-
51.
+12yaşadığım olaylarda en çok bu anlattığım kişilerin etkisi oldu. tabi olaya en son eklenen nilanın yeri çok daha fazlaydı enteresan bir şekilde.
salıdan perşembeye kadar, hızlandırılmış şekilde anlatıp, bitirmeyi düşünüyorum bir aksilik olmazsa. (mesajdan soran arkadaşlar için söylüyorum. ne bu anlattıklarım,
aynı şekilde devam ediyor ne de tamamen kopmuş durumdayım onlardan. hala istedikleri zaman hayatıma etki edebilcek insanlar. ama ben de çok değiştim o 1 yıllık süreçte.
vakit bulabilirsem ilerde bazı detaylara değinirim.) şimdilik iyi geceler... -
-
1.
0Hadi bro daha ne kadar rez alalim
-
1.
-
52.
+122 taraf da 2 farklı zombi grubuymuş gibi birbirine koşturmaya başlamıştı. tam ortalarında kalmıştık mikoyla birlikte ve yerdeydim hala mal gibi.
tam nilalar yanımıza geldiğinde kalkıp, eşlik etmiştim onlara. bıçak dahil hiçbir silahın kullanılmadığı o anda ölümcül bir kavga başlamıştı. nila ve serana yan yana motorlu grubu
bizimkilere hiç gerek olmucakmışcasına indiriyorlardı. ama mikonun nasıl bir adam olduğunu o günkü kavgada anlamıştım. hayatımda gördüğüm en cesur adamdı o bin.
(ilk tanıştığımız gün, onu kurtardıktan sonraki yaptığı gırgırı hatırladıkça gülerim. adamlar karı gibi dalıyordu, uyuya kalmışım tarzı bi şey demişti.
o gün niye kaçıyordu hiç sormamıştım ama herhalde, o adamlara en başta karşılık verseydi hiçbir şekilde tanışmamıza gerek kalmazdı.)
tuttuğunun bi tarafını kırıyordu resmen tek hamlede. ya da bana öyle geliyordu o anki şokla. kimle karşı karşıya gelse anlamsız güreşme durumu söz konusu olmadan
bitiyordu, karşıdaki adam hareketsiz kalıyordu bi anda. ortalık hafif durulur gibi olduktan sonra tamamen onların arabalarının ve motorlarının olduğu kısma tek başına yürüyen miko, adamın indiği arabaya girip, elinde 2 çantayla birlikte döndü kendi jipine. serananın dönüyoruz lafıyla birlikte, bizim tayfa motorlara döndü ve karşı tarafın bunağa odaklandığı o sırada, dönüş yoluna geçmiştik. -
53.
+12telefon numarasını vermemesi iyice düşündürmüştü beni yolda giderken.
ama evi gezdiğimden dolayı elime verilen poşetten cebim muhtemelen para doldu diye mutlu bir şekilde dönüyordum eve. yolda çantayı açmadım bile, bir an önce eve varmak istiyordum. döner dönmez telefondaki arkadaş mesajlarına döndüm.
annemler hiç aramamış bile boşuna kafama takmışım az da olsa. yine de bu cins grup yüzünden başıma bi şey gelme ihtimaline karşılık aramak istedim, iyi olduğumu öğrenip rahatsız etmemeleri için 2-3 gün.
neyse annemlerle konuşup iyi olduğumu buradaki tatilin iyi geleceğini falan söyledim, uzatmadan bitirdim konuşmayı. sanırım 1 saat falan duşun altına girip the wolf-joaquim şarkısıyla düşüncelere daldım. gece olabilcek şeylerin ihtimallerini tartıp durdum kafamda. biraz internette takıldıktan sonra yemeği falan aradan çıkarıp 1-2 bira içtim kafam biraz daha rahat olsun diye. sonra saat 12.20 civarı dediği yerde olup beklemeye başladım. arabanın gelmesini beklerken kutuyu açmayı unuttuğumu farkettim. nasıl bu kadar dalgın ve aptal olabilirdim bilmiyorum. belki o geceyle bile ilgisi olabilcek şeyler vardı içinde.
