1. 201.
    +7 -2
    eve gidip kafayı direk yatağa koymayı planlıyordum. Ama içeri girdiğimde babam saatin kaç olduğunu hatırlatıp az da olsa azarladı. Seda “yemek mutfakta yiyeceksen koy kendine” dedi. Aç olmadığımı söyledim. Odama giderken seda ile babamın ufak çapta bir tartışma içinde olduğunu gördüm. Oralı olmadan yatağa koydum kafamı. Basit hayaller kurdum. Keşke burada doğmasaydım diyordum. Dünya da onlarca ülke varken neden burada doğmuştum? Muhteşem bir coğrafyanın embesiller sürüsü tarafından yerle yeksan oluşu. Kartpostallarda bile manzara resimlerine farklı ülke kurmak isteyenlerin iğrenç gülümsemesi karışıyordu. Berbat bir yer haline geldiği itiraf edilemeyen bir ülkeydi burası.

    sabah kalkıp işe gitmem için hazırlandım. Seda babama kahvaltı hazırlamamıştı. Bana da hazırlayacak gibi değildi. Hazırlasa da bir şey değişmezdi gerçi. Ben ne zeytin ne peynir yerim. Çokokremle hayatım boyunca kahvaltı ettim. Ekmeğe sürüp bir bardakta ılık su içtim. Ardından ılık suyu tükürüp ekmeği de yarıda bırakıp durağa gittim.
    ···
  2. 202.
    +6 -1
    açık lise sınavına giren adamlar ne dediğimi çok daha iyi anlıyordur. Bir süre önce benim gibi olan insanların için de sınava girer muhabbet etmesemde konuşulanlara kulak misfiri olurken şimdi teyze ve amcaların bir yandan emekliliklerini konuşmasını diğer yandan “matematiği çocuk çalıştırdı allahın izniyle geçeceğim” diyişini dinliyordum. benim gibi çocuklarda bir köşeye pusmuş halde bitse de gitsek kıvamında bekliyorlardı.

    zaten açık lise’de 50 yaşında ki bir teyzenin yanıma gelip “evladım malazgirt savaşının sonucu neydi” demesinden sonra açık liseyi sadece sınav günleri aklıma getirmeye başlamıştım.
    ···
  3. 203.
    +6 -1
    Sınava girdiğim hafta sonundan sonra tekrar işbaşı yaptım. O gün dilsiz kızın rezil edildiği bir gündü.
    yine rutin olarak köfte patates kızartırken içeriden menü siparişi geldi. Tezgahtaki adamlardan biri kıza dönüp “elin de dilin gibi galiba yandık bu yavaşlıkla” dedi. Şaka gibi geliyor ama bu huurlukta sınır tanımayan adamlardan sürüsüyle var. Zaten onlardan birini okuyorsunuz.
    kız bu lafı duyduktan sonra yüzü bembeyaz kesildi. Elleri hafiften titremeye başladı. Ben ve murat’ta kıza bakmaya başladık. Murat kıza dönüp “gibtir et” onu dedi. Kız başını salladı gülerek.

    ertesi gün işe geldiğimizde dün kıza laf atan çocuğun suratının mosmor olduğunu gördük. Ağzı yüzü yara bere içerisindeydi. Hala nasıl olduğunu bilmiyoruz ama bunu yapan kızdı. O günden sonra tezgahtaki çocuk değil kızla konuşmak onun yüzüne bile bakamadı. Bizde hafiften ürktük kızdan ama ona yanlış bir şey söylemediğimiz için kendimizi şanslı sayıyorduk. Aslında bana bu şekilde bir şey yapsa ben yine de ona sahip olmaya çalışacak kadar pisliktim.
    ···
  4. 204.
    +6 -1
    eve girip odama geçiyorum. elimde ki iştende oldum. kara kara ne tak yiyeceğimi düşünüyorum. şanssızlık konusunda çığır açmış biriyim. şansları yok etme konusunda da bir o kadar başarılıyım.

