1. 51.
    +1
    sıradan ve mutlu bir aileydik. zaten sıradanlık mutluluğu getirir bana kalırsa, en azından mutsuzluğa giden kapıları kapatır. hiçbir aşırılığa kaçmadan ölür gidersin. annem de aynen bu şekilde öldü işte. evet, mutluydu öldüğünde. 8 yaşındaydım o sırada, cenaze işlemleri süre gelirken uzun süre evde yalnız kalıyordum, bu ilerleyen günlerdeki iç yalnızlığımın bir provasıydı sanki.

    ilk birkaç hafta ağlayamadım. çünkü bilmiyordum ölümü o yaşta, aklıma sokamıyordum. bir süre sonra annemin bir daha gelmeyeceğini tam olarak anladığımda artık gecelerime gözyaşlarım eşlik etmeye başladı. hıçkırıklarımı duyan babam gelir teselli ederdi beni geceleri. evet, tutunacak tek dalım babamdı o sıralar. bir gece onu da kaybetmemle beraber, rüzgarlı bir havada elden kurtulmuş uçurtma gibi savruldum.
    ···
  2. 52.
    +1
    yine hıçkırıklara boğulduğum bir gece babam geldi yanıma. artık annemin yokluğuna değil, babamın yanıma gelmesi için ağlıyordum geceleri. geldiğini görünce gözyaşlarım diniyordu kendiliğinden. yanıma oturdu, ağırlığıyla yatağı çökertti ve fizik kuralları gereği onun kucağına doğru yaslandım. okşuyordu saçlarımı, tüm sıkıntılarımı unutuyordum o çocuk aklıma o anlarda.

    fakat o gün beni her zamankinden farklı şekilde okşadığını hissettim. ayrıntıya girmek istemiyorum fakat bana sakin olmamı, kötülüğümü istemediğini söylüyordu sürekli. üstümdeki giysileri çıkarttı. neler olduğunu anlamıyordum ama korktum nedense, tekrar ağlamaya başladım. o sığındığım limanı, tüm savunmasızlığımla kendimi teslim ettiğim babamı da kaybedersem yaşamamın ne anlamı kalacaktı ki?

    babam işini bitirdikten sonra tekrar saçımı okşamaya başladı. düşünemiyordum o sırada, sanki ruhum bedenimden ayrılmış, kendimi izliyordum. algılarımı yitirmiştim. kalktı ve çıktı odadan. artık odada da, hayatta da yalnızdım. hayat, küçük omuzlarıma bu yükü yüklemeyi uygun görmüştü. önümde iki seçenek vardı, mücadele mi edecektim, boyun mu eğecektim?
    ···
  3. 53.
    +1
    uykudan kalktığımda saat öğlen 3'tü. merhametli uyku tanrıları uyandırmak istememişti beni sanki, zira uyanılacak bir hayata sahip değildim. aşağı indim, babam gazete okuyordu. dışardan bakan birisi hiçbir fark göremezdi o şeytanda, fakat bu normalliği bende tam ters bir etki yaratıyordu. içinde beslediği o canavar içgüdülerine rağmen nasıl bu kadar normal gözükebiliyordu?

    - günaydın kızım.

    yumruk yemiş gibi baktım suratına. uzun süredir bir şey yemediğimi fark ettim o sırada, fakat gram iştahım yoktu. canavar bunu fark etmiş gibi sordu:

    - bir şeyler hazırlayayım mı?

    hayatımız aynen eskisi gibi mi devam edecekti? geceleri canavara tahammül edip, gündüzleri üzerine giydiği insan postuyla mı muhattap olacaktım?

