/i/İnanç

İnanç
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    Öncelikle belirtmek isteriz ki, bu öyle bir konudur ki, kaynaklarımızda bununla ilgili çeşitli bakışlar mevcuttur. Fakat bu rivayetlerin genel muhtevâsına bakıldığında bu rivayetlerin iki bölüme ayrıldığını görüyoruz:

    1) Bir kısım rivayetler şu ki, Hz Ali (as) kızı Ümmü-Gülsümü Ömer'e vermiş, fakat bu çalışma zorlama yüzünden gerçekleşmiştir.

    2) ikinci kısım rivayetler ise şudur ki, Ali (as) kızı Ümmü-Gülsümü Ömer'e vermemişdir.
    ···
  1. 2.
    +1
    Birinci bölüm, yani Ali (as) 'ın kızını Ömer'e zorlama yüzünden vermesinin olasılığı konusunda, hem Ehl-i Sünnet, hem de Ehl-Şii'nin kaynaklarında birçok rivayetler mevcuttur. Ehl-Şia kaynaklarında nakledilen bu rivayetlere gelince, öncelikle bu rivayetler arasında ihtilaflar vardır, ikincisi bu rivayetlerin belgeleri güçsüzdür. Buna örnek olarak kaynaklarmızda nakledilen bu rivayetlerden birkaçını gösteriyoruz:

    Ömer b edine Hz Sadık (as) 'a sordu: "Cemaat diyor ki, Hz Ali (as) kendi kızını Ömer'e verdi. " Hz Sadık (as) öfkelenerek ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: "Subhanallah! Bunu diyen hata yapıyor. Ali (as) kendi kızını korumaya kadirdi. Onlar bunu uydurmuşlar." ( "Nasixul-Tevarix", c.1, s. 408, Mirza muhafazid Taki Lisan'ul Mülk.)

    Ayrıca şöyle nakledilmiştir: "Ömer Ali (as) 'dan kızını isteyince, Hazret şöyle buyurdu:" O henüz çocuktur. "Ömer daha sonra Ali'nin amcası Abbas'ın yanına giderek şöyle dedi:" Bana ne oluyor? Bir kusurum mu var? "Abbas ibn Abdul-Muttalip:" Ne oluyor? "- Deyince, Ömer şu cevabı verdi:" Kardeşin oğlundan kızını istedim beni reddetti. Ama Vallahi, "Zemzemi" elinizden alacağım (o zaman Zemzem ve hacılara su vermekle görevli kişi Hazreti Abbas idi). Size ait olan her bir ayrıcalığı ve yücelik aracı olan her şeyi yerle bir edeceğim. Bunu bilsin ki, Onun için iki yalancı tanık tutacağım ki, O'nun (Ali'nin) hırsızlık yaptığına dair tanıklık etsinler ve elbette O'na "hırsız" damgası vurarak her iki elini keseceğim !!! "(Bir başka rivayette ise (neuzu billah) zina ettiğine şahitlik etsinler diyor). Daha sonra Hazreti Abbas, Hazreti Ali'nin yanına gelerek Ömer'in söylediklerini haber verdi ve Hazreti Ali'den Kızı Ümmü-Gülsüm'ün vekaletini ona vermesini istedi. Ali (as) da öyle etti. "(" El-Kafi ", c.5, s. 346.)
    ···
  2. 3.
    +1
    Şimdi ise Ehl-i Sünnet kaynaklarında nakledilen edilmiş bu rivayetlerin bir kaçına göz atalım:
    ···
  3. 4.
    +1
    Ebu Ömer der: "Ömer Ali'nin kızını almak isdəyirdi, ama Ali (a.s) dedi ki, o henüz çok gençdir (çocukdur), fakat Ömer ısrar ediyordu. Ali dedi ki, ben kızı size gönderirim, eğer onu beğenirseniz söyleyin:" Ben razıyım ". Ali kızına bir parça verdi ve: "Bunu Ömere apar ve söyle:" Bu ben size dediğim aynı parçadır. "O, Ömer'e bu sözleri iletti ve Ömer dedi:" Babana söyle, ben razıyım. "Sonra Ömer elini kızın beline koydu. Ve kız dedi ki: "Siz bunu bana mı yapıyorsunuz? Eğer halife olmasaydız burnunuzu dağıdardım. "O eve gelip babasına her şeyi konuştu. Dedi ki, beni pis bir insanın yanına gönderdiniz. Ali (as) dediki: "O senin kocandır." ( "Esad El Keybah fi marifatil-Sahabe", c.5, s.367.)

