-
101.
+41o ilk bir kaç saniyeyi anımsayamıyorum zira küçük çaplı bir felç geçirmiş olabilirim..
ozan ve ayşen aynı koltukta, dip dibe, dediğim gibi diz dizeler,
o şekilde ne kadar bakakaldım onu da bilmiyorum ama anılarımın arasında, o günle ilgili kalan en canlı karelerden biri, ayşen in beni gördüğü an ki yüz ifadesi..
herhalde insan karşısında şeytanı görse öyle bakmaz.. şahsen kendi hayatımı şöyle bir düşünüyorum da, ona benzer, hatta yakınından geçebilecek bir bakış bile atmamışımdır herhalde en korktuğum-en nefret ettiğim insana bile..
güzel yüzü, o an, işte o saniye benim için artık lanetlenmiş bir kötülük timsaline dönüşmüştü.. genelde parlak parlak, iri iri olan o gözler; kısılmış, kendini savunmaya hazır bir kedinin gözleri gibi yarı korku yarı şaşkınlık haline bürünmüştü,
bebek gibi masum yüzü, bükülünce onu daha da bebeksileştiren dudakları gerilmiş, burun delikleri genişlemiş.. yüzünü çepeçevre bir riyakarlık ve "suç üzeri yakalanmış" insan pgibolojisinin izlerini taşıyan endişeli bir hal kaplamıştı..
neden sonra okan kolumdan sarstı da kendime geldim,
"-oğlum, tamam önüne bak artık, konuşuruz, bırak şimdi lütfen bak, kaç kişi gelmişiz, rezillik olacak.."
robot gibi önüme dönmüştüm..
rezillik çıkacak.. evet bunun olması için benim o ikisine kafa göz dalmam ve o sinemayı darmadağın etmem gerekiyordu..ama gel gör ki, bırakın ortalığı yıkmayı, adım bile atacak derman bulamıyordum bacaklarımda, ozanı o zamanlar dövebilir miydim? bilemiyorum ama emin olun o saniye 10 yaşındaki çocuğa bile direnemeyecek bir ruh halindeydim.. diyorum ya, nakavt olmuştum beyler.. bedenim değil, ama ruhum darma dağın olmuştu,
mideme kurşun yemiş gibiydim resmen..bir ağırlık.. beni hemen, o an oraya çömelmek zorunda bırakabilecek kadar katı-yoğun-hissedilir bir ruhsal ağırlık..bir kaç saniye içinde, kalbi kırık genç bir adamdan, ruhen tamamen tuzla buz olmuş bir ihtiyara dönüşmüştüm..
neden?
bunu hak edecek ne yapmıştım ben? -
102.
+20 -21sizlerle ayrı kalamadım. tekrar geldim.Tümünü Göster
perşembe günü. heyecandan patlayacağım. sanki cumartesi hiç olmayacakmış gibi. eski tsigalko geri dönmüştü sanki.
daha bir enerjiktim. daha bir güleryüzlüydüm arkadaşlarıma karşı. okan bu erken değişime çok şaşırmıştı.
ama gece o güzel yüzlü mineyle konuşurken sanki içime huzur doluyordu. onun yüzü aklıma geldikçe
hayatın bana vurduğu bütün kürekleri kırdığımı düşünüyordum. yine hazırlanıp okula doğru yola çıktım.
rastgele bir sınıfın içine girdim. kafamı bir iki dakika dinlemek için. hayat bu kadar mı acımasız olabilirdi?
bu kadar mı iğrenç olabilirdi. gevşek ozan benim gözümden sakındığım kızı yiyordu.bu sefer beni gördükleri halde istiflerini bozmadılar.
o sıra okandan bir telefon geldi.
- kanka girdin mi sınıfa ?
karşıdaki cama yansıyan yiyişmelerini görüyordum onlara bakmasamda.ve öldürücü darbeyi vurdum.
+ kanka karşımdaki camdan iki huur çocuğunun çiftleşmesini izliyorum.
kızı şevkle yiyen ozan birden durmuştu. birkaç saniye afalladı kendine gelemedi. kendine geldiğinde ayağa kalktı üstüme doğru koşmaya başladı.
aklımdan geçen düşünce " şimdi intikam zamanı. "
ben normalde böyle duşunmezdim.ama ne olduda çok sert bir nefret doğmuştu içime.
üzerime koşan ozana baktım.tam bana varmak üzereyken yumruğu gözüyle burnunun birleştiği yere öyle bir oturttum ki.burnunun iki deliğindende kan geliyordu
ondan sonra küçük huurya baktım. sizinle aynı havayı solumak bile beni iğrendiriyor.
gerçekten öyleydi.bir insan bu kadarmı iki yüzlü olabilirdi.
kapıyı çarpıp sınıftan çıktığımda ağlayarak koşmaya başladım.
nereye gittiğimi bilmiyordum.
sadece koşuyordum.
koştum..
tam dışarı çıkacaktım ki okan tuttu kolumdan. koluma girip tuvalete zütürdü beni.
kendime gelmiştim.
ağlamıştım.
ve erkekliğe tak sürmüştüm.
birine karşı ilk defa olanları ağlayarak anlatmıştım.
ve içimde tarifi olmayan bir rahatlık belirdi.
dışarı çıktığımda mine ay yüzüyle bana bakıyordu.
benim halimse rezaletti.
derse girdiğimde o iki şerefsiz ortalıkta gözükmüyorlardı.ama ben yapacağımı yapmıştım.
o sıra mineden bir mesaj ;
- bu akşam arkadaşlarım dolaşacaklarmış.
benim yine saflığım tutmuştu yine.
+ iyi eğlenceler onlara öylyse * )
meğerse olay farklıymış.
- istersen bizim yurda gelebilirsin.
+ saat kaç gibi müsait olursun ?
diye sordum
- 20.45 gibi filan gel dedi.
o anda yüzümde bir muallak gülüşü belirdi.
akşam onun yanına gittiğimde üzerinde tangasını belli eden tül gibi bişey vardı.ay yüzüne bakmadan çatır çatır gibtim pempe dıbını amua goyim.. ehi ehi -
103.
+412-3 saat orada takıldık, bu, biraz yanımda oturduktan sonra "yüzünü göreyim ya" deyip karşıma geçti, ellerimiz masanın üzerinde birleşik vaziyette, zaten yeterince konuşulmuş "sınavlar" ve "hava durumu muhabbetleri"nden farklı, bize özel şeyler konuştuk.Tümünü Göster
o hava durumu muhabbetleri de fiksdir zaten aq..yapana ayrı tav olurum ama ben de bugün bile hala yaparım yani.. boşuna dememişler "havadan sudan konuşmak" diye *
bir kaç kere yüzünü, saçlarını okşadım, hemen kızarıp bozarıyordu..hem çatlak, hem utangaç sevgilim * muhabbet boyunca bize dışardan bakan birinin göreceği tek şey, birbirini gerçekten seven, şirin bir çift olduğumuzdu.. zira tüm o yoğun duygulara rağmen aramızdaki temasları abartmamıştık. daha ilk günden ne teması zaten demeyin, ilk günden öpüştüğüm, becerdiğim kızlar da oldu.. hepinizin olmuştur, ya da olacaktır..
lakin mine öyle bir kız değildi, zaten ben daha ilk konuşmamızdan beri öyle olmadığını anlamış ve onun sınırlarına kesin olarak saygı duymaya karar vermiştim. eğer canım sürtüşmek, gibişmek isteseydi cerenle takılırdım, mineyle değil..
hava kararmıştı, ciciş kafeden çıktık, zorla hesabı ödedi, kasadaki kafe sahibi kadına şirin şirin gülümseyip, garson olan kızına çıkarken havalı ve pis bir bakış daha attı (deli * ).
acıkmıştık, "pizza yiyelim mi?" dedi.
