/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +9
    +"911, acil durumunuz nedir?"
    ...
    +Bayım??
    -Evet, merhaba. Eee... bu biraz garip gelicek fakat bir adam ön bahçemde daireler çiziyor.
    +Efendim tekrar eder misiniz... Yanlış mı anladım?
    -Deliye benziyor... Ya da sarhoş. Kaybolmuş olabilir ya da ona benzer bir şey.. Bilmiyorum. Sabah kalktığımda dışardaki "kar ezilme" sesini duydum pencereden baktığımda onu gördüm. Beni bayağı ürküttü, şuanda ona bakıyorum. Kapımdan yaklaşık 6-7 metre uzakta. Fakat içimde kötü bir his var.
    +Adresinizi öğrenebilir miyim efendim.
    -1428 Quarry Lane.
    +Oraya bir ekip göndericem bayım. Fakat buradan oldukça uzakta. Evde yalnız mısınız?
    -Evet yalnızım
    +Bütün kapı ve pencerelerinizin kilitli olduğundan emin olur musunuz? Benimle telefonda kalın lütfen.
    -Pencereler kapalı, ön kapıyı da kilitlediğimden eminim. Gidip arka tarafı kontrol edeyim.
    ...
    +iş birliğiniz için teşekkürler bayım, insanlar genelde bu gibi durumları önems...
    ...
    +Bayım? Orda mısınız?
    -O.. O hala bahçede... Fakat.. hagibtir.. Adam ters duruyor.
    +Efendim lütfen benimle kalın? Neler oluyor?
    -Adam hala ön bahçemde fakat ellerinin üzerinde duruyor. Ve... Ve bana bakıyor. dıbınakoyim doğrudan bana bakıyor. Kusursuz şekilde amuda kalkmış halde bekliyor ve bana bakıp gülümsüyor. Lanet olsun.
    +A... a... Amuda mı kalkmış dediniz?
    -Evet.. Evet hala öyle herif son 30 saniyedir bu şekilde ve titremedi bile. Mükemmel bir şekilde duruyor. Suratında korkunç bir gülümseme var. gibtir.. Lütfen birilerini gönderin.
    +Bayım lütfen sakin olun. Çoktan merkezi aradım bir memurumuz yolda.
    -Dişleri.. devasa dişleri var gibtir.. gibtir, lütfen yardım edin!
    +Efendim, sizden arka kapınızın kilitli olduğundan emin olmanızı istiyorum. Eve hiç bir şekilde girilemeyeceğinden emin olmalıyız fakat bir gözünüzü ondan ayırmayın.
    -Ta..tamam şuanda yavaşça geri geri gidiyorum ve ona bakıyorum... Tanrım çok garip bir şey bu.
    Şuanda kapı kolunu tutuyorum... Evet kilitli. Sürgünün çekili olduğundan emin olmak için bir saniyeliğine gözümü ayırıcam.
    +Tamam bayım, panik yapmaya gerek yok. Yardim yolda. Sadece telefonda benimle konuşmaya devam ettiğinizden emin olun.
    ...
    +Bayım?
    ...
    ...
    +Bayım? Hala orda mısınız?
    -O.. O yüzü... Yüzünü cama dayamış.
    +Efendim, durumu açıklamanız gerekiyor. Lütfen benimle konuşun.
    -Sadece bir saniyeliğine gözümü ondan ayırmıstım. Suratını pencereme yapıştırmış halde bana bakıyor. Dişleri kocaman... Ve hala gülümsüyor. Gözleri renksiz... bembeyazlar. Tanrım bana yardım et... Niye hiç kıpırdamıyor lanet olsun.
    +Efendim, şimdi sizden en güvenli odanıza girip kapıyı kitlemenizi istiyorum.
    -Hala dik dik bakıyor.. Bana zarar vericek..
    +Efendim, beni dinlemeniz gerek. Sizden kendinizi güvenli bir bölgeye almanızı ve görevli memur gelene kadar ordan çıkmamanızı istiyorum.
    -Ben... Evet... evet.. Tamam. Odaya girip kendimi kitliycem anladım.
    +Ayrıca.. Evde yalnız olduğunuzdan eminsiniz öyle değil mi?
    -Evet... evet, kesinlikle yalnızım.
    ... DUR BiR DAKiKA...
    hareket ediyor. Kafasını sallıyor. Evet.. Evet kafasını sağa sola sallıyor...
    Bana hayır diyor.. Beni duyabiliyor... Aman tanrım. Bana hayır diyor... Evde yalnız olmadığımı söylüyor.
    ...
    ...
    +Bayım?
    ...
    ...
    +Bayım? Bayım orda mısınız? Bi gürültü duydum. Beni duyabiliyor musunuz?
    ...
    ...
    ...
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +1
    Geldim beyler
    ···
  3. 28.
    +14
    Çoğu insan benim iğrenç olduğumu düşünür. Çünki benim insan etine karşı zaafım var. Yamyamlık kimse tarafından hoşgörülmez. Herkes yamyamların vahşi hayvanlar olduğunu düşünür. Ama ne yapayım, kendime hakim olamıyorum. Beni etkileyen sadece insan etinin tadı değil, avımı öldürürken aldığım haz aslında.
    Kendimi avını etkisiz hale geçirmiş bir aslan gibi hissediyorum onları yerken.
    Bu sefer kurbanımın evine gizlice girmiştim. Arkasından dolaşıp onu bayılttım. Neye uğradığını bile bilmiyordu. Beni sıradan bir katil ya da hırsız sanacaktı uyandığında taki tabağımda kendi baldırını görene kadar.
    Uyandığında kan kaybından bitkin haldeydi. Zar zor nefes alıyordu. Ben lokmalarımı çiğnerken konuşmaya çalıştı.
    -hgh..mn..it
    +Ne "it" mi? Kahkaha attım, şuanda bana hakaret edebilecek durumda değilsin ahbab.
    -heph... e... it, bende hepatit c vargh..

