0
ışık, aydınlık, görmek gibi kavramların aslında zihinsel bir kurgu olması.
aslında ışığın nasıl gözüktüğünü bilmiyoruz
objenin kendisinin nasıl gözüktüğünü,
objeye çarpan fotonların göze ulaştığı andaki halini bilmiyoruz.
aydınlık nedir bilmiyoruz.
bir şeyin gerçek görüntüsünü asla algılayamayacağız.
bizim görmek dediğimiz şeyin aslında beynin gözden gelen elektrik sinyallerini yorumlaması olduğunu öğrenmek sarsıcıdır.
ve bundan da beteri aslında tüm duyularımızın zihinsel bir yorumla bilincimizle haberleşiyor olmasıdır.
gerçekte dünya nasıl bir yerdir diye merak etmeden duramıyor insan.
kafatasının içine hiç ışık ulaşmıyorsa beyin ışığı doğru yorumlayabilir mi?
gerçekte ses nasıldır?
bir çileğin tadı var mıdır?
gül aslında kokar mı?
hı?
bilinç beden vasıtasıyla içinde bulunduğu ortamdan haberdar oluyorsa bilince ulaşan veriler manipüle edilebilir mi?
yani bilinç bedenin bir nedenle değişik algılamasını istediği bir veriyi itiraz etmeden sürekli kabul eder mi?
yani beden elma onun için faydalı bir besin olduğu için elmanın dile verdiği kimyasalları lezzetli olarak etiketleyebilir mi?
yani sırf bedene yararlı diye aslında berbat tadı olan bir besini bayıla bayıla yiyor olabilir miyiz?
tat dediğimiz kavram, besin tadıldığı anda mı anlam kazanır. yoksa evrende her şeyin tadı var mıdır?
görmek görüldüğü anda mı başlar. hiç canlı olmasa evrenin bir görüntüsü olur muydu?
şimdi bilincimize akan veriler sürekli iletilmeye devam etse varlığımızın asıl konumunu algılayabilir miyiz?
bizler boşlukta savrulan bilinçler olsak bunu fark edebilir miydik?
varlığımızı düşünmek dışında bir temele dayandırabilir miyiz?
düşünüyoruz öyleyse varızdan başka var olduğumuzun kanıtı var mıdır?
tüm duyularımız, hislerimiz bedenin bilince sunduğu gerçek yorumu ise,
sonsuz boşlukta savrulan ufacık bir zerre olmadığımızdan nasıl emin olabiliriz?