"bana uyar ;)"
soğuk sokaklarda, birbirimize sokula sokula, tin tin adımlarla pizzacıya doğru ilerlemeye başlamıştık. omuzlarının omuzlarıma her sürtünüşü, üşüyüp kolunu her titretişi, içime tarifsiz bir koruma ve sahiplik duygusu dolduruyor, oracıkta onu sarmalamak, içime, göğsüme, kalbime sokmak istiyordum.. öyle ki, ne kadar sarılsam yetmezdi sanki..
elimi elinden kurtarıp omzuna attım, hafiften tip tip bir bakış atar gibi oldu,
"üşüdün diye sarayım dedim" deyip pişkin pişkin güldüm. hadi hadii dercesine kaş göz oynatıp, kendi kolunu da benim belime attı.."sen de üşümüşsündür"
bu imalarına, kontralarına gerçekten hasta oluyordum beyler..bu kız benim hem kankam, hem sevgilimdi.. gerekirse ablam-annem filan da olabilirdi, o potansiyeli de görmedim değil. biz, sevgiyi ve birbirini geç bulmuş iki sevmeye, sevilmeye aç ruh, nasıl etsek de bu güzel duyguları birbirimize, bazı sınırlara riayet ederek aktarsak diye fırsat kolluyorduk aslında. havanın soğukluğu filan bahaneydi * -
104.
+39 -2http://fizy.com/tr#s/1ah2hyTümünü Göster
ona doğru ilerledim..yalnız ayaklarım külçe gibi olmuş..resmen sürüyorum herde.."kardeşim?" dedi tekrar..
"kardeşim." dedim. yaklaştık..sarıldık..abi kardeş gibi sarıldık..baba oğul gibi sarıldık..can-ciğer gibi sarıldık.."kardeşim... ağzına sıçayım böyle işin..kardeşim.." hönkürmüştüm resmen..hani böyle sinir ve yoğunluk üst üste gelince, ağzınızdan tükürüklü baloncuklar şeklinde çıkar ya cümleler..böyle şelale gibi dökülmeden, anan ölmüş gibi ağlamadan az önce..olur ya hani öyle..
"sus dıbına koyayım" dedi okan.."sus abi..ağzına sıçıcam ben de..ağzına sıçıcam.."
beyler ağlıyoruz..ağlarken de okan bana "abi sus beni de ağlatacaksın" diyor, sanki zaten sesi çatallanmamış, gözlerinin seti yıkılmamış gibi..
ben "aga ağzına sıçarım böyle işin..dıbına koyayım böyle şeyin" deyip duruyorum..bir yandan hıçkırarak..nefeslerim kegib kegib..gırtlağımda bir balgam yumrusu.."ağzına sıçarım böyle işin.."
başını gömdüğü omzumdan ayrıldı yavaşça, kollarımızı saldık..yüzümüzü gözümüzü siliyoruz..pancar gibi olmuşuz..şebeğe dönmüş yüzlerimiz..
"aga tamam valla bak..aşağı inemeyeceğim" diyor bu, güya sanki benim yüzümden ağlıyormuş gibi, ama o benden beter halde aq..
ben sümüğümü çekiyorum içime, tiner çeker gibi..hırsla..kafamı sağa çeviriyorum..tolganın yaşları boşalmış, tırnaklarını kemiriyor, gözlerini sağa sola döndürüyor tavana çeviriyor..kaçıyor..
biraz nefeslendik..çıktım odadan..elimin tersiyle sildim gözyaşlarımdan kalan artıkları..valizinin birini kaptım tek elimle..öbür elimi sırtına attım..indik merdivenlerden..
babasıyla annesi gelmiş..tv salonundalar, yurt müdürüne ve görevlilerine son teşekkürlerini ediyor olmalılar..
yurdun dörtte üçü de oralarda..herkes suskun..
valizini kenarıya koyuyorum..ellerimiz hala birbirimizin sırtında, omzunda..
ben artık ağlamıyorum..daha doğru, göz yaşlarım artık dışa değil, içe akmakta..
bunun babasıyla annesi beni görüyor, babası "ha..tsigalko sen sin herhalde oğlum?" diyor. yarı gülümser, yarı bizim perişan halimizden etkilenmiş..eliyle başımı okşuyor, yanaklarımı iki elinin arasına alıyor..annesi sarılıyor bana..bir şeyler mırıldanıyor..
vedalaşmalar..
bütün dünya etrafımda girdap gibi dönmekte..renkler..duvarlar..resimler..köşedeki atatürklü duvar takvimi..salonun kahverengi peluş koltukları..insanlar..
dışarı çıkıyoruz..
gri megane kapının önünde..babası alıyor valizlerini, bagaja atıyor..
çocuklar, hepimiz dışardayız, kapının önünde..benim üzerimde pijamalar var..ayağımda terlik var..hava eksilerde olmalı..ama ben üşümüyorum..daha doğrusu hissetmiyorum soğuğu..soğuk..soğuk nedir ki?
diğer çocuklar okana allahaısmarladık diyorlar, her biriyle sarılıyor..herkes suskun..suratlar düşük..sigaralar yakılmış..uzaklara bakılarak içiliyor..
en son bana doğru geliyor, kardeşim dediğim adam..kardeşten öte dediğim adam..yediğim yemek, içtiğim su..sıçtığım tak ayrı gitmeyen adam..
sarılıyoruz gene.."hakkını helal et kardeşim.." diyor.."haberleşiriz her türlü" diyor..ben fazla bir şey diyemiyorum.."eyvvallah abi..dikkat et" lafı çıkıyor ağzımdan, programlanmış körbyler gibi..duygu katamıyorum artık sözlerime zira böyle bir duygu yok literatürümde..
bu olayı karşılayacak, tanımlayacak, tamamlayacak bir duygu yok..
ayrılıyoruz tekrar..arabaya biniyor,
bütün yurt elini kaldırıyor.."kal sağlıcaklı" dercesine..omzumda bir el hissediyorum..tolga hemen yanımda..o da terlik-pijama..ellerimizi kaldırıyoruz...
bir kaç saniyenin ardından, içinde, 4 aydır aldığım nefesime ortak, beynimin eril eşi, ruhum can kardeşi, gri bir arabanın içinde köşeyi dönüp gözden kayboluyor..
bir pazar günü..sonsuza kadar..bir daha tamamlaması mümkün olmayacak bir parçayı kaybediyorum hayatımdan..bir yakınım..çok yakınım..fiziken olmasa da, manen ölüyor benim için..onu kaybediyorum... -
105.
+40 -1o taksici benim
-
106.
+39 -1..diyorum ya, sarhoş değilim ama biraz gevşemiş kafam, güzelim yani.. dedim bur bakalım. açtım mesajı,Tümünü Göster
"yaa ben sana dikkat et derken kendim hasta oldum :((. galiba çorbayı sen yapmak zorunda kalacaksın * "
okudum, okan a da gösterdim, lan bana nasıl gireyim diye düşünmek kalmamış bile, zira kız direkt ara pasıyla topu oyuna sokmuş,
"geçmiş olsun canım, çorbalar feda olsun sana ya, kıyamam. nerdesin sen şimdi? hastanede filan değilsin demi??"
biraz yılışkan girdim gördüğünüz gibi, aq hastalanmış, muhtemelen benim yüzümden,en son o soğukta sokaklarda yürüttüm kızı..
bu sefer bu,
"saol * .yok ya öyle ciddi bir şey değil ama işte, sabah kalkamadım yataktan, sonra kızlar baktı, ateşim filan var gibi, gitme dediler, yattım bütün akşam, çengel burun* da kaldı benle sağolsun, emin ellerdeyim yani sorun yok * "
ya tabi ne demezsin.. bütün gün mesajlarıma cevap alamamamın sebebi de o paçoz değildiyse ben de bir şey bilmiyorum. bu arada farkettim de acayip kin gütmüşüm lan kıza, ben de az pekekent değilmişim.. neyse,
hasta hasta o konulara çok da girelim istemedim, benim çılgınlık başka bahara kaldı yani. zaten o da yaptığı o imalı başlangıcın ardından ne dediysem anlamamazlıktan geldi, ya da hastakeyken kafası almamışta olabilirdi..bir sürü ince ayar manevrası yaptım mesajlarda, hiç birini yemedi aq..
sonradan "hadi ben seni yormayayım canım tekrar geçmiş olsun" falan filan gene böyle içinde sosyal mesaj ve espirik* barındıran son bir mesaj daha atıp okan a döndüm. mesajları ona da okumuştum. dedim abi bu kız neden hala böyle yapıyor? acaba ben mi pasif kalıyorum yoksa o mu fazla nazlı.. anlayamadım.
o da "valla evet aslında hala fazla kasıyor gibi, ama sen de çok belli ettin be abi aşık olduğunu, kız biliyor her türlü elinde olduğunu, e azıcık nazını yapacak tabi, onun da keyfi o"
-"haklısın kanka ama elimde değil ki be, o duyguları gizlemek kolay mı aq? mızrak çuvala sığar mı? rol yap desen, onu hiç beceremem zaten..oof of..çekeceğim var galiba benim."