    "El-isabe", cilt: 4, s: 492-de ise bu haber küçük bir fark ile şöyle nakledilmişdir: "Ümmü-Gülsüm Ömer'e der:" Eğer halife olmasaydız ben sizin yüzünüze tükürürdüm. "

    Ayrıca "Tarihi-Hamis", cilt: 2, s: 384, "Zikri-Ümmü-Gülsüm" ve "Zexairul-ukbâ", s: 168-de şöyle nakledilmiştir: "Ömer Ümmü-Gülsüm ile evlenmek istediğini Ali'ye bildirdi. Ali (as) dediki: "O henüz buluğa ermemiş." Ömer dedi: "And olsun Allah'a bu böyle değil, siz istemiyorsunuz ki, ben onunla evleneyim. O buluğ çağına ermediyse onu bana gönder de bakayım. "Ali (as) 'da kızına bir elbise verdi, onu Ömer'e gösterek" bu ne içindir? "- Diye sormasını istedi. O Ömer'in yanına geldiğinde Ömer onun elinden tutup zorla kendine doğru gerdi. Ümmü -Gülsüm onu ​​rahat bırakmasını istedi. Ömer ona dedi: Sen çok çekici bir kızsın. Git ve babana de ki: Sen çok güzelsin ve O, senin hakkında bana gerçeği söylememişdir. Bundan sonra Ali (a.s) kızını Ömer'e verdi. "

    Hatib Bağdadi "Tarih-i Bağdat", cilt: 6, s: 182-de şöyle anlatıyor: "Ali (as) kızına dedi ki, O, kendisine iyi baksın. O kızını Ömer'in yanına gönderdi, Ömer Onu belinden sarıp öptü. Sonra dedi: "Git babana söyle, ben çok mutluyum". Ümmü-Gülsüm eve geldiğinde babasına: "Ömer beni zorla sarıp öptü ve size haber gönderdi ki, o çok mutludur." dedi

    Ayrıca "Tarihi-Bağdat", cilt: 6, s: 182-de şöyle nakledilir: "Nikahdan önce Ali (a.s) Ümmü-Gülsüm'e emretti ki, kendisine süs vurup, süslenip-düzenib Ömer'in yanına gitsin. Ömer onu görünce hemen ona doğru gelip elini onun baldırına sürüp dedi: "Babana söyle, ben razıyım." Ümmü gülsüm Ali (as) 'ın yanına gelince, Hazret (a.s) Ona (kızına) sordu: "Ömer ne dedi? "dedi ki:" Beni yanına çağırıp öptü, durdum ayağımdan tuttu. "
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    +1
    Ehl-i Sünnet'in bir çok kaynaklarında ise bu rivayet iğrenç bir şekilde şöyle nakledilmiştir:
    ···
  5. 6.
    +1
    "Ömer, Ali bin Ebu-Talibden Ümmü-Gülsüm'ü onunla nigahlamasını istedi. Ali (as) ise:" O henüz küçükdür "cevabını verdi. Ömer: "Ya Ebu Hasan! Onu benimle evlendir, kimse benim gibi onu koruyamaz." O zaman Ali (as): "Onu bir aba ile sana göndereceğim, güya sana ebanı hediye ediyorum. Eğer kızı beğenirsen, Ona "aba güzel, beğendim" de. Sonra onu seninle nikahlayayom. "Ümmü-Gülsüm Ömer'in yanına geldiğinde, Ömer kıza:" Babana söyle, çok beğendim ", daha sonra abaya bakmadan kızın ayağından tutup eteğini kaldırarak eteğinin altına bakıyor . Bundan rahatsız olan Ümmü-Gülsüm: "Bunu bana mı yapıyorsun? Eğer halife olmasaydın burnunu kırardın" - diyor. Ve eve geldiğinde babasına: "Ey baba, Sen beni çok kötü bir adamın yanına gönderdin! O hiç ebaya bakmadan, sadece bana bakıyordu ve eteğimi kaldırdı "- diye olanları anlattı. Ali (as) ise buna karşı kızına: "Ben seni onunla nigahladım, o, artık senin kocandır." - Dedi.
    ···
  6. 7.
    +1
    Ömer'in kızın eteğini kaldırması meselesi çok vahşi bir olay olduğu için okuyucunun kalbinde şüphe kalmasın diye, bu olayı nakletmiş Ehl-i Sünnet kaynaklarından birçoğunu gösteriyoruz:

