-
1.
+2 -101- "Allah ahirette peygambere kimligini kanitlamak icin bacagini acip baldirini gosterir. (buhari) (AÇIKLANDI)Tümünü Göster
2- “Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.” (AÇIKLANDI)
3- “Ölü ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.”
4- Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca depremler olur. (ibni kesir)
5- Uğursuzluk uc seydedir. at, ev ve kadın. (buhari)
6- Peygamber, savaşta kadınların ve çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi (Buhari, Cihad/146; Ebu Davud 113).
7- Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar şeytandır (Hanbel 4/85; 5/54).
8- "Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar, Zeynep'le yatardı" (Buhari, Hibe/8).
9- içinde köpek ve resim olan eve melek girmez (Buhari, libas 87:1).
10- Namaza çağrıldığında, şeytan, geri geri gidip uzaklaşır ve zart diye sesli yellenerek gider; Ezan sesini işitemeyeceği yere değin uzaklaşır (Buhari, e's- Sahih, Ezan/4;Tecrid, hadis no: 360; Müslim, e's-Sahih, Kitabu's-SElat/16-19 hadis no:389).
11- ]"]Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir :"Rasûlullah'tan iki kap ilim ezberledim. Birincisini yaydım, diğerine gelince şayet bunu yayacak olursam benim şu boğazım kesilir". (Buhari , ilim, 42)
12- "Bu ümmetim içinde ibrâhim tabiatı üzere kırk, Mûsâ tabiatı üzere yedi, Îsâ tabiatı üzere üç, muhafazid(a.s.) tabiatı üzere bir kişi bulunur. Bunlar derecelerine göre halkın efendisi sayılırlar.” (Tirmizi)
13- "Ölüm meleği Musa'ya geldi ve ona : 'Rabbine icabet et', dedi. Musa ölüm meleğinin yüzüne bir tokat attı ve gözünü çıkardı.” (Buhari)
14- "Hırsızlıkta ısrar edenleri öldürün." [1631-Ebû Dâvud-Nesâî]
15- "içki içmede beşinci kez ısrar edenleri öldürün." [1643-Ebû Dâvud-Tirmizî]
16- "Kur’an okudukları halde traş olanları öldürün." [4816-Buhâri-Müslim-Muvatta-Nesâî-Ebu Dâvud]
17- "Müslüman cinlere üç gün süre verin. Yine de görünürlerse, onları öldürün." [4941-Müslim-Muvatta-Ebu Davud]
18- "Küçük gözlü, kırmızı yüzlü ve suratları kalın deriden yapılmış kalkanlara benzer Türkler’e (Yecuc-Mecuc’e) karşı savaşlar yapmadıkça hüküm günü gelmiş olmayacaktır" (Buhari, K. Cihad; Müslim, K. Fitan)
]19- "Uğursuzluk üç şeyde vardır: Kadında, evde ve atta." [Ebu Davud, Müslim, Buhari]
"Kadınların dinleri ve akılları ekgibtir." [Buhari]
20- "Kadınların dinleri ve akılları ekgibtir." [Buhari]
21- "Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır." [Müslim, Tirmizi, Ebu Davud]
bu hadislerin bir çoğu sahihdir bunları inkar eden dinden çıkar kafir olur .
REZERVELERi ALIN BUNLARIN HEPSiNi TEK TEK ANLATACAĞIM .
iNŞALLAH DERS ALIRSINIZ .
yanlış anlaşılmasın bende bir müslimim . -
2.
+2Evvela şunu söyleyelim ki; bahsi geçen hadisler , hadis inkarcısı mealcilerin aklını karıştırdığından , ya da saf insanların aklını karıştırıp kendileri gibi sapık yapmnak için hadislerin orjin metinleri tahrif edilerek (ilave veya çarpıtmalar) yazılmış, çarpıtılmıştır. Özellikle metinlerdeki "Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için" ; "Allah benimle görüştü ve el sıkıştı" gibi kendi iftira hezeyanları orjinal metinde yoktur. insanları uydurma hadislerden kurtarmak gibi niyetleri olan Samimi muslumanlardan iseler, bu şekilde metnin geçtiği kitabın adını, sayfasını verirlerdi!Tümünü Göster
Orjinal metni inceleyecek olursak ; Ehli sunnet alimleri ekseri olarak (çoğunluk) bu ifadeyi Kalem suresinin 42. ayetinde Baldırların açılması ayetin mecazi olarak izahını yapmışlardır.
