1. 1.
    -3
    evet, yanlış duymadınız. şu tivitır olayını anlatacak kızlar arıyorum.

    o anlatsın uzun uzun, ben hayranlıkla okuyayım yazdıklarını.

    ahhh, aşk böyle bir şey beyler. ♥
    ···
  1. 2.
    +2 -1
    adam azmış beyler
    ···
  2. 3.
    0
    ozip huurluk yapma bin
    ···
  3. 4.
    0
    @1 ozip lanet adam nerdesinn sen ekmek almaya die çıktın dönmedin bidaha

    adına yüz tane başlık açtım (1 tane )
    ···
  4. 5.
    +1
    sana yannan elini uzatmak istiyorum buyur (o)))
    ···
  5. 6.
    0
    gibim var lan. uyar mı?
    ···
  6. 7.
    0
    ozip sana mesaj attim cevap atsana lann..
    önemliydi o benim icin :d
    ···
  7. 8.
    0
    ulan yeni düşenleri de mi zütüreceksin
    ···
  8. 9.
    0
    oha ozip oha, kendi rekldıbını mı yaptın kaşla göz arası?

    çakal davşan
    ···
  9. 10.
    0
    @1 gibtir lan muallak

    {。^◕‿◕^。}
    ···
  10. 11.
    0
    (bkz: twittercılar için ozipcan)
    ···
  11. 12.
    0
    adam gibi sivriltmis bayanlar.
    ···
  12. 13.
    0
    annen..en uygun aday sanki.)
    ···
  13. 14.
    +1 -1
    Ben ortaokula başladığım yıllarda annem kolon kanserine yakalandı. Operasyon şansı yoktu. Çok ağrılı bir hastalıktır, acılar içinde vefat etti. Komaya girdiğinde hepimiz artık ağrı hissetmediğini düşünecek ve sevinecek kadar çaresizdik. Babamın hastene odasının kapısında, içeride kıvranan annemin yanına girebilmek için yarım saat boyunca gözyaşları içinde çabaladığını kendi gözlerimle defalarca gördüm. Sevdiği kadını o halde görmek ve hiçbir şey yapamamak onu çok üzerdi. Neden sonra gücünü toplar ve yanına girebilirdi. Evde sessizliğin hakim olduğu bazı gecelerde kapım usulca açılır, babamdan önce sigara ve rakı kokusu odama dolar, babam usulca yatağımın kenarına oturur ve çaresizlik içinde kendi acıları ile başbaşa hıçkıra hıçkıra ağlardı. Başta annem olmak üzere, hiç kimsenin onu böyle güçsüz ve acılar içinde görmesini istemezdi. Benim de uyuduğumu düşünürdü. Ama ben görürdüm. Kendi kendine söylediklerini de duyardım. Ortaokula giden benim için o zaman ne kadar büyük bir yüktü bu. Şimdi bile hatırladığım zamanlarda kalbime mengeneler takılıyor. Hastalık esnasında tüm birikimlerimiz, evimiz, arabamız harcandı gitti. Her şeyimiz paramparça oldu. Ben evlenirken babam yardımcı olamadı, bundan çok rahatsız oldu ve her zaman ezikliğini hissetti. "Hiç olmazsa yaşlılığımda sana yük olmayayım." dedi ve ceketini alıp pek de sevmediği bir kadınla evlenip istanbul'a kaçtı gitti. Babam, canım babacığım sözlerim sanadır. O günleri tekrar yaşatmaya, acılarını tazelemeye gönlüm elvermediği için yüzüne söyleyemiyorum bunları. Odamda ağladığın günlerde sesimi çıkaramadığım için asıl ben üzgünüm. Keşke seninle konuşabilecek, taşıdığın yükü hafifletebilecek bir şeyler yapabilseydim. Asıl sen beni affet. Hiçbir evlat sana layık olamaz. Elimde olsa tüm acılarını ben çekmek isterdim.
    ···
  14. 15.
    0
    oziipcannııım hey hey hey ozippcaanıım boynu bükük dağ ceylanım.
    ···
  15. 16.
    0
    özelime gelme
    ···
  16. 17.
    0
    dikkat edin patlayabilir
    ···
  17. 18.
    0
    Tabiatta hiçbir örneğine rastlanmadığı halde, bize son derece doğal gelen ve modern tekniğin ekseni olacak kadar önemli bir icadı, tekerleği de Güneybatı Asya'ya borçluyuz.

    Elimize, tekerleğin hangi tarihte icat edildiğini gösterecek hiçbir belge geçmemiştir. Ancak bu aracın günümüze en eski çağlardan geldiği de kesindir.

