Rezeeve

Size bir insanın potansiyelinin nasıl kontrol altında tutulabileceğini anlatmak isterim.

Örneğin iki arkadaşsınız. Ve uzun zamandır bir aradasınız. Zevkleriniz aynı, nerdeyse birbirinizden hiç farkınız yok. Bir şey hariç. Birinizin mükemmel işler başaracak potansiyeli var. Ancak diğerinin yok.

Bu durumda olması gereken potansiyeli olan kişinin ikisini de zengin etmesidir değil mi?
Değil. Zayıf olan arkadaş güçlü olanın ne kadar başarmasını istesede onu geriye çeker. Yapması gerekenleri yapma cesaretini kırar. Ve ikisi de başarısız olur.

Şimdi bunu aile yapısı içerisinde inceleyelim. Anne ve baba küçükken şarkıcı olmaya çalışmış ve başaramamıştır. Çocukları ise tam bir yetenektir. Ancak ailedeki bireyler onun ne kadar başarılı olmasını istese de; çocuklarının kendilerinden iyi olduğunu kabul edemedikleri için onu engellerler.

Bu aşamada sizin başarma ihtimaliniz arkadaşlarınız ve aileniz tarafından düşürülüyor olabilir.

Bana hayır böyle bir durum yok diyebilirsiniz olabilir. Ancak unutmayın ki kimse kendinin en zeki olduğuna inandığını açıklamaz. Ancak öyledir. Instagrama girdiğinizde tatile gidenleri görerek kıskanmanız, belki de tatile gitmiş gibi yalanlar atmanızın sebebi bu basit kıskançlıktır.

Size bir savaş anlatmak isterim. 20 ya da 30 kişilik bir çifçi grubu göç etmektedir. Gittikleri yönde ise o bölgenin gördüğü en zalim ve acımasız savaş kabilesi vardır. Yemeklerini bile çalarak karşılarlar.

Çiftçi kabilesi yagmurlu havada yorgun düşmüş bir şekilde bu köyün sesine doğru giderler. Tabi onlara doğru ışıkla gelen bir ekibin saldırı yememe şansı yok bu kabileden. Hemen 5 kişilik güçlü bir ekip gider onları karşılamaya.

Atlılar çiftçilerle karşılaştıkta onlarla dalga geçer ölüm seçenekleri sunmaya başlarlar. Çiftçiler bir anda yere yatar ve toprağa iyice yapışırlar. Atlılar güler. Bari az korkutsaydık diyerek içkilerinden içerler. Tam o anda, bir aydınlık ve müthiş bir ses ile gökten bir yıldırım atlılara düşer.

Atlılar orda ölür. Çiftçiler ise yere yattıklarında yıldırımın onlara değil en yüksekteki yere düşeceğini bilmektedirler.

Kabile sesi duyar duymaz. Toplu bir şekilde yıldırıma hareket eder. Durumu gördüklerinde çiftçilerden korkar ve onları yıldırım tanrısı sanarlar. Çiftçileri besler. Ve onların altında çalışmaya başlarlar.

Bu sırada yemek toplamak için giden bir atlı birliği kabileye geri döner. Kabiledeki herkesin bir kaç köylüye taptığını görür ve inanamaz. Ne olduğunu sorduğunda insanlar olayı anlatır. Olaydan etkilenmeyen birlik tek bir hamlede tüm köylüleri kılıçtan geçirir.

Çıkar ve kabileye her şeyin yalan olduğunu anlatırlar. Kabile onlara inanmaz. Tanrılara zarar verdiklerine inanır ve hepsini kılıçtan geçirirler.

1 saniyede tüm inancınızı değiştirebilen bir şey düşünün. Ya da tek kılıç bile kullanılmadan ele geçirilen bir bölge.

Zihne sahip olan biz miyiz? Yoksa o bizim yeteneklerimizi kullanmamıza izin mi veriyor?

Hadi lan acıdım

insan mükemmelliktir felan filan palavra.