O gün Baldırın açılacağı! (bütün çıplaklığı ile gerçeğin ortaya çıkacağı) ve secdeye davet edilecekleri gün, (secde) edemezler. (Kalem 42)
(Yevme yukşefu an sâk'ın Durumun şiddetlendiği vakit demektir. Savaş kızışınca bacaklarını açmak Arabların adetindendi. Burada kastedilen kıyamet günü ve o zamanki durumun şiddetleneceğidir)
Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı. (Kalem 43)
42-43- O gün baldır açılır, (kıyamet gününün dehşetinden paçalar sıvanır) Kâfirler secdeye davet edilirler. Fakat secde edemezler. Gözleri açılmaz bir halde onları zillet kaplamıştır. Halbuki onlar (dünyada) sağlam oldukları halde secdeye davet ediliyorlardı.
Âyet-i kerimenin baş tarafında "O gün baldır açılır" ifadesi geçmektedir, bir kısım âlimler bu ifadenin mecazi bir anlam taşıdığını söylemişler, diğer bir kısım âlimler ise bunu, zahiri manada almışlar ve bunu destekleyen hadis-i şeritler zikretmişlerdir.
Bu ifadedin mecazi bir anlam taşıdığını söyleyenler çeşitli izahlarda bulunmuşlardır.
ikrime'ye, Katade'ye, Said b. Cubeyr'e, Mucahid'e ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir görüşe göre "Baldırın açılması" ifadesinden maksat, sıkıntılı bir günün, dehşetli bir olayın ortaya çıkmasıdır. Bu gün, bir savaş günü de olabilir. Zira böyle bir günde iş ciddiye alınır ve paçalar sıvanır.
Abdullah b. Abbastan nakledilen diğer bir görüşe göre "Baldırın açılması" ifadesinden maksat, dünyanın gitmesi, âhiretin ortaya çıkmasıdır. O gün ameller ortaya dökülür. Kapalı olan baldırlar açıldığı gibi sırlar da açığa çıkar. Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre bu ifadeden maksat, kıyamet gününün korkunçluğundan dolayı orada görülen sıkıntı ve darlıkların ortaya çıkmasıdır. Yine Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre bu ifadeden maksat, kıyamet gününün en dehşetli anıdır.
Ebu Musa el-Eş'ari'den nakledilen bir görüşe göre ise "Baldırın açılması"ndan maksat, büyük bir nurun ortaya çıkmasıdır. insanlar bu nuru görünce Allaha secde edeceklerdir.
Rebi' b. Enes'e göre ise bu ifadeden maksat, perdenin kaldırılmasıdır. Yani, yaratıcı ile yaratan arasındaki perde kaldırılacaktır." demektir.
"O gün baldır açılır." ifadesinin mecazi olmayıp gerçek manada kullanıldığını söyleyenlere gelince:
Abdullah b. Mes'ud, Ebu Hureyre ve Ebu Said el-Hudri, kıyamette Allah tealanin, baldırını açarak kendisini muminlere tanıtacağını, muminlerin de bunun karşısında Allaha secde edeceklerini söylemişler ve bu hususta şu hadisleri rivayet emişlerdir.
Ebu Said el-Hudri diyor ki:
"Ben, Rasulullahın şöyle dediğini işittim: Rabbimiz baldırını açacak, her mumin erkek ve kadın ona secde edecektir. Ancak, dünyada iken gösteriş olsun ve desinler diye secde edenler o gün secde edemeyeceklerdir. Secde etmeye çalışacaklar fakat sırtları tek bir parça haline gelecek ve secdeye eğilemeyeceklerdir.
(Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sure: 68, bab: 2 K. et-Tevhid, bab: 24 / Muslim, K. el-iman, bab: 302, Hadis No: 183; Fethul Bari C. 10 , S. 116 - 117)
Bu hususta Ebu Hurayra ve Abdullah b. Abbas'tan da hadisler rivayet edilmiştir. Ebu Said el-Hudri'nin rivayet ettiği hadis, Buhari'nin Kitap et-Tevhid'inde ve Muslim'in, Kitab el-iman'ında daha uzun bir şekilde rivayet edilmiştir.
Âyet-i kerimenin devamında "Kâfirler secdeye davet edilirler. Fakat secde edemezler." buyurulmaktadır. Yani âhirette baldırın açılması, kullan Allaha secde etmeye sevkedecektir. Fakat onlar, secde edemeyeceklerdir.
Yine âyette "Gözleri açılmaz bir halde onları zillet kaplamıştır. Halbuki onlar dünyada sağlam olduklan halde secdeye davet ediliyorlardı." buyurulmaktadır. Kâfirlerin âhirette, dehşetten dolayı gözleri baygın hale gelecek, Allanın azabından dolayı onlan zillet ve hakirlik kaplayacaktır. Bu onların, dünyada iken böbürlenmelerinin ve gururlanmalannın karşılığıdır. Onlar dünyada sağlam iken Allaha secde etmeye davet ediliyorlar fakat secde etmiyorlardı. Âhirette secde etmek isteselerde secde edemez duruma geleceklerdir. Allahı gören müminler ona secde ederlerken kâfir ve münafıklar edilemeyecekler ve dimdik kalacaklardır.
Said b. Cubeyr ve ibrahim et-Teymi, "Onlar dünyada secdeye davet ediliyorlardı." ifadesinden maksadın, "Ezan okunarak farz namazlannı kılmaya çağırılıyorlardı." olduğunu söylemişlerdir.
(Ebu Cafer muhafazid b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 8/396)
Kalem suresinin 42. ayetinde "Keşfu's-sak" tabiri geçmektedir. Lügat olarak baldırın açılması manasına gelir. Görüldüğü üzere ayeti kerimeden asıl maksat lügat manası değildir, aksine bir mesaj söz konusudur. Hadis yukarıdaki rivayette baldır kelimesini "sâkehu" şeklinde zamir olarak kaydeder. ibnu Hacer bir başka tarikde zamirsiz olarak "sâke" şeklinde geldiğini ve bu şeklin -ayeti kerimeye uygunluk arzetmesi sebebiyle- daha doğru oldğunu söyler. Aksi takdirde yukarıdaki tercümede aslına muvafık olarak kaydettiğimiz üzere Cenab-ı Hakka baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi te'vili tekelluflu bir durum ortaya çıkacağını belirtir.
Öyle ise, "baldırı açmaktan" maksat nedir?
Alimler bunu, "bütün hakikatkerin çırıl çıplak ortaya çıkması (sebebiyle) hesap ve cezanın bütün şiddet ve dehşetiyle hüküm sürmesi" şeklinde anlamışlardır. Nitekim hadiste, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam) Cenab-ı Hakkın bütün gerçekleri ortaya koyarak hesap verme hadisesinin dehşetini yaşattığı hengamda, dünyada iken kulluğunu samimiyetle yapanlarla, riyakar hareket edenleri ayırıp mu'minleri dehşetten kurtaracağını, riyakarları da sırtları eğilmez bir hale sokarak cürümlerini yüzlerine vurmak suretiyle, dehşetlerine dehşet katacağını belirtmektedir.