    ertesi gün uyanıp evde dolanıyorum. yürümeden düşünemiyorum bazı zamanlar. seda yanıma gelip neden işe gitmediğimi soruyor. kovuldum diyorum. ellerini kalçalarına koyup "sen nasıl işe yaramaz bir herifsin" der gibi bakıyor. ben de ona "gibtirtme ananı" der gibi bakmak istiyorum ama nasıl bir bakış şekli olduğunu bilmiyorum. çokokrem ekmeğimi yedikten sonra sude'nin yanına gidiyorum. yapacak bir şeyim yok.

    sude nasıl olduğumu soruyor. en büyük kötülüklerden birini yaptığım kız bana en çok değer veren kişi. en azından beni yarı yolda bırakmıyor. ona işten yaşadıklarımı vs anlatıyorum. birbirimize karşı rahatız. ona tekstil atölyesinde neden dayak yediğimi bile anlatıyorum, gülmeye başlıyor. ben de gülüyorum. o neler yaptığını anlatıyor sonra. onun da hayatı monoton. sürekli diyalog halinde olduğu tek kişi benim. ben de uzun zamandır konuşmuyordum onunla.
    ···
  5. 205.
    +6 -1
    evde durumlar berbattı. Babam ve seda dövmekten beter eden cümleleri bütün gün yüzüme çarpıyorlardı. Cinnet geçirmemem büyük talihti. Her gün evde işe yaramazlığımdan dem vuruluyordu. Görüldüğüm her yerde laf çarpılıyordu. Zamanla alıştım bu duruma. Zaten insan alışmak konusunda en yetenekli varlıktır.

    iş bulamayıp evde oturuşumun üzerinden 1.5 ay geçmişti. Bir buçuk aydır mal mal evde oturuyordum. Babamla seda’da kendi aralarında şiddeti artan tartışmalara başlamıştı. Babam onu bir erkekle gördüğüne yeminler ediyordu, seda gördüğü kişiyi arkadaşı olduğuna inandırmaya çalışıyordu babamı. Bende kameranın kayıt düğmesine basıp pencereden apartmanları dikizliyordum.
    ···
  6. 206.
    +7 -2
    babam vurmayı kestikten sonra konuşmaya başladım:
    -ulan o kadın için hayatımızı gibtin. Annem öldü, ben okuldan atıldım. Bizi bitirdin lan sen. Senin gibi baba olmaz olsun. O seni aldatan kadını korumaya devam et sen. Bir gün gibecek o kafanı senin.
    +ne biçim konuşma lan bu? Hem suçlu hem güçlü bin. 5 dakika sonra bu evde seni görmeyeceğim. gibtir git bir daha karşımıza çıkma.

    bunu dedikten sonra başka odaya gitti. Kimliğimi, telefonu ve çantama attığım birkaç eşyayı alıp gibtirip gittim evden . kapıdan çıkarken ne hüzünlü bir bakış attım geride kalan eve ne de nereye gideceğimi düşündüm. Sadece sokağa çıktım.

    babam henüz bilmiyordu ertesi gün evden çıkartılacağını. Bütün malını mülkünü seda’nın üzerine yapmıştı. Seda onu evden gibtir ettiğinde yaptıkları için pişman olacaktı. Ama o gün ne ben ne de o bunları biliyorduk. Ben dışarı çıkıp ilk otobüsle hep sığınak olarak bellediğim taksim otobüsüne binerken hayatımı düşünüyordum. 2 hafta sonra 18’ime basacaktım ve yersiz yurtsuzdum. Olsun dedim ne yapacağımı bilmez halinde otobüse bindim.
    ···
  7. 207.
    +7 -1
    onların yanında vakit öldürürken sohbet ediyoruz ister istemez. hepsinin hayatı da bir tuhaf. sıradan şekilde bu duruma gelenleri yok aralarında. kimi annesine kimi babasına sövüyor. sıcaktan hafif mayışıyorum. atıyorum kendimi arkada ki kasalardan birine. yorgunluğumun etkisiyle uykuya dalıyorum.

