/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 76.
    +14
    ... yurda hemen gitmedim. soğuk canımı yakacak derecede işliyordu yüzüme.. olsun, işlesindi, belki o zaman o lanet ifadeyi, hayal kırıklığını, kalbimin ve ruhumun acısının yansımalarını da silerdi.. inanın şu an yanan bir bir yüzü, akan bir burnu tercih ederim, yurda vardığımda duyacağım "ne oldu aga?" "bir durum mu var kanka" tarzı sorulara..

    salak salak dolandım, yine o kısa ve hızlı adımlarla, sakatlar gibi..

    neyse, o şekilde 1 saat filan gezdim her halde amaçsız bir şekilde, yurda gittim, tolga o kadar erken beklemiyor tabi beni, odada yok..

    bir de o oda bana sanki uğursuz geldi be beyler.. sanki o cümbüş ortamından, nam-ı diğer "kahvehane"den taşındım taşınalı, benim hayatımın da cümbüşü ve mutluluğu soluvermişti..

    yalnız olmak işime geldi, hemen yatağa girdim, telefonu kontrol ettim,

    mesaj yok.

    neden olsundu ki?

    şunu net söyleyebilirim ki, aslında o kadar da çok yakmadı canımı mine nin bu hareketi, eğer orada bizim ilişkimiz tamamen bitmiş bile olsaydı, o kadar yakmazdı, daha doğrusu, "bir anda yakmazdı" diyelim. ayşen de olduğu gibi, tır çarpmışa dönmemiştim bu sefer... o denli şiddetli değildi aslında o ilk izlenimler,

    daha ziyade bir at arabasının arkasına bağlanmış sürükleniyor gibiydim.. yavaş yavaş.. uzun vadeli bir acı yatırımı,

    ayşen de olduğu şekilde kurşun yemiş gibi değil de, sanki zehirli bir okla vurulmuş gibi,

    ve onun doldurması gereken her an da, onun yokluğu yeni bir doz olacaktı hasta bedenime..

    tuhaf ama çok güzel uyudum o gece.. bilmem belki de rahatlamıştım biraz, kabullenilmiş çaresizlik mi diyorlar buna? ben ne düşünmek istersem isteyeyim, ne yaşarsam yaşayayım,

    hala, bir şekilde,

    unutamamıştım ayşeni,

    sevgi.. nefret..intikam.. hangi duygu? bilemem..ama hatırlamanın iyisi kötüsü olmazdı söz konusu bu durum olduğunda,

    doğru.. hatırlamamalıydım..etkilenmemeliydim, mine nin dediği gibi.

    ama hatırladım,

    etkilendim beyler,

    yeniden ve yeniden..bu kez iki farklı kadeh tarafından, zehirlendim beyler..
    cuma günü,

    uyandım, giyindim-özensiz-

    okula gidiyorum, ama aklım gene çorba gibi, daha sabah kalkar kalkmaz elim telefona gitmiş ve her sabah görmeye alıştığı mesajı görememişti gözlerim:

    "günaydın aşkım * "

    bir doz zehir daha..

    sınıfa biraz erken vardım, buna rağmen gidip en arka sıraya gömüldüm, nilayla oturmak istemiyordum bugün çünkü hem ona kızgındım -ve üzerimdeki acının da etkisiyle bunun sebebini de haykırabilirdim yüzüne- hem de sorması muhtemel sorularla uğraşacak dermanım yoktu.

    neyse dersin başlamasına yakın bu geldi,her zamanki sıramızdan el kol yaptı bana "niye öyle oturdun?" gibisinden, ben de "boşver" gibisinden jest mimik sergiledim.

    ders boyu bambaşka bir alemde yüzdüm durdum,

    olayları değerlendirdim, durumu tarttım,
    Tümünü Göster
    ···
  2. 77.
    -13
    Sus amk bini
    ···
    1. 1.
      0
      Rezerved
      ···
  3. 78.
    -13
    Mal amk trende girmek icin sacmaliyor
    ···
  4. 79.
    +13
    öbür kız da çok bin çıktı beyler inanamazsınız, önce yalnız olmadığımız için lanet etmiştim ama gecenin sonunda "lan iyi ki de gelmiş bu kız bu gece" diyecektim. nedeni malum, öbür kaltak gibi yoluma çıkmak şöyle dursun, daha da ortalığı elektriklendiriyordu, muhabbet tıkanacak gibi oldu 1-2 kere, bu kurtardı filan.

    neyse, bizim kız da bana 2-1 geçirdi tavlada sağolsun. dedim "ne istiyorsun bakalım, emrinize amadeyim"

    gene aynı muzip düşünceli tavrına büründü.."hımm valla çok bulaşığım var aslında, seni gizlice yurda sokup yıkatsak?" bunlar kahkahayı koyuverdiler sonra, bense hem şaşırmış, hem salakça heyecanlanmış, hem de tırsmıştım..aq sanki harbiden sokacak seni yurda, ama işte mallık beyler, beynimin %1 i filan anca çalışıyordur.

    sonra biraz daha düşündü, "dur ya aslında daha iyi bir fikrim var, karaokeye gidelim bir gün, sen de benim seçtiğim şarkıyı söyle olur mu? bak hem sesim iyi diyordun" göz kırptı, bu sefer de ben gülmeye başladım, zira hangi şarkıyı seçeceğini biliyordum.. daha önce muhabbeti geçmişti ve ben içinde adım geçtiğinden ve saçma sapan olduğundan ötürü sinir olduğumu söylemiştim.. fena sıkıştırmıştı beni, ama bilmiyordu ki değil hoşlanmadığım şarkıyı söylemek,

    elinden zehir olsa içerdim.. abartıyor muyum bilmiyorum ama o anki ruh halimi ancak gerçekten gönülden sevenler, tutkuyla kapılanlar bilir beyler, damdan düşenin halini, damdan düşen anlar..

    "eh tamam o zaman" dedim. "bulaşıktan yırttığım iyi oldu" gülüştük.

    o gece de yine istemediğim gibi başlamasına rağmen ummadığım şekilde iyi gidiyordu,

    kafeden kalktık,
    ben bunları gene yurda bırakıcam, biraz daha gezinelim mi? dedi. e benim de canıma minnet zaten, yurdun tersi yöne saptık, aşıklar yoluna giden ışıltılı ara sokaklardan birine, insanların arasına karıştık..
    http://fizy.com/tr#s/1ago51

    fonumuz boş kalmasın..

    ışıklı yolda dolaştık..banklardan birinde, ağaçların altında biraz mola verdik, o ara benim telefon çaldı,

    baktım annem arıyor, bu tip şeylerden gocunmam beyler onu belirteyim, anamdır, arayacak tabi, artı saatte biraz geççene olduğundan hafiften kaygılandım bile,

    neyse açtım konuştuk filan, nerdesin diyor, dedim merkezdeyim, geziyoruz arkadaşlarla..

    ama sesim öyle bir çıkmış ki, müsamere çocuğu gibi coşkulu-mutlu, bizim kurt hemen soruyu patlattı,

    "haa nasıl arkadaşlarmış acaba bunlar?"

    "sınıftan arkadaşlar ya anne, öyle takılıyoruz bakalım"

    "iyi iyi, tamam oğlum, çok geçe kalma sen de tamam mı?"

    "tamam annem, hadi öpüyorum"

    "hadi ben de öptüm, selam söyle arkadaşına"

    ulan annem bile taşşağa alıyor beni görüyor musunuz? "arkadaşına".. bu kadar mı belli acaba aşk zevzekliğinin üzerimdeki etkisi? yoksa oltayı boş attı da dolu mu gelsin diye bekledi diğer tüm annelerin yaptığı gibi?

    fazla düşünmedim,

    kızları yurda doğru zütürmeye başladım, bu gene koluma girdi beyler, benim de adımlarım yine havada yüzmeye başladı haliyle..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 80.
    +13
    o gün, tüm bu olanlardan sonra, yarı uykulu düşüncelerimin arasında sadece tek bir sabit şey vardı..evet..bu akşam, ona öyle bir mesaj atacaktım ki, bu defa ne kıvıracak, ne görmezden gelecek bir yanı kalmayacaktı.

    olumlu ya da olumsuz, bir cevap alacaktım bu akşam.

    yurda gittim, uyudum..akşam 7 küsürde uyanmışım. hiç unutmam. yemek salonuna indim, yemek yedim, salon boş, biraz önde tanımadığım iki çocuk haberleri izliyor.

    telefonu çıkardım, yazmaya başladım,

    "ayşen, selam. son zamanlarda pek görüşemiyoruz, şu dünkü tartışma da olmasaydı hiç konuşamayacaktık neredeyse. ben bu 2 haftalık bayram süresince epey düşündüm, geceleri kendi kendimle muhakeme yaptım, bu tarz şeyleri böyle dobra dobra söylemek, bizim yaşımızdaki insanlar için ne kadar doğru bilemiyorum, ama içimde sana karşı artık daha fazla sınırlandıramadığım hisler taşıyorum. bunları sana yüz yüze söylemek isterdim ama sanki kader bir araya gelmemizi istemiyor gibi, daha fazla içimde tutamıyorum, artık bana zarar vermeye başladı..senden hoşlanıyorum, ilk gördüğüm günden beri."

    mesaj daha uzundu ama bilinç altım o anıları iyice kararttığı için bu kadarını güç bela yazabiliyorum. eğer ebrunun mesajlar kayıtlı olmasa emin olun onların da hiç birinin 2 satırını bile yazamazdım.

    insan beynim garip vesselam..

    artık söylenebilecek ne varsa, gururum ve edebi yeteneğim elverdiği kadar söylemiştim işte, "köpek gibi seviyorum, deliler gibi seviyorum, ayaklarının tabanını yalayayım" diyemezdim ya? evet belki durumum tam da öyleydi ama diyemezdim beyler..hanginiz diyebilir ki? kim diyebilmiş ki?

    mesajı gönderip, hayatımın en kritik dakikaları için geri sayıma başlamıştım,

    pot çok büyüktü beyler,

    ya hep..

    ya hiç..

    ya aşk..

    ya ızdırap..
    beklediğim mesaj geldi,

    tuhaf, ama sanki açmadan biliyordum cevabı..ön sezi filan değil, bariz belli olanın yansıması,

    böyle olmazdı ilişkiler, böyle olmamalıydı flört, böyle mi olurdu karşılıklı sevgi?

    evet, güzel başlamıştı, ama biz hep girişte kaldık bu hikayede.. onun vaadine ve verdiği heyecana kapıldık,

    gelişme bölümüne varamadık, mutlu sonu göremedik..

    mesajı açtım, fazla uzun değildi..

    kibarca reddetmişti beni, benim gibi edebiyat parçalama gereği bile duymamıştı.."olamayız biz" diyordu.." yapamam" diyordu sadece..
    arkadaştık biz, sıradan arkadaş, iyi çocuktum ben, iyi çocuk tsigalko..ve tabi ki sorun ben de değil, ondaydı her zaman ki gibi, ben de daha iyilerine layıktım..

    neden?

    yapmamış mıydık? yaşamamış mıydık? onca şey paylaşmamış mıydık?

    sıradan arkadaşlar, yapar mıydı böyle şeyler?

    gülümserler miydi, birbirlerinin gözlerinin içine baka baka saatlerce?

    aynı şarkılarla hüzünlenir, aynı şarkılarla çoşarlar mıydı bu kadar içten bir şekilde?

    kol kola dolaşırlar mıydı şehrin sokaklarında?

    sabahlarlar mıydı, "acaba ne yazacak, ben ne yazsam ki?" düşünceleriyle kendilerini ayık tutarak,

    gün batımında dolaşırlar mıydı aşıklar yolunun ışıltıları altında?

    üşüdüklerinde birbirlerine sokulurlar mıydı, ağaç altındaki o köhne banklarda?

    sıradan arkadaşlar, yapar mıydı bunları? sahi, siz yaptınız mı arkadaşlarınızla (!) böyle şeyler? belki de ben abartıyordum, kör olmuştu gözüm aşktan, sarhoş olmuştum saçlarının kokusundan...

    ruhuna değercesine sarılır mıydı birbirine,

    sıradan arkadaşlar..
    http://fizy.com/tr#s/3pkyx4

    masadan kalktım..odama, yatağıma kavuşmalıydım bir an önce, acı acı gülümsüyordum,

    "al sana aşk!".."al sana sevgi! nasıl hoşuna gitti mi?" diyordu beynimin derinliklerinden bir ses... "buldun mu aradığın mutluluğu, peri masalın gerçek oldu mu?"

    odaya gittim,
    epey kalabalık..

    benim yataktakileri kaldırıp kendim yattım, neredeyse hiç konuşmadan..

