/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +7 -1
    kendisiyle tanışmam 2004 yılına rastlar. o dönem üniversite yeni bitmiş, ama gibik bir anadolu üniversitesinin gibik bir işletme bölümü. hani ankara'da istanbul'da kadro bulamayan, ağzı fakirlik kokan sözde akademisyenlerin, takun üzerinde kımıl kımıl türeyen kurtçuklar gibi doluştuğu üniversitelerden biri.

    mezun olduk sözde, bir diploma verdiler. nerde bilmiyorum. kağıt parçası. hiçbir geçerliliği yok. burda öss'ye girecek kardeşlerimiz vardır, eyvallah, gidin sanayiye, meslek okullarına, yurtdışına gidin amela olun olm. dört seneniz huur çocuğu bir yardoç'un ankara'daki arkadaşlarının nasıl para kazandığı, ama kendisinin nasıl dürüst olduğu ile geçecek.

    bir de yurtdışına hasbel kadar adım atanları var bunların. geyikleri bitmez amk. almanya nasıldı, almanya nasıl gelişmişti, almanlar nasıl disiplinli.. gittiği de üç gün topu topu eziğin.

    ama konumuz bu değil..
    ···
  2. 2.
    +1 -1
    o gün, tuz gölü kıyısından vurmuş gölbaşına doğru gidiyoruz. o yolun eski halini bileniniz var mı? çukur arası asfalt dökmüş karayolları. tekeri gibip atıyor, sekiz. gidiş geliş tek yön. başkent'i adana'ya, ordan mersin'e, hatay'a ve güneydoğunun tamdıbına bağlayan yol bu. daha 2004, on sene öncesinden bahsediyorum.

    üç arkadaş, eski kasa brodvey ile gidiyoruz işte o yolda. ben, hakan ve selim. ikisinin de dıbını ırzını gibiyim.
    ···
  3. 3.
    +1 -1
    direksiyonda selim var, hakan yanda. sarı bıyık hakan. sözüm ona komünist. ama okul biter bitmez iş bulup kapitalin dibine vuran huurçocuklarından. avukat oldu, hukuk mezunu. sözde işçinin, ezilenin hakkını savunacaktı. şimdi garibanın elinden arsasını alıyor, bankaların dosyalarıyla haciz vuruyor, istanbul'da adını bile duymadığım lüks lokantalardan "hakan was here" facebook bildirimi atıyor lümpen züt.

    demek ki voleyi tam vuramamış, bildirimler kesilir, iki sene sonra londra'dan bir foto paylaşırsa o zaman derim ki bu adam para için öz anasını giber.
    ···
  4. 4.
    +1 -1
    selim, bunun ekürisi. uzun boylu, buna özenip bıyık bıraktı, sigara sarısı onunki, doğal değil amk. saçların çoğu gitmişti o dönem, herhal şimdi dıpdızlaktır. ikisi de karaktersiz şerefsizlerdi..

    ben arkadayım, ankara'ya gidiyoruz. aksaray'da otogardan bilet almayıp "biz de gidiyoruz"a kanan kafamı gibeyim.
    ···
  5. 5.
    +1
    selim biraz hızlı sürüyor, o yolda hız nasıl, kasis yok, çukur var, hendek. zütümüz brodveyin ölü süngerine vuruyor. vurdukça da fakir basurlarımız acıyor amk. yol bitmiyor. arka koltukta kafayı cama dayamış, yol boyunca tuz gölünü izliyorum. kızıla çalmış. bir tür bakteri. tuzgölünün düya çapında şöhreti işte bu bakteriden geliyor, kızıl rengi. halbuki ortaokulda bunları öğretmiyorlar. tuz var. he tuz. dıbına koyim ben o tuzun da coğrafyacının da.

    bu aralar çocuk kanallarından birinde bir yarışma var. Türkiye'deki ova isimlerini saydırıyorlar. nerde olduğunu bilmediği, gitmeyip görmeyeceği, gitse zaten bir abaza köylünün bir kenara çekip çatır çatır gibeceği ovaları ezberden sayıyorlar.
    ···
  6. 6.
    +1 -1
    işte öyle yol geçiyordu ki selim'in "yol vermiyor dıbına koyim" demesiyle kafamı kaldırdım. "ehliyetini gibeyim dıbına koyim, çekilmiyor da kenara dıbına koyim" "selektör yap dıbına koyim" "yapim dıbına koyim" "koy dıbına koyim" dıbına koyim. koy. ben o yolculuktaki kadar çok dıbına koyimi hayatımda sadece bir kez, onda da parasızlıktan vestel marka tüplü bilgisayarımı satarken arkadaşın yardıma gelen kamyonetçisinde duyduydum.
    ···
  7. 7.
    +1 -1
    kafayı kaldırdım, önce patlıcan moru bir taunus, camlar toz içinde, bir aralar belediye başganlarının makam otosuydu bunlar, ağır ağır gidiyor. semih sokuldu bunun züte, bir karış ya var ya yok, selektör yapıyor. bildiğin taciz ediyor huurçocuğu. yol tek şerit, adam napsın solla git züt.