    gibtir
    ···
    1. 1.
      0
      beni en cok ceken baldırı, kanın köpürmesi, hemde ne
      ···
  4. 29.
    +13
    Küçüklükten beri hep çocuklarla iyi anlaşmışımdır. Bu yüzden de içinde çocukların olduğu bir meslek isterdim. Ve bu dileğimi yerine getirdim. Bir çocuk hastanesinde çalışmaya başladım. Gerçekten çok heyecanlıydım. Bu mesleğin hayatımın mesleği olduğunu biliyordum fakat herkesin tahminin aksine bir hafta bile dayanamadım ve istifa ettim. Herkes bu duruma çok şaşırdı tabi. Daha sonra bir sohbet esnasında arkadaşlarım bana neden işi bıraktığımı sordular.
    Onlara o kadar çok çığlık ve ağlama sesini kaldıramadığımı dayanamayıp kaçtığımı söyledim. Arkadaşlarım kahkaha attılar ve eğer çocuklarla bir arada bulunmak istiyorsam bu tarz şeylere alışmam gerektiğini söylediler. Kahkaha atıp gülmeleri gayet normaldi, çünkü onlara henüz hastanenin morg bölümünde çalıştığımı söylememiştim .
    ···
  5. 30.
    +10
    Herkes aile planlamasını yaparken kendini de düşünür. Bazıları 1 çocuk ister... Onlar bütün bildiklerini ve hobilerini aktivitelerini çocuklarıyla paylaşmak isterler. Bütün dikkatlerıni bölmeden çocuğun üzerine vermek isterler. Bazıları 2 çocuk isterler. Onlar insanların kardeşsiz büyümelerinin zor olduğuna inanırlar. Ya da biri kız biri erkek olur Baba erkekle ilgilenir anne kızla diye düşünürler. Ya da en basitinden tek çocuk şımarık olur diye iki çocuk isterler. Bazıları ise 3 ve 3 ten fazla çocuk isterler. Bunlar kendilerini düşünen insanlardır genelde. Yalnız kalmaktan korkarlar yaşlanınca ona bakacak insanlar olmasını isterler. Ya da çocuk yetiştirmekten zevk aldıkları için isterler. Ya da en basitinden kondom kullanmayı bilmezler.
    Peki ben mi?
    Benim cevabım çok basıt.
    Bence ideal çocuk sayısı 2.5'tur.
    ilk iki çocuğum gayet iyi, fakat diğeri neden sürekli çığlık atıyor anlamıyorum.
    ···
    1. 1.
      0
      anlamadım amk
      ···
    2. 2.
      +2 -1
      çocuğun yarısını keşmiş panpa 2.5 olsun diye.
      ···
    3. 3.
      0
      Bunu cidden anlamadım
      ···
    4. diğerleri 1
  6. 31.
    +9
    Yeni taşındığim apartmanda bir şikayet kutusu olduğunu farkettim. Bulunduğum kattaki ampul bozulmuştu ve ben de bir şikayet mektubu yazdım. 3 gün sonra ampul yenilenmişti. Bu durum çok hoşuma gitti. Başka bir zaman kapının önündeki çöplerin kokusu beni rahatsız etmişti. Bir mektup daha attım. 3 gün sonra çöpler yokoldu. Apartman yöneticimiz oldukça duyarlıydı bu konuda.
    Eve yeni taşınmıştım. Henüz interkom yoktu dairemde. Ben de pazartesi günü bir tamirci çağırdım. Bu hafta içi geleceğini söyledi.
    Ertesi gün akşam daireme girmeye çalışırken. Üst kattaki kadının köpeği havlamaya başladı. Bu duruma sinir olup şikayet kutusuna bunun hakkında bir mektup attım. Elim deymişken alt komşunun da fazla gürültülü müzik dinlediğinden bahsettim. 3 gün sonra ne köpek sesi vardı ne de müzik. Gerçekten çok mutluydum. Sonunda ağız tadıyla kafamı dinleyip sigaramı içebilecektim. Günlerim mükemmel geçiyordu. Fakat perşembe akşamı dışarı çıktığımda apartmanın girişindeki çöpte kan izleri olduğunu gördüm. Yaklaşıp çöpe bakınca üst kattaki komşumun köpeğinin cesedi olduğunu farkettim. Gelen polisler apartman sakinleriyle sırayla konuşurken alt komşumun cesedini buldular. Aynı gün öldürülmüştü. Benim için fazla korkunç bir gündü. Ertesi gün ister istemez yaşamaya devam ettim. Yine işe gidip geliyordum. Pazar günü dairemdeki interkom tamir edildi. Akşam üzeri televizyon izlerken kapı çaldı. interkomdaki konuşma tuşuna bastım.

    -"Kim o?"
    +"2. Katta oturan bayan, apartman içinde tütün içmeniz hakkında bu size 3. Uyarımızdı. iyi günler."

    Yaşadığım şoku ancak atlatmıştım ki kapı kolunun zorlandığını farkettim.
    ···
    1. 1.
      +10
      gibmeseler bari
      ···
  7. 32.
    +6 -2
    Merhaba. Bugün nasılsın? Ben iyiyim. Konukseverlik bölümü burda sona erdi.

    Ben hakemim. Bu testin kaliteli olması için buradayım. Kalite gerekli. Kalite önemli.