kısa süre içinde kafamdan bunları atıp önüme yanaşan siyah jipe tereddütsüz bindim. içerde sadece kato oturuyordu. yanına oturdum hiç sesimi çıkarmadan,
elindeki çantadan çıkarttığı siyah poşeti geçirmesi gerektiğini söyledi kafama.
içimden gibicem artık ordan burdan çıkardığınız poşetleri desem de üstelemenin bi faydasının olmucağını bildiğimden dolayı sorun değil diyerek müsade ettim. bunları o an çok normal bir şeymiş gibi yapma cesaretim nasıl oldu bilmiyorum ama yapıyordum fazla sorgulamadan. -
54.
+12normalde gece yazıcaktım ama saat 18.00 gibi gelip merakta kalmayın diye geceye kadar
3-4 part atıcam. sövmeyin arkadaşlar, şu an hayatım mükemmel gidiyor olsa da bağlantım
kopmuş değil bu insanlarla. sürekli kuşku içindeyim. yavaş yavaş anlatıcam, arada girip kontrol ederseniz, beklemeyin böyle lütfen. -
55.
+12olayın başladığı ilk 3-4 günü ayrıntılı anlatma nedenim, olayların nasıl geliştiği konusunda kafa karışıklığı yaşamanızı istemememle alakalı.
baykuş gibi sürekli gece görüşüyorduk nedense.
gündüz yerin altına mı giriyorlardı napıyorlardı bilmiyordum. evime gündüz gelmeyi biliyorsun dıbına koduğumun kızı neden gündüz buluşamıyoruz diye konuşuyordum kendi kendime.o gün biraz düşünmeyi bırakıp buluşma saatine kadar kendime zaman ayırmak istedim. önce yaşadıklarımı tek tek yazmaya başladım okey puanlarını yazmak için kullandığımız deftere. ardından akşam üstü ilk günkü kavganın yaşandığı denize gittim. bomboş olan sahilde ve kış günü o soğuğu hissettiğim bir günde dalgalı suya saldım kendimi. yürüyerek ilerledim kafam dahi girene kadar sallana sallana dalgalı suda.
kendimi dokunulmaz biri gibi hissetmeye başlamıştım bile o imzadan sonra. zütümde anlamsız bir kalkıklık oluşmuştu, normalde karı gibi bağırcağım suda, sesimi çıkarmadan yüzmeye başlamıştım. yaklaşık 8-10 dk arası suda kaldıktan sonra giyinip ıslak ıslak uzandım kumlara. niye uzanmayayım ki kıyafet sorun muydu benim için ? tabiki hayır. -
56.
+12evin önünde tekrar toplandıktan sonra, herkes yapması gerekeni biliyor diyip seranayla içeri girdi, çantaları nilaya vererek. motorlar ve jipler bi anda kayboldu.
nila yanıma gelip çantaları bana verdi direksiyona geçti ve bizim eve döndük çantalarla birlikte. bunlar niye bizde kalıyor dıbına koyayım, bunağı eve musallat edecekler, babamların başı belaya gircek falan diye korksam da sesimi çıkarmadım hiç. gibtir et olum, bi şey olmaz bu adamlar yanındayken, bak! böyle bi olayda bile zütümüzü kaşıyarak gidip geldik, bu muydu yani önemli gece dedikleri falan diye rahatlatırken kendimi, nilanın çantaları koltuğa bırakıp gel benimle hemen demesiyle kursağımda kalmıştı her şey. benim sıramın yeni geldiğini o an anlamıştım. meğer hiçbir şey yapmamışım ben.
banyoya sokup güzelim saçlarımı aldı elimden huur. kızlar haricinde tek saçları uzun olan adam bendim harbiden grupta. kısa saç takılıyordu adamlar anlamsız bir şekilde.
buz gibi soğuk suyu da açtı, bu suyun altında yıkan şimdi diyip çıktı. ahlaya vahlaya ve fazla bağırmamaya çalışarak yıkandım.
niye o çıkınca suyu ısıtmadım bilmiyorum ama zütüm tireye titreye, saçsız versiyonumla buz gibi duşu da aradan çıkarıp odaya döndüm. ben çıktığımda nila çoktan gitmişti.
