-
1.
0inanılmaz olayı anlatıcam.
-
2.
0bekletmeyecem sizi. word'de hazır duruyor şu an.
1 aydır yazıyorum, beğenmediydim bir türlü yazdıklarımı
en sonunda olduğuna kanaat getirdim, yazdığımı gösterdim kendisine de çok beğendi; anlatmama izin verdi.
e ben de anlatıyorum gençler. -
3.
0hazırım panpa anlat
-
4.
0işte bir yaz tatili daha bitmişti. acıların sonu dertlerin başı. okullar açıldı. yine dersler, yine sınavlar zorlu maraton başlıyor yine..şu geçirdiğim üç aylık tatilde neler yaptım diye düşünüyorum da;bir iki aşk macerası yaşamıştım ama bir türlü o güzel ayaklar altına girememiştim.ne tuhaftı şu kız milleti. normal bir cinsel ilişkiye evet ama ayaklarıyla temasta bulunmak istesek yok “manyak mısın sen, sapık mısın sen, böyle bir şeyden nasıl zevk alıyorsun, iğrençsin,vs vs.”şimdi onlara derdimizi anlatmaya kalkmak ta ayrı bir dert. çünkü anlamayacaklar ve ardından bir sürü sorun getirecek.en iyisi koyuver gitsin.i̇şte öyle böyle derken bir yaz tatilini daha bitirmiştik.bu gün okulun ilk günüydü. ders kayıtlarını bir hafta öncesi yapmıştım.bu sene üniversite 2.sınıf olmuştum. artık çömezlikten rütbeliye yükselmiştim. kampüste ağır ağır yürüyordum ve etrafıma bakınıyordum. hiçbir şey değişmemiş,her şey bıraktığım gibiydi sanki. biraz sonra “müzik öğretmenliği”bölümünün yani benim bölümün önündeydim.i̇lk işim kantine gitmek oldu. kampüsteki en eğlenceli kantin bizimkisi olmalı.i̇çeride bağlaması, gitarı,udu, darbukası veya bendiri çalıp söyleyeni mi ararsınız, toplu halde çalıp söyleyenleri hatta dans edenleri mi ararsınız? emin olun kampüsün hiçbir yerinde yoktur bu muhabbet.ee nede olsa müzik öğretmenliği bölümünün kantiniydi. kapıda içeri baktım,her zamanki gibi neşeliydi bizim kantin.i̇çeride bağlama ve gitar çalan birileri vardı.az ileride sınıf arkadaşlarımdan bazılarını gördüm, hemen yanlarına gittim.ee özlemiştik birbirimizi. artık “tatil nasıl geçti, neler yaptın?”gibi klagib muhabbetlere başladık.bu arada okulda yeni, simalar görmeye başlamıştım. bunlar bu sene yeni gelmiş 1.sınıflar olmalıydı yani bizim çömezlerimiz olmalıydı. bizim bölümün bir özelliği daha vardır. erkek sayısından çok kız vardır bizim bölümde. yeni çömezlerimizin de çoğunluğu kızdı.eh,artık hepsini şöyle alıcı gözüyle süzmeye başladım. tabi en çok dikkat ettiğim yerleri ayaklarıydı. çoğunun ayakları güzel ve bakımlıydı.ama ne var ki havaların sıcak olmasına rağmen kapalı ayakkabı giyenler de vardı. hatta bazıları işi iyice abartmış ve diz boyunda çizmeler giymişti. bunlar herhalde alaska’dan geliyorlardı.bu şekilde etrafımı süzerken birden kantin kapısında onu gördüm.bir anda dilim tutulmuştu.1.80 boylarında, mükemmel fiziğiyle, bembeyaz teniyle, nerdeyse beline uzanan başak sarısı saçlarıyla, zümrüt yeşili gözleriyle, mükemmel bir sarışın bomba. üzerinde vücut hatların sergileyen mini etekli dekolte bir elbise. gözlerim hemen ayaklarına kilitlendi. bilekten bağlamalı bir sandalet içerisinde 40-41 numara büyüklüğünde