    Test şimdi başlıyor

    Soru 1: isminiz nedir?
    Soru 2: Ay mı yoksa Ray mı? Kaz mı yoksa Saz mı? Tel mi yoksa Kel mi?
    Soru 3: Bu cümLedeki toplamyedi hata ha'tanın? taməmını bulun.
    Soru 4: Düşünmek hakkındaki düşüncelerin nelerdir?
    Soru 5: Teste devam etmeden önce en sevdiğin rengi düşün. Şimdi onu unut. Gergin misin?
    Soru 6: Bu testin içinde cevaplamaman gereken bir soru var. Hangisi?
    Soru 7: Soru 7: Soru 7: Soru 7
    Soru 8: Yalan söylemek asla kabul edilemez, doğru mu yoksa doğru mu?
    Soru 9: Aşağıdaki boşluğu uygun kelimeyle doldurunuz.
    "Teste başladığımdan bu yana _________ beni seyrediyor."
    Soru 10: Bir sonraki soruyu okuma. Bu bir tuzak.
    Soru 11: Bir önceki soruyu önemseme. Bu bir hile.
    Soru 12 : NiYE SADECE GiDiP GEBERMiYORSUN?
    Soru 13: Aşağıdaki iki kavram arasında anlamlı ve kayda değer bir ayrım var mı?
    "Sanal ve Gerçeklik"
    Soru 13: Aşağıdaki iki kavram arasında anlamlı ve kayda değer bir ayrım var mı?
    "Gerçeklik ve Sanal"
    Soru 14: Aşağıdaki iki kavram arasında anlamlı ve kayda değer bir ayrım var mı?
    "Soru 13 ve Soru 13"
    Soru 15: isminiz nedir?

    Lütfen test sonuçlarınız işlenene kadar bekleyiniz.
    Kalite kontrolü an itibariyle tamamlandı.
    Kalitesini uygun gördüğümüz kişilerle ilerleyen zamanlarda iş görüşmesi yapılacak.
    Cevapları tatmin etmeyen veya kaliteden yoksun kişilerin 5 iş yılı boyunca şirketle bağlantısı koparılacak.
    Testi tamamladığınız için teşekkür ederiz. iyi günler.
    ···
    1. 1.
      +1
      bir gib anlamadım niye
      ···
      1. 1.
        0
        panpa bu senin nickin alihanın yuhho deyişinimi konu alıyor?
        ···
  8. 33.
    +10
    Evimde uzun bir koridor var. Koridor ışığın anahtarı koridorın başında. Her gece koridorun ışığını kapatıp koridorun sonundaki yatak odama giderken 5 saniye kadar karanlıkta yürüyorum.
    Komik gelicek fakat bazen bu 5 saniye içerisinde birisi arkamdan beni izliyormuş gibi hissediyordum. Biliyorum biliyorum yetişkin biriyim. Zaten o yüzden hiç bir zaman arkamı kontrol etmedim. Her seferinde yavaşça odama yürüdüm ve sakince kapıyı kapattım.
    Ancak bugün beni takip etmedi ya da izlemedi. Işığı kapattığım an arkamdan bana doğru koşmaya başladı. Ayak seslerini duyabiliyordum. Hemen odama firlayıp kapıyı kapatmamla beraber o da kapıya çarptı. Kapıya vurmaya başladı. Gardropu zar zor kapının önüne çektim.
    Odanın penceresinde parmaklık vardı. Dışarı çıkmam imkansızdi. Polisi de arayamazdım çünkü telefonumu salonda unutmuştum. Pencereden uzun süre bağırdım fakat beni duyan olmadı.
    Uyuyamıyacak kadar korkuyordum, fakat ayakta duramıyacak kadar da yorgundum. Her 5 dk da bir kapıdaki şeye "Git Burdan" diye bağırıyordum.
    O her neyse, bu tavrım hoşuna gitmiyordu. Her bağırmamla kapıyı bir kez daha zorluyordu. Buna tüm gece devam etmem gerekiyordu. Hayır, aslında onun gitmesini istemiyordum. Tam aksine tüm gece kapımın önünde kalmasını istiyordum. Çünkü ben daha iyi bir plan düşünürken , yaratığın koridorun öbür ucuna koşup bebeğimin odasına girmesindense burda kalması daha iyiydi
    ···
  9. 34.
    +10
    Buldu.
    Hastasının durmadan çığlık atma nedenini buldu.
    Suratındaki kocaman yarıktı bu. Yüzünü buruşturarak yarayı inceledi. Yüzündeki etler ayrılmıştı ve baktığın zaman iç taraftaki beyaz renkli yeri görebiliyordun. Neydi o .. Kemik mi? Berbat gözüküyordu. Fakat yaranın hemen kapatılması gerekiyordu. Önce dezenfekte edilmeliydi. Eline spreyi alıp yarın etrafına sıktı.
    Oldukça acıtmış olmalıydı dezenfektan, hastanın çığlıkları yükselmişti.
    iğnesini aldı ve ayrılmış et parçalarını dikmeye başladı. Hasta başta bağırsa işini bitirdiğinde rahatlamış gözüküyordu. Açıklık kapatılmıştı.
    iyi bir şey yaptığını biliyordu. Ona yardım etmişti.
    Masada yatan adamsa korkuyordu. Uzandığı yerin yanında duran uzun boylu ve suratı olmayan yaratığı gördü. Yaratık, onun suratında bir yara daha farketmişti. Onu dikmek için hazırlanıyordu. iğneyi gözüne doğru zütürürken adam çığlık atmak istedi.
    Fakat atamadı.
    Çünkü ağzı dikilmişti.
    ···
    1. 1.
      0
      mmmhmhghrh
      ···
  10. 35.
    +15
    Ormanın derinlerine doğru ilerliyorlardı. Shears,
    göbekli ve kel siyasetçi, kırışık gri takım elbisesinin içinde,
    ve onun sırtına bi tüfek doğrultan Dylan.
    +"Bunu neden yapıyorsun?"
    -"Para" Dylan cevap verdi
    +"Bu senin mesleğin mi?"
    -"Duruma göre değişi"
    +"Bunu yapmak Zorunda değilsin" Dedi Shears, sesi çatallaşıyordu.
    -"Biliyorum" Dedi Dylan "Paraya ihtiyacım var"
    +"Sadece bırak gideyim, Ne kadar para istiyorsan sana ödeyeceğim"
    -"işe yaramaz" Dedi Dylan. "Bana para ödeyen adam buna kızar,
    belki beni öldürebilir.Ki bunu yapmasa bile bidahaki sefere paraya
    ihtiyacım olduğunda beni kesinlikle işe almaz."
    +"Bahsettiğin kişi kim?" Shears sordu.
    -"Tanıdığım bir adam"
    +"Neden ölmemi istiyor?"
    -"çünkü başka bir adam ona bunun için para verdi" Dedi Dylan.
    "Ya da onun gibi bişey, bilmiyorum, farketmez"