    - iyi olur babacığım.

    madem bir oyun oynanacaktı, ben vardım. o yaşta her çocuk babasıyla oyunlar oynardı, demek ki benim kaderimde de bu oyun vardı.
    ···
  4. 54.
    +2 -1
    kendimi hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordum. sanki o sabah kalktığımda 10 yaş büyümüş gibiydim. gerçekten de kaybedecek bir şeyi olmayan bir insanı yenemezsiniz, o an bunun farkına vardım. canavara karşı gelmeyecektim kesinlikle, oyun onun istediği gibi oynanacaktı bir süre. rehavete kapıldığı an, sonsuza kadar kaybettiği an olacaktı.

    günler bu periyotta akıp gidiyordu. okuluma gidiyor, geldiğimde babamla olabildiğince az muhattap oluyor ve gece canavarla baş başa kalıyordum. son zamanlarda bir değişiklik yaşanmıştı bu olaylarda, geceleri bize bir kamera eşlik ediyordu. daha sonra bu videoları bilgisayara yüklüyordu. bu bana iyi bir fikir verdi.
    ···
  5. 55.
    +1
    yine bir gece çektiği videoyu internete nasıl yüklediğini izledim. zor bir tarafı yoktu, her çocuk gibi çabuk öğreniyordum ben de. planımın bu kısmı tamamdı. yaklaşık 3 gün içinde planımın diğer kısımlarını düşünerek, bir karara vardım. sonunda harekete geçeceğim gün gelmişti.

    o gece her zamanki gibi hiç konuşmadan içeri girdi ve kamerayı kurdu. sesimi çıkarmadan yatakta oturuyordum. bu gece defalarca yaşanmıştı, neden farklı bir şey olsundu ki bugün? bu rahatlıkla yanıma doğru geldiğinde, iki elimle sıkı sıkı tuttuğum bıçağı tüm gücümle karnına sapladım.

    şaşkınlıktan büyümüş gözleri üzerime kilitlenmişti. hala ayaktaydı, ellerini ellerimin üzerine koyarak bıçağı çekmeye yeltenmişti ki tüm gücümle ellerimi sağa ve sola doğru hareket ettirerek vücudunu olabildiğince haraplamaya başladım. yüzüm kan içinde kalmıştı, canavarın yavaş yavaş güçten kesildiğini hissediyordum... ellerim sıcak kanın tadına daha iyi varmak istercesine git gide daha hızlı hareket ediyordu...
    ···
  6. 56.
    +2
    sonunda yere yığıldı, ölmemişti hala güçlükle nefes aldığını hissedebiliyordum. kamerayı olduğu yerden aldım ve yakından çekmeye başladım onu.

    - iyi misin babacığım?

    zorlukla kafasını doğrultarak yüzüme baktı. ölümün yakınlığından dolayı duyduğu korkudan çok şaşkınlık okunuyordu yüzünden. belki de kendi kızının nasıl ona bunu yapabildiğini düşünüyordu muhteşem bir ironiyle...

    kamerayı bizi çekecek bir şekilde yerleştirerek tekrar bıçağı aldım. üstündeki kanları saçlarına silerek temizledim. ölmesine çok az zaman kalmıştı, ona son olarak bir hediye vermek istedim. minik ellerimle bıçağı dikine boğazına dayadım ve tüm gücümle bastırdım.

    bitmişti.
    ···
  7. 57.
    +1
    bütün bunları anlattıktan sonra sustu deniz. hikayedeki kız karşımdaki deniz olabilir miydi gerçekten?

    - sonra ne oldu?
    - daha sonra anlatacağım. yarın sabah seninle bir yere gideceğiz.
    - nereye?
    - gidince görürsün, bugünlük bu kadar.

    hesabı ödedi. oturduğum yerden kalkamamıştım hala.

    - gelmiyor musun?
    ···
  8. 58.
    +2
    güçlükle kalkarak yürümeye başladım yanında.

    - insanları öldürmeye babanla başladın demek?

    cevap vermedi. bu sefer onun istediği gibi yürümeyecekti muhabbet.

    - anlatsana deniz, normal bir şey olduğunu mu sanıyorsun bunların?
    - bir normaldir tutturmuş gidiyorsun. yarın senin normal algını değiştireceğim belki böylece kafa ütüleyemi bırakırsın.

    hızlanarak beni geçti. hafifçe koşarak yanına ulaştım tekrar.

