1. 76.
    0
    Osmanlı Devletinde Ermeniler, araplar ve kürtler vardı öyle değil mi? Fakat Kurtuluş savaşında bir tane bile var mı bu soysuzlardan? Bunu dediğimde çoğu kişiden aldığım cevap Diyarbakırdan, Şırnaktan ve Vandan Kurtuluş savaşına katılanlar olduğu dur. *Tactical Facepalm* ilk olarak böyle bir cevap duyunca insanlarımızın cehaletine üzülüyorum. Ve üzüle üzüle bu saçma soruyu şöyle cevaplıyorum. ilk olarak Kurtuluş savaşı döneminde Arapların ve ermenilerin çoğu ülkede ki Türkleri yok etmek için düşman ile iş birliği yapmıştır. Kürtlerin ise çoğunluğu kaçmıştır.
    ···
  2. 77.
    0
    rezerved
    ···
  3. 78.
    0
    Yakarış
    Bir gün olur, elbette eski beğler dirilir;
    Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar.
    Yine şanlar alınıp nice canlar verilir,
    Yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar.

    “Türk tarihi” denen kahramanlık şiirini
    Yeniden yazmak için harcayacağın kandır.
    Mısraların içinde en güzel ve derini
    Batıda “Niğbolu””, doğuda “Çaldıran”dır.

    Yine batılıların üçüncü Kosova’da
    Topraklara sereriz, bir değil, birkaçını.
    Çekilince kılıçlar yeniden Haçova’da
    Param parça ederiz Cermenliğin haçını.

    Yine ufka açılır şanlı korsanlarımız,
    Bir Türk gölü yaparlar Akdeniz’in içini.
    Acı acı gülerek bu gün susanlarımız.
    Yarın rezil ederler Romalı’nın binini.

    Genç Fatih’in ordusu yine tekbir alınca
    Söndürürüz kafirin Meryem Ana mumunu.
    Haritadan sileriz Tuna’ya at salınca
    Ulah’ını, Sırb’ını, Bulgar’ını, Rum’unu.

    Gövdesini elbette döndürürüz kalbura
    Bir geçerse Moskof’un elimize yakası.
    Çanakkale önünde yine kopar bir bora
    Süngümüzle bozulur ingiliz’in cakası...

    Yiğit Harbiyeliler! Öğrenin dersinizi:
    Kahraman göz kırpmadan düşmana saldırandır.
    Vazifeniz: Kanije, Silistire, Pilevne,
    Niğbolu, Kosova, Malazgirt, Çaldıran’dır.

    Yarın Yavuz dirilip bize buyruk verince
    Kızgın kum çöllerini yeni baştan aşarız.
    Kanlarımız sebildir; akıtarak hepsini
    Belirsiz mezarlarda anılmadan yaşarız...

    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  4. 79.
    0
    Biz kan kokusunu özledik, çinlinin kan kokusunu. Onların kafa tasından şarap içmeyi özledik. Kandaşımızı korumak için can vermeyi özledik. Türklüğün yücelmesi için can vermeyi özledik. Bu yüzden Türk derler bize yeri geldiğinde Tanrıya bile baş kaldırırız, köleliğe boyun eğmeyiz. Düşmanımız kadınlarını ganimet olarak almak bizim en büyük hediyemizdir. Yağma yapmak ister her Türk, Acnunu istila etmek Türk’ün şanlı adını yaşatmak ister.
    ···
  5. 80.
    0
    Tûran'ın bir ili var
    Ve yalnız bir dili var.
    Başka dil var diyenin,
    Başka bir emeli var.
    ccc turan ccc
    ccc misakimilli ccc
    ccc kizilelma cccc
    Ne mutlu turkum diyene
    ···
  6. 81.
    0
    @48 Almanyaya göç başladığında anadoluda şanlı türk ırkından insanlar yaşıyordu şimdi ise kürt denilen eşek bozmaları var
    ···
  7. 82.
    0
    Ve gelelim ömer seyfettine Tanzimat’la birlikte tohumları atılan Türkçülüğü durağanlıktan kurtaran, canlandırıp yeşerten şahsiyetlerden biri de hikâyeciliğimize bambaşka bir dinamizm ve ivme kazandıran Ömer Seyfettin olmuştur.