-"olsun sen kendini böyle koyverme olm, bu iş her türlü olacak zaten, bırak o da kızlığını biraz yaşasın işte.. sonradan bunları hatırladığınız gülersiniz halinize, dalga malzemeniz olur ;)"
lan ben bu adamı da harbiden seviyordum ha, yani insanın arkadaşı, dostu olacaksa böyle olmalı aq..senin derdine ortak olmakla yetinmemeli, üstüne bir de moral motivasyon vermeli. bir kez daha o masada onunla oturduğum için kendimi şanslı hissettim, aslan kardeşim benim..
neyse biz epey 50 lik devirip yarım kilo da işedikten sonra yurda doğru yola koyulduk,
birazdan duyacaklarımı ve dönecek muhabbetleri tahmin bile edemezdim, yarı sarsak adımlarla yürürken.. -
107.
+39 -1ders arası oldu,Tümünü Göster
ben benim kızın yanına doğru gittim direkt, etrafta kim var, kim dinliyor diye hiç umursamadan,
"nabersin, nasıldı bayram? şekerlerimi göremiyorum?" falan gibisinden muhabbete girdim..ne utanıcam aq, kim ne diyebilir?
bu sefer bu da, "iyi ya işte, bildiğin gibi" deyip sırıttı. "yaa ben şekerleri unuttum bugün yalnız, dün yerleşme telaşıydı filan derken yorgunluktan uyuya kalmışım kusura bakmaa" deyip dudak büzdü..
ben bu şirinlikler karşısında erirken, beynimin ücra köşelerinden bir ses "oğlum bu kız bir gün erken gelmemiş miydi? (cumartesiden)" diye bir soru yönetti bana, hatta soru da tam benim ağzıma geldi ama vazgeçtim sormaktan.
dedim, "olsun, ya ben seninkileri getirdim, ama bugün işin yoksa bir yerlere gideriz diyecektim, sen de o ara yurda uğrar alırsın madem" diyip göz kırptım. güya kibarca buluşma bahanesi filan yaratmaya çalışıyorum hala,
bu demesin mi, "tsigalko ben bugün gelemicem ya, biraz yatıp dinlenmem lazım, sen şimdi de verebilirsin istersen, ben yarın getiririm"
haydaa... ee hani bütün kurduğum planlar? yazdığım senaryolar? gelemeyeceğim diyor? kutuyu da istediğim gibi veremeyeceğim? hey anasını satayım yaa...
boşuna dememişler, "insan plan yapar, tanrı gülermiş" diye..
epey moralim bozuldu tabi, bu farketti,
"ya ertesi gün buluşuruz söz, cidden bugün gelirsem beni yurda kucağında zütürmek zorunda kalabilirsin" diyip yine sevimli sevimli dudak büzdü..lan tam bir pokemon, tam bir pikaçu yemin ediyorum..bu kadar masumiyet, sevimlilik.. aynı zamanda da böyle bir ciksapalite.. nasıl bir arada olabilir aklım almıyor aq..yanaklarını mıncırasım, burnunu ısırasım geliyor böyle benle gözlerini büyüte büyüte, heyecanlı ses tonuyla cıvıldayarak konuşunca..
"tamam madem ya, aslında kucağında taşıma mevzusu iyiymiş ama, seni yormayalım" diyip sırıttım. bu da güldü, "alemsin" gibisinden hafiften utandırdım da..*
"sen getirdiysen şimdi verebilirsin" dedi tekrar... farkında olmadan, benim planımı iyice tak etmeye, güzel bir buluşma ve teklif bahanemi elimden almaya çalışıyor gibiydi.
"şey, burda değil de, servislere binerken vereyim madem" dedim o kadar ısrarcı olunca, "yok sonra buluşunca vercem" diyemedim aq.
"tamam olur", dedi gene cıvıldayarak. "biz dışarı çıkıcaz gelir misin sen de?" dedi.
"yok" dedim "ben de yorgunum bugün biraz" deyip anlamlı anlamlı güldüm.. ısrar edecek, ya da imaya ortak olacak diye beklerken,
"pekii o zamann" dedi, göz kırpıp sıradan kalktı,ben de sırama doğru köskös ilerliyordum.
tam yerime ilerlerken son anda, kapıdan çıkmalarından önce, buna ve çengel burun kankasına iştirak eden bir adet huur çocuğu daha gördüm..kim olduğunu söylememe gerek var mı dersiniz? -
108.
+40telefon titredi,Tümünü Göster
ne yaptığımı ben de tam bilemeyerekten, tuhaf hislerle mesaj kutumu açtım,
"ya biz de arkadaşlarla kutlucaz, bizim yurttaki kızlardan birinin sınıf arkadaşının evi var, öyle yani bir kaç kişilik karışık bir grubumuz var. ben seni de çağırmayı düşünüyordum ama ne yapalım artıkk sen arkadaşlarınla kutluycakmışsıınn * ))"
karışık grubu okuyunca aklıma malum şeyler geldi koptum aq..
normalde benim bu tabirin üzerine gidip taşak geçen bir mesaj atmam gerekirdi, ama yine çok fazla düşünmeksizin ve hesap yapmaktan uzak bir şekilde,
"e bi çağırmayı deneseydin bari?" yazıp yolladım..
binler size bir şey söyleyeceğim ama takunu çıkarmadan gülün, o mesajı yazıp yolladıktan sonra cevabı beklerken gibimin kalktığını hissettim. *
evet, dalganızı geçtiyseniz devam ediyorum *
neyse.. cevap geldi,
"hımm ee çağırayım o zamaan? gelir misin kii? * "
hemen tuşlara abandım,
oyun başlamıştı,
ve ben, yine bağlayıcılıktan ve aşkın katılığından uzak, sevdiğim tarzda, yani free kurallarla oynayacaktım.. tıpkı lise günlerindeki gibi..
"aslında iyi bir teklif, gelmeyi düşünüyorum ama sanki pek gönülden olmadı, öylesine mi söyledin yoksa kız? yoksa amacın beni tuzağa çekip dalağımı böbreği almak mı?"
daha ilk hamlede istediğimi almıştım,
"ya gel be işte alla allaaa * ) çok kalabalık olmıcak zaten, diğer kızlar filan da iyidir yanii senle de iyi anlaşıyoruz, baya kopıcaz"
-"eh tamam madem bu sefer gerçekliğine inandım * . yarın okulda konuşuruz ne zaman buluşulcağını filan"
-"tamam, önce bi kordon yapalım diyoruz, gece de biraları alıp eve geçerizz"
binler o gece gene uyuyamadım, kendimi sorguya filan da çekmiyordum bu sefer, sadece arada bir tavana bakarken sırıttığımı fark edip kendi kendime "amk delisi, mal mısın oğlum sen, mal mal gülüyon" diye posta koydum.
sabahı böyle ettim, uykusuz,
aşktan mı?
acıdan mı?
hiç sanımıyorum..
okulda cerenle konuştum, bunun arkadaşı olan kızlardan biriyle de tanıştım.. keş, paçoz bişey..
o akşam planda değişiklik olmazsa 4 kız 3 erkek olacağımızı öğrendim (bir tanesi çift).
bu da demektir ki, ceren, paçoz ama çanağı sağlam bir arkadaşı, tipini bilmediğim bir başka kız ve yine bilmediğim bir başka sap ile beraber olacaktım. çifti gibtir edin, onlar muhtemelen odalardan birinde gibişirlerdi zaten..
akşam 4 gibi buluşup biraz kordonda takıldık, ama herkes gelmemiş, o diğer sap, çift, ceren ve ben,
diğer eleman temiz bir çocuğa benziyordu, muhabbeti kurdum. inşaat okuyormuş, adı ya sebahattin ya selahattin, çok da önemli değil zaten gibtir edin..
ama hava it gibi soğuk olduğundan fazla dayanamayıp oradaki kafelerden birine kaçıp eve gitmek üzere diğer gibiklerin iştirakini bekledik,
akşam 7-8 gibi marketin birinden, muhtemelen tamamı heba olacak bir 35 lik, yetmeyeceğini düşündüğüm miktarda bira ve durumu kurtaracak şekilde vişne suyu ile votka almış, eve doğru yürümekteydik,
hava artık tamamen kararmış,
insanlar cicilerini giymiş evden çıkıyor, kutlamaya gitmek üzere,
biz amklar da eve gidiyoruz ellerimizde poşetlerle..