    - bütün bunları polise anlatmayacağımı nerden biliyorsun?
    - doruk'u öldürdüğünü polisin bilmesini istemezsin değil mi?
    - ne saçmalıyorsun?
    - parmak izlerin, terin, saçların... maalesef bayıldığın anda bunları almak pek kolay oldu. eh doruk'un cesedinin de bir yere gitmeye acelesi olmadığına göre şahitlik yapabilir pekala.

    bir şeytanla yan yana yürüyordum...
    ···
  9. 59.
    +1
    hiçbir şey söylemeden evimin sokağına saptım ve eve geçtim. üstümdekileri çıkarmadan yatağa uzanıp düşüncelere daldım. yarın ne gösterecekti bana deniz? babasını öldürdükten sonra hayatını nasıl yoluna koyabilmişti ayrıca? ve her şeyden önemlisi deniz gibi kaç kişi dolanıyordu sokaklarda?

    kabuslar içinde bölük pörçük bir uykuyla 9 gibi kalktım. zombi gibi hissediyordum kendimi, aç olmama rağmen iştahım yoktu. kahvemi yudumlarken telefonun çalmasıyla tüm bilişsel fonksiyonlarım yerine geldi. evet, bugün büyük gündü.

    - alo?
    - hazır mısın?
    - evet.
    - iyi 5 dakikaya geliyoruz.

    kapandı. " geliyoruz " da neydi?
    ···
  10. 60.
    +1
    aşağı inip bir sigara yaktım. o anda köşeyi dönen lüks bir araba durdu önümde. içeri sigarayla girip girmeme tereddüdü yaşadıktan sonra içim parçalanarak veda ettim sigarama. arka kapı açıldı, deniz içerdeydi.

    - gel.

    girdim, şoförün kim olduğuna bakmak isterken hayal kırıklığına uğradım, zira arada bir bölme vardı.

    - arabayı kim kullanıyor?
    - ben de bilmiyorum.
    - nasıl ya?
    - fazla kişinin kimliğini bilmem ki.

    ne diyordu bu kız allah aşkına?
    ···
  11. 61.
    +5 -1
    - nereye gidiyoruz peki?
    - gittiğimiz yeri de bilmiyorum.
    - ya sen benle dalga mı geçiyorsun?

    bunu söyledikten sonra aklıma absürd şekilde " salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk " 'daki " ya sen beni niye çağırdın " repliği geldi aklıma...

    - karargah değişir sürekli, biz de bilmeyiz yerini çoğu zaman.
    - ne karargahı?
    - gideceğimiz yerde anlatılacak aykut sakin ol.
    - bana bak beni bulaştırma pis işlerine.
    - daha ne kadar bulaşabilirsin ki aykut?

    haklıydı. kendim istemiştim bu durumu...
    ···
  12. 62.
    +2
    şehir dışına çıkmıştık artık. arada tek tük lüks villalar kurulmuştu, ormanlık arazinin kesilip özel mülk yapıldığı yerlerde. bu villalardan birinin önünde durdu araba. tadına doyamadığım sigaramı tekrar yakıp etrafı süzmeye başladım. o sırada şoför de arabadan indi.

    - bana bak kimsiniz ulan siz?

    diyerek hiddetle üzerine yürüdüm. hiç sesini çıkarmadan ceketini hafifçe kenara atarak kemerindeki silahı gösterdi. elimde olmadan ürkmüştüm. şoför eve doğru ilerleyerek deniz'e eliyle gel işareti yaptı.

    - hadi aykut ilerliyoruz.
    ···
  13. 63.
    +3
    ellerimi cebime sokarak deniz'in yanında ilerlemeye başladım. artık ne ile karşılaşacağıma dair tahminler yürütmüyordum. villanın kapısının önüne geldiğimizde, hafif aralık olduğunu fark ettim. deniz itekleyerek açtı kapıyı ve beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. içerde hiçbir eşya yoktu. o sırada deniz önüme düşerek merdivenleri tırmanıyordu.

