çorumlu bir sevgilim vardı

kendisiyle. çoruma iş görüşmesine gidince tanışmıştık.
adı da merve'ydi..en büyük eğlencesi leblebi tozu yemekti. neden böyle olduğunu bir türlü anlayamıyordum... bir insan neden bu kadar milliyetçi olabilirdi ki?? bir de taze leblebiden vazgeçmiyordu. böyle sıcak ve küçük leblebilerden olmalıymış. gel zaman git zaman, bunu haftalarca tekrarladı. ben de dayanamadım dedim ki
- ya madem leblebi tutkundan vazgeçemiyorsun, bari arada başka leblebi türlerini de dene. mesela acılı ye.
kız dedi ki
-sıçması çok zor oluyor. sade daha iyi
bu lafı beni ondan tiksindirmişti. ansızın tekmeyi ağzına geçirip çorumdan yozgata kaçtım..

reserved

Anlat bin

malzemen bitti değil mi istesende anlatamazsın

VaY BE DEĞMEZ HA PANPA SAĞOLASIN YA

reserved.

hakiki çorumluyum. alaca merkez 45 cm herkes.

@3 liseli

reserved

dinleyen varmı genşlerrr?

bu kıza ne zarar versem onu düşündüm. ama pek de yaratıcı bir fikrim yoktu. kıza sataşmaya çalıştım. önce ona ne yani, sen kendini çok mu akıllı sanıyorsun dedim? o hayır dedi, ne münasebet. ben de birden celallendim. ayağa bir fırladım... lan huur, sen bu devletin ekmeğini yemiyormusun??? niye yemek yediğin tabağa sıçıyorsun?? niya pkk'ya destek veriyorsun dedim. kız şoka uğradı.. ağlamaya başladı. millet de yazıklar olsun falan dedi... kıza iyice hakaretler falan ettiler.. neyse otobüs de malatyaya gelmişti... kıza biraz sürtük olması konusunda tenkitlerde bulundum... sonra indim aşağıya... malatyanın o tak kokan kokusunu içime çektim.

hemen taksiyle terminale kaçtım. bu sefer de malatya'ya gitme kararı aldım. ama malesef ki orada tanıdığım yoktu. yine de kaçmak zorundaydım. ve aldım biletimi. otobüs hemen şansıma yarım saat sonra kalkacakmı. neyse biraz bekledikten sonra bindim otobüse. araba hareketlendi. normalde bir çok otobüste erkekler-kızı yanyana oturtmuyorlardı. ama yer olmadığı için şimdilik oturabileceğimi söylediler. tamam, deim bir problem olabileceğini sanmıyorum dedim. neyse, araba sivas'tan hareket etti. herkes koltuklarına yaslandı... benim yanımda oturan kızın da elinde bir blackberry vardı. facebook bildirimlerini okuyordu. o kadar da güzel yüzlü bir kız değildi. ben hemen merak ettim. ve kızın telefonunu göz hapsine aldım. kız bir süre sonra mesajlar bölümüne geldi. biriyle yazışmaya başladı. benim oturduğum açıdan mesajlar okunmuyordu. " aslında okumamam da gerekirdi. milletin özeli beni ne ilgilendirir" diyen sağ tarafımdaki meleye kafayı bir gömdüm. ortada kayboldu. sonra okuyabilmek için bir plan kurdum. cm cm kza doğru yanaştım. ve kafamı kulağının arkasına doğru yanaştırdım.. artık okuyabiliyordum. kız - anne yoldayım, 1-2 saate kalmaz gelirim dedi. - annesi de tamam dedi. ben o kadar zahmete değmediğini düşünerek kafamı geri çektim. sonra kızı bozmayı düşündüm. niye böyle bir huurluk yaptığını anlamadım.. neyse ben yaslandım koltuğuma

corumun kizlari tam yollu aman diyim uzak dur.ha pompala gec o ayri ama fazlasini sakin dusunme sakin

kız ağzının tadını biliyor . leblebiyle bamya

@leblebi bahane diyen liselidir

yozgat'ta kalacak bir otel arıyıp durdum. ama o kadar taktan bir ildi ki. adam gibi kalacak otel yoktu. neyse ben o gece sokakta yattım. sabah bir teyze yanıma yanaştı. oğlumm burda nörüyon gel seni evime gotiriyim. ben de fırsat bu fırsat. tamam dedim. neyse teyze bir çorba yaptı, karnımı doyurdum falan. gel zaman git zaman. oraya iyice alıştım. artık iyice benimsedim. ev ahalisiyle de aram çok iyiydi. neyse bu teyzenin 20'li yaşlarda bir kızı vardı. böyle yazması başında, temiz bir kızdı. ben bunu yoldan çıkarmak için günlerce plan kurdum. ve annesi bir gün evden gidince. başbaşa kaldık. bir ne göriyim, kız tam yolluymuş. beni direk yatağa atıp zıplamaya başladı. 1 posta, 2 posta derken 3. postada ikimiz de bitap düştük. sonra kız parayı komidinin üzerine bırakıp çıktı gitti. ben gururuma yediremedim. bu kızın saçların yapıştım. kafasını mutfağın mermerine mermerine vurdum. kız bir yandan çığlık atıyor, bir yandan da hemen önündeki bıçağı eline almaya çalışıyordu. ve aldı da. rastgele arkaya bir salladı. benim omzuma girdi. öyle bir canım acıdı ki anlatamam. hemen elinden aldım bıçağı. zütünün kaba etine soktum. kız kanlar içinde yerde kaldı.. ben de hemen kaçmak için kapıya yöneldim. ama önce kızın memiklerini iki kere sıktım. sonra koşmaya başladım