çantanın birini bırakmış diğerini almış ve not bırakmıştı bir tane. adres ve saat vardı yine sadece. şifreli olan çantada muhtemelen para vardı ama hiçbir açma girişiminde bulunmadan hazırlandım. -
57.
+12o gün hayatımı giben adamlar o iğrenç bodrum katında bağlı halde duruyorlardı.
nerden öğrenmişlerdi de yakalamışlardı dıbına koyayım. ne alaka lan falan diyordum kendi
kendime. ama son olanlarla birlikte eskisi kadar sorgulamamaya başladım.
zamanla öğrenicektim zaten her şeyi. o sıralar şaşırmamaya şartlıyordum artık beynimi.
kato ve balkı kubrick in otomatik portakal filmi hakkında muhabbet ediyorlardı hiçbir şey yokmuş gibi. bana selam verip konuşmalarına geri döndüler.
adamlardaki rahatlık bi çok insana vay karını gibeyim tepkisi verdirtçek olsa da hafiften alışmaya başlamıştım. ama yine de ebenizin amı artık dediğim anlar oluyordu.
daha çok yeniydim dıbına koyayım. serana katolara bi şeyler fısıldayıp
odadan gönderdi onları ve hiçbir şey demeden çıktı arkalarından. adamlarla yalnız başıma kalmıştım odada. bu adamlar sana hediyemiz, al şöyle şöyle yap tarzı bi şey dese 1-2 tane vurup hıncımı falan alır bırakırdım. konuşmadan gitmek de nedir dıbına koyayım.
daha sıska ama zeki görünümlü olan bin konuşmaya başladı. aylık düzenli 10 binle anlaşalım duruma göre bu para 10-15 bin aralığında artış gösterir dedi.
ne saçmalıyordu bu dıbına koyayım. sıska olan bin paradan bahsederken dinlemeden arka arkaya 2 tane vurdum suratının ortasına sesi kesildi.
yanındaki sığır ayı gibi böğürüyordu dokunma lan ona diye. uşağıydı sanki dıbına kodumun evladı. sabah 2 kişi belamı giberken sesin çıkmıyordu lan bin diyip sıskaya 1 tane daha vurdum.
sıska hafif kendinden geçince tamam 25 bin vericez dur artık dediğinde cevap vermeden çıktım odadan. seranaya gidip neden bahsediyor bunlar dedim.
ne kadar teklif ettiler diye sorduğunda 25 bin cevabını alınca ilk iş için çok iyi başlangıç dedi. o paranın 10 unu düzenli olarak mikoya veriyorsun kalanlar senin oluyor,
şimdi motoru al evine dön dedi. nasıl senin oluyordu lan. beni döven adamları ayağıma kadar getirmişler. 3 tane yumruk atıp yanındaki sığırın ağzından tamam 25 bin tl vericez
diye bir cümle çıktı diye o para benim mi olacaktı. kafam allak bullak olmuştu yine.
motor sürmeyi bile bilmiyordum dıbına koyayım. o an söylemeye utandım böyle bir şeyi. anladı herhalde cevapsız kalışımdan, katodan beni bırakmasını istedi ama eve dönmek istemiyordum. yapacak hiçbir şey yoktu dıbına koduğumun evinde. -
58.