    ibn Sa`d, "Tabakat", H: 4620, yine: c: 8, s: 462-465.

    Zehebi, "Tarih-i islam", 2/255. (Muaviye bölümünde)

    Askalani, "El-isabe", H: 12233. Yine: c: 4, s: 469.

    ibn Abdül-Birr, H: 4204.

    ibn Esir, "Usdul-Gabe", H: 7578. Yine: C: 5

    Ömer Rıza Kehhale, "Alemi Nisa", 4/255.

    Muhibuddin Taberi, "Riyadun-Nadire", 2/80 "semti-Semin" 133.

    Diyarbekri: "Tarihu'l-islâm", 2 / 251-2.

    ibn Kuteybe, "El-mearif", 58 ...

    Yakubî, 2/40

    ibn Esir, "El-Kamil", 2/537, 3/54, 3/206.

    ibn Cevzî, "Sifati-Sefve", 1 / 142-162, 2/5

    "El-Mücteba", 97.

    Semhudi, "El-Müsennef", H: 10354; Şevkani, "Darrus-Sahabe", 549.

    Taberani, "Mucemi-Kebir", 9/173, (Ehlibeyt bölümü).

    "Tarih-i Taberi", 5/19, 6/69.

    Zehebi, "Tecridu-Esma", H: 4049.

    ibn Asakir, "Tarihi Medineti Dimeşk", 3/179.

    ibn Habib, "Muhebber", 53-56-101-399-437.

    Muttaki Hindi, "Kenzü'l-Ummal", H: 37586.

    Hakim, "El-Müstederek", 4/142.

    Halil-Cüma, "Nisaul-ehlil-Beyt", 188-91.

    Beyhakî, "Delili-Nübüvve", 7/883.

    Beyhakî, "Essunenul-Kubra", c: 7, s: 63-64-144.
    ···
  7. 8.
    0
    Bu Rivayetlerde haysiyet ve vicdan sahibi insanların asla kabul edemeyeceği bir çok iddia ve isnadlar mevcuttur!
    ···
  8. 9.
    +1
    "Ali (as) dedi ki, Kızımı size göndereceğim, beğenirsen galiba razıyım", kız Ömer'in yanına gelince, Ömer ona namahrem olan bir kızı zorla sarıyor ve öpüyor, bu yetmezmiş gibi topuğundan tutarak eteğini kaldırıp eteğinin altına bakıyor, kız ise rahatsız halde bu olanları babasına haber verince, babası: "Kızım ben seni ona verdim." - diyor.

    Henüz bu rivayetlerin bazısında Ali (as) 'ın kızına "süslenerek" Ömer'in yanına gitmesini emrettiği, bazısında kız Ömer'in yanına geldiğinde, Ömer kızın ayağını açıp okşadığını, bazısında bağrına bastığını, bazısında öptüğünü nakil etmişlerdir. Oysa, tüm kaynaklar, o anda henüz nikah akdinin gerçekleşmediğinde ittifak !!!

