/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +29 -63
    Sa kardeslerim Tekrardan geldim hikayeye doyacaksiniz kaptanınız başlıyor .
    serimizin 1.2.3. basliklarini bulabilirsiniz profilden oyle devam edin size tavsiyem olaylar cok iyi devam ediyor ve gibisli diye hikaye sorun olmaz dedi bir mod oyuzden sansurluyo zaten sozluk ..

    Akşamdan beri isyan eden yarağımın azizliğine uğramış ve Gülistan'ın dıbına girdiğim saniye boşalacağımı hissettmiştim. Boşalma hissi geçer umudu ile, hiç kımıldamadan öylece bekledim biraz. Ama fayda etmedi, boşalma hissi gittikçe artıyordu. Aslında içine boşalsam ve hiç bozuntuya vermeden gibmeye devam etsem, ikinci boşalmama kadar en az yarım saat gibebilirdim Gülistan'ın dıbını.

    Ama risk almak istemiyordum, hamile kalabilirdi, korunduğunu hiç sanmıyordum. O anda gözüme Gülistan'ın geceliği takıldı. Geceliği aldım ve göbeğinin üzerine yaydım

    . Ve yarağımı amından yarağımı çıkarmamla birlikte, döller geceliğine fışkırdı. Okadar çok boşalmıştım ki, döllerim bir gölcük oluşturmuştu geceliğin üstünde. Son damla döl de aktıktan sonra, geceliğin kuru kısmıyla sildim yarağımı. Döllerin akıp bir yerlere bulaşmamasına dikkat ederek, geceliği bohça yaptım ve masanın üzerine bıraktım.

    Boşalmıştım, ama yarağım halen kazık gibiydi. Gülistan'ın şaşkınlığı geçmeden tekrar bacaklarının arasında yerimi aldım. Üzerine uzanıp dudaklarından öptüm ve "Kusura bakma aşkım, geceliğini de berbat ettim! Ama ne yapayım, okadar dar bir amın var ki, kendime hakim olamadım!" diyerek, yarağımı dıbına yeniden kökledim.
    dıbının darlığı hakkında yalan söylemiştim. dıbına, bırak kolumu sokmayı, ayağımı soksam bile girerdi, o derece boldu yani. "Ohhhh, daracık! Çok güzel amın var aşkım! Fırın gibi de yanıyor!" diyerek yavaş yavaş gidip gelmeye başladım. dıbının çok sıcak olduğu ise doğruydu...

    Sürekli iltifatlar ederek ve büyük güç sarfederek 10 dakikadır gibiyordum Gülistan'ın dıbını. Ama Gülistan'da en ufak bir tepki, bir inleme, zevk aldığına dair bir belirti yoktu. Kocası haklıymış diye düşünmeden edemedim, Gülistan kelimenin tam anlamıyla altımda 'Mal' gibi yatıyordu

    . Belki pozisyondan dolayıdır diye düşünerek, üstünden kalktım ve domalmasını istedim. O anda, içerinin loşluğuna rağmen Gülistan'ın yüzündeki gülümsemeyi farkedebilmiştim. ikiletmeden hemen yüzüstü döndü ve başını yastığa gömüp, kıçını göğe dikti. Bununla da kalmayıp, iki elini arkaya atarak zütünün yanaklarını ayırdı. Ben amından gibmeye devam edecektim, ama Gülistan zütten gibeceğim sanmıştı.

    zütten gibtirmez diye düşündüğüm Gülistan, belli ki zütten gibişmeye alışıktı. Ve kelimelerle söylemese de, şu anda da zütten gibilmek istiyordu. Domalmak, onun için zütten gibişmenin bir simgesi olmalıydı. Aslında yatağa çarşafı sererken domalmasıyla bunun sinyalini çoktan vermişti bana da, ben saldırmaya cesaret edememiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +13
    Gülistan'ın zütünü gibmeyi ben dünden istiyordum, ama yine de onun ağzından duymak istiyordum. Kulağına doğru eğildim ve "zütünü gibmemi mi istiyorsun aşkım?" diye fısıldadım. Gülistan bu soruma cevap vermeden, elleriyle ayrık tuttuğu zütünün yanaklarını biraz daha ayırdı. Evet istiyordu, ama bunu söyleyemiyordu. istiyordu, ama belki de zütten gibişmenin günah olduğunu düşünüyordu. Belki de sadece erkeklerin bunu isteme ve dile getirme hakkı olduğunu düşünüyordu.

    Belki zütten gibişenlerin de Komünist, Anarşist oldukları öğretilmişti kendisine. Bildiği her şeyi, kendisi gibi cahil kişilerden ve yarım yamalak öğrenen, ilkokula bile gitmemiş bir kadının kafasından neler geçtiğini bilemezdim. Ama yasak şeylerin cezbedici olduğunu biliyordum. Hiç ummadığın kişiler her türlü haltı yiyor, ama aynı şeyi başkaları yapınca onları kınıyorlardı. Bunun en güzel örneği, Gülistan'ın (kocasından intikam almak adına bile olsa) onlarca erkekle çatır çatur gibişip, Firdevs için huur demesi idi...

