devam;

rüzgar'la beraber terasa çıktık. hava fazlaca sıcaktı ama esiyordu.
yüzüme ve alnıma dökülen saçlarımı elimle sürekli geriye atıyordum.

+e sormayacak mısın neye moralin bozuk diye?
-birbirinizi yıpratmayın mert iyi biridir.
+nasıl yaa.sen biliyor musun?
-evet.
+geçmişinde çokca böyle hatası var. aldattığından şüphelenmekte haklılık payım var.
-birine güvenmeyerek değil güvenerek doğru insan yaparsın.
+defalarca güvenimi boşa çıkardı.
-her seferinde vicdanı katlanarak arttı.sen affettikçe dersini aldı. artık aldatmayacaktır.
+pgiboloji diyorsun.
-insan diyorum.

içicek bir şeyler ister misin deyip cevabımı beklemeden tekrar aşağıya indi.

bir süre sonra bardakta portakal suyuyla geldi içinde bir parça alkol olanlardan.
ön yargımı kırmayı başarmıştı.
güneşte batmaya yakın kızıl bir tan vaad ediyordu yine gökyüzüne.

+neden böyle birisin? kötü...
-kötü değilim.bu sadece ergen ütopyasıdır. amerikan sinemasının dünyaya pompaladığı
çocukca bir düşünce. tyler durden, eric northman, ve türevleri.
serseriliği ve nezaketsizliği olması gerekenmiş gibi gösteren doğru olmaktan çok uzak
paradoksal karakterlerdir.17 yaşında insanlara doğru olmayı değil sokaklara işeyip kavgacı
olmayı öğretirler.bu tam anlamıyla kaos.

+sisteme karşı olmaları mı kötü.ben severim onları?
-sistem dediğin şey bellidir. ergence deri ceketini alıp yürüdüğün ve serseriliğin dibine vurduğun bu sokaklarda bile sistemin izin verdiği kadar özgürsün.
sistemi yıkmak halkın değil medya patronlarının iş verenlerin elindedir.
söylesene susamlı tarihin en büyük devrimi olan fransız ihtilali nedir.
ben söyleyeyim burjuvazinin ön ayak olduğu bir devrimdir.
sistem dışarıdan ergence yıkılmaz. içinde büyüyeceksin daha sonra sistemin göbeğindeyken oradan çekileceksin.
sistemi halk değil rotschild'lar rokefeller'Lar gibi büyük para kaynakları yıkabilir.

açıkcası çok şaşırmıştım. günlüğümde bile olmasına rağmen bu cümleleri kafamı çokca karıştırmıştı.

güneş batmıştı. terasın demirlerinin dibindeki ışıkları oradan yüzümüze vuruyordu.
onun hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim...

+bana kendinden bahset biraz diye sordum.
• soru cevap yapalım.
+pekala beyefendi.

+hiç aşık oldun mu?
-hayır ama birini çok sevdim.
+noldu sonra?
-gitti. acısını fazlaca çektim.
+futbolla alakalı mısın? hangi takımlısın.
-futbolla alakam yok nba izliyorum dallas'ı desteklerim.
+en sevdiğin film?
-memento veya kubrick yapımı spartacus.guy ritchie filmlerini de severim.
+bir hobin var mı yapmaktan hoşlandığın bir şey.
-fotoğrafcılık. müziği zaten biliyorsun.

sonra telefonum çaldı arayan mert'ti.

+mert arıyor pardon bir dakika açmam gerek.
-aşağıya in burada.
+nasıl gelmiş mi?
-ben içecek almaya giderken çağırdım. büyütmeyecek.
+ne diyeceğimi bilmiyorum teşekkürler.
-önce in konuş sonra sizi de alıp güzel bir yere gideriz.

beş dakika bir mola. geleceğim.

ayrıca dediğim gibi buradaki argoya alınmıyorum. burasının jargonu bu.
ben de kimseden farklı değilim dolayısıyla eşit muamele görmekten rahatsız olmadım.
teşekkürler. geleceğim.

aşağıya mertin yanına indim.