    "emniyete geçsin ipne dıbına koyim"

    sollamıyor, bin kurusu. tacizci it.
    ···
  8. 8.
    0
    selim tacizini sürdürürken, el kol da var, taunus dörtlüleri yaktı, sağa doğru yanaştı. "dıbını ırzını gibtiiimin" diye çekti kenara selim de. "huur çocuğunun kavadı" az ilerde durduk, yan aynadan baktı, taunus'tan hafif sıska bir eleman indi.

    selim gözüne kıstırmış olacak ki "yol versene anasını gibtiğimin huur çocuğu" diye bağırarak araçtan indi, elinde demir bir çubuk, öte taraftan hakan da indi, ben oralı olmadım. arka camdan izliyorum. bu ikisi sıska elemana ilerlediler.

    eleman iki elini havaya kaldırdı, gülümseyerek "sakin.." diyecek oldu. "ananı gibmeye geliyorum" dedi selim
    ···
  9. 9.
    +1
    taunus'un dört kapısının dördü de açıldı (şoför zaten açıktı ya amk neyse). üç kişi daha indi aşşaa, ellerde emanetler. selimle hakan dondular yarı yolda. bunlar gerisin geri brodveye topuklayacak oldular "durun lan avradını gibtiğimin" diye bağırdı tıknaz, üç eleman da ileri hamle yaptılar. selimi brodveye varmadan, hakanı da tam arka kaputta yakaladılar. elaman hakanın kafayı nasıl tuttuysa arka camda gümledi bu. burnu on santim ötemde pestile döndü.
    ···
  10. 10.
    +1
    ikisini de tutup taunus'un önüne, tıknaz adamın önüne diktiler. arka koltuğa sindim iyice, dikkat kesildim. hatırladığım, ilk gördüklerim, esmer, adana davulcusu kadar esmer, ama zayıf, geniş omuzlu, kirli sakallı dalga saçlı bir elemandı bu. üzerinde bir kazak, örgü, üçgen desenli, altta bir kot.

    selimle hakan'a baktı.

    "anamı gibecek olan hanginizdi lan?"
    ···
  11. 11.
    +1
    şimdi hatırlamıyorum birebir, ama selimle hakan "abi yapma, yanlış anladın, gençliğimize ver" ayakları yapmaya başladılar. "beni tanıyor musunuz lan?"

    yok, nerden tanıyalım..

    "yerimde burda başkası olsa, misal köylü, aile babası, emekli, demek anasını gibecektiniz öyle mi?"

    "abi lafın gelişi... " derken gelişine bir gömdü selimin ağzının ortasına.. kan fışkırdı.. kan..
    ···
  12. 12.
    0
    selim iki büklüm oldu, elemanlar doğrulttular geri. elinde hala demir çubuk. "hamza.." işaret etti başıyla tıknaz eleman, aldılar çubuğu.

    eleman çubuğu elinde çevirdi, baktı.. "erkek değilsiniz lan" dedi. "erkek değilsiniz."

    selimle hakan bir şey dedilerse de hatırlamıyorum.

    tekrar aynı soru..

    "bu... anamı gibecek olan... hanginiz?"
    ···
  13. 13.
    +1
    "domaltın.." dedi eleman.

    selim'den emin değilim ama hakan'ın ağladığını çok net hatırlıyorum. bunları yatırdılar beşparmak dağlarına doğru, yalvarıyorlar. "yapmayın" diye..

    "sizin kuru zütünüze mi kaldık lan" dedi adamlar biri, gerildi, hakan'ın kafaya yatar halde iken resmen şut çekti, hakan devrildi orada. hareketsiz kaldı yerde.

    eleman selim'i işaret etti eliyle üstünkörü, indir işareti yaptı.
    ···
  14. 14.
    +2
    bunun donu paçayı sıyırdılar, eleman demir çubuğu adamlardan birine verdi, eliyle yine çabuk işareti yaptı.. "anama seldıbını iletirim" dedi, taunus'a geçti bu.

    çubuğu selim'in zütüne soktular,

    bağırta bağırta.. iki büklüm yerde. bugün facebook twitter ortamı yapan kaltak.

    hakan'ı bayıltan elaman aynı şutu selim'e de çekti, sanırım bayılmadı, ikinciyi boyun kısmına doğru vurdu. titredi bu, yan devrildi zütünde çubukla. yalanım yok, zerre acımadım şerefsizlere. selimle hakanı kenara çekerlerken adamlardan biri benim olduğum araca doğru yaklaştı. gözgöze geldik, bakmaya devam ettim. bu geri döndü, "burda biri daha var hidayet abi" dedi.

    taunus'un şoför kapısı tekrar açıldı.
    ···
  15. 15.
    +1
    "kimsin lan sen? bunlarla mısın?"