    Ömer Seyfettin, hikâyelerine; Türkçülüğü ve Türkçülük anlayışının gerektirdiklerini fevkalade sindirmiştir. Onun öyküleri kuru bir ifadeden ibaret olmayıp bilakis düşünce ve imge âleminin zenginliklerini bünyesinde barındırmaktadır. O, insana kimi zaman çocukluğunu hatırlatan, kimi zaman da okurun millî duygularını kabartıp coşturan nev-i şahsına münhasır hikâyelere imza atmıştır.

    Meşrutiyet döneminde hikâye türünde ürünler veren Halit Ziya ve Mehmet Rauf; hikâyeciliğin üzerine pek fazla etüt yapmayıp sadece sanat adına öyküler yazmışlardır. Oysa Ömer Seyfettin ise deyim yerindeyse hikâyeciliği meslek edinmiştir. O, bir yan uğraş alanı olarak görmediği hikâye türü üzerine tabir- i caizse ihtisas yapmıştır.

    Ömer Seyfettin, asker kökenli bir yazar olması itibariyle yaşadığı ve gördüğü kanlı başlı savaş sahnelerini, hikâyelerinde ustaca kurgulayıp canlı bir üslupla dile getirerek Balkan savaşları döneminde sefil ve yorgun düşen Türk milletine tekrar canla başla mücadele ruhu aşılamıştır. Diğer yandan da yazdığı hikâyelerle Türk milletinin destan ihtiyacını karşılamaya çalışarak milleti motive etmiş ve hamasi duyguları canlandırarak Türk milletinin “kim”liğini unutmasına engel olmuş ve –iç güç- sağlamıştır.
    ···
  8. 83.
    0
    ben anadoludan oraya giden adamların böyle bir dertlerinin olduğunu bildiklerini hiç sanmıyorum.
    ···
  9. 84.
    0
    Gerilir zorlu bir yay
    Oku fırlatmak için;
    Gece gökte doğar ay
    Yükselip batmak için.
    Mecnun inler, kanını
    Leyla’ya katmak için.
    Cilve yapar sevgili
    Gönül kanatmak için.
    Şair neden gam çeker?
    Şiir yaratmak için.
    Dağda niçin bağırılır?
    Feleğe çatmak için.
    Açılır tatlı güller
    Arılar tatmak için.
    Tanrı kızlar yaratmış
    Erlere satmak için.
    insan büyür beşikte
    Mezarda yatmak için.
    Ve...
    Kahramanlar can verir
    Yurdu yaşatmak için...
    ···
  10. 85.
    0
    @45 avrupadaki türkler geçmişimizde ki gibi istilacıdır. yabancı bir ülkede savaşmak yerine orada ticaret ile uğraşarak türk ekonomisine can veriyorlar bu yüzden türkiyenin güçlenmesine yardım ediyorlar. neo-naziler ise bu yüzden türklere saldırıyor
    ···
  11. 86.
    0
    @42 Kırgızistan başbakanı Nursultan Nazarbayev dexer gibi mankurttur. bu yüzden rusyanın yanında gözükür fakat ufak bir harp'te tüm kırgız türkleri ırkının yanında yer almak için hazır bekler. buna emin ol
    ···
  12. 87.
    0
    Bu kadar tarih bilgisinden sonra sizlere birazda 1900 lü yıllarda Türklüğü yücelten insanlardan biri olan Hüseyin Nihal Atsız’dan bahsetmek istiyorum. Bir düşünce adamı olan Nihal Atsız, baba tarafından aslen Gümüşhaneli olmalarına rağmen, babasının deniz subayı olması nedeniyle istanbul’da doğmuş ve orada yetişmiştir. Türkiye’nin komünizm, islamcılık ve kürtçülük gibi zararlı akımlardan etkilendiği ve Türklüğün bu üç cepheye karşı savaş verdiği bir ortamda, Türk budunu olarak varlığımızı korumanın bir yolunu araştıran Atsız, çok geçmeden kurtuluşun Türk milliyetçiliğinde -yani Türkçülükte- olduğunu öğrenmiş ve yaşdıbının sonuna kadar bu ülküyü Türk ırkı üzerinde hâkim kılmaya çalışmıştır.

