-
1.
+1!!!Çok önemli uyarı!!!
Okuyacağınız hikaye gerçek ve yaşanmış olayların bir derlemesidir.
Takip eden bölümler yoğun şiddet, bunalım, pgiboz, dram ve cinsellik içerir.
>> eylemler tamamen profesyonel huur çocukları tarafından vicdana kapalı alanlarda gerçekleştirilmiştir. <<
burada bahsi geçecek şeyleri kesinlikle denemeyin, yapmayın, uygulamayın, taklit etmeyin, özenmeyin!!!
onsekiz yaşından küçükseniz zaten gibtir olun gidin amk!
!!!çok önemli uyarı!!! -
2.
0geçen sene (bkz: sene 1995 travma koğuşu) yaşadığım travmayı yeni yeni atlattığım bir bahar ayıydı. Hayatı ve insanlık değerlerini sorgular hale gelmiştim. Antalya da fakültenin merkez bürosu önünde bekleyen kalabalığın arasında üstü başı düzgün tek adam bendim. Kalan herkes yaza çoktan girmiş; plaj havlusu hariç baştan aşağı denize girme modundaydı. Herkesin birer valizi ve sırt çantası vardı neredeyse.
Ofis bir iş hanının içerisinde ikinci kattaydı. Kızlı erkekli küçük bir grup solda toplaşmış kalanlar ve ben sağ tarafta bekliyorduk.
Küçük grup ankara dan gelen ve neredeyse yarım saat içerisinde en azından aynı semtten çıkanlardan oluşmuştu. Çoğu birbirini tanıyor, tanımayan da oracıkta kanka oluveriyordu.
içlerinden sarışın, beyaz tenli, çilli bir kız Haset dolu bakışlarımı fark ettiğinde gözlerimi kaçırdım telaşla.
Sağa sola bakınıp tekrar döndüğümde başka bir kızla konuşmaya başlamıştı.
Güzel kızdı sarışın. -
3.
-1büro açıldığında iki görevli dışarıda bir süre daha beklememizi, az sonra faks geleceğini ve staj yeri kesinleşenlerin isimlerini okuyarak çağıracaklarını söylediler.
Gereksiz kısa bir alkışı birbirini hiç tanımayan tiplemelerin kucaklaşmaları takip etti.
Ciddiyetimi nedensiz biçimde muhafaza ederek gülümsedim sadece.
Ankaralı grup tahminlerini sıralıyorlardı. Derslerine çalışmışlar gibi otel isimleri sayıklıyor peşinede "olsa süper olur", "olursa kralız" gibi cümleler ekliyorlardı.
Tipleri incelerken tekrar göz göze geldim sarışınla. Gülümsedi. Ben de gülümsedim. Sonra muhabbete döndü tekrar arkadaşıyla.
Tek tek isimler okunmaya başlandı içeriden. ismini duyan içeriye koşturuyor, kısa bir süre sonra Elinde bir kağıtla çıkıyordu.
Ankaralı gruptan tolga isimli en geveze tipleme çağırıldı bir ara. Sonra cem. Sonra yasin. Sonra benim taraftan birisi. Sonra ben.
içeri girdim. Elime bir kağıt tutuşturup öğrenci kimliğimi istediler. Verdim. imza istediler. Attım. Hayırlı olsun dediler. Teşekkür ettim. Ben çıkarken fatma çağırıldı. Sarışınla kapıda denk geldik. Gülümsedi. Gülümsedim. Elimdeki kağıdı okurken az önce beklediğim yere döndüm.
Kemer - beldibi / club salima
staj yerimi okurken ankaralı gruptan cem de aynı yeri söyledi o an. Dönüp baktım. Tolga ile kucaklaşıyorlar. O da aynı yer demek ki sevinmişlerdi. Fatma geldi yanlarına. Aynı yeri söyledi o da.
Çaktırmadan gülümsedim. -
4.
-1isimlerin okunması tamamlandığında ankaralı grubun tamamı, ben ve benim taraftaki gruptan iki kişi daha club salima yolcusuydu.
Otellerin kendi servislerini bekledik 1 saat kadar. Geldiler, bindik.
Yolda yanıma benim gruptan yekta adında aydın sökeli bir çocuk denk geldi. Temiz aile çocuğuydu. Saygılı, terbiyeli, hoş sohbet.
Herkes öyleydi gerçi. Kendimi aralarında kirli, uzak ve karanlık hissediyordum.