    Konuşup Gülistan'ı daha fazla utandırmamak için, arkasında pozisyonumu aldım. züt deliğine bolca tükürük bıraktım ve yarağımın başını züt deliğine dayayıp yüklendim. dıbına göre oldukça dar olan zütüne köklememle birlikte, o ana kadar yatakta 'Mal' gibi olan Gülistan'dan ilk defa yüksek sesle bir, "Ohhhhh!" çıktı. Benim de çok zevk aldığımı belli etmek için, ben de, "Ohhhhh!" diye inleyerek iyice abandım ve belinden iki elimle asılarak kenetlendim Gülistan'ın zütüne.

    zütüne taşaklarımı da sokmak istercesine bastırıyordum. işin ilginç tarafı, Gülistan da, sanki (Daha yok mu?) dercesine kendini geriye doğru bastırıyordu. Belli ki zütten gibişmeyi seviyordu ve çok özlemişti. Kimbilir en son nezaman zütten gibişmişti. zütünün yannanıma iyice alışması için bir süre içinde hareketsiz bekledim.
    ···
    1. 1.
      0
      gibtir git 3.bölümünden devam et boş yapma
      ···
    2. 2.
      0
      sasısıısıskskdk
      ···
  3. 3.
    +13
    Gülistan, zütünü hafif hafif ileri geri oynatarak sinyali verdiğinde, yarağımı yavaşça yarısına kadar çekip, geri sokarak zütünü gibmeye başladım. işin en güzel yerinde telefonum çaldı birkaç kere. Ama züt gibmeyi yarıda bırakıp telefona bakacak değildim. Ardından telefonum belirli aralıklarla birkaç kez 'Dıt, dıt!" diye öttü, SMS gelmiş olmalıydı. Kendimi işime verdim, gittikçe hızlanıyordum Gülistan'ın zütünü giberken.

    Terlemiş zütünün yanaklarına kasığımın çarpmasından dolayı çıkan 'Şak, şak, şak!' seslerine, Gülistan'ın yüksek sesle Oh'lamaları, Ah'lamaları ve benim de kısa kısa inlemelerim eşlik ediyordu. Gülistan'ın zütünü gibmek, dıbını gibmekten 100 kat daha fazla zevk veriyordu bana. Belini tutmayı bırakıp, bir elime örgülü uzun saçlarını doladım ve saçlarından asılarak gibmeye devam ettim zütünü. Diğer elimi dıbına atıp yokladığımda ise, dıbını seller sular zütürüyordu. Biraz önce ben dıbını giberken en ufak tepki vermeyen Gülistan, şimdi zütünü giberken amından boşalmıştı. Fakat halen bitmek tükenmek bilmez bir enerji ve büyük bir hırsla kendini geriye vurmaya devam ediyordu. Okadar ki, bu çarpmaardan kasıklarım ağrımaya başlamıştı...

    Yaklaşık bir 10-15 dakika sonra ona, "Aşkım ben yoruldum!" deyip onu durdurdum. Yarağımı zütünden çıkarıp, yanına sırtüstü uzandım ve "Aşkım sen üste çık, öyle devam edelim!" dedim. Gülistan ne istediğimi anlamamıştı, bön bön bakıyordu suratıma. "Ata biner gibi yapacaksın!" dedim. Fakat yine anlamamıştı. Amından gibilirken sırtı yerden hiç kalkmayan ve zütten gibilirken de sadece domalmayı bilen Gülistan için bu pozisyon yeni olmalıydı. Yarağımı elimle dik tutup, "Aşkım çık üstüme, tuvalete işer gibi çömelerek yarağımın üstüne otur!" dedim. Şöyle mi, böyle mi derken, yarağımı zütüne alıp üstüme oturmayı becerdi. Destek alması için ellerimi ellerine kenetleyip, "Hadi, şimdi sen benim yarağımı gibeceksin!" dedim.
    ···
    1. 1.
      0
      kandil kandil yaptığın şeye bak
      ···
  4. 4.
    +9 -2
    Bu son dediğime kıkır kıkır gülen Gülistan, zütünü ileri geri oynatmaya başladı. "Aşkım, otur kalk, otur kalk!" dedim. Gülistan yine gülerek oturup kalkmaya başladı. Ben de, "Hah işte böyle! Çok güzel yapıyorsun aşkım!" diye motive ediyordum. Belli ki gibiş hayatında ilk defa üstteydi. insiyatifin kendisinde olması çok hoşuna gitmişti, inleye inleye ve hızlı hızlı zıpıyordu üstümde. Bu arada yeniden amından sular akıyor ve dıbının dudaklarından süzülerek, yarağıma bulaşıyordu. Gülistan oturup kalktıkça da zütünden 'Cork, curk!' sesler çıkıyordu...

    Gülistan'ın yorulduğunu, halen ellerime kenetli ellerinin titremesinden anladım. Gittikçe yaşlayan tempoyla oturup kalkmaya devam eden Gülistan, burnundan kegib kegib nefes alıp veriyordu. Ben biraz dinlenmiştim, ama onun iri cüssesinin ağırlığı altında kasıklarıma ağrı girmeye başlamıştı. Artık boşalmak istiyordum, "Aşkım, kalk, domal yeniden!" dedim. Son bir gayretle üstümden inen Gülistan hemen domaldı. Ben de hemen kalkıp arkasına yanaştım. Bu sefer zütünün yanaklarını ayırmasına gerek kalmadan kökledim zütüne ve olanca hızımla pompalamaya başladım. Çok geçmeden de böğürerek zütünün derinliklerine fışkırttım döllerimi...

