1. 1.
    +2
    O kadar bekledim ki, geliyorum
    Ölümümü bekledim, geliyorum
    Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
    Bekledim geliyorum.

    Ölümü gömdüm, geliyorum
    Bir sonbahar günüydü, geliyorum
    Güneşler buz gibiydi, geliyorum
    Ve bütün kötülükler
    Ölümün armaları gibiydi
    Size anlatırım, geliyorum.

    Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum
    Havuzun kırık taşlarını - siz bilmezsiniz -
    Limonluğu ve kırmızı konağı - siz bilmezsiniz -

    Gömdüm hepsini, geliyorum
    Bütün ölülerimi gömdüm, geliyorum.

    Peki ya sonuç, ya sonuç
    Biz sizi tanımaz mıyız
    Siz ne yaparsınız bundan sonra, biz ne yaparız
    Bir bütünün parçalarıyız, bir bütünün parçalarıyız.

    Sonuç mu dediniz, ne dediniz, ne dediniz
    Sonuç hiç gömülür mü, geliyorum
    Ben yalnız ölülerimi gömdüm, geliyorum.

    Her insan biraz ölüdür
    Biz ki bir bütünün parçalarıyız, biliriz
    Her insan biraz ölüdür.

    insan yaşıyorken özgürdür
    Yaklaştım iyice, geliyorum.

    Her insan biraz ölüdür
    Biz de biraz ölüyüz.

    Ölüler ki bir gün gömülür
    içimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler
    insan yaşıyorken özgürdür
    insan
    yaşıyorken
    özgürdür.

    Edip CANSEVER
    ···
  2. 2.
    +2
    Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin...
    Fedakârlığımı anlıyorsun :
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orda beraber yaşarız
    külümün içinde külün,
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım.
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
    içimden bir şey :
    belki diyor.


    18 Şubat 1945
    Piraye Nâzım Hikmet
    ···
  3. 3.
    +2
    atalım ki yeni nesiller edebiyatın tadını alabilsin. günlük rutinlerinden şöyle bir kaç saniyeliğine de olsa uzaklaşıp aslında hepinizin sahip olduğu ancak çoğumuzun dile getirmeyi unuttuğu veya fırsat bulamadığı veyahut üşendiği en asil duygularımızın, benliğimizin sanatçı tarafına dokunabilecek cesareti kendinde bulabilsin.
    ···
  4. 4.
    +2
    kan koksun buram buram kan kan kan kan,
    nasıl gelecek turan kan kan kan kan
    kan koksun buram buram kan kan kan kan,
    çok kanamıştır yaram kan kan kan kan

    üzgün dururlar bakma, eli kafaya takma,
    tek sağlam baş bırakma dünya için
    üzgün dururlar bakma, eli kafaya takma,
    tek sağlam baş bırakma acun için

    sen acunda neylersin, hep şehadet söylersin
    türkisen sen askersin ibreditim hak değil
    sen dünyada neylersin, hep şehitlik söylersin,
    çünkü sen sen askersin mükreditim hak değil
    ···
  5. 5.
    +2
    günlerce konuşmaz, yazmaz, aramaz, sormaz
    sonra gelir
    bir merhaba der
    yine
    o kazanır..

    c.süreya
    ···
  6. 6.
    +2
    atsız- geri gelen mektup
    ···
  7. 7.
    +2
    durumum yok
    sana daha can alıcı imgeler bulayım
    adı konulmamıs cografyalardan
    gelip sularına bırakayım
    lakin sanmam
    senin kadar güzel filizleneceklerini

    kendi satırlarım lan binler...
    ···
  8. 8.
    -1
    attilla ilhan - ben sana mecburum