+11yaklaşık 10 dakika sonra durduğumuzda şaşırmıştım. mola vermelik bi durum olamazdı, daha yeni çıkmıştık. 10 dakikada şehir de değiştirmiş olamazdık dıbına koyayım.
geç kalmamla ilgili sorulabilcek hesap korkusu olsa da biraz, kalktım yattığım yerden.
geniş bi arazide bize bakan helikopteri gördüm. özgünün yaptığı telefon görüşmesinden
sonra, araba tekrar çalıştı ve helikoptere doğru ilerledik. vay dıbına koyayım demiştim, ben arabanın arka tarafında uzanarak geçirceğim uzun ve sıkıcı bir yolculuk düşünürken, helikopter karşımda durmuş bana bakıyordu. herkes çantalarını yükleyip helikoptere geçti, herhangi bir şey sormadan. özgünün az önce pilotla konuşmuş olduğunu ve pilotu beklediğimizi düşünürken, bu sefer sıcak gülüşüyle helikopteri haz alarak kaldırdığında bi kez daha afallamıştım. kesin öldük anasını gibeyim diye düşünürken, çoktan ilerleme katetmişti bin. denizin ve dağın üstünden, 50-60 km lik mesafeleri olan ilçeleri, enlemesine giderek 10 ar dakikada geçiyorduk resmen. nedenini bilmediğim bir şekilde, nilanın elini tutup olacakları bekledim. ilk defa huzursuzluk görmüştüm onun suratında, bu beni iyice rahatsız etmişti. bindiğimiz yere göre çok daha küçük bir alana iniş yapmıştık gittiğimiz yerde. ben, helikopterden inip limuzine geçeriz diye düşünürken özgüne çok büyük saygı duyduğunu belli eden bir adamın şöförlüğünü yaptığı kamyonun arkasında bulmuştum kendimi. adam belki 10 yaş büyüktü özgünden ama her istediğinde ayağını yalayacak kadar çekingen duruyordu. -
59.
+2 -9kütük gibi yazı amk uğraşamam eksi
-
60.
+11Normalde sürekli kulaklığı takılı uyuya kalan ve gibseler haberim olmayacak kadar ağır uykusu olan bir insanım. Ama o gün terasta sızmıştım ve o sesi duymuştum.
Başta demiştim ya kader mi şans mı ya da her ne gibse bilmiyorum diye. O yüzden o kısmı detaylı girdim. Çünkü o terasta uyuya kalmam ve sesi duymam bütün hayatımı değiştirdi.
Belki giblememeliydim, içeri girip tv nin karşısına geçmeliydim. belki o silah sesinin o gün gördüklerimle yakından uzaktan alakası bile yoktu.
ama dışarı çıkma fitilimi ateşleyen şey olmuştu. Yaklaşık 10 dakika içinde hazırlanıp, telefon-kulaklık-cüzdan ne var ne yok evde bırakıp sadece sahilde biraz içmek için 50 tl nakit alıp attım kendimi evin dışarısına. Kışları bu kadar sakin olduğunu bilsem de o sesten midir nedir bilmiyorum bi huzursuzluk vardı sanki etrafta. Sanki az önce burda
yaşayan son insan da öldürülmüştü de tamamen boşalmıştı xxx. -
61.
+11bu ne dıbına koyayım? nereye gidiyoruz böyle? şaşkınlığıyla birlikte, yüzümde anlamsız bir gülümseme vardı. belki gurur verecek bi şey değildi, ama o an yanımda bu 2-3 günlük tanıdığım manyaklar varken hiçbir şeyden korkum yoktu.
kimsenin bu adamlar yanımdayken bana zarar veremiceğini düşünüyordum. aptaldım...
nilaya sarılmış halde ve 30 kişiye tek başıma girebilcek anlamsız özgüvenle bekliyordum olacakları. hiçbir şey söylememişlerdi bana.
seranayla takıldığımız kulubenin o son yoluna sapmadan, daha geniş yoldan ilerledik tepeye doğru. tepenin son yokuşuna gelmeden önceki araya saptı kalabalık.