    Boşalmam bitince arkasından çekildim. Yan yana, sırtüstü yattık. Konuşmadan tavana bakarak biraz soluklandık. Nefeslerimiz normalleşince, Gülistan'a, "Çok iyi gibişiyorsun aşkım!" dediğimde, "Firdevs'ten de iyi gibişiyor muyum?" dedi. Zaten akşam yemeğinde Veli ile yaptıkları tartışmadan beri, Gülistan'ın birşeyler bildiğinden şüpheleniyordum. Ama yine de bu soru karşısında şaşırmıştım. Bozuntuya vermemeye çalışarak doğruldum ve "Evet aşkım, Firdevs'ten de iyi gibişiyorsun! O daha çok toy, senin kadar tecrübeli değil, gibiş konusunda hiçbir şey bilmiyor! Hem seninle gibişmek çok daha zevkli!" deyip, dudağına bir öpücük kondurdum. Yine yalan söylemiştim, zevk verme konusunda Gülistan Firdevs'in eline su bile dökemezdi.
    ···
  5. 5.
    +5
    Dinleyicilerim gelene kadar park edelim serice
    ···
  6. 6.
    +10
    Ama Firdevs'i gibtiğimi Gülistan nerden biliyordu? Bunu çok merak ediyordum, "Firdevs kendisi mi söyledi sana?" diye sordum. "Yoo, o birşey söylemedi!" dedi. "Ee, o söylemediyse nereden biliyorsun?" dedim. Gülistan pis pis sırıtmaya başlayınca, bende jeton düştü. Gülistan bana zarf atmıştı, ben de tongaya düşmüştüm. Verdiğim cevapla, bir anlamda kendi ağzımla itiraf etmiştim Firdevs'le gibiştiğimi. Gülistan cahil falandı, ama Tilki gibi de kurnazdı. Sadece tahmin etmişti ve tahmininde de yanılmamıştı.

    Gülistan'ı biraz konuşturdum. Gülistan övünerek, "Ben yarağı yemiş bir kadını gördüm mü hemen anlarım! Bilgisayar kursu satıldıktan sonra, yani sen satın aldıktan sonra, Firdevs'in hal ve hareketleri çok değişmişti. O sıralar Firdevs'in ağzından Harun lafı hiç ekgib olmuyordu. Ama ilerleyen günlerdeki konuşmalarda nezaman ki Harun lafı geçse, Firdevs'in beti benzi atıyor, suratı kireç gibi bayazlaşıyordu. işte ozaman anladım o huurnun seninle gibiştiğini! Ayrıca, senin Meltem hanımla da gibiştiğini tahmin ediyorum, doğru mu?" dedi.
    ···
  7. 7.
    +6
    Gülistan'ın dudağına bir öpücük daha kondurup, "Çok akıllısın aşkım, severim akıllı kadınları! Evet doğru, Meltem hanımı da gibiyorum! Ama asıl konumuza dönelim. Tamam, ben bir hata yaptım ve Firdevs'le gibiştim. Ama kardeşin Firdevs'e aşık, gözü ondan başkasını görmüyor! Bırak evlensin, mutlu olsun çocuk! Hem Firdevs'in hiçbir suçu günahı yok bu olayda, kızı ben baştan çıkardım, bir nevi zorla gibtim sayılır!" dedim. Gülistan alaycı bir tavırla, "Ohh ne ala! Kızı sen gib, kızlığını sen boz, sonra da kardeşim evlensin, öyle mi? Olmaz öyle şey, benim kardeşim Gomonis değil!" dedi. Gülistan demek ki Firdevs'in önceden bozuk olduğunu bilmiyordu. Belki durumu kurtarabilirim umuduyla, "Firdevs'in kızlığını bozduğumu da nerden çıkarıyorsun aşkım? Bana bakire olduğunu söyleyince, dıbına elimi bile sürmedim, sadece zütten gibtim. Senin anlayacağın, Firdevs halen kız oğlan kız! Bekaretini evleneceği adama, yani Veli'ye saklıyor!" dedim.

    Gülistan hafif doğrularak, "Doğru mu söylüyorsun?" dedi. "Sana yalan borcum mu var aşkım, tabii ki doğru söylüyorum!" dedim. Gülistan bilgiç bir tavırla, "Hmmm... Ozaman durum değişir tabii!" dediğinde, nekadar rahatladığımı anlatamam. Bu sıkıcı meseleyi halletmenin verdiği keyifle bir sigara yakmayı düşünüyordum ki, telefonum çalmaya başladı. Yine bakmayacaktım, ama Gülistan, "Bak şu telefona da, gıcık gıcık ötüp durmasın!" dedi. Galiba Meltem hanım arıyordu, demin arayan da o olmalıydı. Yataktan kalkıp telefonumu aldım. Ama ekrandaki isim Atalay idi. Açtım ve "Hayırdır ortak? Bizim misafirlerle ilgili bir sorun mu var?" dedim. Atalay, "Yok ortak, misafirlerin keyifleri yerinde de, Şaheste'nin morali bozuk. Kız seni aramış, bir sürü de SMS göndermiş, hiç birine cevap vermemişsin. Aslında ben de merak ettim nerelerdesin diye. Hadi, gelmiyormusun? Alem yapmayacakmıyız bu gece? Geçenki haplardan buldum yine!" dedi...
    ···
  8. 8.
    +8 -1
    Akşamdan beri Firdevs yüzünden yaşanan gerginlikle Şaheste'yi tamamen unutmuştum. Üstelik Meltem hanım da beni bekliyordu. Meltem hanımı yine ekecektim, vaziyet onu gösteriyordu. Atalay'a, "Tamam ortak, hemen geliyorum!" deyip kapadım. Ama işin gerçeği, alem yapacak durumda falan değildim. Kendimi fiziksel ve pgibolojik olarak yorgun hissediyordum. Gülistan'a, "Benim gitmem lazım aşkım, otelden beni çağırıyorlar. Bizim Almanya'dan gelen misafirlerin sorunları varmış!" dedim. Gülistan, "Böyle cenabet cenabet gitme, Allah göstermesin, yolda kaza falan yaparsın! Ben hemen kazanın altını yakayım, bir Gusül abdesti al öyle git!" dedi. "Yakmana gerek yok aşkım, soğuk suyla yıkanırım ben!" dedim, elbiselerimi alıp banyoya girdim. Soğuk suyla çabucak yıkandım. Ben kurulanıp elbiselerimi giyerken, Gülistan geldi banyoya. Biraz önce gibişmemize rağmen çıplak değildi, başka bir gecelik giymişti. Bir elinde bohça gibi tuttuğu içi döl dolu geceliği, diğer elinde de deminki külotu vardı. O da yıkanacaktı yatmadan önce.