    --spoiler--
    ben sana mecburum bilemezsin
    adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    büyüdükçe büyüyor gözlerin
    ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum
    ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    bu şehir o eski istanbul mudur
    karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    sokak lambaları birden yanıyor
    kaldırımlarda yağmur kokusu
    ben sana mecburun sen yoksun
    sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
    hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
    fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
    eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    durup köşe başında deliksiz dinlesem
    sana kullanılmamış bir gök getirsem
    haftalar ellerimde ufalanıyor
    ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    ben sana mecburum sen yoksun
    belki haziran'da mavi benekli çocuksun
    ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
    kötü rüzgar saçlarını zütürüyor
    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    bu kurtlar sofrasında belki zor
    ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    hayır başka türlü olmayacak
    ben sana mecburum bilemezsin
    --spoiler--
    ···
  9. 9.
    +1
    peder sabah gel beni emirgana kadar zütür lan. ccc ahmet arif ccc
    --spoiler--
    Seni anlatabilmek seni.
    iyi çocuklara, kahramanlara.
    Seni anlatabilmek seni,
    Namussuza, halden bilmeze,
    Kahpe yalana.
    Ard-arda kaç zemheri,
    Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
    Dışarda gürül- gürül akan bir
    dünya...
    Bir ben uyumadım,
    Kaç leylim bahar,
    Hasretinden prangalar eskittim.
    Saçlarına kan gülleri takayım,
    Bir o yana
    Bir bu yana...
    Seni bağırabilsem seni,
    Dipsiz kuyulara.
    Akan yıldıza.
    Bir kibrit çöpüne varana.
    Okyanusun en ıssız dalgasına
    Düşmüş bir kibrit çöpüne.
    Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    Yitirmiş öpücükleri,
    Payı yok, apansız inen akşamdan,
    Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
    Seni anlatabilsem seni...
    Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
    Üşüyorum, kapama gözlerini...
    --spoiler--
    ···
  10. 10.
    +1
    kral içem erüşti
    amlar suyı akıştı
    kıllar uzar örüşti
    gibi bölüp öyleyer
    keldi agzı esneyü
    ağza yarak üzneyü
    o züte hep hastayu
    yannan bile ağliyu
    zütü kopup evlenüp
    gibi tutup emmeyüp
    mini etek giymeyüp
    etek altı ağlayu
    imdi kalktı yannanım
    akdı akın barrağım
    kaldı elimde başım
    yarak çoştu durdurun
    hakkı çokdur kral-ice
    gibler azdır o bine
    ajun gibsin ibriğin
    amdi açar bibriğin
    amı tükel komıttı
    soktuk içi yamılttı
    yarak tapa emitti
    inim inim segrişür
    alın pipi yaşardı
    gibi gören şaşurdı
    meni suvın küşerdi
    ağzına da müngreşür
    meme teki seçildi
    içine de koşuldu
    sütler kamug yuşuldı
    içmeyipte gibrişü
    yaşın atıp yaşlandı
    o yarakla tuşlnadı
    at gibi gibi kişnedi
    ağzın alıp okraşur
    yıllar yazdı aradan
    otla çimen aradan
    giblemez mi yaradan
    bebek olmaz uğraşur
    yagmur yagıp saçıldı
    gib dei yağmur altı
    gibim durup açıldı
    kobrayı çokta aldı
    tekme tokat öküldi
    yarak başi büküldi
    tükür tükür tügürdi
    ağzında meni dolmiş
    bu koşuk burda sonlan
    içimde şahin k var lan

    o
    ···
  11. 11.
    +1
    Uzaktan seviyorum seni!
    Kokunu alamadan,
    Boynuna sarılamadan.
    Yüzüne dokunamadan.
    Sadece seviyorum!
    Öyle uzaktan seviyorum seni!
    Elini tutmadan.
    Yüreğine dokunmadan.
    Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
    Şu üç günlük sevdalara inat,
    Serserice değil adam gibi seviyorum.
    Öyle uzaktan seviyorum seni,
    Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
    En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
    En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.
    Öyle uzaktan seviyorum seni!
    Kırmadan,
    Dökmeden,
    Parçalamadan,
    Üzmeden,
    Ağlatmadan uzaktan seviyorum.
    Öyle uzaktan seviyorum seni;
    Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
    Dilimde parçalayarak seviyorum.
    Damla damla dökülürken kelimelerim,
    Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.
    ···
  12. 12.
    +1
    Yürü bre ehli deve enddıbını göreyim.
    Sensiz geçen gecelerin ecdadını gibeyim.
    Mecnun gibi top muyum bir am için öleyim.
    Leylayı da gibeyim mecnunu da gibeyim.
    Bana yar olmayan karının izzetini itibarini gibeyim.
    Yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu gibeyim.
    Düşmüşüz bir huurnun belasina,
    Koymadik diye taaa dıbının ortasina.
    Kader böyle yazmış hatırasına,
    Ben böyle hatiranin hikayesini gibeyim.
    Kerem dagları deler bir amcık uğruna,
    Aslı gitsin de, ona buna vurdura.
    Bir kari için değer mi hiç bütün bunlara,
    Her taraf amcık dolu mala iyi vurana.
    Fuzuli am pesine düştün gurbete.
    Am serindir, am derindir, şifa verir Millete.
    Ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz züte.
    Bu gidişle, yarrrağımı gidersin cennete.
    ···
  13. 13.
    +1
    Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
    Dikey ve yatay mutsuzluktan
    Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
    Sevgim acıyor

