.

    Dağın bir tarafına geçince dürbünden izlemeye başladım olayları. Yerde cesetler vardı. Amerikan askerleri duvarların arkasında değildi. Normal ellerinde silah yürüyorlar, bazıları 3-4 kişilik grup oluşturmuş gülerek konuşuyordu. "Düşmüş." dedim.

    Sonra bir evin önünde bir adamın gözünün önünde karısına saldırılıyordu. Görünce daha dikkatli baktım. Evet, adama silahı doğrultmuştu bir tanesi diğeri de karısına saldırıyordu adamın gözünün önünde. "Serdar, sence şerefli bir ölüm mü yoksa kötü bir yaşam mı?" diye sordum. "Her zaman şerefli bir ölüm ağabey." dedi. Sırtımdan sniperı çıkardım. "Ne gördün ağabey?" diye sordu. "Koşabilir misin? Yorgun musun?" diye sordum. "Koşarım ağabey." dedi dürbünü verdim. Çok geçmeden oda görmüştü gördüğümü. "Keşke iki silahımız olsaydı ağabey." dedi.
    ···
    1. 1.
      +1
      ALLAH VARSA KITAP YAZ LAN BURDA BITTIM BEN ONE LAN OYLE BI KISIM GOZUMDE BI AYRI CANLANDI
      ···
  12. 112.
    +26
    4 Mayıs 2003

    Sniper ile kadına saldıranı indirecektim de durmadan yer değiştiriyordu adam azcık nişangah kaymasında kadını öldürürüm diye korkuyordum. Gerçi kadın her türlü ölecekti ama benim kurşunum ile ölmesini istemezdim. Adamın yüzünde ki çaresizliği bir kez daha gördüm. Bir şeyler söylüyordu ağlayacak duruma gelmişti. Adamın namusuna gözünün önünde tecavüz ediyorlardı. işte savaşı kaybetmek böyle pis bir şeydi. Namert bir düşmanın olması böyle pis bir şeydi.

    "Allahım sen yanlış yaptırma." dedim kendi kendime, bastım tetiğe, kadının yanına yığıldı kaldı asker. Namlusunu adama doğrultmuş asker ise panik yapıp adama ateş etmeye başladı. Sonra döndü ve kadına ateş etti bense mermiyi değiştirip ona da ateş ettim. Çok geçmeden oda yere yığıldı. "Ağabey, ateşin buradan geldiğini anladılar. Gitmemiz gerekiyor." dedi. Koşmaya başladık dağa doğru. Arkamızdan ordu geliyordu çünkü ama ne olursa olsun o dağları yurdumuzun dağları olmasa bile biz daha iyi biliyorduk, çünkü onların başına dert edilmiş bir terör yoktu. Dağlarda çatışmıyorlardı. Koşmaya başladık.
    ···
    1. 1.
      +15
      Tutmayın beni amk amerikaya gidip anasını gibecem oranın
      ···
    2. 2.
      +1
      Nick-entry amk ahahah
      ···
  13. 113.
    +30
    8 Mayıs 2003

    Telsizden hala ulaşamamıştım Ertuğrul Ağabeye, küslük olmazdı. Sonuçta devlet için çalışıyorduk. Ertuğrul Ağabey profesyonel adamdı. Aramızda kan davası olsa yine vatan için bana kardeş gözüyle bakar operasyonu yönetir, yardım ederdi. Şimdi ne olmuştu da konuşmuyordu telsize, aklıma ölmüş olabileceği geldi. Bizim için hiç iyi olmazdı. "Hem nasıl ölmüştü ki?"

    "Vatandan haberimiz yok, kim bilir ne oluyor?" diye sordum. "Ertuğrul Ağabey cevap vermedi mi?" diye sordu. "Hayır." dedim. Soğukta dağda etrafı izliyorduk. "Ağabey Bağdata gitmeliyiz." dedi. "Neden?" diye sordum. "Bağdat şuan en güvenlikli yer Amerikalı askerler için, buraları didik didik edecekler, dikkat çekmeyiz." dedi. "Amerika güvenliği sağlamışsa girmek kolay olmaz." dedim. "Yaparız ağabey bir şeyler." dedi.