    Dudaklarından öpüp, "Hadi sen yıkan aşkım, ben gidiyorum, sonra görüşürüz! Veli'yi de dert etme, ben barıştırırım sizi!" diyerek çıktım evden. Atladım arabama, otelin yolunu tuttum...
    ···
    1. 1.
      +1
      Çaylak bittiyse tam gaz hikayeye devam
      ···
  9. 9.
    +5
    Otele vardığımda, resepsiyonun önünde bir kalabalık vardı. Takım elbiseli, kelli felli bir adam, otelin personelini toplamış, birşeyler anlatıyordu. Adamın yanında gayet şık giyimli genç bir kadın vardı. Atalay dahil, oradaki tüm personel adamın karşısında adeta esas duruşta duruyordu. Adamın havasına bakılacak olursa, otelin sahibi olmalıydı. Kadın ise sanırım adamın özel sekreteriydi, adamın yanında bir aksesuar gibi, ciddiyetini bozmadan duruyor, sadece gözlerini oynatarak etrafı inceliyordu. Ben yanlarından geçerken, kadınla bir an göz göze geldik, nezaketen başımla selam verdim. Ama kadın selamımı almadı, hemen bakışlarını başka tarafa kaçırdı. Hiç bozuntuya vermeden yoluma devam ettim. Önce Bara ve Discoya bizimkilere baktım, orada göremeyince, bahçeye, havuzbaşına geçtim.

    Alexandra ve Gustav havuzbaşındaki masalardan birindeydiler, ama yalnız değillerdi. Yanlarında sarışın bir kadın, heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatıyordu bizimkilere. Alexandra benim gelmekte olduğumu farkedince, kadına beni gösterip, birşeyler söyledi. Uzaktan kadının yabancı turist olduğunu düşünmüştüm, ama yanlarına vardığımda, kadın bana elini uzatıp, "Merhaba Harun, ben Elçin!" dedi. Alexandra anlatmış olmalıydı beni Elçin'e. Civciv sarısı saçlarının boya olduğu, saç diplerindeki boyası açılan yerlerden anlaşılıyordu. Elçin'le tokalaşıp, masalarındaki boş sandalyeye oturdum. Kısa bir hal hatır sordum ve Elçin'e, "Sohbetinizi bölmeyim, devam edin!" deyip, bir sigara yaktım. Onlar yarıda kalan sohbetlerine devam ettiler, daha doğrusu Elçin anlattığı konuya devam etti. Türk kültürüyle ilgili birşeyler anlatıyordu. Mükemmel derecede Almancası vardı kadının. Konuşurken de arada bir Gustav'ın ve Alexandra'nın eline, koluna ve dizine dokunuyordu. Benim Almanca bilmediğimi sandığından olsa gerek, bana da Türkçe özet verme gereğini hissediyordu.
    ···
  10. 10.
    +6
    40'ın üstündeki yaşına göre sexy bir vücudu ve gibilebilitesi vardı. Ama nedense huzursuz olmuştum Elçin denen bu kadından. Çok sırnaşık ve yalaka bir tipti. Sürekli kendini ön planda tutmaya çalışıyor, kimseye söz vermek istemiyordu. Sigara yakmak için konuşmasına ara verdiğinde, ona bizimkileri nerden tanıdığını sordum. Bugün, burda, otelde tanıştıklarını söyleyince, ben onun da Almanya'dan tatile geldiğini ve otelde konakladığını sandım, ama sohbet ilerledikçe bunun böyle olmadığı anlaşıldı. Elçin aslen bizim komşu köylerden birindenmiş. Almanya'daki kocasından boşanıp, Türkiye'ye kesin dönüş yapmış. Kocasından aldığı yüklü tazminatla, köydeki dededen kalma arazilerde hissesi olan akrabalarının paylarını satın almış. Ve böylece arazilerin tek sahibi olmuş. Arazinin birine de Lüx bir Villa yaptırmış, şimdi orda kalıyormuş. Elçin, öve öve bitiremediği Villasına yarın akşam yemeği için bizimkileri davet etti. Alexandra da bana, yarın akşam için başka bir planımızın olup olmadığını sorunca, Elçin biraz bozuldu ve "Tabii gelmek istersen sen de gelebilirsin Harun!" dedi. Ama benim gelmemi istemediği suratının ekşimesinden açıkça belliydi. Böyle yarım ağız davet edildiğim yerlere normalde gitmeyi hiç sevmediğim halde, "Olur, gidelim!" dedim.