    - gel hadi.

    ellerimi tozlu trabzanlara sürterek adımladım basamakları. artık bir sona yaklaşıyor olmalıydık. deniz üst kata varmıştı, soldan ilk kapıya tıklattı. kapıya biraz daha uzak kaldığım için içerden gelen sesi duyamadım fakat deniz içeri girerek onla birlikte gelmemi işaret etti.

    içeri girdim. odada büyük bir ahşap masa, eski bir deri sandalye, ve bu sandalyenin üzerinde, masadaki birçok dökümanla uğraşan ufak tefek bir adam vardı.

    - hoşgeldiniz.
    ···
  14. 64.
    +2
    oturacak yer yoktu odada, adamın karşısında ayakta dikilmeye başladık. kafasını kaldırma zahmetine katlanmamıştı henüz adam. yaklaşık 2 dakika sonra sanki bizi yeni fark etmiş gibi dikkatle süzmeye başladı ikimizi de.

    - bahsettiğin arkadaş bu mu deniz?
    - evet.

    adamın gözleri üzerime odaklanmıştı. az önceki sinirim kalmamıştı artık, her şeyi dışardan izleyen bir gözlemci gibiydim adeta. ne var ki bir süre sonra bu bakışlardan rahatsız olarak konuşmaya karar verdim.

    - ne istiyorsun benden?
    - bir şey içer misin öncelikle?
    - hayır, sizden bir açıklama bekliyorum.
    - pekala.

    ayakta durmak yavaş yavaş sinirimi bozmaya başlamıştı.
    ···
  15. 65.
    +1
    - deniz bizimle çalışmaya istekli bir arkadaş getireceğini haber verdi bir süre önce. bu sebeple buradasın.
    - ne iş yaptığınızı bilmiyorum henüz.
    - anlayacaksın. yan odaya geç daha sonra tekrar bizim yanımıza gel.

    bu isteğin sebebini anlayamamıştım ama istemsizce itaat ettim, başka şansım yoktu ne de olsa.

    odadan çıktım, sağ tarafta şoför bekliyordu. yanına gittim, kemerinden silahını çıkarıp bana verdi ve odaya geçmemi işaret etti. anlam veremeyerek kapıyı açtım.

    oda penceresizdi, kapıyı açmamla içeri dolan ışık içerde bir kadının olduğunu fark etmemi sağlamıştı. kapı şoför tarafından tekrar kapandığında, karanlık bir odada tanımadığım bir kadınla yapayalnız kalmıştım.
    ···
  16. 66.
    +1
    - seni mi gönderdiler?
    - ne için?
    - benim için elbette.
    - anlamıyorum sizi.
    - off lanet olsun.

    karanlıkta hiçbir şeyi seçemiyordum fakat kadının sesindeki kızgınlık aşikardı.

    - bunun için para ödemiyorum ben.
    - pardon, biraz daha açıklayıcı olabilir misiniz?

    bir anlık sessizlik yaşandı odada.

    - beni öldürmeleri için haddinden fazla para ödedim fakat maruz kaldığım muameleye bir bak...

    ha?
    ···
  17. 67.
    +1
    - fiyata çeşitli zevkler de dahil...
    - ne gibi?
    - bunun gibi.

    der demez üzerime saldırdı. uzun tırnaklarıyla giysilerimi yırtarcasına parçalamaya çalışıyordu. amacının bana zarar vermek olduğunu anlamam için tırnaklarının sırtıma saplanmasını beklemem gerekti. acıyla çığlık atıp bir tekme salladım kadına. el yordamıyla kapıya ulaştım, fakat kilitliydi. kadının çığlıkları odayı dolduruyordu o sırada, karanlıkta beni aradığı çıkardığı seslerden belliydi.