    O sırada Vatanın sesini duydum. "Vatan, iyi misiniz? Savaş durumu mu var Ertuğrul Ağabeye ulaşamıyorum." dedim. "Ertuğrul Ağabey Bingöldeydi. Bingölde deprem oldu. Ağır yaralıydı, kendine geliyor. iyi misiniz?" diye sordu. Beynimden vurulmuşa döndüm. "Şimdi durumu nasıl Ertuğrul Ağabeyin ölüm tehlikesi var mı?" diye sordum. "iyiye gidiyor, tek sorun kimliği." dedi. "Kimliği derken adamın kimliği her yerde geçiyor kimlikten sorun olabilir mi?" diye sordum. "Şuan hiçbir yerden geçemiyor, iyi durumda değiliz. Dengeler çok değişti." dedi. Derince bir iç çektim. "Biz iyiyiz." dedim. "Irak tamamen düşmüş." dedi. "Evet, tüm bölgelerin güvenliğini sağlıyorlar." dedim. "Türk olduğunuzu belli etmeyin." dedi. "Elimizden geldiği kadar." dedim.
    ···
    1. 1.
      +12
      kontrol ettim 1 mayıs 2003te saat 03:27de Bingöl'de deprem olmuş 6.4 şiddetinde.. ya sağlam bir araştırma var ya da adam harbiden casus beyler..
      ···
      1. 1.
        +1
        Kanka bende kontrol ediyorum hiç bir bilgide tezat yok şimdiye kadar
        ···
    2. 2.
      +1
      Yine Nick-entry amk ahahhaha
      ···
  14. 114.
    +29
    15 Mayıs 2003

    Dağlara kaçmış Sünniler ile konuştum. Birkaçı bizim kaçtığımız bölgeden kaçmıştı. Bir tanesi ile konuşma şansı buldum. "Gelenlerden 2 asker vuruldu. Bir tanesi yüksek rütbeliymiş. O bölgede güvenlik önemleri çok sıklaştırıldı. Her yeri arıyorlar" dedi. Vurduğumuz adamlardan bir tanesi rütbeli çıkmıştı.

    "Yılan diye birisi gelmiş bölgeye, namı kendinden önce geliyor. Kimse artık." dedi. Bir anda pür dikkat kesildim. "O bölgede mi hala?" diye sordum. "Bilmiyorum, sadece duyum. Ne oldu bir anda ilgilendin?" diye sordu. Bir şey söylemeden kalkıp Serdarın yanına yürüdüm.

    "Serdar bize bomba lazım." dedim. "Nasıl bir bomba ağabey?" diye sordu. "3-4 tane canlı bomba yapabilecek kadar." dedim. Gözlerini açtı şaşkın şaşkın bana baktı. "Aradığımız adam vurduğumuz iki kişi sonrası bölgeye gelmiş, uzak değiliz." dedim. "Uzaktan indiririz adamı." dedi. "Dağlarda kontrol vardır. Dikkat dağıtmak lazım." dedim.

    Amerikan askerlerinin çoğu genç ve bilgisizdi, hiç bilmediği görmediği bir coğrafyaya gelmişlerdi. Pgibolojileri bozuluyor, korkuyolardı. illa ki nöbet yerlerini terkedeceklerdi büyük patlamalar sonrası. Benim görevim yılanı öldürmekti. Ben bunu yapacaktım. Bunun içinde canlı bomba gerekiyordu. Hem amerikan askerlerinden intikam almak isteyen çok ıraklı vardı.
    ···
  15. 115.
    +30
    21 Mayıs 2003

    Gerekli bombaları temin etmiştik. Sanki bir komutan gibi yönetiyordum etrafa dağılanları. Bölgede ki dağları büyük ihtimal Amerikalı askerler idare ediyordu. Bir şekilde canlı bombaları içeri sızdırıp patlacaktık. Patlamalar sonucu Amerikan askerleri inmek zorunda kalacaktı aşağıya nöbet yerlerini bırakıp. Bizde nöbet yerlerine kümelenip kurşun yağdıracaktık bunların kafalarına kafalarına, benim tek amacım vardı oda yılanı öldürmek.

    Canlı bombalar coğrafyayı iyi biliyorlardı. Sonuçta onların vatanıydı. Amerikan askerleri orada işgalciydiler. Amerikan askerlerinin bilmediği çoğu şeyi oranın halkı biliyordu elbet, içeri gireceğiz biz dediler sadece.

    Sabaha karşı canlı bombaları gönderdik. Bizde hazırlandık. ilk patlamadan sonra çıkacaktık dağlara doğru. ikinci patlamada en azından nöbet yerlerinde olmamız gerekiyordu. ilk kez o kadar heyecanlanmıştım. Belki de o güne kadar Amerikaya en şiddetli şekilde direnme olacaktı. Diğer direnişçilere güç verecekti bu.