    sabah uyandığımda bir darbeyi de bu binlerden yiyorum. telefonum ortalarda yok. en azından çantam burada olduğu için şükrediyorum. vücudum tutulmuş halde. havanın keskin soğuğu da suratıma suratıma çarpıyor. kafamı duvara yaslayıp kendime gelmeye çalışıyorum. ağlamak istiyorum onu da yapamıyorum. göz pınarlarım kurumuş haldeler. duvara işeyip ana caddeye çıkıyorum.

    not: fuck the gri ekran.
    ···
  8. 208.
    +5
    biz 37.sayfadayız adam @2 güldürdün diyor amk
    ···
  9. 209.
    +7 -2
    biralarını içiyordu hepsi. melisa bana da bir tane ısmarladı ama içmedim. onu da alıp melisa içti. bana bir portakal suyu söyledi. ben alkolü oldum olası içemem. kendimi kasmamada gerek yok. nesquik'i daha çok severim.

    zaman geçtikçe adamlar kızlara yavşıyordu. melisa ise benimle konuşuyordu daha çok. siz ne kadar bitikseniz o kadar çekersiniz insanları. bana da bu oluyordu. arıza adamları seven kızlar çıkıyordu karşıma.

    mekanın kapanmasına yakın adamlar "kalkalım" dedi. melisa'da bana dönüp "hadi gel" dedi. hep beraber çıktık. çocuklardan biri kötü şekilde bana bakıyordu. onu da giblemedim, açlık dışında hiçbir şeyi giblemediğim gibi. melisa yolda koluma girmişti. adamlara dönüp biz burdan ayrılıyoruz dedi. bana saldıracakmış gibi bakan "yapma böyle" dedi. melisa yaptım bile diyip beni de sürükleyerek başka bir caddeye girdi.
    ···
  10. 210.
    +7 -2
    melisa ile ilerlerken hafiften vücudum ürpermeye başladı. açlığın etkisi sokakta geçirdiğim gün aklımdan silinmiyordu. sadece 2 günde bu hale gelmiştim. sokakta yaşayanların durumunu aklıma bile getirmek istemiyordum.

    melisa beni köhne bir apartmana getirdi. apartmanın 3. katında oturuyordu. anahtarla kapıyı açtı ve içeri girdik.

    eskiden böyle şeyler gerçekten olur mu derdim. ne bileyim tanımadığın biri ile aynı eve girmek, sokakta aç kalmak, oluyormuş. zamanla öğrenecektim ki benim yaşadıklarımı çerez niyetine algılayacak yaşamı olanlar vardı.