neyse,
evde kızlar daha önceden meze filan hazırlamışlar o üç kız beraber kalıyormuş zaten.. cips , çerez bilmemne de vardı, yani gıda yönünden sıkıntı olmazdı,
benim açımdan tek merak edilen, gecenin sıkıcı bir arkadaş toplantısı mı, yoksa farklı atraksiyonlara sahne olacak çılgınca bir yılbaşı akşamı mı olacağıydı.
umarım ceren huurluk yapıp beni orda züt gibi bırakmazdı..bu düşünceler aklımdayken gecenin gidişatı konusunda ilk sinyali, alınanları tezgaha dizerken ceren in belime dolanan eli verdi..bir yandan tek eliyle güya bana yardım ediyor aq, bir yandan da benim kalçayı çektirip kendininkiyle yanlamasına toslaştırıp kıkırdıyor,
"ya bi rahat dur kızım" diye kalayladım bunu bir yandan gülerek, ensemden saçımı çekip gitti, "biz içersini düzenliyoruz, biraz incin minderler filan" diye de ekledi.
diğer binlerden saf olan odada kızlara yardım ederken öbür çiftin erkeği de hatunuyla daha şimdiden ortalıktan kaybolmuştu aq..
böylece mutfakta ben ve erekte olmuş küçük tsigalko baş başa kalmıştı.
malzemeleri dizer, bardakları ayarlarken bir yandan da kendi kendime soruyordum,
"ne işin var lan senin burda?..sen misin buradaki? yoksa birilerine, bir şeylere kızıp dönüşmeye çalıştığın bir başkası mı?"
ne olursa olsun sürprizlere gebe bir gece diye düşündüm..bir şeyler değişecek,
birileri değişecek,
ben değişeceğim.. -
109.
+37 -2http://fizy.com/tr#s/1agwcb
bilmiyorum bu işin bir saniyesi var mı ama herhalde en çabuk kızarma konusunda giunnes rekorlar kitabını zorlardım diye düşünüyorum.. resmen ateş bastım..
oturduk sıraya ama benim gözlerim hala ayşene bakıyor, sırtı dönük, görmemiş olma ihtimali var ama, gördüyse de benim bunu bir şekilde ona açıklama imkanım yok.. ebru farketti bendeki rahatsızlığı,
"ne oldu ya?" filan dedi, o ara hala kırmızıyım sanırım, güldü sonra, koluma dokundu, önüne döndü tekrar ama hala ince ince gülümsüyor salak..muhtemelen yanlış anladı..anlamak istediği gibi anladı belki de, bilemiyordum.
o ara hoca girdi sınıfa, ama ben bir tak anlamadım tabi ne o dersten ne de bir sonrakilerden, ders arasında yerimden kalkmadım..çakılmış gibiydim, ebru gelmiyor musun filan dedi, yok dedim..hayret tek başına çıktı bu,
ben de yine fırsattan istifade ok gibi fırladım, gittim benimkinin yanına, naber falan filan derken, baktım bunda bir tuhaflık yok, o ara ben de suçluluk pgibolojisiyle fazla gaza gelerek resmen bağıra bağıra " bu akşam bir yerlere gidelim mi?" dedim. tabi bu epey şaşırdı çünkü dediğim gibi, sınıfta gayet resmiydik. biraz yüzüme baktı gözlerini kırpıştıra kırpıştıra, ben yediğim taku anladım tabi, sözsüz bir kuralı ihlal etmiş gibiydim..neyse ki bu "olur tabi" diyerek beni yeniden domatesleşmekten kurtardı.
"yalnız bu akşam kızlarla çıkacağım, yarın çıksak olmaz mı?" dedi, o ara bunun sırasının etrafındaki hatunların hepsi duydu tabi, pis pis gülümsüyorlar, ne var aq? sanki ayıp bir şey var..neyse, tamam dedim ben de, canıma minnet.
salak salak gülümseyerek ayrıldım sırasından, artık o yanındaki zilliler ne muhabbet döndürdüler arkamdan allah bilir, sıraya doğru bir yöneldim ki ebru da çoktan gelmiş oturuyor, neredeyse ders başlayacakmış gene, zaman nasıl geçmiş onunlayken, farkında değilim..harbiden seviyorum ben bu kızı beyler..ciddi anlamda aşığım..fena halde.. -
110.
+38 -1ertesi sabah gene okul vardı malum,
1-2 saat anca uyumuştum ama gelin görün ki aşık olma halinin verdiği enerji ve dinamizim sayesinde bu o kadar da sorun teşkil etmiyordu. bu adrenalinden ve dopaminden yoksun bir insan benim uyuduğum uykuyla ayakta bile duramazdı çoğu zaman.
neyse sınıfa girdim, baktım ayşen daha gelmemiş, sonra bir da baktım ki, o da ne? ebru hanım her zaman benim için ayırdığı yerde sınıftaki başka bir elemanla beraber oturmuş, fısır fısır konuşuyor bir yandan da..
yan yan güldüm, pff.. çocuk oyunları.
bu sefer ben de cam kenarından bir sıraya yöneldim, bakarsınız ayşen in önüne arkasına filan denk gelirim gibisinden.
bekle bekle, sınıf doldu, kız gelmez... saftirik elemanlardan biri yaklaşıp "kardeş boş mu?" gibisinde bir şeyler geveledi..e benim moralim taban yapmış durumda zaten, boş-oturabilirsin gibisinden kafa salladım.
hoca geldi, ayşen hala yok.. dedim bir mesaj atayım bakalım. mesaj attım, cevap da yok?
o gün bomtak geçti aq..
benim sıfatı gören okan geldi, dedi olm hayırdır lan? kız bir gün okula gelmedi diye bayrakları yarıya indirdin, ben sizin işin olmadığını filan düşünemiyorum bile, allah korusun, camdan mamdan atarsın sen kendini..
"ağzını hayra, zütünü bayıra aç okan" dedim, başladı gülmeye, o gülünce bende güldüm.."bu akşam gidip içelim mi?" dedim. konuşmaya ihtiyacım var.
olur dedi, geç bile kaldın olm, ben diyecektim artık.
neyse o akşam çıktık biz dışarı, benim gözüm paso telefonda.. hala mesaj yok. 2-3 tuborgu devirdik bununla, o anlatıyor, ben anlatıyorum filan..
"iyi ki varsın kardeşim" dedim. "iyi bulduk birbirimizi"..
"aynen kanka aynen.. diyorum ya sen artık şu ayşen işini kafana takma, olacak o canım çok belli yani"
"ama çok uzadı be abi?".."bir buçuk aydır iki arpa boyu yol aldık?"
"e olum burası lise mi? artık o şıpsevdiler geride, kaldı.. hatun demek ki ciddi düşünüyor seni, e sen de zaten kör kötük aşıksın. biraz daha sabırlı olman lazım sadece"
"doğru söylüyorsun kardeşim, umarım öyledir, öyle olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum"
biz böyle devam ederken benim benim telefon yandı, söndü.. saatlerdir beklediğim mesaj sonunda gelmişti, telefonu elime aldım,
kafam da hafif çakırkeyif, aslında tam da moda girmişim.. ulan dedim.. yapsam mı bir çılgınlık?? -
111.
