1. 1.
    -1
    heryerde
    ···
  1. 2.
    0
    içinde içinde
    ···
  2. 3.
    0
    yok kardeş yok
    ···
  3. 4.
    0
    (bkz: çok acil beyler çok acil dıbına koyim acele edin)
    ···
  4. 5.
    0
    görmüyonuz mu?
    ···
  5. 6.
    0
    bunu anana sorsana delikanlı
    ···
  6. 7.
    0
    töbe haşa töbe bismillah tu destur
    ···
  7. 8.
    0
    yehova nerde
    ···
  8. 9.
    0
    http://www.islamiforum.net/‎ mi lan burası şerefsiz ?
    ···
  9. 10.
    0
    Kandil kandil yapma bunu amk
    ···
  10. 11.
    0
    kandil simidi olsada yesek
    ···
  11. 12.
    0
    bu amklar yüzünden bigün çarpılacağız amk
    ···
  12. 13.
    0
    dogru yanlıs bilmiyorum direk kopyala yapıstır yapıyorum. vebali benim değildir araştırın *

    ARŞA iSTiVA
    Allah zamandan ve mekandan münezzehtir sözü ilk defa Cehm bin Safvan adlı mel'un tarafından ortaya atılmış ve bu sözün bedelini idam edilerek ödemiştir. Daha önce bu sözü kullanan sahabe, tabiundan kimse yoktur. Ebu Hanife, Malik, Ahmed bin Hanbel, Şafii gibi alimler “istiva ve arş” konusunda; Allah nerededir bilmiyorum, arşta ancak arş nerede bilmiyorum diyenleri tekfir etmişlerdir. (Sadece imam Şafi: “Bilmiyorsa mazur olabilir” demiştir.)

    Ayetteki “istivayı” “istevla” olarak tarif edenler sufizme mensup kişilerdir. Zaten; fıkıhta Hanefi gibi alimleri takip edip akaidde başkalarına uymaları bu tür çelişkili görüşleri gizlemek içindir.

    Şimdi konu ile ilgili kaynaklara geçelim.

    AYETLER

    1) Allah, O'dur ki, gökleri, yeri ve arasındakileri altı günde yarattı. Sonra “ARŞA iSTiVA ETTi.” Sizin, ondan başka hiç bir yardımcınız yok, hiç bir şefaatçiniz de yoktur. Artık nasihat almıyormusunuz. ALLAH SEMADA BÜTÜN DÜNYA iŞLERiNi iDARE EDER. Sonra ameller, bir günde O'na yükselir ki, miktarı, sizin saydıklarınızdan bin yıldır.

    Secde 4/5

    2) RAHMAN ARŞIN ÜZERiNE iSTiVA ETTi.

    Ta'ha 5

    3) GÖKTE OLANIN (ALLAH'IN) , sizi yerin dibine batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman yer arsıldıkça sarsılır.

    Mülk 16

    4)Yoksa “SEMADA OLANIN (ALLAH) üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz? O zaman bu tehditin ne demek olduğunu anlarsınız.

    Mülk 17

    5) Göklerde ve yerde olan canlılarla melekler, kibirlenmeden hep Allah'a secde ederler. “ÜSTLERiNDE Ki RABLERiNDEN KORKARLAR” ve emrolundukları her şeyi yaparlar.

    Nahl 49/50

    6) Firavn veziri olan Hâman'a söyle dedi Ey Hâman Bana yüksek bir kule yap, belki bazı yollara muttali olurum. Göklerin yollarına muttai olurum da, Musa'nın ilahını görürüm. Çünkü ben Musa'nın söylediğinin yani, davet ettiği “SEMÂDA Ki iLAH” iddiasının yalan olduğunu zannediyorum. Böylece Firavun'a, yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.

    Mü'min 36/37

    7) Her kim izzet isterse bilsinki bütün izzet Allah'ındır. Güzel kelimeler ancak “O'NA YÜKSELiR” salih amelide güzel kelimeleride yükseltir .

    Fatir 10

    8 ) O vakit Allah'u Azze ve Celle şöyle buyurdu: Ey isa şüphe yok ki seni ecelin bitince öldüreceğim ve “SENi BANA YÜKSELTECEĞiM.”