    "noldu lan, hişşt".."bir şey olmuş buna" .."tsigalko, kaldır lan kafanı, kızla mı bozuştun?" tolga, bir yandan necati bir yandan laf atıyorlar,

    öbür oda arkadaşımın gevrek sesisin duydum

    "abiie valla zor işler bunlar yea.."

    kafamı kaldırdım, "yorgunum abi yatayım az" dedim,

    "daha yeni uyandın olm nereye yatıyon, counter yapıcaz gene bu gece, ama bu sefer internete gidelim diyorlar, yukardaki pclerde ödev yapıyomuş yavşaklar... "

    herkes kendi havasında aq..
    Tümünü Göster
    ···
  6. 81.
    +13
    filmin ikinci yarısını resmen bir sis perdesi arkasından izledim, buğulanmış gözlerim, bulanmış beynim.. finalle birlikte de dağıldım beyler,

    ağlıyordum,

    okan ikimizin adına gruba iyi akşamlar diledi, benim gözlerimden süzülen yaşları kimse görmeden oradan beni kaçırdı, sonradan diğer binler de gruba, okanın salladığı "arkadaşına bir şey olmuş" mevzusundan bahsetmiş olmalıydılar, sorun olmadı yani sonradan.

    neyse biz apar topar çıktık salondan, ben sessiz sessiz ağlıyorum, çok hafif bir hıçkırığım var,

    çıktık dışarı, az kenara yürüyüp o beton çiçeklikler vardır bilirsiniz, onlardan birine oturduk,

    bu beni teselli etmeye çalışıyor, mendil filan veriyor..aq karı gibi hissediyorum kendimi..ama elde değil beyler.. tutamıyorum ulan.. akacak kan durmuyor damarda,

    ben böyle hıçkırıdururken birden celallendim, sesim kısık, aynı fino köpeklerinin havlaması gibi çıkıyor,

    "neden abi neden?" dedim hırlama ve ağlama karışık.. ciğerden konuşuyorum resmen çünkü orası yanıyor.. adeta ateş yutmuş gibiyim..

    "neden? bunu hak edecek ne yaptım ben?..reva mı?..yazık değil mi abi.. günah değil mi?..ne istedi benden? ne yaptım ben ona... gitmiş.. şerefsize... ne yaptım ben? neyi yapamadım?..adam huur çocuğu... biz yapmadık diye mi?... biz yavşak değiliz diye mi?..hak mı bu?.."

    hıçkıra hıçkıra, kegib kegib, genizden.. isyan ediyorum.. zehirli bir yaradan akan kanın isyanı gibi.. kopkoyu... ağır ve ağrılı bir isyan.. öyle atar damar kesiği gibi fışkırırcasına değil.. cinnet getirircesine değil... sızıntı şeklinde isyanım.. çok derin bir yaradan gelen, iç kanamanın eseri bir sızıntı..

    2-3 dakika öyle sayıp söydüm ben, bu çaresiz aq..karı değiliz ki alsın göğsüne yaslasın, saçımı okşasın..

    neyse o ara grupta kapıdan çıkmaya başladı, salon boşalıyor artık iyice,

    bu beni biraz daha duvar kenarına çekti, insanlar halimi görmesin diye,

    ben de göz yaşlarımı sildim, artık akmıyorlardı zaten, akması gerekenler akmıştı, gözlerimden değil, ruhumdan, kalbimden, parça parça edilmiş, dağlanmış ciğerlerimden..

    o ara bizim gruba ozan ve ayşen in de karışmış olduğunu gördüm,

    herkes gayet neşeliydi,

    herhalde tebrikleri kabul ediyorlardı...

    biz orada duvar kenarına sığınmış bir halde, karanlığımız içinde kaybolmuş bir halde dururken, gruptaki büyük çoğunlukta bizi ya görmeden, ya da görmek istemeden dağılıp gitmişti zaten,

    sadece nilay ve bir arkadaşı yanımıza geldi,

    önce durumu biraz sordular, sonra geçmiş olsun dilediler, okan idare ediyor tabi o ara konuşmayı,

    benim için gecenin son karanlık karesi ise, nilayın omzunun üzerinden gördüğüm, ozan ve ayşen in birbirlerinin beline dolanmış elleri ve gecenin içinde kayboluşlarıydı..
    "sizi öldürmeyen şey, güçlendirir"

    günler geçiyordu..

    ben ise, enkaz haline gelmiş bir ruhsal halin üzerine bir de her gün onların yan yana oturdukları sıradaki gülüşmelerini, öpüşüp koklaşmalarını izlemek zorunda kalıyordum.

    bu zor zamanlarımda hem okan hem de nilay bana destek oldular,

    bu arada nilayla aramız epey iyi olmuştu, derslerde beraber oturuyorduk,

    bu arada tabi siz, "ulan okanla o kadar kankasınız niye beraber oturmuyorsunuz?" diyebilirsiniz ama ikimize de kızlardan sıra gelmiyordu beyler, okan hem oturaklı hem yakışıklı bir bin olduğundan herhalde her gün, yanındaki boşluk için gizli bir savaş ve yarış yaşanıyor olmalıydı.. çocuk da bana tam bir şeylerden bahsetmeye başlayacaktı ne güzel, benim olaylar başladı, takumu temizlemek zorunda kaldı..

    günler geçer, yılbaşı yaklaşırken, ben okan ın kankalığı, nilay ın ilgi ve şefkatle karışık temiz arkadaşlığı sayesinde biraz biraz toparlanmaya başlamıştım.

    tabi kız benim bu halimin sebebini bilmiyordu, ben ona anlatana kadar (biraz daha ilerde bir zaman) beni doğuştan acılı bir hüzün ve kasvet abidesi olarak görmüş olmalıydı.

    nilay ın benden hoşlandığını düşünmedim çünkü dediğim gibi kız son derece arkadaşça hatta neredeyse abla şefkatiyle yaklaşıyordu.. melankolik ve umutsuz aşık ebrudan sonra, doğrusu nilay ın varlığı çok ama çok iyi gelmişti..

    yıl başına iki hafta kala, artık herkes ufaktan plan yapmaya başlamışken, ceren beni hatırladı,

    yanıma gelmeyeli uzun süre olmuştu, bu konuyu açıp dalga geçmeye çalışınca da,

    "aman öyle bir dolanıyordun ki, dedim herhalde bu çocuğun anası babası öldü.. selam vermeye korktum resmen ayol" deyip kahkahayı koydu,

    "belki de gerçekten öldü, ne biliyorsun?" diye ayarı verdim,

    bu sefer bu, "hadi canım..yok öyle bir şeyy?" diye titrek titrek sorup surat büzünce ben de gülmeye başladım..

    "allah korusun, uzun ömürler versin onlara, onlar benim canım" deyip mevzuyu sıcaklaştırdım.

    kıza huur muamelesi yapmadan normal şekilde konuşmaya çalıştım, beni şaşırtacak şekilde o da mantıklı mantıklı konuşmaya başlamıştı.

    o an ceren in aslında bir nevi nabza göre şerbet veren, girdiği kabın şeklini alan bir tip olduğunu anlamıştım.

    siz aklı başında, centilmen erkeği oynarsanız, bu huur da hemen hanım hanımcık, aklı başında bir kız oluveriyordu,

    eğer her lafında ayar vermeye çalışan, devamlı inceden bel altı espri çalışan (en tuhaf özelliklerimden biri olsa gerek) bir bin gibi davranırsanız, o da ağzını bozuyor ve tam bir paçoz travesti moduna geçiyordu.

    ben de iki modu değişmeli kullanarak bunu daha da fazla kışkırmaya başlamıştım, öyle ki kız artık günlük neşe kaynağım haline dönüşmüştü bunu kızdırmak,

    önce güzel güzel konuşmaya başlıyor, gayet medeni şekilde sohbetimizi ediyor, sonra aniden, en beklemediği anda seviyeyi düşürüp bunu önce tuzağa çekip, sonra tekrar ciddi erken modunda, dalgasına sanki kınıyor, ayıplıyormuş gibi yapıyordum.

    "yaa ama sen başlatttınnn!", "ben demiyorum kii sen diyosunn", "yaa çook pisliqqsiiin" tarzı şakadan kızma ve omzumu yumruklama seansları artık klagib haline gelmişti.

    gün boyu bütün bu pgibolojik destekler (okan-nilay- arada bir eski tayfa) ve cereni kızdırarak ayalta kalan bendeniz,

    gece olup yatağıma yattığımda, tüm ışıklar sönüp kendimle baş başa kaldığımda,

    her gece,

    ama her gece,

    tekrar tekrar kendimle hesaplaşıyor,

    sorguya çekiyor,

    ve kendi kendime lanet ediyordum,

    her gece

    hem de her gece..

    sadece ben ve ben.. kaçacak hiç bir yer, sığınacak hiç kimse yok,

    sen kaybedensin tsigalko.. ben kaybedenim.. tercih edilmeyen..
    gecenin son iki partı ve son parçamız panpalar,
    Tümünü Göster
    ···
  7. 82.
    +13
    ağır çekim şekilde koltuğa yıkıldık, bacağının birini diğer tarafıma atıp tamamen üzerime çıktı.. kalçası tamamen kasıklarımın üzerindeydi.. beyler sanırım o ara patladım ben..

    tamamen üzerimde, dudaklarıma, boynuma hamle yapmaya başladı, ben de ellerimi sırtına attım, iyice kendime doğru bastırıyorum.

    bir süre bu şekilde hafif tempo öpüş-seviş halinde kaldık. sonra bu biraz aşağı doğru kayıp başını göğsüme yasladı. ikimizinde soluk alış veriş, kalp atışları duyuluyor.. kafamı çevirdim, öbür kıza baktım, hala aynı vaziyette baygın..

    "o sabaha kadar yatar böyle" dedi benimki, sonra yeniden yüzüme doğru yaklaştı, o ara minik tsigalkoyu ima ederek, "maşallah" deyip kıkırdadı, ben de yarı utangaç güldüm aptal aptal, yine öpüşecekmiş kadar yaklaştık birbirimize, bu sefer ben hamle yaptım, saçlarını yakalayıp bir tarafa doğru attırdım, boynunu boş kalan kısmına dudaklarımı yapıştırdım.

    bu şekilde gene bir kaç dakika bir ön sevişme denilebilecek öpme koklama faslı yaşandı,

    devamında bu üzerimden çekilip, "birazdan geliyorum diye" odadan çıkıp gitti..

    vay aq..donu kontrol ettim.. evet kamyon devrilmiş beyler.. boxer balçık gibi..

    peçete meçete bir şeyler bulup biraz durumu toparlamaya çalıştım.

    tam pantolonu geri çekiyordum ki bu geri geldi, pijama giymiş, rahatlık babında..lan ben de jartiyer martiyer yapıcam sandıydım *

    beni öyle görünce, "o kadar olur mu bilmiyorum?" deyip dudak büzdü..ben de bu sefer, yok atmıkları temizliyorum diyemem ya, "dedim, ya pantolon beni de rahatsız ediyor, onu çıkarsam sadece?"

    tamam deyip göz kırptı, yeniden koltuğa attık kendimizi, bu gene üzerime çullandı.. dıbına koduğumun ne çok seviyorlar yukarda olmayı be beyler.. ilerde en büyük sıkıntılarınızdan biri bu olabilir(belki de zaten öyledir * )

    biz gene ön sevişme modundayız ama pantolonların gitmesinin verdiği rahatlık var, kız bildiğin üzerimde sürtünmeye başladı..bir süre sonra öpüşmeyi filan tamamen bırakıp bildiğin tepinme moduna geçince, "yavaş kızım patlatıcam" diye uyarmak zorunda kaldım, biz gene koptuk..lan sevişiyor muyuz, komedi filmi mi çekiyoruz belli değil,

    ceren.. yani hem bu kadar plancı bir huur hem de böyle yeni liseli kızlar gibi utangaç ve şapşal nasıl olabiliyordu aklım ermiyor.

    bu biraz daha tepindi üzerimde, detaylara fazla girmeyeceğim,(elbette her saniyesini hatırlıyorum dıbına koduklarım..ilk sevişmem)

    çünkü 31 çekmeye hazırlandığınızı tahmin edebiliyorum, hayır, hikayemin üzerine attırmanıza karşıyım *

    neyse,

    o yukardayken ben bir posta daha patladım..bu sefer anladı, tabi, gene gülmeye başladı.."ne var kızım.. elimde mi sanki?" daha beter gülüyor, daha beter bastırıyor, sonunda tuttum kollarından,

    "heh tamam artık, hıncını aldın mı?" diye sordum. gene gülmeye başlıyordu ki tuttuğum gibi kaldırdım üzerimden, bir şekilde altından sıyrıldım, epey mücade etti, amk kolay iş değil beyler, kız deyip geçmeyin yani..hem ağırlar hem de o kadar güçsüz sayılmazlar,

    boşuna demiyorlar, "ergene karı dövmesi kolay gelir" diye.

    boğuşa ede bunu altıma aldım, bacaklarını belime doladı.. şimdi sıra bendeydi..
    üzerinde gidip gelmeye başladım, gibimde sızlamaya başlamıştı artık zira 3 ü zorluyorum, abartılı konuşmaya gerek yok, eğer peter north filan değilseniz 2. den sonrası hepimiz için zordur.

    bir süre bu şekilde ben de buna sürttüm, ama artık öpüşme, sevişme, duygusal bir durum filan kalmamış, tamamen hayvana bağlamış durumdayız. bu inliyor hafif hafif, aq normalde olsa belki daha da şevke getirirdi ama evde altı, odada da 3 kişi olunca daha beter konsantrem bozuldu biri duyacak diye..

    nihayetinde iyice kan ter içinde kalıp 3. atışı da yaptıktan sonra bunun üzerine bıraktım kendimi.. kesin dalga geçer,bir şeyler söyle diye düşündüm ama yapmadı. kafamı ellerinin arasına almış, saçımı, yüzümü okşuyordu..

    bir süre de o şekilde kaldık..

    neden sonra artık ben üzerinden çekildim, pantolonu giydim filan, bu da yanlamasına döndü, bir yandan beni izliyor.. saat 5 filan olabilir..
    Tümünü Göster
    ···
  8. 83.
    +13
    kalktım kızın üzerinden.