oldukça düzgün şekilli, koyu renk ojeli tırnaklarıyla, birbirine orantılı parmaklarıyla, pembe tabanlarıyla ve incecik ayak bilekleriyle harika ayaklara sahipti.bu arada güneşte hafif bronzlaşmış harika bacaklarını da söylemeden geçemeyeceğim.i̇şte böyle bir kız kapıdan içeri girmişti. bende dahil kantinde herkesin ağzı bir karış açık kalmıştı. şaşkın bakışlarımız arasında yanımızdan bir manken gibi süzülerek geçti. peşinden de iki erkek geliyordu. büfeden içecek bir şeyler alarak yakınımızdaki bir masaya oturdular. kendi aralarında konuşuyorlar ve gülüşüyorlardı. daha doğrusu erkekler sürekli bir şeyler anlatıyor ve abuk sabuk espriler yapıyorlardı. anlaşılan kıza kapağı atmaya çalışıyorlardı. çünkü bir insana ancak bu kadar yalakalık yapılabilirdi. bende oturduğum yerden kızın ayaklarını süzüyordum.bir ara göz göze geldik. bana hafifçe gülümsedi. ayaklarını dikizlediğimi anlamıştı sanırım.ama bundan rahatsız olmuşa da benzemiyordu. arkadaşlarla biraz daha sohbet ettikten sonra, ders progrdıbını almak ve birkaç hocayla görüşmek için yukarı çıktım.Tümünü Göster
-
5.
0iskemleyi yanaştırarak piyanonun başına oturdum. tuşlara basarak bir ses aldım.vay be,özlemişim bu tınıyı. piyano bizim bölümde herkesin aldığı ortak zorunlu bir derstir.3 sene boyunca haftada iki saat bu ders vardır. çoğu kişiye piyano çalmakta biraz zorlandıkları için bu ders işkence gibi gelirdi ama ben öyle düşünmüyordum. çalmakta biraz zorlansam da çok severdim bu enstrümanı. geçen seneyi hatırlarımda,ne günlerim geçmişti bu piyano odalarında.tam dört saat boyunca, kafam gemi kazanı gibi oluncaya kadar çalıştığımı bilirim. hemen geçen seneki parçalarımı hatırlamak için sırayla çalmaya başladım.ne parçalar vardı yaa.i̇ki mozart’tan, üç diabelli’den,iki bach’tan. kısa parçalar olmasına rağmen bayağı zor parçalardı. hele bach’ın bir parçasını çıkarmam nerdeyse iki haftamı almıştı. parçaları şöyle bir hatırladıktan sonra benim özel çalışmalarıma geçtim. bunlar yabancı poptan bazı sevdiğim şarkılardı.bu şarkıları piyanoyla kendi çapımda yorumlamıştım. kendimi parçalara öyle bir kaptırmışım ki kapının açıldığını fark etmemiştim. çaldığım parçayı tam bitirmiştim ki birden bir alkış sesiyle irkildim. dönüp baktığımda bir anda nutkum tutulmuştu.o sarışın bomba bütün endamıyla karşımda duruyordu. üzerinde göğüs dekolteli bir bady, onun altında mini etek, ayaklarında da parmak arası terlikler vardı. yüzünde o tatlı gülümsemesiyle yanıma geldi.Tümünü Göster
-harikasın yaa.ne güzel çalıyorsun, bravo. çok güzel bir şarkı bu.
bende yüzüme en sıcak gülümsememi yerleştirdim.
-teşekkür ederim, beğendiğine sevindim. böyle özel çalışmalarım var işte. kendi çapımda uğraşıyorum.
-gerçekten çok güzel çalıyorsun. kimindi bu şarkı?
-ee ben besteledim desem inanırmısın?
-atma! bu titanic filminin müziği değilmiydi?
-tüh be yutturamadık:) evet o müzik. celine dione’nin,my heart will go on.
-ee bizde de kulak var yani. biliriz herhalde.bu arada adım efsane.