Hadisin tahrif edildiği verdiğim orijinal metinde ayan beyan ortaya çıkmıştır. özel olarak 'Peygambere kanıtlamak için (baldır açma)' diye bir ifade yoktur. Asıl orijinal Buhari metni şöyledir :
Ebu Said el-Hudri diyor ki:
"Ben, Rasulullahın şöyle dediğini işittim: Rabbimiz baldırını açacak (yekşifu rabbuneâ an sâkihi) , her mumin erkek ve kadın ona secde edecektir. Ancak, dünyada iken gösteriş olsun ve desinler diye secde edenler o gün secde edemeyeceklerdir. Secde etmeye çalışacaklar fakat sırtları tek bir parça haline gelecek ve secdeye eğilemeyeceklerdir.
(Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sure: 68, bab: 2 K. et-Tevhid, bab: 24 / Muslim, K. el-iman, bab: 302, Hadis No: 183; Fethul Bari C. 10 , S. 116 - 117)
Ayrıca hem Kur'an-ı Kerim'deki ayette , hem bahsi geçen hadis-i şerifte baldır ( sâk ) ifasesi sabittir.
O gün Baldırın açılacağı! (Yevme yukşefu an sâk) - (bütün çıplaklığı ile gerçeğin ortaya çıkacağı) ve secdeye davet edilecekleri gün, (secde) edemezler. (Kalem 42)
Allahu teala istemedikçe (Tanıyabilecekleri surette gelmedikçe) Muminlerde Allahu tealayı tanıyamazlar!
DELiL 1 :
"O gün sâk açılarak ve secdeye davet edilecekler, fakat (namazı kılmayanlar, munafıklar ve riyakârlar buna) güç yetiremeyecekler." (Kalem, 42)
Bu âyeti kerime, kıyamet gününde Allah Teâlâ'nın yaratıkları secdeye çağıracağını ve kâfirlerle secde arasına engel alınacağını açık bir şekilde göstermektedir ki, bu onlar hakkında, ceza olsun diye güç yetirilemeyen bir şeyle mukellef tutmak olur. Çünkü onlar, dünyada güç yetirdikleri bir haldeyken bununla mukellef tutulmuşlardı; fakat onlar, güç yetirdikleri halde bunu dünyada yapmayınca; kendileri için ceza ve hasret olsun diye güç yetirmeyecekleri bir zamanda onunla mükellef tutuldular.
Bundan dolayı da Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
"... Halbuki onlar (dünyada) sağ salim iken de (Allah'a) secdeye çağrılırlar (fakat kendilerini daha akıllı sanarak yan çizerler) di." (Kalem, 43) -
-
1.
0Nitekim sahih bir hadiste Zeyd b. Eslem'den, o da Atâ'dan, o da Ebû Saîd el-Hudrî'den şöyle rivayet edilir:
Bâzı insanlar: "Ya Rasûlallah! Biz Rabb'imizi görecek miyiz?" diye sordular...
Rasûlullah şöyle devam etti: "Allah Teâlâ (kıyamet günü mu'minlere) diyecek ki: "Her ummet ibâdet ettiği şeye tâbi oldu / onun peşinden gitti siz burada niye duruyorsunuz?."
Mu'minler diyecekler ki: "Biz dünyada, insanlara en çok muhtaç olduğumuz bir anda onlardan ayrıldık, onlarla beraber olmadık."
Bunun üzerine Allah Teâlâ: "Ben sizin Rabb'inizim" diyecek:
Mu'minlerse iki veya üç defa şöyle diyecekler: "Biz senden Allah'a sığınırız. Biz Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayız."
Hatta onlardan bâzıları neredeyse dönecek olurlar.
Allah Teâlâ der ki: "Sizinle Rabb'iniz arasında, kendisiyle O'nu tanıyacağınız bir alâmet var mı?"