+neden buraya tek geldin?
-neden benimle konuşmadım.
+rüzgar'la yakın bile değilsiniz beni o buraya çağırdı ve sen değil.
-ne demeye çalışıyorsun.
+bana benzeme susamlı. seni seviyorum. hatalar yaptım biliyorum ama bana benzeme.
-mert ne ima ediyorsun sadece bir sergiye geldim.

bir şey demeden sarıldı.ben de sarıldım.
evet hiç bir şey olmamıştı ama yine de vicdan yaptım.
bir daha asla rüzgar'la yalnız görüşmeyecektim.
eleştirdiğim mert'e dönüşürsem ben nasıl doğru olacaktım ki?

o sırada rüzgar da indi. mert ona artık soğuktu.

rüzgar yanımıza geldi.
şöyle bir mert'e baktı.
anladı o da.

yalnız takılmak ister misiniz?
sanırım orada mert ego yaptı.yok beraber takılalım dedi.

rüzgar arabanın anahtarını mert'e verdi.sen kullan dedi.
mert kullandı ben de öne yanına oturdum.
rüzgar da arka koltuğa boylu boyunca uzandı.
belirtmeyi unuttum arabanın üstü açıktı.

o şekilde rüzgar'ın tarif ettiği bebek'te bir mekana gittik.

rüzgar'ın bize tarif ettiği mekana gittik.
klagib müzik ve aheste aheste dans edilen bir mekandı.
genelde 35'lik yalnız teyzeler ve abiler vardı.
bir kaç tane de evli olduğunu tahmin ettiğim çift.

o sırada rüzgar mert'e konuşmak istediğini söyledi.(ben şok oldum)
ayrı konuşmak istedi. (konu rüzgar olunca güvenemiyor insan)
mert de iyice işkillendi pekala deyip mekanın üst katına çıktılar.

10 dakika sonra mert indi. rüzgar görünürde yoktu.
mert'in yüzünde güller açıyordu. gelip özür dilerim deyip gülümsedi.
yanağıma da bir buse kondurdu.

rüzgar ne yapmıştı yukarıda hiç bir fikrim yok.
muhtemelen bana güvenmesi gerektiğini subliminal olarak söylemiş ve ikna etmişti.
ne diyebilirim ki minnettar kaldım ona.

bir süre sonra rüzgar yanında bir kızla geldi.
kız çok güzeldi allahı var. hani bana güzel derler ama o hatunun yanında afgan göçmeni gibi kalmış olabilirim.

yirmili yaşlarının sonunda yaşca da büyüktü.
rüzgar getirip bizimle tanıştırdı. adı derya.

mert'in dibi düştü kıza alt.çenesini sürekli yerden tekrar masaya alıyordum.
rüzgar'ı eskiden beri tanıyormuş.
hem arkadaş gibiler hem de sevgili.aralarındaki ilişkiyi çok anlamadım.

bu arada klagib müzik gıy gıyı eşliğinde dans eden orta yaşlı çiftlerden de gına gelmek üzereydi.
hayır kalite bu mu?illa sıkıcı mı olmak zorunda.

mert de rüzgar'a gözle görülür şekilde güvenle bakıyordu artık.
anladığım kadarıyla o zamana kadar da kıskanmış ama belli ederek buna ön ayak olmak istememiş.

mert ben ve derya çok sıkıldığımızı belli ettik artık.rüzgar'ın ruhu yaşlıydı.
müziği değiştirmemi ister misiniz dedi rüzgar bize.
cem yılmaz gösterisindeki (yok lan uçağı da yoktur )
yüz ifadesine girdim.

rüzgar arka tarafa geçip bir beş dakika sonra geldi.

hafif bozuk bir ifadeyle

+malesef.dedi.
-noldu olmadı mı ahah yapmadılar mı (adamı ilk defa başaramazken gördüm kaçırmam)
+malesef şarkının bitmesi gerekli ortadan kesmek istemediler sonraki parça elvis'ten...