    "gölbaşından geçiyor musunuz?... "
    ···
  16. 16.
    +1
    selim ile hakan'ı o günün ardından bir daha görmedim. ara sıra internet ortamlarında denk gelirsem yavşak gülüşlü fotoğraflarına.. acaba zütteki çubuğun hatırasını nasıl silmişlerdir şimdi kirli sakallı dar gömlekli ortam dayısı gizli muallakler..

    taunusun arka üçlüye aldılar beni, gölbaşı girişine kadar konuşmadan sürdüler. ne ben, ne hidayet abi, ne de diğer elemanlar.

    tek kelime etmedi kimse.
    ···
  17. 17.
    +1
    iyi oldu pekekentlere, nasıl soktum boruyu zütüne, kardeş sen kimsin, bunlarla ne işin var, siz ne ayaksınız... hiç bir şey. sadece artık asfaltlığı kalmamış bozuk şasenin gürültüsü, motorun uğultusu..

    akşam bastırıyordu, taunus'un radyatörü motorun tüm hararetini içeri veriyordu. hatırladığım, buğu kaplı camlar, karanlık araçta karanlık siluetler.

    hidayet abiye baktım bir süre. kısa boyluydu, bir yetmiş, belki yetmiş bir. tıknaz dediydim ama şimdi şoför koltuğunda iken, bayağı göbeği vardı. yetmiş yetmiş beş kilo. ya da ben yanlış hatırlıyorum. belki o dönem zayıftı. ama benim gözümdeki hidayet abi böyle işte.

    insan bir süre sonra geçmişin hepsini bir çuvala atıyor, hangisi önce ne sonra önemsizleşiyor.
    ···
  18. 18.
    +1
    hidayet abinin yanında kırmızı suratlı, şişman beyaz tenli biri, sol yanımda ise hakan'a tekmeyi gömen uzun boylu, kemikli, dik oturuşlu eleman, sağımda ise tek kaşlı, sıska -neredeyse çelimsiz- bir diğer elaman, bir saat kadar yol aldık.

    neden sonra hidayet abi "saffet'e uğrayalım mı" diye sessizliği bozdu.

    “iyi olur, çocuklar da acıktı” dedi yolcu koltuğundaki. Geriye kaykılıp bana döndü “acelen yok ya?”
    “olur..” dedim. Başlamamış muhabbetimiz biter sanarak. Sağ tarafta bir petrole kırdı direksiyonu hidayet abi, izbe bir petrol lokantasının önünde, çakıl kaplı bir otoparkta durduk. Araçtan indik. Ankara'nın ayazı yüzüme çizikler atarken, yine sessizce, içeri girdik.
    Mekan neredeyse boştu, rastgele dağılı beş altı masa, üzerlerinde sabahtan kalma herhal kıyma topakları, köşede teneke tabldot tezgahı, ortada tüplü katalik.
    Kırmızı suratlı eleman katalitiği cam kenarında bir masanın yanına çekti, biz de masanın etrafına yuvalandık. Hidayet abi baş köşeye oturdu, ben cam tarafına, köşeye, konuşmamayı umarak.
    ···
  19. 19.
    0
    "huur çocukları" dedi uzun boylu elaman.

    "gibtiret hamza" hidayet abi masadaki kıymaları pide artıklarını elinin tersiyle iteledi "saffet hocam insan bir bez atar şuraya bu ne lan bereketi kaçar dükkanın"

    "ya akşam olunca işte ... " tezgahın arkasında, mutfak olduğunu düşündüğüm bir yerden çıkageldi dükkan sahibi saffet. kırk beş yaşlarında, orta halli bir tipi vardı. akılda kalmayan. hani görünce bilirsin bu adam saffet ama otur robot resmini çiz deseler.. göz rengini bile hatırlayamazsın ya. işte onlardan biri. düz. esnaf.
    ···
  20. 20.
    +1
    "ne alırsınız?" dedi, "lan sanki neyin var da soruyon, pide getir" dedi hidayet abi.

    "ne mezunusun?"

    okuduğum şehri söyledim.

    "gibktirrr laannnn" diye kahkaha attı hidayet abi. "öyle bir şehir mi var lan? rauf, sen hiç duydun mu" kırmızı suratlı cevapladı "abi yolda bir iki tabelasını görmüşlüğüm var ama üzeri siyah şerit kapalıydı" hepsi gülmeye başladılar.
    ···