leblebi bahane kızlar şahane

hemen bir hastaneye dalıp, kolumu sardırdım. sonrasında ilk taksiyle terminale gittim. neyse oradan sivastaki üniversite arkadaşımın yanına gitmek için bilet aldım.. otobüs 1 saat sonra kalkacaktı. gittim karnımı falan doyurdum. otobüsüm de geldi. atladım otobüse. can sıkıntısından da rambo amadeus - euro neuro - live adlı eurovision şarkısını açtım http://youtu.be/jhnqf5plp2w ve dinlemeye başladım. kendimce şarkıya eşlik ederken uyuya kalmıştım. neyseki uyandığımda terminale gelmiştik. hemen arkadaşı aradım. gelip beni almasını söyledim. arkadaş taksi tutmuştu, geldi beni aldı. tokalaştık, kucaklaştık falan. epeydir görüşmüyorduk da. yol boyunca hasret giderdik. bana planlarını anlattı falan. evi neyseki yakındı. zırvalarını dinlemekten sıkılmıştım. çok yılışık bir tipti. ama mecburdum ona.. neyse taksi parasını bana ödetti huur. bavullarımı alıp eve geçtim. annesi hatice teyze yemeği hazırlamıştı. sağolsun. iyi bir kadındı. benle orada olduğum sürece hep ilgilendi. kolum iyileşene kadar. orada bir süre istiraat ettim. artık. sağlığıma kavuşmuştum. bir internet cafeye gittim. epeydir maillerime bakmıyordum. mailimde hepsiburada.com reklamlarından başka bir şey yoktu. mk.. neyse girdim google'a önce " vatikan turşusu " yazdım. ama bu konu hakkında yazılmış bir makale bulamadım. gereği de yoktu aslında. neden olsun ki?? ama bir sitem olursa kesinlikle makalesini ben yazıcam..

neyse google'ı tekrar açtım ve şunu yazdım. " sivasın neyleri meşhur" çıkan sonuçta şunlar yazıyordu. kangalı ve madımağı meşhurdur. ilk işim resimleri kurcalamak oldu. kangal resimlerine falan baktım. şoka uğradım. sonra dövüşlerini izledim ve çok şaşırtıcı buldum. çok cesur hayvanlardı. sonra arkadaşım çetine bir tane sivas kangalı almak istediğimi, nereden bulabileceğimi sordum? o da dayısının çiftliğinden getirebileceğini söyledi. tamam dedik anlaştık. hatta beraber gidebileceğimizi söyledik.. gittik çiftliğe. ben bir tane kangal beğendim. aldık kamyonun arkasında eve getirdik. ben apartmanın demirlerine bağladım. bakkala gittim. sigara ve turşu suyu alıp gelecektim. 5-10 dk sonra geldiğimde bir de ne göriyim. binanın önünde bir yığılma var. gittim sordum, hayırdır teyze niye kapıdasınız.. bana dedi ki guzum, köpek bırakmıyor ki girek. benim de aklıma geldi. hemen söktüm köpeği. çıkardım ordan. millet beni alkışlamaya başladı. sonrasında kafama sert bir şekilde kürekle vurdular. ben yere çöktüm. niye vurduklarını anlamaya çalıştım. vuran adam. iti oğlu it, oraya köpek bağlanır mı dedi? çoluk, çocuk geçiyor ordan. millet eve giremiyor. şahsen adamı haklı buldum. sarılıp ellerinden öptüm, özür diledim. adam affetti. tam giderken bu sefer küreği zank diye ensesine geçirdim. sonra oradan kaçtım. neyseki köpeğim yanımdaydı. bir parka gidip sigaramı tüttürmeye başladım. kangalımıda ağaca bağladım. ismi ne olsun diye düşündüm. ve adının "bin" olmasına karar verdim. 5-10 dk sonra karşıdan. kanişli bir kız geldi. benimle muhabbet kurmaya çalıştı. ben de bu niyetini anladım ve ona gereken fırsatı verdim. -aaa köpeğiniz ne kadar da güzel dedi. ben de - tamam. dedim. kız dediki - sevebilir miyim? ben - hayır. dedim ve köpeğimin ipini açtım. önce kanişi parçaladıç arkasından da kızı parçaladı. sonra çevredekiler köpeğin kafasına vurup ayırmaya çalıştı.. ben yine taka battığımın farkındaydım. ve kaçmaya başladım. bir yandan da polis sirenleri duyuyordum.

reserveddd. komikmiş amk.

dinliyoruz lan