    Ve yüksek bir ses duyuldu. Ayağımın altında ki yerin titrediğini hissettirecek kadar büyük bir patlama, anında dağa çıkmaya başladık. Serdar yanımdaydı. "Ağabey, görevimizi yapacağız hissediyorum." dedi dağı çıkarken. Ben ise yorgundum, bir dağı inmiştim. Bir dağı çıkıyordum. Tam nöbet yerlerine gelmişken dağda ikinci patlama duyuldu. Bu patlamayı gözlerimle görmüştüm. Kulaklarım daha iyi işitmişti.

    Amerikan askerleri tahmin ettiğimiz gibi kimisi araçlarla kimisi yayan olarak inmeye çalışıyorlardı nöbet yerlerinden, intikam ateşiyle yanıp tutuşan, kimisi karısını, kimisi kocasını, kimisi çocuklarını kaybeden ıraklılar ateş yağdırmaya başladı Amerikalıların üstüne, o sırada üçüncü patlama gerçekleşti ve hemen sonra son patlama. Sokaklara yığılan sivillerde vardı. Sniper ile bakıyordum. Yılanın özelliklerine benzer bir adam arıyordum sadece. Görüp beynini dağıtmak için sabırsızlanıyordum.
    ···
  16. 116.
    +18
    21 Mayıs 2003

    Uzun boylu, iri yapılı birisini göremeyince bende gördüğüm amerikan askerine ateş etmeye başladım. Attığımı indiriyordum ama nişangahtan ilk hedefim o iri yapılı, 1.95 boylarında ki herifi bulmak öldürmekti. 5-10 dakika sonra ıraklılar aşağıya inmeye kalkıştılar. Benim için önemsizdi. illa ki görecektim onlarda intikam almak istiyorsa alacaklardı. Tahminimce hepsi ölecekti ama yanlarında zütürecekleri de vardı bu kişilerin.

    O sırada nişangaha bana doğru sniper doğrultumuş bir dizinin üstüne çökmüş adam takıldı. Göz göze geldiğimizi hissettim tetiğe bastım direk kendimi sağa doğru yere attım fakat tam sol omzumda bir uyuşma, acı hissettim ardından bir sıcaklık zor bela kalkıp nişangahtan adama baktığımda göremedim kimse yoktu. Vurmuş olsam yığılır kalırdı, yaralanmış olsa debelenmeye çalışıyor olurdu. Serdar bana baktı. "Ağabey vurulmuşsun iyi misin?" diye sordu. Omzuma bakınca şok geçirdim. Zaten böyleydi, o kanı görmeden şok geçirmiyordunuz.
    ···
    1. 1.
      +6
      Polat ın tabutun içinden çıkmışlığı var beyler gibinti yok
      ···
  17. 117.
    +19 -1
    21 Mayıs 2003

    Gözlerim karardı. Basit bir kurşun ile ölecek miyim diye düşündüm. "Ağabey." diye elleriyle yüzümü tuttu Serdar. "Ağabey iyi misin?" diye soruyordu. Hani ses donuklaşması varya, o yoktu. Ses daha iyi geliyordu da sanki ses farklıydı biraz. Her zaman duyduğum sesi duymuyordum. Kolumdan tutup kaldırdı beni Serdar hissettim o güne kadar hissettiğim en büyük acıydı.

    "Dayan ağabey." dediğini hatırlıyorum. Yürüyorduk dağda kendime geldiğimde güneş tepemizdeydi, saatlerce kolumu omuzuna atıp taşımıştı beni çocuk bırakmamıştı orada. En sonunda devrildim bir yere. Beni kollarımın altından tutup sürüklüyordu birisi.

    O zaman tek düşündüğüm şey şuydu. Yakalanmıştık ve sorguya çekilmek için birisi beni sürüklüyordu. Yolun sonuna geldik, oyun bitti. Buraya kadarmış. Umarım vatani görevimi yapabilmişimdir diye düşündüm. O yılanı öldürebilmişimdir diye düşündüm.
    ···
  18. 118.
    +23
    27 Mayıs 2003

    Gözlerimi açtığımda zifiri karanlıktı. Etrafıma baktım. Soğuk bir yerdeydim. Omzumda çok derin bir ağrı vardı ama kolumu oynatabiliyordum. Olanları düşündüm. Elimi belime attım silah yoktu, telsiz yoktu.