Düşüncelerimden uzaklaşmak için az konuşup bol bol yolu seyrettim.
Antalya dan, Kemer den önce beldibi mevkiine kadar olan yol boyunca, gördüğüm her otel ve tatil köyünde "aha geldik, kesin burası" gibi nidalarla hop oturup hop kalktık. -
5.
0bol palmiyeli bir hattın sonuna doğru giriş kapısına ulaştık tatil köyünün. otobüs durduğunda tur rehberi edasıyla en önde oturduğu yerden ayağa kalkan ankaralıların tolga bize dönüp "geldik arkadaşlar, hepimize hayırlı olsun" dedi.
saçma sapan alkış ve yihular eşliğinde otobüsü terk ederken nizamiyeden hallice girişin önüne dizilmemizi istedi güvenlik görevlisi. herkesin ellerindeki staj pusulalarını kontrol ederek sırayla içeri almaya başladılar.
anadoludan almanyaya göç etmiş saf işçi suratlarımız ve ifil ifil gözlerimizle hakiki gerizekalıları andırıyorduk. ben içimde başka bir şey besliyordum, o ayrı. -
6.
0içeride ayrı bir sıra oluşturtup önümüze bir görevli takarak personel lojmanlarına yönlendirdiler bizi. oraya eşyalarımızı bırakıp yerleşmemizi ve 1 saat içerisinde personel müdürünün odasında olmamızı istediler.
kısmi tanışmalar ve yabancı mekanda çabuk ısınmalar yaşayarak lojmanlara ulaştık. çift ranzalı 4 er kişilik odalara yerleştirildik. kızlar sol cenahtaki 5 odaya erkekler sağ cenahtaki 6 odaya paylaştırılmıştı. klimalı, oldukça temiz odalarımızı beğeni mırıltılarıyla keşfedip eşyalarımızı uygun gördüğümüz yerlere sokuşturduk geçici olarak.
odalardan çıkan her grubu koridorda karşılayıp odaların anahtarlarını verdi görevli.
kısaca lojman kurallarını özet geçti hepimize:
1. lojman içerisinde cinsel münasebet yasak.
2. kızların erkeklerin, erkeklerin de kızların odalarına saat 20:00 dan sonra giriş çıkış yapması yasak.
3. odalarda alkol ve yiyecek bulundurmak yasak. sigara serbest.
4. ibadet vb ihtiyaçlar için otelin dışarısında yer alan mescit veya çamaşırhanenin teras katı kullanılabilir.
5. otel içerisinde mesai saatlerinde gezinmek yasak.
6. otel misafirleri ile yakın, samimi veya cinsel münasebet kurmak yasak.
7. animatörlerle çiftleşmek yasak.
8. ulu orta küfretmek, şiddet gösterileri, kumar, içki, sigara vb eylemler gerçekleştirmek yasak.
9. herhangi bir sorun halinde personel müdürü aranacak. koridorda yer alan telefonlar kullanılabilir. şift değişimi, antraks veya nöbet için ihtiyaç halinde yanlarındaki listede numaralar mevcut.
görevlinin "sorusu olan var mı" sorusuna "senin varmış mesela" diyen ankara çinçinden cem abimizin espri yaptığını düşünmesine gülmemizi müteakip "hayırlı stajlar" temennimizi paketleyip personel müdürünün yolunu tuttuk. -
7.
0otel şahaneydi. sağımızda dubleks ve tripleks villalar, solumuzda iki katlı dörder odalı standart odalar, her yer ağaçlarla kaplı muhteşem bir tatil köyü. yönetim binasının zemin katındaymış personel işleri. müdürün odasının önünde tek sıra olduk. herkes heyecanla sevk alacağı departmanı tahmin etmeye çalışıyor.
daha önce bahsettiğim gibi herkes zirzop yazlık kılıkta ben dik yaka gömlek, keten pantolon ve traşlı bir tiplemeyim. uzaktan baksan biraz romene biraz da jigoloya benziyorumdur. ama o dönem modaydı amk saç jölesi.
girenlerin kimisi mahsun bir ifadeyle çıkıyor dışarı kimisi neşe ile. uzun saçlı üç bin ile züt arası taytlı iki kız kahkahalarla çıktılar. sonradan öğrendik ki animasyon departmanına sevk almışlar. o konuya sonra döneceğim. -
8.