indiğimiz yolda geniş bi arazi ve bizi bekleyen yaklaşık 20 tane motorluya eşlik etmiş 5-6 tane lüks araba vardı. yaklaşık 50-60 kişi vardı o an ki tahminlerime göre. ama enteresan bir şekilde en ufak bir korku duymuyordum. efsane bir filmin can alıcı bi sahnesindeki, herkesin güvendiği başrol oyuncusu gibi hissediyordum kendimi. oysa sadece hiçbir gibten
haberi olmayan bir piyondum. herkes yerini aldıktan sonra, miko araçtan indi ve karşı gruba doğru ilerledi. jipten sadece seranayla miko inmişti. serana yanımıza geldi, miko diğer adamlara doğru ilerlerken. bugün mikonun başına ne gelirse aynısı senin de başına gelicek diyip döndü kendi jipinin durduğu yere. o ne demekti şimdi dıbına koyayım.
bizim arabalardan başka kimse inmedi. motor tayfası da motorlardan inmemiş şekilde dikiliyorlardı. mikonun ilerlediğini gören kalabalıktan 2 kişi ona doğru ilerlediler. ağzım açık halde izliyordum olacakları. hararetli bir tartışma başlıcak gibiydi 3 ü arasında. miko niye tek gitmişti ki ?
hiç konuşacaklar gibi bakmıyorlar birbirlerine diye düşünürken 2 sini bi anda kafa kafaya tokuşturup bayılttı dıbına koduğumun hastası. ne bizden ne karşı gruptan ses çıktı bu hamleye. donup kalmıştım dıbına koyayım. -
62.
+11bi 5-10 dk anlamsız bir mutluluk içinde gülümserken yanıma 2 tane çocuk geldi.
ilk defa gördüğümü düşündüğüm bu çocuklar ( ilk günkü çocukları hatırlar mıydım
bilmiyorum ama değillerdi sanki) hiçbir şey söylemeden bayıltana kadar girdiler bana. normalde biraz cüsseli biriyim ve babamın abuk subuk dövüş fantezileri takuna
küçüklükten aldığım az buz bir eğitimim var. ama öyle geliyor ki muallakler sen şu musun bile demeye gerek duymadan yatan adamı kanırtıyorlar. gözlerim kararıp görüntü geri geldiğinde sahilin çıkışında benden uzaklaşırlarken gördüm adamları. tekrar saldım kendimi yere kafamın kalkmıcağını hissedince ve acıyla birlikte pis bir kahkaha daha attım. bi 5-10 dk sonra doğrulup kuma bulanmış vücudumu tekrar suya saldım ve hastalığa tamamen meyilli bir şekilde su damlata damlata eve doğru yol aldım.
al sana dokunulmazlık dıbına koduğumun evladı ? nerde seni tek eliyle etkisiz hale getiren ciksi kız ? nerde o maskeli huur evlatları ?
al sana kanlı imza diye sövüyordum yolda. -
63.
+10durun dıbınıza koyayım, daha yeni uyandım, ne ara kalktınız? ayıldınız? giyindiniz? geldiniz? ciddi konuşmalar yapıp belki de başka bir iş için evden çıktınız?
biraz ağırdan alın şu koduğumun hayatını, bana bu kadarı fazla tarzı düşünceler eşliğinde giyinip, kahvaltı yapmak için çıktım arkalarından 10-15 dk sonra.
üstümde aptal bir halsizlik ve ağrıyla birlikte, yaz kış açık olup efsane börekler yapan meşhur fırına gittim. kahvaltımı yaparken, garsonlardan birinin beni izlediğini farkettiğimde, başlarda yanlış anlaşılmadır tarzında bir düşünceye sahip olmuş olsam da kahvaltımın sonuna kadar devam ettiği için çok fena huzursuz olmuştum. parayı ödeyip hemen kaybolmak için içeri girdiğimde, kasiyerden aldığım hesabınız çoktan ödendi cevabı, iyice sinirlerimi bozmuştu.
hiçbir şey sormadan, hemen arabaya binip eve döndüm. direkt eve girip,
kapıyı da kilitledim arkadan paranoyak bir şekilde. masadaki zarfı görünce son günlerde ne kadar dalgın olduğumu farkettim bir kez daha. hemen içini açıp tahmin ettiğim parayla karşılaştım. 15 bin tl bana bakıyordu masum masum. sürekli kafama takılıyordu.
