-2
Geçen okuldan çıkınca her zamanki sefil halimle dolmuşa bindim. Benden sonra iki tane kız bindi. Bi tanesi aşırı güzel. Ohaa, ohaa dedim içimden, o derece güzel. Ondan sonra işte bunlar da geçtiler benim oturduğum yerin hemen arkasındaki ikili koltuğa oturdular.
Gayet sıradan bir gün yani.
Sonra kızlardan biri "şarjım bitiyor, ben ne yapıcam, bitti bitecek telefon kapanacak" diye söylenmeye başladı. Hangisinin şarjı bitiyordu emin olamadım çünkü kafamı arkaya çevirip öküz gibi bakacak halim yoktu fakat büyük ihtimal güzel olanın şarjı bitiyordur diye düşündüm. Kız iyice çaresiz bi şekilde "şarjım bitiyor! bitiyor yaa" diye bik bik konuşmaya devam etti.
Ya arkadaş!! Cebimde de full dolu power bank var. Bi power bank insanı ancak bu kadar mutlu edebilirdi ama sadece usb uyumlu. Kızın telefonu ayfonsa sıçar. Ya da arkamı döndüğümde şarjı bitenin diğer kız olduğunu görürsem o zaman daha büyük sıçar.
Bu tip düşüncelerle gerilmiş halde ilerlerken mantıksızca bi hareket yaptım. Power bank in kablosunun ucunu koltuğun kenarından arkaya doğru saldım. Adeta bir yılan deliğinden çıkar gibi kablo koltuğun kenarından arkaya ilerliyor böyle gıdım gıdım. Baya bi ilerlettim kabloyu, sonra arkadan bi kahkaha sesi geldi, ardından da omzuma tık tık dokunan bir parmak. Aha dedim rezil oldum, döndüm arkaya. Oof o melek surat karşımda. "Kullanabilir miyim?" dedi sırıtarak. Tırsarak evet dedim verdim power banki. "Sen beni nasıl beladan kurtardın bilemezsin dedi" bi muhabbet başlattı, ooff... Ben iyice şaşırdım. Eşkıya filminde Tarlabaşındaki Kısmet Tamirhanesine mal dolu çantayı zütüren Şener Şen gibi bakıyorum kızın suratına... "Taş attık da kolumuz mu yoruldu" diyecektim, neyse ki demedim.