0sıra bana geldiğinde gün ışığından faydalanılan gib kadar odaya girip karşımdaki masaya yanaştım. kaytan bıyıklı iyi giyimli bir amca başını kaldırıp boydan süzdü önce beni. hafif gülümseyerek "nihayet" dedi.
gülümsedim ama tırstım da amk. sanki altına çekecekmiş gibi bakıyordu. netekim öyle de oldu aslında. adam personel müdürlüğünü muhasebe müdürlüğü ile beraber yürütüyormuş otelde. muhasebe departmanına eli yüzü düzgün adam lazımmış. stajyer maaşı yerine normal maaş öderiz dedi. bilgisayar başı iş. lotus 123 kullanacam. basit, rahat.
hemen kabul ettim. adam elimi sıktı. kendisini dışarıda beklememi daha sonra beraber muhasebeye geçebileceğimizi söyledi. teşekkür edip dışarıya çıktım. -
9.
0ankaralılar restoran, bar ve mutfak departmanlarına dağılmışlardı. sarışın çillim fatma resepsiyona geçecekmiş. ankaralılardan tolga, enis ve cem ile aydın sökeli yekta ve ben aynı odaya yerleştirilmiştik. gün içerisinde sadece odada denk geleceğimiz için bir an önce tanışıp kaynaşmayı uygun gördük.
ben muhasebeden yanlarına geçeceğimi söyledim. iki saat sonra odada buluşmak üzere anlaşıp ayrıldık.
muhasebe müdürü beni peşine taktı. ağaçların içerisinde ön büronun çıkıntı gibi zemin katına bitişik ve arkasından bir merdivenle çıkılan muhasebeye ulaştık. kafein bağımlılığımın başlangıç noktası burasıydı işte. kahve ile burada tanıştım. amk!
içeriyi, personeli ve çalışacağım masayı tanıttı. programdan bahsetti. ve arada kasa turları almam gerektiğini vurguladı. kasa turu nedir diye sorduğumda aldığım cevap canımı sıktı biraz. haftanın iki günü müşterilerin kart ile ödeme yaptıkları noktalarda yanımda taşıyacağım pos cihazı ile kasiyerlik yapacaktım. kalan 4 gün boyunca ofiste bilgisayar başında olacaktım. çaresiz kabul ettim. sonuçta rotasyondan iyi idi.
rotasyon her stajyerin 1 er hafta aralıkla departman değiştirmesiydi. ben onun olmayacağı garantisi ile kabul ettim zaten muhasebeyi. -
10.
0genel tanışma ve yapacağım işlerin anlatılmasının ardından tamamen yerleşmem için lojmanlara yönlendirdiler. odaya girdiğimde tayfa oradaydı. yatak kavgası etmeden ranzaları paylaştık. 5 kişi olduğumuzdan bir de tekli yatak atmışlardı odaya. cem oraya konuşlandı. girişte hemen sağdaki ikilinin üstüne ben altına tolga, karşımızdaki ikilinin de üstüne enis altına yekta yerleştik.
tanışma faslını genişletecek muhabbetlere girdiğimizde akşamüstü olmuştu bile. herkes şiftini, çalışacağı yeri, off günlerinde ne tak yiyeceğini anlatıyordu. konu kızlara geldiğinde cem çantasından bir şişe rakı çıkardı. peşi sıra bir havluya sardığı kadehleri. hepimizin gözleri ışıldadı o an.
bardak bulmak için yekta (en küçüğümüz oydu) görevlendirildi. kapıdan sırtına vurarak uğurladık bini. adam gitti de gelmez oldu amk! nereden baksan bir saat bekledik. kapı çaldığında küfrederek açtım. yekta sırıtıyordu. elinde 10 tane bardak!
ben - lan 5 tane yi bulamazsın sanıyorduk biz? diğerleri su için mi?
yekta - hayır. kızlar geliyor.
"kızlar" kelimesinden en fazla 1 saniye sonra tolga arkamda bitiverdi amk!
tolga - vallaha mı lan!?
yekta - evet. sarışın olan var ya..
ben - Fatma!
yekta - evet. Fatma "madem piizleniyorsunuz bizi neden çağırmıyorsunuz lan bebe!" deyip yakama yapıştı dıbına kıyim!
ben - kıyim ne lan!?
cem - buyursun gelsinler lan. daha iyi.
enis - yakacaksınız stajı daha ilk günden doğru mu?
tolga - lan bişey olmaz. amma tırsak çıktın sen ha! -
11.
