-1
yaşayan en büyük şairlerden 70 sonrası türk şiirindeki bireysel eğilimlerin en dikkat çeken ismi belki de hilmi yavuzdur. gerek poetik duruşu gerek farklı edebiyatlardaki şiiri ve şiiriyeti kendi şiirine teşmil edebilmesi ve buradan sistemli, bütüncül; adeta bir leit motif gibi vahdet-i şiire ulaşabiliyor olması yavuzu üzerinde durulması gereken şairlerden kılmıştır. doğu şiiri ile batı şiiri arasında sere serpe kurduğu poetikasını haşim, yahya kemal, tanpınar, necatigil soykütüğüne eklemlemiştir.
hilmi yavuzun şiirinde her unsurun sonunda çıkıp vardığı yer şiirdir. söylen şiirlerindeki mitoslardan yada bederettin üzerine şiirler'deki osmanlının üretim ilişkilerine çevrilen marksist bakış, yada çöl şiirlerindeki mutasavvıf eda.. ne derseniz deyin yavuz'da herşey sonunda şiire çıkar. fakat bu saf şiire gönül vermiş bir şairin şiir fetiştliği değildir. çekirdekdeki bu şiiriyetin etrafında yüzlerce kavram kümelenir. ama kavram olarak kalmazlar. dili söze dönüştüren bir şairde kavram olamaz zaten. nitekim yavuz'a göre de şiir dil değil sözdür. dil kavram iken söz imgedir. neyse uzatmayalım bu temler insancıl olanl temlerdir. yani binler hani erguvan sözlerin arkasında yazıyor ya yavuz'un şiiri insancıl olan herşeyi kapsıyor diye heh tam olarak onu söylüyorum işte. fakat benim şahsi kannatime göre hilmi yavuzu büyük yapan sadece şairliği değil aynı zamanda edebiyat denilen dünyayı çok boyutlu olarak algılayabilmesidir. ki burada işin içine yavuz'un felsefeci kimliği de girmektedir. örneğin mevlana ile şems şiir buna çok iyi bir örnektir. Mehmet narlı'nın tespitiyle hem batıni olanı hem de hegel diyalektiğini, mevlevilerin varlıksal kavrayışları merkezinde aynı temel yapı olarak toplayabilmektedir. işte yavuz'un gibip atıcılığı burada ortaya çıkıyor. neyse akustik yapıya hiç girmeyeceğim onu öğrenmek isteyenler taflan şiirini okuyup ortaya çıkacak olan sessel sisteme bi baksınlar amk.