Bugün size beyni anlatıcam. Beyin bölge bölge farklı işlevler yapar. insanda büyük rol üstlenen kısım ön beyindir. Ve bilinir ki hangi bölge büyükse en çok kullanılan odur. 5 duyu organımızdan 4 ü bir arada bulunurken göz arka beyinde bir arada durur. Ve bilinmektedir ki gözdeki hücreler diğer duyu hücrelerinden katlarca fazladır.

Ancak bu demek değil ki en iyi beyine sahibiz. Hatta değiliz. Bir hayvanın duyma yetisi daha iyiyse bunun sebebi beyninde o bölgenin sizden iyi olmasındandır. Aynı şekilde koku, dokunma, içgüdü diye gider bu.

Ben insan beynini üstün olduğunun farkında olsam da mükemmel bir beyin olmadığının farkındayım. Bu adeta şuna benziyor. Bir oyuna girdiniz 4 karakter var. Biri bilim adamı, diğeri kurt diğer ise yarasa özelliklerine göre gelişmiş karakterler ancak hiçbiri diğerinden iyi değil.

Ancak olay doğal seçilimle başlıyor. Zihnin bir sınırı yok iken diğer yeteneklerin sınırı var. Belki geçmişte zayıf olan biz insanlar. En iyilerimizin çocuklarının yaşaması ile bu güne kadar geldik. Ve gelişmemizin doruklarındayız çünkü devir bizim devrimiz. Hayvanlar güçlendi söndü sıra bizde. Yıllar önce yönetime el atmayı bırak; toplayıcılığı zor yapan biz şimdi dünyayı ele geçirmiş durumdayız.

Tekrar hayvanlar egemen olur mu ? Kimin beyni daha iyi? Yarın uzaydan reflexlerimizin yetersiz kalacağı taşlar düşse ve hayvanlar yetenekleriyle taşlardan kaçsa, hala en iyi beyin bizde diyebilecek miyiz?

Pgibolojik savaş nedir? Bir insanı ne kadar yıpratabilir?

Bir insanın anne karnında olduğunda 1. Ailede ; doğduğunda ikinci ailede tutulduğunda çocuğun davranışlarında 1. Aile ile ilgili bir çok benzerliğe rastlanmış.

Size tanıdık gelen ancak bununla benim karşılaşmış olmam imkansız dediğiniz her şeyi anne karnında öğrenmiş olabilirsiniz.

Aslında sigara içmeyecekken sadece bir olay yüzünden sigara içiyor olabilirsiniz. Hayatınızda sizi kontrol eden bir pgiboloji vardır.

ilk aşamada bunu yöneten çevredeki davranışlardır. Öğrenmek amacıyla onları çalarsınız. Islık çalamıyor musunuz? Çalan kişiyi küçükken görmediğiniz için. Muzik çalamıyor musunuz? Çevrenizde örneği olmadığı için.

Ama benim vardı hala bilmiyorum diyebilirsiniz. Çünkü bunun sizin dikkatinize de çekilmesi gerekmekte.

Pgiboloji sizin yarı istemli hareketlerinizi yönetir. Tam yönetim delilik olarak adlandırılabilir.

Başarmak nedir biliyor musun?
Neden inanmak önemli?

Size bir hikaye anlatmak isterim. 4 mahkum hapisaneden kaçmak isterler. Ve yapabilecekleri tek şeyin kazmak olduklarının farkındadırlardır.

Kazmaya başlarlar 6 ayda çok ilerleme kaydederler çok umutludurlardır. Sahile doğru kazdıklarından kumlu toprağa değdikleri an yukarı kazmaları gerektiğini anlayacaklardır.

1 yılı tamamlarlar. Ve kuma ulaşmadıkları için 2 kişi vazgeçer ve iş yavaşlar. Yolun %75 ini tamamladıklarınınınfarkında bile değildir ler. 8 ay daha kazar sona kalan 2 kişi. Ancak onları umutları da tükenir ve pes ederler.