0ben - tolga, sen Fatma yı tanıyor musun lan!?
tolga - ankara dan tanıyorum abisini. sağlam delikanlıdır. çerkes bunlar. Fatma da deli kızdır böyle.
ben - iyiymiş.
yekta girdi. kapıyı kapattık. cem içkileri servis ederken kapı çaldı. birbirimize bakınırken yekta ayaklanıp kapıyı açtı.
içeriye salındılar yaz sıcağında hafif bir parfüm kokusuyla.
tolga - esti beee.
gülüştük. ayaküstü kızlarla ikinci tanışmalar ve el sıkışmalar gerçekleştirildi. Fatma yanıma oturdu. Anadolu çocuğuyum ben böyle hızlı samimiyetlere alışık değilim, içim bir hoş oldu amk!
az konuşup çok içerek başladık önce. -
12.
0o oran; kahkahalar, ortak paydalar ve doğal bir samimiyetle çok konuşup az içmeye evrildiğinde enis hariç herkesin kolu yanındaki kızın omzundaydı bile.
ömrümde hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim diyebilirim.
meğer hayatta yaşanacak daha çok mutluluk varmış. daha geçen sene beyin ölümümü beklerken, şimdi böylesi bir doğuş tam bir piyango mutluluğuydu yorgun bünyeme.
her birini tek tek inceliyordum güler, sohbet eder ve kadehlerini kaldırırlarken. sanki her birini tek tek tanıyor, her birini yıllarca dost edinmiş, her biri ile ayrı ayrı sevgiliymişim gibi hissediyordum. dost bulmak kolay elinde tutmak zordur derdi dedem. kulağıma küpe etmiştim. daha geçen sene kulağımı yırtarak çıkmıştı o küpe.
derin sızı.. ta içimde.. beynimde.
fatmanın sesiyle kendime geldim. "dalmışsın!?"
ben - hmm, hiç sorma. böyle sıcak bir ortam yakalayamayalı baya olmuştu.
Fatma - tadını çıkar o zaman (gülümsedi)
ben - (gülümsedim) öyle yapacağım zaten. -
13.
0akşam üstü bitti altına geçtik. oda dar geldi sahile indik. kızlar ve enis ayrı muhabbet ediyorlarken tolga hin bakışlarla bizi etrafına toplayıp 96 yazının ilk hatasına start verdi.
tolga - gençler. buradan çıkıp kemere akalım amk!
cem - lan saat kaç oldu? kemer buradan 30 dakika sürer. hem ne yapacaz orada şimdi?
tolga - yol üstünde bir kafe varmış - Kıbrıs kafe! oraya gidelim en azından?
ben - sen nreeden biliyorsun amk Kıbrıs kafeler bilmemneler?
tolga - gelmeden önce istihbarat yaptım handa. senin gruptan bir çocuk şanslısınız deyince ağzına yapıştım. döktü incilerini. staj tekrarına gelmiş o da. buraları biliyormuş.
cem - mekan iyi diyorsan!?
tolga - şahaneymiş abi. arkası dağlar, önü deniz. o taraf zaten faselis miş. altın kumsal dedi.
ben - e iyi o zaman. risk yoksa eğlence yok amk!
tolga - adamımsın.
yekta - ben de varım dıbına kıyim!
cem - olmazsan olmaz yektacım.
güle oynaya dağıldık kızların yanına. tolga özet geçti. Aysel hariç herkes gelmek istiyordu. ayseli de cem ikna etti. -
14.
0nizamiyemsinin önüne kadar sessizce geçtik otelin içinden. kapıdan çıkarken stajyer olduğumuzu, etrafı keşfedip döneceğimizi söyledik. güvenlik görevlisi imzalarımızı alıp el salladı arkamızdan. yolun karşısına geçip kemer tarafında doğru kenardan yürümeye başladık. yol boyunca bol ağaçlık ve seyrek büfe, market vb geçtik. her geçtiğimiz büfeden su, bira, çikolata, cips vs aldık. yürürken zıkkımlanmanın tadı başka oluyordu. daha 1 günlük tanış olduğumuzdan herkes herkesin sorularını cevaplayarak kendisinden bahsediyordu.
-
15.