    Ali imran 55

    9) Doğrusu “ALLAH, ONU (Yani Hz.isa (as)’ı) KENDiSiNE YÜKSELTMiŞTiR” Allah Aziz ve Hakim'dir

    Nisa 158

    MEZHEP iMAMLARI

    Bu mevzuda Ebu Hanife (ra)’dan, naklolunan kavil:

    Ebu Hanife (ra)'a: “RABBiMiN SEMADA MI YERDE Mi OLDUĞUNU BiLMiYORUM” diyen bir adamın hükmünü sordum. “ŞÜPHESiZ O KAFiR OLMUŞTUR... ” Çünkü Allahu Azze ve Celle şöyle buyuruyor: “RAHMAN ARŞIN ÜZERiNE iSTiVA ETMiŞTiR”

    “ARŞIDA YEDi KAT SEMANIN ÜSTÜNDEDiR” dedi. Bende dedim ki: O adam diyor ki tamam “ARŞIN ÜZERiNE iSTiVA ETMiŞTiR” diyorum lakin “ARŞIN SEMÂDA MI YERDE Mi OLDUĞUNU” bilmiyorum, tekrar Ebu Hanife (ra) cevaben şöyle dedi. “ARŞIN SEMADA OLDUĞUNU iNKAR ETTiMi ŞÜPHESiZ Ki O KÂFiR OLMUŞTUR.”

    Bu mevzuda imam Malik(ra)' dan, varid olan kavil:

    Abdullah ibnu Ahmed ibnu Hanbel(ra)'dan, er-Reddu ale'l -Cehmiyyeti isimli kitabında, babası Ahmed'den oda Abdullah ibnu Nafl'den o da Malik ibnu E-nes (ra) dan şöyle dediğini rivayet ediyor.

    imam Malik (RA) şöyle dedi:

    “ALLAH'U AZZE VE CELLE SEMÂDADIR , iLMi iSE HER YERDEDiR, iLMiNDEN DE HiÇ BiR ŞEY GiZLi KALAMAZ.”

    Bu Eseri Ebu Davud Mesail'de (263) Abdullah er -Reddu A-le'l -Cehmiyye de (5) ve Aciri Seria da (289) rivayet etmişlerdir.

    Ca'fer ibnu Meytmun’dan, şöyle dedi Mâlik ibnu Enes (ra)’a “RAHMAN OLAN ALLAH ARŞA iSTiVA ETTi” Ayet-i Kerimesinde ki “iSTiVA” kelimesinde, “iSTiVA” nasıldır diye soruldu. Mâlik ibnu enes (ra) şöyle cevab verdi “iSTiVA” malumdur. Nasıl demek ise ma'kul değildir. “ALLAH'U AZZE VE CELLE'NiN ARŞIN ÜZERiNE iSTiVA ETTiĞiNE iNANMAK iSE VACiBTiR.”

    Seni ise dalâlette olan birisi olarak görüyorum der ve o kişinin meclisinden çıkarılmasını emreder .

    (Beyhaki esma/48; ebu said ed darimi er-reddu al'el cehmiye 28)

    Bu mevzuda Ahmed ibnu Hanbel (ra)’dan, naklolunan kavil:

    1) Ebu Bekr el -Hallâl'in şeyhi, Yusuf ibnu Musa'l-Kattan şöyle dedi:

    Ebu Abdullah'a (Yani Ahmed ibnu Hanbel) denildi ki:

    “(Ne diyorsun ?) Allah'u Azze ve Celle, yarattıklarından ayrı olarak KUDRETi VE iLMi iLE HER YERDE OLDUĞU HALDE YEDi KAT SEMANIN ÜSTÜNDE ARŞININ ÜZERiNDE MiDiR?”

    Ahmed ibnu Hanbel de cevaben şöyle dedi: “Evet, ALLAH'U AZZE VE CELLE ARŞININ ÜZERiNDEDiR HiÇ BiR ŞEY DE iLMiNDEN GiZLi DEĞiLDiR.”

    Bu Eseri Hallal es-Sünen'de rivayet etmiŞtir.

    2) Ebu Talib Ahmed ibnu Humeyd Şöyle dedi: Ahmed ibnu Hanbel'e “ALLAH BiZiMLEDiR” deyip şu ayeti: “Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı oluyor mu, mutlak ALLAH DÖRDÜNCÜLERiDiR” okuyan bir adamdan sordum. Dedi ki: “Muhakkak o CEHMi olmuştur. Ayetin evvelini bırakarak sonunu alıyorlar.” dedi. Ben de ayeti evveliyle beraber okudum: “BiLMiYORMUSUN ALLAH HEM GÖKLERDEKiNi HEM YERDEKiNi HEP BiLiR. HERHANGi BiR ÜÇ SIRDAŞIN, BiR FISILTISI OLUYORMU, MUTLAK ALLAH DÖRDÜNCÜLERiDiR. BEŞ KiŞiNiN OLUYOR MU, MUTLAK ALLAH ALTINCILARIDIR BUNLARDAN DAHA AZ, DAHA ÇOK OLUYOR MU, MUHAKKAK ALLAH, HER NEREDE OLSALAR, ONLARLA BERABERDiR SONRA BÜTÜN YAPTIKLARINI, KIYAMET GÜNÜ, KENDiLERiNE HABER VERiR. HABERiNiZ OLSUN Ki, ALLAH, HER ŞEYi BiLiR.”