    Elçin, "Tamam ohalde yarın akşam 7'de ben sizi otelin önünden alıyorum!" deyip Villa konusunu kapattı. Sonra da garsona elindeki bardağı göstererek, "içkilerimizi tazelermisin canım! Bak, bu yakışıklı arkadaşa da sor ne içecekmiş!" dedi. Onlar Rakı içiyorlardı, ben de Rakı söyledim. Elçin sohbeti busefer benim üzerime yönlendirdi ve benim hakkımda merak ettiği bazı şeyleri sordu. Ben de fazla detaya girmeden, Klişe cevaplar verdim. 10-15 dakika muhabbetten sonra, Elçin aynı bizimkilere yaptığı gibi, benim de elime, koluma, dizime dokunmaya başladı. Yılışıklık derecesinde samimi davranıyordu. Haruncuğum'lar, Canım'lar, Cicim'ler, Şekerim'ler havada uçuşuyordu. Mantar gibi birden bire hiç yoktan ortaya çıkan bu kadında bir iş vardı
    ···
  11. 11.
    +4
    ama henüz çözememiştim.

    Biz içkilerimizi yudumlayıp, sohbete devam ederken, Atalay geldi yanımıza, oldukça sıkıntılı bir hali vardı. Hepimize toptan selam verip, yandaki boş masadan bir sandalye çekti ve oturdu. Ben, "Ne iş ortak? Otelin sahibimiydi o adam?" diye sorunca, Atalay kravatını gevşeterek, "Yok ya, bizim genel müdür! dıbına koduğumun bini hep böyle olmadık zamanlarda teftişe geliyor! Yetmiyormuş gibi karısını da yanında getiriyor dümbük. Bu saatte ne işin var teftişle meftişle, taş gibi karın var işte, otur evinde karını gib, pekekent!" dedi. Ben uyarmak amaçlı kaş göz ettiysem de, Atalay anlamadı ve "O değil de ortak, karısının yanında bize fırça atmaya bayılıyor pekekent! Aslında muallakyi karısının gözü önünde domaltıp bir kere gibeceksin ki, bak bakalım birdaha böyle hava atabiliyor mu huur çocuğu!" deyince, ben artık lafını kesmek zorunda kaldım. "Atalay sakin ol, bak masada Türk misafirimiz var, Elçin hanım!" dediğimde, Atalay züt oldu. Şaşkınlığı geçince de hemen, "Kusura bakmayın Elçin hanım, ben sizi otelde hep Almanlarla görüyordum ve hep Almanca konuştuğunuz için, valla sizi de Alman sanıyordum! Çok çok özür dilerim!" dedim Elçin gülümseyerek, "Önemli değil canım! Ama o konuda yanlış düşünüyorsun, adamı değil, adamın gözü önünde karısını domaltıp gibeceksin ki, bak bakalım birdaha horozlanıyor mu pekekent! Hem, belki adam fantazi olsun diye karısını yanında getiriyordur? Belki karısına millettin küfür etmesinden, karısının millete 31 malzemesi olmasından hoşlanıyordur? Belki de adamın gibi kalmıyordur? gibi kalksa, dediğin gibi bu saatte evinde oturur, karısını giberdi!" dedi. Elçin'in bu şekil konuşmasıyla busefer ben de züt oldum. Fakat aynı zamanda olay da bambaşka bir yörüngeye girmişti. Elçin, "Doğru değil mi ama Haruncuğum?" deyince, ben de artık frenleri saldım ve "Evet, çok haklısın hayatım! Ama sen karıyı görmedin, o karıya bir yarak yetmez! Tost yapıp, dıbını zütünü aynı anda gibeceksin!" dedim
    ···
  12. 12.
    +4
    Atalay resmen aptallaşmıştı, suratıma bön bön bakıyordu. Elçin, "iyi ya işte, Atalay'la beraber tost yapar gibersiniz huuryu! Maşallah aslan gibi delikanlılarsınız, elinize geçirdiğiniz karının dıbını zütünü parçalar, zevkten bayıltırsınız valla!" deyip kahkahayı bastı. Bizimkiler ne hakkında konuştuğumuzu bilmedikleri için, bir açıklama bekliyormuş gibi bakıyorlardı. Elçin onlara Almanca birşey söyledi. Bizimkiler de, "Ach so! Kein problem!" diyerek gülümsediler. Ama ilginç olan şey, Elçin'in onlara, bize söylediğinden farklı birşey söylemiş olmasıydı, (Bu iki yakışıklıyı yatağa atmaya çalışıyorum!) demişti.