-bende mahmut, tanıştığıma memnun oldum.i̇tiraf etmeliyim ki adına layık bir güzelliğin var.
-ah teşekkür ederim.o senin güzelliğin.ya baksana piyano hocam bana şu parçayı verdi, nasıl bir şey bu?
bizimde kullandığımız piyano metodunu açarak ilk sayfalarındaki bir parçayı gösterdi bana.bu geçen senenin başlarında çaldığım basit bir eksersiz parçasıydı. parçayı güzelce çalarak kıza gösterdim. efsane:
-hmm biraz zor gibi.bir deneyebilirmiyim? hocam da biraz göstermişti ama daha beceremiyorum.ne zor bir alet ya şu piyano.
-ee kolay enstrüman yoktur ki.en basit sandığımız blok flütün bile kendine göre zorluğu vardır.ama işin güzelliği de orda zaten.bir düşünsene, kolay olsa herkes yapardı. sabırlı olacaksın yavaş yavaş çalışacaksın, mutlaka başarırsın.
piyanonun başına geçerek parçayı çalmaya çalıştı. tabi henüz beceremiyordu.ona biraz yardımcı oldum ve bir piyano hocası gibi bazı şeyleri öğrettim. daha sonra efsane piyanoyu incelemeye ve bazı yerlerini kurcalamaya başladı.ee nede olsa yeni yetme merakı vardı j bir ara piyanonun önündeki pedallara gözü takıldı.(piyanoların önünde üç tane pedal bulunur.)efsane:
-bu pedallar ne işe yarıyor, bassam bir şey olur mu?
-sakın basma! yoksa havaya uçarız.
-hıı!...
-şaka yapıyorum yaa:) bas tabiki. bakalım ne işe yaradığını anlayabilecek misin. -
6.
0pedallara basarak incelemeye başladı. benim görmek istediğim de buydu. efsane pedallara teker teker basıyor ve tuşlara basarak ne işe yaradığını anlamaya çalışıyordu.bu arada benim gözlerim bayram ediyordu.o harika ayaklar pedalların üzerinde kalkıp indikçe adrenalinim yükseliyor ve gözlerimle beynim arasındaki sinir hatlarında yoğunluk yaşanıyordu.o harika ayakların üzerine yatmamak için kendimi zor tutuyordum. efsane çok uğraşmasına rağmen pedalların ne işe yaradığını anlayamadı. bende ona güzelce ne işe yaradığını izah ettim. efsane?
-vay be sen iyice üstadı olmuşun.
-yok canım daha üstatlık kim biz kim. daha bir senelik eğitimim var şu piyanoda. daha öğreneceğim o kadar şey var ki.
-yinede benden çok daha iyisin.
-e yani,bir sene eğitim aldık sonuçta. müsaade et kadar da olsunj
-hadi bakalım öyle olsun. başka bildiğin güzel parça var mı?
piyanonun başına geçerek bildiğim birkaç slow, romantik parça çaldım. efsane’nin etkilendiği her halinden belliydi. zümrüt yeşili gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
-harikasın yaa. bana da öğretsene bu parçaları, bende çalmak istiyorum.
-dur bakalım şimdi sana çok zor gelir bu parçalar. hele biraz öğren, piyanoya alış sonra öğretirim.
-söz mü?
-tamam söz * -
7.