ne yapmıştım da bu kadar basit bir şekilde elime böyle paralar veriyorlardı ? ayrıca bu gece benim için neden bu kadar önemli olacaktı ?
işte tam o an düşünmeyi bırakma şartı koymuştum kendime, yoksa kendimi gibecektim düşünmekten ve sinirden.
bi çok sorunun cevabı olan klişe kelimenin kollarına bıraktım kendimi, 'zaman'. -
64.
+102 günümü dediği gibi geçirdikten sonra, 3. gün serananın yanağıma koyduğu buseyle açtım gözlerimi. eşyalarımı toparlamamı ve ritüel günü kırdıkları telefonumla kopardığım bağlantım gibi, bu evle olan bağlantımın da kopma zamanımın geldiğini söyledi. maskelilerin kağıtlara yazdığı 4 isimden biri olup, başka bir şehre geçme ihtimalim varmış. seçtikleri isimler gece yarısı belli olacakmış ama sonuç ne olursa olsun bu evle bağlantım kopacakmış.
aklıma maskelileri gördüğüm ilk an gelmişti. orda serananın hareketiyle gitmişti bu tayfa. madem, serananın bilmediği bir şehir değiştirme olayını, bunlar kararlaştırıyor,
neden o gün seranayı dinlemişlerdi ? kafama takılan bu soruyu kurcalamam gerektiğini biliyordum. belki basit bir nedeni vardı ama o maskeli tayfa olayı engel olamadığım bir şekilde rahatsız ediyordu beni. her taka alışmaya ve sakin olmanın günlük eğitimini almaya başlamış biri olmama rağmen, o grup tüylerimi ürpertiyordu.
seranaya düşüncelerimi yansıtmadan toparlanıp, zütürdüğü küçük ama güzel eve yerleştim. sadece bana özel ayarlanmış gibiydi. tek yapmam gereken o aptal karar anı
için geceyi beklemekti. ne tür bir hamle yapacaksam o gece yarısı yapacaktım. -
65.
+10yapmak istediğim hamle olayını ertelemiştim, kalabalık ve ciddi ortamdan dolayı. kendimi, 10 larca yaşlı aslanın arasında duran fare gibi hissediyordum.
ben kimim ki maskeli gruba herhangi bir hamlede bulunuyorum dıbına koyayım.
bi gün aralarındaki ast üst ilişkisini öğrenmeyi kafama koymuş olsam da, o gün bu gün
değildi. özgünün eline, muhtemelen içinde yapacaklarımızın yazılı olduğu bi kağıt verildikten sonra, gecenin bittiğini ima eden, odadan sessiz bir şekilde ayrılma hareketini yaptılar. özgün bizim grubu yanına çağırarak, yarın gece burdan ayrılacağımızı ve tam olarak hazır bir halde verdiği adreste bulunmamızı istedi.
nereye gittiğimizi sorduğumda alamadığım cevap hem küçük düşmüşüm gibi hissettirdi hem de huzursuz olmama neden oldu.ama ses çıkarmadım, bekleyip görmekten başka çarem yoktu.
hazırlanmak için eve döndüğümde annemleri düşünmeye başlamıştım biraz. ciddi ciddi çıkmışlardı lan hayatımdan. acaba, şimdiden merak edip ulaşmaya çalışmışlar mıdır?
diye düşünüyordum sürekli. bütün hazırlıklarımı yapıp parayı da kış olduğu için kimsenin görme ihtimalinin olmamasının verdiği rahatlıkla, bi ağacın altına gömdüm.
tek yaptığım müzik eşliğinde düşünmekti son gecemde. tavanı izleyip, içimden sorduğum cevapları, aynı şekilde içinden verdiği cevaplarla karşılayan tavanla göz teması kurdum bütün gece. sonraki gece, verilen adrese gitmem gereken zamandan 5 dakika geç gittiğimde, imalı gülüşüyle özgün karşılamıştı beni.