    Elçin sonra da Atalay'a, "Atalaycığım, biz böyle hep beraber yarın akşam yemeğine benim Villaya gideceğiz, sen de gelsene bizimle!" dedi. Atalay da, "Tamam, olur, yarın gece izinliyim zaten!" diyerek kabul etti. Elçin, "iyi, ohalde bana müsade, ben kaçıyorum!" diyerek, garsona eliyle işaret ederek hesabı istedi. Biz her nekadar, "Hesabı biz hallederiz!" dediysek de, Elçin ödemek için ısrar etti. Kredi kartı ile ödediği için hesabın nekadar geldiğini bilmiyordum, ama garsona ayrıca, "Bu da senin canım!" diyerek 50 Euro verdiğini gördüm. Hepimizi sırayla yanaktan öpüp, ayrıldı masadan. Gözden kaybolana kadar arkasından baktık. Arkasından bakılmayacak gibi de değildi hani, diğer masalardan bile bakanlar vardı. Elçin, deri mini eteği, siyah fileli çorapları ve 15 cm topuklu Stiletto'ları ile, zütünü kıvırta kıvırta yürürken, kadının sanki her yerinden ciks fışkırıyordu. Sonra Alexandra bana, "Elçin sizi gözüne kestirmiş, ikinizle birden gibişmek istiyor galiba? Bari yarın akşam gibişin de, biz de seyredelim!" dedi. Ben tabii bilmiyormuşum gibi, "Hmmm, demek öyle! Bakalım, ortam olursa gibişiriz tabi! Hatta siz de katılırsınız, güzel bir grup yaparız!" dedim.
    ···
  13. 13.
    +4
    Atalay saatine bakıp, "Ee, şimdi birşeyler yapmayacakmıyız, çıkalım mı odaya?" diye sorunca, Alexandra, "içkilerimizi bitirelim de çıkalım!" dedi. Herkes bardağındaki içkiyi bitirince kalktık. Etraftan farkedilmesin diye, onlara önden gitmelerini, birkaç dakika sonra geleceğimizi söyledik. Onlar gidince Atalay geçenki haplardan birer tane çıkardı, hapları yuttuk. Ayaküstü biraz yarın akşam ve Elçin hakkında yorum yaptık. Yukarıya çıkarken, Atalay, "Şaheste'yle konuştun mu ortak? Kızın morali çok bozuktu, odasından çıkmadı hiç!" dedi. "Yok ortak, valla fırsat bulamadım, ama şimdi uğrarım yanına, merak etme, konuşur gönlünü alırım! Olmazsa sen bensiz idare et bu gece! Zaten felaket yorgunum, iyi bir uykuya ihtiyacım var. Sen beni aradığında tam da gibişi yeni bitirmiştim. gibtiğim karı cahil, köylü falandı, ama yine de yordu beni!" dedim. Atalay, "Valla mı ortak, o tip karıları gibmeye bayılırım, ayarla da bir kere de birlikte gibelim!" dedi. "Tamam, hallederiz ortak!" dedim. Alexandra'ların oda kapısına geldiğimizde, Atalay'a, "Hadi ortak, beline kuvvet, yokluğumu aratma! Yarın sabah kahvaltıda görüşürüz!" deyip, ben Şaheste'nin odasına doğru devam ettim...
    ···
  14. 14.
    +5
    Kapının kolunu yokladım, kilitli değildi. Yavaşça kapıyı açıp odaya girdiğimde, Şaheste, "Aşkımmm!" diyerek, sutyen külot yattığı yataktan fırladı, koşarak geldi boynuma sarıldı ve "Seni çok özledim aşkımmm!" deyip, hüngür hüngür ağlamaya başladı. Okadar sıkı sarılmıştı ki bana, kapıyı ayağımla iterek kapatmak zorunda kaldım. Kapıdan yatağa doğru giderken de bacaklarını belime kenetledi, sanki kaçacağımdan korkuyor gibiydi. Yatağa oturduğumda halen kucağımdaydı. Yastığın üzerinde, küçük kilidi olan pembe bir günlük ve kalem duruyordu. Ama kilidi açıktı, ben odaya girdiğimde yazmayı bırakmış olmalıydı. "Günlük mü yazıyordun?" diye sorduğumda, "Hı hı!" diyerek aceleyle kucağımdan indi ve günlüğü kilitleyip, çantasına koydu. Ama hemen sonra, "Ben çok salağım yaa, biricik aşkımdan niye saklıyorum ki!" diyerek tekrar çıkardı ve "Okuyabilirsin aşkım!" deyip, kilidini açtı, verdi. Şöyle bir göz attım, bugün tam 6 sayfa yazmıştı. Hepsini okumadım tabii, ama neredyse her satırda ismim geçiyordu. 6 sayfa boyunca bana olan duygularından, beni nekadar çok sevdiğinden ve özlediğinden bahsediyordu. Ben kasabada çatır çatır am züt giberken, Şaheste odasından çıkmamış, nakış işler gibi, özene bezene bunları yazmıştı.
    ···
  15. 15.
    +6
    Şaheste'nin bu hali yüreğimi sızlatmıştı, doğrusu bu kızla ne yapacağımı da bilmiyordum. Çok masum ve saf bir kızdı, üzülmeyi hiç hak etmiyordu. Gerçi onu kasıtlı olarak üzmüyordum. Aksine, ben de ona karşı asil duygular besliyordum. Ama huyum kurusun işte, gibilecek yeni bir amcık buldum mu, akan sular duruyordu. O anda, aşkı da, sevgiyi de unutuyordum ve gibimin derdine düşüyordum. Hatta son zamanlarda Nurcan'a da aynısını yapmaya başlamıştım. Nurcan'ın telefonlarına ve görüntülü aramalarına cevap vermiyordum, derslerime çalıştığımı bahane ederek, arada bir, onu çok sevdiğimi ve özlediğimi belirten SMS yolluyordum sadece. Ama Nurcan yerine Şaheste'yle de evlensem, sonuçta benim için hiçbir şey farketmeyecekti. Kiminle evlenirsem evleneyim, hep gibilecek yeni amcıkların peşinde koşacaktım. Bu bir gerçekti...