(beynim yanmak üzereydi lan)

şarkı bitince şu parça çaldı; https://www.youtube.com/watch?v=gj0Rz-uP4Mk

elvis'ten danslık müzik başlayınca sahne daha da arttı.
içten içe herkes sıkılıyormuş lan. yalnız değilmişim.

o sırada mert beni sahneye çekti.
blues dansı ediyorduk. çok da güzeldi her şey.

bir yandan dans ediyoruz bir yandan sesimizi duymak için hafif bağırarak konuşuyoruz.
rüzgar'la ne konuştunuz dedim.
saçmaladım ona bir özür borçluyum dedi. hatta ben derya ile dans edeyim sen rüzgar'ı kaldır dedi binçe gülerek.

+sen kaşınıyorsun mert dedim gülerek.
o sırada sahneye derya da çıktı.
rockn roll olduğu için çift olmak şart değildi.
güzel dans ediyordu hatun.

mert gidip gülümseyerek onunla dans etti. sorun yapmadım ortam samimiydi.
ben de olduğum yerde dans ediyordum. tanımadığım insanlar ablalar abiler karşımda bana eşlik ediyordu.

o kadar klagib gıygıydan sonra millet patlamıştı.
kendimi dansa kaptırdım. olduğum yerde bir döndüm 360 derece, karşımda rüzgar'dı.
elimden tutup beni bir tur daha çevirdi gülümseyerek.

+ahah sen dans ediyor muydun?
-etki tepki diyelim.bir tur daha çevirdi.
+tamam çok çevirme midem buland... bir tur daha çevirip belimden olduğum yerde yukarı kaldırıp bıraktı. rockn roll figürlerinden biridir.

gömleğini dirseklerine kadar katlamış üstten iki düğmeyi açmış. tüm parrıltısıyla yanımdaydı. dans ediyorduk.

evet artık kendime de itiraf ettim. hoşlanıyordum ondan. biliyorum yanlış ama değiştiremem.

yemek yiyeceğim devam ederim 40 dakikaya.

geldim devam ediyorum.

çok güzel bir geceydi lakin eve döndüğümde vicdan azabı çekmiştim.
evet bir şey yapmamıştım ama nasıl etkilenirdim. yanlıştı berbattı.

ablama anlattım biraz umutsuzca.
dedim böyleyken böyledir durum.

ablamın konuşması açıkcası çoğu soru işaretimi bitirdi.

+bak susamlı iyi insan olmakla enayi olmak arasında fark vardır.
seni bu mert bilmem kaç kez aldattı. zaten adam olan aldatmaz.
defalarca affettin. ilişkinizin başlarında babamı ve abimi karşını alıp mert için ailenle kötü oldun ablacım.
şimdi biri var diyorsun. etkilendim diyorsun.
yanlış olan şey mert'ten ayrılmaman yoksa genncecik kızsın kalbin mührü aşkın özürü olmaz...

ha mert adam olsaydı ayrılma, içinde yaşa bitir derdim rüzgar'a olan hislerini.
karşındaki adam değilse senin yaptığın iyilik değil enayilik oluyor.

ablam daha sonra asıl soruyu sordu bana.

+rüzgar'In sana karşı bir ilgisi var mı peki?
-yok sanırım abla. etrafında olgun ve çok güzel kadınlar var. zaten neden ilgisi olsun ki?
+kendine haksızlık etme.şu tipe bak yerim dedi. gülümsedi.sanırım hayatımda ilk defa
bir ablam olduğunu içten hissettim.

ama dediğim gibi rüzgar'la olur olmaz bilemem susamlı ama mert'le olmayacağını biliyorum.ne zamandır o kişiliksiz hakkında konuşacaktım ama seviyorsundur diye ses etmemiştim.

bir kere geliyorsun dünyaya susamlı değmeyecek biri için kendini feda etme.

çok kafam karışmıştı.
ablam haklıydı.
iyi olmakla enayi olmak arasında fark vardı.

sonraki gün öğlen mert'e görüşelim dedim.
amacım son kez onunla konuşacaktım.
eğer değişecekse devam edecektim değişmeyecekse bitirecektim.
bu kararı bile çok zor aldım.
pek kendisine güvenen insanları kırabilen biri değilim.
biraz da korkuyordum.

mert'le kadıköy'de bir cafede buluştuk.
yüzümden anlamıştı zaten.
sorun nedir dedi.