+38 -1cümbür cemaat doluştuk mekana, içerde de epey insan var, bekleme koltukları filan hep dolu, biz öyle görünce dedik lan bilet bulabilsek bari,
neyse parayı ayarlıyoruz, doluştuk gişenin önüne, kadın da baktı gülüyor bizim tiplere böyle atkılı bereli, kırmızı burunlu yanaklı oğlan-kız karışık, yeni ünili bir tayfa.. yani dışardan bakınca epey sevimli ve sempatik gözüküyor olmalıyız..
gene böyle her kafadan bir ses, erkekler espiri yapıyor, kızlar gülüşüyorlar, çok cıvıl cıvılız, ortam sıcacık..ne yalan diyeyim ben bile biraz üzerimden attım o ölü toprağını, nilay yanıma geldi, onla lak lak ediyoruz, okan yanımda,
neyse biletler alındı, seansa 10 dakika filan var, epey dolu salon izleyecek gibiyiz,
biraz daha yan tarafa geçelim dedik öyle orta yerde, dükkan önüne çekmiş tır gibi gişenin önünü kapamayalım diye..
yana doğru yürüyoruz o ara okan acayip hareketler yapmaya başladı, bildiğin point guard a perde hazırlayan uzun gibi, yardım savunmasına gelen small forvet gibi (iyi basket oynarım bu arada, oradan da mevzular çıkacak) , kademeye giren sağ bek gibi aq..böyle bi önüme geçme çabası filan, ayağıma bastı o ara, dedim "lan napıyon, sakin ol" aq ilk defa mı geliyon sinema salonuna, hafiften kızdım da, çünkü canım baya yandı botla ayağıma basınca,
neyse, bu bir şey demedi, ama gene böyle bir parselleme çabalarında, ne oluyor bilmem ne derken beyler,
gişenin tam girişin karşısında olduğunu düşünün, oradan sola kırmıştık biz, o vaziyette tren misali ilerlerken, ben de kafamı sola, yani yol tarafına doğru çevirivermişim..şu okanının deminden beri alan savunması yaptığı yöne doğru..
onları gördüm..yan yana,
ve baş başa,
aynı bekleme koltuğunda (kırmızı sahte deri koltuklar)
diz dizeler,
onun gözlerinde yine benim en çok hoşuma giden "mavi göz farı" üzerinde siyah beyaz, zebramsı desenli montu, kafasında ona uygun beresi.. ellerinde parmakları kegib eldiven..
ozan ve ayşen.. aynı koltukta, aynı gün, bizimle aynı seansı beklemekteler... -
112.
+39http://fizy.com/tr#s/1ah643Tümünü Göster
gözlerimin yaşardığını hissetmiştim,
yüzüm resmen alev alev yanıyordu..suratımın ortasına osmanlı tokadı yesem, belki anca o kadar yanardı canım..
tamam..alışıyorsunuz beyler, kabulleniyorsunuz bir yerde.. ama olmaz ki? böyle gözüne sokarcasına, zorunda mıyım ben onların aşk cıvıltılarını görmeye? zorunda mıydı kaderim, kalbinden deşilmiş bedenimi, achilles in hector a yaptığı gibi yerlerde sürüklemeye?
derin nefes ala ala, zorlukla kendimi toparladım..bir kaç metre önümde ki ebrunun dalgalı kahverengi saçları nihayet artık bulanık görünmemeye başlamıştı ki, sınıfa başka insanlar da geldiler ve beni o ölümcül üçkenin yalnız bir köşesi olmaktan kurtardılar..
onları o şekilde görüşüm,
ebrunun bana attığı o küçümser bakış..
sakinleşip kafamı toparladığımda bir karar aldım..dersmiş, sınavmış, notlara göz gezdirmeymiş filan yalan olmuştu zaten..
evet,
bir karar,
özgüvenimi geri kazandıracak,
beni düştüğüm yerden kaldıracak,
dostu düşmana, reddedene, reddedilene, kendimi gösterecek,
berin düştüğüm bataklıktan belki bir süreliğine de olsa kurtaracak bir karar,
ne yapıp edip mine yi tavlamalıydım..
anlaşıldı..başka türlü çıkmayacaktı bu aşkın acısı..
belki de, kendi üzüntülerimi başkalarını üzerek silmem gerekiyordu üzerinden..
kendiminkinin acısını unutmak için başka ruhlar acıtmak,
başka kalpler kırmak..
başka gözleri ağlatmak..
ya da kim bilir..belki de bu şekilde bulacaktım aradığım ebedi mutluluğu?
kimseyi üzmek zorunda filan da kalmayacaktım..
herkes kendi mutlu olduğu insana kavuşmuş olurdu belki de..
ama denemeden bilemezdim..
ve diyorum ya..
ne pahasına olursa olsun mine yi düşürmek zorundaydım kollarımın arasına..
rahattım, çünkü sanki daha fazla kaybedeceğim bir şey yokmuş gibi geldi.
ve yine o an, aklımın köşesindeki "ya o da olmazsa?" sorusunun cevabına karşılık gelecek şekilde, "intihar eden insanları artık anlayabiliyorum.." diye mırıldanmıştım.
gözlerimi tekrar sınıfa çevirdiğimde nilayın kapı önünde birileyle lak lak ettiğini gördüm,
evet..hedefe giden kutsal yoldaki sadık destekçim olacaktı..bunu yapmaya istekli gibi görünüyordu..ama peki ya hazır mıydı?
sonrasında, her iki taraf adına da yaşanabilecek acılardan sorumluluk almayı göze alabilecek miydi?
yoksa o gece, biraz da beni kızdırmak için bilerek mi o "çöpçatan kız" ayaklarına mı yatmıştı?
hepsini bir bir görecektim bakalım..bu savaş daha bitmemişti, kazanılması gereken bir gurur, onarılması gereken bir ruh vardı hala,
.
.
benim ruhum..benim gururum.. -
113.
+37 -1şarkılara devam,
http://fizy.com/tr#s/1ahh5f
gittik, oturduk içerde bir yere, tabi gene her taraf fosur fosur sigara dumanı, bu normalde tek tük içer ama benleyken içmiyor rahatsız olduğumu bildiği için,
"bir şey istiyor musun?" dedim hıyar hıyar, yoo filan dedi, bir önceki arada yedim bilmem ne diye geçiştirdi, ama ben muhabbet kuru kuru gitmez diye düşünüp buna da çay-kek filan aldım geldim masaya..
bu her zaman ki gibi oturmuş koyun koyun beni süzüyor,
beyler inanamazsınız ama kızla en az 8-10 kere böyle masada bir saate yakın zaman geçirmişimdir, söylediklerinden toplasanız 10 dakikalık konuşma çıkmaz aq, paso öküz trene bakar gibi bakışıyoruz, öyle geçiyor zaman..çok sinir bozucu bir durum.
ama o gün biraz konuşturmaya kararlıyım tabi bunu,
ee dedim, "nasıl gidiyor?" okula alıştın artık herhalde..
iyi falan filan dedi, kısa kesti cevapları, sanki hipnotize olmuş gibi beni izlemeye devam etti irice gözleri..
"diğer çocuklarla niye takılmıyorsun?" diye direkt bodoslama girdim ben de bu sefer "ben sigara mevzusundan dolayı seyrekleştirdim dolaşmayı, sen niye gitmiyorsun ki?" dedim. evet şimdi böyle yazarken de çok ağır öküzlük yaptığım net şekilde belli oluyor ama çok sinir oldum beyler yani, artık tahammül edemiyorum o koyunluğuna..
bu sefer bu biraz sersemledi ben direkt öyle sorunca, "gideyim mi?" filan dedi gülümsemeye çalışarak, işi gırgıra almaya çalışıyor ama benim surat mahkeme duvarı gibi..
"yoo dedim, oradan o sonucu nasıl çıkardın anlamadım ama * ben sadece soruyorum, cidden yani, niye onlarla muhabbeti kestin?"
bu baktı kıvıramayacak, "ya ne bileyim, onların muhabbeti sarmıyor beni, senle daha huzurluyum, sen değil misin?" dedi, aklınca beni köşeye sıkıştıracak.
ben saldırmaya devam ettim, "valla bence huzurun da bir yerden sonrası bayıyor, ebru, bilmem farkında mısın ama biz hemen hemen tüm günümüzü beraber geçiriyoruz ancak hiç bir şey paylaşamıyoruz, ben daha senin hakkında hiç bir şey bilmiyorum desem yeridir, keza sen de öyle. bu şekilde manzara seyreden gibi birbirimizi seyretmemizden nasıl huzur buluyorsun ben anlayamadım, şahsen bu beni huzursuz ediyor"
ses tonumun da pek dostane olmadığını ekleyince, ister istemez epey ağır konuşmuşum.. -
114.
