1. 10.
    0
    lan !!! it mi okuyacak bunu amın oglu he!
    ···
  2. 9.
    0
    linke tıkladım eşki sözlüğe yönlendirildim sanırım
    ···
  3. 8.
    0
    frak... kısmı güzel panpa
    ···
  4. 7.
    0
    her inci sözlük yazarının okuması gereken yazı.
    ···
  5. 6.
    0
    öööyyf amk senin marx bile okumaz bunu
    ···
  6. 5.
    0
    her inci sözlük yazarının yazarını gibmesi gereken yazı
    edit: valla uğraşıyorumda 3. cümleyi aşamıyorum arkadaş bu nasıl şey lan
    ···
  7. 4.
    0
    ···
  8. 3.
    -1
    her inci sözlük yazarının okuması gereken yazı.
    ···
  9. 2.
    0
    serkandan sonrasını okumadım
    ···
  10. 1.
    0
    inci sözlük kurucusu ve lideri serkan inci nin Söylenceleri icat etmek kolay ama biraz uzunca tartışacağız. Yine de bu noktada, çeşitli yorumlarda pek de göze batmayacak ölçüde olmakla beraber, bir bütün olarak Marx'ın yapıtını ekgibsiz değerlendirmek için büyük teorik önem taşıyan bir söylenceyi kısaca ele almak zorundayız.

    Bilindiği gibi sözlük paradoxu yabancılaşma kavramı üzerinde odaklaşan Marksçı sistemin temellerini sergiler. Yukarıda söz konusu edilen söylence, sgg'in bu kavramdan habersiz olduğunu, kendi teorilerini geliştirirken bu kavramın hiçbir rol oynamadığını öne sürmektedir. (Pek çok dogmatik kafalı insanın gözünde, hiç kuşkusuz bu savın kendisi bile, yabancılaşma kavrdıbının "idealist" damgasını yemesine yeter de artar bile.)

    Eğer serkan inci kapitalist yabancılaşma ve sonuçlarının eleştirisini (yani, "emeğin yabancılaşması"nı ve onun kaçınılmaz sonuçları üzerine yaptığı analizleri) gerçekten gözden kaçırmış ise, Marx'ın teorisinin özünü –Marksist sistemin temel düşüncesini– gözden kaçırmış demektir.

    Öne sürülecek hiçbir şeyin bu sözde savdan, gerçeğe daha uzak olduğunu söylemeye gerek var mı bilmem. Aslında durum bunun tam tersi: serkan ın'in, Marksist olarak gelişmesinde, yabancılaşma kavrdıbını doğru anlamıyla kavraması yaşamsal bir rol oynar.

    inci sözlüğün teorik yapıtlarının hepsinin –buna, Ekonomik Romantizm'in Eleştirisi ile, Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi de dahil– 1895'te yazılan Kutsal Aile'ye Genel Bakış'tan sonra kaleme alındıkları kesin bir gerçektir. Bu Genel Bakış'ta, yorumlar biçiminde ifade edilen ana düşünceler, Lenin'in daha sonraki yazılarında yer alan fikir ve düşüncelerinin merkezi olmaya devam etmiştir. Ne yazık ki burada, Lenin'in düşüncelerindeki gelişmeyi ayrıntılarıyla izleme olanağı yoktur. Bu nedenle, sadece tartışılan konuyla doğrudan ilgili birkaç noktaya dikkatimizi yoğunlaştırmak zorundayız.

