0
ATATÜRKÜN SÖYLEDiĞi
"Baylar; ulusumuzun giymekte bulunduğu ve bilgisizliğin, aymazlığın, bağnazlığın, yenilik ve uygarlık düşmanlığının simgesi gibi görülen “fes”i atarak; onu yerine , bütün uygar ülkeler halklarının kullandığı şapkayı giymesi ve böylece Türk ulusunun uygar toplumlardan , anlayış yönünden de , hiçbir ayrılığı olmadığını göstermesi gerekiyordu."
NEDEN KASTAMONU?
Saffet Arıkan, anılarında, Atatürk’ün şapka inkılabını Kastamonu’da gerçekleştirme kararını ve bunun sebebini kendi sözleriyle, kısaca şöyle özetliyor: “Niçin Kastamonu’yu seçtiğimi bilmezsin. Dur, anlatayım. Bütün vilayetler beni tanırlar; ya üniformayla veya fesli, kalpaklı sivil elbiseyle görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu’ya gidemedim. ilk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, Türkiye beni öyle görür, yadırgamazlar. Üstelik, bu vilayetin hemen hepsi, asker ocağından geçmişlerdir., itaatlidirler, münistirler. Bunun için şapkayı orada giyeceğim” der.
Sembolik düzeyde laikleşmenin bir gereği olarak devreye sokulan şapka devriminin Kastamonu’dan başlatılması da bir plan dahilinde gerçekleşir. Çünkü eğer düşündüğü olursa; Anadolu’nun bu mutaassıp şehrinde görümünü halka kabul ettirebilirse, diğer bölgelerde kabul ettirmek çok daha kolay olacaktır. Bunun için şapka devrimini izmir’den başlatma tekliflerine, izmirlilerin şapkaya alışık olduklarını, dolayısıyla orada şapka giymenin pek anlam ifade etmeyeceğini; dikkatlerin daha çok giysileri ve şapkası üzerinde yoğunlaşacağına inandığı bu Anadolu şehrini seçtiğini belirtir.
ATATÜRKÜN ŞAPKA ÜZERiNE NUTUKLARI VE YAŞADIKLARI
Gece bütün Kastamonu halkı, fener alayı yaparak Gazi’nin evi önüne gelmiş, Gazi de onları çıkıp selamlamıştır. Ertesi gün belediye dairesinde Kastamonu halk teşekkülleri ve kazalardan gelen heyetlerin kabulü sırasında Gazi ile şehir esnafından bir terzi arasında şapka devriminin ilk açık söylenişi sayılması gereken şu konuşma geçti:
Gazi-(terziye elbisesini göstererek) Bu elbiseler, ucuz ve düz milletler arası kıyafet mi?
Terzi ve diğer esnaf – Evet milletler arasıdır.
Gazi – işte görüyorsunuz, bu elbiseler ucuzdur, basittir, yerli malıdır. Aynı elbiseler kumaşından bir de kumaş serpuş yaparsınız.
Gazi – (Esnaftan başka birine) Fesini gösterir misin?
Fesin üstünde bir sarık vardı, altından da bir takke çıktı.
Gazi devam etti:
“işte takke, üzerinde fes, onun üstünde de ağbani sarık… Bunların hepsinin ayrı ayrı parası yabancılara gidiyor. Bunu söylemekten maksadın şudur: Biz her açıdan medeni insan olmalıyız. Çok acılar gördük, bunun sebebi dünyanın durumunu anlayamayışımızdır. Fikrimiz, zihniyetimiz tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Şunun bunun sözüne önem vermeyeceğiz. Bütün Türk ve islam alemine bakın. Zihniyetlerini fikirlerini medeniyetin emrettiği değişim ve yükselişe uydurmadıklarından ne büyük felaket ve ıstırap içindedirler.
Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız ve en nihayet son felaket çamuruna batışımız bundandır. Beş altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak; bu, idaremizdeki değişimdendir. Artık duramayız, ne olursa olsun ileri gideceğiz; çünkü mecburuz. Millet açık olarak bilmelidir: Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız kalanı yakar, mahveder. içinde bulunduğumuz ailede layık olduğumuz mevkii bulacak ve onu koruyup sürdüreceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır!”