+36 -2bu epey sersemledi ben öyle hırçın hırçın konuşunca,Tümünü Göster
bir kaç saniye sağa sola bakındı, sanki görünmez birilerinden akıl ister gibiydi..ben de o ara onu izledim, ilk kez farklı bir gözle bakmayı denedim..
ebru.. kumral dalgalı saçları olan, irice kahverengi gözlü, güzel yüzlü, düzgün fizikli, iyi giyimli.. hoş kız, bugün izmir alsancak a ya da istanbul taksime çıktığınızda benzerlerini görebileceğiniz tarzda, gerçekten hoş, ama beni çeken ekstra, karakteristik bir özelliği olmayan bir kız.
ayrıca en başta da farkettiğim gibi, bütün o tiki ve havalı olmayan çalışan halinin altında aslında iyi ve masumane bir kız, biraz safca bile denebilir. ama tabi bunu kesinlikle inkar eden, daha doğrusu etmeye çalışan bir yapıda..
neyse bu durdu durdu, sonra "eh, iyi paylaşalım o zaman?" deyip gülümsedi, biraz buruk bir ifadeyle.
oha aq, onca laf etmiş, onca imadan bulunmuştum ama kız hala işi yumuşatmaya çalışıyordu. ben buna konuşurken tabi sadece o 1-2 cümleyi söylemedim, en az 2-3 dakika boyunca çemkirdim kıza, hatta bunu ses tonum ve el kol hareketlerimle de epey güçlendirmiş olmalıyım ama malum tabi hepsini hatırlayamıyorum dediklerimin, 7-8 sene olmuş aq nerden baksan..
bu benim onca agresifliğime rağmen yine de alttan alınca ben de sakinleştim bu sefer.. daha normal konuşmaya başladım, tanımaya yönelik bir kaç kritik soru sordum, çekinmeden cevap verdi..o öğle arası ebru hanımla ilk kez o denli açık ve net konuşabilmiş, biraz da olsa birbirimizi tanıyabilmiştik..
masadan kalktık, gidiyoruz, normalde ifadesiz olan yüzü bu sefer epey canlı, gülümsemeye hazır, bana döndü yine, "ya tsigalko ben ilk zamanlar aslında epey konuşmaya çalışmıştım ama sen çok soğuk geldin bana, ne bileyim, kendimce komiklikler filan bile yaptım ama sen o kadar sert durunca ben de demek ki bu çocukla arkadaş olmak için böyle yapmak lazım deyip kendimi kastım, aslında hiç de o ilk izlenimimdeki gibi soğuk değilmişsin"
beyler okul ve iş yaşamım boyunca bu "hiç de göründüğün gibi soğuk değilmişsin" lafını pek çok kez daha duymuşumdur. aslında hakkaten de cana yakın bir binim, hatta samimi olduklarımla bariz cıvıdığım bile olur bazen ama demek ki biraz da mizaçla alakalı..
artı bir de benim gözümünü ayşenden başkasını görmeme olayı var o zaman tabi, inanın ebrunun ağzından ne çıkmış, ne demiş ne etmiş hiç gözümün önünde bile değildi yani..
biz bunla dersin başlamasına yakın girdik sınıfa, neredeyse geç kalacakmışız, o ara bu elini omzuma filan koydu, sıramıza doğru gidiyoruz,ben alışkanlık olduğu üzere gayri ihtiyari cam kenarına doğru bir baktım ki, başımdan aşşağıya kaynar sular döküldü aq..
nasıl öyle dalmışım bilmiyorum lan, resmen gülüşe gülüşe kol kola sınıfa girdik kızla, o ara ya ayşen gördüyse? ya yanlış anladıysa.. -
115.
+37 -1son şarkımızı ve son iki partımızı paylaşıp gidicem..
http://fizy.com/tr#s/1d78il
"seni ezmeye çalıştığım kısım hariç genelde doğru düşünmüşsün ebrucum*. ben seni neden ezmek isteyeyim ki? kaldı ki istesem bile bunu yapabileceğimden şüpheliyim,malum sen gayet kendine güveni olan aklı yerinde, eli ayağı düzgün bir kızsın sonuçta. kimseye tahammül etmek zorunda değilsin, kimseye de kendini ezdirmezsin.
senin yalnızlığının türü nedir bilmiyorum, o konuda bir şey diyemem. bana gelince, evet benim bu sınıfta takılmaktan keyif aldığım tek insan sen değilsin, başkalarıyla da mutlu zaman geçirebiliyorum. gönül ister ki sen de böyle yapabilsen. o zaman benim de üzerimdeki baskıyı azaltmış olursun belki biraz?! gerçi bilmiyorum belki de öyle bir baskı kurduğun filan da yoktur, ben kendi kendime gelin güvey olmuş olabilirim. sonuçta sen kimseden çekinmeyen, hatta insanların çekinmesi gereken, rüzgar gibi esen, şimşek gibi çakan bir hatunsun, kendini kaptıran benimdir belki de?? değil mi?
neyse ya, umarım sorunların çözülebilecek boyuttadır, yoksa biliyorsun 4 sene geçmez bu şekilde, senin adına üzüldüm canım.
sana da iyi geceler, başarılar"
ironiyse ironi, taşaksa taşak.. tsigalkonun iyi niyetini suistimal etmeyeceksin arkadaşım..
o gece gene uyuyamadım anasını satayım.
hani reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ya, o hesap.. ayşen yetmezmiş gibi ebru da girmişti beynimi içine. kendisine karşı en ufak bir his beslemiyor olsam bile, yine de oradaydı işte..gözlerini dikmiş, soran gözlerle bakıyordu yüzüme yüzüme.. -
116.
+37 -1bu gecenin son iki partı olsun arkadaşlar,Tümünü Göster
http://fizy.com/tr#s/124hlk
gece, ummadığım şekilde rahat geçmişti..elbette beni rahatsız eden bir takım noktalar kalmıştı içimde ama ben çok daha kötüsüne hazırdım, bu şekilde kurtarmak hoşuma bile gitmişti.
elemanlardan 2 si başka yönlere dağıldı, biri elif i evine bırakacak, merve ile mine aynı yurttalarmış, onları da ben ve zerzevat bırakıcaz, sonra o nereye giderse gitsin aq bana ne..
bölünürken vedalaştık, herkesin ortak dileği ve temennisi (ki bence tamamen zorlama ve yalan) bir daha görüşmekten, hatta daha kalabalık olmaktan yana..ne var aq sanki kervan mı basıcaz? daha kalabalık olsan ne, az olsan ne..
mine'lerin yurda doğru ilerlerken, biz biraz önden gidiyoruz yine (uçaraktan..ikimizde çok hızlı yürüyoruz malum). bu sordu usulca,
"nasıl çocuklar?" bu sevimli sorucuk ve "lütfen kötülmee" diye yalvaran tatlı bakışlar karşısında zaten kötü bir cevap veremezdim,
"iyiler ya, fatih filan..necati epey artist"
-"öyledir o * "
-"merve, elif, hoş kızlar onlar da, zaten senin çevrenin kötü olmasını bekleyemezdi ;)"
-"hımm..şimdi bu, iltifat mıı? yoksa ince bir ayar mı var acabaa * "
-"ikisi de değil, olanı söylüyorum bitanem..senin iltifatlara ihtiyacın yok * "
burnuma tıklayıp,
-"çok fenasın sen * "
kızları yurda bıraktık, bu sefer mineyi ben öptüm, geçen sefer beni öptüğü yerden..tam yanağıyla dudağının birleştiği, o küçük çukurun, kavisin olduğu, et tatlı yerden..bakalım bana yaptığın sana yapılınca nasıl oluyormuş küçük hanım *
beklediğim etkiyi almıştım, burun delikleri bir an genişleyip daralmış..yüzüne "obaa ne oluyoz yeauw" tarzı bir şaşkın gülümseme gelmiş, gözleri daha parlamıştı.. yanakları, soğuğun etkisinden farklı bir tonla pembeleşirken, bu genel konuşup,
"ee.. hadi size iyi geceler çocuklar" deyip, merveyle omuz omuza girerek ve kesinlikle duyabileceğimiz kıkırtılarla yurdun kapısından geçip içeride gözden kayboldular..
derin bir nefes alıp içimden kendime aferin çektim... aferin oğlum! işte böyle..
arkamı döndüm, hıyar fatih beni bekliyor,
"gidelim mi abi?" dedi..yok fatih, sen gazete mazete ne bulursan getir, serelim şuraya, burada yatıcaz bu gece..e tabi sen beni tanımıyorsun, ben devamlı böyle takılıyorum, kolay mı mine yi elde tutmak?... gidicez tabi dıbına koduğumun...
