1. 51.
    0
    Ülkenin içinde bulunduğu duruma ve kurtuluş yollarına ilişkin görüşleri olan Mustafa Kemal Paşa, tedavi gördüğü Viyana dönüşünde (2 Ağustos 1917) yeni padişahtan görüşme talebinde bulundu.

    Görüşme, Harp Okulu’ndan hocası da olan Naci Paşa kılavuzluğunda 5 Ağustos’ta gerçekleşti. Mustafa Kemal, padişaha son derece önemli bir dönemde tahta geçtiğini hatırlatarak şunu söyledi:

    - Seyahatimiz esnasında bütün fikirlerimi çok açık dille söylemiştim. Bu dakikada aynı tarzda görüşmeme müsaade buyrulur mu?

    Aldığı cevap kısa ve net idi:

    - Hay hay

    Bu görüşmede Mustafa Kemal Paşa, hükümdardan hemen başkumandanlığı bizzat üstlenmesini, orduya sahip ve hakim olmasını istedi. Ancak doğru kararların bundan sonra alınabileceğini söyledi.

    ikinci görüşme, birinci görüşmeden sadece birkaç gün sonra 9 Ağustos’ta oldu. Bu kez talep saraydan geldi. Vahdettin, Mustafa Kemal’i izzet Paşa ile birlikte kabul etti. Mustafa Kemal Paşa’ya göre bu “neticesiz bir görüşme” idi.

    Üçüncü görüşme, bir ayı biraz geçtikten sonra Mustafa Kemal’in iisteği üzerine gerçekleşti. Bu görüşmede padişah, istanbul halkının doyurulmasının önceliğinden söz etti.

    16 Ağustos’taki dördüncü görüşme ise Mustafa Kemal’in isteği dışında gerçekleşti. Aralarında Enver Paşa’nın da bulunduğu askeri erkan ile sohbet sırasında padişahın kendisini beklediği haberi geldi. Kabul, Dolmabahçe’deki Valide Camii’nin mahfilinde Cuma selamlığı sırasında oldu.

    Huzurda iki Alman generalinin bulunduğunu öğrenen Mustafa Kemal, onlar çıktıktan sonra görüşmek istediğini dile getirdi ise de kabul görmedi. Alman generallerinin bulunduğu sırada görüşmenin gerçekleşmesi gerektiği kendisine bildirildi.

    Vahdettin, Alman generallere Mustafa Kemal Paşa’yı, “Çok takdir ettiğim ve güvendiğim bir kumandan” diyerek takdim etti. Sonrasında şöyle dedi:

    - Sizi Suriye’ye kumandan tayin ettim. Oradaki durum önem kazanmış. Sizden talebim, oraları düşman eline geçirmeyeceksiniz.

    Ancak, bu duydukları hoşuna gitmedi. Çıkışta Enver Paşa’yı mütebessim görünce, bu atamanın altında onun parmağı olduğunu düşündü ve şöyle çıkıştı:

    - Bravo tebrik ederim, muvaffak oldunuz. Beni oraya göndermekle güzel bir intikam alıyorsunuz. Görenek dışı bir şey yaptınız. Bizzat Padişah’a bana emir verdirdiniz.

    Daha sonra Mustafa Kemal Paşa, değişik vesilelerle padişaha görüşlerini iletti. Neler yapılması gerektiğini anlattı, izzet Paşa’nın yeniden sadrazamlığa getirilmesini, kendisinin Harbiye Nezareti’ne (Savunma Bakanlığı) atanması talebinde bulundu.

    Mustafa Kemal Paşa, Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almaması için bizzat Meclis-i Mebusan’a gedirek kulisler yaptı. Gruplar halinde milletvekilleri ile görüştü. Kendi lehlerine bir sonuç beklerken, kabine 19 Kasım'da büyük bir farkla güvenoyu aldı.

    Enver Paşa ve Cemal Paşa

    Büyük bir öfke ve hayal kırıklığı ile evine dönen M. Kemal Paşa, telefonla Yıldız Sarayını aradı ve padişah ile görüşmek istediğini iletti. M. Kemal, “hemen” görüşmek istiyordu, randevu 22 Kasım'a Cuma gününe verildi.

    Cuma selamlığı sonrasında yapılan beşinci görüşme, Mustafa Kemal’e göre süre olarak “çok uzun”, içerik olarak “kısa” idi. Sultan Vahdettin hemen söze başladı:

    - Ordunun kumandan ve subayları eminim ki seni çok severler. Onlardan bana bir fenalık gelmeyeceğine bir teminat verir misin?

    - Ordunun aleyhinizde bir harekete giriştiğine dair bilgi ve hisleriniz mi var, efendim?

    - Ordu kumandanları ve subaylarının Zat-ı Şahanenizle karşı karşıya gelmesi için bir sebep olabileceğini zannetmiyorum. Onun için, hiçbir kötülük gelmeyeceği noktasında bana güvenin.