    Ayetin nihayetinde Ahmed ibnu Hanbel şöyle dedi : “(ZATI DEĞiL), iLMi ONLARLA BERABERDiR.” Ve sonra KAF suresinden şu ayeti okudu: “NEFSiNiN ONA NE VESVESELER VERDiĞiNi DE BiLiRiZ. BiZ ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ” (Kaf Suresi, 16) Ve sonra “iLMi ONLARLA BERABERDiR” dedi.

    (Bu Eseri Hallal es-Sünen'de (199) rivayet etmistir.)

    3) Mervezi (ra) şöyle haber verdi:

    Ebu Abdullah'a (Yani Ahmed ibnu Hanbel'e) dedim ki: “Bir insan ki, ben Allah'ın Kur'an da dediği gibi diyorum. Allah da diyor ki: HER HANGi BiR ÜÇ SIRDAŞIN, BiR FISILTISI OLUYOR MU, MUTLAK ALLAH DÖRDÜNCÜLERiDiR.” (Mücadele 7 ) Bunu derim bundan başka birşey demem diyor. (Ne dersiniz bu adama?) Dedi ki: CEHMiYYELERiN sözüdür. Bilakis ALLAH'IN iLMi ONLARLA BERABERDiR. ”

    (Bu Eseri Ibnu Buta Inabe'de rivayet edip Zehebi'de Uluv'da (22) tahric etmiştir.)
    Tümünü Göster
    ···
  13. 14.
    0
    SAHABELER

    Abdullah ibnu Mes'ud (ra)’dan, şöyle dedi: “Dünya semâsı ile ondan sonraki gelen semânın arası beşyüz senedir. Her iki semânın arası böylece beşyüz senedir. Kürsi ile suyun arası da beşyüz senedir Arş ise suyun üstündedir. “ARŞIN ÜSTÜNDE DE ALLAH'U TEBAREKE VE TEALA VARDIR. SiZiN MEŞKUL OLDUĞUNUZ AMELLERi ORADAN BiLiR.”

    (Bu eseri Ebu Said ed-Dârimi Reddu alel-Cehmiyye nam kitabında (275) Ibnu Huzeyme Tevhid de (105/106) ve Beyhaki Esma da(401) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.)

    Abdullah ibnu Abbas (ra)’dan, vârid olan rivayet:

    Aişe (ra)’nin kapıcısı Zekvan’dan,

    (Şöyle dedi Abdullah ibnu Abbas (ra) Âişe (ra) vefat edeceğinde yanına geldi. Aişe(ra)'ye hitaben şöyle dedi: Sen Resûlullah (sav)’in kadınlarından kendisine en sevgili olanı idin. Allah Resulü (sav) ise temiz olandan başka bir şeyi de sevmez. HEM SUBHANEHU VE TEALA YEDi KAT SEMÂNIN ÜSTÜNDEN SENiN BERAATINI iNDiRDi ve Allah'u Azze ve Celle'nin zikredildiği hiçbir mescid yok ki senin beraatini bildiren Ayet gece ve gündüz orada okunmasin.”

    (Bu eseri Ebu Said ed-Darimi er-Reddu Alel-Cehmiyyeti'de (275) sahih bir senedle rivayet etmiştir.)

    Abdullah ibnu Umer (ra)’dan, vârid olan rivayet:

    Zeyd ibnu Eslem (ra)’dan, şöyle dedi: Abdullah ibnu Umer bir çobanın yanına uğradı ve çobana kesilmeye elverişli bir şeyi olup olmadığını sordu. Çobanda sahibi burada yoktur dedi. Ibnu Umer (ra) da, ne olacak sahibine birini kurt kaptı dersin dedi. Bu söz üzerine çoban “BAŞINI SEMÂYA KALDIRIP ŞÖYLE DEDi PEKiYi ALLAH NEREDE YA?” Bu cevabı işiten ibnu Umer (ra) da, Vallahi Allah'ın nerede olduğunu sormaya ben daha layıkım dedi. Ve sonra çobanı ve koyunları sahibinden satın alıp, çobanı azad ederek koyunları da ona verdi.