Oysa sadece 1 günlük yolları kalmıştır bu dörtlünün.

Başarmak sizden inanmayı ister zira pes ettiğiniz nokta sizin için en önemli dönüm noktası olabilir. Eğer bir hedefiniz var ise asla peşini bırakmamalısınız.

Unutmayın ki insanın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Genelde kaybedenler vazgeçenlerdir.

Peki ya hedefimiz yoksa?

Panpa ilk sayfadan içimi dağladın panpam :(

Gözlerin size ne anlattığına dikkat edin panpalarım. Tuhaftır ki kelimelerden daha çok şey anlatırlar. Çünkü dürüsttürler. Sevdiğinizin gözlerine o mutluyken, üzgünken, düşünceliyken bakın. Bir daha asla unutmayın. Çünkü gerçek hep gözlerdedir.

Rezzz alalım hacı biraz kelebek reyiz edebi dili sezdim bi ara okuruz

Bir gece vakti düşünün. Fotoğrafları hala gözünüzün önünde. Ona karşı hiç bir duygu beslemez iken. Baktığınız her fotoğrafta dolu dolu anılar dolaşıyor. Gülümsetirken sizi; nerede şimdi o bakışlarınız var ekrana doğru.

Hani otobüs yolculuğuna çıkarsınız. Bir süre sonra otobüsteki ışıklar söner. Dışarıyı seyrederken bir kaç müstakil evin yanından geçersiniz. Bazılarının ışıkları yanıyordur. Ne yapıyorlar acaba diye düşüncelere dalarsınız. işte tam o duygu.

Ancak bu yolculuk daha uzun. Ve her seferinde o evlere farklı yorumlar katıyorsunuz. Kattığınız yorumlar öylesine derin ki; bazen neden ben buraya geldim diyorsunuz. Sanki o güzel gözler sizi hipnoz etmiş. Unutmuşsunuz kendinizi.

Aklıma takılan nedir biliyor musun?

Acaba o ışıklar söndüğünde o otobüste tek uyanık olan ben miyim? Yoksa aynı düşüncelerle dolu arkamdaki koltukta oturan bir insan mı var?

insanlar uyumaya başladığında o dünyadaki kafanızın etini yiyip bitiren aspiratör sesi kesiliverir. Ve aklınızdan geçen ilk şey oh be rahatladım olur.

Ancak rahatlama hissi de kısadır. Ardından o gürültünün tekrar gelmesini isteyebilirsiniz. Çünkü artık beyninizdeki düşünceleri saklayan o dünya gürültüsü gitmiştir. Ve düşünmeye başlarsınız. Yaşadıklarınızı, hayatınızdaki insanları ve belki bir çift gözü.

Onun da bu duyguları sizle aynı anda yaşama ihtimali piyango tutma ihtimalinden düşük.

Ben ne zaman aklıma eski hayatım gelse gecenin bana gülümsediğini düşünürüm. Bu gün de bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Gökyüzünü inceler ve onun ne olduğunu bulmaya çalışırım.

Belki aptal diyebilirsiniz bana ancak unutmayın ki;
Bu hayattaki en değerli özlemleriniz hayallerinizdir.

Bırakın gece size gülümsesin *

Beyler bir sıkıntımı imha ettim biri de bitmek üzere ulan nasıl mutluyum. Ben size dertli dertli ne yazıcam şimdi *

Bir kaç müstakil ev düşünün şimdi. Hafif yıkık ama çok az. Modern olduğunu hissetmediğiniz gibi; yıkıntı olduğunu da hissetmiyorsunuz. Alt katta bir salonunuz var. Ama öyle 140mt kare değil. 2 kişilik minik bir salon

Ortasında duvara dayalı bir sobanız var. Gayet iyi görünen pahalı bir soba. Ortasından patateslerinin közde çıtırdama sesleri geliyor. En sağda yer yatağı var. Altında kuş tüyünden daha hafif bir yorgan. Tam sobanızın karşısında bir balkon kapısı bulunmakta. Odanın tam solunda yorganların üzerine oturup sırtınızı duvara dayadığınızda izleyebileceğiniz bir televizyon var. Ancak bu televizyon aptal kanalları izlemek için değil. Yanı başınızdaki bilgisayardan seçtiklerinizi izlemek için.