    - Yalnız bugünden bahsetmiyorum, bugünden ve yarından…

    Görüşmenin sonunda padişah tekrar:

    - Siz akıllı bir kumandansınız, arkadaşlarınızı aydınlatıp yatıştıracağınızdan eminim.

    M. Kemal, ümitsiz ve üzgün bir şekilde huzurdan ayrıldı.

    Son görüşme M. Kemal’in Dokuzuncu Ordu Müfettişliği görevine atanmasından sonra yola çıkmadan önce yapıldı.

    Görevlendirmenin kapsdıbını M. Kemal, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye ikinci Reisi (Genelkurmay ikinci Başkanı) Diyarbakırlı Kazım Paşa ile birlikte yaptı. Gerektiğinde doğrudan “Sadrazam Paşa ile görüşebilir” şerhi düşüldü. Gösterilen neden “Samsun çevresinde Türkler’in Rumlar’a saldırılarının önüne geçilmesi”ni sağlamaktı.

    Yapılan yetkilendirmenin sınırı ise geniş tutuldu. Üçüncü ve dört fırkalı olan Onbeşinci Kolordu müfettişlik emrine verildi. “Tarih Vegibaları” dergisinde yer alan belgeye göre, müfettişlik bölgesi Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Erzincan, Samsun civarı olarak belirlendi. Dahası, Bu görevlendirmeye sınırı olan Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu da gerektiğinde kendisine bağlanacaktı.

    Burada araya girip bir soruyu akıllara getirmek istiyorum. Samsun çevresindeki "bir grup çapulcu”yu bastırmak için bu kadar geniş yetkilendirmeye gerek var mıydı dersiniz?

    Her ne ise…

    M. Kemal, Samsun’a hareketinden önce bir kez daha (aynı zamanda son defa) huzura kabul edildi. Davet bizzat padişah tarafından yapıldı. Görüşme Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda gerçekleşti. M. Kemal’in ifadesiyle, “adeta diz dize denecek kadar yakın” oturularak yapılan bir kabul idi bu.

    Boğaz’dan Yıldız Sarayı’na doğru dönmüş işgal güçlerinin topları altında gerçekleşen görüşmeyi M. Kemal Paşa şöyle anlatıyor:

    - Vahdettin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı. “Paşa Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir."

    M. Kemal, konuşmanın devdıbını şöyle anlatıyor:

    - “Bunları unutun!” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurarabilirsin!”

    Bunun üzerine şu cevabı verir:

    - Merak buyurmayınız efendim. Demek istediklerinizi anladım. Emriniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an bile unutmayacağım.

    Artık bir daha birbirini hiç görmeyecek şekilde yolları ayrılacak olan iki ismin görüşmesi böyle bitti. Huzurdan ayrılırken, Padişah’ın son sözleri şu oldu:

    - Muvaffak ol!

    Kabulden çıktığında Naci Paşa, elinde bir küçük kutu uzattı. “Zat-ı Şahane’nin ufak bir hatırası” dedi. Kapağının üzerine Vahidettin isminin baş harfleri işlenmiş bir saat idi bu.

    Paylaştığım bütün bu bilgileri “muhalifler” yazmıyor. Atatürk’ün hatıralarını bizzat kaleme alan Falih Rıfkı yazıyor. Tarihini ve günlerini yukarıda yazdım. isteyen, biraz da Osmanlıcası olan açıp bakabilir.

    Kısmet olursa bir gün de Mustafa Kemal Paşa Samsun'a gizlice mi gitti yoksa daha farklı mı idi. Onu yazmak istiyorum. Resmi tarihçilerin yazdığı değil, yine bizzat Atatürk'ün kendi hatıraları olarak o tarihlerde Hakimiyet-i Milliye'de çıkan yazılardan özetleyerek...

    NOT: Falih Rıfkı Atay, bu hatıralarını 1950'li yıllarda "Atatürk'ün Bana Anlattıkları" adıyla kitaplaştırdı. Pozitif Yayınları, ilgili bölümleri "Mustafa Kemal'in Ağzından Vahidettin" adıyla topladı ve geçtiğimiz yıllarda yayınladı. Bunları daha detaylı bir şekilde bulabilirsiniz.

    ÖNEMLi BÖLGE:

    Boğaz’dan Yıldız Sarayı’na doğru dönmüş işgal güçlerinin topları altında gerçekleşen görüşmeyi M. Kemal Paşa şöyle anlatıyor:

    - Vahdettin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı. “Paşa Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir."

    M. Kemal, konuşmanın devdıbını şöyle anlatıyor:

    - “Bunları unutun!” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurarabilirsin!”

    Bunun üzerine şu cevabı verir:

    - Merak buyurmayınız efendim. Demek istediklerinizi anladım. Emriniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an bile unutmayacağım.