"gidelim" dedim..
bu salak bir iki şey daha sordu, kısa cevaplarla geçiştirdim. pek fazla konuşmadım, 5 dakika sonra da , evi varmış, o yöne doğru ayrıldı benden, öylesine bir vedalaştık..
fatih, tamam zararsız filandı ama, dediğim gibi, her an bir mallık yapabilitesi var..her an için patlamaya hazır bir bomba gibi yani,
dikkat çekmek, cool olmak, ortama girmek için ummadığınız her türlü absürdlüğü bekleyebileceğiniz bir tip..dikkat çekicem diye adam bile öldürür lan böyle mallar..
neyse..
niye coştuysam bu kadar, gece gece..
velhasıl kelam, sosyolojik dojazı yüksek bu gecenin ardından nihayet yurduma dönmüş, yeni odamda, tolgayla ışıkları söndürüp sabaha kadar kritiğimizi yapmıştık.
tipleri de aynen size tarif ettiğim gibi (tabi o zaman daha ayrıntılı şekilde) anlattım buna da, bütün gece deliler gibi güle uluya bir hal olduk aq..
"aga elifi bana yapalım madem" dedi puştluk olsun diye,
ben de "yok lan senin ki belli olm, sen rahat ol dedim" küfrü bastı, ben de yine kahkahayı tabi..
özetle..evet güzel bir geceydi, ama,
yarın gene okul var..yine görmek istemediğim suratları görmek var,görmek istediklerini görememek var... dııırıııtt dııırıııtt lanet olsun bu hayat,lanet olsun bu sevgim.. -
117.
+38http://fizy.com/tr#s/3jyx7fTümünü Göster
harika bir hafta sonunu geride bırakmıştım..ilişkimiz ise uzun vadede dolu dizgin bir hal almıştı..
pazar günü mineyle buluşmuş, beni giberttiği mekanın, tam da giberttiği masasında (tanıdık eleman daha girişte bizi el ele görünce anında gülümseyip göz kırpmış,sevincime ortak olmuştu..o çocuğu daha sonra yemeğe filan zütürdüm ben de jest olarak..aramız epey iyi oldu..ve bu dostluk da 3. yılımda yaşayacağım bazı aksiyonlara bir nevi tohum olmuş oldu, mini spoilerimiz olsun ;) ), bu kez iki diplomat gibi, gayet ciddi, konuyu benim bir hastalığımmış, yarammış gibi görerek konuştuk.
bir ara konuşma epey derinleşti ve benim geçen partlarda hayıflandığım "yanımda olması gerekirdi" olayına bu kez kendisi geldi, bir nevi hatasını anlar gibi oldu..gözleri doldu..özürler peş peşe geldi..sözler verildi..
mine ile artık bu sorunun, en azından o kısmını aşmayı başarmış, el ele, epey iyi bir yol katetmiş, oldukça yüksek engellerden birlikte atlamıştık..
ilişkimiz dolu dizgin devam ederken, biz de artık buluşmalarımızın yarısına yakınını öpüşe koklaşa geçirmeye başlamıştık..bana "sen dudaklarına ne sürüyorsun ya?" diye sormuştu..
ben şaşırıp, "ne..ne sürüyorum ya, bir şey sürdüğüm yok * " demiştim salak salak..
"bilmem..bende bağımlılık yaptılar daa..bir numara olmasın dedim" diye kahkahayı patlatıp bir daha yumuldu üzerime..
biz,
liseli aşıklar gibi, kah çocuksu, kah ateşli, kah ciddi, kah gülmekten karnımız ağrıyasıya..artık, zaten çok fazla olan ortak noktalarımızı dibine kadar yaşamaya başlamıştık... adeta aramızda yeni bir dil yaratmıştık, paylaştığımız anılar ve önceden yapılmış esprilere dayalı..bazen muhabbet öyle bir hal alıyordu ki, dışardan duyan, "ne diyor la bu uzaylılar" derdi her halde..ama biz birbirimizi anlıyorduk..o öpüşmeler, minik sevişmelerse kaymağın üzerine bal oluyordu..ballı kaymak..doyamıyorduk birbirimizle geçirdiğimiz saniyelere, her an bir öncekinden daha tatlı geliyordu..her lokma bir öncekinden daha tatlı..
sinemada sıkıcı bir filme, söz de bilmeyerek, ama aynı gizli niyetlerimizle girmiş, koltuğumuzun arkasında kimsenin de olmayışından istifade, her zamankinden biraz ileri gitmiştik..
ileri gittik dediysem..dudaklara, bu kez ellerimiz de eşlik etti işte biraz..ben onun göğüslerini, baldırlarını, kalçasını biraz daha yakından tanırken, o zaten aşina olduğu belimde, göğsümde ve göbeğimde fazladan, ekstra detaylı keşif yapmıştı..sinemadan bir çıktık, ikimizde kıpkırmızı, nefes nefeseyiz..
o kısımları 31 malzemesi yapmak istemiyorum çünkü minenin anısına hala biraz da olsa saygım var (ki bence o öpüşme sahnelerinde bile çavuşunu yoklayanlar olmuştur, siz değil tabi, dışardan okuyan üyeliksiz totoşlar filan :p) ve zaten ilerde bunun için yeterince malzeme çıkacak... bu iyi bir şey mi, (hala) bilemiyorum..
şimdi biraz geriye sarıp, o hafta sonunun peşi sıra gelen salı gününe gidelim..oldukça çekişmeli bir basket maçı beni bekliyor..dahası, bu kez oldukça özel bir seyircim de tribünde ;).. -
118.
+19 -19http://fizy.com/tr#s/1aijbeTümünü Göster
..banka oturduk. az önce nispeten solgun olan yüzü biraz renklendi..
özür dileyeceğimi düşüyor olmalı..güzel bir özür..bizim bankımızda..
aşkımızın hikayesi bir sayfayı daha dolduracak, koşusunda bir engeli daha atlayacak sanıyor..
bir süre öyle oturduk..o zaten konuşmuyor, ben de nasıl söze gireceğimi aklımdan geçiriyorum, çünkü o ana kadar ne diyeceğimi hiç düşünmemişim zira şeytan kendinden gayet emin..birazdan kendisini bağlayan zincirleri parçalayacak ve sonsuza kadar özgür olacak.
"..mine..neredeyse 3 aydır beraberiz..bir şekilde bir şeyler yaşadık..bir şeyler paylaştık..güzel zamanlarımız oldu, kötü zamanlarımız da oldu.."
tepkisini ölçmek için yüzüne baktım zira o ana kadar yere bakarak konuşuyordum, sanki ayna karşısında prova yapar gibi de bir halim vardı; sahnedeki rolümü ezberliyordum.
söylediklerime anlam verememişti ama beklentisi artmış gibi göründü bana...
"... başta iyi gidiyordu benim açımdan, yeni ve kafama uygun birini tanıyordum..tabi bunun karşı cinsten olması olayın arkadaşlıktan öte boyutlara da taşınabileceğini getirdi aklıma..bir nevi şeytan dürttü diyelim.."
"neden anlatıyorsun bunları?" diye sordu nihayet,
"..mine..dediğim gibi, başlangıçta her şey güzeldi..epey de öyle devam etti ama..ben..henüz hayatını iki kişilik yaşayabilecek kapasitede miyim? sanmıyorum... yani, sen de farketmişsindir..son zamanlarda tavırlarımda, benim kesinlikle istemediğim ama resmen otomatik olarak gerçekleşen değişimler olmaya başladı.."
gözlerim yine yerde vaziyette konuşmuştum..son sözlerimi söylemeden önce, biraz gözlerimin dolduğunu hissettim..aslında aklımda ağlamak vb. şeyler yoktu... sadece sahnem için uygun gözükmem gerekiyordu..rolümü iyi yapmalıydım,
ve gözlerimi yukarı kaldırıp güzel yüzüne baktım..bu son sözleri söylerken yüzüne bakmalıydım evet..en azından bunu hak ediyordu..
aslına bakarsanız çok daha fazlasını hak ediyordu..benden de fazlasını..sorun onda değil, bendeydi..o daha iyilerine layıktı..