    Ağaçlar gittikçe sıklaşmaya başladı. Günışığı azalıyordu.
    ilerledikçe Shears'ın hızı azaldı, Dylan'ın da öyle.
    +"Benim bi karım var" Dedi Shears acıklı bir ses tonuyla.
    "2 çocuk, annemde alzaymır var. Onlara bakmam gerek"
    -"Karın ve çocuklarını zaten biliyordum" Dedi Dylan
    "Fakat annenin hasta olması yazık olmuş, yine de bu bir şeyi değiştirmeyecek"
    +"Fikrini ne değiştirir söyle bana" Shears yalvardı.
    "Tanrım! Lütfen, ne istersen yaparım"
    -"Karar çoktan verildi" Dedi Dylan "Seni hala öldürmememin tek sebebi
    cesedini kazdığım mezara kadar sürüklemek istememem"
    +"LÜTFEN!"

    Dylan iç çekti. "Bak, herkes başarısız olacağımı ya da ne bileyim, fikrimi
    değiştireceğimi felan düşünüyor. Birilerinin gelip onları kurtaracağını felan.
    Filmlerde olduğu gibi... Öyle bir şey olmayacak. Bunu bi çok kez yaptım
    her seferinde de kusursuz işledi. Bu filmde süpriz son yok. Sadece son var"

    +"Sen pisliğin tekisin!"
    -"Biliyorum"
    +"Cehenneme git!" Shears bağırdı. Ve birden buz kesildi. Derin bir çukurun
    önüne gelmişlerdi. Çukurun yanında büyük bir kum tepesi ve bir kürek vardı.

    -"Hepimiz gitmeyecek miyiz?" Dedi Dylan "Dizlerinin üstüne"

    Shears ona döndü "gibTiR. GiT."

    Dylan'ın yüzünde sakin bir gülümseme oluştu. Tüfeğini ona doğrulttu. Shears eğildi.
    Sulu gözlerini sımsıkı kapattı. Birden Dylan'nın telefondan gelen zil sesini duyunca irkildi.
    Dylan telefonu açtı.
    "Evet?" Dylan cevap verdi. "Hayır... Tabiki eminim... Tamam anladım."
    Dylan telefonu kapattı.

    -"istediğin gibi cehenneme gidiyorum"
    +"NE!?" Shears çığlık attı.
    -"Bugün şanslı günün," dedi Dylan. "Görünüşe göre senin eleman seni öldürmekten vazgeçti"
    +"Beni... bırakacak mısın?"
    -"Henüz değil" Dedi Dylan
    "Önce kıçının üstüne oturucaksın ve ben buradan uzaklaşırken 1000 e kadar sayıcaksın.
    Ondan sonra gidebilirsin. Anladın mı?
    +"Evet!" Dedi Shears "Teşekkür Ederim!"
    -"Sakın beni izlediğini görmüyeyim"

    Shears çukurun önüne oturdu. Gözyaşları hala yanaklarından süzülüyordu.
    "Bir... iki... üç... dört... beş... " Saymaya başladı.
    Dylanın adımlarıyla beraber sayıyordu."Altı... yedi... sekiz... dokuz... on.. onb--"

    Silahın patlama sesi ağaçlardaki kuşlardı ürküttü.

    Dylan mezara yanaştı. Shears'ın vücudu tam uyacak şekilde mezara yuvarlandı.
    "Kandırdığım için üzgünüm" Dedi Dylan. Küreğini eline aldı.

    "Umutsuzca ölmeni istemedim"
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Adam incici çıktı
      ···
  11. 36.
    +9
    "Eğer Tanrı varsa, neden dünyada bu kadar çok kötü insan var?"

    Bu yaygın bir soru. Fakat yersiz bir soru.
    Her şeyde bir denge olmak zorunda. Aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü,
    gürültü ve sessizlik. Biri olmadan diğeri de varolamaz.

    "Eğer bu doğruysa, o zaman tanrı kötülerle savaşmak için HiÇBiR ŞEY
    yapmıyor mu?

    Bu da hemen arkasından gelecek olan soru.

    Tabiki tanrı kötülerle savaşıyor. Hem de acımasızca. Ben Dartalian.
    Tanrının en kutsal ve kudretli meleklerinden biriyim.

    Ben yeryüzünü gezerim, gördüğüm her yerde kötülüğü bertaraf ederim.
    ismini bile duymak istemeyeceğiniz canavarları öldürürüm.
    Onları tamamen yok ederim ki siz gece rahat uyuyabilin. Yaptığım iş sayesinde
    kaçınızın hayatını kurtardığım
    hakkında siz insanların en ufak bir fikri yok.

    "Peki Stalin'e ne diyeceksin? Hitler? Karındeşen Jack?"

    Şöyle ki, bunlar görmezden gelmek zorunda kaldığım küçük istisnalar.
    Tabiki denge için. Benim öldürdüklerim... yaşamak için fazla korkunç ve vahşiler.

    Komik olan ne biliyor musun, bahse girerim hiç bir dini kitapta ya da söyleşide ismim
    olan Dartalian'ı duymamışsınızdır. Fakat beni duyduğunuza eminim.

    Bir çok farklı yerde bir çok ismim var. Fakat en yaygın olan ismimi siz insanlar
    koydunuz.