    Eğer Ömer'e, O'na yabancı olan bir kadına karşı yaptığı bu hareketleri yakıştırıyor musunuz? Eğer "Ömer böyle bir şey yapmaz" diyorsanız, o zaman bu rivayetlerin işinize yarıyan bölümünü kabul etmiş, işinize yarımayan kısmını ise inkar etmiş olursunuz !!!

    Odur ki? Ünlü Ehl-i Sünnet alimlerinden olan Sibt bin Cevzi şöyle der: "Allah'a and olsun ki, bu iş çok kötü iştir, eğer kendinizde olsa bile! Ayrıca tüm Müslümanların kabul etdiyiği meseledir ki, yabancı namehreme el atmak caiz değildir. O zaman nasıl bu işi Ömer'e nisbet verirler ?! "" Tezkiretü'l-Havass ", s: 288

    Ey vicdan sahipleri! Ali (as) gibi haysiyet ve gayret kültürel olan birinin kendi namusu hakkında böylehafif davranmasına inanıyor musunuz ki, (haşa) kendi namusunu başkalarına peşkeş çeksin ve henüz şerii nikahı okunmadan namusuna karşı böyle davranılmasından göz yumsun ve hatta buna vesile olsun ?!

    Eğer kendi namusunuz karşı bu tür davranıyorsunuz mu ki, takva sahiplerinin önderi olan Emir Muminin Ali (as) 'a bunu layık görüyorsunuz ?!

    "Ali (as) Ömere dedi: Onu (Ümmü-Gulsumu) sana gönderecem, eğer beğenirsen onu seninle nikahlarım."

    Bizim inandığımız dinde bu şekilde kız isteme ve bu şekilde kızı vermek yoktur! "Kızını bana gönder beğenirsem alırım" - diyen bir kimseye, kızınızı (bu şekilde) beğendirmek için gönderir misiniz?

    Bu davranış tarzı, günümüzdeki büyük insanların değil, en cahil insanların bile yapmayacağı bir iştir.

    Öyleyse, normal bir insanın kabul etmeyeceği bir davranış tarzını, siz kendinize bile reva bilmediğiniz ve yakıştıra bilmediğiniz halde, nasıl olur müminlerin emiri Ali (as) 'a bu tür davranış tarzını yakıştıra biliyorsunuz ?!
    Tümünü Göster
    ···
  9. 10.
    0
    NOT:

    Genel olarak Ehl-i Sünnet kaynaklarında nakledilen bu rivayetlerin hiçbiri, ne Sahih-i Buhari'de ne de Sahih-i Müslim'de nakledilmemiştir. Fakat çoğu Ehl-i Sünnet âlimleri, Şia kaynaklarında nakledilen birçok rivayetleri, (ravisi, metni, belgeyi sağlıklı olmasına rağmen) tam olarak Buhârî ve Müslim'de rivayet olunmadığına göre (o rivayetleri) zayıf ve yalan sayarak ret etmişlerdir.

