-
1.
0edit:yazımın sonunda siz basit büyüleri yapar hale geleceksiniz ancak sabırlı olanlarınız kurtuluşa erecek.
Büyücülüğün kökü çok eskilere dayanmaktadır. Öyle ki, Hazreti ibrahim’in peygamber olarak gönderildiği Babil halkının önceleri ruhlara ve meleklere ibadet eden, daha sonra da yıldızlara, aya, güneşe ve bunlar adına yapılmış putlara tapan kimseler olduğu rivayet edilmektedir. Günümüze kadar gelip ulaşan ve özellikle inancı zayıf kimseler arasında yaygınlaşan yıldız falına inanma ve yıldızların gücüne sığınma da onlardan kalmıştır. Kendisiyle alakalı ayet-i kerimelerde açıkça görüleceği üzere, Hazreti ibrahim, muhataplarını iknâ etmeye çalışırken sık sık ay, güneş ve yıldızlara atıfta bulunmuş; böylece o dönemde öne çıkan ve devrin insanlarınca değer verilen meseleleri de nazara vermiştir. Cinleri yardım için çağırma gücüne sahip olduklarına ve bazı gizli güçleri diledikleri gibi kullanabileceklerine inanan Babilliler, bu yönleriyle Mısır medeniyeti üzerinde de çok büyük izler bırakmışlardır.
-
2.
0caps yollamamış muallak.
-
3.
0Babil’den kalan falcılığı ve sihirbazlığı daha da ileri zütüren Mısırlılar çoğu meseleleri büyüyle halletmeye çalışıyor, gözbağcılık yapıyor ve hemen her hususta illüzyona başvuruyorlardı. Eski Mısır, dünyalarını yalan üzerine bina eden gözbağcı sihirbazlarla, onları bu işe sevkeden mütekebbir Firavunların hakimiyetindeydi. Bazı Yahudiler arasında da sihre itikat pek revaçta idi. Cin ve peri çağırmak, kötü ruhları esir almak, gizli güçleri kullanarak harikalar meydana getirmek, büyü ve efsun yapmak gibi şeyler Yahudiler arasında da mevcuttu. Fakat, bunların kaynağı israiloğulları ve Tevrat değildi. Onların batıl inançları da, tılsımlarla güç kazanmaya ve büyüden kuvvet almaya bağlı bir akım olan Kabalizm’in menşei gibi, Eski Mısır’ın putperest anlayışına ve Firavunların sihirbazlarına dayanıyor, hatta Babil’e kadar uzanan bir çizgi takip ediyordu.
-
4.
0http://dummidumbwit.files...uids_stonehenge.jpg?w=600
Druidler
Çinliler de büyüyle yakından ilgileniyorlardı. Haddizatında, eskiden iyi–kötü bütün ilimler, hep uzak doğudan geliyordu. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “ilim Çin’de bile olsa gidip alın!” sözünü sadece ilim iştiyakına ve araştırma aşkına bağlamak doğru değildir. Allah Rasûlü daha uzak bir yeri de işaret edebilirdi; fakat, Çin’i nazara vermişti. Demek ki, belli bir dönemde eski dünya itibarıyla Çin’de ilim çok gelişmişti. ilmin gelişmesinin yanısıra efsanevî şeylere olan ilgi de artmış; sihir de yaygınlaşmıştı. -
5.
0caps ver bin sonra okucam reserved
- 6.
-
7.
0Dinler tarihine göre, tenasüh eski Mısır halkının “Hermes”ine dayanmaktadır ve Pisagor (Pythagoras) vasıtasıyla kadîm Yunan’a zütürülmüştür. Pisagor, ruha dair bazı düşünceleri Mısır’dan iyonya’ya taşırken, görünmez kuvvetlere hükmetme düşüncesini de taşımış, zamanla Yunan-Roma medeniyetinde de, Şark’ta olduğu gibi, büyücülük ve falcılık rağbet bulmuştu.
-
8.
0beyler denemeyin çarpıldım 8. boyuttan yazıyorum
-
9.