    Artık bir daha birbirini hiç görmeyecek şekilde yolları ayrılacak olan iki ismin görüşmesi böyle bitti. Huzurdan ayrılırken, Padişah’ın son sözleri şu oldu:

    - Muvaffak ol!
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    0
    38 biraz da yakup kadri yada kemal tahir oku. Mehmet akifin en yakını mithat cemal oku. Halk savaştan bıkmış. Gazi bu halkı Türk_Kürt_Çerkez birleştirmiş.M.ARMAĞAN'ı Fettullah gülen cemaati hariç hiçbir bilimsel kaynak ve makalede göremessin. imamlara gelince. Onlarda bu ülkenin evlatlarıydı ve adam olanları Büyük kurtarıcının arkasında saf tuttular.
    ···
  3. 53.
    0
    ne olmuş lan
    var mı özet verecek

    ulan be kazmalar vahdettin kim ? padişah değil mi? padişah
    peki o zaman yavuz ne ? kanuni ne ? fatih ne ? vahdettin yerinde bunlardan biri olsa nasıl olurdu acaba
    dıbına soktuklarım hasta etmeyin lan adamı , salak salak yazılar bilmem neler şunlara bak fındık kadar beyinleri yok lan
    ciddi ciddi yazı yazdırıyonuz lan ban huur çocukları
    ···
  4. 54.
    0
    @1 haklı
    ···
  5. 55.
    0
    okumadım ama benim bildiğim mustafa kemal'in anadoluya gitmesi için cebine altın veren kişi vahdettinmiş...
    ···
  6. 56.
    0
    @41 evet temsil heyeti geldi ama temsil heyetinden zaten ingilizler haberdar idi tabiikide onları ciddiye almayacak zaten sık sık oraya haber gönderiyordu istersen 2. abdulhamit zamanında kurulan gizli işgal teşkilatını araştır bu teşkilat vasıtasıyla mücadeleyi vahdettin yönetiyordu.
    ···
  7. 57.
    0
    39 danmat ferid kimin damadı
    damat feridi hükjümet kurmakla kim görevlendirdi
    ···
  8. 58.
    0
    ayrıca amasya gelenlgesinin 2.maddesine dikkat çekerim;

    --spoiler--
    2- istanbul hükumeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor.
    --spoiler--

    getirmemektedir demiyor... getirememektedir diyor..
    ···
  9. 59.
    0
    @48 damat ferit vahdettinin kardeşinin damadıydı ve kardeşi görevlendirmiştir.
    ···
  10. 60.
    0
    okuyanın zütüne gibsinler
    ···
  11. 61.
    0
    bugünün baş bakanı neyse vahdettin de odur.

    görünüşte iyidir hoştur,ama içten içe anasını giber memleketin
    ···
  12. 62.
    +1
    @1 hayırdır amk osmanoğullarıyla akrabaığın mı var? Adamlar yönettiler belli başlı şeyleri yerine getiremediler ellerine aldılar bize yüklece miktarda borç bırakıp gibtir olup Fransaya yerleştiler.

    Bunları geçtim amk diyelim ki Vahdettini halk kahramanı yaptın eeee dıbınakodumu işşizliği mi çözdün ülkeyi düzlüğe mi çıkardın ,sanayi hamlesi mi yaptın, eğitim sistemni mi düzelttin yarram çccuğuna vahdettin masalları mı anlatacan sürünürken geçmişi düşenerek otuzbir mi çekecek hayatı haaa huurocçuğu gibim vahdettini gelmişi geçmişi... Geleceğe kafa yor bir işe yara amk şimdi gibtir git gözüm görmesin
    ···
  13. 63.
    0
    reserved
    ···
  14. 64.
    0
    reserved
    ···
  15. 65.
    0
    sonuç olarak kim haklı kim haksız ?
    ···
  16. 66.
    0
    çam da bizim kozalakta binler, atatürk, vahdettin, enver paşa vs. bu adamlara sövenlere hakaret edenlere kıl oluyorum.
    ···
  17. 67.
    0
    @53 gerizekalı sizde atatürkü övüyorsunuz işsizliğe çözümmü oluyor atatürkü övenlerde geri kavalımı oluyor? Aklını beynini gibtirtme huurçocuğu
    ···
  18. 68.
    0
    @58 adam hala meseleyi atatürk osmanoüulları meselesi sanıyor..amk atatürkü övmüyorum senin gibi denyoların bugün bile var olacağını bilseydi monarşıye devam eder hükümdar olur keyfine bakardı heralde ama adam öle yapmamış cumhuriyete geçiş yapmış sen şimdi zütünü kurtamak son 200 yılını yalama yapmış omanoğullarını atatürkle bir mi tutuyorsun yani.bu derece öküzsün yani.amk kadıköye heykelini dikmişler meğerse senmişsin o.atatürkçü değilim.
    ···
  19. 69.
    0
    reserved
    ···
  20. 70.
    0
    @1 osmanlı kendi bakanına maaş veremiyor,

    sen vatanın bir yerlerin bulup astırmaktan bahsediyorsun

    ulan annesini gibtiğim bini.

    vatan mı var züt oğlanı.

    atatürk paşalıktan istifa etti.

    uğruna madalyalar aldığı.

    padişah tahtını bırakıp gibtirip gidemedi anadoluya.

    gibtir git lan.

    gibtir git!
    ···