    Ayrıca bu rivayetler sadece Buhari ve Müslim'de, "Kütüb-ü Sitte'nin" (Ehl-i Sünnet'in meşhur 6 sahih kitabının) hiçbirinde, hatta müsnedlerinde (Müsnedi-Ahmed b Hanbelde) bile anlatılmamışdır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Ehl-i Sünnet alimleri birçok hadis ve rivayetlerimizi, sırf "Kütüb-i Sitte" ve "Müsned" -lerde nakil olunmadığına göre reddedip zayıf kabul ederler. Fakat bu gibi konulara gelince, gözü yumulu bir şekilde kabul ederler ve kendi ilkelerini unuturlar. bu rivayetleri inceleyen her kim, bu rivayetlerin arasında birbirini yalanlayan, aklın kabul etmediği ihtilafların olduğunu açık bir şekilde görebilir.
    ···
  10. 11.
    0
    Bu rivayetlerin bazılarında nakledilir ki, Ali (as) kızının nikah işlerini kendisi yerine getirdi, bazı rivayetlerde ise denir ki, Hazret bu işi, amcası Abbas ibn Abdul-Müttellibe tahsis etti. Rivayetlerin bazıları bu izdivacin, Ömer'in bir takım tehdidlerinden sonra gerçekleştiğini anlatıyor, bazıları ise bunun ihtiyaren yaşandığını yazıyorlar. Bazı rivayetlerde bu izdivacdan Ömer'in Fatıma, Zeyd ve Rükayye adlı çocuklarının bulunduğunu naklediyorlar, bazı rivayetlerde ise henüz zifaf gerçəkleşmeden Ömer'in öldüğü nakil edildi. Yine bazı rivayetlerde Zeyd'in karısı çocuk sahibi olduğu, bazı rivayetlerde ise Zeyd'in hala koca çocuk sahibi olmadan öldürüldüğü nakledilmiştir. Yine bazı rivayetlerde Zeyd'in annesi ile birlikte öldürüldüğünü, bazılarında ise annesinin Zeydden sonra bir süre yaşadığını nakil etmişlerdir. Zeyd'in annesi Ümmü-Gülsüm ile bir günde öldürüldüğünü nakleden rivayetlerde, onların cenaze namazının kimler tarafından kılınmasında da ihtilaf vardır. Bazılarına göre onların cenaze namazını Abdullah ibn Ömer, bazılarına göre Sed ibn as bazılarına göre sed ibn Ebi-Vakkas kılmıştır. Yine rivayetlerin bazılarında Ömer'in 40 bin dirhem mehriyye belirlediğini, bazılarında 4-bin, bazılarında ise bu mehriyyenin 5 yüz dirhem olduğunu nakil etmişlerdir.

    Ayrıca rivayetlerin bazılarında Ümmü-Gülsüm'ün, kardeşi imam Hasan'ın zamanında vefat ettiğini, hatta imam Hasan (as) 'ın kardeşi imam Hüseyin (as) ile birlikte onun cenaze namazında yer aldıklarını nakil etmişlerdir. Oysa, Teyfur "Balağetun Nisa" kitabında ve başka birçok âlimler Ümmü-Gülsüm'ün Kerbela vakıasında yer aldığını, hatta "Küfe" ve "Şam" da hutbeler söylediğini nakil etmişlerdir.

    Bu konuda henüz bir çok birbirine zıt olan rivayetler mevcuttur. Bu kadar birbirine zıt olan rivayetleri kabul etmek akla batan değildir ve burada bu kadar ihtilafların olması bu iddianın bâtıl olmasına fazlasıyla yeter.
    ···
  11. 12.
    +1
    Ya bro buyuk ihtimalle vermemistir . Adam gelecek karisinin karnindaki cocugu oldurecek sonra kizini isticek ve kizla evlenecek . Ali biat falanda etmemis idi zaten . Sacmaliktan dogan rivayetlerdir
    ···
  12. 13.
    0
    Burada belirtilen ve kayıt edemediğimiz birçok delillere dayanarak çoğu alimler bu rivayetin (Ömer ve Ümmü-Gülsüm evliliğinin) yalan ve uydurma olduğu kanaatine gelmişdirler.

    Genellikle Ömer'in "Ümmü-Gülsüm" adında eşi olmuşsa da bu başka Ümmü-Gülsümdür! Ali (as) 'ın kızı Ümmü-Gülsüm yok !!!

    Ayetullah Mer'aşî Necefi "Ehgagul-Hakk" kitabında yazıyor: Ömer Ebu-Bekrin Esma binte Ümeyseden olan kızı ile evlenmiş ve ondan Zeyd adında bir oğlu olmuştur. Ve bu "Ümmü-Gülsüm" muhafazid ibn Ebu-Bekrin kız kardeşidir. Ebu-Bekr vefat ettikten sonra Ali (as) Esma ile evlendi ve bu iki çocuğu da kendi evine getirdi; Odur ki, bunlar Hazret'in yanında yetiştirip ulaştığına göre çoğu yazarlar onu Hazretin doğma kızı olduğunu kabul etmişlerdir. "" Ehgagul-Hakk ", c: 2, s: 250.