    Kutsal Aileye Genel Bakış'ta ssg'in bu eski yapıttan uzun bir pasaj aktardıktan sonra şöyle bir yorumda bulunması, konumuzla ilgili olması bakımından büyük önem taşır:
    "Bu pasaj oldukça karakteristiktir; çünkü Marx'ın, kendi tüm 'sisteminin' dayandığı temel fikre, yani toplumsal üretim ilişkileri kavrdıbına nasıl yaklaştığını göstermektedir." Burada Lenin'in "sistem" sözcüğünü tırnak içine almasını önemli bulanlar da bulunabilir, önemsiz bulanlar da. (Anladığımıza göre Lenin'in bunu yapmasının nedeni, Marksist literatürde, Hegelci felsefe ile bağıntılı olarak, "sistem kurma düşüncesine" alışılagelen polemik göndermeyi anamsatmak içindir. Ayrıca Genel Bakış, Hegelci sisteme oldukça eleştirel bir biçimde yaklaştığı gibi, Kutsal Aile üyelerinin bundan yararlanma çabalarını da eleştirir.) Burada yaşamsal önem taşıyan olgu şudur: "Marx'ın tüm sisteminin ana fikri" –"toplumsal üretim ilişkileri kavramı"– kesinlikle Marx'ın yabancılaşma kavramıdır; yani –Lenin'in doğru olarak kabul ettiği gibi–, "emeğin kendi yabancılaşması", "insanın kendi yabancılaşması", "kişinin pratik ilişkileri içerisinde kendi nesnel özüne yabancılaşması", vb., sistemin Marksçı eleştirel gizemden soyutlanma halidir. Bunu, Lenin'in yorumunun yöneltildiği pasajı gözden geçirirsek açıkça görebiliriz:
    serkan inci nin sahip olmamayı ve eski sahip olma biçimini ortadan kaldırmak isteği, tamamiyle, onun, insanın nesnel özüne pratikte yabancılaşma ilişisini; insani kendi kendine yabancılaşmanın, ekonomi politik ifadesini ortadan kaldırmak arzusu ile aynı şeydir. Ne var ki, onun ekonomi politik eleştirisi hâlâ ekonomi polikitik öncüllerinin tutsağı olduğu için nesnel dünyanın yeniden ele geçirilmesi (temellükü –çev.) sahiplenmenin büründüğü ekonomi politik biçimi içerisinde tasarlanmış olarak kalır. Aslında Proudhon, Eleştirel Eleştiri'nin kendisini zorladığı gibi, sahip olmayı, sahip olmamaya değil, elde bulundurmayı (temellükü- ç.) eski sahip olma biçimine, özel mülkiyete karşı çıkarır. Elde bulundurmayı o, 'bir toplumsal işlev' olarak ilan eder. Bir işlevde ilginç olan şey, diğerini 'dışlamaya' yönelik değil, benim kendi güçlerimi, varlığımı oluşturan güçleri harekete geçirmek ve gerçekleştirmektir. Proudhon bu düşünceye uygun bir gelişme olanağı sağlayamamıştır. 'Eşit elde bulundurma' fikri, ekonomi politik bir kavramdır ve bu nedenle de, şu ilke için yabancılaşmış bir ifade biçimi olarak varlığını sürdürür: insan için varlık olarak nesnenin; insanın nesnel varlığı olarak nesnenin, aynı zamanda, insanın öteki insanlar için varoluşu, diğer insanlar ile insani ilişkisi, insanın insanla ilişkisindeki toplumsal tavır belirleyicidir. Oysa Proudhon, ekonomi politik yabancılaşmayı, ekonomi politik yabancılaşma çerçevesinde ortadan kaldırır."