0alkolün de etkisi ile iyice gevşeyen bünye de olduk olmadık cevaplar vermeye başlıyordu doğal olarak. geçen sene neler yaptığımızdan bahsedilirken ağzımdan kaçırdım koğuşu. herkesi bir merak sardı. karanlıkta boncuk boncuk gözlerini çevirmiş, hepsi bana bakıyorlardı.
cem - ne koğuşu lan!?
fatma - (gülümseyerek) kimi vurdun?
ben - (sıçmış bakışlarla) kimseyi vurmadım lan!? hapishane koğuşu değil!
tolga - askerde miydin?
ben - hayır aga! ... ya uzatmayın amk! daha sonra anlatırım.
aysel - küfür de ediyor bak! kesin hapishanedir.
ben - ne alaka!? ağzım hep bozuktur benim. özellikle içince.
fatma - (gülümsemesini iyice yaymıştı) o da olur.
ben - (gülümseyerek karşılık verdim) asabiyimdir biraz da.
fatma - olsun.
ben - peki.
tolga - e burada sevişin bari siz! biz arkamızı döneriz!
ben - çüş!
fatma - olur!
ben - oha!
gülmeye başladık hep beraber. komik bir şey yoktu amk! yaz heyecanı, hormonlar, alkol vs. -
16.
0fatma koluma girip beni biraz uzaklaştırdı gruptan. cem bağıra bağıra samsun asfaltını söylemeye başlayınca diğerleri de katıldılar şarkıya.
fatma - bak. bence her şey normaldir bu hayatta. herkes bir şeyler yaşar veya pişman olur. veya tekrar eder. bu istisnasız herkese olur. benim için önemli olan şimdidir bir de mümkünse yarın. kalanını salla gitsin.
ben - o kadar boşlamamak lazım bence. sonuçta dünden ders almak yarını iyi yapacaktır değil mi?
fatma - olabilir.. şu an leyladan halliceyim. toparlayamıyorum kafamda.
ben - sağlam içtin.
fatma - değil mi? (gruba dönerek) lan daha ne kadar yürüyeceğiz.. tolga?
tolga - (gözlerini kısarak işaret parmağı ile dümdüz ilerleyen yolun sağındaki ışıkları gösterip) naha şurası kıbrıs kafe galiba. ondan önce mekan yokmuş buralarda ki zaten görmedik.
yekta - hızlanalım o zaman!
yavşak gevşek yürümeyi bırakıp ilerideki ışıklarla aramızdaki mesafeyi kapatmaya başladık. -
17.
0mekana ulaştığımızda işletmecisi kapıda dikilmiş sigara içiyordu. giriş kapısı, karkasının sağı ve solu diz yüksekliğinde çitlerle bitişik tahta bir eşikten ibaretti. köy veya sahil kasabalarının kırsal olanlarında denk geleceğiniz sonradan eklenmiş kablolara asılı duran ampullerle aydınlatılmıştı bahçesi. mekan samimi ve güzeldi. boydan cam duvarlar yine ahşap pervazlarla örülmüş 150 metre kare kadar bir mekana giriliyordu cıvıl cıvıl bahçeden. güle oynaya içeri girdik. bahçede oturalım dedik önce. adam bize arka bahçeyi tavsiye etti. bir gören bir daha oradan vazgeçmiyormuş. birbirimize bakıp onaylaştık. sonra adamın rehberliğinde arka bahçeye geçtik.
şahane iki büyük ağaç aralarında 10 metre mesafe. diplerinde minderler. mekanın arka bahçesi dağlara manzaralı. daha az ampul ve iki büyük mum ışığı loş bir aydınlık yaratıyordu. ağaçlardan iki metre sonra da yerden 1 metre kadar yüksekte ahşap sundurma tarzı bir oturma alanı vardı. adam güneş doğarken oraya geçmemizi önerdi. kabul ettik.
omleti mehşurmuş adamın. yap dedik. içecekler söylendi. oturduk beklemeye başladık. bir yandan da sigaralar yakıldı bir yandan da elimizde kalan loewe biraları kuruttuk. -
18.
0omletler gelene kadar kızlı erkekli çiftlere dönüşmüş şekilde oturur hale geçtik. sohbetler koyulaştıkça 1 günlük tanışıklık 10 yıllık arkadaşlığa dönüşüvermişti bile. insan huzuru bulunca olabileceği en iyi insan oluyor bir anda. dert tasa uzaklaştıkça bünyeden insanları daha iyi tanıyor, daha çok seviyorsun. çünkü odaklanabiliyorsun amk sana kendini anlatan kişiye. söylediklerine daha ilgili daha anlayışlı yaklaşırken buluyorsun kendini. iç huzur ah, iç huzur!
cem yaşça benden iki diğerlerinden 6-7 daha büyük olduğundan abileşti yavaşça. görmüş geçirmiş belli. çinçinli. ama henüz tam olgunlaşamamış benim gibi onun da ergen hezeyanları oluyordu alttan alttan hissedilen. her şeye rağmen iyi adamdı. -
19.