0bu şekilde biraz daha muhabbet ettik. konuşması, tavırları, hareketleri o kadar rahat ve samimiydi ki onunla hemen sıkı fıkı olmak hiç işten bile değildi. çok ta sıcakkanlı bir kızdı.i̇nsanı rahatlatıyor ve neşelendiriyordu. onunla yeni tanıştığım halde ona birden kanım kaynayıvermişti.bu arada hakkında bazı bilgiler edindim.i̇zmir’den geliyormuş. gurbetçi bir ailenin tek çocuğuymuş. aslen almanya’da doğmuş, lise yıllarında türkiye’ye kesin dönüş yapmışlar. anladığım kadarıyla zengin ve varlıklı bir ailesi vardı. onunla laflarken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım. birden ders saatimin geldiğini farkettim. kızdan izin alarak hemen dersliğe koştum. okul açılalı 3 gün olmuş ve derslere ufaktan bir giriş yapmıştık.bir buçuk saatlik dersten sonra kantine indim. masaların birine oturarak bir sigara yaktım. sigaramı içerken gözüm karşı masaya takıldı. masada oturan bir kız sürekli beni süzüyordu.bu kızda 1.sınıftaydı. tahminen 1.65 boylarında kumral, kıvırcık saçlı, mavi gözlü çok hoş bir kızdı. üzerinde kot pantolon, pantolona uyumlu sade bir gömlek, ayaklarında spor ayakkabıları vardı. yüzünde sade bir makyaj vardı. deniz mavisi gözleri o kadar güzeldi ki,insanı büyüleyici bir şekilde bakıyor ve lazer gibi delip geçiyordu. kız bana hafifçe gülümsedi. bende aynı gülümsemeyle ona karşılık verdim.bir süre birbirimize bakıştık.tam yanına gidip tanışacaktım ki birden efsane tepemde bitti.Tümünü Göster
-merhaba, dersiniz bitti mi?
-ah merhaba, evet şimdi bitti dersimiz.
kız izin bile istemeden yanıma oturdu. bakışlarım öbür kıza kaydı ama kız bakışlarını başka yöne çevirdi. biraz bozulmuş gibiydi. herneyse, efsane ile sohbet etmeye başladık. okuldan derslerden falan konuşuyorduk.bir ara gözüm öbür kıza kaydı ama kızı yerinde göremedim. anlaşılan gitmişti. büfeden iki çay alıp geldim. sohbete devam ettik.laf lafı açıyordu.bir ara nasıl olduysa konu ayakkabılardan açıldı. efsane:
-benim ayakkabılarım nasıl? ayağımda hoş duruyor mu?
masanın altına eğilerek parmak arası terliklerine baktım.i̇smi gibi efsane olan ayaklarında çok hoş duruyordu terlikler.
-çok güzel. ayakların da çok güzel ve bakımlı. ayak bakımına özen gösteriyorsun sanırım.
-açıkçası tepeden tırnağa bakımlı olmaya özen gösteririm. güzel kadın bakımlı kadındır. yalnız sen ayaklara karşı ayrı bir ilgi mi duyuyorsun?
-ee öyle sayılır ama bence kadınların en çekici yerlerinden biride ayaklarıdır. yoksa o kadar manikür, pedikür falan niye yaptırsınlar ki,öyle değil mi?
-doğru, keşke bütün erkekler senin gibi düşünse.
muhabbet bu şekilde devam etti. efsane benim ayak fetişisti olduğu anlamıştı sanırım.onu tanıdığım kadarıyla zeki bir kızdı. mutlaka anlamıştır. öyle böyle derken vakit bir hayli geçmişti. artık gitmem gerekiyordu. efsane’de gidecekmiş zaten. okuldan beraber çıktık. çarşıya kadar beraber gittik, oradan evlere dağıldık -
8.