    "tamam ben kaçıyorum lan artık, iyice rezil ettin beni" dedim cerene,

    geldi beni geçirdi..

    daha kapıdan çıkar çıkmaz, yaptığımdan utanmaya başlamıştım.. hayır yani sürtüşme vb. harketinden değil de, lan uyuyan kıza pantolon üzerinden sürterek boşalma da nedir arkadaş?? harbi hayvanlıkmış yani yaptığım şimdi düşününce daha iyi anlıyorum.

    sokağa çıktım.. kavuruyor soğuk, benim eller cepte, don ıslak, pantolon ıslak sayılır.. soğuk işleye işleye gidiyorum yurda, 20-25 dakika yürüdüm ama bir yandan da ulan diyorum taşakları üşütecez..

    titreye titreye yurda vardım, yurt görevlilerinden biri beni gördü, kapıyı açtı, "oo tsigalko, hadi iyi seneler bakalım" dedi.

    gece gelmeyeceğimi söylemiş, izin alıp çıkmıştım, zaten özel yurtta pek de giblemiyorlardı doğrusu.

    kadının yanından hemen selam verip uçarcasına geçtim..amk leş leş sohbet mi edicez bir de, her tanım atmık..

    doğruca odaya koştum..
    http://fizy.com/tr#s/1ai68v

    son şarkımız ve son iki partımız.

    odaya girdim bir de ne göreyim? gibikler 7-8 kişi doluşmuşlar, benim yatakta 3 kişi var, yuh aq..

    küfür çekip, don atlet, bornoz filan ne varsa yanıma alıp kendimi banyoya attım, bir de poşet aldım..üzerimdekileri tıkıcam malum artık yıkanana kadar giyilmez onlar..

    duşa girdim..

    sıcak su..

    yeniden tek başımayım..tek başına kalmayalı fazladan bir kaç saat oldu..normalde her gece olduğu gibi o gece de yatağımda kendi kendimi gibiyor olmalıydım, kendi ruhumun dıbına koymam gerekirdi..fazladan bir kaç saat..

    duşun altında şampuana, jel e abanırken, bir yandan da ayılmaya çalışıyorum ama nafile..çıkınca yatacak bir yer bulup acile şartelleri indirmem lazım..bu günü sindirmem kolay olmayacak..

    beyler size şunu söylemeliyim,

    insanlar aldatılınca, kırılınca, yenilince, ya da ne bileyim buna benzer bir şeyler olduğunda,

    her zaman ama her zaman, kendini bazen fiziksel, bazen de duygusal anlamda (bazen her iki anlamda birden) geliştirme, güçlendirme hevesine kapılıveriyor.. ama gerçek şu ki, bu olay öyle filmlerdeki gibi, arkanızda eye of the tiger çalarken rocky gibi çimento kovaları taşımak gibi olmuyor,

    arkada hareketli bir müzik eşliğinde, kalbinizi kıranlardan öç almak için, bir andan ayna karşısında mükemmel insana dönüşemiyorsunuz, ortalığı gibip atarak, onu kıskandıramıyor ve sonunda da onu pişman edemiyorsunuz..

    onlar sadece filmlerde oluyor, buna emin olun..öyle "ben değişiyorum abi"..ya da " ben değiştim! yaşasın yeni kral" demekle olmuyor bu iş,

    bir insanın gerçekten değişebilmesi, hele ki olduğundan, yaradılışından çok daha farklı bir klasmana geçmesi, yıllarını alabilir ve tüm bunlara rağmen bu dönüşümü tam olarak gerçekleştiremeyerek, iki arada bir derede, ruhu ve bedeni demoralize huurlar gibi ta orta yerde bir yerlerde kalabilir.

    benim durumunun da böyle olmasından korkuyordum..

    biriniz yazmıştı o büyülü cümleyi, o yazmasa, şimdi ilk ben yazıyor olacaktım,

    evet.."bin olunmaz, doğulur"du malesef.. hayatın acı gerçeklerinin bir başka örneği daha..

    neyse..ben bu karmaşık kafa halinde epey bir süre kaldım suyun altında..

    dışarı çıktığımda sanki yeniden gerçek dünyaya adım atmış gibi hissettim..

    boş bir oda buldum.. ve herhangi bir şeyi daha fazla düşünmeyerek gördüğüm ilk yatağın üzerine kendimi bıraktım..
    bir sonraki hafta,

    finaller..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Katılmıyorum, kesinlikle bin olunur doğmakla alakası yok bunun yetiştirilmek ve yaşadığım hayatla birlikte kendine koyduğu kriterleri
      Kırabilmesiyle oluşabilen birşey, eğer biri bin olamıyorsa kendi delikanlılığına sığdıramadığı içindir
      ···
    2. 2.
      0
      Doru dedin
      ···
  9. 84.
    +13
    ortam bir andan değişmişti,

    yasaklı konularına mı girmiştim? söylememem gereken bir şey mi söylemiştim?

    hayır.. ortam değişti ama konu değişmedi.. malum ben ayşen in usta manevralarına alışmışım, bu duygusallıktan bizi koparacak bir şey bekliyordum, ama yapmadı..

    işte o an bu özel masanın büyüleyici atmosferinin kendisi göstermesi için birebirdi.. sadece o ve ben vardık..o an o kafede..o şehirde.. hatta belki de bütün dünya üzerinde.. sadece ikimiz.. bizim sözlerimiz, bizim bakışlarımız, hala tavla oynamaya çalışan utangaç ve beceriksiz ellerimiz..

    tavla o saatten sonra mundar oldu beyler zaten..

    göz göze gelmiş, derin mevzular hakkında neredeyse fısıltıyla..ve heceleyerek konuşuyorken.. ortalık mortal kombat ın "finis him" leri gibi kop koyu olmuştu.. başka bir şeyi ne görmek ne de duymak istiyorduk o an..

    "ben..bu konularda pek iyi değilim aslında" dedi..

    gene o umursamaz, uçarı gülümsemesini takınır sandım.. yapamadı..buruktu yüzü..

    "üniversitede kimseyle çıkmadım henüz" işte bu sefer gülümsemeye benzer garip bir ifade oluşturabilmişti yüzünde,

    ama hayır ben buna inanmazdım, bu kız ha? kimseyle çıkmayacak? hadi canım..

    kızların klagib yalanlarından biri.. biraz kızmıştım içten içe, benim bunu yemeyeceğimi biliyor olması lazımdı, ama sonra,

    "sadece lisede nispeten uzun bir şey yaşadım, ama çocuktuk o zamanlar ya.."

    sanki şimdi 30 unde bir kadınmış gibi konuşuyordu, öyle çıkmıştı sesi de. ve bu kez beni inandırmıştı da...

    beyler, eğer bir kız size "daha önce kimseyle çıkmadım" diyorsa, en az 5-6 kişiyle çıkmış demektir (kezban değilse tabi).

    ama bir kız size 1 kişiyle çıktım diyorsa, 1 kişiyle çıkmıştır..

    çünkü birinde, "ben bişey yapmadım ya, benim haberim yok" diyen.. yalancı bir gönül suçlusu,

    öbüründe ise yaşadıklarını kabullenmiş cesur bir kadının sözleri vardır..

    .
    .
    "neden?" dedim şaşırarak, "sen mi istemedin?" dolaylı olarak güzel olduğunu hissettirmiştim yine, ana böyle şeylere pek kafa yoran, hesapçı bir kız değildi o..

    "bilmem, diyorum ya, pek beceremem yani.. oldu bazı şeyler ama olmadı da..zaten ben de istemedim. koluna takılacak biri olmadan da yaşayabilir insan * "

    bu sefer tamamen silkinmiş, meydan okuyor gibiydi,

    "orası öyle tabi canım" dedim.."ama insan, bir noktadan sonra, yoruluyor.. elinden tutan biri olsun istiyor. ona ana babasından, dostundan farklı gözlerle bakan, onu bir başka anlayan, bir başka seven..ona karşı kendini farklı hisseden ve farklı hissettiren biri olsun istiyor"

    "doğru" dedi.."ama işte nasıl emin olacaksın ki doğru kişiyi bulduğundan?"

    "ne kadar inanıyorsan, o kadar eminsindir"

    artık tavla filan kalmamıştı ortadan,
    ben konuşurken heyecan ve duygu yoğunluğundan dalıp elime taşların 3-5 tanesi almış oynuyordum, mine de bir yandan konuşmaya çabalarken bir yandan da az önce kırdırmamaya çalıştığı taşlarını şimdi üst üste dizmiş kule yapıyordu dalgın dalgın.

    elimdeki taşlardan birini, onun yaptığı kulenin üstüne koydum..

    gülümsedi.. gülümsedim..

    beceriksiz ellerimizle biraz daha yüksettik kuleyi.. gözlerimiz, sanki bir diğerininkinin arkasını okumak ister gibi bakıyordu..

    anlamıştım beyler,

    bu kız, bana karşı zaten boş değildi..ilk geceden beri..ya ben?..muhtemelen hayatım boyunca yaptığım en doğru şeyi yapıyordum şu anda.

    iki yalnız,

    ama yine de artistliğinden, havasından ödün vermeyen iki yalnız insan.. yaşına başına bakmadan, "gerçek sevgi" diye nitelendirdiği ve artık yalnızca masallarda olan bir efsaneyi kovalayan iki insan..

    o gece, masada adeta ellerimizi koyacak yer bulamadan, saatlerce konuştuk.. arada konuyu değiştirdim sıkmamak için..ama bütün yollar oralara çıktı,

    yalnız ve eşini arayan, karamsar bir ruh, bir diğeriyle karşılaşınca böyle mi olurdu?

    mine nin o neşeli ve gamsız görüntüsünün altında aslında ne kadar kırılgan ve duygusal bir kız olduğu anlamıştım o akşam..

    ve o,

    hiç geri adım atmadı, kaçmaya, konuyu çevirmeye, savsaklamaya çalışmadı..ben konuştum..o konuştu..

    o kadar derine indik ki o gece, öyle felsefe yaptım ki ben.. öyle özlü sözler.. öyle benzetmeler.. öyle betimlemeler..

    öyle güzel bakti ki o o gece, öyle güzel kaçırdı ki arada bakışlarını.. öyle güzel destekledi ki tanımlamalarımı.. öyle güzel yorumladı ki yalnızlıklarımızı..

    işte öyle güzel bir gece oldu beyler.. öyle güzel..ve öyle unutulmaz..

    kafenin kapısından çıktığımızda, biz kağıt üzerinde hala "iki arkadaş-birbirini yeni tanıyan iki insan"dık.. ama ruhlarımız bizden çok daha erken davranmıştı.. kaşkolumu gene boynuna sardım.. aşıklar yolunun karanlığına daldık..iki kişilikti artık yalnızlığımız..
    hava biraz ılımıştı,

    garip ama gece, akşama göre biraz daha sıcaktı..ya da ben fazla ısınmıştım bilmiyorum.

    banklardan birinde oturmayı teklif ettim,

    "hava soğuk ama, ne dersin biraz oturalım mı?"

    "olur" dedi, "o kadar da soğuk değil zaten, hem senin kaşkolun beni korur * "

    güldük..

    ben geliyorum şimdi deyip yanından ayrıldım, o an anlam verememiştir ama 1 dakika sonra yanına elimde profiterollerle dönünce

    "aa ne gerek vardı ya.. çokta severim yalnız profiterolü" deyip teşekkür etmişti,

    "biliyorum" dedim.."sevdiğini söylemiştin"

    gene bir sessizlik..