    Sniperda yoktu. Üşüdüğümü hissettim. içime bir üşüme giriyordu. En çok omzum sızlıyordu. Ayağa kalkmaya çalıştım başım döndü. Etrafa baktım nerede olduğumu seçmeye çalışıyordum ama bir türlü anlam veremiyordum. Bir adım attım.

    Yere yığıldım. Kendimden utanıyordum. Bir kurşun ile bu hale nasıl düşmüştüm. Omzuma aldığım kurşun nasıl olmuştu da bu kadar etkilemişti beni. Nasıl olmuştu da bu kadar bitkin düşmüştüm. Amerika ile direkt olarak savaşmak hiç kolay bir şey değildi.
    ···
    1. 1.
      +2
      panpa öldürme adamı aq daha sıkılmadık okuyoz
      ···
  19. 119.
    +27
    27 Mayıs 2003

    "Ağabey, iyi misin?" diye sordu birisi etrafıma baktım. "Serdar." dedim. "Ağabey, sessiz ol. Mağaradayız. Bizi arıyorlar, başlarında ki adam hiç tekin birisine benzemiyor. Acayip iri yapılı bu mağaraya da baktılar. Bizi sakladım. Çok yorgun düşmüşsün, yorma kendini." dedi.

    "Kaç gün oldu?" diye sordum. "Yaklaşık bir hafta ağabey bugün sayabildiğim kadarıyla 27 Mayıs." dedi. "Başlarında ki adam 1.95 boylarında iri birisi mi?" diye sordum. "Evet." dedi. "Bombalar etkiledi mi peki oraları?" diye sordum. "Her türlü destek gönderiliyor onu biliyorum. Mağaraya girdiklerinde konuşmalarını bize uzak oldukları için duymadım ama "Bunu Iraklılar yapamaz başkasının işi." dedi bir tane Amerikalı. Mağarayı da tam aramadılar. Bunlar hiç dağda bulunmamış belli." dedi.

    "Adamın yaralı gibi bir hali var mıydı?" diye sordum. "iri yapılı adamın mı?" diye sordu. "Evet." dedim. "Sol omzunda bez var ama yaradan dolayı değil sanırım. Simge gibi bir şey." dedi.

    Gülümsedim kendi kendime vurmuşum diye düşündüm ama her şeyden kötüsü ben yığılıp kalmıştım o kalkıp beni aramaya koyulmuştu. "Ağabey, dinlenelim 1-2 gün daha, çok yorgun düşeceğiz." dedi. Bir şey demedim. "Ayrıca ağabey aldığım bilgiye göre Musul ve Kerkükte Türk nüfusuna ait bilgiler kaybolmuş." dedi. "Nasıl yani?" diye sordum. "Amerika bomba düştüğünü iddia ediyor. Türkiye nüfus bilgilerini istedi ama Amerika yandığını iddia etti." dedi. Gece olduğu belli oluyordu. "Yarın sabah dışarı çıkıyoruz." dedim. "Ağabey... " dedi. "Çok dinlendik, yeter bu kadar." dedim sadece.
    ···
  20. 120.
    +21
    28 Mayıs 2003

    "Ertuğrul Ağabey." dedim. Serdar silahımı ve telsizimi almıştı geri aldım. "Uyanmışsın." dedi. "Türkiye'de durumlar ne?" diye sordum. "2 kişi hariç herkes döndü. Yılanı öldürebilirseniz sizde dönün." dedi. "Diğer iki kişi?" diye sordum. "Yılanın ölümü ile birlikte şaşıracaklardır. Eğer gerçekten hakediyorlarsa o arada ikisi de döner, eğer ölmedilerse tabii." dedi.

    "Ağabey çok güçlü birisi, ben kaç gündür yatıyorum adamı vurmama rağmen ayaklanmış beni arıyor. Kim bu?" diye sordum. "Sen ondan daha iyisin aslanım, senin taşıdığın kan ondan daha üstün. O aylarca dinlendi. Bu güne hazırlandı. Sense aylarca sahadaydın, bu günleri engellemeye çalıştın. Bu yüzden bitkin düştün, senin yerinde o olsa ayağa kalkmazdı." dedi.

    Bir anda şaşırmıştım. Ertuğrul Ağabey hiçbir zaman bizi yüceltmezdi ama ilk kez bunları söylemişti. "Elimden geleni yapacağım ağabey, nüfus kaybolmuş." dedim. "Gerekli bilgileri yakında alacağız, yedekleri karakolumuzda var." dedi. "Süleymaniye'de ki karakoldan mı?" diye sordum. "Evet." dedi. içim rahatlamıştı.
    ···