şaka gibi değil mi?..kızlar tarafından söylendiğinde dalga geçtiğimiz ve inanmadığımız bu klagib cümleler, tam da bu anda benim de aklıma gelmişti..demek ki insan pgibolojisi, ister istemez bu yöne giriyordu, terk etme ve reddetme öncesi durumlarda...
yüzüne bakarak konuşmayı sürdürdüm, o ise sözlerimin gidişatından, olayın sonunu anlamaya başlamış gibiydi..tamamen donmuş bir ifadeyle beni izliyordu;
"..mine,ben... yoruluyorum... ve..bunun sonucunda seni daha da çok kırmaktan korkuyorum..şimdiden başladım bile baksana... yürütemiyorum... çok..çok özür dilerim... (burada göz yaşlarım da olaya görsellik katacak şekilde boşalıyorlar)... bir..süre... bir süre ara verelim.."
daha cümlemi yeni bitirmiştim ki banktan elektrik şoku yemiş gibi kalktı, dim dik, kaskatı bir şekilde, ona özgü o uzun, sert adımlarıyla koşarcasına yürümeye başladı..
ayrılık sözcüklerini söyleyen ben..giden ise her seferki gibi o olmuştu..ama bu kez dönemeyeceğini, dönse bile aradığı adamı bulamayacağını bilerek..
gidişini, sırtını, omuzlarını, hafif ilk bahar esintisiyle dalgalanan ince telli altın sarısı saçlarını izledim..sevdiğim, sevdiğimi sandığım..sevdiğime kendimi inandırmak için gecelerimi, günlerimi kendimle savaşla harcadığım kadın... gidiyordu..
başımı ellerimin arasına aldım, göz yaşlarımı yüzümden temizledim... beynimi bir yarısı "ne yaptın sen? allah kahretsin, sen ne yaptın??" ama bir başka düşünce, en az onun kadar kuvvetli başka bir ses bastırdı onu "ne olacaktı ya? daha fazla uzatsaydı da daha mı kötü olsaydı sonu?bu ilişkinin sonu yoktu..yok!"
doğru..evet..işte bahanem de oluşuvermişti... öteki ben, işini gayet iyi yapıyordu beyler..taktir etmek gerek. eğer ben daha fazla çabalasam, daha fazla uzatsam, muhtemelen o süreç boyunca onu daha fazla kıracak, üzecek ve nihayetinde kaçınılmaz bir sonla, ondan ayrılırken daha da çok acıtacaktım..
ayağa kalktım..
artık yalnız bir adam olduğumu farkederek ve bu şehre geldiğimden beri ilk defa kalbimin boş olduğunu hissederek yürümeye başladım..ayaklarımı serbest bıraktım ve az önce minenin gözden kaybolduğu yönün tam aksi yönde savrulmaya başladım.. -
119.
+35 -2neyse bin reserve alalım
edit:buralar baya değerlenmiş ileri görüşlülük var bende amk
2 sene sonra gelen edit:kimse giblemiyodu bu adamı amk hatırladım öylesine rezerve aldıydım üzülmüştüm almış zütürmüş bin -
120.
+37http://fizy.com/tr#s/1agmjmTümünü Göster
şimdi, burada normal ve aşık bir erkeğin, bu gün tartıştığı ve pek de iyi bitiremediği bir yazışmanın ardında, sevdiceğine yapıcı hatta özür içerikli bir mesaj atması gerekir.
ama söz konusu olan gib kafalı bir post-ergen ise *, o mesajın içeriği de, atıldığı kişi de farklı olacaktı elbette..
hem ceren e, hem de ebruya aynı mesajı attım, ebru için biraz manidar olacaktı bu,
"uyudun mu?"
eh, biraz eğlenmek ve oyalanmak benim de hakkımdı, öyle değil mi? herhalde kendimi, böyle yaparak ayşen e acı verdiğime ya da kıskandırdığıma inandırmış olmalıydım, ama gelin görün ki haberi bile yoktu malum ve asla olmadı da, bir nevi tavşan-dağ meselesi.
fazla geçmeden telefon titredi,
ceren yazmış,
"yok canım yaa, kızlarla takılıyoruz hala, seni de uyku tutmadı galibaa, öyle yorgunum diye gelmezsen tabi uyuyamazsın sonra * "
yöh aq..bir yaz bin dinle,
tam ben de buna yavşakça bir mesaj yazmaya başlamıştım ki, telefon bir daha titredi, ebru diye düşündüm. mesajımı bitirip dönmeye karar verdim,
bir şey daha saçmaladım işte, evet aslında çıkabilirmişiz falan filan diye, ama dalga amaçlı yani, hani yalandan "keşke" der gibi.
sonra gelen mesaja baktım, ebru yazmış tahmin ettiğim gibi,
"hayırdır sevgilinle kavga mı ettin?"
bu kız nasıl beceriyordu bilmiyorum ama resmen küfür kullanmadan küfredebiliyordu bana, aslında haksız da sayılmazdı, defalarca itin zütüne soktuğum düşünülürse, az bile yapıyordu. hiç cevap bile atmayıp uyumuş ayağına yatsa yeriydi..
ben de oyunu kurallarına göre oynamaya karar verip buna,
"sen kavga mı etmiştin o zaman?" yazdım, kendi mesajını hatırlatma maksadıyla.
aradan biraz daha zaman geçti, telefon titredi, ebru,
"tsigalko bey, gecenin bir yarısında bana mesaj atıyor..vay be, bu günleri de görecek miydik?"
acayip sinir olmuştum, gene ayarı vermek farz olmuştu,
tam o ara telefon bir daha titredi, amk cereni resmen emoca roman yazmıştı gene, 3-4 mesaj uzunluğunda vardı sanırım, sadece başında bir sürü gülücük koyup "pishhllqqq" yazdığını hatırlayabilirim, valla şu an onu hatırlamak için beynimi kastıramayacağım.
ama olay şu ki, her zaman olduğu gibi, tipik insan pgibolojisi devreye girmiş ve benim üzeme düşene değil, umursamaz görünene yönlenmemi sağlamıştı, yani 2 cümleme karşılık paragraf yazan ceren yerine, tek cümleyle ayar veren ebruya..
ceren den önce buna yazacaktım zira, laflarımı hazırlamıştım,
"kızım bak, derdin ne bilmiyorum ama son zamanlarda hele ki bugün, inanılmaz şekilde itici hareketlere girdin bunu söyleyeyim sana,
zaten bu konuda konuşalım diye mesaj atmıştım ama gene nerenle yorumladıysan artık, olayı abuks ubuk bir havaya sokmayı başardın. ama kabahat bende, konuya kibarca, adam gibi mesajlarla girmeye çalışıyorum, direkt yazmıyorum ""aklını başına al"" diye. öylesini hak ediyorsun sen, hak ettiğini vereyim,
ebru çok sinirime dokunmaya başladın haberin olsun, erkek değilsin, senle kavga edecek halim yok, ama bir daha selamımı bile alamazsın bunu net söyleyeyim böyle devam edersen. haa "çok da umrumda sanki" diyorsan, aynen devam edebilirsin ama ben hiç bir şey kaybetmem güzelim, bir kaybın kazancın var mı yok mu sen düşün, taşın ondan sonra da hareketlerine çeki düzen var..bu benden sana son bir "arkadaş" tavsiyesi..
ben bunu yazarken o kadar kasmışım ki, artık 10 dakka damı yazdım 15 dakkada mı, o ara iki kere daha telefon titredi,
biri cerenden, biri ebrudan olmak üzere iki mesaj daha gelmiş,
ceren, "ne oldu işine gelmedi gene demiiğğ"
ebru, "uyudun her halde?"
yazmış.
ben de yukardaki yollayıp beklemeye başladım... aslında tamamen yavşaklık niyetiyle yazışmaya başlamıştım ama içimdekileri kusmama bahane oldu resmen, daha iyi oldu böylesi..
o mesajdan sonra bir de cerene laf yetiştirecek gücüm kalmadığı için onu gibtir etmeye karar verdim.okulda, "uyuya kalmışım sorryy" derdim anlayacağı dilden, olur biterdi.
neyse mesajdan sonra bi kez daha telefon titredi, ebru olamazdı zira o uzun mesaja da tek cümle cevap verecek züt yoktu onda, ceren diye düşündüm, amma da arsızdı bu amk kızı bee..
mesajı açtım,
ayşen..
-
millet çatır çatır si
-
gelenler direkt caylak veya silik amk
-
inci sözlügün bitik bir yer olduğu gerçeği
-
entiriye resim ekleme
-
beyler bitkiler reçine dökerek sıçıyormuş
-
giyim mağazalarına gidip
-
aşk sizin icin ne demek
-
bütün kpop böyle olsa
-
ne içtiğimi bilene nickckckkc6
-
fotoları hangi siteye yüklüyoruz şimdi
-
beyler bu karıyı dövmüşler
-
beni taşak kökümden bağlayıp tavana asıp
-
aga taylanda gitsem saglam bir femboy bulup
-
sözlük bitmeş
- / 1