nilayla musadın sadece arkadan izlediği o anda, ne kaba güç kullandı ne de seri bir hareket yapmıştı özgün. nereme dokunduğunu anlayamadan bayılmıştım.
imalı gülüşüyle o gece tanışmış olmuştum.
gözlerimi açtığımda yola çıkmıştık toplu bir şekilde. aptallığı üstümden attıktan sonra xxx ten anca çıkmak üzere olduğumuzu farkettim. nilayla biz arkada, musad arabayı sürüyor ve özgün yanında oturmuş halde ilerliyorduk. dokunan bayıltıyor anasını gibtiğimin grubunda diye düşünürken hiç sesimi çıkarmadan nilaya baktım sadece.
öndekilere ses vermeden koydum kafamı tekrar, hafif gülümsedi bana. ben de uyanmamış gibi yapıp uzandığım bacaklarında, sessizce durmaya devam ettim.
acaba nereye gidiyorduk ? -
66.
+9serananın söylediği laf aklıma gelince, nilanın yanından ayrılıp, mikonun yanına doğru ilerledim hızlı adımlarla. düşmüş adamların yanında dimdik durmuş,
hiç konuşmadan, tehditkar bakışlarla motordaki korkutucu tiplere bakıyordu. yanına geçip beklemeye başladım hiçbir şey söylemeden. neden böyle bir şey yaptığımı ben bile bilmiyordum. anlamsız bir sessizlik vardı. büyük bir olay öncesi yaşanan korkutucu bir sessizlik olduğunu dünyadaki en aptal insan bile anlardı.
ne anlamsız bir sahne lan gibicem artık, ne oluyorsa olsun artık diye düşünmeye başlamışken lüks arabalardan birinden 60-65 yaş aralığında bir adam inip, yanında
2 izbandutla birlikte bize doğru geldi. o yaştaki bir adamda nasıl oluyor da dünyanın kurucusu gibi bir görünüm oluyordu, anlam verememiştim. o ana kadar korkmamıştım ama o şık giyinimli cins adam, 2 azmanla birlikte yanımıza gelince zütüm biraz titremişti. adam hiç konuşmadan tam dibimizde durup mikoya sağlam bir tokat patlattı.
ilk hasgibtiri o zaman çekmiştim. bu adam harbiden taşşaklı çıktı dıbına koyayım, acaba 3 adım geride mi dursam lan diye düşünürken 1 tokat ta bana asıldı. feleğim dönmüştü dıbına koyayım.
3-4 kişi dalarken öyle afallamamıştım ben önceden. vurcağı yeri biliyormuş pekekent. direk denge sistemimin dıbına koydu oturdum kaldım yerde. kendi yediği tokada sesini bile çıkarmayan miko, bunağın bana attığı tokattan sonra, yanındaki izbandutların anasını kanırttı çok kısa bir sürede. sonra elini kaldırıp kısa bir tereddütten sonra yaşlı adama da vurup yere serdi erifi. sessizliğin bozulduğu an tam olarak o son hamle olmuştu. -
67.
+8saat 24.00 ı gösterdiğinde, sakin kalmanın derslerini almaya başlamış biri olmama rağmen, heyecanlanmıştım. bu sefer çok daha lüks bir evin salonunda, yuvarlak masaya dizilmiş maskeli grup ve masanın yanında ayakta duran mikoyla serananın karşısına dizilmiştik 20 farklı kişi. nila ve kato rahat bir şekilde olacakları beklerken, ben onlar kadar huzurlu değildim, ama belli etmiyordum. adamlar hiç konuşmuyordu dıbına koyayım. anlamsız anlamsız bize bakıp, birbirlerine dönüyorlardı tekrar.