0nerde kaldı şu lanet olası otobüs?şu hale bak, nerdeyse 20 dakika oldu yaa. tarifeye bakacak olursak güya 10 dakikada bir otobüs var ama nerde… şu durakta yarım saattir bekliyorum.en son 20 dakika önce otobüs geçmişti,o da balık istifi gibi olduğu için yolcu almadan geçmişti.i̇şte öğrencilerin ortak çilelerinden biride ulaşım. bizim okulun önünden geçen sadece bir belediye otobüsü hattı vardı.oda nerdeyse yarım saatte bir geçiyordu. birde konya ulaşımı en rahat,en ucuz şehir derler, hıh sevsinler. neden sonra nihayet otobüs gelmişti.o da nerdeyse doluluk sınırına yaklaşmıştı. biletimi atarak otobüse bindim. sırtımda bağlamam olduğu için zorlukla arkaya ilerliyordum.bu arada bağlama benim okulumda ana çalgımdır. bizim bölümde bütün öğrenciler okulun ilk başlarında kendilerine bir enstrüman seçerler.bu enstrümanlar bağlama,ud,kanun, keman, viyola, viyolonsel, kontrbas, gitar ve yan flüttür. öğrenci bunlardan birini seçer ve 4 sene boyunca o enstrümanın eğitimini alır. tercih yapılırken herkes 3 tercih yapar.bu tercih yapma faslı aslında biraz formalitedir. çünkü her sene okula gelen öğrenci 40 kişi, ilgili enstrüman ve hocaları 9 adettir.bu 40 kişi o enstrüman hocalarına eşit bir şekilde paylaştırılır. benim aslında 1.tercihim keman,2.tercihim gitardı ama sınıfımızdaki torpilli vatandaşlar sayesinde bana kala kala 3.tercihim olan bağlama kalmıştı.eh ona da şükür. çünkü bazı kişilere tercihlerine hiç yazmadıkları enstrümanlar gelmişti. başlangıçta pek sevemesem de zamanla ısınmış ve çalmayı sevmiştim bu aleti. zaten sevmeye de mecburdum. herneyse, otobüste arkalarda uygun bir yere durdum. otobüs her zamanki güzergahında okula doğru seyrediyordu.bir ara önümdeki koltukların birinde bir çift mavi gözün beni süzdüğünü fark ettim.bu o değilmiydi? hani kantinde gördüğüm şu mavi gözlü, kumral, kıvırcık saçlı kız. evet ta kendisi. okul başlayalı bir hafta olmuştu ama onunla bir türlü tanışamamıştım.eh,artık fırsat bu fırsattı.Tümünü Göster
-merhaba,siz müzik bölümündeydiniz değil mi?
-evet, sanırım siz de o bölümdesiniz. sizi kantinde görüyorum hep.
-evet bende sizi görüyorum.o yüzden simanız tanıdık geldi. şey adım mahmut.
-bende i̇pek, memnun oldum. bağlamanı bana ver istersen.
-şey yük olmasın, kucağında kitapların da var.
-olsun bir şey olmaz.sen ver bana, otobüs ani frenler yapıyor. belki düşer müşersin, bağlamaya yazık olmasın.
-peki * al bakalım, çok sağol. -
9.
0kızla böylece tanışmıştık.i̇pek eskişehirli’idi. üç çocuklu ailenin 2.çocuğuymuş. kardeşleri de okuyormuş. babası öğretmen, annesi ev hanımıymış.dar gelirli bir aileden geliyordu anladığım kadarıyla.i̇yi bir aile de yetiştiği belliydi. çok mütevazı, uslu ve hanım hanımcık bir edası vardı.yol boyunca okuldan derslerden falan konuştuk.oda benimle aynı branştaydı.o da bağlama çalıyordu. biraz sonra okulun durağına geldik. otobüsten inerek bizim bölüme kadar beraber yürüdük.ben hemen dersime girdim. ders çıkışında biraz dinlenmek için kantine indim. efsane ortalarda görünmüyordu. biraz sonra bağlama çalışmak için etüt odalarına çıktım. bulduğum boş bir odaya girerek çalışmaya başladım. daha bir hafta geçmesine rağmen hocam bir sürü parça vermişti.bir kaç tane teke zortlatması,bu parçaları çok hızlı çalmak gerekiyormuş. parçaları deşifre etmeye çalışırken birden kapı açıldı. gelen efsane idi. üzerinde göğüs dekolteli bir bady, onun altında diz boyunda bir etek, ayaklarında o bilekten bağlamalı sandaletler vardı. sırtında bir ud taşıyordu. yüzünde o sıcak gülümsemesiyle yanıma geldi.
-oo beyimiz baya marifetli.sen bağlamada mı çalıyorsun. ayaklı orkestra gibisin ya:)
-ee ana çalgımız olduğu için mecburen çalıyoruz.