    Ani Bebek Ölüm Sendromu.
    ···
  12. 37.
    +8
    Saat gece 1'di. Guy Halverson küçük karanlık odasında oturuyordu.
    1 Saattir yerinden kıpırdamamıştı. Gecenin öncesinde olan kaza zihninde
    tekrar ve tekrar yaşanıyordu...
    ---
    Lamba kırmızıya dönmüştü, fakat onun acelesi vardı, hızlanmaya devam etti.
    Sağından turuncu bir ışık süzmesi geldi. Ve bir kaç saniye sonunda şiddetli
    bir sarsıntı oldu, bigibletli takla atıp kaldırıma yuvarlandı. Kornalar arka arkaya
    bağırmaya başladı. Guy panikledi. Gazı kökledi ve kaosun içinden uzaklaşıp karanlığa girdi.
    sarsılmıştı. Eve dönene kadar gözü sürekli dikiz aynasındaydı.

    Neden kaçtın, seni aptal? Daha önce hiç suç işlememişti. Kendisini hapishanede geçecek yıllarını
    düşünerek cezalandırdı. Kariyerini kaybetti, ailesini kaybetti, tüm geleceğini kaybetti.

    Neden şuanda polise gitmiyorsun? Bi avukatı karşılayacak paran var.

    O sırada birisi kapısını tıklattı ve tüm dünyası başına yıkıldı.
    "Beni buldular"
    Kapıyı açmaktan başka yapabileceği hiç bir şey kalmamıştı. Kaçmak sadece
    işleri daha da kötü hale getirirdi. Tüm vücudu titriyordu, ayağa kalktı,
    kapıya gitti, ve açtı.
    Bahçe ışığının altında bir polis memuru bekliyordu.

    "Mr.Halverson?" Sordu yüzü düşük polis memuru.

    Halverson yenilgiyi kabul ederek iç çekti. "Evet, lütfen açıklay--"

    "Gerçekten çok üzgünüm, fakat korkarım ki bazı kötü haberlerim var.
    Bu akşam, birisi oğlunuzun bigibletine çarpıp kaçtı. Kazada oğlunuz kurtulamadı.
    Kaybınız için çok ama çok üzgünüm."
    ···
  13. 38.
    +9
    "Evet, hoşuna gitti öyle değil mi?" Fısıldadı ve dar t-shirt'ünü çıkartmaya başladı.
    Göğüslerini ortaya çıkartmak ve webcamde iyi şekilde gözükmesi için için sırtını geri yaslıyordu.
    Işık, odasının kapalı perdesine eğimli şekilde vuruyordu. Dağınık bir odaydı, sıradan bir üniversite öğrencisinin
    odasıydı. Yarı çıplaktı ve bitkin görünüyordu. Muhtemelen paraya ihtiyacı vardı, benimse sadece izlemeye...
    "Evet, evet... " karanlık odamdan mırıldanarak cevap verdim. Fermuarımı açmaya çalışıyordum.
    Diana benim favorimdi. Ne kadar tatlı olduğuna bir bakın. pürüzsüz bir karın, göbek deliğinde büyük ihtimalle lisede
    yaptırdığı bir piercing. Çok genç. Minik beyaz göğüsleri neredeyse açık camdan gelen ışıkla parlıyordu.

    Bir dakika, camdan gelen ışık mı. Perdeler kapalıydı. Camı ne zaman a--

    Siyah kıyafet giyen bir adam onun yüzüne yumruk attığında donup kaldım.
    Düşüp yere öyle sert çarptı ki neredeyse ben de hissettim.
    Dur Bir dakika, hissettim mi?

    Ben göz kırpamadan adam Diana'yı kaldırdı ve onu yüzüstü duvara çarptı.
    Sarsıntıyla klavyesi yere düştü. Fakat benim dikkatimi çeken bu değildi.
    Asıl dikkatimi çeken az önce beni yerimden zıplatan odamdaki tabloydu.
    duvarda asılıyken yere düşmüştü. Daha önce hiç tanışmadığım komşumla paylaştığım duvarda asılı tablo.

    Adam onun kıyafetlerini yırtıyordu, Ağlayışını duyabiliyordum. Webcamden...
    ve duvarımın arkasından. Diana'yı yatağa sürüklerken adamın attığı her adım kulağıma iki kere ulaşıyordu.

    Olamaz. Diana benim komşumdu. Hemen yan dairemde oturuyordu--ve onu kurtarabilirdim bu durumdan, tecavüz edilmekten,
    hatta öldürülmekten!!

    Ya da sadece izleyebilirim.
    ···
  14. 39.
    +4
    Devam edeyim mi beyler
    ···
    1. 1.
      0
      Et panpa et
      ···
    2. 2.
      0
      Et panpa et
      ···
  15. 40.
    +13
    Zombi Salgınında ne yapacagımızı hepimiz mutlaka düşünmüşüzdür. Kimisi kendine sonsuza kadar kalabileceği bir sığınak düşünür. Kimisi eline bir silah alıp bulduğu her yeri yağmalar.
    Kimisi her şeyin filmlerdeki gibi olduğunu düşünür. Bir kürekle zombi avlayabileceğini. Baseball sopasıyla havalı havalı dolaşacağını sanır.
    Fakat hepimizin ortak bir korkusu vardır. Dünyanın zombilerle dolmasından daha çok korkutucu olan bir şey, o da sevdiklerimizi, ailemizi öldürmek zorunda kalmak.
    istediğin kadar güçlü ol, istediğin kadar iyi bir nişancı ol. Fakat annenin cansız bedeni seni köşeye kıstırdığında tetiğe basmak hiç de kolay olmayacaktır. Bazıları cesaret gösteremezler ve bedelini hayatlarıyla öderler.
    Fakat ben o insanlardan değilim, şahsen kendi korkularımla yüzleştim ve onları yendim.
    ilk başta babamdı. Sonra annem. Ardından zavallı küçük kardeşim. Hala onu vurduğum an gözümün önünden gitmiyor. Sadece 8 yaşındaydı. Ama bunu yapmam gerekiyordu.
    Duygularımın beni öldürmesine izin veremezdim.
    Hayatta kalmam gerekiyordu. Zombi salgınında ölen zavallı insanlardan biri olmayacaktım.