    "Sonra hepsini okurum aşkım!" deyip geri verdim günlüğü. Kilitleyip çantaya koydu geldi ve tekrar kucağıma oturdu, "Seni çok seviyorum aşkım!" diyerek, sımsıkı sarıldı. "Ben de seni çok seviyorum!" dediğimde, "Evet, hissediyorum!" deyip güldü. Hap etkisini göstermeye başlamıştı ve Şaheste kıçının altında sertleşen yarağımı hissediyordu. Dudaklarıma yumulup öpmeye başladı. Ben birşey demeden, iki elini sırtına atıp, sutyeninin kopçasını çözdü ve sutyeni aramızdan çekip yatağa bıraktı. Biraz öpüştükten sonra, dudaklarımı boynuna, ordan da memelerine zütürdüm. Tomurcuk uçları sertleşmişti küçücük memelerinin. Memelerinin güzelliğine övgüler yağdırarak 10-15 dakika emdim, yaladım, öptüm onları. Aslında yorgunluktan geberiyordum ve Şaheste'ye sadece sarılarak uyumak istiyordum. Ama şu anda Şaheste'nin bundan fazlasını istediğinden de emindim, "Bir dakika aşkım, şu elbiselerimi çıkarayım!" dedim. Şaheste kucağımdan indi, bana gülümseyerek külodunu çıkartırken, ben de çabucak elbiselerimi soyundum. ikimiz de çırılçıplaktık şimdi. Yarağım ise bayrak direği gibi dikelmişti.
    ···
  16. 16.
    +4
    Şaheste yarağıma bakıp, "Mmmmm, yerim seni!" diyerek önüme diz çökünce, elinden tutup, "Yatağa gel, 69 yapalım!" deyip ayağa kaldırdım. Sırtüstü uzandım, Şaheste de üzerime ters uzandı. Şaheste hemen yarağımı emmeye başlamıştı, ama ben suratıma değen dıbını yalamadan önce epey bir kokladım, öptüm. Şaheste'yi gibmek veya yalamak değil, ona dokunmak, koklamak, öpmek veya sadece seyretmek bile müthiş zevk veriyordu bana. Bu kızın vücudunun her santimetresi değerliydi benim için. Onun için, hırpalamadan, acıtmadan, nazikçe, tadına vararak, zevk alarak ve zevk vererek dıbını yalıyordum. dıbını yalarken ve dilimi dıbının deliğine sokarken de zütünün yanaklarını nazikçe yoğuruyordum. Başparmağımla zütünün deliğini hafifçe okşadığımda, Şaheste dıbını suratıma bastırmaya ve hafif hafif ileri geri oynatmaya başladı. Bir eliyle sıkıca kavradığı yarağımı ağzından çıkarmıştı bu arada, köpek eniği hırlamasına benzer sesler çıkarıyordu. Amı vıcık vıcık olmuştu. Ağzıma, yüzüme, burnuma dıbının sularının aktığını hissediyordum. Az sonra da Şaheste'nin çıkardığı sesler yine ağlar gibi seslere dönüşmüştü. dıbını ise şimdi suratıma sertçe bastırarak ve deli gibi ileri geri yaparak sürtüyordu. Çok geçmeden de kegib kegib inleyerek kasılmaya başladı ve ardından da orgazm oldu. Sakinleşene kadar ise epey bir sürdü...

    Şaheste kendine gelince, tekrar yarağımı emmeye başladı. O da beni ağzıyla boşaltmak istiyordu. Ama ben poposuna hafifçe bir tokat atıp, "Yanıma gel şöyle!" dedim. Şaheste yarağımı ağzından çıkarıp, "Ama sen boşalmadın daha aşkım?" deyince, "Sen gel, yanıma uzan!" diye yineledim. Üstümden kalkıp geldi, yanıma uzandı. "Yüzüstü yat!" dedim. Yüzüstü yattı. Ben doğruldum ve ensesinden başlayarak küçük öpücüklerle sırtına, ordan da bel çukuruna indim. Sonra yastığı alıp göbeğinin altına koydum. zütü şimdi tümsek gibi yükselmişti. Bacaklarını ayırıp, bacakarasına dizlerimin üzerinde yanaştım. Sonra da zütünün yanaklarını iki elimle yanlara ayırarak, züt deliğini iyice ortaya çıkardım.
    ···
  17. 17.
    +4
    Eğilip züt deliğini yalamaya başladığımda, Şaheste ani bir reflexle sıçradı. "Şşşt, sakin ol aşkım!" dedim ve züt deliğini yalamaya devam ettim...

    Adeta züt deliği ile öpüşüyor gibiydim, arada bir dilimi içine sokuyordum, arada bir büzüğünü vakumlayarak içime çekiyordum. Sonra tekrar biraz yalıyordum, ağzımda biriken tükürükleri züt deliğine bırakıyor, tükürüğü parmağımla yayıp, büzüğünü okşuyordum. Arda bir de serçe parmağımı ikinci boğumuna kadar sokup çıkarıyordum ve acıyıp acımadığını soruyordum. "Acımıyor!" deyince bu işlemi yineliyordum. Şaheste aldığı zevkle bir türlü sakin duramıyordu, sürekli küçük çığlıklar atıyor, "Aşkımmm! Aşkımmm!" diye inleyerek kıpraşıyordu. Bir süre sonra serçe parmağımın yerini işaret parmağım aldı. Şaheste, "Acımıyor!" diye diye işaret parmağımın tamdıbını almıştı zütüne. Bir süre sonra artık işaret parmağımı burgu gibi çevire çevire sokup çıkarıyordum. "Şimdi biraz acıyabilir, acırsa söyle!" deyip, işaret parmağımın yanısıra orta parmağımı da sokmaya başladım. Şaheste önce hafif bir, "Ihhh!" dedikten sonra, "Acımıyor!" diye ekledi. Acısa da belli etmek istemiyordu...

    zütünü parmaklamayı bırakıp, bel çukurunu öptüm ve "Aşkım, zütünü gibmek istiyorum!" dedim. Şaheste de, "Tamam aşkım, gib!" deyince kalktım. Aslında şu anda tam da ihtiyacım olan şey Alexandra'da var idi. Ama şimdi gidip te onlardan Anal kayganlaştırıcıyı istemek uygun olmazdı. Alternatif olarak şampuan kullanacaktım. "Aşkım kal böyle!" deyip, banyodan şampuanı alıp geldim. Şaheste pozisyonunu bozmadan, gözleri kapalı bir halde yatıyordu. Yüzüne dökülmüş saçlarını toplayıp, yanağına bir öpücük kondurdum ve "Aşkım, yarağımı sokarken kesin acıyacaktır! Çok acırsa söyle, yapmayız! Ama önce biraz şampuan dökeceğim, korkma! Tamam mı?" dedim. Şaheste, "Tamam aşkım!" deyince, züt deliğine şampuan döküp, parmağımla iyice bir yedirdim.
    ···
  18. 18.
    +7
    Sonra da yarağımın başını biraz şampuanladım ve dayadım züt deliğine. Bir elimle yarağımı tutarken, diğer elimle de zütünün yanaklarını ayırık tutmaya çalışıyordum. Biraz yüklenince başı girmişti ve aynı anda Şaheste'den de, "Iğııhhh! Yavaş aşkım!" cümlesi çıkmıştı.