-aa senin branşın bağlamamıydı?ben gitar olduğunu sanıyordum, seni kantinde hep gitarla görüyorum.
-ya gitarla daha eski mazim vardır.ta lise yıllarımda başlamıştım.en sevdiğim enstrüman olduğu için bırakmadım. aslında branşım gitar olsun istiyordum ama istemeyerek bağlama oldu, uzun hikaye.
-haa o hikayeyi biliyorum sanırım. bende aslında keman istiyordum ama istemeyerek ud oldu.ee torpilli vatandaşlar sağolsun. herneyse bir şeyler çalsana.
önümdeki sandalyelerin birine oturdu. ayaklarını da tam gözümün önüne koymuştu.ona geçen seneden öğrendiğim bir kaç parça çaldım.bu arada o muhteşem ayaklarına bakmaktan kendimi alamıyordum. çaktırmadan bakmaya çalışıyordum ama her defasında gözlerim yakalanıyordu. efsane -
10.
0özet geç binçççç!!!1bir
-
11.
0bak güzel kardeşim. özet özet özet ...
-
12.
0özetini zütüne sok bin
-
13.
0her anını mı anlatıyosun napıyosun tek tek yazmış aq
-
14.
0oha amk işe biraz heyecan kataydın mal
-
15.
0müsait bir zamanda
-
16.
0"müzik öğretmenliği" nden sonrasını okumadım
-
17.
0nasıl, ayakkabılarım güzel mi?Tümünü Göster
-çok hoş.bu bilekten bağlamalı sandaletler de ayrı hoşuma gider zaten.
-ojelerimin rengi nasıl?
ayaklarında beyaz renkli ojeler vardı. kız kıyafetlerine uyumlu ojeler kullanıyordu.
-onlarda çok hoş. yalnız sorması ayıptır, ayakların kaç numara?
-40,sence büyük mü?
-ne biliyim, nerdeyse benim ayak numarama yakın *
-ne yani,sen şimdi bana koca ayak mı demek istiyorsun?
-yok canım öyle demek istemedim. ayrıca uzun boylusun, ayaklarında boyunla orantılı yani.40 numara normal bence.
-eh bana fasulye sırığı demezsin umarım..
-e arkadaşım sende amma alıngansın yaa. sende bana cüce demezsin umarım. gerçi senden 7 cm kısayım ya.
-öyle mi! şimdi alırım seni ayaklarımın altına, cüce seni *
bu söz beni çok heyecanlandırmıştı.
-ölümüm ayaklarının altında olsun be.fasulye sırığı sende *
-hii!... bana fasulye sırığı dedi. çabuk ayaklarımı öp özür dile.
bir an kulaklarıma inanamadım. önce şaka yapıyor sandım. önünde eğilerek ayaklarını öper gibi yaptım. birden kafamı tutarak ayaklarına doğru itti.
-çok ciddiyim ben. çabuk öp ayaklarımı.
galiba hayallerim gerçek oluyordu. ayaklarına birkaç öpücük kondurdum ve özür diledim. efsane doğru düzgün öpmem için ayaklarını uzattı.i̇ki ayağını da bir süre öptüm. efsane:
-bu yetmez çabuk sırtüstü yat önümde. kafan ayaklarımın dibinde olsun.
dediğini yaptım. efsane ayakkabılarını çıkardı ve ne olduğunu anlayamadan efsane’nin o eşsiz güzellikteki ayaklarını yüzümde buldum.i̇ki ayağını da yüzüme kapatmıştı. gözlerim sadece tabanlarının pembeliğini görüyor ve burnum ayaklarının kokusunu alıyordu.bir süre öyle kaldı. daha sonra yavaş yavaş ayaklarını yüzüme sürmeye başladı.o anda dilim faaliyete geçmiş ve tabanlarını yalamaya başlamıştı. çok güzel tatları vardı. ayaklarının her santimetrekaresini yaladım. ayak parmaklarını ağzıma değdirdi.pan flüt çalar gibi parmaklarını öptüm. daha sonra ayaklarını ensemden geçirerek kafamı ayaklarının üzerine aldı. kafamı hafifçe yukarı kaldırarak yüzüme baktı. zümrüt yeşili gözlerinde yapmacık bir öfke ifadesi vardı.