    melisa'nın evi 1+1'di. söylediğine göre arkadaşıyla kalıyormuş. üniversite öğrencisi olduğunu söyledi. 18 yaşındayım diyince soracağım soruyu anlamış olmalı ki bir sene erken yazıldım dedi. salon olarak bahsettiği küçük bir odanın içinde bulunan 2 koltuktan 3 kişilik olanına oturduk. 55 ekran televizyonu açtı melisa. saat sabaha geliyordu. eski diziler yayınlanıyordu kanallarda. melisa dolaptan kendisi için bira benim içinde kola getirdi. bacaklarını masaya uzattı. tavana bakar şekilde düşündüm. hayat cidden de tuhaftı. dün bu saatlerde tinercilerin yanındayken şimdi bir kızın evindeydim. tuhaf olan herşey güzeldir.
    ···
  11. 211.
    +5
    elinde böbrekle geldi okudum amk ahhahahahhahha
    ···
  12. 212.
    +7 -2
    kızla girdiğimiz apartman zaten yıkık döküktü. dairenin içi ise ondan da beter. her yerde boş içki şişeleri, sigara izmaritleri vardı. kız bir anda üzerindekiler çıkardı. bana bakıp "10 lira" dedi. şimdi gibi tutmuştum ama çaktırmadım ne kadar param olduğunu. ona tamam dedim. normalde para peşin alınırdı ama kız yeniydi sanırım yoksa böyle bir hataya düşmezdi. robot gibi gelip pantolonumu indirdi. penisimi ağzına alıp yalamaya başladı. yüzü biraz ekşidi yalayınca. o gün en son ne zaman banyo yaptım diye düşündüm ama uzatmadım düşünceyi. anın tadını çıkarmalıydım. vücudumun yorgun olması nedeniyle ereksiyon haline geçmem biraz uzun sürdü. ardından kız koyun gibi koltuğa oturup bacaklarını açtı. şu anda şehvetli bir ciksin hayalini kurmuyordum elbette. bu yüzden pozisyonlara takılmadan kızın içine girdim. 5 dakika sonra kızın inlemeleri arttı. inleme değil bildiğimiz bağırmaydı bu. koltuğun üzerinde ki örtüyü yırtarcasına sıkıyordu. bende iyiden iyiye yaşadıklarımı unutup hızlı şekilde gidip gelmeye başladım. ardından içine boşaldım. kız içine boşalınca sinirlendi ve bağırdı bir süre. siniri geçtikten sonra yatışıp kendine geldi. nasıl gibişti anlamadım, göğüslerini bile görmemiştim.

    kız "eee nerde benim 10 liram" dedi. cebimden parayı çıkarttım. 5 lira 65 kuruş kalıyordu sanırım dönerden sonra. kıza dilenciye sadaka verir gibi verdim bozuklarla birlikte. "dalga mı geçiyorsun benimle?". "kusura bakma bu kadar varmış" dedim. "kızılay mıyım oğlum ben nasıl bu kadar kalmış". muhabbetin sonu görünmüyordu sırt çantamı omuzlayıp koşarak apartmandan çıktım. sokakta koşarken kız camdan "huur çocuğu paramı ver lan" diye bağırıyordu.
    ···
  13. 213.
    +5
    hep aynı hayatla karşılaşıyordum. tamam bu sefer biraz rahatladım derken yine kendimi sokaklarda buluyordum. yine yürüyorum o berbat asfaltta ve geceyi nerede geçireceğimi düşünüyorum.

    paramda suyunu çekmiş artık. iş bulmak veya birinin yardım etmesini beklemekte söz konusu değil. gözümü karartıyorum bu sefer. her ne kadar yapacağım şey içimi bunaltsada yapmak zorunda olduğumun bilincindeyim. birinin parasını çalmak düşündüğüm eylem.
    ···
  14. 214.
    +6 -1
    yine kadının birini takip etmeye başladım. uzatmanın anlamı yok. çantayı aldım. buz gibi bir soğukkanlılıkla uzaklaştım oradan. ben parayı alıp kaçarken sokağı, çantası alınan kadının "yetişin hırsız var " sözleri dolduruyordu. biraz daha yaratıcı olsaydı en azından onun adına üzülürdüm. ama çok klişeydi sözleri.

    çantanın için 140 lira vardı. bir kısmıyla yemek yedim. karnımı doyurduktan sonra bilet fiyatlarına baktım. ne hüzünlü bir düşünce ne de umutlu bir bakış vardı geleceğe. 18'ime girmeden bir gün önce antalya otobüsüne bindim. bir daha da istanbul dönen sizi huurymuşçasına pazarlayan pekekent şehire dönmedim.
    ···
  15. 215.
    +6 -1
    (öncelikle bitirsene yavşak tarzı yorumlar atan iyi insanlar: direk nasıl bitireyim dostum? bir gibiş düşün, önce oralla başlıyorsun ardından kamasutrası o'su bu'su var. ben henüz sadece oral çektirdim. cikste herhangi bir pozisyonun diğerinden daha önemi var mı? yada önemsiz pozisyon var mı? öyle ya da böyle gibileceğim ben. sana bir kısmını anlattım, tamam yeter ben boşaldım diyorsan okumazsın zaten ve ben yine teşekkür ederim okuduğun kadarıyla. diğerleri de yüzüme boşalınmasını izlerler.)

