size bikaç fıkra anlatayım

- babaaaaa, koş süleymancılar tarlaya girmişler, meyvaları yiyorlar.
- bişi olmaz oğlum, onlar bir kaç tane alır çıkarlar.

- babaaaa, kooş, çarşamba cemaatindekiler tarlaya girmişler, meyvaları yiyorlar.
- bişi olmaz oğlum, onlar bir-iki yer sonra giderler.

- babaaa, kooş, nurcular tarlaya girmişler, mevyalara yumuluyorlar.
- hanım koş tüfeğimi getir, onlar sünnetlemeden bırakmazlar. *

hali vakti yerinde bir adam amansız bir hastalığa tutulmuş. gitmediği doktor kalmamış lakin ne çare bulunabiliyormuş hastalığına ne de hastalığının ne olduğu teşhis ediliyormuş. adam günden güre erimekte bu arada.
en nihayetinde eski ahbaplarından birinin aklına o civarlada yaşayan bir attar gelmiş. varıp bulmuylar adamı son çare diye. adam şöyle bir bakmış;
- "senin hastalığının çaresi bir kadından süt emmektir" demiş.
adam ve arkadaşları düşünmüşler olurdu olmazdı derken, henüz hamile iken kocası ölen ve çocuğuda 10 aylık olmuş fakir bir kadının olduğunu öğrenmişler. kadının yanına gidip durumu anlatmışlar, bu işi yaparsan hem sevap işlersin hemde çocuğunun masraflarını üstleniriz demişler. kadın da kabul etmiş.
adamla kadın geçmişler odaya; kadın çıkarmış göğüslerinden birini adamda utana sıkıla emmeye başlamış. kadın insanlık hali hafiften zevke gelmiş biraz işvelice
- başka bişey de isteen mii? diye soruvermiş. adamda çekmiş memeden ağzını
- valla apla iki de püsküüt olsa iyi giderdi demiş.

adamın teki basur olmuş doktora gitmiş doktor bey demiş basur oldum ne yapmam lazım doktor şu pırasayı alın hergün düzenli olarak zütünüze sokun demiş. adam da yahu ben bunu kendim yapamam ya da karıma yaptıramam utanırım siz birşeyler yapsanız demiş. o da tamam demiş. gel zaman git zaman adam iyileşmiş sonunda mevzuyu karısına açmaya karar vermiş. ya hanım sorma ben basur oldum düzenli olarak doktora gittim demiş. hanım da ee nasıl tedavi oldun bey demiş. adam da

-valla doktor sağ elini sağ züt yanağıma sol elini sol züt yanağıma koydu... ??? ulan pırasayı hangi elle soktu bu adam!!!

köyün birinde imam camide namaz kıldırırken osurmuş ve bu utanca dayanamayarak tası tarağı toplayıp köyü terketmiş. aradan yıllar geçmiş ve nede olsa unutulmuştur diye köye geri dönmeye karar vermiş. köye ayak basınca çocuğun birini görmüş ve;
-"evladım sen kaç yaşındasın?"
-"imamın osurduğu sene doğmuşum." cevabını almış.