1. 1.
    -1
    evet binler hiç düşündünüzmü ya darwin haklıysa ???
    ···
  1. 2.
    0
    am günü yağ
    ···
  2. 3.
    0
    sana bakınca haklı demek geliyor içimden
    ···
  3. 4.
    +1
    adam haklı beyler
    ···
  4. 5.
    0
    uppppppppp
    ···
  5. 6.
    +1
    darwin haklıysa türler arasında geçiş türlerinin fosillerinin bulunması lazım. yarı balık yarı kertenkele fln gibisinden.her türün yarı geçiş formlarını sayarsak. adam haklıysa 800 milyon yarı geçiş fosili kayıp bulunamıyo.
    ···
  6. 7.
    0
    @1 hangi şebekten evrildin lan sen bin
    ···
  7. 8.
    0
    @6 sen ne diyon yarraaam
    ···
  8. 9.
    0
    @3 gibmiş bence
    ···
  9. 10.
    0
    darwin haklı beyler.
    ···
  10. 11.
    +1
    @1 bu videodan sonra evrime inanıyorum panpa
    http://www.dailymotion.co...x65ce_animaux-sex-mdr_fun
    ···
  11. 12.
    0
    @6 senin bu zekayla klavye kullanabilmen bile evrim teorisini destekliyor bin.
    ···
  12. 13.
    0
    @12 evrim sürecindeki geçiş türleri kayıp diyorum.sen ne diyosun ya.idiot.
    edit:biz burda imlayı giblemiyoruz bilmiyosun sözlüğün formatınıda ekşi deil yarram burası.
    ···
  13. 14.
    0
    @13 nerde kayıp dıbına koyayım, bütün doğa tarihi müzeleri geçiş formu fosilleriyle dolu. iki bilimsel makale okumadan bilimden bahsediyor binler ya.
    ···
  14. 15.
    0
    şu geçiş formu geyiğini anlamak mümkün değil, vikipedya'ya bile bakmaya üşeniyor dalyaraklar..
    http://en.wikipedia.org/w...t_of_transitional_fossils
    ···
  15. 16.
    0
    @13 babanın anana geçiş sürecini de görmediğimiz için şimdi sen huur çocuğu mu oluyorsun.. mantık hatası yok di mi, "ya tutarsa" gibi
    ···
  16. 17.
    -1
    hadi söle ak evladı. sadece 80 tane geçiş formu var müzelerde. onlarda kaybolan türler. tür kayboluyo onu sunla bunun arasındaki geçis formu diyolar.kac tane tür var dünyada ve o sekle evrimlesene kadar kaç türün kaybolması lazım hesap et öle gel. kazdıgın yerden yarı evrimleşmiş hayvan çıkması lazımdı.
    ···
  17. 18.
    0
    darwin haklı beyler
    ···
  18. 19.
    0
    susun gibmiyim paltalınızı
    ···
  19. 20.
    0
    Annesi, istanbul'a gittiği için kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi Hasan'la artık Dadaruh'un yanından hiç ayrılmaz. Bu, babasının seyisi, yaşlı bir adamdır. En sevdikleri şey atlardır. Dadaruh'la birlikte onları suya zütürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok zevklidir. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eğlenceli bir oyundan daha çok hoşlarına gider. Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı... tık... tıkı... tık... tıpkı bir saat gibi... yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacağım! diye tutturur.
    O vakit Dadaruh, onu Tosun'un sırtına koyar, eline kaşağıyı verir,
    - Hadi yap! Der.
    Bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı.
    Her sabah ahıra gelir gelmez,
    - Dadaruh, tımarı ben yapacağım, der.Ama adam izin vermez ancak boyu at kadar olunca yapabileceğini söyler. Boyu atın karnına bile varmıyordu. Oysa en keyifli, en eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının düzenli tıkırtısı Tosun'un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh, "Höyt.." diye sağrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara başlardı.Bir gün yalnız başına kalır. Hasan'la Dadaruh dere kenarına inmişlerdi. içimde bir tımar etmek hırsı uyanır. Kaşağıyı arar, bulamaz. Annesinin bir hafta önce istanbul'dan gönderdiği armağanlar içinden çıkan fakfon kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen alıp, Tosun'un yanına koşar, karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz.
    - Sanırım acıtıyor? Diye düşünür.
    Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister. On adım ilerdeki çeşmeye koşar. Kaşağıyı yalağın taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar. istanbul'dan gelen, üstelik Dadaruh'un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar. Sonra yalağın içine atar. Babası çeşmeye bakarken, yalağın içinde kırılmış kaşağıyı görür; Dadaruh'a yanına çağırınca çok korkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorar. Dadaruh,
    - Bilmiyorum, der.
    Babasının gözleri ona döner, daha bir şey sormadan, çocuk kaşağıyı kardeşi Hasan’ın kırdığını söyler. “Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalağın taşında ezdi” der.
    Babası Hasan’I çağırır.
    -Bu kaşağıyı niye kırdın? diye sorar.
    Hasan, Dadaruh'un elinde duran alete şaşkın şaşkın baktıp, sarı saçlı başını sarsarak,
    - Ben kırmadım, der.
    - Doğru söyle, darılmayacağım. Yalan çok kötüdür, der babası. Hasan inkârda direnir. Baba öfkelenir. Üzerine yürür "Utanmaz yalancı" diye yüzüne bir tokat indirir.
    - zütür bunu eve; sakın bunu bir daha buraya sokma. Hep Pervin'le otursun! diye haykırır.
    Artık ahırda hep yalnız oynar. Hasan eve hapsedilir. Annesi geldikten sonra da bağışlanmaz. Annesi onun iftira atabileceğine hiç ihtimal vermez.
    Ertesi yıl anne, yazın gene istanbul'a gider. Hasan'a ahır hâlâ yasaktır. Bir gün birdenbire hastalandı. Doktor "Kuşpalazı" der. Babası yatağın başucundan hiç ayrılmaz. Hizmetçi kardeşinin öleceğini söyler ve çocuk ağlamaya başlar. Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz Hasan'ın hayali gözünün önüne gelir "iftiracı! iftiracı!" diye karşısında ağlar. Pervin'i uyandırır. Hasan'ın yanına gitmek istediğini ve babasına bir şey söylemek istediğini söyler. Yarın söylersin, der. Sabaha kadar gene gözlerini kapayamaz. Hava henüz ağarırken Pervin'i uyandırır.Ama zavallı suçsuz kardeşi, o gece ölmüştür.
    Tümünü Göster
    ···