    Ve rahatlıkla söyleyebilirim ki salgın başladığı zaman oldukça hazır olacağım.
    ···
  16. 41.
    +6
    Ilk başta sadece bir göz kırpışıydı
    Fakat daha sonra beni izlemeye başladılar. Gözlerinin kenarından beni seyretmeye başladılar. Başta görmezden gelip işime döndüm fakat her geçen gün benim için zorlaşıyordu.
    işyerindekiler beni sevmezlerdi. O yüzden hiçbiriyle bu durum hakkında konuşmadım, her ne kadar rahatsız edici olsa da. Sadece kıyafetleri yerleştirmeye devam ettim.
    Fakat gittikçe arsızlaşıyorlardı.
    Artık kafalarını bana çevirmeye boş bakışlarını bana doğrultmaya başladılar. Başta sadece hayal gördüğümü sanıyordum. Fakat bir tanesini kafasını çevirirken yakaladığımda gerçek olduğunu anladım. Dönüp bana bakıyorlardı ve bu beni çok korkutuyordu. Herkese karşı böyle tehditkârlar mıydı, yoksa sadece bana mı?
    Bazen ben geçerken gözleriyle beni takip ediyorlardı. Bazen de kafalarını çevirerek. Sinirden ağlamamak için dudağımı ısırıyordum.
    Bir keresinde çok yaklaşmıştım. Ben kıyafetleri yerleştirirken başka bir yöne bakıyordu. Ben de şansımı deniyeyim dedim. Başka yöne bakıyordu. Fakat birden bana doğru kafasını çevirdi. Ve son derece korkunç bir şey yaptı.
    Başta sadece bir göz kırpışıydı.
    Ve şimdi gülümsedi.
    Aynı gün bir daha dönmemek üzere işten ayrıldım istifamı verdikten sonra çıkıp gidiyorken, patronum hala balkondan bağırıp neden ayrıldığımı soruyordu.
    Kafamı çevirmeden yüksek sesle cevap verdim.
    "O lanet plastik mankenleri giydirmek istemiyorum"
    ···
  17. 42.
    +6 -1
    4 veya 5. Sınıftayken neredeyse haftasonlarımın tamdıbını arkadaşım Tom'un evinde geçirirdim. Tom kasabanın aşağısındaki çiftlik evinde kardeşi Walter ile kalıyordu. Ailelerimiz başka bir şehirde çalışıyordu. Ailelelerimiz eskiden beri dost olduğu için, Tomlar'la birlikte kalmama izin veriyorlardı. Kasabada yaşıt olduğum fazla kız olmadığı için en iyi arkadaşlarım Tom ve Walter'dı.
    Geceleri uyumayıp birbirimize korkunç hikayeler anlatırdık.
    Bunların en korkunç olanı gerçek bir hikayeydi. Tom'un anlattığına göre hikaye şu şekildeydi.
    ---
    Eskilerde, 1920 li yıllarda bulunduğumuz çiftlik evinin sahibi başka bir aileydi. Evin en yakın komşusu küçüklükten beri aile mesleğini sürdüren Stan adında bir içki kaçakçısıydı. Stan ormanın içinde, kulübede yaşayan belalı bir tipti. Bu evde yaşayan aile küçük kızını ve oğlunu asla Stan'in kulübesine yaklaşmamaları konusunda uyarırdı.
    Erkek çocuk bu odada kalırdı. Bir gece çocuk, cam kırılma sesiyle uyandı. Stan'e çok yakın yaşadıkları için çocuk tedbirliydi. Odasının kapısını açmak yerine kilitledi. Kulağını kapıya dayayıp sesleri dinledi.
    Zeminde yankılanan bot seslerini duydu. Adımlar babasının olması için fazla ağırdı. Neredeyse kapının arkasından alkol kokusunu alabiliyordu.
    "Evlat, girmeme izin ver"
    Bu Stan'di. Fakat küçük çocuk kapıyı açmayacaktı. Korkusunu bastırıp bağırdı.
    "Hayır!"
    Bir kaç dakika sonra bot sesleri evin diğer ucuna doğru uzaklaştı.
    Ufaklık, ilerideki odadan babasının Stan'a bağırma sesini duyabiliyordu.
    Bağırma sesleri dakikalar sonra çığlıklara dönüştü. Bir kaç saat içinde babasının sesi detone olmuştu. Bağırma seslerini duyarken küçük çocuğun bile boğazı kurudu. Ufaklık, babasının çığlıklarının ömrü boyunca şahit olduğu en korkunç şey olduğunu düşünüyordu, ta ki çığlıkların yerine daha korkunç bir şey gelene kadar.
    Sessizlik.
    Stan'in ağır botlarının sesi tekrar çocuğun odasına doğru yaklaştı.
    "Evlat, kapıyı aç yoksa pişman olursun" Stan tahta kapıyı tıklattı.
    Çocuk etrafa yayılan ağır içki kokusunu alabiliyordu. Tekrar bağırdı.
    "Hayır"
    Ve sıra annesindeydi. Bağırma sesleri yaklaşık iki saat sürdü. Nihayet çığlıklar durduğunda. Gürültülü adımlar tekrar kapıya yaklaştı. Stan kapıyı zorlamaya başladı.