    "müzik dinlemek ister misin?" diye sordum,

    tabi dedi..

    telefonun kulaklığını taktım, birini ona verdim,

    fonda şunun http://fizy.com/tr#s/12qrn6 eşliğinde, elimizde profiteroller, soğuğun da etkisiyle epey boş olan aşıklar yolunun ağaç altındaki bir bankında sessiz sedasız dalıp gitmiştik..

    eline uzanıp tutmak geldi içimden..ama yapamadım..
    gece, planladığımdan da iyi geçmiş, dahası ben artık planı filan boş vermiştim.

    mine ise artık benim için ele geçirilecek bir kale, tavlanacak bir kız , bir intikam ve kendini kanıtlama aracı olmaktan çıkmıştı.

    bu geceki o konuşmalarından seveceğim kadından başkası olamazdı..

    ama tuhaf..

    bunca güzel şeye rağmen hala tuhaf bir his içimi kemiriyor, kilitleyip üzerine yükler yüklediğim kapalı sandıkları açmaya zorluyordu..

    mine yi yurda zütürürken, içerden, tanıdık, bet bir ses sordu

    "aradağın kız bu mı sahiden?"... "aradığın aşk?... bu mu sahiden?"... "emin misin,... sahiden??"...

    kız yanımda olmasaydı kendime bir tokat patlatmaktan geri durmazdım herhalde..

    "harcayacak olma onu?.."... "bu sen değilsin..bu aşk değil"

    yurda vardık,

    bu güzel gece ve sohbet için bana teşekkür etti, sarıldık.. fazladan 2-3 saniye daha. yine kapısından girene kadar takip ettim gözlerimle ve o yine tam girerken bana doğru baktı.. göremedim ama gülümsemiş olmalıydı.

    işte şimdi işin zor kısmı başlıyordu.. knor hazır çorba kıvamındaki duygularım eşliğinde yurda doğru 20 dakikalık bir yürüyüş.

    bu işin olmaya çok yakın olduğunu hissettim,
    ama işte sanki, o kadar da heyacanlı değildim artık. neden? rahatlamış mıydım? ayşen le de bu noktalara gelsek, gene mi aynı şekilde hissedecektim... bak hala ayşen diyorum... mine güzel kız... kalbi de güzel... sahi ozan şerefsizi nasıl o kadar çabuk ayarladı onu?... nilay bu işler beklemeye gelmez demişti... okan rahat ol abi, kendin ol demişti... sahi okan en konuşacaktı benimle, kaynadı çocuğun mevzular... nilayla okan da yakışır aslında... lan çok mu geciktim acaba yurda?... amaan sanki bir şey diyorlar..""aradığın aşk bu mu tsigalko?""...

    kafamda filler gibişe dursun,

    ben odama çıkan merdivenleri arşınlamaya başlamıştım, bu gece birileri kendisine hesap verecekti yine..

    odama varınca telefonu çıkarıp masaya koyarken kontrol ettim, bir mesajım var.. mine den başkası değildi;

    "vardın mı yurduna?"

    beni düşünüyordu o..ve ben, hala neleri düşünüyordum... tüm gücümle onu sevmeye çalışmam gerekirken hemde..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rezitto
      ···
      1. 1.
        0
        rezitto ne amk adam gibi rez alsan
        ···
  10. 85.
    +13
    bende olayı dalgaya vurma çabasını bırakıp önüme döndüm..

    "ne içeriz?" dedi,

    "fark etmez.."

    "kahve içicem ben bu sefer"

    "ben de kahve içeyim madem"

    menüyü elimden aldı, arkasına dönüp garson kıza "bakar mısın?" diye seslendi, lan zaten gelecek kız..

    hatun masaya yaklaştı, yine gülümsüyor, bizim ki emreder tonda,

    "bize iki kahve.. biri şekerli biri orta olsun."

    şekerli benimkiydi, bir konuşmam da bahsetmiştim..bir nevi benim profiterol jestimin karşılını veriyordu, "seni dinliyorum, söylediklerine değer veriyor, aklıma yazıyorum" diyordu adeta.

    kız siparişleri alıp gitti, ama bizimki o an boyunca birebir göz temasından sakınmamış ve neredeyse kıza tehdit edercesine bakmayı sürdürmüştü..

    o ayrılınca bana döndü,

    "güzel kızmış. ama saç stilini değiştirmesi lazım (örgü)" deyip bu sefer o gırgır yapmaya çalıştı.

    ortak olmadım.

    hala biraz kızgındım, tam ağzımı açıp soracaktım ki, "çok mu kıskançsındır?" diye, elini elimin üzerinde hissettim..o temas, bütün kızgınlığımı alıp zütürmüştü bir anda..ona doğru döndüm, gülümsedim..bu kez ciddi bir soru yerine, kızdırır gibi sordum,

    "kıskandın mı yoksa beni hemencik? * "

    gülümsedi.. elimi daha sıkı sıkmaya başladı.."kıskandım" elini yüzüme zütürdü, alnıma dökülmüş saçlarıma dokundu, geriye itti.. gene o sıcacık gülümsemesi eşliğinde,

    "jölesiz daha güzel * "

    "bir daha sürmem o zaman * "

    "sürme * "

    biz böyle sanki, saygın biri, komiğimize giden bir şey söylemişmiş de, gülmemek için kendimizi zor tutuyormuşuz gibi tuhaf bir hal içindeyken kahveler geldi.. benimkini bu sefer getiren kıza doğru dönmedi bile.. sanırım o içten içe mesajını vermişti zaten, "sözde bir tehdit" olarak gördüğü hemcinsine..ah be mine.. sanki bulunmaz hint kumaşıyım aq..
    ···
  11. 86.
    +13
    mine cumadan gelecek,

    hafta sonu beraberiz yani,

    benim ise malesef yine, şöyle adam gibi, güzel bir duyguyu tek başına, salt olarak yaşayamıyorum zira aklımın yarısı okanda..

    perşembe tolga geldi, toparlamış görünüyordu ama gene muhabbet açıldı bir şekilde,

    çocukla epey konuştuk..bir ara gözleri doldu gene..vay aq ya..hakkaten ölüm, ayrılık çok zor işler bunlar...

    bunla çıktık dışarı, bizim yurdun yakınların da güzel bir mekan vardı, içkili,tam bar denemez ama kafe de değil..şu gavurlardaki pub tarzı bir yer diyelim.

    neyse gittik pub a, hem dertleştik, hem içtik.. baya baya içtik ama.. zaten ben üniversite hayatımda içtiğim içkinin 4 de birini filan orada içmişimdir ki bu epey büyük bir miktar *

    amkları zengin etmiş bile olabilirim yani,

    onun mevzusu konusunda konuştuk biraz daha, elimden geldiğince teskin etmeye çalıştım.. olan ile ölene çare yoktu..

    ben okanla olan mevzudan bahsettim, şaşırdı baya.. mine ile artık sevgili olduğumuzu söyledim laf arasında, tebrik etti..

    beyler o gece doldum muu, boşaldım mı bende bilmiyorum yani..o kadar içtik miçtik ama böyle üzerimde bir ağırlık..bir hüzün var, sanki tam bir şeyler düzeliyor derken nereden çıktığı bilinmez kötücül enerji bütün mutluluğu emer gibi..

    o gece , bu kez kafam oldukça kıyak bir vaziyette yatağımda uyumaya çalışırken, geleceği düşündüm..

    güzel şeyler..

    bilinmezlikler.. belki kötü şeyler..

    sanıyorum hayatım boyunca asla tek bir duyguda stabil kalamayacak, hep en az 2-3 duyguyu bir arada yaşamak zorunda kalacaktım..bu ise devamlı ama devamlı beynimi ve bedenimi, kayalara vuran dalgalar gibi aşındıra aşındıra yontacak.. nihayetinde, beni aslında hiç olmadığım bir şey haline getirecekti.. kaya, kum olup gidecekti..

    alkolün verdiği umursamazlığın ve çakırkeyifliğin bile baskılayamadığı bu karmaşık hisler arasında,

    cuma için mine yi

    pazar için de okan ı beklemeye başlamıştım..

    o gece uzun bir aradan sonra dua ettim.. allahım..lütfen.. biraz olsun mutlu olmama, sadece "mutluluk" dene o ulaşılması güç duyguyu yaşamama izin ver.. yalvarırım izin ver..
    arkadaşlar,

    epey şey paylaştık gene bu gece, baktım, 5 saat ve 6,5 kutu bira olmuş..

    takip eden kardeşlerime iyi geceler,

    yarın gece görüşmek üzere
    iyi geceler arkadaşlar,

    00.00 gibi başlarız gene
    şarkımız gelsin önce,
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Mine niye cumaya gitmiş panpa. Yoksa bu Efe-Mine'deki Mine mi?
      ···
  12. 87.
    +13
    haftasonu mineyle anlaşıp buluşmadık, bunun çamaşırları bulaşıkları varmış (tipik kız bahanesi mi desem :p) benim de işime geldi açıkcası..çıkmaya başladığımız günden bu yana (ki 2 hafta filan anca olmuştu sanırım) en az 7-8 kere buluşmuştuk..ve beyler ben ilişkide, ne kadar seversem seveyim, biraz da nadasa bırakmaktan yanayımdır..

    çünkü öbür türlü insan yoruluyor yani..maddi manevi..gerek yok abartmaya..

    hafta sonum klagib erkek eğlenceleriyle geçti,

    pazar gecesi tolgayla odayı taşıdık,

    okan ın çıktığı odadaki diğer çocuk da başka bir odaya gitmiş tek kalmamak için, biz de alt kattaki 3 lü odamızdan oraya, o ikili odaya çıktık.

    okanın eski odası, benim yeni odamdı artık..anını yaşatmaya geldim kardeşim..

    bu arada daha fazla bahsetmeyeceğim demiştim yanılmıyorsam..evet devam edelim..ha bu arada..okanla, o günden sonra iki kez daha konuştuk..birinde ülkeden ayrılmasına yakın, mesajla..öbüründe de bu odayı taşıdığımız hafta sonu msnden. yeni okulundan bahsetti, karma bir okulmuş.."dil sorun olur belki ama çözeriz aga bir şekilde" dedi..çözersin tabi aslan kardeşim..senin elinden ne kaçabilmiş ki *

    yeni oda arkadaşım tolgayla ortak çalışıp odanın ayarını 1 saat gibi bir sürede bitirmeyi başardık, kumarhaneden ayrılmıştık artık *

    ama bu ayrı kalacağımız anldıbına gelmezdi..gecemiz gene orada, bu kez sadece kağıt oyunları, lak lak ve sigara dumanıyla değil, bir de mont altında, sözde gizlice ( * ) yurda sokulan 70' likle beraber geçti..

    güzel günler... bizi bekler..

    benim hala umudum var beyler..
    http://fizy.com/tr#s/1ahjyp

    pazartesi okula gitmedim, dıbına koyayım o tarih dersini mühendisliğe koyanların..

    o akşam, mine de benimle aynı fikirde olarak (tabi o dıbına koyayım filan dememiştir herhalde), akşam ne yapıyorsun? gibisinden sordu,

    bu bir nevi "buluşalım (mı) ?" demekti. elbette ki onsuz geçen hafta sonunun ardından bu üstü kapalı kibar teklife balinalama atladım.

    yalnız atlamamla beraber de betona çakılmam bir oldu,

    keza bu akşam, arkadaşlarıyla tanışacağım akşam olacaktı..öfffpss..beyler bilmiyorum o zamanlar ben mi fazla kasıyor muşum, ama yani, ne bileyim, siz de tedirgin olmaz mıydınız sevgilinizin en iyi arkadaşlarıyla filan tanışırken? bakalım bizi kabullenecekler mi?

    e pek çok ilişkinin de arkadaş onayı alamamaktan ötürü bittiğini düşünürseniz..gerçi bizim gibimizde bile olmaz, isterse tüm dünya karşı çıksın, amerika iran a savaş açsın, titanik tekrar batsın, tır kadar göktaşı dünyaya çarpsın..umurumuzda olmaz..şahsen benim olmaz yani..mine nin de olmaz... olmaz demi?

    bu sefer yurdun önünden alamayacaktım onu, çarşıda ünlü bir heykelin altında buluşmaya karar verdik, sözleştik.

    ben tam bir gaz ve çılgınlık hali ile, buluşmaya 4 saat kala hazırlanmaya başlayacaktım ki (bu hallerime en çok ben gülüyorum şimdi inanın * ) bir ses beni durdurdu..beynimin içinden değil, yatağımın yan tarafından geliyordu..tolga,

    "kasssmaaaaaaaa" dedi "hastasıyız dedeee" frekansında *

    baktım buna, gülüyor bin..ben de güldüm.."tamam lan.." oturdum yatağa..başladık lak lağa..bu soruyor, "nasıl gidiyor, nedir, ne değildir" filan diye..dedim iyi..sonra aklıma geldi,
    "aga? sen de gelsene lan?..ihtiyacım var aq kurtlar sofrasına konuğum bu gece.."

    -"kardeşim, gelirim gelmesine de, her seferinde de gelince, öğrenci velisi gibi, biraz garip olmaz mı? * "

    -"yok bea..senden mi utanıcam..gel gel valla.."

    -"boşver..sen git, bu ilk sefere tek git..sonra gene takılırız gerek grupça gerek 2 ye 2..tek git tek.."