0Hârut ve Mârut
Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in muasırı olan Yahudiler arasında da büyü çok yaygın idi. Onlar Hazreti Süleyman’ın –hâşâ– büyük bir sihirbaz olduğunu, hükümdarlığı sihir ile elde ettiğini, ins ü cinne de yine büyü ile hükmettiğini söylüyor; aynı yolla hem çok güçlü hâle gelebileceklerini hem de başka kavimlerin içine korku salacaklarını düşünüyorlardı. Kur’an-ı Kerim, Hazreti Süleyman’ın bir peygamber olduğunu bildirince, onlar –hâşâ– “muhafazid Süleyman’ı peygamber sanıyor, halbuki o bir büyücüdür” demişlerdi. Cenâb-ı Hak, Bakara sure-i celîlesinin 102. ayet-i kerimesiyle onların bu iddialarına cevap vermiş ve şöyle buyurmuştu: -
10.
0önce büyü nedir anlatmam lazım beyler ne biliyorsunuz ki ne uygulayacaksınız.az sabredin ve herşeyi iyice okuyun yoksa yamulursunuz vebali boynunuza vesselam.
-
11.
0bilgiler çok güzel ama bildiğime göre hz muhafazid'in doğumu ile büyülerin çoğu etkisiz kalmış kabil de 1000 yıldır yanan ateş sönmüş sanırım böyle idi bir şeyler değişmiş eskisi gibi değil
-
12.
0“Tuttular Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre girmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre girdiler. Halka sihri ve Babilde Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: “Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olmayasınız!” demedikçe hiç kimseye (sihir yapmaya vesile olabilecek) bir şey öğretmezlerdi. işte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Fakat, onlar kendilerine zarar getirip fayda vermeyen şeyler öğreniyorlardı. Doğrusu, büyüye müşteri olan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını da pek iyi biliyorlardı. Karşılığında kendi varlıklarını sattıkları şey ne kötü! Keşke bunu anlasalardı!” (Bakara, 2/102).
-
13.
0yazımın sonunda siz basit büyüleri yapar hale geleceksiniz ancak sabırlı olanlarınız kurtuluşa erecek.
-
14.
0rezerve
-
15.
0Bu ayet, Hârut ve Mârut kıssasının özünü ve içyüzünü de açıklamaktadır. Bazı müfessirler, onların birer melek değil sembol ve mecâzî ifade olduğunu söyleseler de, genel kanaate göre, Hârut ve Mârut, Süleyman Aleyhisselam döneminde Babil’de insan şeklinde ortaya çıkan, kötülük için kullanmamaları şartıyla insanlara sihir ilmini öğreten ve insanlar için imtihan vesilesi olan iki melektir. Bu ilmi kötülük ve küfür yolunda kullanan fâsıkların aksine, Hârut ve Mârut, “Biz imtihan vesilesiyiz; biz hem kaybettiririz, hem de kazandırırız; bu öğreteceğimiz şeyler fitneye müsaittir ve kötüye kullanılması da küfürdür; aklınızı başınıza alın ve bu imtihanı kaybetmeyin.” demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmiyor ve muhataplarını suistimale karşı uyarıyorlardı. Haddizatında, Merhum Hamdi Yazır’ın da dediği gibi, bu iki meleğin öğrettiği bilgiler bizatihi sihir değildi, ancak o bilgiler sihir yapmaya ve suistimal neticesinde küfre düşmeye de açıktı. Nitekim, söz konusu ayette “o iki meleğe indirilen şey” hakkında açıkça sihir tabiri kullanılmamış, o “şey” sihre atfedilmiştir.
-
16.
0@13 vingardiyum leviyosa panpa. heri potır izlediydim.
-
17.
0Binlerce yıl önce, Babil, Mısır ve Asur’daki erkek ya da kadın tüm büyücüler, geleceği görmelerine yardım eden insanüstü güçlere sahip olduklarını öne sürerlerdi. Gökyüzündeki yıldızları, kuşların uçuşlarını inceleyerek, el falına bakıp avuçtaki, yüzdeki, vücuttaki çeşitli benlerden anlam çıkarmaya çalışarak geleceği saptamaya çalışırlardı. Ayak izlerinden, kişilerin kullandıkları eşyalardan kalem ya da boya ile çizilmiş resimlerden, tütsülerden, kokulu otlardan yararlandıklarını söylerlerdi. Ayrıca çeşitli ilaçlar, zehirler, mutluluk, mutsuzluk ve aşk iksirleri satarlardı. Krallar, hükümdarlar bile zamanın büyücülerine önem verirler, onların düşüncesini almadan hiçbir işe girişmek istemezlerdi. Hatta savaşa girmeden önce, özel kahin-büyücülerine danışıp aldıkları yorumlara göre hareket ederlerdi.
- 18.
-
19.
0@13 büyü yapan ve yaptıran cennete giremez sen neyi öğretmek peşindesin
-
20.
0okumadım