    "Tamam aşkım ben kımıldamıyorum, başı girdi, gerisini sen kendin yavaş yavaş almaya çalış!" dedim. Şaheste, "Tamam aşkım!" diyerek, göbeğinin altındaki yastığı çekip çıkardı ve yarağımın başı halen zütündeyken yavaşça dört ayak pozisyonuna geçti. Ben dediğim gibi hiç kımıldamıyordum. Şaheste hafif hafif ileri geri salınmalarla ve kısık kısık inlemelerle, yarağımın gövdesini milim milim zütüne alıyordu. Yarağımın daha 2-3 santimini anca almıştı ki, durdu ve "Hepsi girdi mi aşkım?" diye sordu. "Girdi sayılır, harikasın aşkım, devam et, az kaldı!" dedim. Aslında o anda hepsini birden köklemeyi ve Şaheste'nin zütünü kanırta kanırta gibmeyi ne kadar çok arzuluyordum. Ama acı çekmesini istemediğimden, müthiş bir sabırla hiç kımıldamadan bekliyordum. Şaheste salınmalarına tekrar başladığında, ben de pistonu yağlamak için zütüne biraz daha şampuan döktüm.

    Yaklaşık 15 dakika kadar sonra, artık Şaheste yarağımın nerdeyse tamdıbına yakın bir kısmını zütüne alabiliyordu. Yarağımın kalın kökü kalmıştı sadece girmeyen. Başlangıç için bukadarı yeterliydi. iki elimle belinden tutup, busefer ben yavaş yavaş gidip gelmeye başladım zütüne, şimdi de Şaheste kımıldamadan durmaya çalışıyordu. Yarağımı başına kadar çekip, geri gömüyordum zütüne. Ve her seferinde biraz daha hızlanıp, biraz daha yükleniyordum. Nihayet kasığım poposuna değmeye ve yarağımın kökü dahil, hepsi zütüne girip çıkmaya başlamıştı. Şaheste her nekadar belli etmese de, acı duyduğunu hissediyordum. Ama kız mızmızlık etmiyor, aksine, "Mmmhhhh, ohhh, aşkımmm, çok güzel, ahhh, ohhh, mhh" diye zevk aldığını belli eden sesler çıkarıyordu. iyice hızlanmıştım, Şaheste'nin bu seslerine artık 'Şlop, şlop, şlop!' diye, kasığımın poposuna çarpma sesleri de eklendi.
    ···
  19. 19.
    +5
    Şaheste'nin zütünü o pozisyonda nekadar gibtiğimi bilmiyorum, ama Şaheste'nin, "zütümü giberken yüzünü görmek istiyorum aşkım!" demesiyle durdum. Yarağımı zütünden yavaşça çektim çıkardım. Şişe ağzı gibi açılmıştı züt deliği. Şaheste hemen sırtüstü yattı ve bacaklarını ayırdı. Bacaklarını omzuma alıp, yarağımı zütüne soktum yeniden. Şimdi ilkinden çok daha kolay girmişti. Ve zütüne gidip gelmeye devam ettim. Şaheste, dudaklarında tebessüm ve gülümseyen gözlerle yüzüme bakıyordu. "Mutlumusun aşkım?" diye sordu. "Hem de çok aşkım!" dedim ve zütüne pompalamaya devam ettim. Şaheste, "Seni mutlu ettiğim için ben senden daha çok mutluyum aşkım! Seni çok seviyorum!" dedi. zütüne kökleyip durdum ve öne eğilip dudaklarına yumuldum. Yarağım zütündeyken uzunca öpüştük...

    Müthiş zevk alıyordum bu kızın küçücük zütünü gibmekten. Hapın da etkisiyle saatlerce gibebilirdim. Ama bencillik etmek istemiyordum. Sırf beni mutlu etmek için zütten veren bu tatlı yaratığı da ben mutlu etmek istiyordum. Yarağımı zütünden çekip çıkardım ve "Kal böyle aşkım!" deyip, banyoya gittim, çabucak yarağımı yıkayıp geldim. Tekrar bacaklarını omzuma alıp, busefer dıbına soktum. Şaheste'yi orgazm edene kadar amından gibtim ve yarağımı çektim çıkardım. Şaheste hap aldığımı bilmediği için, benim halen neden boşalmadığıma bir anlam veremiyordu. Yarağımın halen kazık gibi olduğunu görünce, "Ağzımla boşaltayım mı aşkım?" diye sordu. "Tamam, boşalt aşkım!" dedim. Şaheste hemen doğruldu ve yarağımın başını ağzına alıp emmeye başladı. Ama kızcağız yorulana kadar emmesine rağmen boşaltamayınca, artık ben 31 çekerek boşaldım. Birlikte bir duş alıp, birbirimize sarılıp yattık ve uyuduk...
    ···
  20. 20.
    +8
    Beyler ilk 3 hikayeyi okumayi unutmayin !
    Şuku elinize yapismaz !! *
    ···