    -"ya gelsen ne olcak işte..ne farkeder..azıcık dikkatlerini dağıtırsın..hem..2 ye 2 derken??"

    ahaha aklı nilayda kalmıştı bizimkinin belli *

    -"ya öyle hani, senin ve bir arkadaşı..lan..ne gülüyon dıbına kodumunun?..gibtir git... sie hadi sie..dağıl aq.."

    ben gülmekten katılıyorum, bu kovdu beni..ah be tolgam..hep mi böyleyiz biz erkek milleti..aslında bu insanoğlu hep böyle değil mi?

    aşktan korkuyoruz,

    aşık olmaktan zaten korkuyoruz..

    birini sevmeye korkuyoruz, sevilmeye korkuyoruz...

    neden lan?..çok mu yanlış bir şey yapıyoruz?..

    aşk, aşkın kabulü..aşık olduğunun kabulü..genelde üç aşamadan oluşur..

    1, durumla dalga geçme..

    2, şiddetle reddetme...

    3, çaresiz kabullenme..

    tolga..eğer bu sistem doğruysa finale pek bir şey kalmamış demektir..ve umarım nilayın da hisleri sana karşı benzerdi zira ben o akşam o şekilde hissetmemiştim..

    ve kendi kalbimde, ya da civarımda yaşanacak bir başka hayal kırıklığına ve acıya da dayanmaya gücüm yok..bilesin... bilesiniz!..
    http://fizy.com/tr#s/1ago96

    yalnız gittim..

    heykelin altına vardığımda maşallah bütün konsey oradaydı..yok..1-2 kişi ekgib olabilir..ama sonuçta benden erken gelmişler yani aq..

    ne güzel, 1-0 yenik başlıyoruz..

    "çok beklettim mi ya?" bir yandan mineyi öperken, öyle ortaya soruyoruz, zerzevatın biri cevap verdi,

    "yok ya en fazla 10 dakika olmuştur"

    sana mı sordum amın oğlu?

    "yok canım daha demin toplandık biz de zaten" dedi mine klagib, güneş gülümsemesiyle..güneş ışığından tek farkı, bu gülümseyişin fazlası adamı kanser yapmazdı..sadece daha mutlu yapardı..

    2 kız, 3 sap var,

    iki de biz, 7 kişi toplam.

    evet, 1 sap dışarda gördüğünüz gibi..yazık..

    kordonda dolanmaya başladık, hava soğuk..elemanlardan birinin önerdiği yere doğru gidiyoruz..zaten yol boyu kafe aq..geç otur işte birine sanki ne varsa..

    neyse biraz yürüdük, mekan güzel, dışarıda oturuyoruz ama üstü kapalı, ısıtıcılar filan da var, hava problem değil yani..iki masa birleşti, mine hemen sağımda, ben masanın en dış solundayım..karşıda elif, fatih (zerzevat), murathan(sap) , necati (bizimki değil tabi), minenin yanında da merve diye bir kız daha... aferin..bu oturma planını sevdim..hatunumun yanında erkek istemem..giberün arkadaşını markadaşını..arkadaş ayağı, züt ayağı..

    menü geldi..herkes biraları söyledi..ben de tam söyleyeceğim ki, benim bebiş kola söylemez mi?..kıyamam ben sana ya, bırakır mıyım masada öyle seni? ver bana da bir kola! varsa diyet ver hatta..zero şeker filan ver..

    oradan biraz muhabbet oldu, elif "mine öyledir ya, içmez pek" filan gibisinden tatlı tatlı ortamı ısıtıyor, elemanlar, "kardeşim sen de uydun, 4lüyü bozdun" filan diye yavşamaya çalışıyorlar..

    bak koçum..ben yeni tanıştığım adamlara "kardeşim" demekten pek hoşlanmam..onların da bana demesini haz etmem... adamın imüğünü sıkarım..ama sıkamam..yani o masada olmaz..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      bi ayraç giricem
      ···
  13. 88.
    +13
    muhabbet dönmeye başladı,

    onlar beni, ben onları, sözde masumane ama aslında zekice sorularla tartma çabasındayız (en azından ben öyleyim, onlar ne derece zeki düşünüyorlar bilemem) * . ilk bir kaç sohbet ve 1.5-2 saat kadar bir sürenin ardından masayı epey tahlil ettim, hepsine notumu verdim ufaktan..

    halbuki ben, kızın ailesiyle tanışmaya giden sıkılgan erkek modunda olmak zorunda kalırım diye bekliyordum ama, öyle olmadı açıkçası, ya bana ekstra bir özgüven geldi de rahatladım, ya da elemanlar rahattı, o yüzden ben de gevşedim, bilemem..

    kişi kişi yazmak gerekirse,

    fatih; cool olmaya çalışan, bir miktar patavatsız, ama özünde saf bir eleman. uzun saçları ve cücük sakalı, altında yatan köylülüğü gizleyebilmiş değil.. sıkıntı yok... ama espri yapayım derken pot kırarsa, bozarım.. fena olur..

    necati; masadaki insanların arasında, ben dahil, en olgun çocuk diyebilirim.. kirli sakalı yakışmış.. yerinde konuşuyor, fazla zevzekliği sevmediği belli, bir kere fatih üzerinden ortak taşak bile yapar gibi olduk.. tabi cooluğumuz bozmadan ;)

    murathan; şu siyah çerçeveli gözlüklerden var gözünde, artık artisliğine mi takıyorr, yoksa harbi bozuk mu bilemem gözleri..bu da elit bir tip belli..ama muhabbeti rahat, kasmıyor, sıcak kanlı sayılır.. necatiden daha sıcak..o puşt harbiden çok oturaklı ve dengeli bir bek aq..bindirmeleri filan fazla yerinde *

    merve; ortamlara akmaya çalışan ve her grupta fiks bir tane olmazsa olmaz türden, aslında "cici ev kızı" ama kendini aşmaya çalışan modda.. yani..bana bir zararı yok tabi de..hatta iyi bile sayılır ama.. olmaz be güzelim.. kaşarlık da bir sanattır... bak elife?

    elif; kesinlikle tehlikeli bir kız... bir kere güzel.. sizinle konuşurken açık kahverengi gözlerini asla kaçırmıyor, hatta o gözlerle sizinkileri delip geçmek istercesine vahşi.. iştahlı bakıyor..ve size öyle bir konuşuyor, öyle bir muamele ediyor ki, o an karşısındayken kendinizi imparator gibi hissediyorsunuz resmen.. ilgisi, sanki sadece size özel..o derece değer ve önem veriyor sizin ağzınızdan duyacaklara, ördüğü ağlara takılacak kelimeleriniz, sinek bekleyen örümcekler gibi bekliyor sinsice..

    tsigalko; tam bir peze.. öeöhmm.. neyse bu kadar tanıtım yeter sanırım *

    masa, genel anlamda stabil, ama potansiyeli de yüksek bir masa.. şöyle tiplere bir previous yaptım da..hiç bir şey çıkmayacağı gibi, çok ama çok fazla şey de çıkabilirdi bu masadan...

    mine.. birtanem..nasıl arkadaşların var senin böyle? çok mu aradın bu iki ucu keskin tipleri.. yoksa sen de..ben de..aslında onlardan biri miyiz? ha?..
    bu gecenin son iki partı olsun arkadaşlar,
    gece, ummadığım şekilde rahat geçmişti.. elbette beni rahatsız eden bir takım noktalar kalmıştı içimde ama ben çok daha kötüsüne hazırdım, bu şekilde kurtarmak hoşuma bile gitmişti.

    elemanlardan 2 si başka yönlere dağıldı, biri elif i evine bırakacak, merve ile mine aynı yurttalarmış, onları da ben ve zerzevat bırakıcaz, sonra o nereye giderse gitsin aq bana ne..

    bölünürken vedalaştık, herkesin ortak dileği ve temennisi (ki bence tamamen zorlama ve yalan) bir daha görüşmekten, hatta daha kalabalık olmaktan yana..ne var aq sanki kervan mı basıcaz? daha kalabalık olsan ne, az olsan ne..
    Tümünü Göster
    ···
  14. 89.
    +13
    ..o kadar yakındım ki şimdi ona, sadece bedenen değil, ruhen de en yakın olduğumuz andı bu ilişkimizde.. soluk alış verişlerinin hızlandığını farkettim, sıcak nefesini, dudaklarımın üzerinde hissettim.. hani sıcak bir yaz günü, klimalı bir bakkal dükkanına, kapının açılmasıyla dolan o ani yel gibi.. sıcak..huzur verici bir sıcak..

    biz, vücudumuz tamamen birbirine bitişik, dudaklarımızın arasında sadece milimler olduğu bir vaziyette, o boş sokakta, belki de o an dünyanın tüm çiftlerinden daha masum, daha savunmasız, daha menfaatsiz, daha hesapsız,..sunmak üzereydik birbirimize bir başka boyutta daha sevgimizi..

    dudaklarımı onunkilerin üzerine kapadım.. itiraz etmedi, tereddüt dahi etmemişti zaten ama, iştirak da etmedi önce,

    sakindim, çünkü bu kızı cinsel ve içgüdüsel hislerin gölgesinden çok ama çok uzakta öpüyordum.. insan, birini çok sevince artık böyle, nasıl diyeyim, yemek ister ya resmen, misal küçük kardeşlerinizi, pamuk babaannelerinizi, o kadar çok seversiniz ki, o elmacık yanaklarından ısırmak gelir içinizden, ancak öyle ifade edebilirsiniz sanarsınız içinizdeki yoğun duygu selini..

    işte ben de öyle öptüm onu, dudaklarım dudaklarının üzerinde, öylece durdum bir kaç saniye, sonra biraz daha ileri gittim, o baldan, şekerden tatlı alt dudağı, şimdi benim iki dudağımın arasındaydı.. reaksiyon gösterdi, beni saran elleri daha da sıkıldı belimde, omzumda, dudakları kıpırdadı, şimdi benden bir kaşık balı da o çalmıştı ağzına..o kadar yavaş, o kadar ürkek ve o kadar temkinli davranıyordum ki, sanki onlarca katlı iskambilden bir kulenin çatısını tamamlıyor gibi.. hassas..narin.. nefesimi tutmuş bir halde..

    öyle kaldık biraz,

    sonra ben, usulca çektim dudaklarımı, çok yavaş, o kadar yavaş ayrıldı ki birbirinde, bir türlü vedalaşamayan sevgililerin ellerinin ayrılışı gibi, bebeğin ağzından alınan emzik gibi.. dudaklarımı, dudaklarından kurtardım..ama tatlı bir inatla.. sanki hem bırakıyor, hem de bırakmak istemiyormuş gibi.. tutkalından ayrılan bir kağıt parçası gibi... gibi.. gibi işte...

    yüzüne baktım, gözleri eğikti.. yüzünde pek çok duyguların karışımından bir ifade..az önce ballandığım dudaklarında küçük bir gülümseme..

    sonra o da kaldırdı gözlerini, tekrar göz göze geldik.. sessiz gecemizin fonu deliler gibi çırpınan yüreğinin ritimleri olmuştu artık.. kendi göğsüme bitişik göğsünün altındaki kıpırtıyı, sanki benimmişçesine sahiplendim, ortak oldum heyecanına..

    gözlerimiz kararlılılaştı, anlaştı..bir kez daha birbirimize doğru eğilirken başlarımız, ellerimiz de omuzlardan, boyunlara kayıvermişti sihirli bir şekilde.. şahsen ben, hiç hareket ettirdiğimi bile hatırlamıyorum, kendiliğinden olmuştu sanki..

    bu kez çok daha ihtiyatsız bir araya gelmişti, birbirine bir kaç saniye evvelinden aşina dudaklar..

    ben, bu sefer tutkuyla öptüm onu.. yanlış olmasın, gene öyle naif, öyle kırılgan, hassas bir şekilde..ama artık korkmayarak,

    ve o,

    karşılık verdi bu kez,

    her türlü içgüdüden ve kolpalıktan uzak, birbirimize, birbirimizin en değerli özünden armağan ederken, başka hiç bir şey düşünmeye gerek duymadı beynim.. bomboş..ve sadece o ana odaklı..o anın duygularını, mümkün olduğunda katkısız ve saf bir biçimde kaydetmeye hazır. size bu satırları yazdığım şekilde..

    o şekilde ne kadar öpüştük bilmiyorum, ama ben artık omurgamda, belimden başlayıp boynuma değin uzanan o tatlı karıncalanma hissini iyiden iyiye hissetmeye başlamıştım, daha önceki öpüşmelerimden epey farklıydı, zira,

    sadece karşısındaki sömürmeye odaklanmış dudakların yerini, karşısındakiyle uyumlu, adeta onunla dans eden dudaklar almıştı,

    normalde göğüsleri, kalçaları ya da bacak arasını avuçlaması gereken ellerin yerine, bir güvercin tutuyormuşçasına narin, ama güvenceli bir şekilde boyna dolamış eller vardı,

    ereksiyon olmadım..

    karşımdaki dişi inlemedi, kendini kaybetmiş numarası yapmadı..

    diyorum ya, farklıydı beyler.. çok ama çok farklıydı..

    siz hiç sevdiğiniz, ama öyle çikolatalı gofret sever gibi değil, adam gibi sevdiğiniz biriyle öpüştünüz mü? hah.. işte o zaman beni anlıyorsunuz demektir.. anlayamayanların da en kısa zamanda anlayabilmesini dilerim, çünkü her insan evladı bu duyguları yaşamalı, yaşatmalı bence,

    insan olduğu için yapmalı bunu, sokaktaki köpekten, çiftlikteki attan, inekten farkı olduğu için yapmalı.. yaşamalı..çünkü biz, sadece zevk ve üreme için ciks yapan bir organizmadan çok ama çok daha fazlasıyız..biz bunu hak ediyoruz..

    dudaklarımız bir kez daha ayrıldı, olayı başlatan olarak, bitiren de yine ben olmayı seçmiştim, çünkü her ne kadar artık duygularım köpürüp taşmakta olsalarda, karşımdaki, bazı sınırları olan insana da saygı duymalıydım.. çünkü seviyordum, sevginin büyük bölümü de bu karşılıklı anlayış ve saygıdan temellenmekteydi zira..

    yüzünden yüzümü uzaklaştırıp, onu tekrar incelemeye başladım,

    ilk öpüşmemizin etkisini merak etmiştim ne yalan söyleyeyim..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 90.
    +13
    nasıl yani? saçlarını okşayan ellerim duraksadı..