    Malik duals Abadi "Hidayeh El Suud" kitabının 359 uncu sayfasında yazıyor: "Esma önce Cafer Tayyarın karısıydı. Ondan sonra o Ebu-Bekrle evlendi ve iki çocuğu doğdu, erkek ve kız Ümmü-Gülsüm. Sonra Esma Hazret-i Ali ile evlendi ve Ümmü-Gülsüm Ali'nin evine girdi. O aynı Ümmü-Gülsüm idi ki, Ömer ile evlenmiştir ve hiçbir çocuğu yoktu. "

    Ayrıca şöyle anlatılıyor: "Amr bin As Ömer'e der:" Ümmü-Gülsüm binte Ebu-Bekir henüz küçük ve ergenlik çağına ermeyen bir kızdır. Onunla çok kabasınız, hatta biz sizden korkuyoruz. Eğer o kız herhangi bir konuda size karşı olursa bunu üzmeyin, çünkü bu onun babası Ebu-Bekre ağrı verir. "" Tarihi-Kamil ", c: 3, S: 27.
    ···
  13. 14.
    0
    Bu rivayetlere göre Ömer'in eşi, Ali'nin kızı Ümmü-Gülsüm değil, Ebû-Bekir'in kızı Ümmü-Gülsümdür. Anlaşılan bilerek, ya da hata ederek, Esmanın Ebu-Bekrden olan kızı Ümmü-Gülsümü, Hazreti Ali'nin kızı Ümmü-Gülsüm ile karıştırmışlar.
    ···
  14. 15.
    0
    Genellikle tarihte Ömer'in birkaç "Ümmü-Gülsüm" adlı karısı olması kaydedilmiştir. Bunlar:

    1) Ümmü-Gülsüm Cemile binte Asım bin Sabit - Bu Asım bin Ömer'in anasıdır. "Tarihi-Kamil", c: 2, s: 251.

    2) Ümmü-Gülsüm binte Cervile Hüzema - Onun adı Meleyke idi ve o Zeyd ibn Ömer'in annesidir. "Tarihi-Kamil", c: 3, s: 22

    3) Ümmü-Gülsüm binte Ukbe bin Ebi-Meyyes - Zuhri diyor ki, cahiliye Zamanı O Amr bin As'ın karısı olup, O islam'ı kabul edip Amr bin Ası terk etti. Onun akrabaları onu Resulullah'tan (s) iadesini isteyince Resulullah (s) onlara dedi ki, islam'ı kabul etmiş bir kadın dönmeyecek. Amr bin As o zamanlar kafir idi, Ümmü-Gülsüm ona dönmedi ve Ömer onunla evlendi. "Şerh-i Buhari", Qastalani, c: 4, s: 349.

    4) Ümmü-Gülsüm binte Reheb. "Suneni Ebi-Davud" ve "ibn Mace"

    5) Ümmü-Gülsüm binte Ebu-Bekir - Annesi Esma binte Umeysedir. O da muhafazid ibn Ebu-Bekir'in annesi idi. "Alem el-Nisa", c: 4, s: 250

    O, 12-ci hicri yılında Ebu-Bekir'in vefatından sonra doğdu. "Tarih-i Taberi", c: 2, s: 50; "Tarihi-Kamil", c: 2, s: 161; "Tarihi-Hamis", c: 2, s: 267; "el-isabe", s: 286.
    ···
  15. 16.
    0
    Bu kitapta yazılanlara ise dikkat edin. Hanefi âlimi Müftü Gulam Resul ( "hasaba aur nasab", c: 5 s: 216-217-de) yazıyor ki, "Bu öykü uydurmadır. Yazara göre, Ömer fiziksel olarak bu kız ile evlenemezdi (Yani Ömer'e daha kadın gerekmez). Sonra yazıyor ki, aslında Ömer Ümmü-Gülsüm binte Cervel ile evlenmişdir, Ümmü-Gülsüm binte Ali ile değil, ama daha sonra birileri bunu sahteleştirmişdir! "