    otobüse biniyorum ve kafamı cama yaslaya yaslaya gidiyorum. klimanın kalitesizliğinde midir bilinmez bunaltıcı bir koku geliyor. önümde ki adam koltuğunu yüzüme yatırmış durumda. pisliğim biletlerden görünüyor olmalı ki kimse yanıma oturmamış. tanınmadığın bir yere gitmenin rahatlığı ile bilmediğin bir yere gitmenin huzursuzluğu arasındayım. ben ikincisini seçiyorum. otobüse binerken hafiften mutlu hissederken kendimi, şimdi umutsuzluk dalga dalga üzerime geliyor. istanbul'da birçok yeri bildiğim halde iş bulamaz ve sokakta yatar haldeyken bilmediğim bir yerde nasıl yaşayacağımı düşünüyorum. hafiften ümitlenmemi sağlayan tek şey antalya hakkında duyduklarım. yavaş yavaş yaz sezonu açılıyordu ve gerek otellerin gerek turistik dükkanların açılma mevsimiydi. böyle düşünüyordum. bu yüzden rahatlıkla iş bulabileceğimi kendime inandırmaya çalışıyordum.
    ···
  16. 216.
    +6 -1
    yolun karşısına geçip otostop çekmeye başlıyorum. arabalar arda arda geçerken nihayetinde biri duruyor. camdan kafasını çıkarıp nereye gideceğimi soruyor. neresi var diyorum. "valla sen ne istersen var. korkuteli, akseki,merkez, demre,finike" buraların yabancısı olduğumu söylüyorum. iş için gelmişsindir diyor. evet diyorum. atla hadi işine yarayan bir yerde indiririm seni dedikten sonra arabaya atlıyorum.

    arabada içim geçiyor. durduğumuzda konyaaltındayız diyor. iyi diyorum da burada ne yapacağım. ne bileyim gel benimle arkadaşlarla plajda buluşacaktık diyor. onun peşinden gidiyorum.

    plaja geliyoruz. plajda plaj yani. neresi bunun sonu diye bakıyorum boş boş. insanlar yığınla akın etmiş durumdalar. aileler gençler. tek başıma yabancı olarak oturuyorum kumların üzerine. güneş çıplak bedenleri yakıyor. yananlar krem sürüp rahatlatıyorlar kendilerini. ama güneş benim içimde, krem veya herhangi başka birşey merhem olamaz bana. ya yok edecek o güneş beni ya da sahip olacağım ona. arkadaşları geliyor yanımda ki çocuğun. bana yaklaşan sarışın kızın hayatımı daha da tak edeceğinden habersiz gülüyorum suratına.
    ···
  17. 217.
    +6 -1
    ertesi gün uyanıp iş başı yaptım. hergün bildiğimiz şeyleri yapıyordum. bahşiş alıp bavulları taşıyordum. günler böyle geçerken ikinci iş haftamın son günü bir huurnun doğuşuna tanık oldum. bavullarını taşıdığım bir aile vardır. anne baba ve çocuktan oluşan bu 3 kişilik aile grubunun kızları ilk göz göze gelişimizde benim için ayaklı tehlike olduğunu belli etmişti. ailesinin bavullarını taşıyıp odaya çıkardım. 2-3 saat kadar sonra ailesi plaja indi. plaja inerken yanlarında kızları yoktu. rutin olarak gelenleri karşılayıp gidenlerle birlikte bavulları taşırken üst kattan ailenin kızı geldi. bana yardımcı olup olamayacağımı sordu. bende yardımcı olabileceğimi söyleyip ne hakkında yardımcı olacağımı bile bilmeden üst kata çıktım.