    Ebu Bekr (ra)’dan, vârid olan rivayet:

    Abdullah ibnu Umer (ra)’dan, şöyle dedi:Resulullah (sav) vefat ettiğinde, münafıklardan bazıları müslümanların aralarını karıştırmak için nasıl olur böyle bir Resul ölürmü diye laflar konuşmaya baslamışlardı. Binâenaleyh Ebu Bekr (ra) Müslümanlara hitaben bir hutbe irad ederek şöyle dedi:

    “EY iNSANLAR EĞER iBÂDET ETTiĞiNiZ iLAH muhafazid iDiYSE O ÖLDÜ. EĞER iBADET ETTiĞiNiZ iLAH SEMÂDA Ki ALLAH iDiYSE O ÖLMEMiŞTiR.”

    Ve sonra şu Ayet-i Kerimeyi sonuna kadar okudu: (muhafazid (sav) ancak bir Resuldür. Ondan önce bir çok Resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz dininizi terk mi edeceksiniz? (Ali imran 144)

    Bu eserden istifade edilen meseleler şunlardır:

    a) Ebu Bekr (ra)’in, hitâb ettiği insanların cemi'sinin ashabı kiram olduğu.

    b) Hitâb ettiği kişilerin sahâbe olmaları dolayısıyla sâhib olduklari ilimle, Ebu Bekr(ra)in, eğer ibâdet ettiğiniz ilah “SEMÂDA Ki ALLAH” ise, sözüne sukût ederek kabul edişleri söylenen sözün hak olduğuna delâlet etmesi.

    c) Hayatta iken Cennetle müjdelenen, Resûlullah'ın arkadaşı olarak Kur'anda zikredilen, Resulü ekremin Halifesi olan Ebu Bekr sıddık (ra), “ALLAH'U AZZE VE CELLE'NiN SEMADA” olduğuna itikad ettiğini beyan eder.

    Eğer Ebu Bekr Sıddık (ra) Kitab ve Sünnet'e muhalif olarak bir konuşma yapmış olsaydı bu kadar sahabenin böyle bir hataya sükût edeceklerini ne akıl kabul eder ve nede nakil.

    Ebu Zer (ra)’ dan, şöyle dedi: Bir gün tam güneşin batacağı esnada Resulullah ile beraber mescidde bulunuyordum. Bana hitaben biliyormusun güneş nereden batıyor, Ya Eba Zer dedi de Allah ve Resulü en iyi bilendir Ya Resûlellah dedim: Devam ederek, “MUHAKKAK Ki O ARŞIN ALTINDA RABBiNiN ÖNÜNDE SECDE ETMEĞE GiDiYOR” dedi.

    Bu Hadis'i Buhâri (48O2 Ahmed (5/152) ve Ibnu Mendeh (1012) rivayet etmişlerdir.

    Câbir ibnu Abdullah (ra)’dan, şöyle dedi: Resulullah (sav) Veda haccında Arefe günü vermiş olduğu hutbede şöyle buyurdu: Ben vazifem olan tebliği yaptımmı ne diyorsunuz? Sahabelerde; Evet Ya Resulellah hakkı ile yaptın diye cevab yerdiler. Resülullah (sav) de şehâdet parmağını SEMAYA DOĞRU KALDIRIP iNSANLARA KARŞI iNDiREREK ALLAH'IM ŞAHiD OL DiYE ÜÇ KERE TEKRAR ETTi.

    (Bu Hadis'i Buhâri (1739) Muslim (121 Ebu Davud (1905) ve Ahmed (1/447) rivayet etmişlerdir.)

    Bu konu söylenebilecek daha birçok hadis-i şerfi, sahabe sözü ve ulema sözü vardır. Görüldüğü gibi selefin itikadı Arşa istiva ve benzeri konularda tevile gitmemek ve Kur’an ve sünnet ne diyorsa olduğu gibi alıp onun nasılını düşünmemektir.

    Yazının sonunda ibn Temiyye’ye atılan bir iftirayı da cevaplamak istiyorum. ibn Teymiyye (ra) da “Arşa istiva” mevzusunu aynen böyle anlar ve anlatır. Onun birgün minberden inerken “işte Allah da benim gibi böyle iner (haşa)” sözünün hiçbir kaynağı yoktur. Bu söz ona iftira eden zındıklara aittir. Yoksa ibn Teymiyye(ra) de der ki “ALLAH ARŞA iSTiVA ETMiTiR, AMA NASIL SORUSUNU SORMAK BiD’ATTiR.”
    Tümünü Göster
    ···