    "ne demek istiyorsun?"

    "düşünmem lazım..bak..sakın yanlış anlama..ara verelim filan da demiyorum..ama, belki de birbirimizin kıymetini anlamamız için biraz zaman tanıyalım birbirimize? tamam mı?..çünkü ben kendimi yakmak istemiyorum..eğer sana böyle, yarım yamalak sahip olabileceksem, bu, hiç olmamaktan daha çok acı verir..anladın mı?..tsigalko..tsigalko? yüzüme bakar mısın lütfen..böyle yapma işte.."

    elimi omzundan çekmiş, başımı önüme döndürmüş, bozuk bir halde oturuyordum..yanından kalktım sonra..karşısına geçtim, ama hala yere bakmaya devam ediyorum..

    postayı yemek üzereyim beyler..siz ne derseniz deyin, ama bence posta, postadır.."zaman istemek", "ara vermek", "düşünmek istemek"..bunların hepsi aynı takun lacivertleri..hatırlarsanız ben de mine ye böyle söylemiştim... "ara verelim" demiştim...

    ilişkilere ara verilmez beyler,

    bir ilişkiye ara vermek demek, kibarca "bitirelim" demekten başka bir şey değildir... neyin arası bu..otobüs yolculuğu mu yapıyoz aq?

    ebru "bana bakar mısın?" gibisinden ısrar etmeye devam etti..en sonunda gözlerime kaldırdım,

    "kalkalım mı?"

    dişlerini sıktı, gözlerini dikti, öylece kala kaldı..

    "hadi kalkalım.." dedim tekrar, bu kez cevap beklemeksizin..ayağa kalktım, ceketimi sırtıma attım..bu oturuyor hala..

    "hadi?" dedim soran ve ısrarlı gözler ve duygusuz bir ses tonuyla..

    gittik kasaya hesabı verdim, bu da o ara anca kalkmış..arkama doğru baktım..gelmeye niyeti var mıydı, yok muydu?

    şimdi ben de ısrar etmeyip bırakıp gitsem amma olur ha..diye düşündüm bir an..sonra böyle bir şeyi yapacak kadar şerefsiz olmadığıma kanaat getirip, tekrar masaya doğru gidip kolunu hafifçe yakaladım..

    "hadi ebru.."

    bunu bindireceğim durağa kadar, yan yana ama hiç konuşmadan ve birbirimizi tanımıyormuş gibi yürüdük..

    otobüsü geldi, bindirdim,

    hiç sarılma, öpüşme filan olmaksızın bindi bu..zaten ben de niyetli değildim..adettendir diye el ettim belli belirsiz..bakmakla yetindi..

    yurda dönerken, o lanetli, lanet olası yolda (ki bence hala benim negatif enerji partiküllerim oralarda uçuşuyordur * ) bir kez daha düşünme fırsatı buldum kendimle..

    yok be abi..öyle aşk, ilişki, sevgililik, cicim ayları, sorumluluklar filan, bana göre değildi... yapamazdım ben..ben sadece eğlenmeliydim..orada burada takılmalı, hormonlarım ve biyolojik gerçeğim gereği bir takım şeyler yaşamalı ama dertten ve tasadan, sevgililik halinin getirdiği yükümlülüklerden de kaçmalıydım..

    iki kişilik yaşamak bana göre değildi..evet belki bir yer vardı kalbimde bir zamanlar, ikinci bir kişi için... sahibini bekleyen... ama o koltuğu söküp atmıştım bilmeden..artık oturan, anca kucağıma otururdu..ve ben sıkılıp yorulduğumda, ağır geldiğinde de kaldırıp atardım..işte bu kadar..
    http://fizy.com/tr#s/1klro1

    finaller demiştik,

    sınav zamanı gelip çatmış, benim artık gönül meselelerini aratmayan ağırlıktaki diğer problemlerim de baş göstermişti..vizeleri ortalama olan bu yarı yılın, finalleri tak gibi geçmeye adaydı ve ben bu durumu kendime pek yakıştıramadım açıkcası... ilk okul ve lise boyunca derslerim her zaman iyi olmuştur..öyle okul dereceliğine aday, inek, prof bir adam değildim ama her türlü işimi görürdüm yani..

    ama üniversitede işler böyle yürümüyor..sadece zekayla* ve son andan çalışmayla aşılacak engeller değildi artık karşımdakiler... o günler geride kalmıştı..

    beyler, üniversiteye gidecek olanlara, hele ki ağır bölümler yazmayı düşünenlere bir tavsiyem olacak..kulağa biraz gibimsonik geldiğini biliyorum ama, ne olur, gözünüzü seveyim günü gününe çalışın şu amk derslerine..en olmadı, her hafta sonu yarım gününüzü ayırın..bakın sonra zütünüzde kıl dönmesi, göz altınızda torbalar, midenizde yanmalar çıkar sınav öncesi gecelerinde..sıçtım mavisi hayatınızın rengi olur..demedi demeyin...
    Tümünü Göster
    ···
  16. 91.
    +12
    anaaa, lan hiç görmemişim, ozi bugün de gitmiş ayşen in arkasına oturmuş.. biraz izledim o tarafı, sınıfta zaten bayram muhabbetine epey kaynaşık, bu salak da bir şey söyleyip duruyor, etrafındakileri filan güldürmeye çabalıyor işte, bilirsiniz tipik durumlar bunlar işte.

    bir baktık orada harbiden bir kaynaşma, muhabbet var, ayşen le filan da gülüşüyorlar, bu omzuna dokunup bir şey dedi bir ara, benimki koptu..

    herhalde 5 dakika izledim onları robot gibi..ama inanın etrafımda başka ne oluyor farkında değilim, o ara beni izleyen bir başkası varsa "oha lan çocuğa inme indi galiba" filan demiş olabilir -ki yanıbaşımda bir adet izleyici mevcuttu zaten-

    sonra hoca dedi, tamam çocuklar derse geçiyoruz, ebru da bana "hadi bak hoca tahtaya yazıyo" deyip dürttü hafifçe..

    ben gene sinirlendim buna, sanane amk? ama bir şey demeden önüme döndüm, bu sefer de deftere kaleme bakarken dalıp gitmişim... ne oluyordu lan orda öyle? benim hatunla 2 aydır olayım var, ben bu kadar samimiyet gösteri yapmıyorum.. ozan bini sen ne ayaksın lan?
    ders arası oldu,

    ben benim kızın yanına doğru gittim direkt, etrafta kim var, kim dinliyor diye hiç umursamadan,

    "nabersin, nasıldı bayram? şekerlerimi göremiyorum?" falan gibisinden muhabbete girdim..ne utanıcam aq, kim ne diyebilir?

    bu sefer bu da, "iyi ya işte, bildiğin gibi" deyip sırıttı. "yaa ben şekerleri unuttum bugün yalnız, dün yerleşme telaşıydı filan derken yorgunluktan uyuya kalmışım kusura bakmaa" deyip dudak büzdü..

    ben bu şirinlikler karşısında erirken, beynimin ücra köşelerinden bir ses "oğlum bu kız bir gün erken gelmemiş miydi? (cumartesiden)" diye bir soru yönetti bana, hatta soru da tam benim ağzıma geldi ama vazgeçtim sormaktan.

    dedim, "olsun, ya ben seninkileri getirdim, ama bugün işin yoksa bir yerlere gideriz diyecektim, sen de o ara yurda uğrar alırsın madem" diyip göz kırptım. güya kibarca buluşma bahanesi filan yaratmaya çalışıyorum hala,

    bu demesin mi, "tsigalko ben bugün gelemicem ya, biraz yatıp dinlenmem lazım, sen şimdi de verebilirsin istersen, ben yarın getiririm"

    haydaa... ee hani bütün kurduğum planlar? yazdığım senaryolar? gelemeyeceğim diyor? kutuyu da istediğim gibi veremeyeceğim? hey anasını satayım yaa...

    boşuna dememişler, "insan plan yapar, tanrı gülermiş" diye..

    epey moralim bozuldu tabi, bu farketti,

    "ya ertesi gün buluşuruz söz, cidden bugün gelirsem beni yurda kucağında zütürmek zorunda kalabilirsin" diyip yine sevimli sevimli dudak büzdü..lan tam bir pokemon, tam bir pikaçu yemin ediyorum..bu kadar masumiyet, sevimlilik.. aynı zamanda da böyle bir ciksapalite.. nasıl bir arada olabilir aklım almıyor aq..yanaklarını mıncırasım, burnunu ısırasım geliyor böyle benle gözlerini büyüte büyüte, heyecanlı ses tonuyla cıvıldayarak konuşunca..

    "tamam madem ya, aslında kucağında taşıma mevzusu iyiymiş ama, seni yormayalım" diyip sırıttım. bu da güldü, "alemsin" gibisinden hafiften utandırdım da..*

    "sen getirdiysen şimdi verebilirsin" dedi tekrar... farkında olmadan, benim planımı iyice tak etmeye, güzel bir buluşma ve teklif bahanemi elimden almaya çalışıyor gibiydi.

    "şey, burda değil de, servislere binerken vereyim madem" dedim o kadar ısrarcı olunca, "yok sonra buluşunca vercem" diyemedim aq.

    "tamam olur", dedi gene cıvıldayarak. "biz dışarı çıkıcaz gelir misin sen de?" dedi.

    "yok" dedim "ben de yorgunum bugün biraz" deyip anlamlı anlamlı güldüm.. ısrar edecek, ya da imaya ortak olacak diye beklerken,

    "pekii o zamann" dedi, göz kırpıp sıradan kalktı,ben de sırama doğru köskös ilerliyordum.

    tam yerime ilerlerken son anda, kapıdan çıkmalarından önce, buna ve çengel burun kankasına iştirak eden bir adet huur çocuğu daha gördüm..kim olduğunu söylememe gerek var mı dersiniz?
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      rezerved
      ···
  17. 92.
    +12
    malum günün üzerinden 1 hafta geçmişti.

    cerenle üç beş kısa konuşmamız oldu, ama sanki aramız bozulmuş gibiydi.. gerçi benim açımdan bir sıkıntı yoktu ama kız bir acayip davranmaya başlamıştı.

    herhalde sonradan kafa aylınca bazı şeyler için pişman oldu diye düşündüm. umrumda da değildi açıkcası..ne kadar sarhoş olursa olsun, az önce seviştiği adama arkadaşını dürtükleten bir insandan ne kadar hayır gelirdi ki insana?

    günler geçerken, biz nilayla takılmaya devam ediyorduk,

    okan a da gecenin büyük kısmını anlatmıştım (tabi o yüz kızartıcı bölüm hariç).. epey şaşırmakla beraber, biraz da kızmıştı,

    "kanka, tamam bazı şeylere kızmış olabilirsin ama yaşadıklarının seni olmadığın biri haline getirmesine de izin verme.. yanlış anlama, ben gittik macera yaptık diye bir şey diyor değilim, ama bunu ne kadar isteyerek yaptın? diye düşünüyorum da, o yüzden endişeleniyorum yani.."

    haklıydı..

    biraz sınavlar çalışayayım dedim ama aklıma sokamadım..bu sefer muhtemelen gibi tutacaktım..o güzelim vizelerin üzerine sıçıp sıvayacaktım her halde..

    sınav haftasından önceki hafta perşembe günü, serhat bini yurtta odaya gelip,

    "aga, böyle sınavlar öncesi bir canlı müzik yapalım diyoruz, moral olur, gelir misin?" diye sordu.

    tamam dedim, kim var kim yok?