    kız söylediğine göre 17 yaşındaydı. üst kata çıkıp bana lise hayatını anlatmaya başladı durup dururken. üzerinde basit bir tişört altında ise vücudunu sıkı şekilde saran bir pantolon vardı. nasıl getirdi hala bilmiyorum ama konuyu cinselliğe getirdi. hiç yaptın mı nasıl oluyor acaba şeklinde acemi izlenimi veren sorular soruyordu. daha önceden birileriyle yattığı her halinden belliydi. bir anda "çok merak ediyorum ya hakkımda kötü düşüneceksin ama göstersene" dedi. o kadar gibiş yaptım bu kadar gerizekalıca konuya giren görmedim. benim de canıma minnet bu bir gerçekti. pantolonu indirdim. kız bakıp gülmeye başladı. benim ki çoktan şahlanmıştı. uzun süredir ne mastürbasyon ne de ciks yapmıştım. en ufak bir konuşmada hareketleniyordum. kız aptal kızların başrolünü oynadığı prono filmler gibi "elleyebilir miyim" dedi. olur dedim. eliyle penisimi kavrayıp ileri geri hareket ettirdi. ardından yalamaya başladı. ağzıyla gidip geliyordu. ilk boşalmamdan sonra tekrar yaladı. yine ereksiyon haline geçince üstündekini çıkardım. küçük olan göğüslerini yalamaya başladım. daha sonra pantolonunu indirip vajinasını bir süre yaladım. penisimle içine girince "acıtma " dedi kezbanlara özgür bir şekilde. içinde gidip gelince "yavaş yavaş" diye bağırmaya başladı. zevkin doruklarındayken olmayacak şey oldu ve kapı açıldı. annesi ağzı açık şekilde kapıda bize bakıyordu. hayatımda daha rezil anlarda vardı ama bu da zirveye oynardı.
    ···
  18. 218.
    +6 -1
    1 aydan fazla bir zaman olmuştu işe başlayalı. Ferhat artık bitik durumdaydı. Sadece bol bol şekerli olan tatlıları ve yiyecekleri yiyip eroinini çekip yaşdıbını sürdürüyordu. Boşverin beni iyiyim böyle “ diyordu mosmor kesilmiş göz altlarıyla.

    Pazar günü yine plaja inmiştim. Ferhat gelmiyordu artık plajlara. insanların ona bakışları zaten tahammül edilemez boyuttaydı. Suzan’ı bekleyip denize atacak taş arıyordum. Yarım saat kadar sonra suzan yanında iki kişiyle gelip oturdu. Yanında getirdiği iki kişiden biri kız diğeri erkekti. Dürüst olmalı insan, herif çok yakışıklıydı, suzan’da ona dibi düşecek şekilde bakıyordu. Yanında getrdiği kız da bana tanımaya yönelik sorular soruyordu. iyi biri olduğu her halinden belliydi. Antalya da yazın bulunan binlerce insan gibi güzeldi o da. Suzan kadar güzel değildi elbette ama güzeldi. Zeki biriydi ve gözlerinize bakıp ne düşündüğünüzü anlardı. Bende karşımda gülüp birbirine kur yapan suzan’la çocuğa dik dik bakıyordum. Onların ben, giblediği olmasa da sinirleniyordum. Yanımda ki kız konuştu birden fısıldayarak:
    +suzan’ı seviyor musun sen?
    -ne? Hayır arkadaşım o. Ama bu şekilde neredeyse çocukla yiyişecek halde olması sinirlendiriyor beni.
    +pek arkadaşın gibi değil. geldiğinden beri konuşmadı seninle neredeyse.
    -biz öyle anlaşırız onunla.