Balkon kapısından çıktığınızda tam karşınızda minik bahçeniz beliriyor. Siz bahçenizden 20 cm daha yukarıdasınız. Tam ortada cherry domatesler, sağda sevdiğiniz otlar, solda yeni yeni pembeleşen çilekler var. Bahçeniz ağaçlarla sarılı bir halde.

Çağla halinden kayısıya dönen meyveleri olan ağacınız var. Vişşneler kıpkırmızı olmuş. Kirazlar yetişmek üzere. Sabahın ilk ışıklarıyla suladığınız bahçenize miss gibi toprak kokusu hakim.

Size kadınlara küsmeme sebep veren bir olayı anlatmak isterim. Bugün dertliyiz, düşünceliyiz.

Lise 1 de tanışıyorsunuz onunla. Yüzü adeta melek. 2 ay içerisinde tanışıyorsunuz. Tam size göre bir insan. ikinizin de ilk sevgilisi. Siz ciddi yakışıklısınız. Kız ise size nazaran daha az güzel ancak o da güzel. Zaten sizin için önemli değil.

Liseyi beraber okuyorsunuz. Ona dokunmaya bile kıyamıyorsunuz. Beraber yatakta utanarak sarılıp uyumaktan başka hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Lise bitiyor. Aynı üniversite aynı bölüm. Bölüm de güzel bir bölüm öyle boş değil. Yazın sonunda düzenlenen mezuniyet tarzı yemekte içiyorsunuz. Sarhoş olmasın diye çaktırmadan arada onun birasından içiyorsunuz.

2 bira içtiğini sanarken aslında 1 bira içiyor. Gecenin sonunda ilk kez sizden onu öpmenizi istiyor. Reddetmek mümkün olmuyor zaten. 10 dakika öpüşüp nefes nefese kalıyorsunuz. Ki hala isteğiniz var.

ilk sevişmenizi onunla yaşıyorsunuz. ilkleriniz onunla, onun ilkleri sizinle. Gözlerine bakarken parladığını hissediyorsunuz. Tam 9 senedir berabersiniz. Okul bitiyor. Evlenmek için tek engel askerlik.

Gözü yaşlı uğurluyor sizi. Elinizde onun fotoğrafı. Kolunuzda onun ismi. Boynunuzda onun adı yazan künye. Askerlikte her gün onu aramaya çalışıyorsunuz. Her gün konuşuyorsunuz.

Bir gün konuşurken kavga çıkarıyor durduk yere hemde. Ailenizin ona kötü davrandığını söylüyor. Öyle bir şey olmasına ihtimal veremediğiniz için ailenizi savunuyorsunuz. Ailenizle konuştuğunuzda ise öyle bir durum olmadığını söylüyorlar.

Olayı anlamayın en yakın arkadaşınızı arıyorsunuz. Kardeşim iyi ki aradın demem gereken bir şey vardı diyor. Onu bir barda sarılarak bir adamla gördüğünü, gidip adama saldırdığını söylüyor. Sevdiğinizin ise ona bunu size söylerse arkadaşlığınızı bozmakla tehdit ettiğini öğreniyorsunuz.

Çok zırladığımı düşündüğüm için bugün eğlenceli olayları yazıcam.

Ben çok alkol alan biriyim. En azından 6.sınıfın sonundan beri giderek artan bir alkol kullanımım oldu. Bir gün doğan abim, berk, kuzenim, ataberk, bir de dayı(kuzenlerimin onlardan küçük dayısı * ) .