    "Evlat, bu senin son şansın"
    Keskin alkol kokusu çocuğun genzini yakıyordu. Çocuk çok korkmuştu.
    "Lütfen kız kardeşime zarar verme"
    Stan sarhoştu ve halinden memnundu.
    Güldü. "Öyleyse kapıyı aç"
    Fakat çocuk neyin doğru olduğunu biliyordu. Böylece sonraki 3 saati kız kardeşinin çığlıklarını dinleyerek geçirdi.
    2 gün sonra polis evi araştırmak için geldiğinde. Baba, anne ve küçük kızı yatağa bağlanmış halde buldular. Stan karınlarında ufak bir delik açıp bütün vücutları açılana kadar deliği santim santim çekiştirmişti.
    Çocuğu bulduklarında susuz kalmıştı. Fakat yaşıyordu. Hala BU odada kilitliydi. Kapıya dayanmış vaziyette bekliyordu. Tamamen katatonik haldeydi. Ömrünün kalanını deli hastanesinde suçluluk duygusu içinde geçirdi. "Kapıyı açmalı mıydım?" "Kapıyı açsam kurtulabilirler miydi?"
    Stan anında yakalandı ve idam edildi. Kulübesi ise yakıldı. Fakat hayaletinin hala bu evde dolaştığı söylenir. Hatta bazen sabahları keskin içki kokusu ve karnında ağrı hissedebilirsin. Stan'in gece burada olduğunu ve senin karnını yarmaya çalıştığını anlarsın.
    ---
    Bu hikaye beni gerçekten ürpertmişti. Resmen 10 üzerinden 10 luk bir hikayeydi. Sırf bu yüzden 3 ümüzün aynı odada yatması , kapıyı kilitlememiz ve ışığın yanık kalması için ısrar ederdim.
    O yaşta insanın hayal gücü gerçekten çok güçlü. Duyduğum her ses beni dehşete düşürürdü. Hatta sabahları sert bir içki kokusu alırdım. Dürüst olmak gerekirse, bazen karnımda ağrı bile hissederdim.
    Bunu dayanamayıp Tom ve kardeşine söylediğimde kıkırdadılar ve korkmuş numarası yaptılar.
    "Evet evet biz de aldık o kokuyu"
    Bu durum hergün devam ettikten sonra benimle dalga geçtiler küçük bi kız olduğum için her şeyden korktuğumu söylediler. Gerçekten utanmıştım. Bu yüzden bir daha şikayet etmedim. Daha sonra Tom'un ailesi başka bir şehre taşındı. Onları bir daha görmedim
    ...
    Bugün ise kampüsün kimya laboratuvarında oturuyordum. Derste işlediğimiz birkaç yeni madde hakkında deney yapıyorduk. Ve yıllar önceden hatırladığım Stan'in kaçak içki kokusunu aldım.
    Burnumu yakan bu sert koku kesinlikle oydu. Ne saf alkola benziyordu, ne de içki kokusuna fakat onlara yakındı.
    Tomlar ile beraber kaldığım zamandan beri bu kokuyu almamıştım.
    Şişeyi elime alıp ismini okudum.
    "Dietil Eter"
    Koku eter kokusuydu.
    O an şaşkınlıkla şişeye baktım. Donakalmıştım. Hatırladım.
    Her gece kapıyı kilitlediğimi hatırladım. Ağzımdaki sert eter kokusunu hatırladım. Her sabah alt karnımda oluşan acıyı hatırladım.
    ...
    Ve sonunda farkına vardım.
    ...
    Kaçakçı Stan diye biri yoktu.
    ...
    Bana tecavüz ediyorlardı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Afffafgaga
      ···
  18. 43.
    +9
    "Evlat, internetin tehlikeleri hakkında konuşmalıyız"
    Yavaşça oğlumun yanına yaklaştım. Bilgisayarın ekranına kilitlenmişti. Çevrimiçi bir serverda Minecraft oynuyordu. Aksiyona dalmıştı.
    "Öhm, oyunu bir dakikalığına durdurabilir misin?"
    Serverdan ayrıldı. Oyunu kapatıp. Leptopun ekranını indirdi.
    "Baba, yine uyduruk korku hikayelerinden anlatmayacaksın öyle değil mi?"
    "Neeee!" üzülmüş gibi yaptım. "Hikayelerimi beğendiğini sanıyordum"
    Oğlum benim korku hikayelerimi dinleyerek büyümüştü. Küçüklüğünden beri bi konu hakkında onu bilinçlendirmek için cadılar, kurtadamlar hayaletler ve vampirler hakkında hikayeler anlatırdım.
    Benim gibi yalnız bir ebeveynin elindeki her fırsatı kullanması gerekiyor. Bu yüzden ne zaman onu uyarmak istesem yeni bir korku hikayesi anlatırdım.
    Yüzünü biraz ekşitti "Hikayeler fena değil ama artık büyüdüm. Eskisi gibi etkili olmuyorlar. Eğer internet hakkında bir hikaye anlatacaksan gerçekten korkunç olsa olur mu?"
    küçümser bir bakış attım,
    "Baba, 11 yaşındayım, kaldırabilirim"