    yanımda ki kız jülide, suzan’a bakıp “hiç arkadaşlarınla konuşmaz mısın sen” dedi takılarak.
    -konuşuyorum ya.
    +arjantinliyle konuşmuyorsun pek.
    -arkadaş değiliz ki onunla, menfaat ilişkisi bizim ki para kazanıyoruz, değil mi arjantinli?
    bunu söyledikten sonra yanında ki çocukla gülüp tekrar aptal aptal muhabbet etmeye başladılar. birinin yanında rezil olmaktan daha beter olan şey 2 kişinin yanında rezil olmaktır. Rezil olmuştum bilmem kaçıncı kez.
    -gördün mü çıkar ilişkisiymiş sizin ki , dedi jülide.
    +boşver iyi böyle, dedim yüzüm kaskatı halde.
    ···
  19. 219.
    +5
    Gece ilerlerken iyiden iyiye çocuğa uyuz olmuştum. Suzan’ı ise öldürebilirdim. Hayır tabi ki öldüremezdim. Bende jülide ile konuşuyordum bu arada. 19 yaşındaymış jülide. Üniversite sınavlarına girdiğini ya da hazırlandığını söyledi. Hangi tarihte sınavların olup olmadığını bilmiyordum. Öyle diyince aklıma açık lise sınavları geldi. Ben de bir şekilde bitirip okumalıydım şu okulu. Okulundan bunalan adamlar ve bırakmayı düşünüp hayata atılmayı planlayan varsa selamlarımı gönderiyorum, yapmayın öyle bir şey. Okul sizi korur kollar, hayat size kollarını dolayıp fahişesi yapar.

    jülide de suzan’la aynı yerde çalışıyordu. Ayrıca suzan’la neredeyse bir çıkarıp gibişmedikleri kalan çocukta onlarla aynı yerde çalışıyordu. Onlardan iyi para kazansam da ortamlarımız arasında uçurum vardı. Ben bira göbekli ayyaş itlerle hizmet ediyordum onlar daha güzel ve zengin bin kurularına. Gerçi ne şekilde olursa olsun hizmet köleliktir. Self servis olayını uygulayan herkese iyi dileklerimi yolluyorum. Self servisler en azından sınıf farkını ortadan kaldırır.

    jülide bana neler yaptığımı vs sordu. Bende nefret ettirecek özelliklerimi söylemeden hayatımı anlattım. Üzüldü yaşadıklarıma, annemi anlatınca gözleri doldu. Eliyle sırtımı sıvazlayıp “üzülmemem” gerektiğini söyledi. “asıl sen üzülme ağlıyorsun” dedim. Çünkü üzüldüğüm falan yoktu. unutmuştum artık annemi. Sanırım annemi babamı kötülemek için araç olarak kullanıyordum karşıma çıkan herkesi kullandığım gibi.
    ···
  20. 220.
    +5
    ferhat gittikten sonra evde oturup beklemeye başladım. tek başımaydım yine. adam gibi ne dostum ne de düşmanım vardı. iyi bir düşman kötü bir dosttan daha iyidir. bende iyi bir düşman da yoktu. içimden hiç işe gitmek gelmiyordu. bende vazgeçtim o gün işe gitmekten. başkasının acısını yaşayacak biri de olamadım hiç en yakınımda ki adam tedavi merkezine gidiyordu ben ise akşama doğru suzan'ın çalıştığı mekana gitmeyi planlıyordum.

    akşama doğru adam gibi giysilerimi giyip dışarı çıktım. ferhatın arabasına baktım budala gibi. ardından hüzünlenememenin verdiği hüzünle gibtirip gittim mekana.

    güzel bir yerdi çalıştıkları. yakın değilseniz birine onun sesini duyamazdınız. müzik uzaktan konuşmayı engelliyordu. bir masaya oturdum tek başıma. mekanın ışıkları her yana vuruyordu. bu yüzden gözlerimi ışıktan çekmekten suzan'ı seçemiyordum. daha sonra jülide geldi yanıma.

    (arkadaş tedavi merkezine zütürülen biri elbette bayıltılarak zütürülür. çünkü ney apacağı belli olmaz. onun dışında ben deli gömleği takıldığını hiç görmedim filmler dışında)
    ···