    Amerikalı arkeolog Speiser, Gawra'da, M.Ö. 3.000-2.500 yıllarının kalıntılarında tekerleğe rastlamış; ingiliz meslektaşı Woolley de Ur'da, M.Ö. 2.950 yıllarından kalma mezardan bir tekerlek çıkarmıştı. Ne gibi bir ihtiyacın bu icada yol açtığı kesinlikle bilinmiyor. General Frugier'nin ilginç ve inandırıcı varsayımına göre; Yontma Taş Çağı'ndan başlayarak insan, avladığı hayvanı, kaya parçaları gibi bazı şeyleri taşıma ihtiyacını duymuştur. Bu soruna çare ararken, kesilmiş bir ağacın yuvarlandığını, böylece taşımayı kolaylaştırdığını fark eden insanlar yüklerini iki ağaç kütüğünün üzerine koymayı akıl ettiler. ingiliz tarihçisi Maccurdy'ye göre; tekerleğin atası, tomar denilen silindir biçiminde durulmuş kağıt ya da deridir. Bu gelişmeyi kazılar da doğrulamaktadır. Yapılan kazılarda Sümer ülkelerinde, M.Ö. 3.000'den kalma kızaklar ve arabalar çıkartılmıştır.

    Tekerleğin icadını hemen arabanın izlediği kesindir. Bir çift tekerleği dingille birleştirmek ve buna demirsiz bir saban oturtmak işten bile değildir. Gerçekten de, M.Ö. 3.000 yıllarının Sümer kalıntılarında rastlanan arabalar böyledir. Sürücüsü, iki tekerleğin arasına konmuş bir eyere, ata biner gibi otururdu. Bu taslak çabuk gelişerek dört tekerlekli bir araç oldu; fakat henüz ön tekerlekler sabitti.

    Bu araca ilkin hangi hayvan koşulmuştu? Fransız arkeologu Georges Contenau'ya göre, yaban eşeği. O dönemde, bu bölgede at bilinmiyordu ve henüz sözünü etmediğimiz Türkler atı ehlileştirmişlerdir.

    Ortaçağda önemli bir rol oynayacak olan bu ulus, Orta Asya, Doğu Sibirya ve Mançurya'da yaşamaktaydı. Henüz Yontma Taş Çağı'nda yaşayan bu göçebe halkın hayatı, Babil ve Mısır uygarlığının tam karşıtıydı. Ama onların buz gibi ve dümdüz steplerde uzanan ülkeleri, Yakın Doğu'nun güneşli ve serin vahasının da karşıtı değil miydi? Asyalı göçebe halkın hayatı, her çeşit yiyeceğe alışan bu yorulmaz hayvanın, atın sırtında geçiyordu. Onu gem'e alıştıran Türklerin Güneybatı Asya'ya akınları sonucunda, bu bölgede atı tanıdı; ilk uygarlıklar, insanlığın bu en soylu buluşunu, paha biçilmez armağanını onlardan aldılar.

    Koşum kayışlarıyla arabaya bağlanan atla birlikte ilk savaş aracı da doğmuş oldu. Antik dünya, arabayı ve atları bu korkunç görünümüyle ilk defa tanıyordu. Sonra M.Ö. 2.000 yılında Mezopotamya'da görülen araba, giderek Sami ırkından Hiksosların akınıyla Mısır'a girince, Firavun'un ordusunda, 1917'de ilk müttefik tanklarının Alman askerleri üzerinde yarattığı paniğe benzer bir korku yarattı. Mısırlılar hayvan gücü olarak henüz öküz ve eşekten yararlanıyorlardı. Ancak tecrübeden çabuk ders almayı bildiler. istilâcıları ülkeden atar atmaz bu yeni savaş aracını kullanmaya başladılar. Öyle ki, Mısır tarihinin en parlak dönemi olan Yeni imparatorluk'tan kalan belgeler, Firavun'u gelecek kuşaklara savaş arabasının üstünde, bir eliyle dizginleri tutar, ötekiyle de düşmanı yere serer biçimde gösterebilmiştir.

    Bunu izleyen on yüzyıl boyunca, araba, savaş alanlarında fetih aracı olarak hizmet etti. Asurlular, M.Ö. 1.000 yıllarında bir sürücünün kullandığı, iki savaşçıyı çeken çift at koşulmuş arabaları sayesinde dünyaya egemen oldular. Asur'un ünlü kralları Surgon ve Assurbanipal birçok şehirleri, güçlü savaş makineleri halini alan arabalarıyla kuşattılar. Bu arabaların, tekerlekleri üzerine oturtulmuş ağır koçbaşlarıyla şehir kapılarına saldırdılar; savaşçılar kalkanlarının arkasına saklanarak kale duvarlarının üstüne yürüdüler. Ancak bu ağır "topçu gücü"nün yanı sıra yeni bir silahlı birlik daha meydana getirmişlerdi: Atlılar. Bir halı parçasının üzerinde oturan bu eyersiz ve üzengisiz Asur atlıları, iskender'in fetihlerine yol açan öncüler oldular.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 19.
    +1
    bug bulundu-> twitter gibildi-> sözlük gibildi-> bulan gibildi
    ···
  19. 20.
    0
    (bkz: twitter ziyareti capsleri)
    ···