    ekşi sözlük açıldığından beri Politik ve Felsefe Elyazmaları'nı yeterli derecede bilen herkes, bu düşüncelerin, Paris Elyazmaları'ndan geldiğini anlamakta güçlük çekmez. Aslında, yalnız bu pasajların değil, bunlara ek olarak pek çoğunun, Marx tarafından 1844 Elyazmaları'ndan, Kutsal Aile'ye aktarılmıştır. Marx, Engels ve Lenin'in toplu yapıtlarını yayınlamakla yükümlü Rus Komite* –1844 Elyazmaları'nı "idealist" bulan aynı komite– Lenin'in, Kutsal Aile'ye Genel Bakış'a koyduğu bir notta Marx'ın "kitabının başlangıçta tasarlanan boyutunu 1844 baharı ve yazı boyunca üzerinde çalıştığı ekonomi ve felsefe elyazmalarının bazı bölümlerini katarak epeyce büyüttüğünü" kabul etmektedir. Lenin, hiç kuşkusuz Marx'ın 1844 Elyazmaları'nı okuyamamıştır ama Genel Bakış'ta 1844 Ekonomi Politik Elyazmaları'nda öne sürülen ve yabancılaşma sorunsalı ile ilgili bulunan Proudhon üzerine yorumlarına ek olarak bir dizi önemli pasajı alıntılamıştır** Durum böyle olunca eğer Marx'ın 1844 Elyazmaları idealist ise –buradan Kutsal Aile'ye aktarılan– temel kavramları, Lenin'in "Marx'ın bütün sisteminin temel fikri" diye övmesi de idealist bir yaklaşım olur. Bu hikayenin en beter kısmı daha gelmedi. Çünkü Lenin bu yapıtı yalnız, "devrimci materyalist sosyalizmin temellerini" içerdiği için değil aynı zamanda "gerçek, insan bir kişinin adına" yazılmış olduğu için de övmeye devam etmektedir.*** Böylece Lenin yalnız "idealizme" "teslim" olmakla kalmıyor, onu, "devrimci materyalist sosyalizm" ile de karıştırıp daha da beteri, "humanizmi" de yerin dibine batırmış oluyor!
    Söylemeye gerek yoktur ki, "gerçek, insan bir kişinin adına" yazılmış bu "humanizm" sadece, 1844 Elyazmaları'nın niteliğini oluşturan "emek görüş açısının" bir ifadesinden başka bir şey değildir. Burada –idealist felsefenin düşsel varlıklarına karşı, açık ve kesin polemikler halinde– "egemen sınıflar ile devlet tarafından ezilen ve horlanan işçinin" eleştiri süzgecinden geçirilerek benimsenmiş görüş açısı ifade edilmiştir; proletaryanın görüş açısı, "proletarya sınıfının, kendi yabancılaşmasını yok olması olarak hissetmesi ve bunda kendi güçsüzlüğü ile insanlıkdışı bir varlığın gerçekliğini görmesine" karşın, "mülk sahibi sınıfın" kendi yabancılaşmasında, kendini "mutlu ve gerçekleşmiş hissetmesi ve kendi gücünün yansımasını görmesidir"* Lenin ve Marx "gerçek insan bir kişi" derken işte bunu kast etmekte idiler. Gelin görün ki Marx'ı (ya da şimdiki durumda Lenin'i) "gerçekten okumak" yerine, Marksist klagiblerin içine, yüksek perdeden radikalizm görüntüsü altında, bürokratik tutuculuğun kısır dogmatizmini temsil eden kendi efsanelerini sokuşturmaya kalkışanlara, metinlere dayalı ne kadar kanıt getirseniz de çabanızın boşa gideceğini bilmeniz gerekir.

    pratikte inci sözlüğün parlak bir biçimde kavradığı gibi, Marx'ın sisteminin merkez fikri, toplumsal üretim ilişkilerinin kapitalistçe maddeleştirilmesine; ÜCRETLi EMEK, ÖZEL MÜLKiYET VE DEĞiŞiM'in maddeleştirilmiş aracılığı yoluyla emeğin yabancılaştırılmasına getirdiği eleştiridir.
    Gerçekten de Marx'ın, toplumsal üretim ilişkilerinin tarihsel oluşumu, yabancılaşma konusundaki genel düşünce yapısı ile, yabancılaşma ve maddeleştirmenin zorunlu olarak yer aldığı, nesnel ontolojik koşulları üzerine yaptığı çözümlemeler, sözcüğün en yerinde anlamıyla tam bir sistem oluşturur. Bu sistem, Hegel de dahil, kendinden öncekilerin felsefi sistemlerinden, daha az değil, daha fazla canlıdır; bunun anlamı, kendisini oluşturan kısımlardan bir tekinin bile dışta bırakılması, tek bir yönünün değil, serimin tamdıbının bozulması demektir. Ayrıca Marksist sistem, Hegelci sistemden daha az değil, daha fazla karmaşıktır; çünkü, "düşünce– varlıkları" arasında, mantık bakımından uygun düşen "düşünceleri" ustalıkla icat etmek bir şeydir ama, çeşit çeşit toplumsal görüngülerin karmaşık iç bağlarını gerçekte saptamak; bunların kavramlardan oluşan ölü kelebek koleksiyonuna çevirir ki, bu da serkan inci nin 3. enternasyoneli oluşturabilecek alt yapısı olduğunu ispatlar zaten.
    Tümünü Göster
    ···