    Şeyh Subki Zehair el-Ukbe, "itreti-Fatıma", sayfa: 160-da yazıyor: "Resulullah (saa) şöyle buyurdu:" Bizim Ehl-i Beyt'in kadınları bizim erkekler içindir. "

    Bu hadisten anlaşılıyor ki, Beni-Haşimden olan kadın, Haşimi olmayan ile evlenemez.

    ibn Kuteybe, "El-mearif", s: 70-de yazıyor: "Hazreti Ali'nin kızları Hz Akil ve Hazreti Abbas'ın oğulları ile evlenmişlerdir. Sadece Ümmü'l-Hasan ve Fatıma'dan başka.
    ···
  16. 17.
    0
    Merhum Şeyh Cevad Belâğî, Merhum Seyyid Nasır Hüseyin Leknovi, bu konuda ayrıca bir kitap yazmış ve Merhum Ayetullah Abülgasim Hoî gibi Şia Mezhebi'nin büyükleri bu haberi tekzip ederek tarihin efsaneleri, uydurmaları olarak kabul etmişlerdir.

    Aslında bu rivayetin yalan ve uydurma olması açıktır. Fakat bazı mezhep teessübkeşleri ne yol ile olursa olsun Ali (as) ile Ömer (güya) "dost" olduklarını, iyi ilişkileri olduklarını kanıtlamak için, metnini, belgesini, ravisini araştırmadan bu tür rivayetleri körü körüne bir şekilde naklederek teyit etmişlerdir . Nitekim, bu rivayeti naklederek dediler ki: "Ali (as) Ömer ile düşman olsaydı kızını ona vermezdi."

    Biz ise bu rivayetlerde sadece, Ömer'in gah Aliyi tehdit ettiği, gah amcası Abbas'ı tehdit ettiğini, gah da Ömer'in Ümmü-Gülsüm'e karşı yaptığı iğrençlikleri görüyoruz. Nitekim, ibn Sa`d "Tebegatul-Kubra" kitabında yazıyor: (انه حدد عليا) "Ömer Ali'yi tehdit."

    Ömer'in Aliyi tehdit etmesi ve yaptığı bu gibi iğrençlikler onların arasında bir sevgi-kanıt değil, aksine bu onlar arasında olan kötü münasibeti gösteriyor.

    Ömer ile Ali (as) 'ın arası hiç de iyi değildi. Ömer kendisi bunu Hazret-i Ali (as) 'a hitaben diyor: (ثم توفي ابوبكر و أنا ولي ابي بكر فرأيتماني كاذبا أثما غادرا خائنا)