    Biz giz dolu bir şey yaşadık
    Onlarda orada yaşadılar
    Bir dağın çarpıklığını
    bir sevinç sanarak

    En başta mutsuzluk elbet
    Kasaba meyhanesi gibi
    Kahkahası gün ışığına vurup da
    öteden beri yansımayan
    Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
    Öbürünün bir kadından aldığı verem
    Bütün işhanlarının tarihçesi
    sevgim acıyor

    Yazık sevgime diyor birisi
    Güzel gözlü bir çocuğun bile
    O kadar korunmuş bir yazı yoktu
    Ne denmelidir bilemiyorum
    sevgim acıyor
    Gemiler gene gelip gidiyor
    Dağlar kararıp aydınlanacaklar
    Ve o kadar

    Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
    Sonbahar geldi hüzün
    ilkbahar geldi kara hüzün
    Ey en akıllı kişisi dünyanın
    Bazen yaz ortasında gündüzün
    sevgim acıyor
    Kimi sevsem
    Kim beni sevse

    Eylül toparlandı gitti işte
    Ekim filanda gider bu gidişle
    Tarihe gömülen koca koca atlar
    Tarihe gömülür o kadar

    Turgut UYAR
    ···
  14. 14.
    +1
    Hava kurşun gibi ağır!
    Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.
    Koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum...

    O diyor ki bana:
    - Sen kendi sesinle kül olursun ey!
    Kerem gibi yana yana...

    Deeeert çok, hemdert yok
    Yüreklerin kulakları sağır...
    Hava kurşun gibi ağır...

    Ben diyorum ki ona:
    - Kül olayım Kerem gibi yana yana.
    Ben yanmasam,
    sen yanmasan,
    biz yanmasak,

    nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

    nazım hikmet ran
    ···
  15. 15.
    +1
    Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
    Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
    Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
    Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
    Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
    Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
    Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
    imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
    Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
    En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
    Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

    Hüseyin Nihal Atsız


    entellere cihangir bebelerine inat

    VAKTiYLE BiR ATSIZ VARMIŞ...
    ···
  16. 16.
    -1
    Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın
    Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla
    Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde
    Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum
    Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda
    Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında
    Hiç bilmiyorum...
    ···
  17. 17.
    +1
    GÜNEŞi iÇENLERiN TÜRKÜSÜ
    Bu bir türkü:-
    toprak çanaklarda
    güneşi içenlerin türküsü!
    Bu bir örgü:-
    alev bir saç örgüsü!
    kıvranıyor;
    kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
    esmer alınlarında
    bakır ayakları çıplak kahramanların!
    Ben de gördüm o kahramanları,
    ben de sardım o örgüyü,
    ben de onlarla
    güneşe giden
    köprüden
    geçtim!
    Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
    Ben de söyledim o türküyü!

    Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
    altın yeleli aslanların ağzını
    yırtarak
    gerindik!
    Sıçradık;
    şimşekli rüzgâra bindik!.
    Kayalardan
    kayalarla kopan kartallar
    çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
    Alev bilekli süvariler kamçılıyor
    şaha kalkan atlarını!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!


    Düşmesin bizimle yola:
    evinde ağlayanların
    göz yaşlarını
    boynunda ağır bir
    zincir
    gibi taşıyanlar!
    Bıraksın peşimizi
    kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

    işte:
    şu güneşten
    düşen
    ateşte
    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

    Sen de çıkar
    göğsünün kafesinden yüreğini;
    şu güneşten
    düşen
    ateşe fırlat;
    yüreğini yüreklerimizin yanına at!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!


    Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
    Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
    toprak kokuyor bakır sakallarımız!
    Neş'emiz sıcak!
    kan kadar sıcak,
    delikanlıların rüyalarında yanan
    o «an»
    kadar sıcak!
    Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
    ölülerimizin başlarına basarak
    yükseliyoruz
    güneşe doğru!

    Ölenler
    döğüşerek öldüler;
    güneşe gömüldüler.
    Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!


    Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
    Kalın tuğla bacalar
    kıvranarak
    ötüyor!
    Haykırdı en önde giden,
    emreden!
    Bu ses!
    Bu sesin kuvveti,
    bu kuvvet
    yaralı aç kurtların gözlerine perde
    vuran,
    onları oldukları yerde
    durduran
    kuvvet!
    Emret ki ölelim
    emret!
    Güneşi içiyoruz sesinde!
    Coşuyoruz,
    coşuyor!..
    Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
    mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!


    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!



    Toprak bakır
    gök bakır.
    Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
    Hay-kır
    Haykıralım!




    Nâzım HiKMET
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +1
    Mutlak Seveceksin

    Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
    Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
    Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
    Bir sır ki bu,ölsen bile açamazsın...

    Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
    Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
    Bak emrediyor:Daldığın alemden uyan ki,
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder...
    Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
    Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin...
    Yazmış kaderin:Aşkıma ömrünce esirsin!
    Aklınla, şuurunla,hayalinle bilirsin.
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Hüseyin Nihal Atsız

    ATSIZ ATA mekanın uçmag olsun
    ···
  19. 19.
    +1
    atın da azıcık seviyeyi yüksektelim bu kenef çukurunda

    --spoiler--
    an gelir
    paldır küldür yıkılır bulutlar
    gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
    o eski heyecan ölür
    an gelir biter muhabbet
    çalgılar susar heves kalmaz
    şataraban ölür
    şarabın gazabından kork
    çünkü fena kırmızıdır
    kan tutar / tutan ölür
    sokaklar kuşatılmış
    karakollar taranır
    yağmurda bir militan ölür
    an gelir
    ömrünün hırsızıdır
    her ölen pişman ölür
    hep yanlış anlaşılmıştır
    hayalleri yasaklanmış
    an gelir şimşek yalar
    masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
    direkler çatırdar yalnızlıktan
    sehpada pir sultan ölür
    son umut kırılmıştır
    kaf dağı'nın ardındaki
    ne selam artık ne sabah
    kimseler bilmez nerdeler
    namlı masal sevdalıları
    evvel zaman içinde
    kalbur saman ölür
    kubbelerde uğuldar baki
    çeşmelerden akar sinan *
    an gelir
    - la ilahe illallah-
    kanuni süleyman ölür
    görünmez bir mezarlıktır zaman
    şairler dolaşır saf saf
    tenhalarında şiirler söyleyerek
    kim duysa / korkudan ölür
    -tahrip gücü yüksek-
    saatli bir bombadır zaman
    an gelir
    attila ilhan ölür
    --spoiler--

    bir de bu şiiri ahmet kaya'nın yorumuyla duymak var tabii.
    ···
  20. 20.
    +1
    Neyzen TEVFiK - Mecnun Şiiri
    Yürü bre ehli deve enddıbını göreyim.
    Sensiz geçen gecelerin ecdadını gibeyim.
    Mecnun gibi top muyum bir am için öleyim.
    Leylayı da gibeyim mecnunu da gibeyim.
    Bana yar olmayan karının izzetini itibarini gibeyim.
    Yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu gibeyim.
    Düşmüşüz bir huurnun belasina,
    Koymadik diye taaa dıbının ortasina.
    Kader böyle yazmış hatırasına,
    Ben böyle hatiranin hikayesini gibeyim.
    Kerem dagları deler bir amcık uğruna,
    Aslı gitsin de, ona buna vurdura.
    Bir kari için değer mi hiç bütün bunlara,
    Her taraf amcık dolu mala iyi vurana.
    Fuzuli am pesine düştün gurbete.
    Am serindir, am derindir, şifa verir Millete.
    Ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz züte.
    Bu gidişle, yarrrağımı gidersin cennete.
    ···