Onlar: "Evet, var" derler.
işte bu esnada sâk açılır ve onlardan (dünyada iken) gönül rahatlığıyla Allah'a secde eden her birine, secdeye varması için Allah izin verir. Riyakârlık ve korunmak için secde etmiş olan her birinin sırtını, Allah tek bir tabak haline getirecek ve onlar her secde etmek istediklerinde sırtüstü düşeceklerdir. Daha sonra başlarını (secdeden) kaldırırlar... "
işte bu şekilde mukellef tutmak, berzah alemindeki sorgu suâl ile mukellef tutmak gibidir. Her kim dünyada istek ve tercihiyle icabet ederse, berzahta da güzel bir şekilde cevap verir; her kim de dünyada icabet etmekten imtina' edecek olursa, berzahta da cevap vermekten menedilir.
Halbuki bu durumda, güç yetirmediği halde kulun mukellef tutulması kötü ve çirkin bir şey addedilmez, bilakis bu mukellef tutma, ilâhi hikmete muvafıktır. Çünkü kul, güç yetirdiği bir zamanda mükellef tutulmuşken sorumluluktan kaçınmış ve teklifi reddetmiştir. Böyle olunca onun âciz olduğu ve kendisiyle yapılması emredilen fiil arasına engel olunduğu bir vakitte mükellef tutulması, onun için bir ceza ve hasret vesilesi olur.
(ibnu'l Kayyim el Cevziyye (691 - 751 H); Tariku'l Hicrateyn ve Babu's Saadetyn , 14. Tabaka)
-
1.
-
3.
+1ibn Abbâs (r.anhuma)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:Tümünü Göster
Ulu ve yüce Rabbim bu gece en güzel surette (ibn Abbâs dedi ki: Uyku aleminde) bana göründü ve Ey muhafazid büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda munakaşa ediyorlar biliyor musun? Ben de hayır dedim.
Bunun üzerine elini iki omuzumun arasına koydu -veya göğsüme- ve ben o iki elin soğukluğunu iki kürek kemiği arasında veya göğsümde hissettim. Sonra göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildim.
Tekrar, Ey muhafazid! Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda münakaşa ediyorlar biliyor musun?
Ben de evet dedim. Keffaretler hakkında…
Keffâretler namazdan sonra mescidde kalmak, mescidlerdeki cemaate yaya olarak yürümek her türlü zorluk ve soğuklarda bile abdest organlarını kapsamlı yıkamaktır. Kim böyle yaparsa hayırla yaşar hayırla ölür ve her türlü hata ve günahlarından sıyrılarak annesinden doğduğu gün gibi tertemiz olur.
Sonra şöyle buyurdu: Ey muhafazid! Namaz kıldığında şöyle duâ et: Allah’ım iyilikler yapmayı kötülüklerden el çekmeyi yoksulları sevmeyi senden dilerim. Kullarına bir kötülük göndereceğin vakit beni o kötülüklerden uzak tut yanına al…
Rasûlullah (s.a.v.), sözüne şöyle devam etti: Dereceler ise selamı yaymak, yemek yedirmek, insanlar uykudayken geceleyin namaz kılmaktır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) (Şeyh Elbani dedi ki : Sahihtir)
Tirmizî: Bu hadiste Ebû Kılabe ile ibn Abbâs arasında bir şahıs daha ilave edilmektedir. Katâde bu hadisi Ebû Kılâbe’den, Hâlid b. Leclac’tan ve ibn Abbâs’tan rivâyet etmiştir.
3234- ibn Abbâs (r.anhuma)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Rabbim bana en güzel şekilde göründü ve: “Ey muhafazid!” dedi.
Ben de “Ey Rabbim, buyur emrine amadeyim” dedim.
Şöyle buyurdu: “Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar?”
Ben de: “Bilmiyorum Ya Rabbi” dedim.
“Elini iki küreğimin arasına koydu ben iki elin soğukluğunu iki memem arasında hissettim sonra doğu ile batı arasında her şeyi bildim sonra, "Ya muhafazid!" buyurdu.
Ben de “Buyur Rabbim emrine amadeyim” dedim.
Şöyle buyurdu: “Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar?”