O zamanlar benim kuzenlerin evde kalıyorum. 2 gün uyumama denemesi yapıyoruz. 43. Saatler felan. Doğan abim dedi hadi çocuklar benim evde bir rakı sofrası kuralım. Biz ilk başta reddettik. Baktığım yer dışında hiçbir yeri görmüyorum * . Görüş açım 160 dereceden 50 ye düşmüş durumda. Tabi Doğan abi zorlayınca kabul ettik.

Bizi arabayla topladı evine gittik. Annesiyle kız kardeşi sofrayı hazırlamış mangalda tavuk var. Meze binbir çeşit. Oturduk balkona ama benim gözüm koridorun arasında gözüken yatakta. Ulan normalde rakı içer uyursun. Bende içmeye bile mecal yok.

Kuzen desen 5. Redbulu içiyor. Ataberkin amele işine girmesini konuşuyoruz. Bunun bursu biz bir haftada yiyince çocuk çalışmak zorunda kaldı *

Neyse koyuldu rakılar içiyoruz. Ben artık şey moduna geçtim, sofra çabuk dağılsın ben uyuycam. Seri seri içiyorum rakıyı 4. bardağa geldim millet hala 2 içiyor. Ulan uykum yokmuş gibi bir de rakı ağırlığı çöktü.

Neyse 6. Bardağı bitirdiğimde rakı ve mezeden eser kalmadı. Herkes sıra sıra işemeye gidiyor. En son ben çıktım. Ulan işiyorum uykum geliyor. Elimi yıkadım klozete oturdum. Dedim gözleri dinlendiriyim. Ben orda uyuya kalmışım.

Doğan abinin annesi dolumu diye seslenince ben sıçradım kalktım. Geçtim sofraya oturdum. Dedim bi sigara verin. Bittiğini söylediler. Herkes bu saatte benim zütüm yemiyor büfeye gitmeye diye söylenince gitmek bana kaldı. Evin bulunduğu semt; keko, yankesici kaynıyor.

Rezerved

Yaz be abim. Sen yazdıkça beynimin düşünmek isteyip de düşünmediği şeyleri düşünüyorum...

Benim grup sex felsefesi adı verdiğim bir hayat gerçeği var. Benzer olaylar üst üste gelir. Adeta grup atarlar.

Bir ay boyunca kızlarla sadece arkadaş olmuşken. 1 günde 4 kız aradı ve buluşmak istedi. 2 sini reddettim. Eskiden samimi olduğum idil isimli kız arkadaşım kabul ettiklerimden biriydi. Bir ara tam sevgili olacakken soğumuştum bir sebeple. Ancak hatırlamıyordum.

idille buluştuk. Sohbet ettik. Yakın arkadaşlarıyla tanıştırmak istedi reddettim. Bir insanla iyi anlaşıyorsunuz diye yakın arkadaşlarıyla samimi olmak zorunda değilsiniz. Genelde grupla anlaşmazsınız. Kibarca reddetmenizi tavsiye ederim böyle durumlarda.

idil hoş kız minyon. Sarı saçları var. Kemik gözlüğü. Şeker kız anlayacağınız. Ama bir o kadar sinsi. Her an arkanıdan iş çevirebilir bir hali var. Ona hiç güvenmedim herhalde.

idil de sevgili arayışında olduğunu belli etti. Ben de görüşümü belirtmedim. Konuyu değiştirip durdum.

Birini sevmek onu her şeyiyle sevmektir. Bir bakışı sizi yakarken. Dudaklarına bakmaya doyamazsınız. Söyledikleri dünyanın en tatlı kelimeleri gibi gelir.

Ama asıl olay şudur. Sevdiğiniz kız size rol yapar. Ne annesine babasına davrandığı gibi ne de kardeşine davrandığı gibi davranır. Size tatlı görünmek için çabalar. Taa ki sizden alacakları bitene kadar.

Sonrasında gözlerinde ışığın kayboluşunu sözlerinde ise gerçekliğin acısını hissedersiniz.

Rezervayioyyyuu