+mert beni 3 defa aldattın. bunlar benim bildiklerim. direk konuya giriyorum kusura bakma ama değişecek misin? açık ve net soruyorum mert.ben dün ablamla konuşup düşünme fırsatı buldum.

-o ablan olacak midesiz mi dolduruyor seni.
+ailem hakkında düzgün konuş.
-değişeceğim susamlı anlıyor musun?
+bir daha en ufak bir sadakatsizlik yapmayacaksın!
-susamlı hazır konu açılmışken.sen neden hiç iğneyi kendine batırmıyorsun?
+ne demek o?
-ben bir erkeğim susamlı ihtiyaclarım var. seni hep bu yüzden aldattım. sana neden
bir şeyler yaşamak istemediğini hiç sormadım artık soruyorum neden? doğru insan mı değilim. evliliğe kadar bekleyecek misin? neden susamlı?

+kendimi hazır hissetmiyorum.ben daha çocuk gibi hissediyorum bakma üniversite okuduğumuza olgun davrandığımıza.sen sürekli aldatırken güvenip nasıl yaşayacaktım bunu?

-ya bırak. hepsi kendi kuruntun. beni aldatıyorsun diye yargılamadan önce kendine bak.

+mert yüzsüzleşme aldatmanın gerekçesi olmaz. abaza mısın mert yapmasan ölecek misin başkasıyla? ben seninle düzeltmek adam akıllı güven almak için geldim.

-ya yeter susamlı. yeter anlıyor musun? bu benim doğrularım kızım işine gelirse!!
+mert yapma böyle (gözlerim doldu)
-yaptım bile değişmiyorum dıbına koyim buyum ben.sen o'ysan ben de buyum.
-gibtir git mert gibtir git deyip koşar adım çıktım oradan.

eve gelip tüm gün uyudum o moral bozukluğuyla. akşam ablamı tekrar odaya çekip bolca dert yandım...

devam:

okullar açılana kadar ne mert'ten ne de rüzgar'dan haber aldım.
ben de yazmadım onlardan mesaj da gelmedi.
bolca kitap okuyup kedimle uzandım. ablamla sohbet edip abimle dışarı çıktım.
ailemle olmak iyi gelmişti.

rüzgar'ı çok merak ediyordum yalan söylemeyeceğim.
ne yapıyor ne ediyor.

üniversitenin ilk haftası da görmedim onu.
mert'le bir kaç kez selamlaştık. yanında bir kız vardı.
sorun etmedim. artık istediğini yapabilirdi.

rüzgar'I uzun zaman sonra üniversitenin bahçesinde gördüm. okul açılalı 2 hafta olmuştu.

yanına gitmedim. uzaktan gördüm.tek başına sırtını ağaca yaslamış oturuyordu.
kucağında laptobu vardı.

oturduğu yerden o da beni gördü.
sertle şevkatli arası bir hal aldı kaş ve gözleri. bunu çok sık yapıyor.
o şekilde bir kaç saniye bakıştık.
gülümsedim mecburen yanına gittim.

+selam uzun zaman oldu dedim.
-fark etmemişim deyip laptobu kapatıp yanına koydu. ayağa kalktı.

bir şey demedim.

+nasılsın dedi.
-iyi sayılır sen?
+fena değil bir sorun yok.
-benim dersim var gitmem lazım dedim.

o sırada yanımızdan iki tane kız geçti. rüzgar'a çok saçma bir bakışla yavşadılar.

tekrar ona dönüp dikkatli ol yatırmasınlar yeşilliğe dedim gülümseyerek.
+dersin kaçta bitiyor. (bir kere de geyiğe katıl be adam)
-blok ders sürer biraz.
+çıktığında haber ver seni bir yere zütüreceğim.
-yok eve gitmem lazım.
+çıktığında bekliyorum.
-peki madem. çok geç kalamam yalnız.