    "Ebu-Bekr öldü ve ben onun velisi olduktan sonra (Ali ve Abbas) beni yalancı, günahkar, ahdini bozan ve hain olarak kabul ettiniz." "Sahih-i Buhari", c: 3, s: 143
    ···
  17. 18.
    0
    Ömer ve Ebu-Bekr Ehl-i Beyt'e karşı zulmün temelini koyan, Ehl-i Beyt'e ait olan hilafeti ve işte Hz Zehra (sa) -ya ait Fedek bağlarını gasp edip ellerinden alan, kalplerinde Allah korkusu ve Ehl-i Beyt sevgisi olmayan, zahirde Müslüman, fakat batinde şeytan olan münafıktırlar. Onlar beşeriyyetin en alçak insanlarıdırlar. Çünkü onlar, cennet kadınlarının en faziletli, en üstün hanımı olan, Peygamberin (s) vücudunun bir parçası olan Hz Zehra (se) -nin katilidirler. Bu öyle bir gerçektir ki, kimse bunu inkar edemez ve saklayamaz! Onlar, Peygamberin (s) bize emanet bıraktığı Ehl-i Beyt'ine zulüm ve sitemler ettiler. Hz Zehra (sa) onlardan küs ve kızgın durumda dünyadan göçtü. Oysa Resûl-i Ekrem (saa) şöyle buyurmuştur: "Fatıma benim vücudumun bir parçasıdır. Kim Onu kızdırırsa beni kızdırmışdır." "Sahih-i Buhari", H: 3437-3483; "Kenzü'l-Ummal", c: 6, s: 220; "Hasaisun-Nesai", s: 35; "Feyzul-Kadir", c: 4, s: 421.
    ···
  18. 19.
    0
    Ayrıca Resûl-i Ekrem (saa) şöyle buyurmuştur: "Fatıma benim vücudumun bir parçasıdır. Onu rahatsız eden bir şey, beni de rahatsız eder; ve Onu inciten şey beni de incitir." "Sahih-i Buhari", Nikah bölümü, H: 1773 ; "Suneni ibn Mace", H: 1988; "Müsned-Ahmed", c: 4, s: 328, H: 18149-18167-18184; "Hilyetul-Evliya", c: 2, s: 40.
    ···
  19. 20.
    0
    Ali (as) "Nehcül-Belağa" -de "şıkşıkiyye" adı ile meşhur olan hutbesinde buyuruyor: "Allah'a and olsun ki, Ebu-Kuhafenin oğlu (Ebu-Bekr) benim halifelik için değirmenin orta kutbu gibi olduğumu bildiği halde, halifeliği gömlek gibi giydi. Bilim ve maarif benim feyz bulağımdan sel tek çağlar, bilim ve bilgi semasında kanat çalanların hiçbiri zirveme ulaşamaz. Sonra (Ebu-Kuhafenin oğlu halifelik gömleğini haksız yere giydiğine ve cemaat onu tebrik ettiğine göre) halifelik gömleğini çıkarıp, ondan kenara çekildim. kendi işlerim hakkında düşündüm ki, kesilmiş elim ile (ordu ve taraftar) hücüm mu edeyim? (kendi hakkımı mı talep edeyim?) Yoksa yaşlıları helak eden, gençleri solduran ve yaşlandıran, müminlerin ölünceye kadar acı çektiği kör karanlığa sabr mı edeyim? Sabır etmenin daha doğru olduğunu görüp, gözlerimde diken, boğazımda ise kemik kaldığı halde sabrettim. Mirasımın tarac olduğunu görüyordum. (Resulullah'ın vefatından sonra halifeliği haksız gasp ederek halkı sapıklığa sürüklediği zaman, islâm'ın korunması, iç devrimin yaşanmaması ve düşmanların ondan kötüye isdifade etmemeleri için Halifeliği çekinerek katlanmayı tavsiye bildim). Öncelikle Ebu-Bekr kendi yolunun sonuna ulaşıp (iki yıl, üç ay, on iki gün sonra öldü. Ölmeden önce) halifeliği kendinden sonra ibn Hattab'ın (Ömer'in) boynuna attı. Çok heyretamiz ve şaşırtıcıdır ki, sağlığında halktan biatinin geri zütürülmesini istiyot. Ancak ölümüne birkaç gün kala halifeliği Ömer'i vasiyet eder. Bu iki gaspçı hilafeti devenin iki memesi gibi kendi aralarında böldüler (devenin bir memesini Ebu-Bekr, diğerini ise Ömer kendi eline alıp sağdılar, devenin sahibini ise bundan mahrum ettiler). Böylece Ebu-Bekir hilafeti pürüsüz olmayan, sert yerde yerleştirdi (Ömer'i kendisinden sonra halife yaptı), oysa Ömer sert ve acıdil idi, onunla görüşme acı vericiydi ve (dini konularda) hataları, (verdiği yanlış fetvalara göre) yaptığı mazeretleri sayısız idi . Onunla iletişim (hem imamın, hem de başkalarının onunla iletişimi) dizginini sıkı utunca burnunu yaraladı dağıtan, dizginini boş tutup kendi başına bıraktığınızda ise süvarisini helak eden zorba, itaatsiz deveye binmek gibiydi. Vallahi, onun zamanında cemaat zora girerek hata etti ve doğru yola girmeden haktan uzaklaştı. Ben de bu uzun sürede (on yıl altı ay) dayandım ve ağır möhnetle, kederle arkadaş oldum. "
    Tümünü Göster
    ···