    Atsız, dil, tarih ve edebiyat alanında dönemin önde gelen bilim adamlarından dersler almış, bu alanda uzmanlaşmaya çalışmıştır. Şu anda bile üniversitelerin dil, tarih ve edebiyat bölümlerinde okutulan kitapların yazarlarının birçoğuyla aynı sınıfta okumuş veya onlarla düşüncelerini paylaşacakları ortamlarda bulunmuştur. Bu nedenle kendi alanında uzmanlaşması ve geniş bir görüşe sahip olması uzun sürmemiştir. Yaptığı bilimsel çalışmalar ve yazdığı kitaplar, onun ciddi ve çalışkan bir bilim adamı olduğunun apaçık kanıtıdır. Bu nedenle Atsız, her şeyden önce bu kimliğiyle takdir görmesi gereken bir şahsiyettir. Yaşadığı dönemin en usta tarihçilerinin ve dilcilerinin bile üzerinde çalışmaya çekindiği konuları, en ince ayrıntılarına kadar araştıran, bilimsel alanda çok değerli eserler bırakan Nihal Atsız’ın yaşamı boyunca süren çalışmaları, kitap ve makalelerinin sayısıyla bile anlaşılabilmektedir.

    Atsız, yaşamı boyunca Türkçülüğünden hiç taviz vermemiş, yazdığı makaleler ve çıkardığı dergiler yüzünden birçok kez mahkemelik olmasına, tabutluklarda işkenceler görmesine rağmen düşüncelerini kararlılıkla ve haykırırcasına savunan bir ülkü eridir. Sert üslubu ve kararlı duruşu, her ne kadar Türkçülüğe karşı olanların -çoklukla da Türk soylu olmayanların- düşmanlıklarına neden olmuşsa da, bu kişilerin verdiği zararlar Atsız’ın bir bozkurt gibi başı dik yaşayışında en ufak bir tavize neden olmamıştır. Atsız, olgun ve üstün bir kişiliğe sahip ciddi bir karaktere sahip olduğundan, yine takdir edilmesi gereken bir dava adamıdır.

    Geçen yüzyıl içinde romanlar, şiirler ve öyküler yazan çok yazar / şair vardır; fakat bunlar içinden çok azı Atsız gibi büyük bir kitleyi harekete geçirebilmiştir. Atsız’ın yazılarından ve derslerindeki konuşmalarından etkilenen milyonlarca Türk genci, Türkçülük bayrağının birer taşıyıcısı olarak ülkülerine bağlı kalmış, baş koydukları yoldan dönmemişlerdir. Bugün de Atsız’ın romanlarını okuyanlar, Türklük sevgisiyle kendilerinden geçmekte, ruhlarıyla uçup gittikleri Tanrı Dağı’nda bir destanı yaşıyormuşçasına esrimektedirler. işte böyle etkileyici ve sürükleyici yazılar yazdığı için Atsız yine takdire şayan bir yazardır.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 88.
    0
    güzel gidiyosun da panpa şu kazakistan mevzusunu da açıklar mısın? rusyadan taraf diyolar
    ···
  14. 89.
    0
    @39 Benim demek istediğim osmanlı halkıydı fakat osmanlının içinde bir çok türkçü padişah vardır. bunların türklüğe bahşettiklerini elimizin tersiyle itemeyiz.
    ···
  15. 90.
    0
    Bize barbar demek bizleri mutlu eder. Evet biz barbarız. Sarı saçlarıyla orta kadın gibi dolaşan cermenlerden, denizlerde gemicikleriyle savaşan vikinglerden daha barbarız. Bizim zaafımız yoktur. Ölmekten korkmayız biz. işte bu yüzden Barbarız. Bu kadar nefret nerden geliyor diyenler var. Nasıl gelmesin ülkemiz zaten kürt terörü ile uğraşırken Türkistan’da kandaşlarımız katil çin tarafından zulüm görüyor. Avrupada ki kandaşlarımız nazi bozması pislikler tarafından zulüm görüyor. Irakta’ki kandaşlarımız Irak devleti tarafından zulüm görüyor. Kırımda ki kandaşlarımız vatanından sürgün ediliyor. Ben Acun’a nefret duymayayımda kime duyayım bu nefreti.
    ···
  16. 91.
    0
    yazmaya devam et
    ···