sanki maskeler aracılığıyla sadece birbirlerinin duyabildiği konuşmalar gerçekleştiriyorlardı. o huzursuz bekleyişten 10 dk sonra falan, kağıtlar masanın ortasına itildi ve miko tarafından sesli açıklaması bize sunuldu. o an adını öğrenmediğimiz başka bir şehirde, yaklaşık 1 aylık bir göreve seçilen 4 kişinin ismi...
musad, nila ,ben ve özgün. ilk saydığı 3 lü 1 er adım öne çıktık. özgün denilen çocuk başka bir kapıdan girip, önce yuvarlak masaya gidip bi şeyler söyledi, sonra yanımıza gelip bekledi. farklı bir duruşu ve rahatlığı vardı bu adamın. evin başka yerinden gelişi olsun, rahat bir tavırla masaya gidip konuşması olsun ve belki de sonradan göreceğim nice özelliği olsun, enteresan bir tipti. musad ve özgünden kısaca bahsetmem gerekirse; musad, uzun boylu, kalıplı, çok ciddi bakışlara sahip ama çok eğlenceli bir çocuktu. son 3 senesini türkiyede yaşamış, bi çok farklı ülkede bulunmuş, arap asıllı biriydi.
özgün ise sürekli rahat tavırlarıyla takılan, sürekli gülümseyen ama gülümsemesiyle bile insanı huzursuz edebilen bir insandı.
özgün hiç bir zaman direk sinirlenmezdi, onu net bir şekilde öğrenmiştim. 2 farklı gülüşü vardı bu adamın. birinde ciddi bir adamı küçümserken ya da herhangi bir konuda
komik bir muhabbet olurken attığı sıcak gülüş, diğeri ise patlama öncesi yaptığı imalı gülüş. ama sonradan bi çok kez tanık oluşumdan dolayı biliyorum ki, bu adam 2. gülüşünü atıyorsa yanında durmak aptalca bir hareket oluyordu. -
68.
+8uyandığımda salondan konuşma sesleri geliyordu.
yerde sızıp, yatakta uyanmıştım enteresan bir şekilde. istediği kadar cins teknikler bilsin, o kızın beni taşıma şansı yoktu. hafif ayıldıktan sonra salona geçtim iyice meraklanıp. salonda serana, nila ve miko arasında ciddi bir konuşma dönüyordu. kato da onlardan küçük bir
emirle izole edilmişcesine, terasta manzarayı izliyordu. beni farkettiklerinde, mikonun 2 sine attığı bakışla, kaleme gerek duyulmadan görünmez bi anlaşma imzalanmış oldu
aralarında. yanlarına gidip oturduğumda, içten içe biraz sinirliydim aslında ama belli etmemiştim. çünkü ailemin kullandığı bu eve kafalarına göre girip çıkabilme olayları rahatsız etmişti biraz. ama böyle bir şeyi söyleme lüksüm yoktu onlara. nilanın çantadan çıkardığı zarfı masaya bırakmasıyla ayaklandılar.
bu gece senin için önemli bir gece ve büyük bir işe ilk adımın niteliğinde olacak dedi miko sakin ses tonuyla. serananın katoya yaptığı el hareketiyle ve nilanın seni gece burdan alırım demesiyle birlikte ayrıldılar evden. -
69.
+812.30 gibi gelip 5-6 part daha yazıcam.
o kısımlarda anlatmış olacağım kızın yeri çok ayrı oldu hayatımda.
hayatımdaki büyük değişimde en büyük etki o oldu diyebilirim sonradan.
salı gününden sonra olayları hızlandırıp anlatıcam perşembe gecesine bitiricem muhtemelen. -
-
1.
0kim lan o kız ? o kadar adamdan daha çok etkisi olan ? adı ne bunun züt. dökül.
-
1.
-
70.
+8gece 12 gibi devam edeceğim.
-
-
1.
+1Etme etme, sayende deli gibi ders çalışıyorum. "Bi not daha arayım belki yazar zütveren" diye diye bitirmek üzereyim, bi kadın doğum kaldı iki gün daha oyala lütfen
-
1.