0yemek faslını az konuşarak çabucak bitirdik. herkesin aynı kafada olduğundan emindim o an. herkes bir an önce eğlence ve muhabbete kalınan yerden devam etmek istiyordu.
fatma ilgisini belli ediyor ama yavşamıyordu hiç. yaşından daha olgun tavırları etkiliyordu beni yavaş yavaş. akıllı kızdı. aklın hastasıyımdır. insan kendinde olmayana hasrettir hesabı.
adam omlet ile ilgili tebrikleri ve hemen peşinden alkol siparişlerini aldı. herifi çok beğenmişti enis. adamla oturup muhabbete koyuldu. iyi anlaşıyorlardı. arada kahkahalarına ortak oluyorduk istemsizce.
arjantinler geldi masaya. cem ayağa kalkıp durdu biraz. sonra geri oturdu yerine.
ben - konuşacaksın sandım lan!
gülmeye başladık, gerizekalı gibi. "şerefeeeee!" diye bağırıp kaldırdı bardağını cem. herkes katıldı.
diktim kafama bardağı yarısına kadar. kolum kadardı bardak amk! gırtlağımı açık tutup saldım aşağıya buz gibi birayı. -
20.
0fatma ile sohbetimizi şahane bir kulvara sokmuştuk ki bir an beni afallatan ve fatmanın kaşlarını çatmasına sebep olan o lafı duydum sol yanımda:
tolga - koğuş ne ayak lan!?
ulan şimdi sırası mı? belki kız benden çok hoşlandı!? belki kısa bir süre sonra bu kız sevgilim olacak!? ayrıca sana ne amk!?
tolga - evet!?
ben - ne evet!?
fatma - ya bir git tolga, bir şey konuşuyorduk.. tadımızı kaçırma şimdi!
tolga - lan ne olacak? ben de anlatırım bişeyler!? merak ettim lan, saber!? ha!?
ben - hacı hakkaten zamanı değil şimdi.
diğerleri de toplaşmaya başladılar etrafımıza bir anda.
fatma - (gülümseyerek) çok sıkıntı yaratmayacaksa anlat kurtul bence!
ben - ya sıkıntıdan değil de..
tolga - eee!?
fatma - rahatsız mı oluyorsun?
ben - çok ama anlatmama engel olan o değil...
cem - nedir lan o zaman!?
ben - ya daha yeni tanıştık sonuçta.. ne bileyim, ön yargılı davranırsanız!?
cem - lan ne koğuşmuş arkadaş!?
fatma - istemiyorsan anlatma. (gözlerimin içine bakıyordu merakla, anlatmamı istediği belliydi)
yardır gitsin amk dedim içimden. sonuçta herkes dökecek incilerini.
ben - tamam anlatırım ama sonrasında bana olan tavrınız değişirse intikamım acı olur!
tolga - bana uyar kardeş!
kızlar, yekta ve enis de kabul etti şartımı. cem eline ucunda bir parça yumurta kalmış bir çatal geçirip bardağına vurdu iki kez.
iyice sıkılaştırdılar safları. etrafıma toplaştılar.
ben - (kalan birayı da diktim kafama ve) (bkz: sene 1995 travma koğuşu)
// linke geçin, oradan devam edeceğim //
-
vinovat li ya selamm ne habeerr
-
saksocektiren
-
sevdiklerinize bir çicek alın
-
acayip ve tuhafin nicki mi degismiz
-
kadın milli voleybol takımı oyuncusu
-
acayip tuhaf ve yamuk
-
entiriye resim ekleme
-
beyler bitkiler reçine dökerek sıçıyormuş
-
emel1971
-
aşk sizin icin ne demek
-
yerli ve milli vaciş
-
en sonunda dayanamayıp bıçaklıyordu
-
beyler maaştan maaşa yasıyorum
-
aziz sokie penisi
-
cilalı ibonun
-
memati femboy musun
-
yangınlar gerçek değilmiş
-
sözlüğü timarhaneye döndürdüm
-
sözlük bitmeş
-
vikings caliyo ama yapıyor abi
-
sözlüğe femboy getirin abi
- / 1