    "Tamam o zaman, elimden geleni yaparım"

    "Bir zamanlar Colby adında bir çocuk varmıs"
    Yüz ifadesine bakılırsa hikayemizin kahramanı onu pek korkutmamıştı. Derin bir iç çekti ve babasının çocukça hikayesini dinlemeye hazırlandı.
    Ben devam ettim.
    "Colby diğer çocukların takıldığı sitelerde takılıyormuş. Ve zamanla ordaki diğer çocuklarla konuşmaya başlamış. Bazen oyun içi mesajlarda bazen sohbet odalarında. Kendisine Healer10 adında bir arkadaş bulmuş. Onunla aynı oyunları aynı filmleri seviyorlarmış. Birbirlerinin esprilerine gülüp, yeni oyunlar keşfediyorlarmış."
    "Bir kaç aylık arkadaşlıktan sonra çok yakın arkadaşlar olmuşlar, hatta oyunda Healer10, Colby'e 6 elmas hediye göndermiş. Bu gerçekten cömert bir hediyeymiş. Colby'nin doğum günü yaklaşıyormuş ve Healer10 O'na gerçek hayatta
    bir hediye göndermek istiyormuş. Colby de ona adresini vermesinin bir sorun yaratmayacağını düşünmüş, tabi kimseye söylemeyeceğine söz verirse. Healer10 adresi hiç bir arkadaşına hatta ailesine bile söylememeye yemin etmiş. Colby ona güvenmiş."
    Hikayeyi duraklattım ve oğluma sordum.
    "Sence bu iyi bir fikir miydi?"
    "Hayır!!" dedi kafasını kararlı şekilde iki yana sallarken...
    Görünüşe göre hikayenin içine çekiliyordu.
    Devam ettim.
    "Colby de daha sonra senin gibi düşündü. Adresini tanımadığı birine verdiği için kötü hissediyordu. Gece yatmadan önce pijamalarını giyerken suçluluğu gittikçe büyüdü büyüdü ve büyüdü. En son dayanamadı ve ailesine durumu anlatmaya karar verdi. Belki cezalandırılacaktı fakat en azından vicdanı rahatlayacaktı. Yatağına girdi ve ailesinin ona iyi geceler demek için gelmesini bekledi."
    Oğlum hikayenin korkunç kısmının geldiğini anlamaya başladı ben sesimi kısıp yavaşladıkça yorganına daha fazla sarılıyordu.
    "Colby evdeki sesleri duyabiliyordu... Çamaşır makinesinin zıplama sesi. Çocuk odasında ağlayan küçük kardeşini, ve tam olarak anlayamadığı bir ses daha var vardı.
    Sonunda babası yukarı geliyordu. Ayak seslerini duyunca seslendi.
    "Baba, sana soylemem gereken bir şey var"
    Babası garip bir açıyla kafasını odanın kapısından uzattı.
    "Evet evlat?"
    Sesi garipti. Daha da garip olan, konuşurken ağzı hareket etmiyor gibiydi. Karanlıktan dolayı olsa gerek. Colby tereddütle sordu
    "Baba, iyi misin?"
    Sesi iyice garip ve tiz bir hal aldı. Palyaçolarınki gibi bir ses tonuyla cevap verdi.
    "Hayıııırr, hayır hayır, hayır, korkarim ki babacık iyi değil Colby"
    Colby tek savunması olan yorganını üzerine doğru çekti.
    "Aa... annem orda mı?"

    "Burdayım tatlım" Babasının kafasının hemen altından Annesi de kafasını uzattı. Annesinin sesi çok daha korkunçtu. Hiç ona benzemiyordu.
    Çirkin sesiyle devam etti..
    "Yoksa bize internette tanıştığın çocuğa adresimizi verdiğini mi söyleyecektin?"
    "Bunu yapmamalıydın, bunu yapmaman gerektiğini sana SÖYLEMiŞTiK"
    ikisinin de kafası oyuncak bebekler gibi sağa sola sallanmaya başladı.
    "O gerçek bir çocuk bile değildi, sadece öyleymiş gibi davranıyordu. Bize ne yaptı biliyor musun? Evimize zorla girdi ve bizi öldürdü. Hem de... hem de sadece seninle daha fazla vakit geçirmek için"
    Sesi gittikçe kalınlaşıp erkek sesine dönen annenin cümlesi bittiğinde odaya yağmurluk giymiş şisko bir adam girdi. Annesi ve babasının kafalarını odanın diğer köşesine attı. Bıçağını çıkarttı ve üzerinde kullanmak için yanına doğru yavaşça yaklaşırken Colby'e gülümsedi.
    "iYi Ki DOĞDUN COLBY"
    Colby derin bir çığlık attı."

    Ve tabiki oğlum da öyle. Yorganını üstüne çekmiş dikkatle beni dinliyordu. Ben de tempomu düşürüp sesimin tonunu azaltarak anlatmaya devam etttim. Henüz hikaye yeni başlıyordu.

    "Saatler sonra Colby neredeyse ölmüştü, artık çığlıkların yerini inlemeler almıştı. O sırada katil yan odadaki bebeğin sesini duydu. Bıçağını Colby'nin vucüdundan çıkartıp onu ölüme terk etti ve bebeğe doğru yöneldi. Bu onun için bir ilk olacaktı. Daha önce hiç bebek öldürmemişti. Odaya girdi beşiğe yöneldi. Daha iyi bir açı ayarlamak için bebeği kaldırdı. Gözleri ağlamaktan morarmış bebek tavana doğru baktı ve gülmeye başladı. Healer10 daha önce hiç bebek sevmemişti. Fakat bir profesyonel gibi onu kucaklayıp sallamaya başladı. Elindeki bıçağı bırakmıştı artık. Bebeğin yanağını okşayabilmek için kanlı ellerini beşik örtüsüne sildi.
    "Merhaba, ufaklık"
    Onca öfke ve sadizm eriyip daha sıcak ve yumuşak duygulara dönüşmüştü.
    Şişman adam bebeği alıp evine zütürdü.
    Bebeğe "William" adını verdi ve onu kendi çoçuğuymuş gibi büyüttü."

    Hikayeyi bitirdiğimde oğlum görülür şekilde korkudan titriyordu. Düzensiz soluklarının arasında kekeleyerek konuştu.
    "Aa... ama b..b..baba, benim adım William"
    Elimi kafasına atıp saçını okşadım.
    Ona klagib bakışımı attım göz kırptım ve gülümsedim.
    "Elbette öyle evlat, elbette"
    William yatağından fırladı ve yatak odasına koşup kapıyı içerden kitledi. Ağlamasını burdan duyabiliyordum.
    Ama bence...
    derinlerde bir yerde..

    Hikayemi beğendi.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Minecraft candir
      ···
  19. 44.
    0
    Bugünlük bu kadar beyler bunlar size yeter
    ···
  20. 45.
    0
    Selam beyler
    ···