    iki el ter içindeki omuzlarımı kavradı o anda. koşarak kaçmaya çalıştım fakat kadın sırtıma tırmanmıştı. göğsümü çiziyordu tırnaklarıyla, diğer yandan boynumu ısırmaya başlamıştı. hayatım tehlikedeydi artık, kemerimdeki silahın kabzasını kavradım refleksif bir hareketle ve kadının kafasına doğru vurmaya başladım. bulldog köpeği gibi yapışmıştı, bırakmaya hiç niyeti yok gibiydi. duvarlara doğru ateş ettim, kadında hiçbir değişiklik uyandırmamıştı bu durum, insanlıktan çıkmış gibiydi. artık çarem kalmamıştı.

    silahı kafasına dayayarak tetiğe bastım.
    ···
    1. 1.
      +1
      Ben olsam önce karıyı giber sonra tabancaya sakso çekerken karıyı öldürürdüm.
      ···
    2. 2.
      0
      vay amk
      ···
  18. 68.
    +1 -1
    kısa zaman önce bir insanı öldürüp öldürülmeyeceğim sorulsa cevabım kesinlikle hayır olurdu. fakat şartlar öylesine oluşturulmuştu ki, benim gibi sıradan bir insan bile katil olabilmişti.

    kadının elleri yavaşça çözüldü göğsümden ve yere yığıldı. neden yaptığımı bilmeksizin kadına dokunmaya başladım el yordamıyla, öldüğünden emin olmak istiyordum muhtemelen. evet o ölmüştü ve ben de artık bir katildim. ellerim başına dokundu o sırada, o cıvık ve sıcak kan elime akıyordu ağır ağır.

    kapı açıldı ve içeriye dolan ışıkla birlikte gözlerim kamaştı. ufak adam, arkasında deniz'le birlikte kapıda dikiliyordu.

    - aramıza hoşgeldin.
    ···
  19. 69.
    +1
    elimdeki silahla deniz'i ve adamı vurmak istedim o an fakat onlar da bunu yapamayacağımdan o kadar eminlerdi ki hiçbir önlem almaksızın karşıma dikilmişlerdi.

    - artık dolambaçlı cevap istemiyorum. nesiniz siz?
    - pekala, dedi gülümseyerek adam. biz insanlara hizmet veren bir şirketiz.
    - ne hizmeti?
    - ölüm ve yaşam.

    ölüm kısmını anlayabiliyordum, hatta bizzat yaşamıştım da peki ya yaşam?

    - anlayamaman normal. üstünü temizle, geri kalanı şirkette konuşuruz.
    ···
  20. 70.
    +2
    odadaki cesedi yalnız başına bırakarak dışarı çıktım. istemsizce fatiha okuduğumu fark ettim. belki de insanlığımı tam olarak yitirmemiştim. deniz'e baktım göz ucuyla, yüzünde pişmanlık vardı sanki biraz. evet tüm bunlara karışmak için istekliydim fakat isteseydi beni engelleyebilirdi.

    - deniz sen aykut'a temizlenmesinde yardımcı ol. araba sizi kapıda bekliyor olacak. şirkette görüşürüz.

    diyerek bir başımıza bıraktı bizi. deniz yine önüme düşerek banyo olduğunu düşündüğüm bir odanın önünde durdu. kapıyı açtı, banyoydu banyo olmasına ama sıradan bir banyo değildi. tavanda sadece şu otellerdeki yangın söndürücülerin aparatlarından vardı. bir gaz odasının soğukluğu ve kasveti vardı burada.

    - suları şuradan açarsın. ben sana havlu getireceğim, diyerek çıktı deniz.

    hayatımın en saçma banyosunu yaparak kapıya tıklattım, deniz kapı aralığından havluları uzattı bana. yüzüne bakmamaya çalışsam da, bana acıdığını fark edebiliyordum. arabaya binene kadar hiç konuşmadık.
    ···