-bir daha bana fasulye sırığı diyecek misin ha,söyle diyecek misin?
-bunun seni bu kadar kızdırdığını bilmiyordum. eğer bu seni rahatsız ediyorsa bir daha demem. yanlış anlama ama kızınca o kadar tatlı oluyorsun ki,seni daha çok kızdırasım geliyor.
-demek bu hoşuna gidiyor ha?şimdi görürsün sen. -
18.
0başımı ayaklarının üzerinde hafif yukarı aşağı doğru salladı. daha sonra ayaklarını tekrar yüzüme kapattı. ayakları büyük olduğu için yüzümün tamdıbını kaplıyordu. topuklarını ağzıma bastırdı. bende ağzımı açarak topuklarını ağzıma almaya çalıştım ama sığmıyordu. daha sonra bir ayağını pantolonumun altındaki iyice sertleşmiş olan aletime koydu, diğer ayağını da ağzıma zütürdü ve baş parmağını ağzıma soktu. vajinaya girip çıkan penis gibi başparmağını ağzıma sokup çıkarmaya, diğer ayağıyla da aletimi okşamaya başladı. aldığım korkunç bir zevk rüzgarı içerisinde yavaş yavaş uçmaya başlamıştım. önce adagio (yavaş tempo) dan başladı. daha sonra yavaş yavaş hızlanarak allegretto (hızlı tempo) hızına ulaştı. artık göklerde uçuyordum ve o müthiş zevk noktasına ulaşmıştım. sarsılarak boşaldım, efsane bunu anlamış olacak ki durdu ve ayaklarını birleştirerek başımın yanına koydu.Tümünü Göster
-şimdi yorulmuşsundur. ayaklarımın üzerine yat, dinlen biraz.
başımı ayaklarının üzerine koydum. üzerimde orgazmın rehaveti vardı. kendimi hala rüyada gibi hissediyordum.o hayallerimde yaşattığım harika ayaklar artık başımın altındaydı. benim için kuş tüyü yastıktan bile daha rahat bir yastıktı bu.hiç kalkmak ta istemiyordum.bu arada ikimizde önemli bir şeyi unutmuştuk.biz okuldaydık ve etüt odasındaydık.bu unutkanlığımızın bedelini o dakika içerisinde ödedik. birden kapı açıldı.i̇kimizde bir an şok geçirdik. kapıda i̇pek vardı. bizi o vaziyette görünce tam bir dumura uğradı. mavi gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış, yüzü utancından kıpkırmızı olmuştu.biz hemen toparlandık. ipek “pardon”diyerek kapıyı kapattı. bizde üstümüzü başımızı düzelterek odadan çıktık. birbirimizin yüzüne suçlu gibi bakıyorduk.az sonra ikimizde kahkahalara boğulduk.i̇pek’in o hali gözümüzün önüne geldikçe gülmemize mani olamıyorduk. i̇kimizde bundan kimseye söz etmemeye dair birbirimize söz verdik.i̇pek’in de kimseye anlatmayacağını umuyorduk. daha sonra efsane dersine girdi, bende biraz piyano çalıştım. yarım saat sonra kantine indim. masaların birinde i̇pek tek başına oturuyordu. düşünceli bir hali vardı. çekinerek yanına gittim. selam verdim ve izin alarak masasına oturdum. gözlerini gözlerime dikti. çok manalı bir bakışı vardı.bir süre havadan sudan konuştuk, daha sonra girmek istediğim konuya girdim. -
19.
0Bu ayak sapıklığı nereden geliyor acaba bu amcık hoşafının dikkatle okucam.
-
20.
0oha amk. wikileaks belgeleri gibi. kaç klasör bu