    "valla bizim sınıftan var 15-20 kişi, 2. öğretimlerden filan gelen olacak 10-15 kişi, başka sınıflardan gelenler olur.. yani epey kalabalık, mekanı kapatabiliriz"

    vay aq..ben sağda solda yuvarlanırken bu bin de bildiğin ortam yapmıştı anlaşılan, böyle büyük kitlede insanı bir araya getirebilecek kadar kalabalık bir gece organize edebiliyorsa, epey eli uzadı demekti..iyi.. serhatı da bırakmamak lazım, ilerde faydalanabiliriz..

    (böyle düşündüğüm an kendi kendime irkildim, içerden yabancı biri konuşmuş gibiydi.. kullanmak? faydalanmak?... ben?)

    ertesi gün, cuma,

    büyük eğlencenin olacağı gün,

    yanımda sevdiğim insanlar, bir tarafımda okan, bir tarafımda nilay.. hafif loş bir ortam, güzel müzikler, yeni güzel kızlar, yeni insanlar, yeni muhabbetler..

    harbiden de neredeyse kapattık kafeyi, 5-6 masa birleşmişti, saymadım ama 40 kişiye yakın vardık diye düşünüyorum.

    her yönüyle güzel bir gece olmaktaydı.. diyorum ya, sevdiklerim yanımda, diğer bütün şeylerse benden çok ama çok uzakta..

    yeni insanlarla tanışır, bir yandan da gırgır şamaya yaparken, masaların etrafında dolaşıp duran, uzun, ince sarışın bir kız dikkatimi çekti..

    sevimli bir tavşan gibi, oradan oraya zıplıyor, elindeki makineyle geceden güzel kareler almaya devam ediyordu, nilay baktığımı gördü,

    "hayrola, beyimiz nerelere daldı öyle?" diye güldü.

    "şu kız kim?" dedim. "fotoğraf çeken sarışın?"

    gösterdiğim tarafa baktı, "ha o mu? mine yi mi diyorsun?"

    "he evet işte adı her neyse" diyip güldüm, bu manalı manalı bakınca da, "bir şey yok ya..güzel kızmış" deyip utangaç utangaç sırıttım.

    üstüme geldi;

    "tanıştırayım istersen? iyi kızdır mine" deyip gevrek gevrek sırıttı.

    sustum, önüme döndüm.. uzun süre sonra içten bir şekilde, kendi kendime gülümsediğimi farkettim..bir kez daha kaldırdım gözlerimi,

    sevimli sarışının makinesinin merceğiyle göz göze geldim, bu ani karşılaşma yüzünden gözüne fener tutulmuş geyik gibi kalakalmıştım..

    "yaklaşın bakalım, çekiyorumm" dedi neşeyle,

    ama ben hala şaşkın ve felç vaziyetteyim, nilay tuttu kendine çekti beni, bir şekilde poz gibi bir şey vermiş oldum bende.

    kız yanımızdan uzaklaşıp başka foto yakalamaya uraşırken, nilay ın anlamlı bakışlarını bir kez daha yüzümde hissettim,

    "nasıl ama? güzel kız ya" deyip gülümsedi..ben de gülümsedim..

    güzel kız.. hoş yani..
    takip eden panpalarıma iyi geceler,

    bu hafta yeni tasarladığımız ürünün denemeleri olacak üretimcilerle beraber, o nedenle çarşambaya kadar çok fazla yazamayacağım. işle sözlüğü ayırma vakti *

    yine de günde 2-3 part atmaya çalışacağım.

    hepinize iyi geceler, öpüldünüz ;)
    iyi geceler panpalar,

    bu gece yine erken başlıyorum,

    malesef malum işler nedeniyle erken de bitireceğim
    cuma gecesi eğlencemizden bahsetmek ve biraz daha o geceyi açmak istiyorum,

    mevzuya uygun şarkımız da gelsin,

    http://fizy.com/tr#s/12a2cg
    dediğim gibi, sevdiğim tüm insanlarla bir arada, kırıp kalbimin yaralarını sarma peşindeyim,

    gece harika geçmekte, şarkılara hep bir ağızdan eşlik ediyoruz, solumda nilay, sağımda okan, nilay' ın karşısında daha önce bahsettiğim, sınıfın en güzel hatunu ceylin var, onla da muhabbet, gülüşmeler filan ama malum tarzda şeyler düşünmüyorum zira kız beni aşar*.

    sonra oradan oraya gezinen, bir yandan da fotoğraf çeken, belki de gecenin en pozitif ve enerjik hatununu, mine yi görmüştüm.

    nilayla yurttan arkadaşlarmış, benim ona onu sormam, sonrasında tesadüfen gelip fotorafımızı çekmesinden sonra filan,

    ben konuyu kapatsam da nilay işin içinde bir ayak sezip eşelemeyi sürdürdü ve ben sormadan pek çok şey anlattı.. yani resmen zorla aklımda olmayan kızı aklıma soktu..

    mine ile aynı bölümü okuyoruz ancak kız 2. sınıf 2. öğretimmiş.. biraz canım sıkıldı öyle söyleyince zira yaşça büyük hatun bizi bozar (diye düşünüyordum). meğer ki kız da 86 imiş, ben lisede hazırlık okumuştum, o okumamış herhalde.. neyse,

    sevgilisi yok, kütahyalı, tek çocuk, voleybol oynuyor.. daha pek çok şeyi ben sormadan nilay gece boyu laf arasına serpiştire serpiştire anlatmıştı..

    bu uyuşturucu, eroin kokain işlerin bir tabir vardır, "bombalama" diye.. böyle arkadaş kıyağı ayağına ilk denemenizden sonra sizin evinizde filan güya yanlışlıkla epey bir mal unuturlar, siz de aa adam unutmuş deyip kullanır iyice bağımlı hale gelirsiniz.. işte o an bombalanmışsınız demektir.

    aha işte o gece ben de mine konusunda resmen bombalandım nilay tarafından.. herhalde kız beni böyle loser, çok yalnız, tamamen çökmüş bitmiş bir adam gibi algıladı (ki o zamanlar öyleydim de zaten, ama bu doğuştan loser sandı herhalde * ) herhalde, aklınca bana yardımcı olmaya çalışıyor, aramızı yapıcak filan..ben de böylece ona borçlu olucam *

    neyse,

    gecenin sonlarına doğru ceylin (şu taş hatun) benim kahvemden fal baktı ve aşka hayatım konusunda şu kehanetlerde bulundu,

    "ya böyle isminin içinde y olan, biriyle biraz karışık bir durum olmuş, sen sanki hala onun peşinden koşuyor gibisin ama durum olacak gibi değil..bir de biri daha var, aslında iyi tanımıyorsun ama tanıdığını sanıyorsun, isminde e var var, ya baş ya da son harfi e onu tam bilemiyorum ama bu, kız, bak, saçı var görüyor musun?? (hee görüyom görüyom amk) işte onunla bir şeyler olabilir"

    lan bu böyle söyleyince bir an hem etkilendim hem de tırstım, bu benim ayşenle muhabbetleri biliyor mu diye, sordum filan, dedim,

    "vay be baya tutturdun, nasıl beceriyorsunuz ya?" gibisinden,

    bu da

    "yok ya aslında çok bilmem, öyle harfleri benzettim işte, birazcıkta sallamış olabilirim" deyip güldü, o taş hatunu da öyle karşımda gülerken görünce anladım ki aslında bütün kızlar aynı be panpalar,

    onlarda gülüyor,

    onlarda ağlıyor,

    onlarda yiyor,

    onlarda sıçıyor,

    bir gün geliyor birileri onları da gibiyor işte..

    ve onlar da bir gün yaşlanacak, hastalanacak, nihayetinde toprak olacak..

    hepimiz allahın bir kuluyuz aq..kim kimden üstün? ne abartıyoruz ki?

    gece sonunda toplanırken bir muhabbet daha oldu, nilay ın da destekleriyle tabi,

    bu mine denen kız, şehri çok bilmiyor, bir kafe duymuş onu soruyormuş millete nerde gibisinden,

    bu kafe de okanın beni ilk zütürdüğü, ayşenle de defalarca gittiğimiz, hatta telefonlu kavgamızı önündeki parkta yaptığımız kafe aq,

    nilayla da gitmiştik, bu hemen dedi "tsigalko biliyor bak orayı galiba"
    Tümünü Göster
    ···
  18. 93.
    +12
    ben pizzayı elle yerim beyler..kusura bakmayın ama öyle fransız fransız, bıçakla kesip çatalla ağzına zütüren hıyarlara da kıl olurum..amk çakma kibarları..

    neyse,çıktık üst kata oturduk,epey tenha sadece biz ve bir çift daha var.. söyledim pizzaları geldi..tabi beni de bir sıkıntı aldı..amk tamam rahatız bilmem ne ama, ne bileyim yine de öyle elimle dilimlere dalmasam mı? diye aklımdan geçirmedim değil..bu tereddütlerimi mi farketti, yoksa zaten diyecek miydi bilmem ama,

    "pizza dediğin elle yenmeli" dedi muzip muzip... hay çok yaşa sen bee, havası alınmış lastik gibi rahatlayıp söndüğü görünce gene gülmeye başladı,

    "çekinme, canım yaa, ben de öyle yiyorum, çatalla bıçakla hanım kız taklidi yapamıycam şimdi, çok açım * "

    ben şapşal şapşal gülüp, bir şeyler geveledim..lan kız ya benim aklımı okumak gibi bir yeteneğe sahipti, ya da fazla zekiydi aq..

    ya da biz tam birbirimizin kafadandık..bak o daha yüksek ihtimal * .. bunların aynısını ona da söyleyince "hımm yani zeki değilim öyle mi??" deyip üzerime mayonez sıkma tehdidinde bulundu *

    şen şakrak pizzalara daldık, birimizin elinden patates yedik..kola kutusunun kapağını koparmaca oynadık..

    mutluydum dıbına koduklarım..inadına mutluydum işte..çocuklar gibi şendim, aşktan sarhoş bir sersemdim..hak etmemiş miydim?
    bu gece üst üste incesaz geldi, umarım güzel oluyordur

    http://fizy.com/tr#s/1agyny

    pizzacıdan mideler dolu çıkmış, aşıklar yoluna dalmıştık, ellerimiz birbirine kenetlenmiş, burnumuz yanaklarımız soğuktan kızarmış, nefesimizden dumanlar tüte tüte ışıkların altında yürüyorduk gene..

    "aynı ağacın altına oturalım mı yine?"

    "olur canım * "

    banka tünedik..iyice birbirimize sokulmuştuk. başını, omzuma yasladı..bu hareketi oldum olası sevmişimdir beyler..içim yine sıcacık olmuş, soğuk daha az işlemeye başlamıştı resmen.

    ellerini ellerimin arasına aldım,

    -"biz hiç kavga etmeyelim olur mu?"

    salakça bir söz biliyorum..ama o yaştaki bir ufaklıktan daha fazlasını bekleyemezsiniz ki..ellerine aldığı güvercinin, aniden uçup gitmesinden, sıcaklığının avuçlarını terk etmesinden korkan küçük bir oğlan çocuğundan ne bekleyebilirsiniz?..

    -"sen iyi birisin tsigalko..çok düzgün bir çocuksun.."

    bir şey diyemedim..

    -"olgunsun..gerektiğinde de çocuklaşmayı biliyorsun..nasıl olmuşta bu zamana kadar yalnız kalmışsın anlamadım..seni tanıyan bir daha unutamaz ki?.. insan senden hiç sıkılmaz ki?.."

    dıbına koyayım ağlatacak beni..rüzgarın yönünü değiştirmeyi denedim,

    "o kadar iyi tanıyor musun ki beni?..belki de aslında çok kötü biriyim, ne biliyorsun? nasıl emin olabiliyorsun?" dedim, yarı ciddi yarı şaka..

    "bilmiyorum,emin değilim" dedi.."ama inanıyorum..sen söylemiştin, inandığımız kadar eminizdir diye..inanıyorum tsigalko..belki de büyük bir hata ediyorum ama, çok inanıyorum.."

    bu lafların üzerine daha fazla konuşulmazdı beyler..sözün bittiği yer diye bir şey varsa, işte orası burasıydı..ellerini dudaklarıma zütürdüm, sevgiyle, bir kuşun kanadını öpercesine öptüm..

    "bu ellerin bir daha üşümesine izin vermeyeceğim.."
    @652 onu söylemeyeyim, hikayenin dokusunu bozmayalım,

    @655 inanılacak gibi değil demi...