Gazi Kastamonu’dan inebolu’ya geçti. Türk ocağında, milli kıyafetin iyileştirilmesi için bütün memleketi kapsayan bir hitapla daha açık, daha kesin sözlerini söyledi:
“Efendiler, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkı medenidir. Tarihte medenidir, gerçekte medenidir. Fakat ben sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi size diyorum ki Türkiye Cumhuriyeti halkı fikriyle, zihniyetiyle medeni olduğunu ispat etmek ve göstermek zorundadır; medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı aile hayatıyla, yaşayış tarzıyla, medeni olduğunu göstermek zorundadır. Kısacası medeniyim diyen Türkiye’nin gerçekten medeni olan halkı baştan aşağı dış vaziyetiyle de medeni ve olgun insanlar olduklarını fiilen göstermek zorundadırlar.Bu son sözlerimi açıkça ifade etmeliyim ki, bütün memleket ve dünya ne demek istediğimi kolayca alsın.Bu açıklamalarımı, bir sualle yöneltmek istiyorum, soruyorum:
“Bizim kıyafetimiz milli midir ?
(HAYIR sesleri)
“Bizim kıyafetimiz medeni ve milletlerarası mıdır?
(HAYIR; HAYIR sesleri)
“Size katılıyorum… Tabirimi mazur görünüz, altı kaval üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet ne millidir ve ne milletlerarasıdır.”
“O halde kıyafetsiz bir millet hiç olur mu ? Arkadaşlar, böyle nitelendirilmeye razı mısınız? (Hayır, hayır, asla sesleri) Çok kıymetli bir cevheri çamurla sıvayarak aleme göstermekte mana var mıdır? ve “bu çamurun içinde cevher gizlidir fakat anlayamıyorsunuz”? demek isabetli midir? Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak gerekli ve doğaldır. Cevherin korunması için bir kutu lazımsa, onu altından veya platinden yapmak gerekmez mi? Bu kadar açık gerçek karşısında tereddüt caiz midir? Bizi tereddüde sevk edenler varsa, onların ahmaklığına alıklığına hükmetmekte hala tereddüt mü edeceğiz?
Arkadaşlar, Turan kıyafetini araştırıp canlandırmaya gerek yoktur. Medeni milletlerarası kıyafet, milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz . Ayakta iskarpin veya potin, üstünde pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceket ve doğal olarak bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta “siperi şemsli serpuş”, bunu açık söylemek isterim, bu başlığın ismine “şapka” denir.
Şapkaya itiraz edenler vardır. Yunan başlığı olan fesi giymek caiz olur da şapkayı giymek neden olmaz? Ve yine onlara ve bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve hahamlarının özel kılığı olan cüppeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler?”
Gazi, inebolu’dan tekrar Kastamonu’ya geldi. Bu arada bazı kazaları ziyaret etti. Her yerde yeni devrim ve reform esasları üstünde fikirleri aydınlattı. Kastamonu’da Halk Fırkası bahçesinde, halktan binlerce insanla tekkelere, zaviyelere, dervişler ve tarikatlara dair konuşurken söz şapkaya geldi:
“inebolu’da ve diğer bazı yerlerde söyledim. Bugünün meselesi gibi görüleceğinden burada da bahsetmek isterim. Her milletin olduğu gibi, bizim de milli bir kıyafetimiz varmış, fakat inkar edilemez ki taşıdığımız kıyafet o değildir. Mesela karşımda kalabalığın içinde bir zat görüyorum.(Eliyle işaret ederek) Başında fes, fesin üstünde bir sarık, sırtında bir mintan, onun üstünde benim sırtımdaki gibi bir ceket, daha alt tarafını göremiyorum. Şimdi bu kıyafet nedir? Medeni bir insan bu acayip kıyafete girip dünyayı kendisine güldürür mü?
Devlet memurları ve bütün millet kıyafetlerini düzelteceklerdir. Sağlık açısından ve her açıdan denenmiş medeni kıyafeti giyeceğiz. Bunda tereddüde gerek yoktur. Asırlarca devam eden gafletin acı derslerini tekrarlamaya takat yoktur.”
Tümünü Göster