“Dereceler ve keffaretler konusunda” dedim;
Mescidlere cemaate katılmak için adım atmalar, her türlü zorluk ve sıkıntılı anlarda bile abdest organlarını kapsamlı yıkamak bir namazdan sonra diğer namazı beklemek. Kim bunlara devam ederse hayırla yaşar hayırla ölür ve günahlarından temizlenip annesinden doğduğu gün gibi olur. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. (Elbani dedi ki Sahihtir)
Tirmizî: Bu konuda Muâz b. Cebel’den, Abdurrahman b. Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis Muâz b. Cebel tarafından uzun olarak aktarılmış olup Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Uyuklamaya başlamıştım bir ağırlık çöktü uyuya kalmışım Rabbimi en güzel şekilde gördüm. Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar? Buyurdu. -
-
1.
0Muâz b. Cebel (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:Tümünü Göster
Rasûlullah (s.a.v.), bir sabah namazına o kadar geç kalmıştı ki neredeyse güneş doğacaktı. Derken çabucak çıktı namazı için kamet getirildi.
Rasûlullah (s.a.v.), namazı biraz hafifçe kıldırdı.
Selam verince olanca sesiyle saflarda bulunduğunuz şekilde kalınız buyurdu ve bize dönerek şöyle dedi: “Beni bu sabah namazına geciktiren sebebin ne olduğunu söyleyeceğim, geceleyin kalkıp abdest alıp gereği kadar namaz kıldım, derken namazda uyuklamaya başladım sonra uykum ağırlaştı ve ben bu sırada Rabbimi en güzel surette gördüm.
Ya muhafazid buyurdu.
Ben de: Ey Rabbim buyur emrine amadeyim dedim.
Şöyle buyurdu: Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar?”
Ben de: “Bilmiyorum Ya Rabbi” dedim.
Bunu üç kere tekrarladı. Sonra el ayasını iki küreğimin arasına koydu ben iki elin serinliğini iki memem arasında hissettim. Her şey bana göründü ve her şeyi bildim.
Ya muhafazid! buyurdu.
Ben de “Buyur Rabbim emrine amadeyim” dedim.
Şöyle buyurdu: “Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar? ”
Ben de: “Keffaretler konusunda” dedim.
“Nedir onlar?” buyurdu.
Ben de dedim ki: “iyiliklere adımları çoğaltmak, namazlardan sonra mescidlerde oturmak, her türlü zorluklar karşısında abdest organlarını kapsamlı yıkamak.”
“Sonra hangi konularda” buyurdu.
“Yemek yedirmek yumuşak söz söylemek, insanlar uyurken geceleyin namaz kılmak.
Bunun üzerine: “Dile benden ne dilersen” buyurdu.
Ben de şöyle duâ ettim: “Allah’ım iyilikler yapmayı kötülüklerden el çekmeyi, yoksulları sevmeyi beni beni bağışlayıp esirgemeni senden dilerim. Bir topluma bir fitne göndereceksen beni o fitneye düşürmeksizin vefat ettir. Bana seni sevmeyi seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine yaklaştıran her ameli sevmeyi nasib eyle.”
Rasûlullah (s.a.v.): “Bu söylenenler haktır ve gerçektir bunları kendinize ders edininiz ve öğreniniz” buyurdu.
(Ahmed b. Hanbel, Musned: 21093)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. muhafazid b. ismail’e bu hadis hakkında sordum; Dedi ki: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis Velid b. Muslim’in, Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir’den rivâyetinden daha sahihtir.
Tirmizî: Hâlid b. Leclac, Abdurrahman b. Aiş el Hadramî’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim dedi ve bu hadisi aynen aktardı bu rivâyet mahfuz değildir.
Aynı şekilde Velid hadisinde Abdurrahman b. Âiş’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim…
Bişr b. Bekr, Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir’den bu hadisi bu senedle Abdurrahman b. Âiş’den rivâyet etmiştir. Bu rivâyet daha sahihtir. Abdurrahman b. Âiş, Peygamber (s.a.v)’den hadis işitmemiştir.
(Tirmizi ; C: 3, Hadis no: 3233, 3234, 3235, S: 150 - 151)
-
1.