    @657 benimle aynı frekansta düşündüğün için teşekkür ediyorum kardeşim *
    arkadaşlar, son iki partımız olsun bu gecelik,
    http://fizy.com/tr#s/1ai7br

    gecenin sonuna gelmiştik..manevi anlamdan inanılmaz doyurucu, dünyada hala beni sevebilecek insanların olduğunu tam anlamıyla anladığım, sevme yeteneğimin hala varolduğunun farkına vardığım, yoğun..duyguların havada birbiriyle çarpışıp kaynaşan mermiler gibi kaynaştığı, her yönden huzur, mutluluk ve aşk dolu bir gece..

    yo hayır..kimseyle seviştiğim filan yoktu..hatta öpüşmemiştim bile! sadece elimi tutup gözlerimin içine bakması bile fazla gelmişti zaten..hele bir de onların olduğunu düşünsenize..düşer bayılırdım herhalde..

    yurduna zütürdüm, ayrılırken yanağıma bir öpücük kondurdu..tek,sade ama sadece sizi seven bir insandan gelebilecek klasmanda bir öpücük..kibar teyze tokuşmaları geride kalmıştı anlayacağınız..

    ben aşık aşık gülümsemekle yetindim..düzgün ve ağır bir çocuk olmalıydım,o öpüşün ılıklığının ardından, yanaklarına dudaklarına yapışmak için çırpınan dudaklarımı zapt etmem gerekiyordu..

    "bitanem, varınca bana haber ver muhakkak"

    "tamam canım"

    gene kapıların ardında kaybolana kadar izledim onu..

    ve belki de, bu şehre geldiğim ilk günden bu yana, yaptığım en huzurlu ve mutlu yürüyüşümü yaptım yurda doğru..ne kafamın içinde sesler, ne kalbinim içinde izler kalmıştı artık..mine nin ışığı, aydıtlatmıştı tüm diğer karanlık noktaları..yenilemiş, iyileştirmişti zehirlenmiş ruhumu..

    yani,öyle olduğunu umuyordum..

    yurda varınca mesaj attım,nilaydan da mesaj gelmiş "naptınız? naptınız?" gibisinden zıpır ve heyecanlıca sorular içeren * ..

    o ara masamda duran bir bileklik birden hayatın mine ile yaşadığım aşk dolu anlardan ibaret olmadığını hatırlattı,

    saate baktım..epey olmuştu ama çekinecek değildim, ezberden okan ın numarasını tuşlamaya başladım..
    Tümünü Göster
    ···
  19. 94.
    +12
    tolga,

    "abi hadi kalk..okan gidiyor birazdan" dedi titreyen sesiyle..bana metanet vermeye çalışıyordu ama kendisinin de pek iyi durumda olduğunu söyleyemem..

    kaltım..gene robot gibi..odanın kapısına doğru yalpaladım..sandalyeme çarptım..devirdim..tolga omzumu destekledi..

    boynum kafamı taşıyamıyor gibiydi..sanki çok ağır, çok çok ağır bir örs yüzüme düşmüş, suratımı, boynumu, omurlarımı param parça etmiş gibiydi..göğüs kafesim içine göçmüş, dar gelen bir pantolon gibi sıkıyordu beni..ciğerlerim, kemiklerim eziliyordu..

    kapının önüne yaklaşmıştım ki, açıldı..çek çek valizlerinden biri,arkasındaki koridorda yan yatık vaziyette durur halde, üzerinde kabanı, yüzünde bulamaça dönmüş bir ifade ile okan göründü odamın eşiğinde..son kez..

    "kardeşim?.." dedi..kolları yarım açık, bana doğru yaklaştı..
    http://fizy.com/tr#s/1ah2hy

    ona doğru ilerledim..yalnız ayaklarım külçe gibi olmuş..resmen sürüyorum herde.."kardeşim?" dedi tekrar..

    "kardeşim." dedim. yaklaştık..sarıldık..abi kardeş gibi sarıldık..baba oğul gibi sarıldık..can-ciğer gibi sarıldık.."kardeşim... ağzına sıçayım böyle işin..kardeşim.." hönkürmüştüm resmen..hani böyle sinir ve yoğunluk üst üste gelince, ağzınızdan tükürüklü baloncuklar şeklinde çıkar ya cümleler..böyle şelale gibi dökülmeden, anan ölmüş gibi ağlamadan az önce..olur ya hani öyle..

    "sus dıbına koyayım" dedi okan.."sus abi..ağzına sıçıcam ben de..ağzına sıçıcam.."

    beyler ağlıyoruz..ağlarken de okan bana "abi sus beni de ağlatacaksın" diyor, sanki zaten sesi çatallanmamış, gözlerinin seti yıkılmamış gibi..

    ben "aga ağzına sıçarım böyle işin..dıbına koyayım böyle şeyin" deyip duruyorum..bir yandan hıçkırarak..nefeslerim kegib kegib..gırtlağımda bir balgam yumrusu.."ağzına sıçarım böyle işin.."

    başını gömdüğü omzumdan ayrıldı yavaşça, kollarımızı saldık..yüzümüzü gözümüzü siliyoruz..pancar gibi olmuşuz..şebeğe dönmüş yüzlerimiz..

    "aga tamam valla bak..aşağı inemeyeceğim" diyor bu, güya sanki benim yüzümden ağlıyormuş gibi, ama o benden beter halde aq..

    ben sümüğümü çekiyorum içime, tiner çeker gibi..hırsla..kafamı sağa çeviriyorum..tolganın yaşları boşalmış, tırnaklarını kemiriyor, gözlerini sağa sola döndürüyor tavana çeviriyor..kaçıyor..

    biraz nefeslendik..çıktım odadan..elimin tersiyle sildim gözyaşlarımdan kalan artıkları..valizinin birini kaptım tek elimle..öbür elimi sırtına attım..indik merdivenlerden..

    babasıyla annesi gelmiş..tv salonundalar, yurt müdürüne ve görevlilerine son teşekkürlerini ediyor olmalılar..

    yurdun dörtte üçü de oralarda..herkes suskun..

    valizini kenarıya koyuyorum..ellerimiz hala birbirimizin sırtında, omzunda..

    ben artık ağlamıyorum..daha doğru, göz yaşlarım artık dışa değil, içe akmakta..

    bunun babasıyla annesi beni görüyor, babası "ha..tsigalko sen sin herhalde oğlum?" diyor. yarı gülümser, yarı bizim perişan halimizden etkilenmiş..eliyle başımı okşuyor, yanaklarımı iki elinin arasına alıyor..annesi sarılıyor bana..bir şeyler mırıldanıyor..

    vedalaşmalar..

    bütün dünya etrafımda girdap gibi dönmekte..renkler..duvarlar..resimler..köşedeki atatürklü duvar takvimi..salonun kahverengi peluş koltukları..insanlar..

    dışarı çıkıyoruz..

    gri megane kapının önünde..babası alıyor valizlerini, bagaja atıyor..

    çocuklar, hepimiz dışardayız, kapının önünde..benim üzerimde pijamalar var..ayağımda terlik var..hava eksilerde olmalı..ama ben üşümüyorum..daha doğrusu hissetmiyorum soğuğu..soğuk..soğuk nedir ki?

    diğer çocuklar okana allahaısmarladık diyorlar, her biriyle sarılıyor..herkes suskun..suratlar düşük..sigaralar yakılmış..uzaklara bakılarak içiliyor..

    en son bana doğru geliyor, kardeşim dediğim adam..kardeşten öte dediğim adam..yediğim yemek, içtiğim su..sıçtığım tak ayrı gitmeyen adam..

    sarılıyoruz gene.."hakkını helal et kardeşim.." diyor.."haberleşiriz her türlü" diyor..ben fazla bir şey diyemiyorum.."eyvvallah abi..dikkat et" lafı çıkıyor ağzımdan, programlanmış körbyler gibi..duygu katamıyorum artık sözlerime zira böyle bir duygu yok literatürümde..

    bu olayı karşılayacak, tanımlayacak, tamamlayacak bir duygu yok..

    ayrılıyoruz tekrar..arabaya biniyor,

    bütün yurt elini kaldırıyor.."kal sağlıcaklı" dercesine..omzumda bir el hissediyorum..tolga hemen yanımda..o da terlik-pijama..ellerimizi kaldırıyoruz...

    bir kaç saniyenin ardından, içinde, 4 aydır aldığım nefesime ortak, beynimin eril eşi, ruhum can kardeşi, gri bir arabanın içinde köşeyi dönüp gözden kayboluyor..

    bir pazar günü..sonsuza kadar..bir daha tamamlaması mümkün olmayacak bir parçayı kaybediyorum hayatımdan..bir yakınım..çok yakınım..fiziken olmasa da, manen ölüyor benim için..onu kaybediyorum...
    Tümünü Göster
    ···
  20. 95.
    +12
    mine'lerin yurda doğru ilerlerken, biz biraz önden gidiyoruz yine (uçaraktan..ikimizde çok hızlı yürüyoruz malum). bu sordu usulca,

    "nasıl çocuklar?" bu sevimli sorucuk ve "lütfen kötülmee" diye yalvaran tatlı bakışlar karşısında zaten kötü bir cevap veremezdim,

    "iyiler ya, fatih filan..necati epey artist"

    -"öyledir o * "

    -"merve, elif, hoş kızlar onlar da, zaten senin çevrenin kötü olmasını bekleyemezdi ;)"

    -"hımm..şimdi bu, iltifat mıı? yoksa ince bir ayar mı var acabaa * "

    -"ikisi de değil, olanı söylüyorum bitanem..senin iltifatlara ihtiyacın yok * "

    burnuma tıklayıp,
    -"çok fenasın sen * "

    kızları yurda bıraktık, bu sefer mineyi ben öptüm, geçen sefer beni öptüğü yerden..tam yanağıyla dudağının birleştiği, o küçük çukurun, kavisin olduğu, et tatlı yerden..bakalım bana yaptığın sana yapılınca nasıl oluyormuş küçük hanım *

    beklediğim etkiyi almıştım, burun delikleri bir an genişleyip daralmış..yüzüne "obaa ne oluyoz yeauw" tarzı bir şaşkın gülümseme gelmiş, gözleri daha parlamıştı.. yanakları, soğuğun etkisinden farklı bir tonla pembeleşirken, bu genel konuşup,

    "ee.. hadi size iyi geceler çocuklar" deyip, merveyle omuz omuza girerek ve kesinlikle duyabileceğimiz kıkırtılarla yurdun kapısından geçip içeride gözden kayboldular..

    derin bir nefes alıp içimden kendime aferin çektim... aferin oğlum! işte böyle..

    arkamı döndüm, hıyar fatih beni bekliyor,

    "gidelim mi abi?" dedi..yok fatih, sen gazete mazete ne bulursan getir, serelim şuraya, burada yatıcaz bu gece..e tabi sen beni tanımıyorsun, ben devamlı böyle takılıyorum, kolay mı mine yi elde tutmak?... gidicez tabi dıbına koduğumun...

    "gidelim" dedim..

    bu salak bir iki şey daha sordu, kısa cevaplarla geçiştirdim. pek fazla konuşmadım, 5 dakika sonra da , evi varmış, o yöne doğru ayrıldı benden, öylesine bir vedalaştık..

    fatih, tamam zararsız filandı ama, dediğim gibi, her an bir mallık yapabilitesi var..her an için patlamaya hazır bir bomba gibi yani,

    dikkat çekmek, cool olmak, ortama girmek için ummadığınız her türlü absürdlüğü bekleyebileceğiniz bir tip..dikkat çekicem diye adam bile öldürür lan böyle mallar..

    neyse..

    niye coştuysam bu kadar, gece gece..

    velhasıl kelam, sosyolojik dojazı yüksek bu gecenin ardından nihayet yurduma dönmüş, yeni odamda, tolgayla ışıkları söndürüp sabaha kadar kritiğimizi yapmıştık.

    tipleri de aynen size tarif ettiğim gibi (tabi o zaman daha ayrıntılı şekilde) anlattım buna da, bütün gece deliler gibi güle uluya bir hal olduk aq..

    "aga elifi bana yapalım madem" dedi puştluk olsun diye,

    ben de "yok lan senin ki belli olm, sen rahat ol dedim" küfrü bastı, ben de yine kahkahayı tabi..

    özetle..evet güzel bir geceydi, ama,

    yarın gene okul var..yine görmek istemediğim suratları görmek var,görmek istediklerini görememek var... dııırıııtt dııırıııtt lanet olsun bu hayat,lanet olsun bu sevgim..
    http://fizy.com/tr#s/2b7lea

    okul, yine klagib..bizim eski tayfayla, serhat beyle aramızın düzelmesinden ötürü otomatik olarak yeniden aramız iyi..gerçi necatiyle zaten yine de iyiydik de, o kaşar kızların alayını sallayın çöpe amk karaktersizleri..

    nilayla takılıyorum tabi,

    ebru ve ufuk (sümsük) inanılması güç bir şekil, çıkmaktalar,

    derste arada baktım ebru bunun omzuna filan yatmış, beraber uyuyorlar sıranın üzerinde (zaten bence o elemanla yapılabilecek en renkli aktivite yani..)

    benim de, epey şaşırmakla beraber, işime geliyor tabi bu durum. umuyorum ki bu sefer sonsuza kadar kurtuldum,

    ancak durum şu ki, kendi çapında bir intikam alma ya da kıskandırmaya çalışma, ya da kızların iç dünyasındaki bir takım abuk subuk hesaplardan mütevelli gibko bir şeyler yapma çabasında da olabilir..olabilir çünkü bunu bana da söyleyen nilay,
    Tümünü Göster
    ···